04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 1990 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 OLAYLARIN Vurulan kız felç oldu 1300 kişi sabverîldi ARDINDAKI GERCEK JBaftarafi 1. Sayfada) . ynın bir yanlışlık ya da bilgisiz- likten kaynaklandığma inanmak laştn iyimserlik"ya da "safhk" diye nitelenebilir. Bush, körle- mesine Ermeni savlannı bilinç- le benimsemiş göriinüyor; bizim için "Ulusal Bağımsızlık Savaşı" olan, ABD Başkanı için "katli- amlar süreci"dir. Peki bu kadar ağır bir suçla- ma karşısında Ankara neden edilgindir? Kulislerden yansıyan haberle- re ve söylentilere bakılırsa Çan- kaya devreye girmişür. Dışişle- ri'nin çekimserliğinde biraz da bu müdahalenin payı bulun- makladır. Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in ise adı duyulmuyor. Ankara'ya egemen genel eğilim, SEİA (Savunma ve Ekonomik Işbirliği Aniaşması) görüşmele- rinde Vdşington'apazarlık gücü- müzü ortaya koyarak bir çözüm aramak yolundadır. Büttin bunlann olaym ağırlı- ğım göğüsleyecek bir anlam ta- şımadığmı söylemek bile gerek- sizdir; Türkiye'nin bugünkıi ko- numunda Ankara'nm gözleri dı- şanya değil, Türkiye'nin içine çevrilmiş görünüyor; siyasal ik- tidar kendi başımn derdine düş- müş, gün geçtikçe ağırlaşan so- runları sert ve antidemokraük baskı önlemleriyle geçiştirmeye ye erıelemeye çabalamaktadır. '. Bush acaba "özal yöneti- mini" özellikle TUrgut Özal'ı çok iyi tanıdığı için mi böylesi- ne pervasız konuştu? • • * (Baştarafı 1. Sayfada) da vardı. Polisin, göstericileri "ateş" açarak dağıtmaya çahştığı sırada, ortaokuldan bu yana dost- luklarını yitirmeyen iki arkadaş birbirlerine tutunarak destek olu- yorlardı. Artık, Dolapdere'nin arka so- kaklannda taş, sopa, molotof koktevli ve silah sesleri yankılanı- yordu. Göstericiler, resmi elbiseli güvenlik güçlerinin "1 Mayıs gerginliği" ile art arda, rastgele ateş etmeleri üzerine korkuyla Harbiye ve Kasımpaşa yönüne kaçmaya başladılar. Giilay da ar- kadaşı Pınaria birlikte kurşun yağmurundan kurtulmaya çalışı- yordu. Merdivenlerden aşağıya inerken, karşısında silahlı polisleri gördü. Göz göze geldiler. Birkaç arkadaşıyla birlikte bu kez geldi- ği yöne doğru yukarıya dönmek istedi. Biraz koştu, ama olmadı. Bir anda bacaklarının tutmadığı- nı fark etti. Yere düştüğünde ise ne olduğunu anlayamadı. Ev ar- kadaşı Pınar, onu yerden kaldır- mak ve kendilerini kovalayan gü- venlik güçlerinden kurtarmak is- tedi. Gülay, Pınar'a "Siz gMin. Ben gelemiyornm. Kendinizi kurtann" diyordu. Pınar ve birkaç arkadaşı bunu kabul etmedi. Ta- şımaya çalıştılar Gülay'ı. Ama, polisler de yetişmek üzereydi. Da- ha ne kadar taşıyabileceklerdi. Gülay, hayatında belki de ilk kez yaşadığı "beyecan ve acı"yla iki duvar arasında boylu boyunca tek başına kaldı. Kısa süre sonra Gülay'ın yanı- na gelen güvenlik güçleri, hareket- siz halde yatan Gülay'ı kucakla- yarak polis karakoluna götürdü- ler. Gülay, olaydan sonra hastane- de bir yakınına şöyle diyordu: "Polislere 'yaralıyım' dedim, ama inanmadılar. 'Senin hiçbir şeyin yok' diye yanıl verdiler. Bayılınca inandılar herhalde?" Gülay Beceren, Şişli Etfal Has- tanesi'ne kaldırıldı ve burada ilk müdahale yapıldı. Ancak, sol omuzundan girip, boynundan çı- kan kurşun nedeniyle akciğerle- rinde "hava ve kan" toplanmıştı. Doktorlar, teknik bakımdan "ye- tersiz" kaJdıklannı söylüyorlardı. Yanında hiçbir yakmı bulunmayan Gülay, yine polisler tarafından bu kez îstanbul Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne getirildi. Gülay'ın yurul- duğunu öğrenen yakmı Özden lürkeli ile Pınar'ın annesi Gtiteen Ann da hastaneye gelmişlerdi. Ayaklannı "tutmaz" hissettiği an- dan itibaren bilincini hiç yitirme- diğini söyleyen Gulay, biraz rahat- lamıştı. Hiç olmazsa yakmlan var- dı yanında. İlk tedavilcri yapıldı. Doktorlar, sürekli ilaç ve serum veriyorlardı. Henüz, ameliyata ge- rek yoktu. Rflntgenleri çekildi. İlk tanı konuyordu: "Gülay, omıırga- sının 4. omur eklemiodeki sogan Oiginin zedelenmesi sonucu kalı- cı fdç" olmuştu. Gülay'ın vurulduktan sonra vü- cudunun "ItanU kaplandıgıııı n söyleyen özden Türkeli, "merdi- venlerden aşağıya inerken, polis- lerie karşılaşmışlar. Tekrar geriye doğra kaçmak istemiş. Ama, bir anda ayaklan tutmamış vc yere döşmuş. Gece kendindeydi, konu- şurken her şeyi anlattı. Ciğerleri kan topladıgı için bir ara fenalaş- tı. Doktorlann müdafaalesiyle yi- ne kendine geldi. Şimdi hayati teta- likesi yok. Ancak, belden aşağısı felç. Hem de kahCL Işte, Türkiyei de sadece 1 Mayıs'ı kntlamak is- teyen bir genç kızu durumo" diyordn. Bursa'da bir yetiştirme yurdu- nun müdürlüğflnü yapan Gülay Beceren'in babası ile ilkokul öğ- reüneni annesi, şimdi tstanbul Tip Fakültesi'nde, kızlannın başından bir dakika olsun ayrılmıyorlardı. (Baştarafı I. Sayfada) ler. Emniyet Müdüru Hamdi Ar- dalı ise dün 19.00 sıralarında AA 1 ya yaptığı açıklamada, bu sayının 3304 olduğunu söyledi. Ardah bu kişilerden 1300'ünun kısa sürede salıverildiğini, geri kalanlann sor- gulanmn halen sürduğunu kaydet- ti. Olaylara katıldıklan saptanan yaklaşık 260 kişinin îstanbul DGM Savcılığı'na gonderilecegı- ni belirten Aıdalı, "1 Ma>ıs*ta Is- tanbul'da kanun hâkimiyetini sag- ladık" dedi. Gözaltındaki öğren- cilerin DGM'de üç savcı tarafın- dan sorgulanacağı belırtildi. Kim ateş açtı? Uç kişirun yaralanmasına neden olan kurşunlarm kime ait taban- calardan çıktığı yolunda dün de değişik iddialar ileri sürüldü. Ola- yı yaşayanlar ve görgü tanıklan polis tarafından ateş açıldığım ıd- dia ederlerken, polis açıklamasın- da "y-aralanmaiara e>lemci gru- bun açtıgı ateşin neden oldugu" belırtildi. Görgu tanıklan, Dolap- dere'deki olaylar sırasında göste- ricilerin iki ayrı grup polisin ara- sında kaldığmı ve en arkadaki gruba dahil resmi gıysili polisle- rin açtığı ateş sonucu uç kişinin yaralandığını kaydettiler. tstanbul Siyasi Şube Müduru Ahmet Köse ise, dün gazetecilerin sorulannı yanıtlarken, kurşunla yaralanan- lann polis tarafından vurulmadık- larını söyledi. Kose, "Bizinı poli- simiz o gün sadecc havaya uyan alışı >-apmıştır. Gözaltında bulu- nanlardan yaklaşık 750'si üniver- site ögrenctsi, 800 kadan işçi. An- cak tespil ettigimiz kadanyla olaj- larda organi/atör ve süriıkleyict konumdaki kişiler ögrenciler. Biz onlan universilelerdeki oğrenci olaylanndan biliyonız. Alınanlar arasında lise öğrencileri de var" diye konuştu. Îstanbul Emniyet Müdürlüğü- nün resmi açıklamasında ise yara- w ' ••»* lama oiayıyla ilgili şöyle denildi: "Bir polis aracı açılan ateş son- rasında iki ayrı yerden hasar gor- müşliir. Harbiye bölgesinde ey- lemcilerin silah kullanması üzeri- ne, bazı güvenlik görevlileri uyarı mahiyetinde havay-a ateş eımiştir. Hiçbir snrette lopluluğa ve şahıs- lara güvenlik kuvvetlerince aieş açılması söz konusu değildir. Olaylarda silahla yaralanan iki şa- hıs. muhtemelen eylemci grubun açmış oldugu ateş sonrasında ya- ralanmıstır." Öte yandan 1 Mayıs günü Pan- galtı'da göstericilerle polis arasın- da meydana gelen kovalamacada uçüncu bir kişinin daha açılan ateş sonucu sırtından tabanca kurşunuyla vuruiarak yaralandı- ğı ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre Ali Yılmaz (25) adlı gencin olay günü saat 13.10 sıralarında Pangaltı'da vurulduğu, ancak he- nüz belirlenemeyen bir nedenle ve şekilde 6 saat hastaneye getirilme- diği öğrenildi. Hastanede olaylar sırasında tabanca mermisiyle vu- rulduğu anlaşılan bir kişinin teda- vi için geldiği anlaşıhnca güven- lik kuvvetleri önlem aldılar. Ali Yılmaz'm tedavisini yapan dok- torlar, sırttan giren ve ön kısım- dan çıkan bir mermi yarası görül- düğünu, kan kaybı nedeniyle büıı- yenin halsiz duştüğünü, ancak or- ganlarda parçalanma olmadığı için hayati tehlike bulunmadığını söylediler. Aynı gün Pangaltı'da tabanca kurşunuyla yaralanan Bektaş Özkan'ın sağlık durumu- nun iyi oldugu, aynı yerde sırtın- dan vurulan Gülay Beceren'in (20) ise kaldınldıgı Taksim llkyar- dım Hastanesi'nden sonra ameli- yat için götürüldüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde belden aşağısma kalıa felç indiği bildiril- di. Ankara'da dün de 30 kişinin gözaltına alınmasıyla birlikte, 1 Mayıs olayları ile ilgili olarak göz- altına alınanlann sayısı 90'a yük- seldi. Izmir'de gözaltındaki 80 ki- şiden ^O'i strbest bırakılırken, 10 kişinin sorgusu suruyor. Mersin- de gözaltına alınan Likat-lş Şube Başkanı Hasan Biber. Sekreter Recep Özbey ve 8 işçi serbest bı- rakıldı. Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Mustafa Başoğlu. tstanbul'da meydana gelen olayların işçilerin dışında geliştiğini söyledi. Başoğ- lu, "Bu olaylar 1 Ma>ıs'ı, toplu- mun içine sindirmesini güçleştirici harekrtlerdir" dedi. Sos>-alist Parti Genel Başkanı Ferit tlsever, 1 Ma- yıs'ta çıkan olayların sorumlusu olarak iktidan göstererek, gözal- tına alınanlann salıverilmelerini istedi. Deri-lş Sendikası Genel Başkanı Yener Kaya, aralarında sendika başkan vekilinin de bu- lunduğu 150 kadar üyelerinin, Türk-İş'in hazırladığı 1 Mayıs bil- dirisini okurken gözaltına alındık- larını açıkladı. Kristal-lş Genel Başkan Vekili Ziya Karadeniz, "Hükümelin 1 Mayıs'ı polisiye bir vaka haline getirmeye calışan tav- nnı kınıyoruz" dedi. Laspetkim - fş Genel Başkanı Vahdettin Kara- bay. I Mayıs'ın işyerlerinde kut- lanmasını eleştirdi. Hava Iş Genel Başkanı Atilay .Kypa' 1 Mayıs'ta alınan polis tedbirlerinin "kışkırt- ma politikası" olduğunu belirtir- ken, Petrol-lş Sendikası Genel Sekreteri Hoseyin Dogda, 1 Ma- yıs'ı yasal tatil olarak kutlamak is- tediklerini söyledi. 1 Mayıs tertip komitesinde görev alan Belediye - Iş Beyoğlu Şube Başkanı Hıdır Bal hakkında DGM'nin soruştur- ma açtığı kaydedildi. Batı ülkelerinin yayın organla- nnda yine Türkiye dünyada 1 Mayıs'ın en gergin ve olaylı geç- tiği ülke olarak gösterildi. Turki- ye'den başka 1 mayısta sadece Güney Kore ve Filipinler'de olay- lar çıktığı duyuruldu. Gelecek kışı nasıl geçirmek istersiniz: Böyle mi? G Ö Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) 1 Mayıs günü sendikaların istedikleri ızin verilseydi ne olurdu? İşçiler, Taksim Alanı'nda toplanırlar, birkaç işçi lideri kür- süde konuşur; sonra da toplantı olaysız olarak biter; gös- tericiler de sessizce dağılırlardı. 1 Mayıs törenlerı için yasa çıkartmaya da gerek yoktu. Valilik gereken izni verır, 1 Mayıs da böylece kutlanmış olurdu. 1 Mayıs ne bir "ihtilal provası" günüdür; ne "komünist bayramı" ne de "savaş günü!" 1 Mayıs, emekçilerın uluslararası dayanışma günüdür; bir şenliktir; bir emekçi şölenidir. Uluslararası sermaye, binbir türlü olayla, binbir türlü yol- la her gün dayanışıyor. Emekçiler de bırakın, 365 gün için- de bir gün birbirleriyle dayanıştıklarını gösteren açık hava toplantıları düzenlesinler. Yok... hayır... olmaz. Niçin peki? Erzincan Belediyesi eski Hal Müdürü ile emekli Büyü- kelçi Kâmran Bey, eski sosyal demokratlardan Işın Çelebi, Amerika'dan diplomalı Güneş Taner ve Adnan Kahveci böyle istiyorlar da ondan... Eski Dev-Gençlilerden Cavit ve Barış Derneği sanığı Nu- rertin Yılmaz'ın hükümeti, 1 Mayıs için yasak üzerine ya- sak koyuyor da ondan... Türkiye'nin en yaşlı işadamı da "7 Mayıs kutlanmah" di- yor. Liberal hükümetimiz 1 Mayıs'ı yasaklıyor. Hiç düşündünüz mü?.. SHP hükümeti gelse... gelse ve TÜSIAD'ı, işveren sendikalarını kapatıp, bu iki örgütün yö- neticilerini "sınıf tahakkümü" kurmak suçundan yargılasa... "24 Ocak" konusunda yapılacak toplantılan da yasakiasa... Evet, ne olur böyle olursa? Böyle olursa neler olmaz! insan hakları.. şu, bu.. Kıya- met kopar. Peki ne farkı var bu yasaklarla, sendikalar ve 1 Mayıs üze- rine konulan yasaklann? Fark yok... Vehbi Koç "1 Mayıs kutlansın" derken demek istiyor ki "işçiler, benim gibi işadamları üzerinde tahakküm kurmu- yorlar." Hal müdürü "Hayır" diyor, "bunlar sizlerin üzerinde ta- hakküm kuruyohar." Bu memlekette toplantı ve gösteri düzenlemek herkesin hakkıdır; hal müdürlerinin de Vehbi Koç gibı işadamlarının da, sendikaların da, sendikacıların da herkesin. Demokratik bir cumhuriyet miyız, değil miyiz? Sorun budur. • • • Danıştay 6. Dairesı, İstanbul Büyükşehir "Beiediyesi sınıha- n içindeki turizm merkezlerindo re'sen plan yapma, yaptırma, değiştirme ve onaylama yetkisini" 3 yıl için belediyeden alıp Bayındırlık ve iskân Bakan- lığı'na veren bakanlık işlemi hakkında yürütmeyi "durdurma karan" vermiş. Bayındırlık ve İskân Bakanlı- ğı'na verilen bu yetkıden Süzer Holding'in İstanbul Gümüşsu- yu'nda yaptırdığı iş merkezi ya- rarlamyordu. ANAP destekçile- rinden işadamı Mustafa Süzer, bu yetkıden yararlanarak kat üzerine kat çıkıyordu. - Süzer, Danıştay kararından sonra iş merkezine kat çıkama- yacak Danıştay'ın kararına kat- lanmak zorunda kalacaktır. Tabıi arada yeni bir "kanun kuvvetinde karamame" çıka- rrimazsa!.. EVET /HAYIR OKTAY AKBAL Yoksa böyle mi! İki seçenek var: Ya, yakıta dünyayı ödemek... ya da, Isıcam. Önümüz yaz... Yukarıdaki resimlere bakın, gelecek kış için birini -şimdiden- seçin: Karar sizin! ISIçöm"Az ödeyin, çok ısının" Camtaş Düzcam ve Cam Ambalaj Pazarlama A.Ş. Buyukdere Cad Beytem Han Kat 7 80220 Şışlı-lstanbul ' Tel: 141 25 00-141 54 40 (direkt) -146 11 30 Santral Fax: 148 96 70 Telex. 39 108 Cam-tr Isıcam Üretim Tesisleri yurda yayılıyor! Isıcam tescilli bir markadır. Sayıları giderek artan, aşağıda adlarını bulacağınız tesislerde Şişecam garantisiyle üretilir. Isıcam'ı, size en yakın Isıcam Yetkili Satıcısı ndan güvenle sağiayabilirsiniz. ' • . .Isıcam Garantı Belgesmi mutlaka isteyiniz, Cam işleme Sanayii A.Ş. Gebze / Istanbul . Camsan Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Ankara . Gürsan Cam San. ve Tîc. A.Ş. Ankara . Orim iç ve Dış Ticadet A.Ş. Bolu Campen Camlı Pencere Sistemleri Ticaret ve Sanayii A.Ş. Bursa . Campet A.Ş. Denızlı . Hatiboğlu Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Eskışehır . Yorcam Yorgancılar Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Izmır . Ak Isı Yalıtım Sanayii ve Ticaret A.Ş Kaysen . Okandan Kardeşler Cam Ticaret ve Sanayii A.Ş. Kayser, Oran Orta Anadolu Cam Sanayii ve Ticaret A.Ş. Konya . Cam Ticaret Ltd.Şti. Sıvas SİŞECAM Bir TÜRKİYE İ« ŞİŞECAM Kuruluşudur (Baştarafı 2- Sayfada) iki kışı karşısında soğukkanklığını yitirdi" (Haydar Kutlu). • "Bu iddianame Marksist dü- şünceye yasak- koyuyor. Marksızm-Leninızrn, ülkemizde yasaklanageldi. Bölük pörçükya- yınlardan, çevırilerden oluşan ül- kemizdeki Marksist literatürile bi- limsel bir düşünce olan Mark- sizm öğrenilemez. Ansiklopedi bilgisi ile yüksek matematiğin öğ- renilemeyeceğı gibi. Bilim, meto- dolojisi ile teorı ve pratiği ile bir bütündür. Örneğin Türkiye'de sosyalist ülkelerdeki Marksizm pratiği üzerine konuşamazsınız. Bu 'övme' suçuna girer. Ancak tek yanlı konuşabilirsiniz, karala- yarak. Bunun gibı proletarya dik- tatörlüğü ilkesinin ne anlama gel- diğini de konuşamazsınız. Fizik- te yerçekimi yasasının öğrenil- mesine yasak koyarsanız geride fizik bilimi kalır mı?" (Haydar Kut- lu) y . * "Işte bu nedenle sormak isti- yorum: Marksizm-Leninizm, ül- kemizde ancak böyle bir çaba ve sabıria öğrenilebilecek bir bilim- ken, üstelık bu iddianameye gö- re yasaklıyken bu iddianamenın yazarları Marksızmı nasıl ve ne- rede öğrenmişlerdır. suç işleme- den? Bu olanaksız işi nasıl ba- şarmışlardır'? Ortaya şu problem çıkıyor: Adil bir yargının oluşabil- mesi için bütün yargıçların Mark- sizmi bilmesi gerekmiyor mu? Ya da Marksizmi özel bir öğrenimle kavramış hukukçular ve özel ih- tisas mahkemelerı mi yaratılma- lı? İşte. düşünce suçunun kabul edilmesınin yaratmış oldugu için- den çıkılmaz zor problem." (Hay- dar Kutlu) * "Demokrasi ki, en geniş katı- lım demektir öncelikle, yönetimin her safhasına katılım demektir, her safhada söz ve karar sahibi olabılmek. bunun için de serbest- çe örgütlenebilmek demektir. Başta politik örgütlenmeler, onunla birlikte çıkar birliğine da- yalı mesleki, sendikal örgütlen- melerden, bir bataklığın kurutul- ması gibi, yerel veya kuşseverler derneği gibı genel ekolojik bir ko- nuda bir araya gelmeye varınca- ya dek yaşamın her alanında ser- bestçe örgütlenebılme ve ortak düşünce ve görüşleri kamu- oyuna serbestçe aktarabilmek demektir. basın özgürlüğü, top- lantı, gösteri vb. özgürlüğü de- mektir. Demokratik, hürriyetçi, ancak böyle olunur" (Dr Nihat Sargın) "Kutlu-Sargın Sorgu" kitabı gelecek kusaklara kalacak bir belgedir. Ibretle okunacak bir ta- rihsel olayın öykusü...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle