06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 28 MAYIS 1990 $ V P H I K A R A M A \ (Etn.Kur.Alh.Eski MBk üvesi) r 3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S Elindeki makineliyle orduevinin damını tarayan Yz. Solmazer bağırıyordu: "KorgeneralArgüç, OrgeneralKuyaş çıkın saklanmayıni Yüzbaşı,generalleri esir alıyor— 9 — 26 raayısı 27 mayısa bağlayan gece ihtilalci subaylar, karargâh olarak seçtikleri harp okulunda toplanırlar. O gece Harb Okulu'na dışarı- dan gelerek kaulan subay sayısı 18 idi. Harekâta Harb Okulu'ndan katılan subaylar da 39 kişiydi. Harb Okulu kadrosundan Sıtkı Ulay, Müçteba Özden ve Tevfik Eıran da planlama kadrosu ile birlikte planlamaya katılıyorlardı. Arada bir dışanya çıkıp diğer bir- lik komutanlarını yönlendiriyor- lardı. Harb Okulu'nun tabur ve diğer birlik komutaniarı, eğitim kıyafetleri ile son derecede disip- linli, ciddi ve sessiz görev alıyor- lar, yandaki odaiara çekiliyorlar, buna göre yaptıkları hazırlıklan planlama grubuna getirip onayla- tıyorlardı. Tabur komutanlan Yb. Hiisnü Temel'i, Yb. Hikmet Akıa- cı'yı ve diğer gorevliler Yb. Ibra- him Tiifer'i ve Yb. Salib Yakal'ı, aldıkları görevin dekoru içindeki heybetli görünüşlerini, bugün de şaygıyla anımsıyorum. Emekliye görev Ayrıca bir kişi de o giın yaş sı- nırından emekli olmuş, Sıtkı Ulay'ın misafiri olarak geceyi Harb Okulu'nda geçirmek için gelmişti. Bu kişi Tuğg. Ganl Gü- vener idi. Habersiz olarak işin ici- ne düşmüş, görev bile almıştı. Inö- nu'nün korunması ile görevlendi- rilen Yb. Salih Yakat ekibi ile bir- likte bulunmuştur. Beş aydan beri Merkez Komi- te'nin dar kadrosunda bulunanlar- dan ve komitenin gizli toplantıla- nna katılanlardan iki arkadaşımız bu gece aramızda yoktu. Vehbi Er- sü ve Rafel Aksoyoglu. Vehbi Er- sü 29 nısanda Siyasal Bilgiler Fa- kültesi olaylannda süvari alayın- da birlik komutanı olarak gorev- liydi. Sıkıyönetim komutanı Korg. Namık Argüç tarafından fakülte- ye ateş açtınlınca sinir krizi ve şok geçirmışti. Istirahat alarak Anka- ra'dan aynlmıştı. Bir daha da An- kara'ya dönmemişti. Rafet Akso- yoğlu ise 27 Mayıs'tan bir hafta önce harekâtın şimdilik yapılma- masını ve ertelenmesini öneren birkaç arkadaşımızdan biriydi. Yüzbaşı İrfan Solmazer'in ekibi bazı generallerin kaldığı orduevine gelir. Elindeki makineli ile binanın damını tarar. Herkes pencerelere koşarken elindeki listeden okur: "Korgeneral Namık Argüç, Orgeneral Suat Kuyaş, Tuğg. Kemal Çakın, çabuk dışarı çıkın saklanmayın." Namık Argüç çıkar, "Ben sizdenim" der, ama ciple harp okuluna gönderilir. 1960 >ilı temmuz ayında Cumhuriyet muhabiri Yaşar Kemal, 'İhlilal Meclisi' üyesi Yzb. İrfan Solmazer ile röporlaj >aparken. Kurmay Albay Muzaffer Yurdakuler geceyarısı elleri silahlarının tetiğinde üç harb okulu öğrencisi ile birlikte Ankara Merkez Komutanı Tuğg. Muammer Ülgen'in kapısına dayanır "Paşam ihtilal başladı, emir verin birlikler bize katılsınî' Ülgen sevinçler Yurdakuler'in boynuna sarılır. Birlikte harb okuluna telefon ederler. İhtilal karargâhı moral kazanmıştır. Hm kesilmış, toplantılara katılmı- yordu. Bir gün evvel 27 Mayıs'ta kesin karar verilince Sami Kiıçük'e gelmiş, "Ben ne yapayım?" diye sorrauştu. Küçuk de ona "Git evinde otur, başanrsak yann gelirsin" demişti. 28 mayıs günü çalışmalar Başbakanlığa intikal ettirildikden sonra davet edildi ve geldi. tçinde bir eziklik taşıyordu. Görev dağılımı 26/27 mayıs gecesi Harb Oku- lu'nda yapılan planlamada görev ve işbölümü, o gece. Kur. Yb. Memdub tnceoglu'nun el yazısı ile tutulan notlarda görüleceği üzere aşağıdaki gibi olmuştur. Komulanlık karargâhı: 1. Komutan Tümg. CemaJ Ma- danoğlu Emır Sb. Yb. Recep Kur. Bşk. Kur. Alb. Ekrem Acu- ner Yardımcılan: Kur. Yb. Memduh tnceoğlu Kur. Yb. Suphi Karaman Kur. Bnb. Kadri Kaplan Komutan yardımcıları: 2. Tuğg. Sıtkı Ulay (Bakanlık- lar bölgesinde) Yardımcısı: Kur. Alb. Tevfik Er- can 3. Tuğg. Jrfan Baştuğ (Ulus ve Cebeci bölgesinde) Yardımcısı: Kur. Alb. Fikret Kuytak 4. Sefaretler bölgesinde: Kur. Alb. Sami Küçuk Kur. Yb.ıSezai O'kan 5. Jandarma bölgesinde: Kur. Alb. Necati Kumruoğlu 6. Radvoevi: Kur. Alb. Alpaslan Türkeş Birlikler 1. Ulus bölgesi: (Radyoevi, Or- duevi, Anadolu Ajansı, Merkez K.'lığı, Büyük Postane, TBMM, Hipodrom'daki hazır kuvvet) Komutan: Kur. Alb. Nusret öz- çelik, Kur. Alb. M. Yurdakuler Kuvveti: Yb. Hüsnü Temel ko- mutasında Harp Okulu II. Tb. ve 7 tank. 2. Bakanlıklar Bölgesi: (Başba- kanlık, Bakanlıklar, J. Genel Kîlı- jı, Emniyet Genel Md'lüğü, Yeni- şehir Postanesi) Kornutan: Alb. Müçteba özden Yardımcısı: Yb. Saadettin .... Kuvveti: Yb. Hikmet Akıncı komutasında Harp Okulu 1. tabur ve tank taburu 3. Sefaretler ve bakanlıklar böl- gesinde: Süvari Alayı Komutanlar: Yb. Reşit Çölok, Kur. Yb. Turgut Alpagut 4. Kurtuluş Meydanı Cebeci Bölgesinde: Yzb. Rıfat Baykal. Personel Okulu Hizmet Bölüğü 5. Inönü'nün korunması ekibi: Yb. Salih Yakal Tuğg. Gani Güvener 6. lhtiyat grubu: Komutan: Kur. Alb. Mithat Ceylan Yb. Tarık Guryay ve Yb. Yaşar Başaran komutasında Polatlı'dan gelecek topçu okulu subaylan ve bir tabur 7. Tandoğan Meydam'nda Trafik Okulu'na karşı bindiril- miş bir böluk. 8. Komutanlık karargâh koru- ması: Yb. Galip Okan komutasında bir bölük. 9. MSB'lığı ve Genkur. Başkan- lığı bölgesinde: Bnb. Fazıl Akkoyunlu ve birli- 8i- Yzb. Diindar Taser, Bnb. Mu- zaffer Karan'la birlikte tank tabu- runun harekâtını yönlendirmek için tank okuluna gıderken Yzb. İrfan Solmazer de ekibi ile birlikte Orduevi'nde tertiplenen operasyo- nu düzenlemek için aynidı. Dun- dar Taşer'in grubundan Yzb. Rah- mi Yfeşil, Yzb. SelahatrJn Alpaslan, Yzb. Kenan Tuygnn, Yzb. Musta- fa Ulubaş ve Yzb. M.AIi Giileş de tank taburu ve zırhlı piyade tabu- runda hazırhklarıru tamamlamış, harekât anını bekliyorlardı. 2.30'da her şey tamam Harb Okulu komutanının oda- sındaki planlama çalışmalarımız üç saat içinde bitirümişti. Geceya- nsından sonra saat O2.3O'a doğru her şey tamamdı. Hiç olmazsa ar- tık kafalajınuzı dinlendiriyorduk. Bundan sonra akla gelebilen ay- nntılan, olasılıkları ayaküstü ko- nuşmalarla irdeliyorduk. Bu sıra- da arada bir öğrenci yatakhanele- rinin bulunduklan üst katlardan gürültüler patırtılar duydukça Kadri Kaplan'la birlikte o tarafa yöneliyor, öğrencilere biraz daha dinlenmelerini salık veriyorduk. Her an harekete hazır bir durum- da kaplarına sığmayan öğrenciler bize 'evet'der gibi davranıyorlar- dı. Son anda bir görev değişikliği yapıldı. Sezai Okan komutanlık karargâhında Memduh İnceoğlu- nun yerine alındı. Memduh lnce- oğlu da fçişleri Bakanlığı ve Em- niyet Genel Müdürlüğü bölgesin- de yapılacak işler için gorevlendi- rildi. Şu anda Harb Okulu dışındaki birliklerle hiçbir bağlantımız yok. Gizliliğin korunması ve baskın et- kinliğinin kaybolmaması için te- lefon kullanmıyoruz. Harb Oku- lu telefonlan için aldığımız onlem- ler sürüyor. Merkez Komitesi üye- si arkadaşlanmız Kur. Bnb. Mus- Ufa Kaplan ve Yzb. Rıfat Baykal- ın Sarıkışla'daki piyade alayı ve Abidin Paşa'daki böluğu hareke- te hazır. Bunların dışında Sıkıyönetim- ce Ankara'ya getirilen oirliklerden Yb. Cahit Aksoy'un Çubuk P. Alayı ile Kur. Bnb. Fazıl Daldal- ın Ayaş P. Alayı harekete hazır olarak bizi bekleyecekler. Kur. Bnb. Kâzım Atakan'ın içerisinde bulunduğu tumen topçu birlikle- ri, Yb. Reşit Çölok ve Kur. Yb. Turgut Alapagufun komutasında- ki süvari alayı, Kur. Bnb. Selahat- tin Kahraman komutasındaki Konya'dan getirilen mürettep ta- bur hazır durumda olacaklardı. tsimlerini belirttiğim bu subaylar- la Acuner, Okan, Mustafa Kaplan ve Karaman aracılığıyla son haf- talar içerisinde ilişkiler kurulmuş- tu. Harekât saat 3.30'da Ankara'da harekât saat 3.30'da başlayacaktı. Daha önce saat 3.00- 3.15 arasmda dört ekip, bazı kri- tik noktaları etkisizleştirmek için harekete geçti. 1. Kurmay Alb. Muzaffer Yur- dakuler, Uç Harb Okulu öğrenci- si ile Ankara Merkez Komutanı Tuğg. Muammer Ülfen'in harekâ- ta katılmasım sağlayacak ya da et- kisizleştirecekti. 2. Kur. Yb. Suphi Karaman; 3 Harb Okulu öğrencisi ile ve Fazıl Akkoyunlu'dan alacağı takviye ekiple, sıkıyönetim karargâhıru ele geçirip etkisiz duruma getirecek. 3. P. Yb. tbrahim Tüter, 11 Harb Okulu öğrencisi ile Zh. Eğt. Merkez Komutanı Tuğg. Ynsuf Demirdag'ı yakalayıp Harb Oku- lu'na getirecek. 4. Prs. Yzb. trfan Solmazer; kendi ekibi ve bir kısım Harb Okulu öğrencileri ile Orduevi'nde kfclan kimi generalleri alıp Harb Okulu'na getirecek. ERCÜMLST YA VUZALP iözel Katem Mudüriijİ K T İ D A R D A N İ D A M A M E N D E R E S Başbakan Kütahya'da askeri karargâha 'davet edilir'. Muhsin Batur bir C 47 ile havaalanına gelir Menderesnakliye uçağınabiniyor- 1 6 — Eskişehir gezisi sırasında sabaha karşı saat 04 'te Ankara'dan ihtilal haberini alan Başbakan Adnan Menderes ve yanındaki ekibi Eskişehir'de Yurtiçi Savunma Komutanlığı 'na giderler. Komutanlıkta, Maliye Bakanı, milletvekili Bahadır Dulger, Bur- han Belge ve Eskişehir Valisi var- dı. Biraz sonra olayı haber alan birkaç kişi daha geldi. Fakat du- rum belli olmaya başlayınca ge- lenlerin bir kısmı, herhalde baş- larının çaresine bakmak için ya- vaş yavaş ortadan kaybolmaya başladılar. Sonunda komutanlıkta, Başba- kan, Maliye Bakanı, ben ve mai- yetimdeki iki görevli kaidı. Başba- kan, asker kökenli iki milletveki- lini yanına istedi. Bunlar Kore'de Tugay Komutanlığı yapmış Gene- ral Tabsin Yazıcı ve ismini hatır- lavamadığım bir askeri mühendis general idi. Her ikisi de Eskişehir'e gelen heyette idiler. Ikisi de davet üzerine komutanlığa geldi. Kahve kontrolü Komutan tuggeneral, karargâ- hında bulunanlara kahve ikram etti. Başbakan'a verilecek kahve- yi tepsiden kendi aldı, evvela bir yudum içtikten sonra fîncanı Baş- bakan'a uzattı. Başbakan bu jes- tin ne mana ifade ettiğini tabii an- ladı. İhtilal ortamında bulunuldu- ğu yavaş yavaş kendisini belli ediyordu. Telefonla irtibat kurulması bu- rada da denendi. Fakat başarıla- madı. Sonradan öğrendiğimize göre bu sıralarda ihtilalle ilgili rad- yo anonslan başlamıştı. Büyük bir ihtimaile komutana da ihtilalle il- gili emirler ya gelmiş ya gelmek üzere idi. Buna rağmen paşa, belki de bir- gün önceki ricası kınlmamış oldu- ğu için Başbakan'a yardımcı olu- yordu. Eskişehir'de hiçbir yerle ir- tibat kurmanın mümkün olmaya- cağı anlaşılınca Başbakan, belki orada bu imkân bulunabilir ümi- diyle Kütahya'ya gitmek kararını aldı. Komutan, bir cip pikap, bir de askeri kamyonet hazırlattı. Kamyonete silahlı bir manga as- ker bindirdi. Başbakan kendi ma- kam arabasına binmek istemedi. Askeri pikabı tercih etti. Eski günlerin aksine yanına kimse gitmek istemiyordu. Bunun üzerine ben gittim. Bana "Ercii- ment Bey siz kalın. Albay gdsin" dedi. Albay Yurtiçi Savunma Ko- mutanlığı'nın Kurmay Başkanı idi. Pikaba o bindi. Başbakan'ın makam arabasına asker kökenli iki milletvekili ve ben, özel kale- min arabasına da benimle Eskişe- hir'e gelmiş olan özel kalemin gö- revli memurları bindi. önde Baş- bakan'ın bulunduğu askeri pikap, onun arkasında milletvekilleri ile benim bulunduğum Başbakan'ın makam arabası ve bizleri takiben de ozel kalem arabası ve bir man- ga askerın bulunduğu kamyonet olmak üzere konvoy halinde Es- kişehir'den Kütahya'ya mütevecci- hen hareket ettik. Kutahya yonunde bir süre yol arttırdı. Başbakan vilayette de An- kara ile telefonla görüşmeyi dene- di. Fakat bu yine mümkun olma- dı. Bunun üzerine büyük vilayet- lerle temas etmek istedi. Istanbul ile temas kurulamadı. Temas ku- rulabilen Izmir ve. İzmit vaJileri kendi bölgelerinde durumun şim- dilik normal olduğunu söytediler. Başbakan telefon denemelerine devam ederken havaa albayın bü- yük bir sıkıntı içinde olduğu gö- rülüyordu. Herhalde bir emir al- mıştı, ama pek muhtemelen onun da hareketin çapı ve hatta başarı şansı hakkında sabahın bu erken saatinde fazla bilgisi yoktu. An- ta telefon imkânlarının iyi oldu- ğunu söyleyerek oraya gitmeyi ıs- rarla teklif etti. Karargâha gidiş Başbakan tabii durumu anladı ve karargâha gümekten başka çare olmadığını gordu. Bunun üzerine vilayetten çıkarak otomobillere yöneldik. Başbakan kendi araba- sına bindikten sonra iyice sabır- sızlanan üsteğmen geri kalanları adeta omuzlayarak arabalara sok- tu. Konvoy halinde hareket ettik. Karargâhın kapısına geldiğimizde, Başbakan'ı selamlamak üzere ka- C 47 nakliye uçağının indiğini gördük. Uçaktan o zaman albay ve da- ha sonra Hava Kuvvetleri Komu- tanlığı'na yükselecek olan Muhsin Balur çıktı ve doğruca Menderes 1 in bulunduğu yukarıdaki odaya gitti. Kısa bir süre sonra Mende- res, Polatkan ve milletvekilleri ile aşağı indi ve hep beraber uçağa yoneldiler. Ben Muhsin Batur'a giderek kendimi tanıttıktan sonra gruptan aynlmak istemediğimi söyledim. Yanımızdaki maiyet polisi hariç, beni ve yanımdaki özel kaiem me- murunu beraber götürmeyı kabul sola koşuşuyorlar arada bir bazı- lan uçağa gelip pilot mahaJline gi- diyor, muhtemelen telsiz konuş- maları yapıyorlardı. Bu arada uça- ğa bir hava tuğgenerali de geldi. önümuzden geçerken kimsenin yüzune bakmadan, fakat yoneldi- ği pilot mahaJline kadar da selam vererek yürudü. Ben kendisini ta- nıyordum. Londra'da hava ataşe- liği yaparken ben de orada mua- vin konsolostum. Birkaç >ıl son- ra da gene görevli bulunduğum Karaçi'ye bir askeri heyetle gele- rek bir süre kalmıştı. Tabii beni çok iyi tanıyordu. Buna rağmen göz göze gelmekten Ankara'dan Kütahya Valisi'ne Başbakanı derhal tevkif emri gelmiş. Vali bö'yle bir emir aldığını gözleri yaşararak bildirdi. Fakat uygulamadığını göstermek için saygılı davranışlarını daha da arttırdı. Başbakan teJefon denemelerine devam ederken, tevkif emrini alanlardan bir havacı albay büyük bir sıkıntı içinde idi. Sonra Başbakanı 'karargâha davet ettiler.' "^•"enderes'i Ankara'ya götüren uçak bir ITMnakliye uçağı idi. içinde koltuk yoktu. Sadece kenarlarda mindersiz madeni oturma yerleri vardı. Batur, acele hareket ettikleri için başka uçak bulamadıklannı söyledi. Çok sigara içen Başbakan Menderes arka arkaya sigara içmeye başladı. Sigarası bittikçe Batur'dan rica ediyor, o da veriyor ve çakmağı ile yakıyordu. TÖRE.NDE — Başbakan Menderes bir 30 Ağustos toreninde jet uçaklannın gosterisini izlerken, bir gün o uçaklar eşliğinde tutuklanacagını herhalde düşiinmüyordu. aldıktan sonra havada jet uçaklan göründü. Bunlar arada bir kunvo- yun üzerine dalış yapıyor sonra uzaklaşıyorlar bir sure sonra ay- nı şeyi tekrarlıyorlardı. Kütahya- ya yaklaştıktan sonra jetler kay- boldu. Ateş emri almış olsalardı, herhalde ilk roketi içinde benim ve milletvekillerinin bulunduğutnuz Başbakan'ın makam arabasına atacaklardı. Daha evvel belirttiğim gibi Başbakan askeri pikaba bin- mişti. Kutahya'da bizi Vali Vekili Liitfi Özderair, Jandarma Komutanı ve Hava Eğitim Okulu Komutanı Al- bay Siileyman Demet karşıladılar ve Başbakan'ı saygılı bir şekilde selamladılar. Karşılaşmadan sonra doğruca vilayete gidildi. Vali ve- kili Mülkiye'den arkadaşımdı. Ankara'dan Başbakan'ı derhal tevkif emrini almış. Muhtemelen aynı emri havacı albay da almış- tı. Vali vekili böyle bir emir aldı- ğım gözleri yaşararak bildirdi. Fa- kat uygulamadığını göstermek için saygılı davranışlarını daha da kara'dan birtakım emirler geüyor- du, ama bunları kim veriyor, gü- cü nedir o zaman daha bilinmi- yordu. Karşısındaki, Türkiye'yi on sene idare etmiş birisi idi. Tevkif etse sonradan da hareket başarı- sız olsa durumu facia olurdu. Buna mukabil Başbakan'ı elin- den kaçırsa, hareket de başanya ulaşsa akıbet yine aynı olacaktı. Bu bakımdan büyük bir sıkıntı içinde olduğu her halinden belli oluyordu. Albayın yanında bir de üsteğmen vardı. O ikide bir dışa- rı çıkıp bir yerlere telefon ediyor, gelip albayın kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Halinden tevkif için sabırsızlan- dığı ve albay geciktikçe de kızdı- ğını gizlemeye özen göstermediği, davranışlarından belli oluyordu. Vali vekili daha sakin idi. O, Baş- bakan vilayette bulunduğu sırada kendisinegerekli saygı ve nezake- ti göstermeye devam ediyordu. Üs- teğmen birkaç kere dışan çıkıp geldikten sonra albay gayet saygılı bir şekilde, Menderes'e, karargâh- pıya bir manga asker çıkanldığı- nı gördük. Şeref Kıtası, Başbakan'ı selam- ladığında, Ankara'da ihtilal yapı- lalı aşağı yukarı üç saat olmuştu. Sıkıntıda bulunan albayın, bir yandan Başbakan'ı elde tutmaya çalışırken diğer taraftan da durum iyice açıklık kazanıncaya kadar, ihtiyatı elden bırakmadığı anlaşı- lıyordu. Zannederim albayın, mevcut koşullarda bundan başka şekilde hareket etmesi pek müm- kun değildi. Karargâha girince Po- latkan ve milietvekillerini Başba- kan ile yukarıda bir odaya, bizi de silah araması yaptıktan sonra aşa- ğıda bir odaya aldılar. Bir sure geçtikten sonra, binanın etrafım sungulu askerlerin çember altına aldıklarını gördük. Bu suretle tu- tuklama işinin, üsteğmenin arzu- ladığından daha münasip ve ihti- yatlı bir şekilde gereekleştirildiği artık belli oluyordu. Başbakan'la yukarıda neler ko- nuşuldu, tabii bilemiyorum. Bir sure bekledikten sonra alana bir etti. Hep beraber uçağa giderken Batur, uçağın içinde kapıda görü- nen makineli tabancalı iki hava teğmenine silahlarını indirmelerini sert bir şekilde işaret etti. Uçak bir askeri nakliye uçağı idi. İçinde koltuk yoktu. Sadece kenarlarda mindersiz madeni oturma yerleri vardı. Batur, Baş- bakan'a, acele hareket dolayısıy- la, başka uçak bulamadıklannı nazik bir şekilde söyledi. Kısa bir süre sonra havalandık. Nereye git- tiğimizi bilmiyorduk. Başbakan genelde çok az sigara içerdi. Uça- ğa bindikten sonra arka arkaya si- gara içmeye başladı. Sigara bittik- çe Batur'dan rica ediyor, o da si- garayı veriyor ve çakmağı ile ya- kıyordu. Batur yol boyunca her- kese gayet nazik davrandı. Biraz sonra uçak alçaldı ve bir meyda- na indik. Meydan birkaç gun on- ce Başbakan'ın askeri merasimle karşılanmış olduğu Eskişehir Ha- va Üssü'nün meydanı indi. Meydanda bir süre bekledik. Dışarıda birtakım subaylar sağa dahi çekindi. O şartlarda kendisi bakımından herhalde haklı idi. Mamafih, ihtilalin ilk gününde böyle faal görünen tuggeneral, da- ha sonra meşhur Eminsu hareke- ti çerçevesinde emekli edildi. Bu geliş gidişlerden sonra uçağın per- vaneleri çalıştı ve biraz sonra ye- niden havalandık. Hiç kimsenin nereye gitmekte olduğumuzu soylememesine rağ- men Ankara'ya gitmekte olduğu- muzu tahmin ediyorduk. Nitekim biraz sonra altımızda Ankara gö- rundu. Etimesgut üzerine geldik. Uçak evvela inişe geçti, fakat bir süre sonra bundan vazgeçtı ve da- ire çizmeye başladı. Birkaç tur at- tıktan sonra lekrar inişe geçtik ve uçak biraz sonra bozuk bir piste indi. Burası Etimesgut Havaala- nı'nın hemen yanındaki Güvercin- lik Alanı idi. Anlaşıldığına göre Başbakan 1 ın geleceğini haber alan subaylar Etimesgut Havaalam'na doluş- muşlar ve herhangi nahoş bir olaydan kuşku duyulduğu için uçak Güvercinlik'e yöneltilmiş. Uçak durduğunda pencereden bir grup subayın uçağa doğru yönel- diğini gördük. Başlarında, om- zunda kayışı kırmızı renkli bir ma- kineli tabanca olan bir general vardı. Oldukça azametli jestleri dolayısıyla, acaba ihtilalin lideri bu mu diye duşunduğümüz bu ge- neralin bir Veteriner General (Bor- banettin L'luç) olduğunu daha sonra öğrenecektik. Toplu halde uçağa doğru ilerleyen subaylardan görevli olduklan anlaşılan bir gru- bu silahlı, diğer bir grubu da si- lahsız ve normal üniformah idiler. Uçağa merdiven bulunamadı. Önde Başbakan olmak uzere uçaktan hepimiz atlayarak indik. Uçak küçuk bir uçak olduğu için bu fazla sorun yaratmadı. Pistte birkaç vasıta arka arkaya sıralan- mıştı. Silahlı subaylardan üst rüt- beliler Başbakan ve Maliye Baka- nı'nın etrafım alıp onları öndeki vasıtaya göturdüler. Normal üni- formalı olanlar herhangi bir taş- kınlık yapmaksızın sadece seyret- mekle ye'indiler. Beni ve yanım- daki memuru da silahlı bir binbaşı bindirileceğinıiz arabaya götürdü. Sonra konvoy hareket etti. Ne- reye gittiğimizi binbaşıya sordum. "Gidince görürsunüz" dedi. Biraz sonra Harb Okulu'na geldik. Biz- leri arka kapıdan aldılar. Başba- kan'ı da oradan aldıklarını sonra- dan öğrendim. Evvela dönen de- mir bir merdivenden çıktık. Ha- va meydanından beri bize yönelik tuttuğu tabancasını merdivenden çıkarken de sırtıma dayamıştı. Merdiven son derece dar ve döne- meçli olduğu için o da benim gi- bi güçlük çekiyordu. "Binbaşım, kaçmak istesek bi- le bu merdivende zaten buna im- kân yok. Şu tabancavı indirirseniz siz de ben de tekerlenmeden çıkanz" dedim. Güldü ve tabancasını indirdi. Merdiveni çıktıktan sonra bizi, öğ- renci gazinosu olduğunu daha sonra öğrendiğimiz bir salona gö- türduler. Salona aralıklı tabureler konulmuştu. Boş bir tabureye de beni oturttular. Göz ucu ile etrafta kimler var diye baktım. Bir yan- da Allemur Kılıç, Ankara Valisi Dilaver Argun, MİT Başkanı Ce- lal Karasapan; diğer tarafta Celal Bayar'ın doktoru Prof. Recai Er- güder, Başbakanlık Musteşan Ah- mel Salih Konır'u gördüm. Tarın: Harb Okulu*nda gözaltı Bu görevler yanm saat içinde tamamlanacaktı. Ekip başlan Harb Okulu binasının nizamiye kapısında arkadasları ile vedaia- şarak ayrıldılar. M. Yurdakuler, General Muam- mer Ülgen'in kapısına dayandığın- da henüz ortalık karanlıktı. Kapı zili çalındı. Yurdakuler'i, elleri si- lahlannın tetiğinde üç Harbiyeli ile gören Muammer Ülgen saşır- dı. Paşam bize katılın Yurdakuler: — Paşam, daha önce bekledi- ginizi soylediğiniz ihtilal başladı. Emir verin, birlikleriniz bize ka- tılsın. General Muammer Ülgen se- vinçle, Yurdakuler'in boynuna sa- rılıyor. Aidığı kısa açıklamadan sonra telefonla önce inzibat böl- ge komutanlıklanna emirlerini ve- riyor. — Ordu idareyi ele almısür. Si- lahlı Knvvetler'e katılın. Tek kur- şun atılmasın. Ben hemen geiiyo- rum. Yurdakuler ve General Muam- mer Ülgen, beraberce ikinci teie- fonu Harb Okulu'na yapıyorlar ve merkez komutanlığı birliklerinin harekâta kauldığım haber veriyor- lar. İhtilal karargâhı, kazandığı yuksek moralle diğer ekiplerden gelecek yeni haberleri bekliyordu. Eski Muhafızgücu futbolcula- rından olan Harb Okulu spor öğ- retmeni Yb. Ibrahim Tüter, 11 ki- şilik okul futbol takımı ile Zırhlı Eğitim Merkezi Komutanı Tuğg. Yusuf Demirdağ'm evine vanyor. Yb. Tüter, "Sıkıyönetim Komo- tanhgı'ndan çağnlıyorsun" diye- rek Yusuf Demirdag'ı bir ambu- lansa alıyor, Harb Okulu'na geti- riyordu. Bir hafta sonra Tuğg. Yu- suf Demirdağ, tahliyesini isteyen bir dilekçe verecek ve "27 Mayıs harekelini samimiyetle tasvip vc terviç etmiş bulunuyonım" diye- cektir. Yzb. Solmazer'in görevi, ordu- evi otel bölümünde yattıklan bi- linen KKK Org. Suat Kuyas, Sıkı- yönetim Komutanı Korg. Namık Algiiç ve DP'nin partizan generali Kemal Çakıo'ı enterne ederek Harb Okulu'na getirmekti. Son- ra da Sümer Sokak Onikile- Apartmanı'nda bulunan tçişleri Bakanı Namık Gedik'ı tutuklaya- caktı. Tam hareket edileceği sıra- da Yenişehir înzibat Karakolu'nun alarm yaptığı haberi gelmişti. Bu alarm, belki de Merkez Komuta- nı Muammer Ülgen'den aiınan emir geTeğiydi. Solmazer, kısa bir an için hedef değiştirmek zorun- da kaldı. Dündar Taşer ile birlik- te tank taburuna gitti. Bomba ve yeniden cephane aldılar. Tankla- nn desteği ile önce Yenişehir In- zibat Karakolu'nu güvenceli duru- ma getirdiler. Sonra Orduevi'ne yoneldiler. Bina kuşatıldı. Elinde- ki makineli tabanca ile binanın damını taradı. Herkes telaşla pen- cerelere dökülürken, Solmazer, elindeki listeden bağırıyordu: Çıkın saklanmayın "Korgeneral Namık Argüç, Or- general Suat Kuyaş, Tugg. Kemal Çakın, çabuk dışan çıkın, saklan- mayın." İlk çıkan Namık Argüç olmuş- tu: "Ben de sizdenim, size kao- lıyorum" diyor. Fakat hemen ya- kalanıp, bir ciple diğerleriyle be- raber Harb Okulu'na gönderili- yordu. Orduevi'nde bu şekilde ya- kalanıp Harb Okulu'na gönderi- len generaller arasmda Tümg. Muharrem thsan Kızıloglu da var- dı. Oysa Kızıloğlu'na ihtilalciler- ce hareket içinde görev verilecek- ti. Kızıloğlu, Harb Okulu'na ge- lir gelmez Çankaya'ya gönderildi. General Kızıloğlu, Okullar Da- ire Başkanlığı'na tstanbul'dan yen: atanmıştı. Yetenekli ve bizce bili- nen kişiliğinden ötürü 2 gün ön- ce aramıza alınmasını kararlaştır mıştık. Kendisine açılma görevi de bana verilmişti. 26 mayıs günü sa- at 11.00'de Merkez Komitesi Cam- lı Köşk'te kesin karar için kısa sü- reli toplanacaktık. Saat 10.15'te Kızıloğlu'nun makamına gittim. Kendimi tanıttım. Erkân şubesi müdürü olduğumu, kurmay subay atamalannda kendilerine yarduna olacağımı bildirerek söze başla- dım. Açılma fırsatını kolladım. Fakat sozü benden bir aldı, bir da- ha bırakmadı. Okullardan, bura- daki eğitimin öneminden uzun uzun konuştu, zamanım daralı- yordu. Sıkılmaya basladım. Cid- di konunun açılmasına yetmeye- cek ve anlatılamayacak kadar za- man azaldı. Açılırsam, bazı konu- larda kuşkuda kalabilirdi, bu da çok sakıncalı olurdu. Açılmaktan vazgeçtim. 10.50'de yamndan ay- rıldırn. Ertesi sabah Harb Okulu'nda beni görünce şaşırdı. Birkaç gün sonra da bana: "Bu kadar onemli bir işin için- deydiniz. O gün nasıl fırsat bul- dun da bana geldin. O kadar uzun yanımda kaldın ve konuştun?" di- ye sordu. Kendisini yanıtladım: "Ben konuşmadun. Hep siz ko- nuştunuz. Oysa ben size durumu açmaya ve sizi aramıza almaya gel- miştim. Bana zaman bırakmadı- ğınız için vazgeçtim." Yarın:Sıkıyönetim ele geçiriliyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle