25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MAYIS 1990 P A R L A R HABERLER CUMHURİYET/U E N T 0 D A B U H A F T A • TBMM Genel Kurulu'nun yannki toplantısında (çoğunluk sağlanması halinde) olağanüstü hal uygulamasının 8 ilde, 19 temmuzdan itibaren 4 ay daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi görüşûlecek. Aynca genel kurulun yannki birleşiminde Hakkâri'nin YoncaİJ köyünde, "bölücü militan olduklan iddiası ile askerlerin öldürdükleri üç köylüye" ilişkin, SHP Milletvekili Cumhur Keskin ve arkadaşlannın verdiği Meclis araştırma önergesi ele alınacak. P A R T İ L E R D E N • SHP beş ayn konuda Anayasa & Mahkenıesi'ne başvuracak. SHP Hukuk Komisyonu üyesi Seyfi Oktay, başvurulann, idari yargüama, Dahıştay, Kıyı, Paralı Eğitim ile Sürgün ve Sansür kararnameleri ile ilgili olduğunu büdirdi. SHP Fatih llçesi 2. Danışnıa Kurultayı yapıldı. Karakaş, insan haklannın Türkiye'de her gün ihlal edildiğini öne sürerek, "Gerçek anlamda demokratikleşmemizin tek yolu ANAP iktidannın sona ermesinden geçiyor" dedi. • ANAP Genel Başkan Yardımcısı Metin Gürdere, bürokrasiden şikâyet ederek "Türkiye'de, TV dizisi 'Emret Başbakanım'dan 100 kat fazla bürokrasi var" dedi. • Haziran ayı içinde solda, iki yeni parti daha kurulacağı bildirildi. TBKP'nin 4 haziran pazartesi, "Yeni Demokratik Oluşum"culann da 7 haziranda partilerinin kuruluş bildirgelerini Içişleri Bakanlığı'na verecekleri belirtildi. • TBKP Genel Sekreteri Haydar Kutlu, sınıf mücadelesinin koşuüannın değiştiğini, dünyaya açılraaıun, ekonomik ve politik olarak da zorunlu olduğunu söyledi. • Malatyaspor'un kürne düşmesi seçim malzemesi oldu. MaJalya'run Topsöfüt ve Harumınçiftliği beldelerindeki seçimler için propaganda çalışmalarını sürdüren siyasi parti yetkilileri, küme dilşme olayını gündeme getiriyorlar. SHP ve DYP'lilerin Malatyaspor'u ANAP'ın düşürdüğü iddialanna karşılık, ANAP'lılar da 1. ligdeki takım sayısının arttınlması geregi üzerinde duruyorlar. Trafik kazaları: 19 ölü • Haber Merkezi — Trafik kazalannda dün 19 kişi öldü, 19 kişi de yaralandı. Bilecik'in Gölpazarı ilçesi yakınlannda köylüleri taşıyan traktörun devrilmesi sonucu meydana geJen trafik kazasında 8 kişi olurken 15 kişi de yaralandı. Kazada ölenlerin adları şoyle: Mehmet Evirgen, Habibe Usul, Öznur Usul, Mustafa Ali, Mehmet Ali, Rahibe Yılmaz, Ibrahim Berker, Hüsnüye Ünal. Konya'dan Beyşehir yönüne gitmekte olan bir yolcu otobüsüyle karşı yönden gelen özel otonun çarpışması sonucunda ise Mustafa Tekin, lhsan Belen, Ayşe Sebze ve Gülay. Sebze olay yerinde öldüler. Samsun'un Balıkçılar yöresinde meydana gelen kazada da Selim Gökgöz, Serkan Polat ve kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi hayatını kaybetti. Sakarya'nın Dereköy mevkiinde bir TIR ile yabancı plakalı bir otomobilin çarpışması sonucu Yılmaz Çatan, Mesut Çatan ve Mükerrem Çatan can verdi. Bu arada Gebze- Çayırova tren istasyonunda hareket halindeki trene yetişmek isteyen Niyazi Pelit de ezilerek öldü. Cenkçi yeniden başkan seçildi • ANKARA (AA) — Ankara Gazeteciler Cemiyeti Kongresi'ne katılmayarak gönderdiği mesajda, "Başkanlığa değil, iyi bir cemiyet üye^i olmaya adayım" diyen Beyhan Cenkçi yeniden 244 oyla başkan seçildi. 4 oyun geçersiz sayıldığı seçimde, Nazmi Bilgin de 3 oy aldı. Genel kurulda, cemiyetin, vakıf ve temsilcilikler kurmasına imkân tanıyan tüzük değişiklikleri de görüşülerek kabul edildi. Seçimler sonunda yönetim kurulu üyeliklerine de Can Pulak, Ali lhsan Göğüş, Erdoğan Tamer, Nazmi Bilgin, Savaş Kıratlı, Selçuk Sümer, Şahap Alp, Aydın Köker ve Ibrahim Cıngay getirildi. 27 Mayıs için tören • ANKARA (Cnmhuriyet Bürosu) — 27 Mayıs'ın yıldönümü nedeniyle 27 Mayıs Milli Devrim DernegTnce Anıtkabir'de bir tören düzenlendi. Dün saat 10.00'da bir araya gelen yaklaşık 30 dernek üyesi Anıtkabir'e çelenk koyduktan sonra saygı duruşunda bulundu. Törene katılanlar arasmda dernek başkaru emekli hava albay, SHP eski Istanbul Milletvekili Hüseyin Avni Güler ve gazetemiz yazan Uğur Mumcu'nun yaru sıra Kurucu Meclis üyesi eski Ulaştırma Bakanı Ferda Güley, MBK üyesi emekli albay Tabi Senatör Ekrem Acuner, MBK üyesi emekli hava albay Haydar Tünçkanat, MBK üyesi emekli yarbay Kâmil Karavelioğlu, MBK üyesi emekli albay Suphi Gürsoytrak, emekli hava general Avni Kandemir, emekli hava korgeneral, HP kumculanndan Şerafettin Uğur, emekli hâkim binbaşı Doğan Tanyer, 27 Mayıs Milli Devrim Derneği Genel Sekreteri Salih Çamur, emekli general eski SHP milletvekili Vecihi Atakh, eski Halkevleri Genel Sekreteri Ali Nejat ölçen, Halkevleri Genel Başkanı Ahmet Yıldız, emekli öğretmen Hamdi Konuk, Dernek Yönetim Kunılu Üyesi Ahmet Sayan, emekli harita albay Halil Tazeler, emekli harita albay Vasfi Asal, emekli hava albay Necdet Süer, emekli albay Yaşar Başaran katıldılar. Açlık grevleri stirtiyor • Haber Merkezi — Çanakkale Cezaevi'ndeki 5 yazı işleri müdürü ile 3 sendikacımn başlattığı açlık grevi 13. gününe girdi. Düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasalann kaldırılması ve cezaevi koşullannın düzeltilmesi gibi bir dizi istemlerinin yerine getirilmesi amacıyla başlayan açlık grevi eylemi halen 12 cezaevinde 1000'in üzerinde tutuklu ve hükümlü ile bunlann dısarıda bulunan yakınları tarafından sürdürülüyor. Bartın Cezaevi'nde 2 gazetecinin başlattığı açlık grevi 13. gününe, Malatya Cezaevin'deki 110 tutuklu ve hükümlünün açlık grevi 4. gününe, Adana'da Sosyalist Parti il binasmda toplanan 30 kadar tutuklu ve hükümlü yakınının başlattığı açlık grevi 3. gününe, Bismil Cezaevi'nde 23 kişinin açlık grevi 4. gününe, Diyarbakır Cezaevi'nde 441 ve Ceyhan Cezaevi'ndeki 110 tutuklu ve hükümlünün açlık grevi 5. gününe, Bursa Cezaevi'deki 20 kişinin başlattığı açlık grevi de 4. gününe girdi. Açlık grevlerinin bir bölümü süresiz olarak başlatıldı, bir bölümüne ise belirli bir sürenin ardından son verileceği bildiriliyor. Gün Sazak anıldı • ESKİŞEHİR (AA) — 27 Mayıs 1980 tarihinde vurularak öldürülen eski Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak, ölumünün 10. yıldönumünde, Sazak köyünde düzenlenen törenle anıldı. Sazak'ın mezan başındaki anma törenine MÇP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, parti yetkilileri ile vatandaşlar katıldı. Turkeş, Sazak'ın mezarı başında yaptığı konuşmada, "Sazak gibi milliyetçilerin hiçbir zaman unutulmayacağını" belirterek bundan sonra 27 mayısın, "Ülkücü Şehitleri Anma Günü" olarak her yıl kutlanacağını açıkladı. Ünlüşair, dönemin Emniyet Müdürü Sökmensüer'le neler konuştu? N.Hiknıetu CadıKazaıııııd aCumhurreisiAtatürk'ün Yüksek Katına Türk Ordusunu "isyana teşvik" ettiğim iddiasıyla "on beş yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasım "isyana teşvik etmekle" töhmetlendiriliyorum. Türk inküabtna ve senin adma and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim. Kör değilim ve semn yaptığm her ileri dev hamlesini anlayabılen bir kafam, yurdumu seven biryüreğim var. Askeri isyana teşvik etmedim. Yurdumun ve inkıiapçı senin kar- şında alnım açıktır. Yüksek askeri makamlar, devlet ve adalet, küçük, burokrat gizli re- jim düşmanlannca aldatıhyorlar. Askeri isyana teşvik etmedim. Deii, serseri, mürteci, satıtmıs, in- kılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun duşünebileyim. Askeri isyana teşvik etmedim. Senin eserin ve sana aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yûklenen veyükletHecek ha- pis ytllanm taşıyabilecek kadar sa- bıriı olabılirdim. Büyük işlerinin arasmda seni bir Türk şairinin fela- keti ile alakalandırmak istemezdim. Bağısla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, atmma vurulmak is- tenen bu "inkılap askerini isyana teşvik" damgasımn ancak senin el- lerinle silinebıleceğine inandığım- dandır. Başvurabileceğim en inkıiapçı baş sensin. Kemalizmden ve senden adalet is- tiyorum. Türk inkılabına ve senin baştna and içerim ki suçsuzum. Nâztm Hikmet RAN [Nâzım Hikmet'in Atatürk'e yaz- dığj bu raektup, Nâzım'm akrabası Ali Fuat Cebesoy tarafından Dol- mabahçe Sarayı'nda yatan Ata- tdrk'e verilmek istenir, ancak has- talık nedeniyle bu mektup Atatürk'e verilemez. Bu mektup Haluk Şeh- süvaroğlu tarafından saklanmak üzere Muhtar Ernata'ya verilir. Muhtar Eroata da mektubu Doğan Avaoğlu'na verir. Avcıoğlu da bu mektubu Yön dergisinde yayımlar. (Yön, 3 Şubat 1967)] "..Onu gıyabnda beraber verii- digimiz Bahkemdcrden ve kimbilir kaçma tevkiften ve mahkemelerdea soora bir arshk galibs geçici olarak serbest bıraknuslardı.. Onan bu ge- lişinde ırnk onunla ciddi konusma- hydım. Çünkii o ne bir parti teşki- bUçtt, -hatta biidigiıne görc- ne par- tiü idi. [Nâzım Hikmet TKP'ye üyeydi. Bkz Tunçay Mete-Türkiye'de Sol Akımlar. 3. bası; Bilgi Yayınevi S.: 362. Aynca thmalyan Vartan - Bir Yaşam öyküsü; Cem Yayınevi S: 206-207] Ama İBanmıs bir komaafartti. Fa- kat hareket adamı olmaktan ziyade sanat ve hejecan adanu idi. Hatta komttnizme sınıf macadeiesindea deiil beyecan yoİMdaa gdmifti. O haMe bir parti ve teşküal bareketi 0e bagh bulunmayan -hatta bildigi- OK göre- 1930'larda parti arkadaş- lannca bir sanat adamı, acaba bo- yona hapisleri boylamadan, boyu- na eezadan cezaya süralmcden, dün- yamn en fakir toplumu olan biıim milktimizin dertlerini dik getiremez miydi? Hem de şu veya bu şebirde ;u veya bu karakol konüserinin şüp- heii kontrolıi alünda de^il de bura- da, Ankara'da! Ve gerefİDCe davafauim, bu mül- kiin en büyüfüne bile hem de di- şaodogu gibi aniatarak? Niçin olmasmdı? Biı ?u şartiar içinde ve hiç kia- seye medb-u sena destaalan yazna- dan, öz bcnligimiz ve fıkirlerimizie bu şehrİB bavasında yaşamıyor moydıık? Hem de hucumlara, sal- dıniara, tertiplere. komunisl ve anaı^st gibi suclamalararagmen.O faaMe Nâzıın da Ankara'da, yani göz önünde, yani O'nun hasret git- tigi topraklar üstünde bir yaşama hakla ve yaşama bürriyeti saglama- Iıydık. Bu benim vazifemdi." Bunlan Doğan Avaoğlu'na anla- tan Şevket Süreyya Aydemir'dir. [Yön, 27 Ocak 1967 Avcıoğhı Do- ğan Şevket Süreyya ile Bir Konuş- ma. "Nâzım Hikmet Ankara'da"] Ben de bu konulan Aydemir'den birkaç kez dinlemiştim. Şevket Sü- reyya Aydemir'in Ankara Bahçeli- evler'de karakol durağının hemen arkasındaki iki katlı küçük evinde, sonra da bu evin yerine yapılan apartmanda Şevket Sttreyya Ayde- mir'in o doyumsuz söyleşilerinin ço- ğuna ben de katıürdım. Aydemir, ne zaman Nâzım'dan söz etse gözleri yaşanr; titreyen se- si ile Nâzım'dan şiirler okurdu: Sea benim bürriyetim ve esaretimsin Çıptak bir yaz guneşi altında yatan etimsin Sen memleketuııizsia Sen eU gözierinde yeşU hareJer Sen biyiik. güzel ve mıuaffer Ulaşnkça niaşdmaz olan hasretimsin. Nâzım Hikmet, 1938 >ılında Harp Okulu davası nedeniyle, tu- tuklanmadan Ankara'da Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sokmensüer ile görüjür. Şevket Süreyya bu görüşmeyi Av- cıoğlu'na şöyle anlatır: "Cüretfi bir karar içindcyim. Nâ- zım'ı Ankara'nın en urkecegi insan- huı ile tanıştıracak ve onu Ankara'- un en çddnecegi yerlerde dolaşUnı- caktım. K •«««•««• onu Ankara'ya ntBdıracaktım. Hem de ondan hiç- bir fedakârhk istemeyerek. Davası, halkın davası degil mi>di? O haJde dünyada. bize ondan daba yakın, Tnrk balkından daha sevilmeye, iş- lenmeye layık hangi halk var?" Şevket Sureyya, Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sokmensüer ve lçiş- leri Bakanı Şükrü Kaya ile Nâzım yemekte bir araya getirilecektir. Sol eğilimli öykü yazan Sadri Etem de Matbuat Umum Müdürlüğü'nde ça- lışmaktadır. Şevket Süreyya, Sadri Etem'i arar; konuyu anlatır. Sokmensüer ve Kaya ile görüşü- lür. Şevket Süreyya konuyu Nâ- zım'a acar. Nâzım "olmaz" der. Sonra "peki" der. Gazetemizde 11-25 Şubat 1990 tarihleri arasmda.15 gün yer alan, Uğur Mumcu'nun yazdığı "40'ların Cadı Kazanı" başbklı dizi-araştırma, yine aynı isimle kitap olarak derlendi. Tekin Yayınevi'nden önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak kitapta, -okuyuculanmızın hatırlayacağı gibi- 4O'lı yülara damgasını vuran kişiler ve olaylar inceleniyor. Kitabm 'Askeri îsyana Teşvik Etmedim" başlıklı dördüncü bölümünde, Nâzım Hikmet'in, dönemin Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer'le görüşmesi de yer alıyor. Aşağıda tam metnini sunduğumuz bu bölüm, ilk kez yayımlanıyor: Buluşma mgiamr Emniyet Genel Müdürü Sokmensüer ve komünist şair Nâzım, Şevket Süreyya'nın Çankaya'daki evinde bir araya ge- lirler. Nâzım tspanya iç savaşı için yaz- dığı siiri okur. Sökmensüer duygu- lanır. "Nazım" der "bn şiirde ne komömzm ne kapitauzm var. Bu şi- irde aalaulan bir halkın isyanıdır. Tıpkı bizim istikiai savafimuda ol- dağiı gibi. Ama ne yazık ki hiçbir Türk tairi bu destanı dile getirine- di. Yazık degil mi Nazım? Bizim h«Hfi-.iTin byam ve savafi yanısda İspaaya iç savaşı çocnk oyancagı kahr. Anadolu dettamu yazsana Nâzan K9, AmMİota destanuu yaz." Ondan sonra sofrada ne Emniyet Umum Müdürü, ne her adımı izle- nen Nâzım Hikmet kaJdı. Hepiraiz bu izlemelerin üstünde ve hepimize muhtaç ülkenin çocuklan olarak ko- nuşuyorduk. Emniyet Gend Müdürü Sokmen- süer gjttikten sonra Şevket Sureyya, Nâzun'a takıbr: "Nâzım, ŞB Prodhon'un hikâye- sini binrsin ya, kitabında 'ben her akşam yemegimi polis müdurii ile yer, fakat gene ihtilalimi yapanm' diye yazardı da bunu seninle bep Urüsırdık. Şimdi galiba sen de..." Aym konuyu bu satırlan yazar- ken bir teyp bandından dinliyorum. Teypteki ses, Şukriı Sökmensüer'- in. Tarih araştırmaası An lnan, 1975 ]^lı subat ayında Şükrü Sokmensü- er ve Şevket Süreyya Aydemır ile bu konulan konuşuyor. An lnan soruyor; Sokmensüer anlatıyor: SÖKMENSÜER — Komünizm, yani Bolsevik meselesınde size iki sey anlatabilirim: 1— Nâzım Hikmet'le temasım. 2— Celal Bayar ile komünizm meselesinde temasım. Bir de Çanak- kale rnebusluğuna müstakilen nam- zetliğini koyan ve Çanakkale'yi do- laşıp iraTanan sonra Demokrat Par- ti'ye katüan, Nurettin isminde bir mebusun Demokrat Partı'nin ko- münizm hakkındaki fikrini anlatan ve benim de kendisinin Inönü ile te- mas etmek üzere Inönü'ye gönder- diğîm bir mesde var. • Istanbul Üniversitesi'nde Nâzım Hikmet'in şiirleri okunuyor ve ge- niş propaganda yapılarak Nâzım Hikmet taraftarlığı her gün biraz da- ha çoğalıyordu. Bir gün düşündüm dedim ki, bu üniversite öğrencileri- ni Nâzım Hikmet etrafında toplayan adamlarla temas edeyim. Onlann içinde mühım olduğunu söyledikJeri son sınıf talebesinden bir çocuğu, Emniyet Müdünıne emir verdim, bana gönderin dedim. Bir pazar gü- nü getırdiler. Dairede hiç kimse yok- ken bu öğrenciyi kendi calıştığım odaya aidım, oturdum dedim ki ko- münizmi Nâzım Hikmet şiirleri do- layısıyla benimsemij, bunu yayma- ya çalısıyorsun üniversitede. Bu doğru bir hareket değildir. Çünkü bu hareket Türkiye'nin Rusya'ya katılmasını icat eder ve istikiai na- mına bir sey kalmaz. Bu sizin için de iyi bir akıbet vermez. Memleke- timize acıyın. Türkseniz Türklüğe acıyın ve bu fikirlerden vazgeçin ve üniversitedeki bu propagandadan vazgeçin dedim. Baca dedi ki: "Ne söylersen soyle, ben komünistım, dedi ve hiçbir fikir beni bu zihniye- timden ayıramaz" dedi. Ben o zaman cok müteessir ol- dum. Genç bir üniversiteli idi. Ken- disine birkaç acı söz soyledikten sonra, buyrun gidin dedim. Polise emir verdim götürün dedim. Trene gitsin dedim. Şimdi çocuğun ismini -belki ilerde dosyalarda bulacağım- hatırlamıyorum ama takriben 3 ay sonra bu çocuktan bir mektup al- dım. Diyor ki: Emniyet Umum Mü- dürü diye yazıyor; Şükrü Beyefen- di diyor, beni 3 ay evvel nezdinize celp ettiniz ve bana nasihat ettiniz; ben nasihatınıza mukabil fîkrimde ısrar ettim. Siz bana acı acı sozler C U M H U R İ Y E T KİTAP KULÜBÜ K A D I K Ö Y B E L E D İ Y E S İ İŞBİRLİĞİ KİTAP ŞENLİĞİ 120 YAYINEVİ 5000 KİTAP • M Z A BUGÜN G 28 Ü N L Mayıs Pazartesi E R İ ARİF DAMAR CELAL BAŞLANGIÇ FÜSUN ERBULAK HER GÜN: 11.00-21.00 arası Yer: Kadıköy Meydanı, Eski İskele yani Tüm Kttap okurlartna açıktır. Uyelere ındırun. C U M H U R İ Y E T KİTAP KULÜBU K A D I K Ö Y B E L E D İ Y E S İ İŞBİRLİĞİ KİTAP ŞENLİĞİ 120 YAYINEVİ 5000 KİTAP • M Z A YARIN G 29 ü Mayıs N Sah L E R İ ALİ SİRMEN HİKMET ÇETİNKAYA DUYGU ASENA HER GÜN: 11.00-21.00 arası Yer: Kadıköy Meydanı, Eski İskele yani Tüm Kıtap okurlarına açıktır. Üyelere ındırim. söyleyerek beni uzaklaştırdınız. Şimdi düşunuyonım sizi haklı gOrO- yorum ve size söz.veriyorum, bun- dan sonra komünizm aleyhinde bu- lunacagım. Nâzım Hikmet'in şiirieri sadece benim propagandamla değil bizzat o şiirleri üniversite muhitin- de tesir yapıyor ve gençleri Nâzım Hikmet etrafında topluyor diye yaz- dığı mektup. Ben düşündüm, taşın- dım, yahu şu Nâzım Hikmet'le bir de ben temas edeyim dedim. O sı- rada Sadri Etem "Bu Çanlar Kimin İçin Çalınıyor" diye eseri olan bir Sadri Etem vardı. Dahiliye Vekâle- ti Basın Yayın Umum Müdürü de beni çok severdi. Bu da solcu idi. Ama hain bir solcu degildi. Çağır- dım bunu. Dedim ki yahu beni Nâ- zım Hikmet'le temas ettir dedim. Sevindi adeta. lsmet Pasa'mn Çan- kaya'daki evi var ya, onun tam kar- şısında bir evde bir gece toplantı ol- du. Beni bu Sadri Etem o eve götflr- dü. Bir salonda "«turduk. Nâzım Hikmet karşımc di. Sadri Etem vardı, Şevket Sureyya vardı. Hatı- runa gelmeyen solculardan bir iki ki- şi daha vardı. Ben Nâzım Hikmet'e "Nâzım Hikmet" dedim. "Kıymetli bir şairsin. Güzel şürlerin var ve bunlar gençlik üzerinde müessir. Siz fikren hâkim olmaya çalışıyorsunuz Universiteye. Size bu hususta benim sdyleyeceğim şu nokta var" dedim. "Komünizm Türkiye'yi ortadan kaldınr, Türkiye diye bir memleket bir devlet kalmaz. Komünizm eğer devletin iktisadi alanda müdahaJe- sini eğer geniş ölçüde uyguluyorsa, ben size söyliyeyim, Türkiye Cum- huriyeti tabiabna Türk milletinin ta- biatına uygun olarak CHP'nin dev- let çilik umdesi vardır. Bu devletçi- lik umdesinin sizi de tatmin «rtmesi lazım gelir; çünkü memleketin ihti- yaa olan mühim eserleri ancak dev- letin sermayesiyle ve devletin raüda- halesiyle vucude getirmek imkânı vardır. Çünkü Türkler içinde büyük eserler, fabrikalar, şu bu tesis ede- cek sermaye toplantısı yoktur. Bi- naenaleyh ikincı bir mevzu komü- nizm, Allah göstermesin orduya si- rayet ederse, artık bu memleketin sonu demekür. Onun için bunlardan vazgeç. Bizim devletçiliğimizi ele al. Bu devletçilikte seni tatmin etmek lazım gelir. Mesele bir noktada bu- luşuyoruz. Yani devletçilik mevzu- unda buluşuyoruz. Herşeye devlet hâkimdir. Halk Partisi'nin devletçi- liği de buna az çok yakındır ve CHP programına göre işçiyi himaye eden bir partidir." Bana uzun boylu cevap verdi. Ben cevap verdim. Sabah güneş doğu- yordu, dedi ki: "Beyefendi" dedi, "bana ne emrin vardır?" "Benim sana emrim yok- tur. Sen zeki bir adamsın. Okumuş bir kişisin. Ne dernek istediğimi an- layacak kaabiliyettesin. O kaabili- yete göre karar ver" dedim. "Ben" dedi, "gençUk tarafmdan sevilen bir şahsiyetim. Gençlik benim etrafım- dadır. Ben birdenbire komünist, sol neşriyatından vazgeçip size iltihak edemem. Ama tedricen sizin dava- nızı müdafaa ederim" dedi ve uğur- ladık. Güneş doğmustu. Bu Sadri Etem benden evvel çıktı. O da vekâlette çalışıyor. Sadri Etem koşuyor Şük- rü Kaya'ya haber veriyor. Diyor ki, Emniyet Umum Müdürü, Nâzım Hikmet'le dün gece mülakat yaptı ve ne konuştuksa anlatıyor. Bir de bakom Şükrü Kaya bir tetefonla be- ni çağınyor. Kalküm; şimdi Ata- türk'ün müzesi olan ilk BM Mecli- si'nin bulunduğu bina var ya ora- daydı Halk Partisi. Genel Sekreter idi aym zamanda Şükrü Kaya. Ora- ya gittim Odasına girince, ayağa kalktı, gayet hıddetlı olarak "Bira- der", dedi. "Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Umum Müdürü komünist- lerle. Bu nasıl haldir?" dedi, falan bağırmaya basladı. "Ben" dedim, Emniyet Umum Müdürüyüm. Hem faşistlerin elini rutanm, hem komü- nistlerin, hem de Atatürkçülerin eü- ni tutanm ki -en çok onlann elini tutanm-. Memleketteki havayı, memleketteki cereyanlan takip et- mekle mükellefim. Bilmeliyim ko- münistler ne yapıyor, faşistler ne ya- pıyor ve Atatürkçüler hangi istika- mettedir." Şükrü Kaya geldi bana sanldı. Elimi tuttu. "Seni tebrik ederim" dedi. "Ben haber aldım çok sevindim" dedi. "Çok isabetli bir hareket yapmışsın. Şimdi senden benim ricam bu Nâzım Hikmet'le beni de konuşturmandır" dedi. "Onu" dedim "Sadri Etem'le söy- liyeyim. Sadri Etem bu vazifeyi yap- sın". Sonra Şükrü Kaya da Nâzım Hikmet'le konuştu. Benim Nâzım Hikmet'le olan temasımda, Nâzım Hikmet'in zamanla sizin davanızı müdafaa edeceğim şeklindeki bana cevabı, ben Istanbul vali vekili iken 1937 galiba. Geldi bir eser getirdi. Kabul ettim vilayet makamında O'na bir kahve içirttim, sigara ver- dim. Dedi ki: "Beyefendi" dedi, "işte sizin devletçiliğinizi müdafaa eden bir şey yazdun" dedi. "Bir nevi tiyatro eseri yazdım" dedi. Hakikaten verdi bana baktnn, bi- zim devletçiliğimizi metheden bir eser. Tamamen okumadun. "Teşek- kür ederim" dedim. "Ben sana gü- veniyorum. Binaenaleyh sen bu şe- kildeki eserlerine devam et" dedim. S.— Neydi eseri» «dı? C — Bir tiyatro eseri idi. Bilmem sonra basıldı mı? Oynandı mı? Bil- miyonım. Birinci bu. Bu Nâzım Hikmet'le temasım. Yani Nâzım Hikmet'i bir nevi Atatürkçülüğe doğru yanaştınnıştım. Nâzım, tçisleri Bakanı Şükrü Ka- ya ile de görüşür. Kaya ve Nâzım dost olurlar. Nâzım önce Ankara'ya gelecek, sonra da Anadolu'yu gezip şiirler yazacaktı. Nâzım, tam o günlerde tutukla- nır. Emir yüksek yerden gelmiştir: Mareşal Çakmak'tan! [Korcan Kerim-Harbiye Kazanı. E Yay. tst. 1990, S: 175] Mareşal Çakmak'ın yaşamının son günlerinde "komiustlikk" suçlanması ne ilginç bir yazgıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle