23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MA YIS 1990 CUMHURÎYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGUN M«lNrok>ji<Genel MûdûriûOû'nden ahnan bügiye gfire, yurdun kuzey ve bab tasnHen parçah buhjthı. Trakya, MKmrafnın dojusu, iç Ege. Göller BMgm, İç Anadolu'nun kuzey ve ba- teı, Ba» Karaderiz ile Orta Karadeıtf- h iç teamleri ycr yer sa0anak w gûk- gurunMü saOarak yafeh &W6 yeıier azbutotkıwapkg«çecek. H/MVSI- CMOJÛ: Yurdun toneybat) kesimterin- de aatacafc *Oer yerterde deflişme- yscak. RUZGAR: Gûney ve batı yön- lerden hafrf, ara ara orta kuvvetfe ya- Oış amnda yer yertajvvetSceesecek. DenöerimizrJe rüzgâr Marmara ve Baû Kmdeniz'de yıldız ve karayel. Oo$u Kmtoniroe kıbie ve keşislemederı. DoOu Akdeniz'rJe gûnbatısı ve lodos, flteta denizlerimizde gûnbatsı ve ka- Adana Mapasn /Mıyarran Afyon Afr, Anlara Antakya Antatya Artvin A 38° 19° DıyartJtaf Y 32° 18° E * ™ A 34° 17° Erancan Y 32" 10° Eraırum A 2S° 5°Es*isetw Y 3O°17°Gaa**p A 34°20°Srasun A 38°2O°GümüşfıaneA rayeMen 3-5, yer yer 6 kuvvetJnde saatte 10-21 deniz milî hızla esecek Dalga yüksekliğı 05-15 acıkJannda yer yer 2 metre do- layında olacak. Van GoK'nde hava az bulutkı ve açık geçecek, rûzgar flüney ve bab yönlerten hafit, ara sıra orta kuvvette esecek. Ktoc* Binga 8tis Bokj Bursa Çanaldcale Çonım Oerizf A 2e°13°H*tdri A 39°20°tsparta B 34°15°bdrtwl Y 34° 18° tzmir A 30° 12° Kars A 24° 10° Kasümonu Y Y 28° 14° Kaysen Y 33°19°Kırktarel 6 29°19°Konya Y 30° 8°KÜ»ıy« Y 35° 19° Maiatya 34°12°M»sa 32°19°K.Man» 29°12°Meniı 25° 2°Mu#» 31°14°MW 34° 16° tğne 2e°17°Ordu 28° 10" « a 25° fl° Samsun 32°WS«rt 2T21°Sinop 33°21°SıW5 24° 6°MntaO 30° 13° İJtan 30°14°1ncei 31° 18°U»k 30°M°Van 29° 12° ZonguUak açık yajmuriu .:m ast A-açık BHuluOu G-güneşiı K-Urlı S-sıslı Y-yaûmurkj DUNYA'DA BUGÜN Kahıre* VtehJngtDn A 33° Züritı B 19° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Avcının avını bek- lerken içine saklandı- ğı çukur. 2/ "Vakit, zaman" anlamında yerel bir sözcük... Anahtar. 3/ Okun yay kirişine takılan bölümündeki tüy... Anadolu'da kurul- muş eski bir uygarlık. 4/ Süs taşı olarak kul- lamlan mor renkte bir tûr kuvars. 5/ Köpük ya da tortu... Eskrim- de bir karşılaşma şek- li. 6/ Müstahkem yer... Tahıl tanesini yabancı nesneler- den ayırmaya yarayan döner kalburlu araç. 7/ Doku teli... Yugoslavya'nın plaka işareti... Bir nota. 8/ Ok kılıfı. 9/ Su... Anadolu'nun kimi bölgelerin- de içkili, çalgılı ve kadınlı eglentiye ve- rilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Peygamberağacı reçinesinden çıka- nlan ve hekimlikte kullarulan bir sıvı. 2/ Kimi hastalıklarda yüzde, ellerde, ayaklarda görülen yangısız şiş... Letonya'nın başkenti. 3/ Sessiz si- nemanın üç büyük komedyeninden biri olan "Gülmeyen Adam" Baster Keaton'ın Avrupa'da yaygın olarak bilinen adı... Demirin sim- gesi. 4/ Jeneratör... Bir nota. 5/ Bir işi yapabilecek yetenekte ol- ma. 6/ Uzaklık anlatmakta kullanılan söz... Uzun tüylü bir süs kö- peği. 7/ Üst bedeni bele değin V harfi biçiminde oyuk, kolları bol, etekleri üç ayn parçadan oluşan kadm giysisi... Yiğit. 8/ Satrançta bir ta$... Bir yazın ya da müzik yapıtının bir bölumu. 9/ Geciktiril- mi$ ödemeler için kullanılan sözcük. 60 YIL ONCE Cumhuriyel Inkişaf 28 MAYIS 1930 lngiltere ve Cemahiri Müttehidei Amerika'da pamuklu mensucat sanayii ehemmiyetli surette inkişaf . etmekte ve kadınlar arasında pamuklu elbise moda haliui almaktadır. Bunun sebeplerinden biri ve belki en mühimmi vukua gelen lazla pamuk istihsalâtı hasebile sukut eden pamuk sarfîyatını çoğaltmak ve pamuk piyasasını yükseltmek arzusudur. Kadınlar pamuk sarfiyatırun çoğalmasında başlıca rolü ifa ederler. Amerika'da pamuklu kumaşlarla yapılan uzun etekler bu sene moda olmuştur. Hükûmet dahi pamuklu mensucatı tergip etmektedir. J. ݧ f\ 1ÂKİN ELEKTRİK SÜPÜttuESİLi: ••SATIE 1 "de ",; VEREŞJYESATUig| 30 YIL ONCE Cumhuriyei Ordu idareyi ele aldı 28 MAYIS 1960 Dün gece Kahraman Türk ordusu bütün memlekette idareyi ele almış, bu meyanda Istanbulun idaresinde de silahlı kuvvetlerin vazife başına geçtikJeri görülmüştür. Silahlı Kuvvetler ldaresinin sabaha karşı radyolarla hitap ettiği duyulmaya başlanmıştır. Bu idare hitaplannda şöyle demiştir: C t m a l G u r s e l Dün gece saat 3 ten itibaren Türk Silahlı Kara Hava ve Deniz Kuvvetleri yurdun idaresini ele almışlardır. Gayemiz bu hereketi selâmetle bir neticeye vardırmak ve tarafsız bir idare tahtında en kısa bir zamanda serbest seçim yaparak'; hangi taraf olursa; kim kazanırsa kazansın idareyi onun eline bırakmaktır. Türk Silahlı Kuuvetleri en kısa zamanda milleti seçime götürecek bir kurucu meclisin çalışmaya başlamasına imkân vermek için muvakkaten idareye el koymuş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs hiçbir şahsa ve zümreye karşı değildir. Gayemiz kardeş kavgalarına meydan vermemektir. Kimse hakkında şahsiyata ve tecavüzkârane bir fıile teşebbüs edilmiyeceği gibi, kimsenin de bu şekilde bir harekete girişmesine müsaade edilmiyecektir. Türk Kara Hava ve Deniz kuvvetlerinin el birliği ile giriştikleri bu hareket kansız olarak başarümıştır. Garnizon Kumandanları her bolgede idareyi ele alrruştır. Vatandaşlar kanuni teminat altındadır. İstanbul'da Vali ve Belediye Reisliği vazifelerini tuğgeneral Refik Tulga deruhte etmiştir. Bütün kabine mensuplarının Türk Silahlı Kuvvetlerinin himayesine sığınmalarını rica ederiz. Kim olursa olsun her vatandaş kanunlar ve hukuk prensipleri esasına göre hareket edeceklerdir. Birbirlerine kin gütmeden hürmet ve anlayışla muamele etmelerini ve istıraplann dinmesini mülki, askeri bütün arkadaşlanmızdan rica ederiz. Kim olursa olsun hangi partiye mensup bulunursa bulunsun hiç bir fark gözetmeksizin aynı milletin mensupları bulunduklarından hepsine aynı hürmet ve sevgi gösterilecek ve hepsi kanuni teminat altında bulunacaktır. Silahlı Kuvvetler, milletin ve yabancı dostlann emniyetini tamamen tekeffül etmiştir. Müteakip tebliğe kadar askeri şahıslar hariç kimsenin sokağa çıkmaması herhangi bir hâdiseye sebep olunmaması; kargaşaklığa sebebiyet verilmemesi önemli bildirilir. Silahlı Kuvvetler can ve mal emniyetini konıyarak Demokratik rejimi ne kısa zamanda gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bütün ittifaklarımıza dostlarımıza bağlıyız. NATO'ya ve CENTO'ya inanıyor ve bağlıyız. Taahhütlerimize sadıkız. Büyük Atatürk'ün söylediği gibi prensibimiz yurtta sulh ^ihanda sulhtur. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet NATO'da yeni arayış 28 MAYIS 1989 NATO ülkeleri, yarın başlayacak olan Briiksel zirvesine, son yılların en derin görüş aynlığı içinde giriyorlar. Kısa menzilli nükleer füzeler (SNF) tartışmasının ittifak içinde yol açtığı bölünme zirvenin bir gün öncesine kadar giderilmemiş durumda idi. Federal Almanya'nın SNF'lerin indirimi konusunda Sovyetler Birliği ile görüşmeler yapılması önerisinin NATO içinde yol açtığı dalgalanma devam ediyor. SNF'lerin indirimi için görüşmeler yapılmasına kesinlikle karşı çıkan ABD, sonralan tutumunu yumuşatarak bu konuda "ileride görüşme yapılabileceğini" belirtti. Ancak ABD'nin şartları, Federal Almanya tarafından kabul îdilebîlir bulunmadığı için iki ülke arasındaki görüş lynlığını gidermek mümkün olmadı. TABTISMA tki Yazar, Doğramacı'yı ne yazık ki yanlış bir yerinden yakalamıştır. Halbuki doğruyu kendisi benden iyi biliyordu. Oysa Doğramacı'ya yöneltilecek olan eleştiri, Bilkent'i kurması olmamalıdır. 8 Mayıs 1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'n- de, "Tartışma" sütununda Doç. Dr. Nurkut Inan'ın "Dogramacı'ya Açık Mektup" adlı bir yazısı yayimlandı. Yazar, yazısının sonunda, "İklidan ile muhalefeti ile basın ve aydınları ile Türk toplumu lülfen bana cevap veriniz" diyerek yazısında beürttiği görüşleri bir de biz- lere sormuştur. Ben de Türk toplumunun bir bireyi olarak yazısı ile ve Prof. Dr. İhsan Doğ- ramacı ile ilgili kendi görüşlerimi bildirmek istiyorum. Sayın Doç. Dr. Nurkut lnan, bence yazısın- da Doğramacı'ya yanlış bir yerden yüklenmiş- tir. Hatta öyle yanlış bir yerden yüklenraiştir ki belki de bu yer Doğramacı'nın en güçlü ol- duğu yönlerinden biridir. "Neden?" derseniz, bunu da size yazarın verdiği iki örneğe birkaç örnek daha ekleyerek açıklamaya çalışayım. Yazar "hayali iki senaryo" deyişini kullanmış- tır ki bu deyiş bana pek doğru gelmedi. Çün- kü senaryo zaten hayalidir. Hatırlanacağı gibi yazar, Doğramacı ile Bil- kent arasındaki ilişkiyi, bir Genelkurmay Baş- karu ile silah ticareti yapan bir şirket ve Mer- kez Bankası Başkanı ile bir özel banka ara- sındaki ilişkiye benzetmiş ve böyle bir duru- mun onaylanamayacağıru savunmuştur. Şimdi ben size aynı şablona uyan, fakat bence tam tersi bir sonuca ulaşan dört örnek daha vere- yim: 1. Bir Milli Eğittm Bakanı'nın bu görevi sı- rasında kişisel servetine dayanarak bir özel okul kurup bunu hizmete soktuğunu ve bu- nu hiçbir maddi çıkar beklemeden yaptığını düşünelim. Kuşkusuz bu yerilecek değil, övü- lecek bir davranıştır ve pekâlâ Cumhurbaşka- nı böyle bir okulun açılışını da hoşnutlukla ya- pabilir. Zaten Milli Eğitim Bakanı olmayan sı- radan varlıklı vatandaşlann yaptırdığı okul- ları hatırlanacağı gibi önceki cumhurbaşka- nı, birçok kez açmıştı. Bu kez okulu yaptıra- nın sade vatandaş olmayıp da Milli Eğitim Ba- kanı olması bir suç mudur? 2. Aynı şekilde bir Sağlık Bakanı'nın kişi- sel servetiyle oluşturduğu bir vakıf aracılığıyla kurduğu, kâr amacı gütmeyen, hizmet ettik- lerinden yalnızca işleri sürdürebilecek miktar- da para alarak ayakta duran bir özel hastane kurduğunu düşünelim. Cumhurbaşkanının böyle bir hastaneyi ziyaret etmesinde de bir gariplik sanırım yoktur. 3. Benzer şekilde Kızılay Baskanı'nın kişi- sel servetiyle afetzedelere yardımcı olma amacı taşıyan bir vakıf kurmasının ya da 4. Diyanet İşleri Baskanı'nın kendi serve- tiyle bir cami yaptırmasının yerilecek girişim- ler olduğunu sanmıyorum. Dikkat edilirse burada verilen örneklerle ya- zarınkiler arasındaki farkın, yazarın örnekle- rinde ele ahnan kişilerin kendi maddi çıkar- larını gözettiklerinin olduğu görülecektir. Peki, Doğramacı hangi örneğe uymaktadır? Yani Doğramacı'nın Bilkent'ten maddi bir çı- karı var mıdır, yok mudur? Işte sorunun bam teli burasıdjr. Eğer \-arsa yazar tamamıyla hak- lıdır ve benim yazdığım bu yazı boşunadır. Ama eğer yoksa, işte o zaman yazarın yazısı ve verdiği örnekler boşunadır ve Doğramacı'yı vurmak üzere yazılmış olan bu yazı geri tep- miş, Doğramacı'nın gücünü azaltacağına onu daha da güçlendirmiş olacaktır. Birkaç yıl önce (tarihini hatırlayamıyorum), Sayın Ugur Mumcu, Cumhuriyet'teki köşesin- de, Doğramacı'nın kısa bir zaman dilimi içe- risinde Bilkent'e yaptığı bağışları -ki çok yük- sek bir meblağ tutuyordu- ortaya çıkarmıştı. Ortaya çıkarmıştı diyorum, çünkü Doğrama- cı bağışlarını açıklayarak ne bir gösterişe ne de bir övünmeye girişmemişti. Adeta bu ba- ğışları gizlice yapmıştı. Kuşkusuz daha kamu- oyunca bilinmeyen bağışları da olmalıdır. Ka- baca hesaplandığı takdirde, Bilkent'in kuru- labilmesi için harcanması gereken paranın öğ- rencilerinden alınan para ile yıllarca karşıla- namayacağı ortaya çıkacaktır. Kaldı ki Doğ- ramacı, yazarın da beürttiği gibi çok zengin ve ileri yaşta bir insandır ve elindeki servet to- runlannı bile çok zengin olarak yaşatabilecek düzeydedir. Fakat buna ragmen Doğramacı eğer para kazanmak isteseydi, herhalde Uni- versite açacağına, yazann da örnek verdiği gibi bir özel banka açabilir ya da silah ticareti ya- pabilirdi. Türkiye gibi bir ülkede, elinde çok daha fazla kâr getirebilecek yatırımlar ve gi- rişimler yapmaya olanak verecek mıktarda ser- veti olan birinin para kazanmak için üniver- site açmaya kalkışması, açıkçası pek akla uy- gun gelmemektedir. Doğramacı, Bilkent için harcadığı parayı bir bankaya yatırıp da faizi- ni alsaydı, herhalde Bilkent'ten elde edeceğin- den daha fazla gelir elde ederdi. Tüm bunlar, Doğramaa'nın Bilkent'ten maddi bir çıkan ol- madığını düşündürmektedir. Bu durumda, Doğramacı-Bilkent ilişkisini belirtilen örnekler çerçevesinde ele alarak değerlejıdiren Sayın Doç. Dr. Nurkut tnan'ın yazısının amacına hizmet etmenin çok uzağında olduğunu söy- lemek acaba yanlış mı olur? Hatta bir başka bakış açısıyla sayın yazara "Bilkent'i kuran Doğramacı'nın suçu YÖK Başkanı olması mı- dır?" diye sorulabilir. Yani Bilkent'i Doğra- macı değil de gücü yeten başka biri kursa bir sorun kalmayacak mıydı ya da Doğramacı, üniversite yerine bir fabrika, bir otel, bir dis- ko veya bir cami yaptırsa o zaman eleştiril- mesine gerek kalmayacak mıydı? Görüldüğü gibi yazar Doğramacı'yı ne ya- zık ki yanlış bir yerinden yakalamıştır. Hal- buki doğruyu kendisi benden iyi biliyordu. Oysa Doğramacı'ya yöneltilecek olan eleştiri Bilkent'i kurması olmamalıdır. Bilkent ile il- gili en yerinde eleştiri, her öğrenciye açık ol- mayıp yalnızca varlıklı öğrencileri kabul ede- cek şekilde yapılanmış olmasıdır. Doğrama- cı'ya gelince, o 12 Eylül yönetiminin tam ola- rak hizmetine girmiş, bir dediklerini iki etme- miş, Türkiye'de üniversiıelerin çanına ot tıka- mada aracılık görevini eksiksiz yerine getir- miştir. Bu açıdan yalnız öğretim üyelerine ve öğrencilere değil, bilime, dolayısıyla halkın tü- müne ölçülemeyecek derecede verilen zararın baş sommlulanndandır. Bu, hoşgörülemez ve bağışlanamaz. Ama bu bizi, Doğramacı bun- dan böyle ne yaparsa yapsın, ne olduğuna bakmadan mutlaka eleştirmek gerekir anla- yışına götürmemelidir. Doğramacı'nın büyük günahını eleştirmek için Bilkent'in kullanılma- sı ise bence yerinde değildir. Bilkent belki de Doğramacı'nın sevaplarındandır. Günahı çok büyük olduğu için yaptığı sevapları da gör- mezden gelmek ya da sevaplanm da günaha dönüştürmeye çalışmak zorlama değerlendir- meler olmaktadır. Bir yanda Hacettepe*yi, Bilkent'i kuran Doğramacı, öte yandan 12 Eylül yönetiminin hizmetinde Türkiye'de üniversite sistemini yı- kan Doğramacı... Kuran Doğramacı, yıkan Doğramaa... İki Doğramacı... Ne ilginç bir ki- şilik! Yazık... Keşke yalnızca tek Doğramacı olsaydı. SEMİH BAYCAN / tzmir DENİZ HARP OKULU KOMUTANLIĞI'NDAN DUYURU 1. Deniz Harp Okulu Komutanhğf nda görevlendirilmek üzere aşağıda belirtilen kadrolara 20 Haziran 1990 tarihinde Deniz Harp Okulu Komutanlığı'nda yapılacak sınavla devlet mcmuru alınacaktır. 2. Istekliler 13 Haziran 1990 çarşamba günü mesai bitimine kadar dilekçe ve son üç ay içinde çekilmiş vesikahk iki adet fotoğraf ile Deniz Harp Okulu Komutanlığı Personel Şube Müdürlüğü'ne şahsen müra- caat edeceklerdir. Mektupla müracaatlar kabul edilmeyecektir. 3. ARANAN ŞARTLAR: A. 65? Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı genel ve özel şartları haiz olmala- rı, B. Adayların askerlik hizmetlerink yapmış olmaları, . C. Teknik hizmetler sınıfına alınacak telefon teknisyeni, elektrik teknisyeni, elektronik teknisyeni, sis- tem teknisyeninin meslek lisesi mezunu olmaları gerekmektedir. D. Teknik hizmetler sınıfına alınacak elektrik mühendisi ve salon teknik sorumlusunun (makine mü- hendisi) yüksek okul mezunu olmaları gerekmektedir. E. Yardımcı hizmetleı sınıfına alınacak adayların asgari ilkokul mezunu olmaları gerekmektedir. F. Genel hizmet sınıfına alınacak şoför ve iş makineleri operatörunün şoför ehliyetli, asgari ilkokul me- zunu, muhasebe işlem memurunun ticaret lisesi mezunu ve mütercimin ise yüksekokul mezunu olmaları gerekmektedir. G. Sağlık hizmetleri sınıfına alınacak tabibin tıp fakültesi mezunu olması gerekmektedir. Ahnacağı yer Unvanı Sınıfı Tahsili Cinsiyeli Adel Dz.Harp Ok.K. Telefon Tek. TEKHİZ Mes.Lisesi Erkek Dz.HarpOk.K. Müstahdem YRDHİZ İlk/Ortaokul Erkek Dz.Harp Ok.K. Tabip SAĞHİZ Tıp Fakültesi Erkek Dz.Harp Ok.K. Elektrik Müh. TEKHİZ Yüksekokul Erkek ; Dz.Harp Ok.K. Elektrik Tek. TEKHİZ Mes.Lisesi Erkek Dz.Harp Ok.K. Şoför GNİHİZ Asgari ilkokul şoför ehliyetli Erkek Dz.Harp Ok.K. Iş Makineleri Op. GNtHİZ Asgari ilkokul şoför ehliyetli Erkek Dz.HarpOk.K. Sal.Tek.Sordnak.mh.) TEKHİZ Yüksekokul Erkek Dz.Harp Ok.K. Sistem Tek. TEKHlZ Mes.Lisesi Erkek Dz.Harp Ok.K. Aşçı YRDHlZ İlk/Ortaokul Erkek Dz.Harp Ok.K. Bulaşıkçı YRDHİZ tlk/Ortaokul Erkek ; Dz.Harp Ok.K. Elektronik tek. TEKHİZ Mes.lisesi Erkek Dz.Harp Ok.K. Mütercim GNİHİZ Yüksek okul Erkek Dz.Harp Ok.K. Muhasebe İşl.Me. GNİHİZ Tic.lisesi Erkek Basın: 25051 l tLAN T.C. MUSTAFA KEMALPAŞA ASLtYE CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1988/322 Karar No: 1989/243 Gıda Maddeieri Tüzüğü'ne mu- halefet suçundan saruklar MX.Pa- şa Hamzabey Mahallesi'nde kayıt- lı, Mehmet oğlu, 1948 doğumlu Kurbani Çelebi ile Hasan oğlu, 1963 dogumlu Refik Çelebi mah- kememizin 21.11.1989 tarih 1988/322 esas 1989/243 karar sa- yılı ilamı ile TCK. 398, 647 sa. 4.TCK, 402/U maddeieri geregin- ce 32.şer bin lira ağır para cezası- na. üç ay cürme vasıta kıldıklan meslek ve sanatın ve ticaretten ta- tillerine, on beş gün süre ile işye- rinin kapatılmasına, karar ozeti kapatma süresı kadar kalmak üze- re kapatılan işyerinın göze çarpan bir yerine yapıştırılmasına, ayrıca karar özeti c savcılığına bildirile- rek masrafı büahcre sanıklardan alınmak üzere Ankara - tzmir - İs- tanbul'da yayımlanan ve tirajı yUz binin Uzerinde bulunan bir gaze- tede. Ayrıca varsa mahallinde ya- yınlanan bir gazete ile de ilan edil- mesine karar verilmiştir. Karar sanıklar vekilinin temyi- zi üzerine Yargıtay 4. Ceza Daire- si'nin 5.4.1990 tarih 1990 / 1654 - 2033 E.K. sayılı kararı ile onana- rak kesinleşmişıir. Basırr 24817 HALİD ZÎYA UŞAKLIGİL İHTİYAR DOST Düzenleyen ve yayına hazırlayan: ŞEMSETTİN KUTLU Zaman zaman öykü, zaman zaman makale tadı duyarak ilgi ve zevkle okuyacağınız bir kitap.... Bir dönemin özelliklerini de yansıtıyor. Fıyatı: 6000 TL. İNKILÂP KİTABEVİ İLAN SEKA AKDENİZ MÜESSESESİ'NDEN SİLİFKE-İÇEL Müessesemizin 1 adet yeniden yongalayıcı + üfleyicisi ile beraber, (Vee Rotor Rechipper With Blower) teknik şartnamesi ve teknik res- mi esasları dahilinde, kapalı teklif alma usulU ile satın alınacaktır. Bu işe ait şannameler Müessesemiz Ticaret Şefliği'nden ücretsiz ola- rak temin edilebiür. Şartnamesi esasları dahilinde hazırlanacak teklif mektuplarının 29.5.1990 günü saat 17.00'ye kadar Müessesemiz Haberleşme ve Ar- şiv Sefliği'ne verilmiş olması gerekir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. Müessesemiz, 2886 sayılı kanuna tabi olmayıp, ihaleyi dilediğine verip vermemekte serbesttir. Basuı: 24932 ÇAĞDAŞ YAYmiARI KA2IM YENİCE (Eski Danıştay Daire Başkanı) YAŞANANLARDAN ÎZLER-ÎZLENİMLER 10.000 lira (KDV içinde) Ödemelı göndenlmez. ÇAĞDAŞYAYINLARI Türk Ocağt Cad. 39-41 CağaloğluİSTANBUL İZMİR İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Dosya No: 1988/1 İzmir 2.nci Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 19.1.1988 gün ve 1987/250 sayılı kararı ile iflasına karar verilen Untaş İsmet Un San. ve Ticaret A.Ş^nin iflasının kaldınlmasına aynı mahkeme- nin kesinleşmiş 4.5.1990günlü ve 1990/229 E. 1990/368 karar sayılı ilanı ile karar verilmiştir. tflasın kaldırıldığı İİK'nun 166'ncı maddesi gereğince ilan olu- nur. 17.5.1990 Basın: 25116 POUTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Herkes Anılarını Yazsa... Bizde anıları yazma töresi yok. Herkes yaşamının son döne- minde anılarını yazsa da okusak. Bir şair, 'Keşke herkes sevdi- ğimi sevse hep onu konuşsak' der. Sevgi ile anıları da paylaşır. Ben yazılmış anıları çok severim. Herkes anı olarak çcx;ukluk, gençlik, erişkenlik ve yaşlılık yıllarını yazacaktır. Bu insana tek- düze gibi gelir, ama anılar okundukça tekdüze olmadığı, birbiri- ne benzemediği de anlaşılır. Politikacı, öğretmen (edebiyat), subay, yazar, şair Ferda Gü- ley de anılarını yazmış (Cem Yayınevi, Kendini Yaşamak) 560 sayfa tutan kitabı şöyle bir kanştırdım. Tümünü okumak var, ama ne zaman okuyabilirim? Ferda Güley, bir Osmanlı valisinin oğlu hem de Çerkez. Daha ilk sayfaları okurken bir Çerkezin idamı gözünüzde bir şimşek gibi çakıyor. Çerkezler Bolu'da Ankara hükümetine baş- kaldırıyorlar. İlkjzlenim: Ak badanalı bir evin önünde Çerkezle- rin prens dedikleri Sefer Bey, darağacında sallanıyor. Ak bada- nalı evin üst penceresinden Çerkez Ethem Bey, asılanı seyredi- yor, keyıfli ve acımasız bakıyor. Çocukluğu öylesine asan ve ası- lanların arasında geçmiş ki sokaklarda dolaşır, büyüklerin ke- yifle nargile içtiği kahvelere girer, Hacı Kamol Hacı Kamol diye bağırırmış: "Kuzu gibi dursaydın koyun gibi asılmazdın!" Askerdir, Kartal Mattepesi'nde öğrencidir. Bir yandan şiirier ya- zıyor, bu şiirierı 'Yolculuk' adlı bir kitapta (1937) topluyor. Tozlanmış bir hevesle inerler çoluk çocuk; Bir çatının önünde ki hepsi perişandır: Kırık ümitleriyle gün yorgun bir yolculuk, Akşamın ötesinde gece eski bir handır. Kitabı Babıali'de Cumhuriyet Kitabevi'nde Ali Bey'e verir. Hafta sonunda Atış Okulu'pdan çıktıkça uğrar, bazen on, bazen dört kitabın parasını alır. Her kitap 250 kuruştur. O yıllarda çok önemli bir para. Kitap Nurullah Ataç'ın da eline gecer Haber gazetesinde bir yazı döşenir, "Ferda Güley... Bu adı yeni işittim. Kitabı bazen sinirlenerek, bazen lakaydi ile fakat bazen de alakayia okudum. Siz de okuyun, Ferda Güley belki bir gûn çok seveceğiniz bir şair olur." İkinci eleştiri de birkaç yıl sonra Hüseyin Cahit'ten gelir Fikir Hareketleri dergisinde. Eleştiri beklediği öteki yazarlardan, Pe- yami Safa, Yusuf Ziya, Orhon Seyfi, İbrahim Alaattin'den hiç ses çıkmaz. Bir anısında da Mahmut Yesari ile tanışmasını anlatıyor. Ha- zin bir tanışmadır. Kendi anlatsın: "...Mahmut Yesari'yi ikinci, üçüncü ziyaretimde yanında ken- disiyle ününden yararlanarak dergilerde kalitesiz kısa öyküler yazabilmek için evlendiği söylenen eşi Cahit Uçuk vardı. Dol- gun vücutlu, güzel, özellikle renkli gözleriyle etkileyici bir kadın. Mahmut Yesari ne kadar fizik ve psikolojik sefalet içinde görü- nüyorsa, eşi de gençliği, güzelliği ve şık giyinişi ile o kadar fizik ve psikolojik varsıllık içinde idi. (..) Bolu'da teğmen olarak bir kı- tada da görev yaparken bir gün gazetelerde bu büyük yazı us- tasının yaşamını yitirdiğini okuyunca tıtreyişı ile yaşla dolan göz- lerime eşlik eden dudaklarımdan şu iki sözcük döküldü. Tıpi Dirv di." Tipi Dindi, üstadın bir romanıdır. Necip Fazıl'la da bir anı var. Büyük Doğu'ya bir şiir gönderi- yor. Şiir dergide yayımlanıyor, ama ardından üstattan 'Ferdı Hanımefendi' diye başlayan bir mektup alıyor, 'Görüşelim, konuşalım' diye.. Durumu edebiyat fakültesinden hocaları olan Ali Nihat Tarlan ve Ahmet Hamdi Tanpınar'a anlatıyor. Aman Tak- sim Belediye gazinosunda bir randevu ver' diyorlar. Ferda, üs- tûnde subay elbisesi, ayağında çizmeler, gazinoda bekliyor. İki hoca da Tarlan ve Tanpınar bir köşeye sinryortar. Necip Fazıl elin- de karanfil, subaya yaklaştığında kahkahayı basıyorlar. Süper mürşit, "Bu yaptığınız ahlaksızlık!" diye bağıracak oluyor, ama şaka olduğu besbelli. Ahlaksızlık değil, şaka!.. Ferda Güley'in siyaset, parlamento, kabine, parti yaşamı da var. Belki onlar ötekilerden daha çok tutuyor. Kitabı bir dinlen- me yerinde açmalı, doya doya okumalı. Okumaya değer!.. CAUSANLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1UV1AZ ŞİPAL "Yetiın Avlıkları Uzerine" SORU: a)Sosyal Sigortalar Yasası'nda degişikUk >span 2167 sajıh vasa u)-annca 1961-70 devresi için 10 yıllık primsiz borç- lanmada bulundum. b) Yine 3395 sayılı yasa ile sanatçılar, yazariar ve diişü- nürter için gelirilen borçianma hükümlerinden rarariana- r»k 1975-85 devresi için SSK'ya 10 vülık primli borçlanmada bulundum ve borçlanma tutannı odedim. c) Diger taraftan 1988 de 10 günlük fiili çabşmamın ya- ni sıra 1988'dc 2 ay sürcyle isteje bagh sigortaym devam et- üm. d) Sonuçta, açtıgım davayı kazandıgım için bana lemmuz 1988den geçerii olarak SSK'ca yaşlüık aylığı baglanmış bu- lunmaktadır. e) Bu arada babamın Emekü Sandığı kapsamındaki ça- hşmalanndan dolayı, yine yargı yoluyla anneme ve bana ocak 1983'len geçerii olarak yetim aylığı baglanmasına ka- rar verilmiştir. Eşimden 1970 yılında boşandım. ŞD anda dul bir baya- Sonılanm: Yargı kanın gereği olarak Emekli Sandıgı'nca anneme ve bana ocak 1983 larihinden bu yana aylık baglanması gere- kccektir. 1) SSK'ya vaptığım primli borçlanma siirderi ile sandık- tan yaşlılık aylığı bajlanmasına hak kazandıgım sürenin ocak 198J-temmuz 1987 devresi çakıştığından bu devre için sandıkça bana yelim aylığı baglanıp bağlanmayacaguu? 2) Yine fiili sigortalı ve isteğe baglı sigortalı olarak ge- çen süreler de sandıkça baglanacak aylıkla çakışmaktadır. Bu süreler için de sandıkça bana yetim aylığı bağlamr mı? 3) SSK'ca temmuz 1988den geçerii olarak tarafımayaş- lılık aylığı bağlandığmdan, bu tarihten sonraki süreler için sandıkça bana yetim aylığı ödenir mi? YANIT: Yasalarda yetim aylıkları üzerine getirilen hükümler değişik- tir. Emekli Sandığı Yasası kapsamında çalışmalan nedeniyle kendile- rine, Emekli Sandığı'nca emekli aylığı bağlanan ve evli olmayan kız çocuklar, Emekli Sandığı iştirakçisi ya da emeklisi olan babalanndan, yetim aylığı alamazlar. YaJnızca, babalanndan kalan yetim aylığı ken- dilerine bağlanan emekli ayüğından fazla ise yetim aylığını seçebilir- ler. Yine Emekli SandığYndan yetim aylığı almakta iken, TC Emekli San- dığı'nda iştirakçi durumuna giren kız çocuklann yetim aylıklan kesi- ür. Ancak kendisi Sosyal Sigortalar'dan yaşlılık aylığı alan ve evli de ol- mayan kız çocuklar, Emekli Sandığı iştirakçisi ya da emeklisi olan ba- balarının öliımü nedeniyle kalan yetim aybğım da alabilirler. Siz, Emekli Sandıjı'ndan emekli aylığı almaya hak kazanmış durum- da olup da babanız Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan sigortalı ya da yaş- lılık aylığı almakta iken vefat etseydi bu kez babanızdan size yetim aylığı bağlanamayacaktı. Kısaca; Sosyal Sigortalar Kurumu'nda gerek sigortalı olarak geçen gerekse yaşlılık aylığı alarak geçirdiğiniz sürelerin, TC Emekli Sandı- ğı'nca bağlanan yetim aylıklanna ilişkın sürelerle çakışması, Emekli Sandığı'ndan hak kazanilan yetim aylığımn bağlanmasım ve ödenme- sini engellemez. TEŞEKKÜR Elim bir trafik kazası sonucu kaybettiğimiz değerli varlığmuz ERHAN OZMEN'in cenaze törenine katılan, evimize kadar gden, çelenk gönderen, telefon ve telgrafla acımızı paylaşan, Birissa Lastak AŞ, THY ve İstanbul TEK mensuplanna, ODTÜ'lü arkadaşlanna, Tütün Çiftlik'teki site komşularına ve bu acılı günümüzde bizi yalnız bırakmayan fabrikadaki yakın arkadaşlanna, dost, akraba ve komşularımıza teşekkür ederiz. Annesi: ŞÜKRİYE ÖZMEN Agabeyleri: AFtF, SEYHAN ÖZMEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle