19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 MAYIS 1990 ABD Başkanı Bush'uıı Yanılgıları -1 HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Araerikan Başkanı Sayın Bush geçen ay vermiş olduğu bir demeçte, "Ermenilerin 1915-1923 tarih- leri arasında Osmanlı yöneticileri elinde uğradık- lan korkunç katliamlar" dan söz ederek Amerikan Kongresi'nde ertelenmiş olan, Ermeni Soykınm Ta- sarısı'nı açıkca destekledi. Böylece ABD'nin hem yasama organındaki bazı üyeler hem de yürütme organının başındaki en yetkili makamda oturan Bush "soykınm" göriişü üzerinde birleşmiş oldular. Başkan Bush'un bu konudaki yanügısı bir değil, bir çoktur. Bunlan düzeltmek, aynca kendi tarih- lerinden örnek vererek 'soykırım' kavramının han- gi anlama geldiğini, iki yan içinde belirtmek is- tiyorum. önce, saptadığı tarih konusundaki yanılgısıru ele alıp, "1915-1923" tarihlerinden başlayalım. Sayın Bush, bu tarihler arasında Anadolu'da Osmanlı yö- netiminin egemen olduğunu sanıyor. Bu, büyük bir yanılgıdır. 1920'den sonra Anadolu, Mustafa Ke- mal Atatürk'ün başkanhğındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin egemenliğindeydi ve o dönemde Anadolu'yu istila etmeye kalkan Ingiliz destekli Yu- nanlılara karşı bağımsızlık savaşını sürdürüyordu. Demek, Başkan Bush bu gerçeği bilmiyor. Az çok tarih okuyanlar bilir ki uluslar, devletler türlii zamanlarda birbirleriyle savaşa girmiş, çarpış- mış ve bunun sonucunda milyonlarca insan ölmüş, öldürülmüştür. Bu olgu, soykınm değıldir. Nitekim bunun son örnegi, ABD'nin Japonya ile savaşta bu- lunduğu sırada, bu savaşı erken bitirmek için Hi- roşima ve Nagazaki kentlerine atmış olduğu atom bombalarıyla yüz binlerce Japonu bir anda öldür- raüş, milyonlarcasını da etkisi günümüze değin sü- ren, türlü hastalık ve sakatlıklara uğratmış, bunlar- dan bir bölümü de *yavaş ölüm' denilen ölüme mah- kûm edilmiştir. Bu olguya kimse 'soykınm' deme- di; çünkü ortada savaş durumu vardı. Eğer atom bombası Japonlann elinde bulunsaydı belki onlar önce davranıp ABD kentlerini bombalarlardı. Sa- vaşlardaki ölümler, Hitler Nazizminin Yahudilere karşı güttüğü resmi politika gibi bir devlet politi- kası niteliğindeyse, ancak soykınm olarak kabul edilir. Osmanlı döneminde, asağıda anlatılacağı gibi Er- merûler zorunlu bir savunma tedbiri olarak 1915 yı- lında Osmanlı İmparatorluğu'nun Suriye vilayeti- ne gönderilmişler, göç sırasında saldınlara uğraya- rak mal ve can kaybına uğrarruşlardır; bu durum bir devlet politikası değildir. Osmanlılar, tarihleri- nin hiçbir döneminde Hıristiyanlara ve geneilikle Er- menilere karşı böyle bir politika gütmemiştir. O halde Başkan Bush'un ikinci yanılgısı da "soykınm" kavramındadır. Vatana ihanet, düşman- la işbirliği yapmak hiçbir ulus tarafından bağışlan- maz. Sayın Bush herhalde benden daha iyi bilir ki Kuzey Amerika'nın bağımsızlık savaşı çok sert ko- şullar altında geçmiştir. tngiliz sömürgeciliğinden kurtulmak için açılan bu savaşta tngilizlerden ya- na olan pek çok Amerikalı, vatana ihanet suçun- dan, acımasızca cezalandırılıp yok edilmiştir. Daha sonra geçen yüzyılın onalarında, Kuzey eyaletlerinin Güney'deki ayrılıkçılara karşı sürdür- diikleri savaş daha da şiddetli olmuş, Amerikan eya- letlerinin bütünlük ve birleşikliğine karşı çıkanlar yine çok acımasızca cezalandırılmışlar, bu arada köyler, kentler yakılmış, yıkılmış, yağmalanmış ve bütün eylemlerden, yaşlı, genç, kadın, çoluk çocuk aynmı olmaksızın sivil halk korkunç acılara ve kı- rımlara uğramıştır. Bunlan yalnız tarih kitaplann- dan değil, türlü Amerikan filmlerinden de görüp öğreniyor, zaman zaman bu acı günlerin yürek kal- dıran durumunu televizyon ekranında da izliyoruz. Sayın Başkan izin verirse biraz daha gerilere gi- delim: Doğudaki Atlantik kıyısından batıdaki Bü- yük Okyanus kıyılarına kadar yayılmak için yüz- yıllar boyu Kızılderililere karşı sürdürülen savaşlar ve katliamlar hiç unutulmamıştır. Sonunda Kızıl- derililerin kalıntılan, vaktiyle tam bir özgürlükle kullandıklan topraklannı Amerikalılara bırakmak zorunda kalıp bugün belirli merkezlerde yaşamaya mecbur olmuşlardır. 150 yıl önce geçen bir toplu öldürme olgusu, daha bir hafta önce TV'de yayım- landı. Elbette bu, Amerika'daki yüzyıllaı süren top- lu öldürmelerin küçük bir örneğidir. Bütün bu gerçekler açık seçik ortadayken Sayın Başkan Bush, yeryüzünün genel jandarma komu- tanı, Amerikan imparatoru ve bütün dünyanm ev- rensel adalet divanı başkanı edasıyla, ama tarihsel belgeleri incelemeden, Türkiye için şöyle konuşa- bilmiştir: "Bu yiizyıl boyunca ABD'nin Ermeni halkıyla özel ve kalıcı bir iliskisi olmuştur. Bir di/i trajediyle dolu da olsa. Ermenilerin taribi, inanclannın ve ge- leneklerinin güciinü ve kalıcılıgını yansıtır. Bu tra- jedilerden 1988 depretni dışında en önde geleni, 1915-1923 döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun yöneticileri elinde uğradıklan korkunç katliamlar- dır. ABD, insanlığa karşı işlenen bu suçun kurban- lan için uluslararası diplomatik ve özel yardım ça- balanna öncülük etmiştir. Amerika'da Ermeni top- lumu şimdi bir milyon kişiye ulaşmaktadır. Katli- amlann 75.«yıldönüniiinde, 24 Nisan 199O'ı, kur- ban olan bir milyondan fazla Ermeni için anma gu- BÜ olarak kutlayan Ermenilere ve bütün halklara katılmak istiyorum." Başkan Bush'un bu konuşması gazetemizde İl- han Selçuk, Uğur Mumcu ve Celil Gürkan tarafın- dan hak ettiği biçimde eleştirildi. llhan Selçuk, 25 Nisan 1990 tarihli "Millet ve Zillet" başhklı yazı- sında Türk hükümetinin, Bush'un bu açıklaması kar- şısında çok edilgin davrandığını vurguladı. 3 Ma- yıs 1990 günlü Cumhuriyet'teki "Olaylann Ardın- daki Gerçek" sütununda da Bush'un yalnız Osmanlı Imparatorluğu'nu suçlamakla kalmayıp, Ermeni soykınmı varsayımını 1923'e kadar genişlettiği, yani Türk Bağımsızlık Savaşı yülanyla Cumhuriyet dö- neminden bir bölümü de bu soykınm varsayımı kapsamına soktuğu belirtildi. * * • Şimdi de konuyu tarihsel geçmişten başlayarak ele alalım: Tarihin akışı, kaynağından fışkıran bir ırmağın kendine çizdiği yataktaki oluşa benzer; bu tarihsel akışı kimse önleyememiştir. Kimi uluslar yok olur gider, kimi yeni uluslar da son 4-5 yüzyıl- dan beri Amerika'da olduğu gibi türlü ırk, din ve mezhepten olan topluluklar Anglo-Amerikan po- tasında hamur edilip birbirine kaynaşarak oluşur. Işte Amerika'daki bu oluşum sürecinde bilim ve tek- nik yönünden zayıf olan Kızılderililer yenik düşe- rek yerlerini beyazlara bırakmışlardır. Tıpkı bu ta- rihsel olgu gibi, Bizans İmparatorluğu da yaşam- salhğını yitirmiş, küçüle küçüle, surlarla çevrili bir tek kente sığınmış, en sonunda onu da yitirip yeri- ni Osmanlı lmparatorluğu'na bırakmıştır, Ameri- ka'daki olguya göre arada şu ayrım vardır: Osmanlı Türkleri, Bizans halkına karşı herhangi bir katli- am politikası yürütmemişler, onlann mabetlerini ya- kıp yıkmamışlar, tersine, Onodoks Kilisesi'ne tür- lü ayncalıklar tanımışlar, Hıristiyanlann vicdan öz- gürlüğüne saygı göstermişlerdi. 1939 yılında Sela- nik kentinin epeyce uzağındaki bir tepede bulunan tarihsel manastırı ziyaret ettiğim sırada başrahip, benim tstanbul Üniversitesi öğretim üyesi olduğu- mu öğrenince, "biraz bekleyin" diyerek içerideki ka- sadan bir belge getirip bunun, Fatih Sultan Meh- met tarafından bu manastıra verümiş bir ayrıcalık fermanı olduğunu söylemişti. Dediğim gibi Osmanlı Türklerinin dinamizmi Anadolu ve Rumeli'deki Bi- zans topraklannı ve Kafkasya yakınlanndaki bir kı- sım Ermeni topraklarını 4-5 yüzyıl önce alıp Türk- leştirmiş ve o zamandan beri Türkler bu toprakla- n vatan bilmişlerdir. Ne var ki Batılı Hıristiyan dünyası bu tarihsel ol- guyu bir türlü hazmedememişti. Tarihsel akışı ter- sine çevirmek isteyen Yunan 'megalo idea'sını hep destekledi. Bu arada Anadolu'nun türlü bölgelerin- de yerleşmiş olan Ermenilere de büyük ilgi göster- di. Onlara zaman zaman maddi ve manevi destek sağladı. Amerikan Başkanı Sayın Bush, yukanya aktar- dığım sözlerinde "Bu yüzyıl boyunca ABD'nin Er- meni halkıyla özel ve kalıcı bir iliskisi olmuştur" diyor. Bu da bir yanılgıdır. Çünkü bu ilişki daha 1820 yılında, Anadolu topraklannda Amerikan mis- yonerlerinin yerleşmesiyle ve daha sonra geniş bir şebeke oluşturmasıyla başlamıştır. 1820 tarihinden sonra Amerikalılar Anadolu'da kurduklan misyoner okulları ve hastaneler aracılı- ğıyla Ermeni topluluklarını kendilerine çekmeye başlamışlardı. İstanbul'a o tarihlerden sonra WU- liara Goodell ve eşi misyoner olarak yollanmışlar, burada doğan oğullanna Constanün NVashington adını koymuşlardı. "Bu çocuk İstanbul'da dünya- ya gelen Uk Amerikan vatandaşı oluyordu." Batılı- lar İstanbul'a Constantinopolis (Kostantin kenti) diyorlardı o tarihte. Çocuğun adı doğrudan doğ- ruya bundan esinlenerek konmuştu. .Amerikan bel- gelerine göre "Misyoner Goodell her ne kadar Er- meniler arasında çalışmak üzere İstanbul'a gönde- rilmiş idiyse de. evinin yanmasından sonra taşındı- ğı Büyükdere'de Rumlann ortasına düşmüş, eğitim konusunda yaptığı ilk iş Rumlar için "Lancaster tipi" dört okul örgütlemek olmuştu. Yaklasık bir yıl içinde otuz kadar Lancester tipi okul devreye so- kuldu". Tanzimat'tan sonra gelen misyonerler Amerika1 daki ünlü yöneticilerin akrabası ya da yakın dost- ları idi. Bunlardan bir kısmı Amerikan yöneticile- rini Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtıyorlardı. Ör- neğin "lstanbul'daki Robert Kolej'in kurucusu Ge- orge VVashburn'un kayın babası, ünlü misyoner 86 yasındaki Cyrus Hamlin, Amerikan başkanı Cle- veland'a (1885-89 ve 1893-97) Osmanlı karasulan- na savaş gemileri gondermesini salık vererek saldır- gan bir 'Gunboat' diplamasisi kışkırtıcılıgı yapıyor- du. (...) 1901 yılında başkan secilen Theodore Ro- osevelt daha 1898 yılında şunlan söylüyordu: 'Dün- yada herkesien önce ezmek istediğim güç, tspanya ve Tiirkiye'dir."' Niçin İspanya ve Türkiye ezilmek isteniyordu? Bunu ikinci yazıda ele alalım. Not: Bu yanda ve gelecek vazıda ABD misyonerleri konusunda vermiş oldugumuz bilgiler Dr. Uygur Koeabaşogln tarafından ges'cn yıl yayımlanmış olan: "Kendi Belgeteriyle Anadolu'da- ki AmcrUu Misyoner Okallın" kitabından ahnmıştır. (S.22) 58, 146) Gönül ister ki okur yazar olan büıün Türkleı bu ki- tabı okusunlar ve Anadolu'dakı ABD misyoner yayılmacılığı- nı, Amerikan belgelerine dayanan tttrlü tablolarla görup ög- jensinler. Anadolu'dakı misyoner yayılmacıbğı, 1950 yılından sonra Demokrat Parti döneminde uzunca süreli "Banş Gönullnkri" yayılmacılıjıyla turlii alanlarda bılgı toplama gö- revini tamamlamıştır. EVET/HAYIR OKT^YAKBAL Çünkü Şair Onlar... öyle şeyler var ki zamanta anlam değiştiriyor. Gerçekte olma- yan şeyler bir iki kuşak sonra 'olmuş' sayılıyor. Bellek, yanıltıcı- dır. Kim ki belieğine gerektiğinden çok güvenir, o yanılgı batak- lığına düşmeye mahkûmdur. Bu gerçeği bir kez daha anladım Enver Ercan'ın "Şair Çünkü Onlar" adlı kitabındaki bazı konuş- maları okurken. Geçen yıl yitirdiğimiz ilhami Bekir, Birinci ve İkinci Yeni diye anılan şiir akımı konusunda bakın ne demiş: "Her iki akım da kalıcı olamazdı, olmadı da. Bir kere Birinci Yeni bize tuzaktı. CHP'nin resmi şiiri denmesi doğrudur. Orhan Veli bize karşı çıkmıştı. Yazılarıyla eleştirmişti de... Bir kere, Or- han Veli Pevami Safa'nm koltuğunun, kanatlarının altındaydı o (Arkası 19. Sayfada) GAZETECILER CEMİYETİ'NDEN "Basın Tarihi" yazım süresi uzatıldı Cemiyetimizce, Cumhuriyet'in ilanından günümüze (31 Aralık 1989a) kadar olan dönemin "BASIN TARİHİ"yazdınlması uygun görülmüş ve durum ilgililere duyurulmuştu. Eserin içeriğinin aynntılı olarak açıklandığı ve 28/2/1990 tari- hinde gazetelerde yayınlanan ilanlarda, konu ile ilgilenenlerin eserlerini 1 Eylül 1990 tarihine kadar teslim etmelen gerektiği de belirtilmişti. Ancak, konuyla ilgilenenlerin, böyle bir eseri hazırlamak için daha uzun bir zamana ihtiyaç olduğu gerekçesiyle yaptıklan baş- vurular dikkate alınarak; katılma süresi 31 Aralık 1990a kadar uzaulmıştır. tlk duyuruda açıklandığı gibi birinciye 20.000.000, ikinciye 10.000.000, üçüncüye 5.000.000 TL. verilecektir. TÜRK DİLİ DERGİSİ Mayıs-Haziran sayısı (18). Ahmet Miskioğlu, ismet Z. Eyuboğlu, Bruno de Besşe-Doç. Mustafa Durak, Sami Karaören, S.K. Aksal, Tahir Özçelik, Tahsin Şimşek, Mehmet Aydın, Halim Uğurlu, F. Nezihe Ozgür, Beki Bardavit, Mehrizat, Ali Balkız, Sevim Raşa, Gönül Ozgül, Leyla Şahin, Ömer Demircan-Aybars Erözden, Behzat Ay, Muzaffer Uyguner, A. Nevzat Odyakmaz, İrfan Yıldız ve Arat Ovalı'nın yazı, şiir, öykü, eleştirileri ve Berke Vardar Bölümü'yle çıktı. 2000 TL. P.K. 118-Kadıköy-İst. PNÖMOLOG Dr. FEDAİ BARCAN Göğüs-İç Astım Akciğer Hastalıkları Uzmanı Abdi Ipekçi Cad. 15/4 Bayrampaşa 576 99 98 randevu alınız. PENCERE Osmanlı Bozması Cücelerin Rejimi...Osmanlının son döneminde Babıâli paşası, şamar oğlanına dönmüştü. Gerçi içe dönük yüzünde bir azamet, bir kibir; halka hot zot; ama, dışa dönük yüzünde süt dökmüş kedi. Eloğlu Os- manlıyı çembere almıştı; kimisi itip kakalar; beriki ensesine bir şaplak atar; öteki suratına tokadı indirir; herkes hazrete tepe- den bakar; bizimki her aşağılamaya katlanır. Niçin? Çünkü çağdışına düşmüş bir devlet düzeninde, gırtlağına ka- dar borca batmış... Hele bir sesini yükseltsin... Görür gününü!.. Babıâli'nın ağır ve oturaklısının kıhğına kıyafetine, ensesine göbeğine diyecek yok! Kerameti kendinden menkul devlet ada- mı rolünde; ama Batı'nın önünde rezil, zelil ve cüce! Frenklerin biri insan hakları diyor, ikincisi ülkede yaşayan Hıristiyanlann avu- katlığını yapıyor, üçüncüsü daha beter: — Osmanlıda adalet yoktur, mahkemelerine güvenilmez, ka- nunları çağdışıdır. ^ Son yıllarda rüya mı desem, gerçek mi desem, öyle işler olu- yor ki kuşku büyüyor: — Dönüp dolaşıp aynı yere mi geliyoruz? Nedir bu olup bitenler? Bu utanç verici görürrtüler? Batı'nın her bir ülkesinden, devletinden, kurumundan, uluslararası ku- ruluşlardan Türkiye'ye yönelik saldırıların anlamı ne? Gittikçe da- ralan çember boğazımızı sıkıyor. Frenkler bize ne diyorlar: — işkenceleri durdurun!.. • — İnsan haklarına saygı gösterin!.. — Demokrasiyi kurun!.. — Özgürlükleri çiğnemeyin!.. Yetmiyor; sözde "en büyük müttefikimiz"m Cumhurbaşkanı ne- ler söyledı. "— 1919 ile 1923 arasında Anadolu'da büyük katliamlar yapıl- mıştır. 'Batılı dostlarımız" yalnız günümüzün sorunlarını gündeme getirmekle kalmıyorlar; yetmiş beş yıl önceki davaların hesabı- nı masanın üstüne koyuyorlar: neredeyse Osmanlının son dö- neminde olduğu gibi şamar oğlanına döneceğiz. Türk pasapor- tunu gören Batılının yüzü buruşuyor; gözleri sertleşiyor; suratı düşman görmüş gibi asılıyor Avrupa'da Türkler horlanıyor, ite- lenip kakalanıyor, aşağılanıyor. Nereye bu gidiş? + Bizim bugünkü yöneticilerimiz Babıâli'nin son dönemlerindeki sözde devlet adamlarına benziyorlar; dışa dönük yüzlerinde süt dökmüş kedi gibiler; efendilerine "hulûs" çakıyorlar; ama, içe dönük yüzlerinde halka hot zot, televizyonda bir azamet ve ki- bir. üstüne yalan dolan... Bir yandan devlet düzenini 12 Eylül hukukunun yasalarıyla çağdışına ittiler; öte yandan ülkeyi gırtlağına kadar iç ve dış borç tuzağına düşürdüler; askeri yargıyı sivil yargıyla karıştırıp adli- ye düzenini bozdular, adalet mekanizmalannı altüst ettiler; dünya demokrasiye giderken insan haklarını ve temel özgürlükleri hi- çe sayarak Türkiye'yi çağdışına ittiler; 12 Eylül'ün uzantısından başka bir şey olmayan siyasal iktidar, halkın tepesine çökmüş, aydınlann gırtlağını sıkıyor. Türkiye'nin görüntüsü bütün dünyada gitgide bozuluyor, çir- kinleşiyor. Ülke böylesine bir çtkmaza saplanınca ne olur? Türkiye'ye par- çalamak ve Sevr'i hortlatmak isteyen bütün tarihsel güçler orta- ya çıkar. Avrupada tarihin yeniden bozulup yazıldığı döneme bir ad ta- kıldı: 1989 Devrimi... Türkiye 1989'u nasıl karşıladı? 12 Eylül 1980 kafasıyla değil mi? Kendi halkına demokrasiyi çok görenlerin ya da kendi ulu- sunu özgürlüklere layık görmeyenlerin baskı rejimini 1990'da sır- tımızda deli gömleği gibi taşıyoruz. Anadolu, Osmanlı bozması cücelerin yönetimine daha ne ka- dar katlanacak? I L K •* u ç A Y S 0 N U GARANTI ENDEKSI Menkul kıytnetlerde çok büyük işlem hacmi, yüksek verim... Ülke ekonomisinin dinamikleri doğrultusunda artan kârlılık... Akılcı, verimli plasmanlar ve aktif kredi pazaılama... • • • • " : ; . . . ; — Garanti'nin 1990'ın ilk üç ay sonundaki gelişme endeksi, Garanti ile çalışanlara yine iyi haberler veriyor: Garanti Bankası, dinamik, şeffaf, kârlı ve istikrarlı gelişmesini bu dönemde de sürdürmüştür. Altını çizdiğimiz bilanço rakamlarından da gördüğünüz gibi, Garanti, "büyüklüğün yeni tanımr'na uygun biçimde gelişiyor... Ve başarısını Garanti dostlarıyla çok farklı bir platformda paylaşmaya hazırlanıyor. B A N K A C I L I K T A GARANTÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle