09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MA YIS 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 'Benim Resimlerim' • Kültür Servisi — Mine Arasan, "Benim Resimlerim" başlığıyla 29 Mayıs - 12 Haziran 1990 tarihleri arasında Taksim Sanat Galerisi'nde açacağı sergisinde, 100'ün üzerinde yapıtını sergileyecek. 1972 yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü'nü bitiren. Mine Arasan, 8 yıl reklamcıhk alanında çalıştı. Katıldığı yarışmalarda yapıtları birçok ödüle değer görülen ve yurtiçi, yurtdışı koleksiyonlarda yapıtları bulunan Arasan, daha önce 16 kişisel sergi açtı. Halen Basın Müzesi Gravür Atölyesi'nde ders veren ve sanat galerileri yöneticiliğini sürdüren Mine Arasan, "Neden benim res'imlerim? Çünkü kaynaklandığı yer iç dünyam. tnsanlar batan guneşe kapılannı kapar. Benim her yapıtımda bir guneş doğmuştur" diyor. Müzik yarışması • Kültür Servisi — Yıldız Üniversitesi'nin her yıl düzenlediği ve bu yıl 3'üncüsü gerçekleştirilen "Üniversiteliler Müzik Yarışması"nın finalistleri ön eleme sonunda belirlendi. Selçuk Başar, Melih Kibar, Izzet ö z ve Özkan Uğur'dan oluşan değerlendirme kurulu, 46 grubun 72 yapıtla başvurduğu ön eleme sonunda, Black Lion "Nothing", Hakan özer "Günlere Karşı", Işığın Yansıması "Uçurtma", Limited "Light a Candle", Almila "Tomorrovv", Flexus "Monotonous Song" - "Zilli", Belen Ünal "Somon", Dinlince "Birden Bire", White Bird Band "Yağmurlu Bir Sabahta", Mesaj "Belki Yarın", Hi-Cazz "Let the Love Rule All the Nihhts", Emre "Telephone", Karartı "Sevgin Gibi" ve China "Düşünüyorum öyleyse Vanm" adlı yapıtların finale kaldığını açıkladı. 2 Haziran 1990 tarihinde yapılacak finalde seçici kurul, Sezen Aksu, Burak Eldem, Garo Mafyan ve Onno Tunç'tan oluşacak. Sunuculuğunu Çiğdetn Tunç ve Mehmet Ali Erbil'in yapacağı yarışmaya konuk sanatçı olarak Trinidath reggie şarluası Chris Garcia ve Grup Bulutsuzluk Özlemi kaiılacak. Türk Dili Dergisi • Kültiir Servisi — Iki ayda bir yayımlanan Türk Dili Dergisi'nin mayıs-haziran 1990 sayısı çıktı. Derginin bu sayısını, Ahmet Miskioğlu, Ismet Zeki Eyüboğlu, Sami Karaören, Sabahattin Kudret Aksal, Tahir Özçelik, F. Nezihe özgür, Beki Bardavid, Ali Balkız, Sevim Raşa, Gönül özgül, ömer Demircan, Aybars Erözden, Behzat Ay, Muzaffer Uyguner ve Arat Ovalı'nın yazıları, Tahsin Şimşek, Mehmet Aydın, Halim Uğurlu, Mehrizat, Layla Şahin, Nevzad Odyakmaz ve lrfan Yıldız'ın şiirleri olusturuyor. Berke Vardar Bölümü'nde ise Doç. Dr. Muslafa Durak ile öğretim görevlisi Ertuğnıl Efeoğlu'nun, Berke Vardar'ın dilbilim çahşmalarını anlatan yazıları yer alıyor. Iki Ayın İçinden köşesinde, yeni çıkan kitaplar ile kültürel etkinler aktarılıyor. Süsleme sanatJarı sergisi • Kültür Servisi — Meliha Altay ile 13 yaşındaki torunu Emre Hüner'in "Klasik Türk Süsleme Sanatlan" sergisi, 18-31 Mayıs 1990 tarihleri arasında Yıldız Sarayı Çit Kasrı Sergi Salonu'nda açık kalacak. Islam Tarihi Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) tarafından düzenlenen sergide, Meliha Altay'ın guvaş boya ve altın kullanarak oluşturduğu minyatür, çini, hat ve tezhip çalışmalarından oluşan 90 yapıtı yer alacak. İlk sergisini 10 yaşındayken açan Emre Hüner'in bu sergide 15 adet minyatür yapıtı izlenebilecek. Üç kuşaktan seeme • Kültür Servisi — 2. Kalp Haftası nedeniyle açılan "ÜÇ Kuşaktan Seçme Resim, Seramik, Heykel Sergisi" 18 Mayıs 1990 tarihine kadar Bebek Kile Sanat Galerisi'nde açık kalacak. Sergide Şeref Akdik, Necdet Kalay, Salih Acar, Mustafa Aslıer, Ramiz Aydın, Cafer Bater, Nazan Büyükçelen, Habib Gerez, Maria Kılıçoğlu, Gıyas Korkut, Nuran Manas, Mustafa Sekban, Bahattin Odabaşı, Hatice Odabaşı, Sibel Özkaygısız, Veli Sapaz, Mehmet Taşbaşı, Atilla Tos, Burhan Uygur, Hıdır Ya|cı ve Vural Yıldırım'ın yapıtlan yer alıyor. Vakkorama etkinlikleri • Kültür Servisi — Vakkorama mayıs ayı kültür matineleri programında 17 mayıs perşembe günü Yeni Türkü Grubu'nun müzik söyleşisi, 24 mayıs perşembe günü ise Mazhar-Fuat-Özkan'ın müzik dinletileri gerçekleştirilecek. Etkinlikler Taksim Vakkorama'da saat 17.00'de başlayacak. Ayrıca îstanbul Boğaziçi Rotary Kulübü tarafından düzenlenen "Çirkinleşen tstanbul" fotoğraf yarışması sergisi 21-28 Mayıs 1990 tarihleri arasında izlenebilecek. Vakkorama'nın tzmir etkinliklerinde ise 17 mayıs perşembe günü saat 17.00'de Fahir Aksoy "Naif Resim Üzerine" konulu bir söyleşi yapacak. MÜZİK FİLİZ ALİ Howard ve Semra Griffıths konserler vermek üzere îstanbul'daydı IstanbuTda viyolacı çiftMüzikseverler, İngiltere'de müzik eğitimi görürken taruşıp evlenen Semra ve Hovvard Griffitsh çiftini 10 mayıs akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda solist olarak izlediler. İngiltere'de Londra Royal College of Music'te eğitim görürken tanışıp evlenen Semra ve Howard Griffiths, mesleksel ve ailesel birlikteliklerini 1970'lerin başından beri sürdürmekteler. Semra, Ankara Dev- let Konservatuvarf nda yetişen güçlü viyo- lacılardan biridir ve hem orkestra hem de solo viyolacı olarak hep sivrilmiştir. Ho- ward'la evlenince gurbet ellerinde yaşamak yerine kocasını da memleketine getirmeyi başardı Semra. Howard gibi damat da az bulunurdu aslında. Kısa zamanda Türk- ceyi bütün incelikleriyle öğrendi ve bizden biri oldu. Şöyle böyle 10 yıldır Türkiye'- de değiller, Zurih'e yerleştiler, ama Ho- ward'ın Türkçesi eskisi kadar iyi, ne de ol- sa müzisyen kulağı var. lstanbullu müzikseverler Hovvard Grif- fıths'i 4-5 mayısta orkestra şefi, 10 mayısta da viyola solisti olarak gördüler sahnede. Griffiths 4-5 mayısta tümüyle Ingiliz bes- tecilerinin eserlerinden oluşan bir konseri yönetti AKM'de. Eserlerin hepsi 20. yüz- yılda yaşamış lngiliz bestecilerinin tanın- mış yaratılanydı. İlk eser, halk müziği araştırmalanyla tanınan ve eserlerinde bu araştırmalar sonucu bulduğu paha biçil- mez folklor malzemesini ustalıkla kullanan Ralph Vaughn VVilliaros ın (1872-1958) 1909'da yazdığı bir sahne müziği uvertü- rü idi. Vaughn Williams'dan sonra Ho- vvard Griffiths programına iki tane Brit- ten yerleştirmişti. Benjamin Britten'in do- VİYOLACI İKİ SOLİST — Grriffithsler Festival Slrings Lucerne Oda OrkestrasT- nın solistleri olarak verdikJeri konserde Telemann'ın "İki Viyola ve Yaylıçalgılar için Sol Majör Konçertosu"nu seslendirdiler. (Fotoğraf: Yıldız Üçok) ğum ve ölüm tarihleri program notların- da herhalde gözden kaçarak yanlış dizil- miş. Britten 1854-1891 tarihleri arasında değil 1913-1976 yıllan arasında yaşamış ünü Ingiltere smırlannı aşmış, çok önem- li bir bestecidir. Peter Grimes, Albert Her- ring, Billy Budd, Turn of the Screw A Midsummer Night's Dream gibi operala- rı ile çağdaş operaya taze soluklar kazan- dıran bir besteciydi Britten. Öte yandan, ünlü lngiliz tenor Peter Pears ile ömur bo- yu süren dostlukları, bestecinin tenor ses için birbirinden güzel eserler bestelemesi- ne yol açmıştı. Griffiths, hafta sonu konserlerinde Brit- ten'in Tenor-Korno ve Yaylı Çalgılar için op. 31 "Serenade"ini ve yine Tenor ve Yaylı Çalgılar için "Les Dluminations" ad- lı şarkı dizisini programlamıştı. Bu eser- lere solist olarak tipik bir yüksek lngiliz tenor olan Neil Mackie katıldı. Aslında Mackie İskoçyalı ve herhalde kendisine İn- giİLZ denmesinden hiç hoşlanmayacak, onun için İngiliz sözünü geri alıyorum. Se- renade'deki korno soloyu orkestramızın Kornö Grup Şefi Hüseyin Coşkun başa- rıyla yorumladı. Programın son eseri ola- rak 19. yuzyıl sonu ile 20. yüzyılın ilk ya- rısında yaşayıp Britanya müziğine kazan- dırdığı Senfonik eserlerle tarihe geçen Ed- ward Elgar'ın ünlu "Enigma Çeşitlemeleri" yer alıyordu. Hovvard Griffiths, sempatik ve enerjik kişiliğinden kaynaklanan oiumlu titreşim- lerden olsa gerek İDSO ile çok iyi anlaştı ve konser hem ilginç programı dolayısıy- la hem de orkestra ve solistlerin güzel yo- rumlarından ötüru dinleyiciyi memnun kı- lan konserler arasında yerini aldı. Hovvard Griffiths, 10 mayıs akşamı Ce- mal Reşit Rey Konser Salonu'nda Festi- val Strings Lucerne Oda Orkestrası'nın vi- yola solisti olarak ikinci kımligı ile tstan- bullu müzikseverlerin önüne çıkıyordu. Semra ve Hovvard Griffiths çifti bu kon- serde G.P. Tekmann'm iki Viyola ve Yaylı Çalgılar için Sol Majör Konçertosunu yo- rumladılar. Rudolf Baumgartner'in yönet- tiği orkestranın ikinci konserinde Semra, kemancı Josef Sabaini ile tsveçli besteci Kurt Atterberg 'in (1887-1974) Keman, Vi- yola ve Yaylı Çalgılar için op. 19, No: 1 Süitini seslendirdi. Festival Strings Lucerne, Babil Kulesi gi- bi bir topluluk. Üyeleri ile mini bir Birleş- miş Milletler Topluluğu oluşturan bu or- kestra 1989 yılının mart aymda Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'nun açılışını yapan ilk topluluk idi. Bu defa 7. Uluslararası Ankara Festivali kapsamında Türkiye'ye gelen topluluğun lstanbul'da verdiği her iki konserde barok, klasik, romantik ve çağdaş müzik örneklerinden oluşan bol çe- şitli programlar sunması dinleyici açısın- dan çok doyurucu oldu. Topluluğun baş- kemancısı tsveçli Gunars Larsens'in solist olarak yorumladığı Vivaldi'nin "Dört Mevsim" adlı dört keman konçertosu ve ikinci konserin sonunda yorumlanan Bar- tok'un "Romen Danslan". Festival Strings Lucerne topluluğunun kendine öz- gü renkler arayıp bulan çok usta bir top- luluk olduğunun bir kanıtıydı. Şefleri Ru- dolf Baumgartner'in, müziğin her türlü- sune yönelik sıcak yaklaşımı sonucu or- kestra ile dinleyici arasında kurulan ileti- şim görülmeye değerdi doğrusu. 'Alaturka' üzerine değinmelerNe yalan söyleyeyim, alaturka müzikle aram hep şeker renk ol- muştur. Tamamıyla kendi suçum tabii. Kimse bana bu müziği sev- memerni telkin etmedi küçükken. Hatta, tam tersi, bizim evde ala- turka müzik dinlenirdi hep. Üste- lik annem, güzel sesiyle Rumeli türkülerinden tutun da zamanın moda şarkılanna kadar uzanan repertuvarındaki şarkılan evde iş yaparken bile söyler dururdu. Babamla birlikte gazinolara git- tiğimizi de saklamakta pek yarar görmüyorum. Çocukluğumda epey canlı bir sosyal hayatım ol- muştu babam sayesinde. O za- manki gazinolar şimdiki gibi de- ğüdi. AtatüTk Orman Çiftliği Ga- zinosu'ndaki en kabadayı içki Te- kel Birası'ydı örneğin. Oralara ai- lecek gidilır, Safiye Ayla, Mual- la, Hamiyet, Müzeyyen dinlenir- di. itiraf etmeliyim ki beni bu tey- zelerin söyledikleri şarkılardan çok, giydikleri ve sahnedeki eda- lan ilgilendirirdi. Hele Hamiyet'in narçiçeği kırmızısı tuvaleti ve ay- m renkteki mendili hiç aklımdan çıkmamıştır bugüne dek. Alaturka müzikle olan ilişkim bir ara basbayağı sıcaklaşmışlı bi- le. Çengelköy'de bir yalıda yaz- AtLECEK GÎDtLEN GAZİNOLAR — O zamanki gazinolar şimdiki gibi değildi. Oralara ailecek gidilir, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Perihan Altındag Sözeri gibi dönemin unluleri dinlenirdi. parlörle yayın yapan gazinoydu belki de Yeşil Park. Yaz boyu iki plak döndü durdu havada. "Hic- ran, yine hicran" diye başlayıp "mıbuaskın sonu söyle"diye de- vam eden şarkının sözlerinin an- lamına pek bir mana veremezdim gerçivede "mıbuaşkın" ne de- mek olduğunu kimseye sormaya da cesaret edemezdim doğrusu. Ne de olsa bizler soru sormama- nın erdem olduğu bilinciyle yetiş- şeker vesikaya bindiğinde ortaya çıkmış olmasın. Anlayacağınız Yeşil Park, benim alaturka mü- zik eğitimimin ilk ve en önemli yuvasıydı denebilir. Ancak Anka- ra'ya dönulduğünde bu müzikle bağlantüi kasvet havası hemen cö- kerdi uzerime. Çocukluğu Anka- ra'da geçenler ve benim yaşımda olanlar bilirler, o zamanlar Anka- ra'da akşam yemeğinden sonra "misafirlige" gidilirdi. "Yemekli amcarun çok guzei sesi vardı, üs- telik çok güzel ve usulüne uygun şarkı söylediği konusunda herkes hemfikirdi. Gel gör ki bu şarkı faslı başlayınca ben nerelere ka- çacağımı bilmezdim, nedendir kimbilir. Şimdi bu durumu tahlil etmeye çalışıığımda şu sonuca va- rıyorum: Herhalde bu tür müzik çocuk psikolojisine pek uygun bir müzik değil. Epeydir alaturka müzik denmi- tıktaydık. İki yalı ötede "Yesil Alaturka müzikle olan ilişkim birara basbayağı sıcaklaşmıştı bile. Çengelköy'deki Park" diye bir gazino vardı. Ga- "Yeşil P a r k " gazinosunda dinlediğim "Hicran, yine hicran" diye başlayıp "mıbu- zino dediysem, günduzleri mahal- lenin çocuklannm ayak altında dolaştıklan, akşam üzeri sade çay ısmarlayıp evde yapılmış çörekle- rin ailece yendiği ve gün batımı- nın seyredDdiği, akşamlan da sün- net düğünü olraazsa eğer, fasıl he- yeti, hokkabaz ve oyunculardan oluşan çadır tiyatrosunun temsil- cilerinin tüm Çengdköy ahalisi ta- rafından seyTedildiği bir bahçey- di burası. Ben bütün bir yaz bo- yunca hiç para vermeden bu ga- zinoda oyalandım arkadaşlanm- la. Işte bu "Yeşfl Park"ın bir mo- dern, "asri" yönü vardı. ilk ho- aşkın sonu söyle" diye devam eden şarkının sözlerinin anlamına pek mana veremezdim gerçi ve de "mıbuaşkın" ne demek olduğunu kimseye sormaya cesaret edemezdim doğrusu. tirilmiş bir kuşakuk. Okulda so- ru soran tokadı yerdi öğTetmen- den, söz gelimi... Her neyse, Yeşil Park'ta bir de türkü pek modaydı o yaz. "Şeker alahm/'şeker alalım/köyuraüze gi- delim nikâh olalım." Köyuraüze gıdip nikâh olmadan önce niçin şeker almamız gerektiğıne de pek akıl erdirdiğim soylenemez. Sakm bu türkü, harp zamamnda yani toplantılar" yılda ancak bir veya iki kez yapılır, yılbası, bayram, vs gibi özel günlerde toplanılır, ye- mek yenir, rakı içilir, siyasi ve toplumsal konular tartışıldıktan sonra şarkı bölümüne geçilirdi. ya da benira çocuk beynimdeki anı- lar, bu sırayı izliyordu. tşte bu şarkı bölümüne geçildiğinde be- nim üzerime müthiş bir kasvet çö- kerdi. Oysa, mesela Movaffak yor bu müziğe. Türk sanat musi- kiysi tabir olunuyor. Televizyon- da yayımlanan Türk sanat musi- kiysi programlannda bir üstat, başka bir üstada kelimeleri iyice çiğneyerek iltifatlar yağdırıyor. Kendisinin bir musiki'y dehası ol- duğundan yüzde yüz emin olan zat ise "estagıunıllah" deyip sö- züne kaldığı yerden devam ediyor. Bıyıkları ve saçları boyalı saygı- Hikmet Şimşek'ten korolu bir konserÎstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın hafta sonu konserlerini şef Hikmet Şimşek yönet- ti. Programda, Ulvi Cemal Erkin'in "Bayram" adlı tek bölümlü yapıtı, piyanist İdil Biret'in, yorumladığı Robert Schumann'ın op.54 la mi- nör Piyano Konçertosu, Zoltan Kodaly'ın Ma- roszeker Danslan ve son olarak da Rus Beş- lerinden Aleksandr Borodin'in Poloveç Dans- lan yer alıyordu. Hikmet Şimşek meslek yaşamının uzun bir kesitinde korolar çahştırdığı için bu ilk göz ağ- rısından kolay kolay vazgeçmiyor. Hem bir- biri ardından korolar kuruyor hem de fırsat çıktıkça korolu konserler yönetiyor. Son ola- rak Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryo- sunun plağını ve CD'sini Macaristan'da ger- çekleştiren Şimşek, hafta sonu konserlerinde de genellikle korosuz icra edilen popüler bir eserin korolu yorumunu hazırlayarak, koro- suz yapamadığını bir kez daha kanıtlamış ol- du. Borodin'in Prens îgor operasının belki de en tanınan bölümü olan Poloveç Danslarmı- nın koro partilerini TRT Gençlik Korolan ile Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatu- varı Korosu seslendirdi. TRT ve Konservatu- var Koroları'nı Gökçen Koray ve Seval Innak hazırlamışlardı. Koray ve Irmak'ın ozellikle te- miz tınlamaya dikkat ettikleri gozden kaçmı- yordu, ancak kız sesleri temiz tınlarken, er- kekler fazla bağırıp kendilerini gereksiz yere yorduklanndan olsa gerek arada bir tam te- miz tınlamıyordu. Ne var ki müzik cümlele- rinde yuvarlaklık ve akıcılık elde etmiş Koray ve Irmak. Kalabalık bir koroda yumuşaklık ve akıcılık elde etmek bile büyük başarı. değer musikiyşinaslar, Kabuki Ti- yatrosu makyajı altında kaybol- muş yüz hatlan ile tanınmayacak hale gelmiş hanendeler Türk sa- nat musikiysirü irdeliyorlar. Ben arada bir mesleki merak- tan öturü bu programlan izliyo- rum ve istiyorum ki doğru bir ipu- cu bulayım bir yerde. Sadun Ak- süt'ün hazırladığı bazı program- lan zevkle izlediğimi anımsıyo- rum. Perihan Altındag Sözeri, Mediha Demirkıran gibi gerçek sanatçılan yeniden dinlerken doğ- ru icra edilmiş Türk muziğini din- lemenin hiç de kasvet verici olma- dığını anlıyorum. Gecenlerde de Dr. Alaattin Yavaşca'nın hazırla- dığı bir programa rastladım ve başka kanala geçmeden ilgiyle iz- ledim. Dr. Yavaşça, Mnazzez Abacı ile konuşuyordu. Efendi gi- bi, komplekssiz bir programdı işte bu. Bazı şarkılan birlikte söylü- yorlardı. Yapmacıksız ve doğal- dı icralan, playback denilen o ga- rabet yoktu. Abartısız, stili- havası-yorumu ile doğru titreşim- ler gönderen bir programdı bu. Moazzez Abaa, assolist kimliğin- den belki de sadece bu program için kendini soyutlamış ve gerçek kişiliğini bulmuştu. Hoş, sesi kı- sılmıştı artık bu sanatçının, ama mıhrap yerinde duruyordu henüz. Bu programdan kendime şöyle bir sonuç çıkardım: Her tür mü- zik, kendi geleneği içinde en doğ- ru biçimde yorumlanmalıydı. Fraklara, orkestra şefi bagetleri- ne, koro ve orkestralara özenme- den, otantik değerleri yozlaştır- madan, yapmacıklıktan şeytan görmuş gibi kaçarak bu müziği kendi estetiği içinde olduğu gibi yaşatmak gerekiyordu. Ancak o zaman tüm müzikçiler birleşecek- ti. 'Makam ve maddeye yüz vermedi' CAMDA GELECEK! NEDİM ERAGAN "Yeryüzunde ne kadar şeytan- lık. hastalık, bela varsa hepsi ce- hennemin bilmem kaçıncı katın- da toplamriar. İçlerinden en be- lalısını kendilerine genel başkan seçecekler. Oylar atılır. Sandıklar açılır, sonunda 'kararsızlık', 'Intempcrence' seçilir başkan. Bu manzum hikâyeyi anlatan Victor Hugo'nnn yerinde olsay- dım hastalıklann da, dertlerin de en belalısı olarak (sevgisizliği) başkan seçtirirdim ben. Her ne türlüsü olursa olsun, sevgisizlik için 'yainızlık' di>ebilirim. Yani insanın kendini yapayalnız hisset- •nesi demektir sevgisizlik." Dr. İhsan Ünlüer'in 6O'lı yılla- nn sonlannda İstanbul Radyosu'n- daki haftalık konuşmalanndan oluşan ve ocak 1972'de yayımla- nan "Sevgi, Aşk ve Tutkuları- mız" isimli kitabı yukandaki sa- tırlarla başlıyordu. İhsan Ünlüer, 1964'te Cumhu- riyel gazetesinde karikatur çizip tıp ve sanat konulu mizahla karı- şık yazılar yazmaya basladı. Da- ha sonra aynı türdeki radyo ko- nuşmalarında espri, mizah ve ta»- lama biçiminde bunu surdürdu. Pazar sabahlan yayımlanan ve zaman zaman içine kendi seçtiği müzikler ve yine o güzel tenor se- siyle söylediği Napoliten parçalar- la süslediği bu radyo konuşmala- n dinleyicilerin çok ilgisini çeker- di. Bugün birçok kişi Dr. İhsan Ünlüer adını bu radyo konuşma- lanndan anımsıyor. Dr. İhsan Ünlüer. bir de "Oku Oku Budur Sonu" isimli yine o Dr. İhsan Ünlüer, 26 Mart 1925'te İzmir'de, İkiçeşmelik'te dünyaya geldı. ilk, orta ve liseyi İzmir'de okudu. Daha okul yılla- rında başlayan muzik tutkusu ile bazı günler okuldan kaçar, Kar- şıyaka, Bostanlı'daki bir kahve- de gramofonda çalınan "Prima- vera Triste" isimli parçayı dinle- meyegiderdı. Türkçesi "tlkbahar Kederi" olan bu parça ona hü- zunle kanşık romantizm verirdi. Şair, karikatürist, yazar, opera sanatçısı Dr. İhsan Ünlüer'i geçen günlerde yitirdik. 196O'lı yıllarda İstanbul Radyosu'ndaki haftalık konuşmalanyla tanınan İhsan Ünlüer, 1964 yılında da gazetemizde karikatürleri ve mizah yazıları yayımlanmıştı. ince esprileri ile bir kitap yayım- ladı. Prof. Dr. Tevfik Remzi Ka- zancıgil'in asistanı olduğu yıllar- da "Jinekolojik Ameliyatlar At- lası"nı hazırladı ve mütehassıshk tezini verdi. Zaman zaman, çeşitli dernek, okul ve kulüplerde 18 kez konfe- rans verdi. Bu konferanslarda yer bulmak bir meseleydi. Dinleyen- leri eğitirken güldurur, güldurür- ken de eğitirdi konuşmalanyla. izmir'de liseyi bitiren İhsan Ünlüer, lstanbul'da Beyazıt'taki askeri tıbbiyeye gelir ve 1949'da okulu birincilıkle bitirir. 1951'de tanıdım Ünlüer'i, 26 yaşında gen- cecik bir doktor üsteğmendi. Ben ise 18 yaşında bir akademi öğren- cısi. Beraberliğimiz Kadıköy Hal- kevi'ndeki koronun devamı olan Hnlusi Öktem Hocamızın koro- sunda başladı. Amcaoğlum Dr. Arif Erağan, askeri doktor Tiirk- yılmaz Özel, Dr. İhsan Ünlüer ve ben, dörtlu bir sacayağı gibiydik, Yılmaz'ı ve İhsan Ağabeyi ölum bizden ayırana kadar. Dört arka- daş, düşünün ki duygulan, zevk- leri, düşünceleri hep aynı. Burga- zadası bizim en sevdiğimiz yerdi. Bitip tükenmek bilmeyen konuş- malanmız, bölüşülen ekmek pey- nirimiz ve İhsan Ağabeyin Bur- gaz'ın sahillerinden çam ve koca- yemiş ağaçlıkh tepelere kadar ya- yılan o güzelim sesiyle söylediği Napolitenler. Ben Türkiye'de ye- tişmiş böyle güzel ve büyük bir se- se rastlamadım. Nefıs bir lirik- dramatik tenordu. Şair, karikatürist, yazar, ope- ra sanatçısı, pınl pırıl bir yüreğe sahip, bir gün olsun kimsenin aleyhıne konuşmayan, ınsanlan o uzun boylu yakışıklılığı içindeki yüreğince seven, hiçbir makama ve maddeye değer vermeyen, ama hepsinin üstünde olan Doktor th- san Ünlüer'in be>tıi çok çalıştı, çok üretti ve iki buçuk yıl önce ona ihanet etti. Yine de sevdikle- rini o hasta haliyle hatırladı, ko- nuştu, unutmadı. Yılın adamı 4 Mardin' • Kültür Servisi — Müzik yapımcısı Arif Mardin, Türk Amerikan Dernekleri (ATAA) tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nde "Yılın Adamı" seçildi. VVashington Hilton Oteli'nde düzenlenen bir törenle ödülünü alan Arif Mardin, bu yıl "The Beaches" filminin müziği olan "Wind Beneeth My VVings" adlı plakla yılın şarkısı ve yılın plağı dallarında Grammy ödülünü kazanmıştı. Dernek tarafından aynca, Ermeni tasarısı konusunda Türk tarafına verdiği destek nedeniyle Senatör Robert Byrd'a Altın Şeref Madalyası verildi. Eü sanatlan • Kültür Servisi — Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu İstanbul Bölge MUdürlüğü tarafından düzenlenen "Yurtkur El Sanatlan Sergisi", 23-25 Mayıs 1990 tarihleri arasında Cağaloğlu'ndaki İl özel İdare Mudürlüğü Güzel Sanatlar Galerisi'nde açık kalacak. Bu yıl 3. kez düzenlenecek olan sergide, yurtlarda kalan öğrencilerin yapıtları yer alacak. 'Benim Anam' resim yarışması • Kültür Servisi — Kartal Sanat Evi'nce ilk ve orta derecelı okullar arasında düzenlenen "Benim Anam" konulu resim yanşmasının ödül töreni bugün gerçekleşecek. İlkokullardan Cevizli İlkokulu 5. sınıf öğrencisi Neslihan Can'ın 'geleceğin sanatçısı' seçildiği, orta dereceli okullardan da Ahmet Şimşek Ortaokulu öğrencisi Başak Başak'm birincilik kazandığı yanşmanın jürisi Kartallı annelerden oluşuyordu. Yarışmaya katılan 2 bin 500 öğrenciden 500'ünün resimleri Kartal Sahili'nde hafta sonuna dek sergilenecek. Ödül töreni ise bugün saat 10.30'da Kartal Sanat EvF'nde. (İstasyon Cad. No: 36) Yarışmalı sergi • Kültür Servisi — Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı programında, 31 Mayıs - 7 Haziran 1990 tarihleri arasında Güzel Sanatlar Fakülteleri lisans ve yüksek lisans öğrencileri arasında "Özgünbaskı Resim İkiyıldabir" sergisi düzenledi. Yarışmalı olan bu sergide, 300 resim arasından seçilen 150 yapıt yer alacak. Jürinin değerlendirmesi sonunda 14 öğrenci başan bejgesi kazandı. Ödül töreni, 18 Mayıs 1990 tarihinde saat 16.00'da Acıbadem Kampusu'nda yapılacak. UGUN • Gençlik Günleri Peter Weir'in "Gallipoli" fılmi 12.00'de, "Yeni Belediyelerde Sanata Bakış" konulu söyleşi 15.00'te, Tiyatro Sandığı'nın "Soytanlar" adlı oyunu 17.00'de ve Tiyatro Odası'nın "Rosengrantz ve Guimdenstern Öldüler" adlı oyunu 19.00'da Harbiye Muhsin Ertuğnıl Sahnesi'nde ücretsiz olarak izlenebilecek. • Piyano resitali 6. Uluslararası Tıp Bilimleri öğrenci kongresi nedeniyle, Tuluy Uğurlu'nun resitali saat 10.00'da Çapa Tıp Fakültesi 14 Mart Anfisi'nde izlenebilecek. • Franco Calabretto resitali İtalyan Kültür Merkezi'ndeki piyano resitali saat 18.30'da izlenebilecek. • "Gel Kaçalım" Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları, Gel Kaçalım adlı duygusal güldürüyü saat 14.00'te Gazi Osman Paşa Kaşgarlı Mahmut Lisesi salonunda sergileyecek. STUDIO PEINTUBE SANAT ( J A L E R İ S I RESİM ATÖLYESİ Ç(x;uklar, Gcıtçlcr vc Büyiıklcr için Kdrukalcııı-Suluboya Yağlıbı.y.1 RESİM ÇALI^MALARI ı IİK"M» t.lııuku-ılir| Teşvıkıye Kdl.p^ı SokdK 148.1 Tel 132 23 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle