Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyel
Sahıbı Cumhurıvct Matbaacıhk ve Gazeıecıhk Turk Anonım Şırked adına
Nadir \ıdi Q Genei V.a\ın Muduru Hasan Cemal, Muessese Muduru
Emıne Lşajtlıgıl. Yazı Işterı Vludu^u Okı> Gonensın, 0 Haber Merkezı
Muduru \alçtn Ba>er, Sa>fa Duzenı Yone[menı Mı Atar, 0 Temsı'aler
ANkARA Munei Tan. IZMIR Hıkmtt Çetinkay*. ADANA (,elin
Iç Pobuka Cltal Bm&mpç, Dış Haberkr Eıgan Bakı, Ekonomı C««u Tnrtllıl, I; Sendıka Şafcnn t ı t n . Kullvır Cctal Latt,
Egnım Gcnc» Şaytan. Ha«r ^rastırma tsntl Berluuı. Yurt Haberkn VcdM Dafu, Spc Danısnuuıı AMıdkadır Yucdnu,
Dız Yaatar Ktrnn ÇahskML Arajtırma ŞaMn Alpn. Duzdtme ^Mufah V u n • Koordınalor Ataart Konban, 0 Malı lşi«
Erol EıfcM. 0 VluhasetK Buknl t o » # Butçe-Planlama Sc»p Oaranbcyrofclıı 0 Rcklam V?e Tonın. 0 Ek Ya>ınjir Hu*>ı
Akyol 0 Idare Hıanin Gmrr. 0 l;kimr Onder Çdttı. 0 ftiplşicn- Nnl lnal 0 Personel Sevgı Bosttnnoftlu
Bsssn ve tayan. Cumhunjö Matbuolık w Gutted* T-A-Ş. TUrt O o * Cad. 39/41 C*»lot!u
H)M Isı PK MS-lsanbuL Td 512 05 05 (20 haıl Tüa. Z2M6 Fmn (I) 526 60 72 0
Bumlor Ankm. Zıja GoUlp Bt> Inkjiap S. No I9'4 Td- 133 II 41-47. Ttitt 42344 F»t 14) 133
0^ 6' 0 tn»r R Zıya H> 1352 52,3. Tö 13 12 30, Tdoı. 523» ft». (51) 19 53 60
: Inoau Cad 119 S No I Kjl 1. Tö 19 37 52 (4 tatl Teta. 62155. Fu. PD 19 37 52
TAKVIM 14 MAYIS 1990 Irasak 3 55 Guneş: 5.41 Oğle 13 05 Ikindı: 17.00 Akşam 20 20 Yatsı: 21.58
Doğanın
yazdığı şiir'
ilgi bekliyor
TÜREY KÖSE
NEVŞEHİR — Kapadokya tu-
ristik broşurlerde, "doğanın yer-
yuzune yazdığı en giızel şiir" di-
ye tanımlanıyor. Bu tanımı faz-
lasıyla hak ediyor. Göz alabildı-
gıne uzanan pembe, beyaz peri
bacaları vadilenn masallara öz-
gü mekânlan çagnştınyor. Buyu-
leyia, şaşırtıcı, inanılmaz, fantas-
tik...
tşte doğanın yeryüzüne yazdı-
ğı bu şiiri ve insanlann yazdığı ta-
rihin günümuze ulaşan izlerini
görmek içın her yıl >üz binlerce
turist Kapadokya'ya geliyor. 1986
yılında bölgeye 163 bin yerli, 497
bın yabancı turist gelirken 1987
yılında 190 bin yerli, 607 bin ya-
bancı turist gelmiş. 1988 yılında
ise yabancı turistlerin sayısı 900
bıne yaklaşmış. Tunzmcıler, son
yılarda yabancı turistler kadar
yerli turistler için de Kapadokya
turları duzenlemeye başladılar.
Bolgeye tur duzenleyen bır tu-
nzmcı bunun gerekçesıni, "Arük
tiım dunya gordu. Bizimkiler de
bari biz de gorelim, diye Kapa-
dokya'ya gitmek istiyorlar" soz-
leriyle açıkladı.
Kapadokya'ya gelen turistler,
diğer bırçok turizm beldesindeki
benzer sorunlarla karşılaşıyorlar.
Yetersiz altyapı, bozuk yollar, ka-
nalizasyonsuz kentler, sinekler,
çarpık yapılaşma vb. Kapadok-
ya'da tum bu sorunların yanı sı-
ra binlerce gizi saklayan kilisele-
rin, yeraltı kentlerinin araştırıl-
ması, korunması için de yetkılı-
lerden ılgi bekleniyor.
Nevşehır Müzesi Mudurü Ha-
lis Yenipıııar, Kapadokya'da 200'e
yakın yeraltı kenti bulunduğunu
soyledı. Bu kentlerden sadece 5'i
turızme açık. Kaymaklı, Derin-
kuyu, PatJarın, Ozkenk ve Ma-
aköy yeraltı kentleri turistlen bu-
yuluyor. Ozelhkle 90 raetreye
yaklaşan bir derinlikte 7 katın
saptanabüdiğı Derınkuyu ile yi-
ne 7 kattan oluşan Kaymaklı ye-
raltı kentleri havalandırma sis-
temleri, taş kapılan, kiliseleri,
gizli kaçış yollan ve labirentleri
ile ilgi çekiyorlar. Halis Yenipınar
bu yeraltı kentlerinde şu anda ytı-
rutulen herhangi bir çalışma ol-
madığıru belirterek "Bunlann ço-
gu goçmuş vaayette. Zaten turiz-
rae açılması mumkun degil" de-
dı.
Kapadokya'dakı belediye baş-
kanları çeşitli sorunlannın çözu-
mu için yardım bekhyorlar. Nev-
şehır'ın DYP'li Belediye Başkanı
Necdet Ersan. "Bolgede turizme
açılmayan çok vadi var, her yer
açıkhava muzesi gibi. Koruma
konusunda bıivuk bir çalışma
yok. Ortaya çıkanlmayan o ka-
dar çok şey var ki" diyor. Ersan,
muhalif bir beiediye olduklan
için yeterınce yardıra görmedık-
lerini behrtiyor.
Ürgup'un ANAP'lı Belediye
Başkanı Kurşat Numanoglu da
kendılerine nufuslarına göre ve-
rilen kaynağın azlığından yakını-
yor.
Toprak ve aieşle 40 yıl Ilk seramik sanatçımız, altın madalyalı Füreya
4
Ateş kızları'nın annesi"Baktım ki kendimi
tekrarlıyorum, üç yıl
önce seramik
yapmamaya karar
verdim. Fırını sattım,
atölyeyi boşalttım.
Resim yapayım dedim,
o da beni tatmin
etmedi. Şinıdi pişmiş
topraktan heykeller
yapıyorum!'
"Sanatın bir dalında
yetişince başanlı
olamazsınız. Sanat bir
bütündürî'
ALPAY KABACALI
"Daha ilk tecnıbelerinden iti-
baren seramigi başka iklimJere ta-
şıma>a çalıştı. Bu sayede seramik
eserleri ilk işaretimizde piştikleri
ateşin karşısında hizmetimize ko-
şan uysal cariyeler olmaktan kur-
ttüdu. Bn ateş kızlan şinıdi buyuk
resmin ve beykelin gurunıyla bi-
ze geliyorlar. Tabak gibi, fincan
gibi hususi bir iş gorenler bile bi-
zimle bir sevgili nazıyla, edasıyla
konuşuyoriar."
Ahmet Hamdi Tanpınar, 14
Kasım 1958 günlü Cumhuriyet'-
te, "Fureya'mıı Seramik Sergisi"
başlığı altında bunları yazıyordu.
Oysa Fureya, "Ük başladığım-
da gelenegimizin çizgisinde git-
mek istedim" diyor. "Duvar pa-
noları yaptım. İlk sergimi açınca
sordnlar, 'Niye duz şeyler yaptı-
nız da objeler yapmadınız? Sera-
mik, obje demektır' dediler. Tar-
bşmaiar oldu o zaman. Ben bir de
duvar çinisi vardır dedim, bu da
bizim geienegimizdir; o yıldan git-
mek istivoram. Bunu yapmak ge-
FÜREYA KORAL — "Plastik sanatlara geniş yer
>«ren dergilere ihtiyaç var." (Fotoğraf: Ara GuJer)
PORTRE FÜKEYA KORAL
Duvar panoları
191O'da tstanbul'da doğdu. Notre Dame de Sion
Lisesi'ni bitirdi (1927). tU Edebiyat Fakultesi
Felsefe Bölümu'nde oğrenim gördü. Lozan'da
özel bir atölyede seramik çalıştı; çalışmalarını
Paris'te ünlü seramikçi Serre'nin atolyesinde
surdurdu. 1951'de Parıs ve tstanbul'da ilk
sergilerini açtı. Kısa surede başarılı bir seramik
sanacçısı olarak tanınan Fureya, bırçok bina ıçın
duvar panoları hazırladı. Daha sonra hayvan
biçimli plastikler, vazo ve tabaklar, evler,
mahalleler yaptı. Turkiye'de ve yurtdışında açtığı
sergiler geniş ilgi gördü; uluslararası seramik
sergılerinde uç madalya (1955'te Cannes'da
gumuş madalya, 1962'de Prag'da altın madalya,
1%7'de tstanbul'da gumuş madalya), Washington
Smithsonian Enstitusu'nden ödül, Fransa'daki
Vallauns Bienalı'nden onur dıploması aldı.
1981'de Kültur Bakanlığı Ödulu'ne, 1986'da Sedat
Simavi Vakfı Plastik Sanatlar Odülu'ne değer
göruldü.
reklijdi. Çıinkiı yeni bir mimari
turu başiamış uikemizde. Beton...
Orada, geleneğımızde olmayan
vilray, fresk filan kullanmaktan-
sa, niçin çini kullanmayalım?
Yaptım. Duşunduğumden de ça-
buk oldu..."
1963'e kadar yalnız duvar pa-
noları yaptı. Çamuru kendisi ha-
zırhyor, kendisi çiziyor, kendi fı-
rınında pişiriyordu...
O tarihten sonra üç boyutlu ça-
lıştı: Seramik formlar, vazolar,
tabaklar, kuşlar, baykuşlar ve ka-
pılar, evler, mahalleler...
Daha ilk sergisinden başlaya-
rak, kendine özgü bir seramik
dünyası yarattı. Tanpınar'ın
"başka iklimler" dediği, bu. Ya-
şar Kemal'ın deyişıyle, "ışıktan
dünya" ya da "ışık efsanesi"...
Yurtdışında da geniş ılgı gordü
yapıtları. Herbert Read gibi eleş-
tırmenler, birçok büyuk gazete ve
dergi ondan övguyle söz etti.
flk sergisini 1951 'de Paris'te aç-
mışu. A>TU yıl tstanbul'un bıricik
galerisi Maya'da sergiledi yapıt-
larını. Turkiye'nin ilk seramik sa-
natçısı, ilk sergisini düzenüyordu.
Güzel Sanatlar Akademisi ilk
"mezjınu"nu üç yıl sonra, 1954'te
verecekti (Sadi Diren)...
"Sergiye geknler, panoları gös-
terip 'bu nedir' diye bana soru-
yoıiardı. Ülkemizde o kadar ge-
leneği olan bir sanat... Porselen
mi, aJçı mı, diye sorujorlar. Unu-
tulmuş... Ondan sonra Akademi'-
den, Tatbiki'den gençler yetişti,
seramikçiler çogaldı. Bunu gele-
nege bağlıyorum. Bugun dünya
çapında seramikçilerimiz var."
1950'lerin o ilk yarısmda nice
güçiüklerle karşılaştı Füreya. tl-
ki, 'malzemesizlik'ti. Ne fırın var-
dı, ne boya, ne süzme teli...
'Ortam' da yoktu kuşkusuz. Ama
bütun engellerı aşıp atölyesinı
kurdu, fınmnı yaktı .
"Sanatın ber dalından insan ge-
lirdi aloheme, konuşurduk" di-
yor. "Seramikten felsefeye kadar
her jeyden konuşurduk." Kimler
mı gelirdı? Tanpınar gelirdi^\b-
met Kutsi Tecer gelirdi. Sabahat-
tin Eyıiboğlu, Bedri Rahmi, Ok-
tay Rifat, Melih Cevdet, Yaşar
Kemal, Mazhar Şevket, Uivi
Uraz, Adalet Cimcoz, AbdiUba-
ki Gölpınaıiı... Daha birçok ki-
şi... "ŞiradJ var mı boyle bir
şey?" diye soruyor Füreya. "His-
sediyonım, sergUerde de goniyo-
rum. Bir resim sergisine gidiyor-
sunuz, yalnız ressamlan goniyor-
sunuz. Oysa boyle degildi
"60"ların ortalanna kadar. Ga-
liba kalmadı o tur kişiler. Biraz da
insanlar kendi kabuguna itiliyor-
lar."
Parlak başarılarla gelişen ve
Çiçek Pazarı'nda Afrika'dan, Avustralya'dan ithal edilen hayvanları da bulmak mümkün
IstanbuTdaki 'sevgi pazariVEDAT YENERER
"Bu hayvanlan almaya Afrika-
ya gitmeye gerek yok abi!" diyor
Halit Sumbul. tstanbul'un en yo-
ğun kalabalığina sahne olan Emi-
nönü'nde keşmekeşin, hava kirli-
liğınin, gürultunun ıçınde apayrı
bir dunya gibi Çıçek Pazari. Mıs
gibi çiçek kokularımn arasında
bulunan dukkânlann önlerindeki
çocuklar yalvanyorlar analarına,
yakınlanna, "N'olnr bana bundan
al!" Bu belkı bir tavşan, kaplum-
bağa ya da beyaz fare, bulbül. Bir
zevktir onlara yemiş vermek, bel-
ki bir dokunuş dünyaya bedel, ço-
cuk ıçın..
dı konuya, ust katındaki buyuk
bir kafeste bulunan papağanları
göstermeye karar verdi:
"Bakın şu beyaz renkte olanla-
ra 'Kakadu" papağanı denir. Af-
rika kokenlidir. Şu gorduğunuz
rengârenk kiıçuk papaganlar da
süs papağanıdır. Hiç konuşmaz-
lar. Kakadu'yu 500 bine, sus pa-
pağanlannı da 200 bin liraya ka-
dar satıyoruz."
Susuz baharı yaşadığımız bu-
günlerde, en çok kanarya ve mu-
habbet kuşlannın alıcı bulduğu
söyleniyor pazar esnafınca. Mu-
habbet kuşlan 20"şer bin liraya ka-
pış kapış gıderken, kanaryalar da
mağrur bır şekilde, "Biz 100 kâ-
Pekinördeği, sincap, kaz, pirina, tatlısu köpek
balığı, aklınıza gelebilecek her türlü akvaryum
balığı ve daha neler neler... Her türlü ev
hayvanının satıldığı Çiçek Pazari, yaşlı, genç,
kadın, erkek herkesin ilgisini çekiyor.
Halit Sumbul, pazarda süs hay-
vanlan satan bır dukkân sahibi.
Işleri tıkırında mı tıkınnda, müş-
teriden geçilmiyor. Afrika'dan,
Amazon'dan, Avustralya'dan uç
beş meslektaşın bir araya gelerek
ithal ettıkleri papağanları, renk
renk bulbulleri ovuyor. "Abi şu
gördıiğun gri Afrika papağanı, en
iyi konuşabilen turdendir. Fiyat-
lan 500 bin ile 15 milyon lira ara-
sında değişiyor. Eğer benim fotog-
rafımı basarsanız size bi.. kıyak
yapanm..."
Halit Bey kendıni iyice kaptır-
ğıttan aşağı agzımızı açmayız" dı-
yorlar.
Arkamızı dönuyoruz ve bir baş-
ka dükkânın önundeki kalabalı-
ğın arasına karışıyoruz. 5-10 bin
lira>"a su ve kara kaplumbağalan,
5 bin liradan 15 bin liraya varan
su ve kara yılanlan. tçeri iki Al-
man turist giriyor. Baba Martin
Rholman ve oğlu Markus, bido-
nun içinde bulunan (jara yılanla-
rımn fıyatlannı soruyorlar. Satı-
cı olanlara bin dışı, dığerı erkek
yaklaşık 75 cm uzunluğunda bır çıft
yılan çıkarıyor. Baba oğul olduk-
ça soğukkanh bir şekilde yılanla-
n alıp okşuyorlar. Daha sonra ıki-
sine 40 bin lira ödeyip dukkândan
çıkıyorlar.
tierliyonız, bır dükkânın onun-
de kuçuk kuçuk sepetlerin içinde
boy boy tavşanlar, renk renk ko-
bay fareler. Çocuklann ıstilasına
uğramışlar. Tavşanlardan binne
göz koyan oğluna babası sesleni-
yor:
"Ne yapacaksın oğlura bunu,
hem çok ugursuz hera de çok pis-
lea'rler ortaJığı." Çocuk, "Bana ne,
bana ne.. tstiyorum işte..." diye di-
retiyor. Baba, satıcıya yöneüp so-
ruyor: "Üstat, şu tavşanlann en
son olunı ne?" Satıcı da "Abi, şu
gorduğun büyukçe olanlan 30'dan
aşağı veremem, ama kuçıik ister-
sen, en SOD sermayesine 15'e veri-
rim."
Daha neler var neler... Pekın ör-
deği yavruları 20 bin liraya, sin-
caplar 70 bin liraya, koca koca
kazlar 150 bin liraya, Amazonla-
rın aç piranaları 20 bin liraya, kö-
keni Singapur olan ve erişkinleri-
nin 75 cm kadar olduğu tatlısu kö-
pek balıkları da 20 bin liradan
başlıyor. Aynca aklınıza gelebile-
cek her tür akvaryum balığı... Tri-
fasciatalar 250 bine, Faciatuslar
120 bine alıcı buluyorlar. May-
munlara ise artık Çiçek Pazan'n-
da rastlanmıyor. Çünku belediye,
maymun satışını vasaklamış.
Çoğu Türkiye'den binlerce kilo-
metre uzaklıktan getirilmiş binbir
çeşıt hayvan ve bitki, çocuklann.
büyuklerin ellennde yenı yaşaya-
cakları ortama doğru yol alıyor.
TAVŞANLAR 30 BtN LİRA — Çiçek Pazan esnafı, fiyatlan 15-30 bin arasında degişen tavşanlara özel-
likle çocuklann buyuk ilgi gosterdiğini soyluyor. (Fotoğraf: Erdogan Koseogla)
Alkoltin damlası, doğacak çocuğa zarar
lYuzde olar* aıaaiar» sıö*
Cmsel organıarda anzalı olusjr
Daralmıs gozkapağı arahg
asık göz kapağı
Stern dergisinin haberine göre çok küçük
miktarlarda alınan alkol bile doğacak
çocuğun beyin gelişimini engellemeye yetiyor.
Dış Haberier Servisi — Ameri-
ka Bırleşık Devletleri'nde "alkol
\e bamilelik" konulu son araştır-
malar, hamilelik sırasında alınan
aJkolun doğacak çocukJarda çeşit-
li sakatlıklara neden olabileceği-
nı ortaya koyuyor. Haberı veren
haftalık Aiman "Stern" dergisi-
ne gore annenin alkol tuketimi,
.ocukta, "alkolembriyopati" di-
v e adlandınlan ve doğrudan alkol
alımından kaynaklanan bedensel
ve zihinsel arızalara yol acabili-
yor. Seattle'daki "Washington
Üniversitesi'nden "Dr. Ann Stre-
issguth, "alkolembriyopati"nın
tipik ozelliklerinı taşıyan çocuk-
lann ilk bakışta fazlasıyla dikkat
çekmeyen organik arızalara sahip
olmakla birlikte, düşuk kilolu,
guçsuz ve "hiperaktif" oldukla-
rını belirtiyor. "Zor" eğitilebilen
bu tur çocuklar, davranışlarımn
doğuracağı sonuçlar konusunda
ongörüde bulunma yeteneğinden
de yoksunlar.
Muhtemelen çok küçük miktar-
larda alkol bile embriyonun beyin
gelişimini engellemeye yetiyor.
Pittsburgh Üniversitesı'nden araş-
tırmacılar, anneleri hamilelik sı-
rasında "gunde bir bardaktan az
içki içmiş" olan 700 bebek uzerın-
de bır araştırma yaptılar. Sonuç:
Bebeklerın hıçbırinde alkolembn-
yopatinin belirgin özelliklerine
rastlanmadı, ama pek çoğunda
"hafıf bedensel anomıallikJer" ve
"normalin dışında beyin
akımian" gozlendı.
Embnyonun beyninde dakika-
da sayıları 250 binı bulan sinır
hucresi buyuyor. Alkol burada
hucrelerin bolünmesini engelleye-
rek ya da bloke ederek, tüm or-
ganızmanın gelişiminde arızalara
neden olabılıyor. Bu tehlikelı ze-
hir, ayru zamanda hucreleri yanıl-
tarak, yanlış bağlantılara yol aça-
rak biokimyasal değişiklikleri teş-
vık ederek, su ve oksijen eksıklı-
ğı yaratarak, insan bilgisayar
ağında tam bir kaosun ortaya çık-
masında önemli rol oynaya-
biliyor.
Ama alkol yalnızca büyuk be-
yinde değil, hormonel dengeden,
uykudan, metabolizmadan ve
seksualiteden sorumlu olan beyin
bolgelerinde de arızaJara yol aça-
biliyor. "Alkolembriyopati" so-
nucu ölen bebekler üzerinde ya-
püan otopsiler, bu bebeklerin be-
yinlerinin sağlıklı bebeklerden
farkb olarak, bir fındık şeklinde
değil de yüzeyi duz yontulmuş bir
taş gibi, kendisine fazlasıyla bu-
yuk gelen bir beyin kâsesinde bu-
lunduğunu gösterdi. Böylesine bır
beyin, beden ve nıhu optimal ola-
rak yönlendirme konusunda ye-
tersiz.
Bu araştırmalardan Amerikalı-
lar somut bir sonuç çıkardı: 1989
yılının kasım ayından itibaren,
Amerika'da satılan tüm içki şişe-
lerinin ve kutulann üzerinde,
"hamilelik sırasında alkol tûketi-
minin çocuklarda anzalara neden
olabilecegi" yolunda bir uyannın
bulunması gerekiyor. Sigorta şir-
ketleri ve kongre, reklamlannda
bu uyarı ile donatılması için şim-
di baskı yapıyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri'nde
"alkol ve hamilelik" gazetelere
manşet, televizyon ve kıtaplara
konu olurken, Federal Almanya'-
da bu konuda suskunluk egemen.
Oy^sa Almanya'da alkol tuketimi
Amerika'ya kjyasla kişi başuıa
üçte bir oranında daha fazla.
otuz beş yılı aşan bir sanat yaşa-
mı...
"Üç yıl önce seramik yapma-
maya karar verdim" dedi Füreya.
Yanlış mı işittim, diye geçirirken
aklırndan, ekledi: "Herkes şa-
şırdı".
"Bu karan güç verdim, ama
verdim. Çunkü baktım ki keodi-
mi tekrarbyornm, ufak tefek de-
gişiklikler oluyor, renk degi^iklik-
leri filan, ama aynı espri... Yap-
mak zonında kalmamak için fı-
nnı satom. Atölyeyi de boşalttım,
seramik yapmaya heveslcnmeye-
yim..."
Bir şaşkınbk daha... Yasam-
dan, sanattan (aslında ikisi de ay-
nı kapıya çıkıyor) kopmuş bir
kimseye benzemiyor karşundaki
Füreya. Neyse ki, "Hiçbir ş«y
yapmamak olacak şey değil tabb"
diye surdurdu konuşmasını. "Re-
sim yapayım, dedim, o da beni ye-
ter derece tatmin etmedi. Yine ça-
munı aldım elime. Ama bu sefer
bcykeller yapıyorum. Pişmiş top-
raktan. Zaten benim fınnda ol-
mazdı, odun fınnı gerekiyor."
Resim ve heykele seramikle bir-
likte başlıyor Füreya, 1947'de...
O tarihlerde Isviçre'de, bir sana-
toryumda kalryor uzun sure. tşte
orada, bir şeylerle uğraşmak ge-
reksmimini duyuyor. Kitaplar ge-
tirtiyor ve ileride ünlü,
'profesyoncl' bır sanatçı olmayı
aklına hiç getirmeden "elini ça-
mura siirüyor". Sonra bu işi da-
ha iyi öğrenmek için bir hoca arı-
yor. Polonyalı yaşh bir hanım bu-
lunuyor. Meğer o seramik konu-
sunda hiçbir şey bilmiyormuş.
Ressammış... Ondan resim dersi
alıyor. tki yıl suren sanatoryum
döneminin ardından Lozan'da bir
atölyeye girip seramiğe hız veri-
yor. Ve Paris'e giderek ünlü se-
ramikçi Serre'nin atolyesinde sür-
dürüyor çalışmalarını. 1951'de
Paris'te ilk sergisinde taşbasma
resimleri de yer alıyor. Sorıradan,
buyük panolar yapmaya başlayın-
ca resimden uzaklaşıyor.
Fureya'run sanat yaşamını az
çok özetledik sanıyorum. Ondan
öncesini de birkaç cümleyle anlat-
maya çalışalım: Anne tarafından
dedesi Şakir Paşa ile onun kardeşi
Cevat Paşa, sanatla da uğraşmış
kimseler. Ressam Aliye Berger'-
le ressam Fahrclnisa Zeid, teyze-
leri. Cevat Şakir (Halıkarnas Ba-
hkçısı), dayısı. Öteki dayısmın oğ-
lu Oem Kabaagaç ile Fahrelnisa
Zeid'in ilk eşinden oğlu Nejad
Devrim de ressam. Tiyatro sanat-
çısı Şlrin Dcvrtan, Nejad Devrim'-
in kardeşi. Fureya'nın babası
Emin Koral, 1921'de tzmir'e ilk
giren ordunun kurmay başkanı...
Büytıkada'da doğan Füreya,
teyzeJeriyle birlikte özel öğrenim
gördükten sonra Notre Dame de
Sion Kız Lisesi'ni bitirir. tstanbul
Danilfünunu'nda felsefe öğreni-
rni... Karl Berger'den keman
dersleri, keman virtüözü olma
düşlemlerı... 1930'da ilk evlilik,
"Çalıkuşu gibi" Bursa'ya gidiş,
çiftlik yaşamı... Bir bakıma
"dramatik" bir olay... 1935'te
Ankara. Bu kez Atatürk'ün çev-
resinde çok harekeli bir yaşam.
Kıhç Ali'yle (Ali Kıbç) evü...
"40"ların başında Vatan gazete-
sınde müzik eleştirileri...
1947^8'de sanatoryum ve 1954'te
sanatı evliliğe yegieyiş...
Füreya, çok okuyan sanatçılar-
dan. Gazete ve dergilerin yanı sı-
ra iki üç kitaba birden başlıyor.
Görüştuğümüzde Kundera'nın ve
Adalet Ağaoğlu'nun son roman-
ları ile kadın psikanalist Salome'-
nin yaşamını konu alan bir kita-
bı okuyordu. "Birilümsiz olmaz"
diyor. "Mutlaka bir şeyler alma-
nız, bir şeyler gönneniz lazım. Bir
kultur lazım. Sanatın bir dalında
yetişince başarılı olmaya imkftn
yok. Sanat bir butundur."
Bir ay önce, teyzesi Fahrelnisa
Zeid'in sergisi dolayısıyla gittiği
Almanya'dan izlenimlerini uzun
uzun anlatıyor Füreya:
"Korkunç önem veriyorlar sa-
nata, sanatçıya. Halkı egitmeye
de. İstediginiz kadar kitap oku-
yun, istedigJniz kadar röprodük-
siyon göriin, asıl eseri görmeden
olmaz. Bunun içinde yetişiyorlar.
Anneler babalar, beş alt yaşında,
sekiz yaşıada çocuklarmı getiri-
yoriar muzeye. Diyeceksiniz ki, ne
anlar? Boyle yetişiyor. Ondan
sonra da sanata saygı duyuyor."
Küçük kaplıca kenti Aachen'-
de eski bir hamamı kendi adıyla
anılan koskoca Sammlung Lud-
wig Müzesi'ne dönüştürmekle ye-
tinmeırip bu ay açılacak daha bü-
yük bir müze yaptıran, Köln'de
de yine kocaman bir müze açtıran
koleksiyoncuyu anlatıyor Füreya.
Muze çalısanları ve sanatçılar için
lojmanlar da hazırlatan Ludvvig,
sanatçılara bir yıllık, altı ayhk
burslar veriyormuş... Berlin'deki
müzeler, kıskanılacak guzellıkte:
Nefis tslam yapıtlarının yer aldı-
ğı Darlem Müzesi, Nefertiti'nin
büstünün bulunduğu Mısır Sanatı
Muzesi, Bergama'dan taşınan Ze-
us Tapınağı'nın punl pınl sergilen-
diği müze... Yalnız ressamlara de-
ğil, yazarlara, şairlere de burslar
venyorlar...
"Bizim bir tek modern sanat
mıizemiz yok. Devlet ya da bele-
diye önayak olsa, birkaç işadamı-
nın da yardımıyla yapılır."
"Bir başka eksigimiz de" diyor
FUreya, "Elesüri. Artık pek çok
sergi açıhyor. İnsanlar şaşkına do-
Diiyorlar. Hangisi degerli, hangi-
si degil... Eleştiri olmadan anla-
şılmaz. Bunun için de plastik sa-
natlara geniş yer veren dergilere
ihtiyaç var."
Kasparov
parti kunıyor
• LONDRA (AA) —
Dunya Satranç Şampiyonu
Garry Kasparov, Sovyetler
Birliği Devlet Başkanı
Mihail Gorbaçov'a inancını
yitirdiğini ve 27 mayısta
Moskova'da yeni bir parti
kurmayı planladığıru
soyledi. Kasparov, İngiliz
pazar gazetesi The
Observer'de yayımlanan bir
göruşmede, Sovyet
Komunıst Partisi'nden isitfa
ettiğini ve çeşitli politik
gruplarla yeni bir anti-
komunist parti kurma
çalışmaları yaptığını
doğruladı. 22 yaşında en
genç dünya satranç
şampiyonu unvanını
kazanan Kasparov, asıl
cumhuriyeti olan
Azerbaycan'da genç
komünıstler birliğinin
merkez komitesi uyesi idi.
Kasparov, Gorbaçov'un
Sovyetler'de reformları
gerçekleştireceğine inancını
yitirdiğini belirterek, "Asla
demokratik güçleri
birleştiremeyecek. O bir '
aparatçıktır (parti görevlisi)
ve daima öyle kalacak"
dedi. Fransızca konuşan
Kasparov, yeni partinin,
bazı parlamento uyeleri de
dahil farklı anti-komunist
unsurları, toplumsal sistemi
değiştirmek, pazar
ekonomisine geçmek ve
demokrasiyi getirmek için
bir araya getirmeyi
amaçladığını belirtti.
Sivil havacılık
• ANKARA (ANKA) —
Uluslararası Sivil Havacılık
Kuruluşu'nun, "Gelecegiıı
Avrupa'sında hava trafik
sistemleri" konulu
toplantısı bugün tstanbul'da
başladı. Devlet Hava
Meydanları Işletmesi Genel
Müdür Muavini Seyfettin
Akçaharman 18 mayısa dek
sürecek uluslararası
toplantının dünya sivil
havacılığının geleceği
bakımından büyük önemi
olduğunu belirtti.
Turizmde "D"
belgesi
• ANTALYA (AA)
Akdeniz Seyahat Acenteleri
Derneğı (AKSAD) sözcüsü
Abdullah Tekin, "Türizmde
betonlaşma ve çevre kirliliği
"D" belgesi ile önJenebüir"
dedi. Kıyılann çevrenin ve
doğanın korunmasında
toplumsal bir hareket ve
baskı unsuru olmadıkça,
betonlaşma ve çevre
kirliliginin artarak
süreceğine dikkat çeken
Tekin, turistik tesislerde,
doğanın korunduğu,
çevrenin temiz tutuJduğu ve
yeşile saygj gösterildiği
anlamını taşıyan "D"
belgesi kullanılmasını
önerdi.
Avcı başkan
çevreci oldu
• SİLtFKE (Cumburiyet)
— Göksu Deltası,
Paradeniz, Akgöl Kuş
cennetinde yapılaşmayı
engellemesiyle tanınan
Siüfke Belediye Başkanı
Feyyaı Bilgen avcıüğı
bırakarak çevreci oldu.
Yakasına tzmir Çevre
Dostluk rozeti takan
Bilgen, "Bu doğa bir kez
elden çıktı mı bir daha zor
ele geçer. O yüzden ben
insanlann doğayı ve
çevrelerini sevip
konımalannı istiyorum"
dedi^ Silifke Belediye
Başkanı Feyyaz Bilgen eski
bir avcı. Biri otomatik iki
tttfeği var. Çevreci olduktan
sonra şimdilerde Doğal
Hayatı Koruma Derneği'ne
üye olmayı da düşunen
Başkan Bilgen, tüfeklerini
sadece bir anı, bir süs, bir
aksesuar olarak evinde bir
koşede saklıyor.
Ttirk Evleri
Haftası
• tSTANBUL (AA) — 8.
Tarihi Türk Evleri Haftası,
24 mayıs-7 haziran tarihleri
arasında Istanbul ve
Trabzon'da kutlanacak.
Türkiye Tarihi Evleri
Koruma Derneği'nin Alarko
Eğitim Kültür Vakfı'yla
işbirliği sonucu düzenlenen
haftada bu yıl Trabzon
böigesi ele alınacak.
Haftanın açılışı, 24
mayısta, Istanbul'da,
Alarko Konferans
Salonu'nda yapılacak.
Düzenlenecek seminerde ise
"Doğu Karadeniz Bölgesi
yöresel mimaılık örnekleri",
"Doğu Karadeniz geleneksel
konutları üzerine mimari
araştırmalar", "Trabzon'da
mimari mekân ve küJtür"
"Doğu Karadeniz geleneksel
köy evlerinde yapısal,
biçimsel farklılıklar",
"Trabzon evlerinin dünü
bugünü" konuları ele
alınacak.