Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DtZİ-RÖPORTAJ 3 NİSAN 1990
K E T E \ C İU N I V E R S I T E L I L E R
Dincigruplar hızlayayılıyorAnadolu üniversitelerinde dinci
grupların öğrenciler arasında sıkı bir
örgütlenme çalışması yürüttükleri ve
hızla yayıldıkları gözleniyor.
Dicle Üniyersitesi camii müritlerinin
sayısı, 7 bin kişilik üniversitede 3 bini
aşıyor. Urfa'da öğrencilerin yarıdan
fazlası dinci gruplann etkisi altında.
Ankara ODTÜ Camii yalnızca cuma
günleri değil, hafta arası da öğle namazı
saatlerinde dohıyor. Biraz da gösteri
niteliğinde koridorlarda namaz kılınıyor.
Yıldız Üniversitesi'nin çeyresi camilerle
dolu olduğu halde, yönetimi mescit
açmaya zorlamak için koridorlarda
namaz kılanlara bol bol rastlanıyor.
Adana'da üniversitelerin ortak
yurdunda, rastgele öğrenci grup-
İarı ile konuşuyoruz. Geçmişten
farklı bir gelişrae çok değişik dü-
şüncelerin tarafı öğrenciler, konu-
yu anlayınca kendilerinden oltna-
yan konuştuğunuz gıubun arası-
na girmekten kaçınmıyorlar.
Siyah-beyaz kadar çelişen duşün-
celer, bazen yumuşak, bazen sert
taraşmalar içinde çekincesiz savu-
nuluyor. Galiba birbirlerine kat-
lanmak zorunda olduklarını öğ-
renmişler.
Yanlanna oturduğumuz grup
yurtlarda yemeklerin sadece raraa-
zanda ve oruç tutanlar için veril-
diğinde çok guzel ve özel çıkanl-
masından yakınıyorlar. Yönetirain
apaçık ayrıra yaptığını, dincileri
komyup kolladığını söylüyorlar.
"Dinci gruplann bize saldırdıkla-
nnı söyleyenıeyiz. Ancak yine de
bir baskıları oluyor. Özellikle ra-
mazanda oruç tuimadıgınuz için
Uişkilerimiz gerginleşiyor" diyor-
lar.
Işte tam bu noktada bizi dinle-
mek üzere ayakta etrafımızı sar-
mış kalabalıktan, öfkeli söze ka-
nşanJar oluyor. Baskı falan olma-
dığıru, ramazanda oruç tutmanın,
namaz kılmanın her Müslüman1
ın görevi olduğunu söylüyorlar.
Asıl baskı altında olanlann ina-
nanlar olduğunu, herkesin mağ-
dur olan inanmışlann haklarını
koruması, sahip çıkması gerekti-
ğini savunuyorîar. En sert ve en
çok konuşan, liderlerı olduğu an-
laşüan üniversiteli ile şu çarpıcı di-
yalog gelişiyoT:
— Bize işkence yapdıyor Bayan
arkadaşlanmız istedikleri gibi ör-
tünemiyorUr. Isledigimiz gibi iba-
detimizi yapamıyoruz. Bizi savun-
mak, hakJanmızı korumak zorun-
dasınız. Bu memlekette komunisl-
lerin özgüriüğu var. Biz Miislü-
manlann, sözde Müslüman dev-
letinde özgürlugumuz yok.
— Komünistler özgür mu?
— Tabii özgür. Hasan CeraaJ
istedigini yazamıyor mu?
— Hasan Cemal komünist mi?
— Kemalist işte.
— Mustafa Kemal komünist mi
sizce?
(Tam yanıtlayacakken arkada-
şı ağzını kapatıyor)
— Ne bileyim ben, Kemalist iş-
le.
— Biz sizin düşüncenize, istedi-
ğiniz gibi yaşamanıza saygı duyu-
yoruz. Ancak siz şeriat dilzenini
istiyorsunuz. Sizin düzeniniz ge-
lince bizim yaşama hakkımız ne
olacak?
— Dinde reform olrnaz. Şeria-
tın kurallan degişmez. Tartışıla-
maz. Aynen uygulanır. Siz ne is-
tiyorsunuz hocam?
— Dört kadmdan biri olmak is-
temiyorum. Mayo ile denize gir-
mek istiyorum.
— Bunları bu düzene koşullan-
dığınız için istiyorsunuz hocam.
tslamiyel şeriat dnzeni gelince
bunlan istemeyeceksiniz.
— Ya istersem?
— Öyle şey olmaz ya Miislü-
man vardır ya da kafır. Yanm
Mnslnmanlık olmaz.
— Demek ki ben sizin istediği-
niz şeriat düzenine karşıyım. tste-
miyorum. Bu durumda benden ne
bekliyorsunuz?
— Dnrüstseniz gerçegi yaz-
manıa.
— Hangi gerçeği?
— KapiUHzm, Marksizm, de-
mokrasi.. tnsanın varattığı börön
rejimler iflas etti. Bir bir çökttt-
ler. Geriye bir tek Allahın gerçegi
kaJdı. Ben demokrasiyc inannıyo-
rum. An» siz gerçekten demok-
rat ve dnrüstseniz, bnnu, demok-
rasinin de çokttigunıi yazarsınız.
Gelecek tslamındır. Şeriat düze-
niniodir. tktidar bizimdir..
• *
Nereye gitsek Islamcı öğrenci
gruplarırun çok büytlk bir hızla
geliştiklerini, giderek egemen ve
söz sahibi olduklarını gözlemliyo-
ruz..
örneğin Dicle Üniversitesi ca-
mii müritlerinin 7 bin kişilik üni-
versitede 3 bini aştığı, Urfa'da öğ-
Dinci gruplann üniversitelerde etkinlik kurma çalışması aşama aşama ilerliyor
Önce türban,sonra çarşaf-poturİTÜ'den bir dekan,
odasından çıkarken iki
çarşaflı öğrenci ile
burun buruna gelince
korktuğunu anlatıyor.
"Çarşafın içinde kadın
mı var, erkek mi var,
yüzü dahi kapalı,
ayıramayız, içinde her
şey sokulabilir"
diyor.
Dinci erkek öğrenciler
arasında gri, yere
uzanan pardösü ve
poturlu, elde tespihle
dolaşanların sayısı da
hızla artıyor. Ders dışı
saatlerde dinci gruplar
evlere dağılıyor, ortada
görünmüyorlar.
Kürtçü-dinci akımlar
da özellikle Doğu
üniversitelerinde
gittikçe yayılan yeni bir
akım. Kimileri bunun
özellikle kışkırüldığı
görüşünde.
Dinci grupların bilınçli olarak
kümelendikleri okullar var. Bü-
yuk kentlerde en çok kamu yone-
ticısi yetistiren bölümlerde topla-
nıyorlar. Ankara'da ODTÜ dinci-
ler için en popüler üniversite. ts-
tanbul'da Boğaziçi'nde de çok
önemli bir gruplan var. Ancak da-
ha çok diğer üniversitelerin ilgili
bölümlerine ağırlık vermişler. Ör-
neğin tstanbul Siyasal Bilunler'de
öğrenci kitlesinin ücte biri gibi bir
kalabalık grubu oluşturuyorlar.
Öğretim üyelerinin gözlemleri-
ne göre, bir amaca yönelik belitli
TÜRBAN EYLEMLERİ — İstanbul öniinde geçen yıl dttzenlenen türban eylemleri İslamcı örgütlenraenin ilk iştretlerini veriyordu.
fakültelerin diplomalannı almaya
çalışan dinci gruplar, derslerde uy-
sal ve başarılı olmayı hedeftiyor-
lar. Derslerden kendi yaşamlarına
yönelik bir etkileşimleri söz konu-
su değil. Dersi sınıf geçmek, dip-
loma için öğreniyor, kendi iç dün-
yalarından uzak tutuyorlar.
Öğrendikleri bilgilerle bağlan-
tılı olarak asla kendi düşüncelerini
süzgecten geçirmiyorlar. Daha
doğrusu dersi, zorunlu, ezberlene-
cek, üzerinde düşünülüp tartışıl-
mayacak bir biçimde algılıyorlar.
Bunun doğal sonucu olarak da sı-
nıflarda verilen bilgiler üzerinde
asla tartışmıyorlar. Öğretim uye-
lerinin birleştikleri kanı, "Bu ne-
denle kendi inançlan ile bilimsel
gerçekler arasındaki çelişki onla-
n hiç rahatsız etmiyor" şeklinde.
Tabii dinci gruplar önemli bir
kitleyi oluştururken aralarında
çok büyük düşünce ve davranış
farklılıkları da var. Üniversite yö-
netimleri giderek daha fanatikle-
rin sorun olduğu görüşundeler.
Örneğin türbanlılara ses çıkarıl-
mayan bölümlerde, arkasından
çarşaf giyenler, yüzlerinin yansı-
nı da kapamak ısteyenler ortaya
çıkmış.
Erkeklerde gri, yere uzanan
pardösu ve poturlu, elde tespihle
dolaşanlar artmış. lTÜ'de bir de-
kan odasından çıkarken boş bu-
lunup iki kara çarşaflı öğrenci ile
burun buruna gelince korktuğu-
nu vurguluyor. "Çarşafın içinde
kadın mı, erkek mi var? Yüzü de
kapalı, onu dahi ayıramayız. İçin-
de her şey sokulabilir. Türban ne
ise, asla bu kılıkla sokmam deyin-
ce, günlerdir yazılı sözlu dilekçe-
lere, tehditlere muhatap
oluyorum" diye anlatıyor.
Ders dışı saatlerde, ne okul çev-
relerinde. ne de yurtlarda dinci
gruplan bulma olanağı yok. Ne-
rede olabilirler sorusuna, her yer-
de aynı yanıt geliyor. "Evlere, top-
lantılara dağılıyorlar" diye.
Diyarbakır ve Urfa üniversite-
lerinde çok daha farklı bir kim-
likle dinci akımlar daha hızlı ve
guçlü gelişiyor.
Dinci gruplan sola geçmiş bir
Diyarbakırlı öğrenci, gelişen Kurt-
çüluk hareketine alternatif olarak,
dinci Kürt hareketinin desteklen-
diğini öne sürüyor.
"Yoksuldum. yalmzdım ve okul
birincisi olarak gelmiştim. Dinci
gruplar için en iyi seçilecek örntk-
lerdendim. Ailemin zaten dini
bağları giiçlü. Sıcak ilgi ve maddi
yardımı, en önemlisi kimlik ka-
zanma ortamını bulunca bana çok
çekici geldi. Evlerde ağırlanıyor,
bakdıyor, yediriliyorduk. Bol bol
kitap veriyorlardı. Son yıllarda
çok popüler olan filozoflan var.
İslam dün>asının bütünlügii için-
de bütun halklara bağımsızlık ve-
recek bir ütopyanın propaganda-
sı yapthyor. Bu da zaten dine bagiı
olan Kiirtlere çok sıcak geliyor.
Sonunda bizi birbirimize kırdır-
mayı programlıyorlar. Kurtler ara-
sında dinci akımlann güçlenmesi
için özel çalışmalar var."
Diğer Doğu Anadolu üniversi-
telerinde "din-Kürt" ideolojisi et-
rafında toplananların daha güçlü
olduklan ifade ediliyor. Bu tablo-
yu Urfa'da öğrencilerle rastgele
konuştuğunuzda zaten gözlemli-
yor, somut algılayabiliyorsunuz
da. Diğerleri ürkek ve sessiz, ko-
nuşan, tezlerini korkmadan savu-
nan onlar.
Görüştüğümüzde henüz rama-
zana girmemiştik. Ancak Urfa
yurdunda ramazanda oruç tutan-
lara bir vakıf tarafından ücretsiz
yemek verileceği duyurulnıuştu.
Zaten çok yoksul olduklan için bu
en mahrumiyet üniversitesinde
toplanmış öğrenciler için bu çok
önemli bir ayrımdı. Diğerleri de
ücretsiz yemekten yararlanmak
için dilekçe vermişlerdi. Yurt yö-
netimi vakfın koşullu yardım yap-
tığıru bıldirmiştı. Günün en önenı-
li gündemi ve tartışması, bu hak-
sızlık üstüne idi. Kimsenin aklına,
devletin resmi yurduna amacı be-
lirsiz bir vakıftan böyle oruç ko-
şullu yardımın nasıl verildiği ve
kabul edildiğini tartışmak gelmi-
yordu bile.
Dinci grubun liderlerinden bi-
ri olduğu izlenimini ver»>n öğren-
ci ile yaşamın diğer alanlan üze-
rinde de konuşmaya çalışıyorum.
Hiçbir sosyal alan olmadan, bas-
kınıtı çok ağır olduğu bir şehirde
öğrenci olmarun sorunlan, cinsel
sorunlar üzerinde falan.. "Ben üç
bin kişilik yoksul bir aşiretin üni-
versiteye gdebilmiş tek çocuğu-
yum. Aşirelim ne yapacagını ba-
na sorar. Biz Urfa'da üniversiteli-
ler kahveye girdigimizde berkes bi-
ze saygı gosterir. Bizim agzımızın
içine bakariar. Biz onlann önder-
leriyiz. Bu yuzden sonımlulugu-
muz vardır. Onlann deger yargı-
lanna göre yasamamız gerekir. Bu
nedenle ben evlilik öncesi kadın-
erkek yakınlaşmasını, flörtu falan
hepsini rel ederim. Üzerinde dii-
şnamemeye çahjırun."
Urfa'da bû an önc« okul biti-
rip 3 bin kişilik aşiretine yardım
etmekle kendini sorumlu gören
genç, biraz sonra da buranın, gd-
diği üçüncü yüksek öğretim kunı-
mu olduğunu anlatıyor. Sol eği-
limliler gibi o da sağ-sol Kürtle-
rin birbirleri ile çatışmalannın
yankş olduğu temasını işliyor. Bu-
nun bir oyun, tuzak olduğunu
söylüyor. "Van'da bir provokas-
yon öldürme oiayı vardı. Aslında
öldüren sagdan degildi. L zerimi-
ze kaldı. Orada kalsaydım ya 61e-
cektim ya oldiirecektim. Kork-
hıra okulu bırakmak zorunda kal-
dım. Veniden sınava girip burada
okumaya başladtm" diyor.
renci kitlesi içinde yarıdan daha
büyük çoğunlukta olduklan anla-
tılıyor. Adana'da yurtlarda ve üni-
versitelerde öğrenci kitlesinin üç-
te biri civannda olduklarında her
iki taraf birlesiyor. Ankara ODTÜ
camiinin sadece cuma günleri de-
ğil, hafta içi gürüerde de öğle na-
mazı saatlerinde dolduğu, birmz
gösteri niteliğinde eğitim fakülte-
si koridorunda namaz kılındığı
anlatüıyor. Yıldız Üniversitesi'nin
çevresi camilerle dolu olduğu hal-
de, yönetimi mescit açmaya zor-
lamak üzere koridorlarda namaz
kılanlara bol bol rastladık.
Devletin resmi yurtlarında dinci
gruplar ayrı odalara ahnmış. Di-
ğer öğrenciler, yönetütün koruma-
sında, kendi dünyalarına kapan-
dıklarını anlatıyorlar. "Odalanmn
kapdan bize hep kapalı tutuluyor.
İçeride nasıl yasadıklannı hiç
bilmiyonız" deniliyor.
Boğaziçi Üniversitesi yurdunda
bile katları aynlmış. Boş zaman-
lanru nasıl değerlendirdikleri so-
rusuna Türkiye'nin her yerinde,
"Şehirde birtakım evlere dagılı-
yorlar. Bize hiçbir şey anlatmıyor.
Tamamen kapalı yaşıyorlar" yaru-
tını alıyoruz.
Oidukça sık olarak dinci grup-
ların içine girmiş, benimseyeme-
dikleri için aralanndan çıkmış öğ-
rencilere rasthyoruz. Hâlâ dinci-
lere sıcak bakıyorlar. Ancak eği-
limlerinden, ulkülerinden kork-
tukları, benimseyemedikleri için
ayrıldıklanm söylüyorlar. Diyar-
bakır'da, Urfa'da, Adana'da, Is-
tanbul'da gerçekten sanki anlaş-
mış gibi öykülerin benzer cümle-
lerle dile getirildiğine tanık olduk:
"Üniversiteye geidiginizde yal-
nız, ne yapacagını bilmez, güven-
sizseniz çok acı çekersiniz. Hde de
yoksul ve Anadolu'dan gdmişse-
niz. Yemekhanede kız arkadaşını-
zın karşısına dnşmüşseniz, yeme-
ginizi yiyemez, aç kaiırsınız. Kim-
se sizi fark etınez. şurdım eli uzat-
maz. İşte dinci gruplar böyle og-
rencilere yaklaşırlar. Çok dost ve
yumuşakurlar. Size yardım eii
uzatırlar. Hele de yoksul ve orta-
da iseniz. Kalacak yurt, yemek yi-
yecek yer. hatta giyim yardımı,
harçuk, her şeyi verirler. Önce her
şe> çok göniıllu ve yumnşaktır.
Yeterince mumin olduğunuza ka-
naat getirilince ancak sizden de
adam toplamanız. orgütıi büyüt-
meniz istenir. Giderek istenenler
artar. Artık bir raBitansınızdır^"
lnananların kendilerine soru
yönelttığınizde boş zamanlarında
en çok kitap okuduklannı, sohbet
ettiklerini anlatıyorlar. Zamanla-
nnın önemli bir bölümünün iba-
detle geçtiğini belirtiyorlar. Genel
gözlem ve diğer gruplann da de-
ğerlendirmesine göre en çok din-
ci gruplar okuyor. Tabii tek yön-
lü yayınlan. Diğer gruplar sürek-
li istedikleri kitaplan bulamamak-
tan, alamamaktan, okuma koşul-
lannın olmamasından yakınırlar-
ken, dinciler istedikleri kadar ki-
tap bulabildiklerini söylüyorlar.
Dinci gruplara yönelik kitaplar
yağıyor. Çok daha ucuza ve de uc-
retsız dağıtım gerçekleştirilerek.
Dinci gruplar kitap okuma sıklık-
larını, "baftada bir-iki", "her gün
bir kitap", "bol bol" gibi sözcuk-
lerle tanımlıyorlar.
Öğrenciler arasında iletişim kopukluğu varKarşıt siyasi gruplar birbirini hiç sevmiyor ve
anlamıyorlar. Birbirlerine katlanıyor, ama daha
çok diğeri yokmuş gibi davranıyorlar.
Herhangi bir tartışma açılırsa (futboldan kadın-
erkek ilişkilerine kadar) birbirlerini horlayan,
alay eden ve aşağılayan biçimde tartışıyorlar.
Üniversiteye gelen öğrenci hiçbir sosyal
etkileşim, kültürel alışveriş yaşamadan mezun
olup gidiyor.
Değişik sosyal ve kültürel çevrelerden gelen
öğrencilerin kaynaşması şöyle dursun, aynı
kökenden öğrenciler dar grupda kümeleniyor.
Geçmişte üniversitelerde örgut-
lenmelerin etkinliğine bağb olarak
değişik sosyal ve ekonomik kö-
kenliler, değişik yörelerden gelen
oğrencüeri aynı ortak yaşam için-
de görebilirdiniz. Bütün öğrenci-
leri kapsayan demokratik örgüt-
lenmelerın, sosyal çalışmaların,
kantinlerin dağıtılması sonrası da
iletişim siyasi düşünceler çerçeve-
sinde yaşanabilirdi. Hatta çok
zengin ve çok yoksul, kentsoylu ile
köylü kökenliler özenerek arkadaş
olraaya çabalarlardı.
10 yıl ara ile yeni kuşakla karşı
karşıya kalınca bu anlamda deği-
şik yöreler, sosyal ve kültürel çev-
reler, kent-köy kaynaşması şöyle
dursun, alabildiğine daha ayrıntılı
bir gruplaşmayı gözledırn. İlk şa-
şırtıcı gözlemim en yakın arkadaş-
lar üzerinde oldu. örneğin caz
müziğini sevenler, tiyatroya giden-
ler, diskoyu sevenler gibi gelir dü-
zeyi sosyal köken ötesinde bir ay-
rışım söz konusu idi. Değişik ya-
şam biçimi kökenliler aynı sıralar-
da okuyor, aynı yurtlarda yatıyor-.
lardı ancak birbirleri ile selamlaş-
maran ötesinde hiçbir iletişim kur-
muyorlardı. Nerede ise
benzesenlerin birbirinin kokusu-
nu aldıkları izlenimini edinmiş-
tim.
Bu saptamamın doğruluğunu
uzman bir profesöre aktannca şa-
ka yollu çok kızdı. "İyi ki meslek-
taş değiliz. Sizden nefret edebilir-
dim. Ben yıllardır bu konu üzerin-
de çalışıyorum. Üç yıldır da bilim-
sel bir çerçeveye oturtmaya uğra-
şıyorum. Siz ukala bir gazetecilik
gözlemi ile birkaç gunde benim bi-
limsel iddiamı, daha kestirme
cümlelerle ortaya koyuyorsunuz.
Bu gözleminiz oylesine doğru ki
bunun sonucunda üniversiteye ge-
len öğrenci, geldiği gibi, hiçbir
sosyal etkileşim, kültürel alışveriş
nerede ise sıfırda kalıyor. Bu acı
sonuca oylesine tepki duyuyorum
ki bazen öğrencileri sınıflarda
azarhyorum. 'Maymunlar gibi ay-
nı sosyal kökenliler birbirinizi ko-
kunuzla buluyorsunuz. Siz insan-
sınız, aranızda iletişim kurmausı-
nız. Üniversite iletişim kurma ve
yaşama alışma, yaşamı kavrama
eğitimidir. Kuru bilgiler size yaşa-
mı oğretmez. Siz olgunlaşarak de-
ğil, bütün sorunlannızı, yanlışla-
rınıa geliştirmiş olarak üniversi-
telerden çıkmaya adaysınız' diye
söyleniyorum. Hiçbir işe yaramı-
yor. Çünkü iletişim kuramıyorlar.
İletişim kurabilmenin ortamını
üniversiteler vermiyor. öğrencile-
rin kaynaşması için ders dışı sa-
atlerde birlikte bir şeyler kotara-
cakları mekânlar, ortamlar, örgüt-
lenmeler olması gerek.!'
Uzman bilimcinin bilimsel araş-
tırmaya dönüşmemiş, yine de bi-
limsel çalışrrranın ürünü gözlem-
leri, sonuçlan üzerine sayfalar do-
lar. Üniversite öğrencileri üzerin-
deki bu ayrışımın en olumsuz so-
nucu, farklı düşünen, farklı yaşa-
yanlann birbirinin dünyası, sorun-
larından habersiz birbirlerinden
nefret edercesine birbirlerine karşı
hoşgörüsüz olmaları. "Korku,
baskı ya da geçmişten deneyım
kazanmak" diye değerlendirelim,
hangi etki ile bilinmez, birbirleri-
ni boğazlamaya ya da yok etmeye
kalkışmıyorlar. Ancak değişik ya-
şam biçimi, değişik inançlardaki
gruplar birbirlerini hiç sevmiyor
ve anlamıyorlar.
Tartışma konulan ister dini
inanç, ister politika, kadın-erkek
ilişkisi gibi uzlaşması zor konular
olsun, isterse bir sanatçının başa-
rısı, bir futbolcunun performan-
sı gibi insanlann birbiri ile tartış-
maması gereken alanlar, hemen en
keskin, acımasız ifadelerle birbir-
lerine karşı çıkılıyor. Bir diğerinin
çıkışım algılarken de sadece ken-
di kimliklerinin yok edilmesi an-
lamında çıkış yapılmış olduğu so-
nucuna varıyorlar. Doğal olarak
en çok yaptıkları is, diğerlerinin
düşüncelenni, yaşam biçimkrini
horlamak, onları ezmeye kflçOk
düşürmeye çalışmak ve aynı za-
manda da kendileri dahil herkes-
le alay etmek oluyor.
İçinde bulunduklan çıkmazdan
asiında oylesine hoşnutsuzlar ki
"Kendinizi, üniversitelileri nasıl
anlatırsınız" sorusunu yönelttiği-
nizde gerçekten acı verecek kadar
ağır kendi kendilerini eleştiriyor-
lar. En sık ve ortak kullanılan söz-
cükler, "Sevgisiz, acımasız, ne
yaptığını, ne istedigini bilmeyen,
boşlukta, bunalımda, umutsuz,
geleceğe güvensiz, korku içinde,
bencil, kımseye yardım etmeyen
bilgisiz bir kuşak" oluyor.
StRECEK
ACI KAYBEVflZ
Kuruluşumuzun değerli danışmanı, iktisatçı, mümtaz
insan
PROF. DR.
DEMIR
DEMİRGİEikaybetmenin büyük üzüntüsü içindeyiz.
Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine başsağhğı
dileriz.
TÜSİAD
Türk Sanayicileri ve Işadamları Derneği
Beko
Beko Ticaret A.Ş.'nin
SERMAYE TEZYİDİNE İŞTİRAK
DUYURUSU
Şirketimizin 27 Mart 1990 günû yapılan genel kurul top-
lantısında 6.000.000.000.-TL. olan şirket semnayesinin
4.000.000.000.-TLSI nakten. 2.0O0.000.0OO.-TL'sı bedel-
siz olmak üzere 6.000.000.000.- TL'sı arttmlarak
12.000.000.000.-TL'ya çıkarılmasına karar verilmiştir.
Tûrk Ticaret Kanunu ve esas mukavetemiz gereğince his-
sedarlarimızın nakten arttırılan 4.000.000.000 -TL'sından,
ellerindeki hısselerın 273 ü nıspetirtde yeni hısse almak hu-
susunda rüçhan hakları vardır.
Rüçhan haklarını kullanmak isteyen hıssedartanmızın 30
Nisan 1990 tarihine kadar şirketimız merkezine müraca-
atla, yeniden satın alacaklan hısseler için iki nüsha ve her
bırı ayrı ayrı ımzalanmış ıştırak taahhütnamesi vermelerı
ve taahhüt edılen hısselerın 1/4'ûnü şirketımıze peşin öde-
melerı gerektığini Türk Ticaret Kanunu'nun 394. maddesı
gereğince duyururuz.
BEKO TİCARET A.Ş.
İSTİKLÂL CAD. NO: 349
BEYOĞLU-İSTANBUL
Koç
STJ]SrAR
Hekimoğlu İsmail'in satış
rekorlan kıran romanı
MİNYELİ ABDULLAH
S I N E M A L A R D A
YÖNETMEN: YÛCEL ÇAKMAKLI
OYNAYANLAR. PERİHAN SAVAŞ, BERHAN ŞİMŞEKANKARA MALTEFE
CAZİANTEP
ADANA
ISPARTA
K0NYA
StVAS
ADAPAZARI
KnJs
İSTANBUL
AKHİSAR
AYDIN
KAYSEKİ
ANTALYA
ANTAKYA
MALATYA
MOtStN
ERZURUM
BALIKEStR
tSKENDEKUN
ZONCULOAK
GÖLBASI
BÜYÜK
LALE
BELEDtYEHALK
RENT
OMAY
YILDIZ
BELEDtYE
PENDİK ARK
KULUP
YENİSİNEMA
BÜYÜK (30 Mart'tao .' "laren)
KÜLTÜR (2 Nisan dan mbaren)
StTE (2 Nlsan'dan tübaren)
RENK (5 Nijan'dan ttibaren)
KEMER (9 Nlsan'dan tübarea)
OADAS (13 Nisan'dan ttibaren)
ÖMÜR (2 Nisan'dan iUbaren)
KANATU (2 Nisan'dan tübarea)
KONAK (1 Nisan'dan ttibaren)
ZİVERBEY
KÖŞKÜ
tlhan Selçuk
11. bası 5000 üra (KDV
içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeti gönderilmez.
GEÇMİŞ
ZAMAN
OLURKİ
Sara Ertugrul Korle
4000 üra (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
ödemeU gönderilmez.
YASAKLI
Mehmet Başaran
2000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
ÖdemeU gönderilmez.