08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 3 NİSAN 1990 Havanda Su Dovmek... (Baştarafı 1. Sayfada) rılarla dorukta buluşmaya herhalde gerek yoktu. Her şeyden önce, üç parti (iderinin ülke ve devlet bütünlüğü konusunda aykırı düşünce- ler taşıyabileceklerini kimse aklından bile ge- çirmezdi. Aynca, üç partinin genel başkanları, da- ha 12 Mart 1990'da TBMM Başkanı Kaya Er- dem'in başkanlığında bir araya geldıkleri za- man da aynı noktada birleştiklerini açıklamış- lardı. Onun için, daha aradan bir ay bile geç- meden ikinci bir zirveye neden gerek duyul- duğu sorulabilir. Yine tetevizyon açıklamasında Sayın Özal diyor ki: "...hükümeîin bu partilerimizce ellerinden geldiği nisbette destekleneceği sözünü söy- lemiş bulunmaktadırtar." Acaba cumhurbaşkanı, bu noktayı belir- lemek için toplamış olabilir mi zirveyi? Eğer öyleyse, kendisini gereksiz zahme- te sokmuş olmalıdır. Zira, yine 12 Mart 1990 Meclis Zirvesi'nde muhalefet, terörle müca- delesinde iktidara, demokrasi ve insan hak- lart çerçevesinde her türtü yardıma hazır ol- duğunu açıklamıştı. Sayın Özal'ın açıklamasında bir cümle da- ha var: "Siyasi parti liderierimiz, erken seçimle il- gili olarak da görüşlerini tekrar ortaya koy- muşlardır. " Bu da biliniyordu. Dün Çankaya'da olduğu gibi, üç hafta ön- ce Meclis çatısı altındaki zirvede de muha- lefet liderleri bir an önce erken seçimi savun- muşlar, başbakan da karşı çıkmıştı. İşte bu kadar. 3.5 saatlik Çankaya Zirvesi böytece özet- lenebilir. Peki, o zaman dünkü zirve neden toplandı? Sorunun yanıtı şu olabilir: Sayın İnönü'yle Sayın Demirel'in Sayın Özal'la buluşmalarının görüntüsünü televiz- yon ekranlanndan ve gazete manşetlerinden milyonlara iletmek için... Çok mu basite indirgendi? Sanmıyoruz. Kamuoyunda dikkati çeken kuşku gerçek- leşmiştir. Somut hiçbir sonucu olmayan Çan- kaya Zirvesi'ni, Cumhurbaşkanı Özal, ken- di siyasal çıkarma dönük olarak kullanma be- cerisini göstermiştir. Kendisini seçildiğinden beri muhatap almayan ve ilk fırsatta cumhur- başkanlığına son vereceklerini sürekli ilan eyleyen muhalefet liderlerini Çankaya'da hu- zuruna çıkartmayı bilmiştir. Sayın Özal, kendisine ne ölçüde güveni- lebilecegini bir kez daha sergilemişttr. Geçelim. Sayın muhalefet liderlerine gelince... Zirve çağrısına "evet" demenin kaçınıl- mazlığıyla, zirveden çıkan sonuç bırleştiğin- de, siyasal inandırıcılıklarının bu durumdan olumsuz yönde etkilenmediğı söylenemez. Türkiye, bugün gıtlikçe derinleşen bir bu- nalımı yaşamakta. Neden? Bu soru işaretinin gösterdiği kişi Sayın Özal'dan başkası olamaz. 26 Mart 1989 yerel seçim yenilgisine kar- şın, erken seçimi bloke eden kendisidir; her türlü uzlaşmayı reddedip, yüzde 20'lik oy desteğine sahip iktidar grubunun oylarıyla Çankaya'ya çıkan da yine kendisidir. Bugün darmadağınık bir hükümet ve dar- madağınık bir iktidar partisi ortalıktaysa, cö- zülmenm eşiğindeki bu kurumiann arkasın- da kim var? Dün Çankaya'dan çıkan sonuca bakarak diyoruz ki: Gelecekte yine ille de bir zirveye gerek olursa, bunu Köşk yerine Meclis çatı- sı artında yapmak, özellikle muhalefet açısın- dan daha inandırıcı olacaktır. Zirvede somut sonuç yok CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Boftorafi 1. Sayfada) toptantılan sürdürebilirse, kuşku- suz, yediyıl, muhatefetinoncasa- vına karşın yukarıda kalmayı ba- şaracağını biliyordu. Bir ileri bir geri gkjip gelerek sonunda TÖ'- nün Köşk'te kalmasının "ulusal bir sorun" olduğunu kabul ettire- bilir, çeşrtli manevralarladilediği gibi -hatta dün yaptığı gibi- uçağa atlayarak haftanın bir iki gününü İstanbul'da geçlrebilirdi. Partilerin, ülkenin bütünlüğü- ne, teröreveGüneydoğu'daki eş- kıyalığa duyarlı oldukları sanki dünkü zirvedeortayaçıkmıştı. TV, aldığı buyruğa uygun davranıyor- du. Oysa Güneydogu olaylarını küçümseyerek öne sürülenleri abartılı bularak inönü ile Demirel'- in uyarılarına kulaklarını tıkayan TÖ ile hükümetine, 22 Şubat 90'da Meclis'teki gizli gorüşme- lerde. daha sonra 12 Mart 90'da Meclis Başkanı'ylayapılan zirve- de tam bir güvence ve destek ve- rilmişti. Bu gûvenceler verilirken TÖ, çağndan iki gün önceGüneydoğu olaylarının abartıldığını soylüyor- du. Dün ise, ne abartı kaldı ne de yeni, kesin işbitirici bir önlem du- yabildi kamuoyu. Ülkenin bütün- lüğü üzerinde titrediklerini birçok kez açıklamış olan muhalefet, sanki ilk kezbu duyurumdabulu- nuyormuş, TÖ, "fikir birliğini" saglamış, büyük bir iş yapmış gi- bi, ekran bu yolda yayın yapıyor- du. TV, muhalefet liderlerinin söy- lediklerindenTÖ'nün işinegelen cümleleri veriyor, böytece asıl an- lamları yozlaştırıyordu. Dün, Çankaya'da kimler var- dı?.. İki muhalefet ile iktidarpartisi lideri ve Başbakan. Güneydoğu'- daki gelişmeteri TÖ anlatıyor, Ak- bulut sanki hükümet başkanı de- gil de öteki liderler gibi "icraatın dışında'' bir parti başkanıymış gi- bi bu açıklamaları dinliyordu. İcra- nın asıl sahibi Akbulut, konuşmu- yor, Güneydoğu'yu TÖ, ta Os- manlı döneminden bugüne dek anlatıyor, 1984'tebaşlayan kan- seri 1990'laragetiriyor. Cizre'de, Nusaybin'de halkın eylemlere ka- tılımlarını fazla büyütmemek ge- rektiğinegeliyordu. İnönü ile De- mirel, ANAP iktidarı boyunca gi- derek azgınlaşan olayları bugün başlamış gözüyle irdeleyen bu açıklamalan, "TÖ'nün Güneydo- gu'daki gelişmelere, yedi yıl ge- rekli önemi vermediğini, şimdi de küçültmeyeçalıştığım" söyleye- rekyanıtlıyordu. İdamlar...Korucular.. Zirveden, hem bölge için yeni önlemler hem de seçimin gerek- liliği çıkacak sanılıyordu. Oysa TO; önlem, en azından görüş bil- dirmiyor, sadecekimi "düşünce- ler" sıralıyordu Bu "düşüncelere" göre: (A)- Millet- vekillerinden dokunulmazlıklan kaldırılması gerekenler için Mec- lis'te gerekli işlemi yapacaklardı. (B)- İdam cezalannı otomatik ha- le getiren yasayı bir an önce çıka- racaktardı. (C> Korucuları sürekli hale getireceklerdi. Muhalefetin "önlem" diye di- renmesini kırmak için TÖ, Milli Güvenlik Kurulu'nu yeniden top- layabileceğini söylüyordu. Hatta, -örneğin Demirel'e egemen olan kanıya göre- askerler, "siyasal partiler arasında fikir birliği"nin belirginleşmesini istemiş olabilir- lerdi. Liderlere yüreklerine serin sular serpecek hiçbir önemli ön- lem söylemeyen TO, MGK'dan ki- mi tavsiye kararlan çıkabileceği- ni duyumsatıyordu. Demirel ve İnönü ne dedi? Ne sıcak takip ne Bekaavadisi- ni perişan etmek ne de komşu ül- kelere karşı ciddi yaptırımlar... Hjçbiri söz konusu olmadı. TÖ, açıklamalarında, "Son günlerde 147 kişi çetecilerden, 8 kişi güvenlik güçlerinden öldü" diyordu ki Demirel, "Vaziyetaşa- ğıyagidiyor diye rakamsal bikjile- re gitmeyin" demek zorunda kaldı. İnönü, koruculara karşı çıkryor- du, Demirel de aynı çizgideydi. HattaOlağanüstü Hal Valiliği'yie "Güneydogu nun üstesinden ge- linmeyeceğininanlaşıldığY'açık- ça TÖ'nün yûzüne söylendi. Cizre'de, Nusaybin'de, hatta BAŞKENTTENAHMETTAN (Baftarafı 1. Sayfada) madan önce de nkirleri ve zikirleri birdi. Oturup kalktıktan sonra da... Dün iftar saatine yakın düzenle- dikleri basın toplantılannda ikisi de "tatmin obnadık" derken, birazözal tarafından "istifade edilmiş olmanın" burukhığunu yansıtıyor- lardı. Araa ülke bütünlüğü acil tehdit altında denerek devletin en yüksek katından ve de Milli Güvenlik Kuru- lu'nu arkasınaalarak yapüan bir cağ- nya "hayır" denemeyeceği de bir başka gerçekti. Bu nedenle, İnönü için de Demirel için de dünkü zirve ba- kımındansöyleneoektek cümlevardı: "Galip sayıbr bu yolda maglup" Evet, Cumhurbaşkanı için maksat hasıl olmuştu. Bundan üç hafta önce Çetin Emeç'üı katledilmesinin yarat- tığı karambolde Meclis Başkanı'nın düzenlediği zirvede, devre dışı kal- mışüğının rövanşını özal böylece al- mış oldu. Demirel, özal'ın çağnsı ile ilgili "kuşkulanma" doğrulandıgını haklt olarak söylemedi. Böylebirşey.ipleri koparmak ve devleti zor dunıma sok- makolacaktı. Bu nedenle "Benastn- da ostümedöfcaiyaplım. Otayn dur- dnnılmasuıazemcekatkıdabahıııa- bilccekse ben ondan lutçnuHbın" de- mekleyetindi. Ama aıdından, Özal'ın çağnsında belirttiği "MGK'nıa beliriedigi ön- lemleri göröfnıe ımacının" gerçek- leşmediğini bir soru üzerine açıkladı. Soruşuidi: "Size MGK'da atanacak tedbirier hakkında bflgi verildi mi?" Demirel'in yanıtı ise şöylc oldu: "Tedbirier hakkında deftil de bir lakım döşancdertaakkındabflgi ve- rildi..." Beş gündür meraklabeklenen Çan- kaya Zirvesi ve acil önlemlerin görü- şülüp bir an önce hayata geçirilmesi beklentisi, demek ki "bir takım dü- şnnceİMİn aktanlraası" içindi. Bu düşunceler, 6 hafta önce yapı- lan Meclis'teki gizli görüşmede, 3 hafta önce Meclis Başkanı başkanlı- ğında düzenlenen zirvede ortaya kon- muştu. Bu geçen süre içinde muhale- fet, Güneydogu olaylanna, terör ko- mısuna olan desteğini devletten çek- memişti. O halde bu zirvenin farkı ne? Demirel'in bu soruya yanıtı, biraz muzipçe. Ama bu muaplikte bunık- luğunu ortaya koyuyor adeta.. Demirel diyor ki "camm (mesajı) bir de Çankaya'da verdik. Ne var baada? Rakım farkı var. 864 ya ora- 9..." İnönü 'ye gelince. SHP lideri İnönü deÖzal'ınçağn- sının bir rövanş almaniteliği taşıdığını açıklamalannda istemese de yansı- tıyordu. tnönü'ye sonılan soru çok netti: "Özal, denildı,birdaha böyleçafn yapsa gider misiniz?" Yanıt, lnönü'denbeklenmeyecek kadar kaçamak: Tiirkiye Cumhuriyeti'nin vaUnı i U i i i b t ü İ i U i i d i ren önemli mesele buydu. Başka yok." SHP lideri, özal'ın cağnsının bu içerikte olacaksa, bir daha yinelen- metnesinitemenni ediyor gibiidi. Za- ten bu temennisini, Çankaya'daki toplantımn sonunda "Üç ay sonra benzeri bir toplantı yapalun mı" di- ye soran Özal'a "Yok.. yok" diyerek kendi usulü içinde belirtmişti. Dünkü toplantıdan çıkan somut sonuç nedir? Somut sonuç, tnönü ve Demirel'• in"protesjopoötikag"nı Özal'ın us- tahkladeldiği degildir. Çünkü, "ben prolesto politikamı dddirmem" di- yerek böyle bir toplantıya kaulmasa- lardı, o zaman ülke bakımından so- mut bir tehlikeortaya çıkardı. O teh- like özal'ın inatlaşmasının muhale- feti deetkisine almış olduğu idi. Dünkü zirve ile böyle bir tehlikenin söz konusu olmadığı, aksine muhale- fetin iktidardançok daha sonımlu ve dayanışma içinde olduğu ortayaçıktı. Dryarbakır'dahalkaçıkçaeyleme geçmişti. TÖ, üslubu içinde bu ir- delemelerı de abartılı buluyor gi- biydi. Nitekim Demirel, "Yeni ted- birier düşünmek lazım" dedi. "Bugün bir Cizre, yann on Cizre'- ye çıkarsa ne olacak" diye işin gerçek vahameti TÖ'ye, konuş- maları bir parti lideri gibi dinleyen Akbulut'a anımsatıldı. Bu irdele- , melerkarşısındaTÖsusuyor, Ak- bulut susuyordu. TÖ'ye, bölgede on binlerce kişinin, "özgür Kürdistan" diye bağırmasının ge- leceğe taşıdığı kaygılar duyurulu- yordu. Akbulut'a göre, "devlet, bütün bunların üstesinden gele- cek güçteydi." İşte o an, yeni ön- lem söylemeyen, Akbulut'un ifa- desiyle, "fikri beraberlik" arayan baştan sona iktidar kadrosuna, haklı olarak muhalefet liderleri, "Öyleyse buyrun bu ateşi, bu yan- gını söndürün" dedi. "El sıkmak, zirveye katılmakla TÖ ve iktidar hakkındaki düşün- celerinin değişmeyeceğini" söy- leyen muhalefet liderlerine TÖ, birs'aat"şifşniyetine"hiçbirşey söylemedi. Önlem diyoriardı, ama bir liderin ifadesinegöre, "gelece- ğe dönük uzunvadeli, birazda ke- sin anlam çıkarılamayacak 'karanlık' irdelemeler" duyuru- luyordu. Muhalefetin anatezine göre ül- keyi, "badirelerden çıkarabilmek" için seçim gerek- liydi. İşte bu konu yavaşça sahne- ye girdiğinde, TÖ ile Akbulut ara- sındaki, "mutad görüşmelerde hazırlanan senaryo" uygulandı. İnönü ile Demirel, "terörle seçi- min yakın ilişkisini, ülkeyi buna- lımdan çıkarmak için seçimin gerekli" olduğunu vurgulamaya başladıklarında "tarafstz, partile- rüstü Köşkyüzeysel konumunu" hemen göstehye sundu. TÖ, "Tabii hakkınız bunları söylemek" diyordu. Yani muhale- fet böyle manzaralar çizmekte, seçim istemekte, iktidarı zorla- makta haklı ve bir yerdegörevi de- meyegetiriyordu. "Tarafsız" TÖ yerine, Akbulut, hemen devreye girdi, "Seçim yok" dedi, "Seçim, terörü sanki cözecek mi" diye kla- sik soruyu yöneltti. Seçim, terö- rün "nihai çaresi" değildi. Ama halka dayanan bir hükümete güç vereceği kuşkusuzdu. Akbulut, "Sanki 1980den önce çözülmüş müydü" diyesoruverdi. Demirel'- in bam teline bastı. Oda "1977'de anarşi, terör yoktu, 80'de de se- çim yapamadığımız için olanlar ol- du. Şayet seçim yapabilseydik, terörle baş edebilecek bir hükü- met gelebilirdi" dedi. Muhalefet liderleri, "defalarca hükümete, iktidara terör ve Gü- neydogu üzerinde tam destek verdikleri halde" şimdi "fikir birliği" isteklerine anlam vereme- melerine karşın, dün de (A)- Dev- let güvenlik güçlerine desteği, (B)- Kamuoyunun beklentisine koşut olarak siyasal desteği yineleme- yi uygun gördüler. TÖ, beş aydır kendini tanıma- yacağını söyleyenleri Çankaya'- da bir araya toplayarak halka, söylenenlerin ne kadar boş oldu- ğunu kanıtladığından memnun- du. Muhalefet -başta İnönü- bek- ledigi gibi, bir umut peşinde gitti- ği Köşk'ten' 'tatmin ol madan, so- mut bir sonuç alamadan" aynl- mıştı, düş kırıklığına uğramıştı. Fakat, "TÖ'nün yüzüne 'seni indireceğiz' demeyi dün nezaket gereği uygun bulmasalar" bile halka dayalı biriktidararayışını di- legetirerekbunu duyumsaftıkla- n, uyanlarınıtutanağageçirdikleri ve yann yeri geldiğinde bunları kullanacakları için zirveyi bir açı- dan olumlu buluyorve uzun vade- yeyayıyorlardı. Zirve bitti. İnönü, SHP merke- zinde yöneticilerte "ayaküstü bir toplantıdan sonra" basın toplan- tışına girecekti. Köşk'te üç lider; TÖ, Akbulut ile Demirel oruçluy- du. TÖ'nün ikram önerisine uy- madılar, tabii İnönü de katıldı. Partiye gelir gelmez, çevresi- ne, "Lürten bir bardak su" dedi. Bir bardak suyu içti, basın top- lantısına girdi. ANKARA (Cumburiyet Biıro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın çağnsı üzerine TBMM'de grubu bulunan üç siyasi parti li- derinin katılımıyla Çankaya'da gerçeldeştirilen "arve"den sonuç çıkmadı. 3 saat 20 dakika süren "rirve"de Özal, Başbakan ve ANAP Genel Başkanı Yüdınn AkbuİBl, SHP Genel Başkanı Er- dal İnönü, DYP Genel Başkanı Saleyman Demirel baş başa gö- rüştüler. "Zlrve" sırasında Cum- hurbaşkanlığı Köşkü'nde bulunan Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sek- reteri Orgeneral Sabri Yirmişbe- şofln, MİT Müsteşarı Teoman Koman ve Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoglu. toplan- tımn yapüdıgı cumhurbaşkanının çalışma odasuıa çağnltnadılar. Muhalefet liderleri "zirve" sıra- sında sorunun güçlü bir hükümet- le çözülebileceğini, ancak hükü- met boşluğu olduğunu ve çözu- mün erken seçimi gerektirdiğini söylediler. Başbakan Akbulut ise halkın desteğinin bulunmadığının hangı ölçülere göre ifade edildi- ğinı sorarak "Bizim buna iştirak etmemiz mümkıin degil" dedi. SHP ve DYP liderleri, toplan- tı sonrasında yaptıklan açıklama- larda sorunu hükümetin çözebi- leceğini belirttiler. Liderler, top- lantının, iktidann yerini alamaya- cağını belirterek hükümetin arka- sında parlamento olduğunu ve tedbirleri alması gerektiğini vur- guladılar. "Zirve"den sonra TRT aracı- lığıyla açıklama yapan Cumhur- başkanı Turgul Özal, genel hat- larda görüş birliği sağlandığmı bildirerek "Bütün siyasi parti li- derleri, memleketin bölünmez bü- tünlbğü konusunda bir yekviicut halinde hareket etmişlerdir" de- di. Sıkıyönetim ve kısmi seferber- lik konulanmn gündeme gelmedi- ği toplantıda muhalefet liderleri, olaylan önleme konusunda ikti- dann niçin yeterli tedbirleri ala- madığını anlayamadıklannı be- lirttiler. tnönü ve Demirel toplantı son- rasındaki açıklamalarında da gö- rüşmeleri, "tatminkâr" bulma- dıklarını söylediler. DYP lideri, "Dogu ve Göneydoğu'daki terör işinin hafıfe alındıgım" söyler- ken, SHP lideri, PKK konusun- da kaygılannı daha önce ifade et- tiklerini ancak üzerinde durulma- dığını vuıguladı. înönü, Cumhurbaşkaru özal'- ın gündeme getirdiği koruculuk sisteminin devamında yarar gör- mediklerini belirtirken idam ka- rarırun infazı konusundaki yasa önerisinin ise henüz Meclis'te tar- tışıldığım söyledi. Liderler Çankaya'da Güneydoğu'da meydana gelen son olaylarla ilgili olarak Cum- hurbaşkanı özal'ın çağnsı üzeri- ne dün Köşk'e ilk gelen SHP lideri Erdal tnönü oldu. Inönü'nün ar- dından Başbakan YUdınm Akbu- lut geldi. Akbulut zirve öncesin- de MGK Genel Sekreteri Orgene- ral Sabri Yirmibeşoglu'nu Başba- kanlık Konutu'nda kabul ederek bir süre bilgd aldı. Zirveye katılma karannı dün sabah partisinin grup toplantısında açıklayan DYP Ge- nel Başkanı Demirel, toplantıya ;n son gelen kişi oldu. Liderler Köşk'e girdikten son- ra Özal'ın odasına alındılar. Ça- lışma odasındaki yuvarlak masa- da Özal'ın soluna tnönü, sağına Akbulut oturdu. Demirel de Ak- bulut'un sağında yer aldı. Foto muhabirleri ve kameramanlar, zirveyi görüntülemek üzere kısa bir süre odaya alındıktan sonra dışarı çıkanldılar. Zirve açıldık- tan sonra Özal, liderlere "Bir şey ister misiniz?" diye sorduğunda Akbulut ve Demirel hafifçe gü- lümseyip "niyetli" olduklannı be- lirttiler. Bunun üzerine tnönü, "Onlar oruçln, ben de bir şey istemem" dedi. Zirve bo^nca ça- lışma odasına servis yapılmadı. Saat 14.20'de başlayan ve tuta- nağa geçirilmeyen toplantı yakla- şık 3 saat 20 dakika sürdü. Köş- ke, tnönü Deniz Baykal'la, Demi- rel de Mehmet Dülger'le geldi. Baykal, nizamiyede gazetecilerle sohbet ederken "İnönü, dünkü törenlerde (înönü kasabasında) üşültü, nezlesi var. Cumhurbaş- kanı'nın sağlıgına özen göstererek nezle yapmamak için gayret için- de olabilir" esprisini yaptı. Toplantıdan ilk olarak Demirel aynlarak TBMM'deki grup oda- sına döndü. tnönü de Genel Mer- kez binasına gitti. Başbakan Ak- bulut ise toplantımn ardından kı- sa bir süre Cumhurbaşkanı ile gö- rüştükten sonra Köşk'ten aynldı. Özal'ın açıklaması Cumhurbaşkanı Turgut Özal, zirve sonrası TRT'ye yaptığı açık- lamada parti liderleriyle Güney- dogu Anadolu'da olan ve Ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik olaylar hakkında bir toplantı yap- tı klarını belirterek, "Memnuniyet- le müşahade eltim ki bu göriişme- ler oldukca iyi bir hava içinde geç- miş ve bütün siyasi parti liderleri memleketin bölünmez bütünlögü konusunda bir yekviicut halinde hareket etmişlerdir. Bunu bilhas- sa belirtmek istiyorum" dedi. özal açıklamasında bundan sonraki dönem içerisinde alınacak önlemlerin parti liderlerine ana hatlanyla anlatıldığını söyledi. özal, "Burada da genel hatlany- la bir genel mutabakatın olduğu ve özellikie Güneydogu olaylann- da hükümetin bu partilerimizce ellerinden geldigi nispette destek- lenece£i sözünü söylemiş bnlun- maktadıriar. Bu göriişmeler sıra- sında siyasi parti liderierimiz er- ken seçimle ilgili olarak da görüş- lerini tekrar ortaya koymuşlardır. Bn çalısmalardan memnuniyetimi ifade ediyor, Guneıdogu Anado- lu'da olan hadiselerin memleketi- mizin birliğini, beraberiigini, bu- tttnliigttnü bozmayacak şeküde haOedilebUmes için her türlü ted- birin aluacagım bir kere daha ifa- de ediyonım" diye konuştu. Akbulut'un basın toplantısı Başbakan Yıldırun Akbulut, "Çankaya zirvesi"nde muhalefet liderlerinin terörün önlenmesi ko- nusunda "devlete ve güvenlik güç- lerine deslek verdiklerini yineledikleriai" açıkladı. Akbu- lut, alınacak ek önlemleri daha sonra açıklayacağını bildirerek Milli Güvenlik Kurulu'nun da ye- niden toplanabileceğini söyledi. Başbakan Yıldınm Akbulut, zirveden yaklaşık bir saat sonra Başbakanlık Konutu'nda ANAP Genel Başkan Yardımalan Orban Demirtaş ve Cumbur Ersümer ile birlikte bir basın topiantısı düzen- ledi. Başbakan Akbulut, zirvenin başlangıcında üderlerin Cumhur- başkam'yla ve birbirleriyle toka- laştığım, sıcak bir havada gectiğini belirterek, "Merhabalaştılar... Öpüstiiler mi, çok dikkat etmedim" dedi. Akbulut, toplan- tıda tutanak tutulmadığını ifade etti. Akbulut, Cumhurbaşkanı Özal'ın çağnsı üzerine yapılan zir- vede "son günlerde tırmanma göv teren terör olaylarının devletin, ül- kesi ve milleti ile bölünmez bütün- lüğüne yönelik olması ve dış kay- naklardan desteklenmesi konuso- nun bir kere daha dile getirüdigini" söyledi. TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin li- derleri Erdal tnönü ve Süleyman Demirel'in de terörün önlenmesi konusunda "Devlete ve güvenlik güçlerine destek verdiklerini tek- rar ifade ettiklerini" vurgulayan Akbulut, terörle mücadeleden hü- kümetin sonımlu olduğunu da yi- neledi. Akbulut, "Hükümetin bu- nu önlemesi lazım geldiği tekrar vurgulandı" diyerek sözlerirü şöy- le sürdürdü: "Biz de bu fikre iştirak ediyo- ruz. Bu işin önlenmesi küküme- tiraize aittir. Ancak, toplumnn rüm kesimJerinin teroriin karşısın- da olduğunu ve özellikle TBMM'de grubu bulunan parti- lerin genel başkanlannın terör karşısında olduklannı ve bunun önlenmesi için devlete ve güven- lik güçlerine destek vereceklerini ifade etmiş olmalan bizim için se- vindirici olmuştur. Biz şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de etkin bir biçim- de bu mücadelemizi sürdürecek ve bu olaylann önlenmesini sağlaya- cak çalışmalanmıza devam edece- giz." Akbulut, "Toplantımn çok ge- nel çerçevesi böyle" diyerek, söz- lerini bağladı. Akbulut, soruları yanıtlarken, üderlerin seçimi gündeme getir- diklerini ancak terörün önlenme- sinin seçimle bir ilgisinin olmadı- ğını savundu. Terörün teşhisinde birleşilmiş olmasının "degerii sonuç" oldu- ğunu kaydeden Akbulut, "Sınır ötesi operasyon yapılacak mı?" sorusuna, "Bunları sonra açıklayacagız" dedi. Ancak ar- dından gelen, "Smırötesi harekfi- tı, ek önlemleri ne zaman açıkla- yacaksınız?" sorusuna da Akbu- lut şu karşıhğı verdi: "Sınır ötesi harekât degil. Ba- kın benim açıklamamı duzeltiu. Alacağımız tedbirleri açıklayaca- gız. Biriniz bir soru sonıyor ben ona cevap veriyorum, onla onu Oiştirmeyin. Alacağımız tedbirleri açıklayacagım. Sınır ötesiyle ala- kası yok." Akbulut, "MGK'da alınan ka- rarlar konusunda lideriere bilgi ve- rildi mi?" soyısuna "Sayın Cum- hnrbaşkanımızın bu toplantıdan sonra belki bir kere daha MGK toplantısı yapdabilir şeklinde bir fikri var" karşılığını verdi. Yeni önlemlerin bir bölümünün muhalefet liderlerine anlatıldığı- nı kaydeden Akbulut, zirveyle il- gili olarak Bakanlar Kurulu'na ve ANAP Meclis grubuna bilgi vere- ceğini söyledi. Bir soru üzerine Akbulut, MGK kararlannın henüz Bakan- lar Kurulu'na iletilmediğini açıkladı. Inönü'nün açıklaması SHP Genel Başkanı Erdal İnö- nü, toplantı sonrasında genel mer- kez binasında yaptığı basın top- lantısında, ülkeyi bölraek isteyen silahlı ayrıhkçı güçlere karşı, gü- venlik güçlerinın de olanaklan ile mücadele edeceklerini, ancak bu mücadelede, halkın devletin ya- mnda olması gerektiğini söyledi. tnönü, toplantıdaki ortak görü- şün bu olduğunu vurguladıktan sonra, Cumhurbaşkanı -Turgut özal'ın esas olarak Güneydoğu'- daki ayrıhkçı hareketin doğurdu- ğu huzursuzluk, göç ve okulların kapatılrnasına yol açan olaylan ve son olarak Cizre ve Nusaybin'de meydana gelen vatandaşların ka- tüdığı yürüyüşleri anlattığını ve ayrıhkçı hareketin durdurulması ve alınacak önlemler konusunda ne düşündüklerini ve muhalefetin görüşlerinin ne olduğunu sordu- ğunu bildirdi. tnönü, 6 ay önce bu huzursuz- luğa işaret ettiğini, PKK örgütü- nün zaman içinde propaganda alarunda bir ilerleme kaydettiği- ni, halkı kandırma yolunda me- safe aldığını anlattığını anımsat- tı. tnönü, bu kaygılan ifade etme- lerine rağmen, üzerinde durulma- dığını vurguladı. SHP lideri, "Güvenlik güçleri ellerinden ge- leni yapmaya çahşıyoriar. Ancak yeterli olmuyor, bir eksiklik var. Bu eksiklik şimdi karsımıza, hal- kın da bazı yerierde baa hareket- lere kanşması şeklinde daha kaygı verid bir durumda ortaya çüuyor. Bunbuin Dedenlerini butmausuuz, özenle üzerinde dunnalısınu ve sizden bunlan duymak isteriz dedim" diye konuştu. tnönü daha sonra gazetecilerin konuya ilişkin sorulannı şöyle ya- nıtladı: tnönü'nün sorulara yanıtlan — Özal, sizin erken seçim öne- rileriniz konusunda yorum yaptı mı? tNÖNt) — Hayır. — Hükümetin önerileri neler- di? tNÖNÜ — MecUs'e gelecektir veya gelmeyebilir. Daha önce de konuşulmuş olan aynntılarla ilgili şeyler. Belki kendisi açıklama yapsa daha iyi olur. — Jnsan haklarma aykın oldu- gu için mi kabul etmediniz? İNÖNÜ — Hayır, yanlış anla- şılmasın. Koruculuk sisteminin devamında fayda gördüklerini an- lattılar. Koruculuk sisteminin devletin kendi düzenli görevlüeri varken başvurulması gereken bir sistem olarak yanlış olduğunu, devletin kendi güvenlik güçleri ile halkımızı korumasıru söyledik. Batıda da doğuda da bu böyle ol- malıdır. Koruculuk sistemi kalıcı bir sistem olarak karşımızda ol- mamalıdır, ortadan kaldırılmalı- dır görüşünü savunduk. Ben de Sayın Demirel de savunduk. Sa- yın Akbulut, koruculuk sistemi- nin kalıcılığını ve güçlendirilme- sini istedi. Bir tanesi önerilerin buydu. — Güneydogu konusunda par- tilerin görüşü belliydi. Çankaya'- dan ek bir bilgi ya da görüş geldi mi? tNÖNÜ — Niçin bu hareketler olmuştur, bunu anlamak şarttır. Böyle olaylan önlemek şarttır. Bu- nu önleyecek güç ise elbette Türki- ye"de vardır. İktidar, bunu niye yapmıyor, onu anlayamadığımızı söyledik. 'Bu yolda bütün parti- lerin desteğini almak için bir fikir birliği sağlaraak amaayla bu top- lantıyı jnptık' dediler. Bunu sağ- lamak da hükümetin görevidir. Bu konuda aramızda sir aynlık yok. — Daha önce Meclis Başkanı ile de benzer bir toplantı yapıldı. Farklı bir sonuç çıkmadı. Bu top- lanünın cumhurbaşkanının kendi- ni kabul ettirme, muhalefetin cumhurbaşkanına karşı tavnnı ortadan kaldırmayayönelikoldu- ğu yorumlan yapıldı. tNÖNİJ — Hayır, bunlar o şe- kilde gündeme gelmedi. Biz erken seçim istedik. Sayın Akbulut karşı çıktı. O bakımdan şimdi bir degi- şiklik yok. Güne>'doğu'daki hu- zursuzluğu giderecek olan, oraya hem devletin otoritesini getirecek olan hem vatandaşlan huzura ka- vuşturacak olan hükümettir. Bu- nu söyledik, başka türlü de ola- maz. Benim kanaatim, bugünkü iktidann bu işleri yapacak gücü olmadığı şeklindedir. — Daha önce belirtilen görüş- lerin yinelendigini söylediniz. Bu açıdan. bu zirve sizce tatminkâr mı? tNÖNÜ — Benim açımdan tat- minkâr değil. Ancak zirvenin de bunu sağlayacağını sanmıyordum zaten. Bizim beklediğimiz Türki- ye'deki siyaset yapısının normal- leşmesi. Bu da ancak seçimle olur, seçime götürecek bir takvimi TBMM kabul eder ve belli bir za- manda seçim yapılarak halkın ira- desi dpğrultusunda yeni bir ikti- dar kurulur. Türkiye'deki siyasi yapıyı, düzeni, sağlıklı yapıya ka- vuşturacak olan budur. Bu top- lantıdan çıkmadı. Çıkmasını da beklemiyordum. Toplantımn ko- nusu Güneydogu'daki olaylann son vardığı nokta üzerinde bir de- ğerlendirme yapmaktı. O değer- lendirmeyi yaptık. Ve sonunda eğer seçirae gidilmiyorsa, bugün- kü iktidar, bu işi yapacak deni- yorsa yapmasını beklediğimizi söyledik, yani ben söyledim. Bu- nu da bekliyorum. Ama biliyo- rum ki kendi hesabıma yeni bir ik- tidar olmadan Türkiye'deki bu te- mel sorunlar çözülmeyecek. — Cumhurbaşkanı ile el sıkış- tınız mı? tNÖNÜ — Bir toplanüya giden insanlann davrandığı usulleri biz de uyguladık. — Sayın Demird de bu usulle- re uydu mu? tNÖNÜ — Kimse özel usuller takip etmedi. Normal hayatın dı- şında bir şey olmadı. — Sayın Özal, MGK kararlan ile ilgili bilgi verdi mi? tNÖNÜ — Hayır, 'Onu hükü- met yapacak' dedi. Hükümet de yapmadı. — Daha önceki açıklamalan- nızda Güneydogu'daki terörün önlenmesi için hükümete ber tür- lü desteği vereceginizi ifade etmis- tiniz. Şimdi hükümetin bazı öne- ruerine karşı çıkıyorsunuz. Bu bir çettşki oluşturmuyor mu? tNÖNÜ — Hayır, hayır öyle değil. Hükümetin önerdiği çö- zümler, Güneydogu'daki olayla- nn basunlmasıyla ya da Güney- doğu'ya huzurun getirilmesi ile il- gisi yok. öyle yaklaşmak yanlış. — Hükümet Güneydoğu'da çö- züm saglayacak öneri getirmedi diyebilir misiniz? tNÖNÜ — Hükümet, 'Biz Gü- neydoğu'da huzuru saglayacak güce sahibiz, güvenlik güçlerimi- zin yeterli teçhizatı, elemam, bil- gisi vardır. Biz huzursuzluğu or- tadan kaldıracağız' dedi ve bu yolda bizden bir şey istemedi. Fik- ri destek istedi. 'Onu zaten veriyorsunuz' dedi. Getirdikleri önerilerden birisi köy konıculan ile ilgili daha önce getirdikleri bir yasa önerisi, idam infaz yasası ile ilgili, o da henüz Meclis'te tartı- şılıyor. Bunlar, bugünkü olayla- nn hemen sonuca vardınlması ile ilgili olan şeyler degil. Mechs'e ge- lenleri söylediaı. Gelmeyenler olursa onun içine girmeyelim. On- dan ibaret bütün hepsi. — Sayıa Özal böyle bir ça|n daha yaparsa yine gider misiniz? tNÖNÜ — Türkiye Cumhuri- yeti'nin vatanı ve milleti ile bölün- mezliğini ilgilendiren önemli me- sele işte buydu. Başka yok. — trtica konusana da deginil- di mi? tNÖNt) — Evet, ben o konu- dan da bahsettim. Bu son olaylar- la ilgili olarak teokratik düzen pe- şinde olanlann da tahrikleri oldu- ğu konusunda haberler aldığımı- zı söyledim. O açıdan bunun, bu konunun üzerinde durulması ge- rektiğini söyledim. Başka bir yo- rum yapılmadı. Daha sonra tnönü, sıkıyönetim ilanı konusunda somut bir öneri gelmediğini anlattı, seçim istekle- rini sürdüreceklerini belirterek "Biz seçim istedik ona da olumlu bakmadılar. Yani hükümet bu işi götürecektir. Vanlan nokta budur. Bu şekilde toplantılann devamın- da yarar yoktur. Mesele oradaki sorunun çözülmesidir. Hükümet yapacagım diyor. Görevini yapma- sıaı bekliyoruz. Biz seçim isteme- ye devam edecegiz, çünkü gercek- ten halk desteğine sahip iktidann kurulması ortak çözümdür" dedi. İnönü, zirvenin özal tarafından düzenlendiğini vurgulayarak şöy- le devam etti: "Biz manevi desteği veriyonız. Hükümetin çözmesini bekliyoruz. Toplantı yeterli değil. Bu işi çöze- cek olan hükümettir. Toplantı hü- kümetia yerini alamaz." tnönü, "Sonucun böyle olaca- gını bDseydiniz, bunu göre göre gi- der miydiniz?" sorusuna da şu karşıhğı verdi: "Giderdim, giderdim, vatanın boiünmezligini ilgilendiren önemli bir mesetetıin konuşulmasına ben girerim. Sonuç çıkmayacak diye gitmemek olmaz. Yanlış bakıyor- sunuz konuya. Çözecek olan hü- kümettir. Sorunu çözecek olan ge- lin diyor, birşey söyleyecegim, ben niçin gHmeyecegim. Gittim, söy- lediği şeyi gördüm ki, benim an- layışıma göre bu konuyu çözme- yecek. Şimdi gördüm, gitmesey- dim derdi ki, gelseydin sorunu çö- zecektim. Yani böyle önemii me- selede gitmemek olmaz. Ama ta- bii ki sorun çözülmüş degil." SHP lideri daha sonra MYK'ya da konuya ilişkin bilgi sundu. Demirel'in basın toplantısı Güneydoğu'da meydana gelen son olaylarla ilgili olarak Cum- hurbaşkanı Özal'ın çağnsı üzeri- ne dün Köşk'e ilk gelen SHP lideri Erdal tnönü oldu. tnönü'- nün ardından Başbakan Yıldırun Akbulut, son olarak da DYP Ge- nel Başkanı Demirel geldi. "Zirve"ye katılma karannı en son açıklayan lider Demirel oldu. Demirel, Çankaya zirvesine katıl- ma karannı ve bunun gerekçele- rini dün sabah olağanüstü toplanan DYP grubunda açıkla- dı. "Zirve"ye katılacagı dün sa- bah olağanüstü toplanan DYP grubunda açıkladı. "Zirve"ye ka- tılacağı dün saat 11 .OO'de netle- şen Demirel yaptığı konuşmada "DYP, ülke yarannı arar. Ülke yarariannı daima siyasetten ayn bırakır. Hislerle hareket ederek öfkenia tatlılıgına kendisini kaptirmaz" dedi. Çankaya zirvesinden saat 17.40'ta ayrılan Demirel, TBMM'de bir basın toplantısı dü- zenledi. Demirel, saat 18.00'de düzenlediği basın toplantısında, zirvede ilk bir saat özal'ın 1984'ten beri Güneydogu Anado- lu'da meydana gelen olaylar hak- kında bilgi verdiğini belirtti. Özal'ın "Olaylann üzerine ber şe- kilde vanldığmı, ama işin kolay olmadıgını" söylediğini anlatan Demirel, olaylann uzun, orta va- deli düşünülmeden kısa vadeli bastınlması gerektiğini beUrterek "TC'nin üniter bir devlet olduğunu" vurguladı ve "halk olaylann içerisinde şayet devlet tarafından korunabiliyorsa ol- maz. Halk devletin yanında olur" dedi. Devletin halicı koruyama- ması durumunda "halkı şefkaUe karşılamak" gerektiğini vurgula- yan Demire.1, şöyle devam etti: "Esasen Türkiye'ye mnsallat olmuş olan PKK veya namı, ismi ne olursa olsun, bolıicü gayretler, halkı devletten ve Türkiye'den k o parmaya çalışırlar. Ona fırsat ve- rilmemelidir. Evvela bu cinayet- leri işleyen sebekeler etkisiz hale getirilmeli ve halkın buıüann pen- çesinden kurtanlması saglanma- bdır. Bunun için de devlet işleme- lidir." İnönü, Cumhurbaşkam Özal'- ın günderae getirdigi koruculuk sisteminin devamında yarar gör- mediklerini belirtirken idam ka- rannın infazı konusundaki yasa önerisinin ise henüz MecHs'te tar- tışıldıtını söyledi. Demirel, Başbakan Akbulut'- un, zirvede, "Seçim yapılırsa terör durnr mu daha evvel seçim yapıldı da terör durmadı" dedi- ğini anlattı. Demirel bu konuda- ki görüşlerini de şöyle dile getirdi: "Daha evvel 1980de terör dunna- mışsa seçim yaptlamadıguıdandH', yoksa seçim yapıiıp da terör dur- madı degil, bu itibaria terörle se- çimin yakından ilgisi vardır. bgbi de söyledigim gibi, seçim terörün direk tedbiri dejüdir ama, ba te- rörle meşgul olacak o l u siyasi iradeyi ortaya çıkaracagı için ve siyasi iradeye güç vreecegi icia, netice itibariyle büyük tedbirdir." Daha sonra Demirel'e yönelti- len sorular ve yanıtlan şöyle: — Cumhurbaşkanı ve Başba- kan erken seçim istegine nasd ce- vap verdiler? DEMtREL — Erken seçim is- teğine bir şey demediler. — Görüşmenin yararlı otdağu inancında mısınız? DEMtREL — Toplandüar da ne olacak cinsinden bir görüşme degildir. Toplandılar da şu oldu, terör olayının öneminde herkes müttefık. Ne var bunda diyecek- siniz? Bunu tespit etmek için 3.5 saat görüşmeye gerek var mı? Var. Dost düşman herkesin bil- mesi lâzım ki Türkiye'de terör, anarşi, demokrasinin korunması sorununda parlamento zemininde parlamentoyu teşkil eden güçler- de fark yok. Bu çok önemli bir olaydır. Görüntü olarak da, kim- senin hesabına da söylemiyorum, görevi yapanlara buyurun size si- yasi destek anlamına gelebilecek bir görüntü verilmiştir. Tek başı- na bu kâfi. Görev yapanlardân görevin yapümasını isterken bizim arkamızda kim var, diye tereddüt etmeye gerek yok. Arkalannda parlamento var, millet var, yap- sınlar görevlerini. — Bu mesajı daha önce Meclis Başkanı ile yapılan görüşmede verdiniz. Şimdi fark ne? DEMİREL — Bir de Çanka- ya'dan verdik camm. Ne var bun- da.. Rakım farkı var. 864 ya orası... — Olaylann önlenmesi icia Çankaya birtakım önerilerde ba- lundu mu? DEMİREL — Bize bir öneride bulunmadılar. Bir takım düşün- celerini söylediler. — Mesela sıkıyönetim, sefer- beriik gibi... DEMtREL — Hayır, öyle sey- ler yok. Sıkıyönetim falan söz ko- nusu olmadı. — Çankaya'nın önerileri sizi rahatlatb mı? DEMtREL — Hayır rahatlat- madı. Bence başından beri bu te- rör işi hafife alınmıştır. Bilhassa Doğu ve Güneydogu'daki bu olaylar hafife alındı. Bugün de ciddiye alındığı kanaatinde deği- lim. Ciddiye alınması gerektiğini söyledim. — Sizce kısa vadeli tedbirier nasıl olmalı? DEMİREL — Benim söyteye- ceğim o kadar. — Sabahki konuşmanma ışı- gında bu görüşme içinize sindi mi? DEMİREL — Bu görüşmeyi yapmasaydık. Neden yapmadığı- mızın cevabım vermekte müşkilat çekerdik. tkincisi bana göre yaran oldu. Buna bakarak görev yapan- lar için yararlı oldu. — Türkiye'nin genel siyasi bakı- mından bir çeiişki yaşanmıyor mu? Devleti işletmek hükümetin görevi iken, hükümet genel güç- sıizlügünü, eksikligini muhalefet- ten talep eder hak gelmiyor ma? DEMİREL — Hayır. Zaten öy- le bir talebi de biz yerine getirme- yiz. Bizim yaptığımız iş, devleti, yanında olduğurnuzu söyleyerek güçlendirmektir. Bizim yaptığı- mız, devleti güçlendirmektir, ik- tidan değil.. O bizim işimizdeğil. Başka bir davet edecek yok da on- dan.. Devlet böyle işler. — Sıkıyönetim ya da seferber- Hk ilan edflse... DEMtREL — Onlan açtkla- maya mezun değilim. Ben Çanka- ya'nın önerileri bakımından değil, meseleyi tutuş bakımından söylü- yorum. Meselenin çok daha cid- diye alınması lâzım. — Sayın Özal'ın çagnsı hakkm- daki kuşkulannız dogrnlandı mı? DEMtREL — Hayır, doğru- lanmış degildir. Ashnda ben üs- tüme düşeni yaptım, devletime, milletime, ülkeme benim hareke- tim zerrece faydah olabildiyse ben ondan kaçmadım. Bu olayın dur- durulmasına benim hareketim zerrece katkıda bulunabilecekse ben ondan da kaçmadım. Katkı- yı esirgemedim. Görev yapılmış- tır. Görev, devletime, mibetime ve ülkemedir. — Size Milli Güvenlik Kurulu'nda alınacak tedbirier hakkında bilgi verildi mi? DEMİREL — Tedbirier hak- kında değil de birtakım düşunce- ler hakkında bilgi verildi. — Yeniden bir araya geUnme- si söz konusu mu? DEMİREL — Hayır. Şimdilik böyle bir şey yok. — Size bir brifing verildi mi? DEMİREL — Hayır. Sayın özal kendisi bir saate yakın iza- hat verdi. Toplantıda dört kişiden başka kimse yoktu. Başından so- nuna kadar dört kişi idik. — El süaşnnız mı? DEMİREL — Bir asgari mede- ni icaptır. Benim Çankaya'ya git- mem veya el sıkışmam, benim Çankaya, hükümet hakkındaki - düşüncelerimi ortadan kaldırmaz. , — Yaklaşmanm askıya aMıgı- nızı söylemiştiniz?... DEMtREL — Hiçbir seyi askı- ya alrnadık. — Zirve, erken seçimin olabi- - liriigi konusanda size ne ölçüde ümit verdi? DEMİREL —Hiç umut verme- di. Ama tabii ki su damlaya dam- - laya taşı oyuyor biliyorsunuz... .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle