06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 NtSAN 1990 * * • • HABERLERÎN DE VAJVfl CUMHURİYET/19 "Ben Atatürkçu Degılım (Baştarafi 1. Sayfada) den oldu. O dönemde, tonlarca kitap toplatıldı, im- ha edildi, yakıldı. O dönemde, sansür acımasızca işletildi, gazeteler dergiler kapatıldı, toplatıldı. O dönemde, anayasalara konulan siyasal yasaklarla en temel demokratik haklar ayak- lar altına alındı. O dönemde, evet propagandasının ser- best, hayır propagandasının yasak olduğu anayasa referandumları düzenlendi. O dönemde, böylesine referandumlarda bir de ikinci sandık koyulup tek adaylı cum- hurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. O dönemde, istenen parti seçime sokul- du, istenmeyen sokulmadı ya da kapatıldı. O dönemde. kimi parti kuruculan, kimi mil- letvekili adayları vetolandı, kimilerine de yeşil ışık yakıldı. O dönemde, acımasız bir kıyıma sahne olan üniversitelerde, özgürlük düzeni yerine kışla düzeni, bilimin aydınlatıcı ışığı yerine Türk - İslam sentezi geçerli kılınmak istendi. O dönemde, Atatürk'ün vasiyeti çiğnendi, Dil ve Tarih kurumlarına kilit vuruldu. O dönemde, din dersleri ortaöğretim ku- rumlarında zorunlu kılınarak laiklik ilkesine cumhuriyet tarihinin en büyük darbesi in- dirildi. O dönemin altındaki imza Kenan Evren'di. Ve karariaştırılmış: Kendisine Atatürk Ulus- lararası Barış Ödülü verilecek bu yıl. Ödülün altındaki onay ve imza ise Turgut Özal. Özal'dan Evren'e Atatürk Ödülü... • Ben Atatürkçu değitim! Başyazarımız Nadir Nadi'nin 196O'lı yıllar- daki yazısında dediğı gibi: "Atatürk'ün yüce adını maskara olmaktan kurtarmak için baribiz bu adamlara karşı dur- masını bilelim ve göğsümüzü gere gere on- lara seslenelim: Çağdaş uygariığa sırt çevir- mek Atatürkçütükse biz Atatürkçü değiliz. Ha- yatta en hakiki mürşit ilim değilse biz Atatürk- çü değiliz. Vicdan ve fikir özgürlüğü doğru- yu aramak, doğruya inanmak, inandığımızı savunmak hakkını bize vermiyorsa biz Ata- türkçü değiliz. Ulusal bağımsızlık başkalan- nın uydusu halinde yaşamak anlamına geli- yor ve halkçılık ilkesi halkın bir mutlu azınlık elinde cennet vaatleri ile ömrü - billah sömü- rülmesi sayılıyorsa biz Atatürkçü değiliz! Onlara bunu söyleyelim. Bıkmadan, usan- madan, her gün söyleyelim. Atatürk'le de, Atatürkçülükle de hiçbir ilişkileri olmadığını ispat edene dek söyleyelim." EKONOMIN0TLAR1 OSMAN ULAGAY (Baftanfi 13. Sayfada) alıyor, işinı oyle görüyor, rte var bunda. Sadece bende bilmem kaç milyarlık devlet kâğıdı var yahu.. Ben — O zaman size bir müjdem var. Faizler artık dibe vur- du, bundan sonra yükselir diyorlar. O — Yok yahu, bak ilk defa ağzından işe yarar bir laf çıktı. Zaten faizler enflasyonun üzerinde olmalı. Buna içilir arkadaş, ama aksi gibi ramazan. Dediğin doğru çıkarsa benden bir içki alacagın olsun. Haydi eyvallah, ha unutma, şu Hande ışınde yeni bir şey duyarsan ara ha... Evet, ekonomidekı bazı yeni gelişmelenn ipuçlarını içine monte ettiğim hayali tutanak bu kadar. Şimdi düşünüyorum, bütün bun- ları yazmak yerine "İhracatta, Vergide ve Faizde Kaygı Varıcı Gelışmeler" başlığı altında düz bir ekonomi yazısı yazsaydım daha mı çok ilgi çekerdi diye. Hiç sanmıyorum. 280 ARADABIR (Baştarafi 2. Sayfada) Kuşkusuz tanı doğruydu: "Türkiye Anadolu ortasında kurul- muş bir köylü devletiydi. "Halk karanlığa gömülmüştü. Yıllarca uyutulmuş, unutulmuştu. Vergı vermenin, cephede ölmenin dı- şında yeni bir şey bilmıyordu. Ne mutlu ki Atatürk tam zamanında geldi. Bize güç ve güven verdi. Hasta adam doğruldu. Kurtutuş Savaşı utku ile noktalan- dı. Bağımsızlık bayrağımız açıldı. Ve karabilisizliğe savaş baş- latıldı. Gelin görün ki Anadotu yorgundu, yoksuldu. Bağnazlık dört bir yanda kol geziyordu. Yine de devrimler birbirini izledi. Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmanın başkaca yolu yoktu. Artık kadere boyun egil- meyecekti. İki üç yıla mal olan Arap harflerinin yerinı Türk abe- cesi almalıydı. Dilimız anlaşmalı. tarihimiz ayıklanmalıydı. Öğ- refenbirliğiolmalıydı. Halkevleri açılmalıydı. Devrimler yayılmalı, yasamalıydı. Bunu başaracak ise öğretmenden başkası olamaz- dı. Öyle ya, köyün acımasız yaşam koşullarına bir başkası na- sıl ayak uyduracaktı? İlk işaret yine Atatürk'ten geldi. İsmet İnönu, Saffet Arıkan, Mustafa Necati. İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Âli Yücel O'nu iz- lediler. Parmağı aynı yere bastılar. Köye ve köylüye, köylü ço- cuğunun da hizmet götürebileceğini söylediler. Ne yazık ki hemen tüm yerteşım birimlerine öğretmen gön- derme olanağı yoktu. Herkes okuma-yazma seferberliğine çağ- rıldı. Çünkü; 'İlköğretim davası; msan olmak, millet olmak da- vasıydı." Öğretmen okulu denemesi, Köy Öğretmen Okulu'nu getirdi. Eğitmen kursları açıldı. Evrimleşerek gelişen öğretmen tipi, ol- gunlaştı, doruklaştı. Köy Enstitülerine ulaştı. Devletin ekonomik gücü zayıftı. Köy Enstitüleri kuruluş gider- lerini kendileri üstlendi. işlıkler, derslikler. hayvanların bakımı. tarım uygulamaları, dikiş- naktş ışleri, marangozluk, demircilik çalışmaları, öğretmen, öğrencı işbirliği ile gerçekleştirıldı. Üreten de tüketen de kendi- leri oldu. Hem pişirdiler, hem yediler. Emek en yüce değerdi. Teorik ve de teokratik; fanatik ya da iskolastik düşünceye yer yoktu. Kitaplıklar an kovanı gibi çalışırdı. Kitaplar, elden ele do- laşa dolaşa, okuna okuna sırımlı köylü çarığına dönerdi. Günlük yaşama yansımayan, ezberci, ütopik bilgi depolamaya "paydos" denmişti. Atatürk ilke ve devrımlerinden ödün veril- meyecekti. Ulusun birliği, ülkenin bütünlüğü esastı. Başkoşul halkın uyanması ve bilinçlenmesiydi. En büyük tanık. Köy Ens- titüleri armasında köye doğru uzanan ışıklı yoldu. Kısacası Köy Enstitüleri ulusal ve demokratik bir atılımdı. Devrimler zinciri- nin bir baklasıydı... İşte buna dayanamadı çıkarcılar Toprak ağa- sının canı sıkıldı. Kafasının tası attı. Çıkar düzeni bozulan sof- tanın öfkesi kabardı. ileri atılımların köküne birer kibrit suyu döküldu. Gerıci akım- lara gün doğdu. Bakalım nereye götürecekler ülkeyi... Oysa Köy Enstitüleri ayçiçeği gibiydi. Güneşe bakardı. Kardelen çiçeği gi- biydi. Karanlığı delerdi. (Baştarafi 18. Sayfada) ği elde etti. Toplu sonuçlar şöy- le: Tek bayan: 1- Simten Çelebi, Ayşegül Baltacıoğlu. 30 + tek: 1- Orhan Tunçel, 2- Norbert Ziesel. 45 + tek: 1- Vartan Tetikbaş, 2- tlhan Kuyulu. Çift erkek: 1- H. S. Coşar, N. Ziesei, 2- C. Sunman, H. Cema- li. Kanşık: 1- S. Çelebi-C. Cun- man, 2- Tansu Yüdırımer, Şefik Yıldınmer. VTB tarafmdan düzenlenen 3. tstanbul Uluslararası Veteran Te- nis Turnuvası, Dalyan KuJüp kortlannda 19-26 mayıs tarihle- ri arasında oynanacak. Oğuz'la (Baştarafi 18. Sayfada) Fenerbahçe Teknik Direktö- rü Todor Vesdinoviç, bazı ya- yın organlaıında çıkan kendi- siyle ilgili demecin bir yemek toplantısında geçtiğini ve anlat- mak istediklerinin yanlış akset- tirilmesinden dolayı da büyük üzüntü duyduğunu söyledi. Veseiinoviç, "Metin Aşık'ı ben başkan yapöm" şeklindeki haberin doğru olmadığını kay- dederek, "Ben bu yere geien ki- şiierin kendi başan ve özverile- ri ile o seviyeye gelebilecekleri- nin bilinci içindevim" dedi. Baskan Metin Aşık da "Önü- müz de 5 maç var. Fırtına ya- ralmanın anlamı yok " dedi. ÖZAL *Sağlıkta mahalli sisteme gitmeli' Mal Emlak (Baştarafi 18. Sayfada) Reklam, bağış ve sponsörlü gün yanı sıra değişik ödüllerle Türk sporunun çeşitli kesimle- rine katkıda bulunmayı amaç- ladıklarını vurgulayan Genel Müdür İ.Engin Civan, bundan böyle de bu türden yardımı sür- düreceklerim belirtti. Civan, konu ile ilgili bilgileri verirken şunlan söyledi: "Emlakbank Türk sporuna geçen yıl 7 milyar liralık bir katkıda bulundu. Bunun yanı- sıra çeşitli kategorilerdeki ku- lüpleri ile de sporcuya hizmet getirdi. Aynca, tesisleri ile Türk sporunda öncülük yapan kuru- luş konumuna geldi. Banka- mız, futbol kulüplerinden çok sayıda takıma reklam vererek amatör spor kuiüplerine, Türk- iye Futbol Federasyonu'na, Türkiye Amatör Spor Kulüple- ri Federasyonu'na çeşitli bağış- larda bulundu. Altılı253 bin verdi Spor Servisi — Önceki gün koşulan Istanbul At Yanşlan'nda AJtılı Ganyan kombinesini bilenler 253.450 li- ra kazandılar. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, "merkeziyetçilikteıı kurtu- lunması" gerektiğini belirterek ge- nel sağlık sigortası uygularnasına aşamalı olarak geçilebileceğini söyledi. Başbakan Akbulut da sağlıkta temel sorunun araç gereç eksikliği olduğuna işaret ederek bu sorunun büyük hastanelerde çözüldüğunü, şimdi sıranın küçük hastanelere geldiğıni bildirdi. 172. Yüksek Sağlık Şûrası, dün Ankara'da toplandı. Şûranın açı- lışı nedeniyle Gfilhane Askeri Tıp Akademisi'nde düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Yıldınm Akbniut, Sağ- lık Bakanı Hatil Şıvgın, Devlet Ba- kanlan Cemil Çiçek, tsmetÖzars- lan, Ercüment Konukmao ile rek- törler ve şûra üyeleri katıldılar. Ozal'a hitaben, "24 Ocak Ka- rarian'ndan başlayarak sizin eko- oomik göriişlerinizi biz de sağlık alanında uyguladık ve uygulama- ya devam edeceğiz" diye konuşan Şıvgın, buna örnek olarak, hasta- nelere cihaz sağlanması için baş- lattıkları kur-işlet-devret uygula- masını gösterdi. Şıvgın'dan sonra konuşan Baş- bakan Akbulut ise konuşmasmda- ki hatalarla dikkat çekti. Sağhk personelini sayarken "hasta bakıcıları" yerine 'Sağlık bakıcılan" diyen Akbulut, "Mer- kezi bir tedavi sisteminden vazge- çilerek mahallinde, hatta mahal- lede bu sistemin başlatüması gerekir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı özal da sağlık ve eğitimin bir ülkenin gelışmesin- de en önernli iki husus olduğuna işaret ettiği konuşmasında, başba- kanlığı dönemini anımsatarak "1988'de kurulan btikiinıetimizde biz bu iki alana priority (öncelik) vermiştik" dedi. Özal, sağlıkta merkeziyetçilik anlayışından vazgeçilerek mahal- li sistemlere gitmek gerektiğine de işaret ederek Sağlık Bakanlığı'na bağb hastane olmaması, bakanlı- ğın sadece sağlık politikalannı be- lirleyip, standartları koyması ge- rektiğini söyledi. Konuşmasında bir süre önce Şıvgın tarafından tartışmaya açı- lan genel sağlık sigortasına da de- ğinen Özal, "Devlet, sağlık sigor- tasını asgari bir seviyede temin eder. Yüksek seviyede giderseniz, primkr toplanamaz. Zamanla art- ünlır. özedikle insanlara başka si- gorta kolaylıklan vermeyi, vergi indirimine bakmayı tercih etmek gerekir" diye konuştu. Sayın, Başbakanlık Danışmanı ANKARA (Cumhuriyet Büro- SB) — Olağanüstü Hal Bölgesi es- ki Komutanı, emekli Jandarma Korgenerali Hulusi Sayın, Başba- kanlık Başdanışmanhğf na atandı. Olağanüstü Hal Bölgesi Komu- tanı iken 30 Ağustos 1989'da kor- general rütbesinden emeküye sevk edilen Hulusi Sayın'ın, Olağanüs- tü Hai Bölgesi ile ilgili olaylar ko- nusunda Başbakanlığa görüş bil- direceği öğrenildi. Hulusi Sayın, Olağanüstü Hal Bölgesi'nde yaptığı hizmetler ne- deniyle Genelkurmay Başkanlığı tarafından "üstiin hizmet madal- yasT'yla ödüliendirilmişti. KIBRIS AÇIKOTURUMU Önce ertelendi sonra yayımlandı ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Kıbns'taki son gelişmeler ile KKTC seçimlerinin ele alındı- ğı ve dün akşam televizyondan ya- yımlanacağı belirtilen "Açıkotu- rum" programı önce cumartesi gününe ertelendi, daha sonra ilk planlandığı saatte yayımlandı. Açıkoturum, "tarafsız olmadığı" gerekçesiyle yoğun eleştirilere he- def oldu. "KKTC'deki Seçimler, Son Ge- lişmeler ve Dış Dünya" konulu "açıkoturum"un dün akşam ya- yımlana'cağı, televizyon yayın programında belirtilirken, öğleden sonra TV Dairesi Başkanhğı'nın açıkoturumu cumartesi akşamına ertelendiği bildirildi. Bu konuda basına da bilgi verildi. Ancak program dün saat 22.15'ten itibaren televizyonun 1. kanalından yayımlandı. Gazeteci yazar Altemur Kılıç'ın yonettiği açıkoturuma Dış Politika Enstitü- sü Başkanı Seyfi Taşcan, tstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi öğ- retim üyesi Prof. Dr. Erol Mani- salı ve Ankara Üniversitesi Siya- sal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mttmtaz Soysal konuş- macı olarak katıldılar. Açıkoturumun dün önce cu- martesiye ertelenmesi karannın TV Daire Başkanlığı tarafından TRT Yayın Planlama Müdürlü- ğü'ne bildirildiği kaydedildi. Prog- ramın akşam ani bir kararla yeni- den yayın programına alınması konusunda bilgi veren TRT Genel Müdurlüğu Televizyon Daire Baş- kanı Önder Ulay, cumartesi günü KKTCde propaganda yasağı ol- duğu için dün yayımlandığını söyledi. Açıkoturumda Rauf Denktaş yanlısı göruşler ileri sürüldüğünü belirten çok sayıda izleyici dün gazeteleri arayarak tepkilerini dile getirdiler. İzleyiciler, programı yoneten Altemur Kıuç'ın "muha- lefeti bizzat hedef alan sozler sar- fettiğini", Prof. Dr. Mümtaz Soysal ile Prof. Dr. Erol Manisa- h'nın da "Muhalefetin seçimler- de başaniı olmasırun Kıbns dava- sı açısından olumsuz sonuçlar doğuracagı" savıyla Denktaş'a açık destek verdiklerini ileri sür- düler. Kıbrıs'tan arayan çok sa- yıda izleyici ise programı "KKTC seçimlerine miidahale" olarak ni- telendirdiler. Program KKTCde de izlendi. Sayfada) rıyla kabul edilen yasa dün genel kurulda görüşülürken, Adalet Ba- kanı Oltan Sungurlu, mal bildiri- mi konusunda Cumhurbaşkanı Özal'ın adırun sık sık gündeme ge- tirilmesini eleştirdi. Bu durumun "nezaket kurallarına yakışmadığım" savunan Sungur- lu, "Bu kanun ile mal beyanında bulunacaklar arasında elbette Cumhurbaşkanı da var. Ama Cumhurbaşkanı'nın mal beyanın- da bulunup bulunmaması kendi takdirindedir. Hiçbir müeyyidesi yokhır" diye konuştu. SHP Tekirdağ milletvekili Gü- neş Gürseler ise, yasanın kamuo- yunun beklentilerini karşılamaya- cağını belirterek, "Hani Konsej üyeleri bu yasanın kapsamında olacakn? Bakanlara verilecek he- diyeler niye kapsam dışı bırakıl- dı?" dedi. Cumhurbaşkanı'na, mal bildiriminde bulunmaması durumunda yaptınm uygulanma- masını da eleştiren Gürseler, söz- lerini şöyle sürdurdu: "Türkiye'de bazı kunımlar gkle- rek yıpranıyor. Saygınlığı tartışı- lıyor. Bir yerde oturanın şerefi kol- tuktan geltnez. Oturan koltuğu şe- reflendirir. Bu yasanın yamndayız ama, servet bcyanı gündeme geli- rilmeden. sırdaş hesap ortadan kaldmlmadan. mal bildirirainin açıklığı ilkesi getirilmeden rüşvet ve yolsuzluk önlenemez." Cumhurbaşkam'nın onayından sonra Resmi Gazete'de yayımlana- rak yürürlüğe girecek olan yasa- ya göre, her turlü seçimle işbaşı- na gelen kamu görevlileri, genel ve katma bütçeli dairelerle bunların ortaklıklarında çalışanlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek ku- ruluşlan yönetici ve çalışanları, si- yasi parti ve kooperatifler ile va- kıfların yöneticileri, gazete sahip ve yöneticileri, gazetelerin sorum- lu müdürleri ile fıkra yazarları 1 ay içinde mal bildiriminde bulu- nacaklar. Bildirimler sonu sıfır ve beş ile biten yılların en geç şubat ayları- na kadar yenilenecek ve gizli ola- cak. Bildirimler hakkında bilgi ve- riiemeyecek ve y-ayımlanamaya- cak. Gerçeğe aykın bildirimde bu- lunanlara altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilecek. Yapılan in- celeme ve yargılama sonunda hak- sız edinildiği belirlenen mallar zo- ralım yoluyla alınacak. Rüşvet ve haksız mal edinme ile ilgili ihsarlar doğrudan cumhuri- yet savcılıklarına yapılacak. Muh- birlerin kimlikleri kendi nzası ol- madıkça açıklanmayacak. Muh- birlere ödül de verilecek. Ancak ödülün alt ve üst sımrı Bakanlar Kurulu tarafından belir- lenecek. Gerekçe Ozal'a hakaret SHP ve DYPTi 2 meclis üyesi görevden alındı Haber Servisi — Istanbul Bü- madıgı için görevden alınamayaca- yükşehir Belediye Meclisi üyeleri gını vecumhurbaşkanlarımn ken- SHP'li Mustafa Özyürek ve dilerini zorla saydıramayacagını DYP'liMuhsrnDivan/'Cumhur- söyledim. Hakaret etmedim, suç başkanı Özal hakkında küçük dii- işlemedim" dedi. Özyürek, bu gi- şürücü sözler sarfettikleri'' gerek- bi girişimlerin kendilerini, demok- çesiyle, Içişleri Bakanlığı tarafın- dan görevden alındı. İki meclis üye- si hakkında ayrıca, "Ozal'a bakaretten" dava açılacağı bil- dirildi. Mustafa özyürek ile Muhsin Di- van'a dün ulaştınlan Içişleri Ba- kanlığı tebligatında görevden alın- rnalanna 20 mart günü meclis genel kurulunda yaptıkları konuşmala- nn neden olduğu belirtildi. Özyü- rek ve Divan'agönderilen tebligat- ta ÇanakkaJe Belediye Başkanı İs- mail özay'ın görevden alınışını eleştirirken, "Cumhurbaşkanı Özal'ı küçük düşürücü" sözler sar- fettikleri gerekçe gösterildi. SHP eski Istanbultl Başkanlığı görevi de yapan meclis üyesi Mus- tafa özyürek, görevden alınışını "anti demokratik" bir davranış olarak niteledi ve' 'Ben o günkü ko- nuşmamda, Çanakkale Belediye Başkanı'nın protokol kunüına uy- GÖZLEMUĞUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) — V&sama organmı anayasal sınırtar içinde tutma, öcylece insan hak ve özgürlüklerini yasama organına karşı da koruma zonınlulu- ğundan kaynaklanan toplumsal gereksinmelerin ürünüdür.. Başkan, konuşmasını 1924 Anayasası'nda, yasalann anayasa- ya aykın olup olmadığını denetleyecek bir kurula yer verilmediğini anlatırken şu örneği veriyor: — 1924 Anayasası döneminde, pariamento çoğunluğuna daya- nılarak sıkça sergilenen otoriter yönetim eğilimlerine karşı duyulan toplumsal tepkiler... Sayın Darıcıoğlu, bu sözleri ile 1950-60 DP dönemini anlatıyor. Darıcıoğlu. DP hükümeti ve mılletvekillerini yargılayan Yüksek Adalet Dıvanı'nda görevlı savcı yardımcılarından biri olarak bu-î'oto- riter yönetim eğitimlen"ri\n nasıl bir "fiili rejim" yarattığını çok ya- kından bilen hukukçulardan bıridir. Yüksek Adalet Dıvanının gerekçeli karannda İtalyan hukukçu- su Civoli'ye yollama yapılarak "anayasayı ihlal suçu" şöyle tanım- lanıyordu: — Devlet reisinin veya teşri meclisJerin setahiyetlerini genişletmeye veya daraltmaya, bu kuvvetlerden birini ortadan kaldırmaya, yahut ıcra kuvvetinin halihazır işleyış tarzını değiştirmeye \seyahut ıcra kuv- vetıyte kaza kuvveti arasındaki münasebetleri tebdıle matul ham- ketlerdir ki devletin anayasasını tağyir ve tebdil şeklinde mütaJaa ec#- lebılir. (s: 140). Sayın Darıcıoğlu, 24 Anayasası döneminde anayasa yargısının bulunmayışımn "pariamento çoğunluğuna dayalı otonter eğilimler" dogurduğunu; bu olayların yarattığı toplumsal tepkılenn Anayasa Mahkemesi'nın oluşumuna yol açtığını anlatıyor. Başkan Darıcıoğlu, yasalann, yasa gücündeki kararnamelerin ve TBMM içtüzüklerinin "içeriklehnin anayasal kural ve ilkeleriyte" uyumlu olması gerektiğini söylerken de çok önemli bir uyarı göre- vı yapıyor. Darıcıoğlu "savaş" nedenı dışında hiçbir nedenle TBMM'nin se- çımlerı erteleyemeyeceğini, eğer ertelerse, bu karann anayasaya aykın olacağını anlatırken de önemli bir noktaya değinıyor. Bu önemli nokta, yasalardaki "kamu yaran" amacının yorumu- dur. Anayasa Mahkemesi Başkanı, TBMM'yetanınan yasama yetki- sinin milletvekillerine "takdir hakkı" verdiğini, bu hakkın anayasa ile sınırlı olduğunu; anayasada yazılı temel hak ve özgürlüklerin, ancak anayasada yazılı biçimde sınırlanacağını, bu kayrt ve sınır- lamalan asan düzenlemelerin anayasaya aykın duşebıleceğini an- latıyor. Örnek de veriyor. Diyor ki: — Anayasanın 13. maddesinde ya da belli temel hak ve özgür- lüklene ilgili maddelerinde açıklanan amaçlar dışmdaki sınırtama- ları ıçeren yasalar (amaç) öğesi yönünden anayasaya uygun düş- meyecektir. Sayın Darıcıoğlu, 1982 Anayasası'nın Anayasa Mahkemesı'ne yasalann, ancak bıçım yönünden denetlenmesıne olanak verdiği- nı, yasa gücündeki karamameler ile TBMM içtüzüğünün hem öz ve hem de biçim bakımından denetlenebileceklerini vurgulama ge- reğinı duyuyor. 413 ve 421 sayılı yasa gücündeki kararnamelerin çıkarıldıklan şu günlerde Anayasa Mahkemesı Başkanı'nın bu konuya özellik- le değinmesi çok ilgınçtir. Anayasa Mahkemesi Başkanı, yüce mahkemenin bir kararından alıntı yaparak kişinin dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez ni- telıkteki temel hak ve özgürlüklerinin "özüne dokunan ve tümüyte kullanılmaz hale getiren kısıtlamalar" ile ortadan kaldırılamayaca- ğını, bu tür düzenlemelerin demokratik toplum düzeni ile uyum içinde sayılmayacağını belırtiyor ve sözlerini karann şu bölümde- ki gerekçeleri okuyarak şöyle sürdürüyor — ..Şu halde getırılen sınırlamaların anayasanın 2. maddesinde ıfadesini bulan cumhuhyetın temel nıteliklenne de uygun olması ge- rekir Bu anlayış içinde, özgürlüklerin yalnızca ve ne ölçüde kısıtla- nacağı değil, kısıtlamanm koşullan, nedeni, yöntemi, kıstttamaya karşı öngörülen kanun yoüan hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir.. 413 ve 421 sayılı yasa gücündeki karamameler, içişleri Bakanlı- ğı ile bölge valiliğinin eylem ve işlemlerıne karşı idari yargı yolunu kapatıyor, bu da yetmiyor, TBMM, anayasanın çıkarılmasını istedi- ği içtüzüğü zamanında çıkarmadığı için de hükümetin yayımladı- ğı ve yayımlayacağı kararnamelere karşı da Anayasa Mahkeme- si'ne başvuru yolu kapatılıyor. Böylece sözgelişi, dava hakkı yalnızca sınırlanmıyor, açıkça yok ediliyor! Darıcıoğlu. Anayasa Mahkemesi'nin bir kararını da anımsata- rak, "özgürlük kısıtlamalannın bu rejimlere özgû olmayan yöntem- fer/e yapılmaması" gerektiğini ve "belli bir özgüriüğün kul/anılma- sını ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması" gerektiğini de söy- lüyor. Yüce mahkemenin sayın başkanı, siyasal rejimin başkalaştıği ve değiştirıldiğı şu duyarlı günlerde uyarı görevini yerine getirmiş- tir. Umanz bu uyarıdan gereken dersleri alan ve geçmış olaylardan gereken sonuçları çıkaranlar olur! Almanya'ya misîlleıne ratik görevleri yerine getirmekten alıkoymayacagını vurguladı. Bu arada, valilik kanalıyla, Bü- yükşehir Belediye Başkanlığı'na gönderilenortak tebh'gatta, DYP'li Muhsin Divan'ın da, aynı gerekçe- lerle' 'geçid" olarak görevden alın- dığı bildirildi. Tebligatta aynca, her iki üye hakkında 1580 sajih ya- samn 102. maddesi uyannca, dava açılacağı da ifade edildi. Bu bakım- dan, Özyürek ve Divan hakkında İçişleri Bakanlığı'nca, "Cumhur- başkanı Ozal'a hakaretten" dava açılacağı öğrenildi. Görevden alınmanın, gelişme- sindeise, 20 mart günkü Büytikşe- hir Belediye Meclisi birleşiminde konuşan SHP'li Mustafa Özyürek ile DYP'li Muhsin Divan'ı, ANAP'lı üyelerin şikâyet ettiği öne sürüldü. Şikâyet üzerine de İçişle- ri Bakanlığı müfettişleribu iki üye hakkında soruşturma açmıştı. (Baştarafi 1. Sayfada) nin telefonlannın dinlenmesi yo- lundaki kaygılarını iletmesinden sonra, dün de sekiz Alman diplo- matının "zararlı etkinliklerini" gündeme getirmesi, iki ulke iliş- kilerinde yeni bir soğukluğun ha- bercisi olarak yorumlanıyor. Dip- lomatik kaynaklar, Ankara'run ru- tumunun "raütekabiliyet" esaslan çerçevesinde kabullenilmesinin gtiç olduğunu belirterek "Söz ko- nusu sekiz Alman diplomatının kurban edilmesi, Bonn'un Türk diplomatlarımn oradaki etkinlik- leri konusunda çok daha kuşku- cn davnuımasını ister istemez gün- deme getirecek" yorumunda bu- lunuyorlar. İlgili kaynaklardan edinilen bil- gi ye göre Bakanlık Müsteşarı Bü- yükelçi Tugay özçeri ile EAJman- ya'nın Ankara Büyükelçisi Eick- hoff arasında dün yapılan görüş- mede geri çekilmesi istenen sekiz AJman diplomatı "idari memur" düzeyinde göreviilerden oluşuyor. Bu diplomatlann bir bölumünun Türkiye'deki normal görev süresini doldurmasına uzun zaman oldu- ğu öğrenildi. Bonn'un Ankara'run "misilleme"sine nasıl yanıt verece- ği ise henüz belirlenmedi. Diplo- matik kaynaklar, ikiü ilişkilerin dayandığı diplomasi kuralları ge- reği sekiz dıplomatın büyük ola- sılıkla "normal" atama prosedü- rune uygun düşecek biçimde geri çekileceğini, Ankara'nın misille- mesinin iki ülke dışişleri bakanlık- ları arasında gerçekleştirilecek da- ha üst düzeyli bir görüşmede "eleştiri" konusu yapılabileceğini kaydediyorlaı. Bonn hükümetinin gelişmelerden duyduğu kaygıyı ge- lecek hafta içinde diplomatik ka- nallardan Ankara'ya iletmesi ola- sılığı üzerinde de duruluyor. tki milyon dolayında Türk nü- fusun yaşadığı F.Almanya, Tür- kiye'nin en kalabalık diplomatik personel bulundurduğu ülke. FA1- manya'nın da Türkiye'de elliyi aş- kın diplomatı görev yapıyor. Dip- lomatik kaynaklar, İcarşılıklı ola- rak geri çekilecek diplomatlar ye- rine yapılacak atamalann iki ta- rafta da geciktirümesinin beklene- bileceğini kaydediyorlar. 1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANIAR KüRUL'J KAR«^ , • - £ SIGARA SAĞLIĞA ZARARL DIR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle