Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 NtSAN 1990 CUMHURtYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN
Ifleteoroloji Genel Mûdûncığü nöen
alınan bilgıye göre yurdun kuzeytatı
kesimleri parçalı buluflu, Marmara.
Kuzey Ege, Batı Karadeniz ile İç Ana-
dolu'nun kuzeybatısı yer yer sağanak
yaflışlı, ötekı yerter az bulutiu ve açık
geçecek. H*W SICAKLIĞI: Değişme-
yecek RÛZGÂR Gûney ve batı yon-
lerden halif, ara sıra orta kuvvette ese-
cek. OenizlerimizrJe: Karadeniz'de gün-
öoğusu ve keşisieme. Akdeniz'cte gün-
batıs: ve karayel, ötekı denıaenmıMe
kıble ve lodostan 3-5 kuvvetinde sa-
atte 10-21 denız miii M a esecek. De-
nız mutedil dalgalı olacak. Oaıga yuk-
sektıûı 05 ıla 15, açMarda 2-3 m gö-
röş uzaklı-
flı 10 km.. yağış anında 3-5 km. dolayında bulunacak. Van Gölü'n-
de hava. parçalı bulutiu geçecek Rûajâr güney ve batı yönler-
den hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçûk dalgalı ola-
cak. Görüş uzaklığı 10 km (tolaytnda bulunacak
Mana
Aûapazar
Adıyaman
Afyon
Afln
Anfcara
Antakya
Antalya
Artvin
Aydın
Battear
Bileak
Bingfil
Bitlis
Bolu
Bursa
Çanakkale
Çorum
Denizli
A 21° 10° Dıyarbakır A
¥ "" "" "
A
Y
18" 5°Edırne
22° 6°Erancan
18° 3°Ernırum
10° 0" Estoşetıir
18° fGaaaniep
22° 11° Giresun
23° 10" GO.Tiûşhane B
16° 7°Hakkârı B
23° 8°lsparta
20° 6°istant>ul
18° 5°tzmır
15° 1° Kars
B 14° 1° Kastamonu Y
Y
Y
Y
B
16° 5
6
Kıysen
21° 6° Kırkiarrt
18°10°Konva
17» yKûtahya
22° 8°Malatya
20° 4 Manısa
18° 8°KMaraş
15° 2°Meran
10° 1°Mu0la
17° 4°Mus
20° 6°Nı$de
15° 10° Ortu
14° 3°Rı2B
13° 2°Samsun
17° 3°S«n
17° 8°Sirt)P
22° 11° SMS
10° 0°%k>n)ag
18° 2°tabzon
18° 2°lüMeH
18° 8°Us*
18° 3° van
17° 6°Yozçat
17° 2%nguKfak
y 21
o jo
A 22° 9°
A 23° 12°
B 21" 7°
B 15° 2°
A 17° 2°
B 15° 10°
B 15° 10°
B 15° 10°
A 20° 5°
Y 13° 9°
A 15° 2°
Y 16° 9°
B 15° 10°
A 18° 7°
Y 20° 5°
B 14° 3°
A 17° 2°
Y 14° 8°
* yaOmuriu #
sısiı A-açık B-Dulullu G-gûneşK K Uflı S-sıslı Y-yaOmırlu
Kahıfe»
DÜNYADA BUGÜN
Amsterdam
Amman
Atna
Bafclal
ıBarcetona
Basel
Beıgrad
Bertm
Bonn
Brûksd
Budajeşte
Cenevre
Cezayır
CkMe
DutHı
FranMurt
Girne
Kaftie
Kopanhag
KMı
Leftoşa
Y 10°
A 22°
Y 18°
A 28°
B 20°
Y 12»
Y 17"
Y 10°
Y 10°
Y 9°
Y 15°
Y 13°
B 20°
A 32°
A 34°
Y 9°
A 22°
Y .0»
A 24°
Y 10°
Y 10°
A 22°
lenıngtad
Madnd
Müano
Montrea
UosKova
Munıh
Ne« Vort
Oslo
Paris
Prag
Rıyad
Roma
Soiya
Sam
TeiAm
Tunus
Varşow
Venedk
Vıyaıu
Zirtı
B 14°
Y 11°
B 16°
Y 13°
A 21°
B 15°
Y 9°
A 17°
Y 7°
Y 12°
Y 12°
A 33°
Y 16°
Y 10°
A 24°
A 27°
A 28°
Y 14°
Y 11°
Y 16°
ıB 16°
Y 13°
B U L M A C A 2ONİSAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Tren, tramvay gibi
taşıtlann son durak
yeri. 2/ Baş çoban...
Hücre çekirdiğinde
buiunan ve kromatin
tanelerini taşıyan ağ
biçimdeki ipliksi yapı.
3/ Ölünün üzerinden
çıkan giysi. 4/Kırnua
ya da esmer renkte
olan doğal demır ok-
sidinden oluşan ve
kantaşı da denilen
raineral. 5/ Bunalt-
ma, tedirgin etme...
Pamıık ve ipekle ka-
rışık dokunmuş hareli kumaş. 6/ Ta-
raf... Nazi partisinin hücum kıtasını
simgeleyen harfler... Tuzağa düşürülen
şey. 7/ Hayvanlara vurulan damga...
Altının simgesi... Asya'da bir ırmak. 8/
Uygun, tıpatıp gelen... Sivrisineğe ben-
zer bir böcek. 9/ Zambakgillerden tır-
manıcı bir bitki.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hükümetçe bir yere gönderilen er-
lere verilen ve bilet yerine geçen kâğıt.
2/ Yankı... Iki atlı kızak. 3/ Fesleğen de denilen, yaprakları güzel
kokulu süs bitkisi... Kalın bükülmüş sicim. 4/ Çift direkli yelkenli
gemi... Konya ilinde bir baraj. 5/ Mahkeme sonucunu gösteren resmi
beIge...Sovyetler Birliği'nin plaka işareti. 6/ Nikelin simgesi... Mert,
kalender ve babacan kimse... Ses. 7/Birim... Düz ve geniş arazi. 8/
Bir nota... Maderderi ergitme. 9/ Herhangi bir canlı türünün geli-
şiminde yaşantı, öğrenme gibi edinilmiş etmenlere değil, kalıtım-
saJ olanlara ağırlık ve öncelik veren görüş.
60 YEL ONCE CumhuriY
et
Konserve fabrikaları
20 NİSAN 1930
Aldığımız malûmata göre elyevm memleketimizde yedisi
şehnmizde, biri Edirne, biri de Bursa'da olmak üzere 9
konserve fabrikası vardır.
Bunlardan şehrimizdeki fabrikaların tesisat ve işietme
sermayeleri 500 bin lira raddesindedir. tmalât miktan
senevisi ise 3 milyon kutu,
amele miktan faal zamanda
bin ve durgun zamanda 2 yüz
kadardır.
1927 senesi istatistiğine göre
sebze, meyva ve et
kcmserveleri ithalâtımız 308
bin 12 kilo ve ihracatımız ise
133 bin 692 kilodur. Bu
ifcracatımızın çoğu sebze ve en
azı meyvadır.
Haricî piyasalanmız: Başlıca
Mısır, Amerika, Ingiltere ve
Fransa'dır. Bunda başlıca
rakibimiz Yunanistan'dır ve konserveciliğimizin mevkiini
alarak piyasaya günden güne hakim olmaktadır. Çünkü
Yunanhlar daha ucuza mal etmektedir. Konserveciler
yakında toplanacaklar, uçuza mal etmek yolunda
çahşacaklar, bu sebepleri bir rapor halinde Ticaret Odasına
arzedeceklerdir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
ABD'yi protestq
20 NİSAN 1960
Kahire radyosunun Mısır basınına
atfen bildirdiğine nazaran,
Washington'daki Birleşik Arap
Cumhuriyeti Büyük Elçisi, Kleopatra
gemisinin boykot edilmesini
Amerikan hükümeti nezdinde
protesto etmiştir.
Yine Kahire radyosuna göre, Arap
İşçi Sendikalan Beynclmılel Birliği,
dün Amerikan Liman İşçileri Sendikasına gönderdiği bir
telgrafta, Kleopatra gemisinin boy kotunu tenkid etmekte
ve Arap limanlarında buiunan Amerikan gemilerine
misiUeme yapılacağını bildirmektedir.
Şamda öğrenildiğine göre, Lâzkiye Liman İşçileri
Sendikalan. New York liman işçilerinin "Kleopatra"
adındaki Mısır gemisini boşaltmayı reddetmeleri üzerine
misilleme olarak Amerikan gemilerini boşaltmayı reddetme
kararını almışlardır. *
Bu münasabetle, merkezi Şamda olan İsraeli boykot bürosu
sözcüsii demiştir ki:
İsraeli boykot teşkilâtının tâli büroları bu yeni durumu
bağlı bulunduklan hükümetlerle incelemeğe dâvet
etmişlerdir. Bu bürolan vasıtasiyle New York liman
işçilerinin hareketini tasvip etmeleri muhtemel Amerika
Birleşik Devletleri, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka,
Federal Almanya ve Fransa gibi memleketlere Arap
memleketlerinin İsrael ile harb halinde bulunduklannın
hatırlatılması istenmektedir.
Kanserin teşhisi
Bir Japon doktorun, kan muayenesi ile kanseri teşhis
etmeğe muvaffak olduğu söylenmektedir.
Nagoya Biokimya Enstitüsü Müdürü Takakazu Kosaki ile
bir müddet çalışmış olan Amerikalı bir doktorun
bildirdiğine göre, Kosaki, kanserli hücrelerde normal
nesiçlerde rastlanmayan "Phospholipide - Yağlı madde"
bulunduğunu keşfetmiştir.
Dr. Takakazu Kosakî, başka hiç bir emare mevcut olmadığı
halde kan muayenesi ile 1000 kişide kanser bulunduğunu
hastalığın henüz başlangıç safhasında tesbit edebilmiştir.
Dr. Kosaki'nin, damara "Porphryn emetcury complex"
zerketmek suretiyle kanser tedavisinde çok iyi neticeler
aldığı bildirilmektedir.
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuryet
Ürdün'de yağma
20 NtSAN 1989
Artan hayat pahalılığj ve ülke ekonomisinin içinde
bulunduğu kötü -durum Ürdün'de sosyal patlamaya yol açtı.
Hükümetin Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) reçetesi
doğrultusunda pazar günü çok sayıda mal ve hizmete zam
yapmasından sonra başkent Amman'ın 190 kilometre
güneyindeki Maan kentinde sokaklara dökülen binlerce kişi
bankalara, polis karakollarına ve mağazalara saldırdı, çok
sayıda bioa ateşe verildi. Binlerce gösterici sokaklarda
iktidar aleyhine gösteri yaparken mağazaların da
yağmalandığı biidiriliyor.
TARTIŞMA
'lü bîr yazıya
Rivayete bakılırsa, Leonardo da Vinci'nin son sözü,
"Yapılacak ne çok şey kaldı" olmuş. Ölüm anı için çok
yerinde bir söz. Ne yazık ki kimileri aynı sözü ölümden çok
önce söylemek zorunda kalıyor.
Dostum Haluk Gerger'in Güneş'in P-
eki'sinde çıkan (8 Nisan 1990) ve haklı bir öf-
ke taşıyan yazısı, umarım, 'eski;
yeni' üniver-
site çevrelerinde yeterince okunmuştur.
Ben, burada, bu yazıya bir 'şerh' düşmek
istiyorum yalnızca: 6 Kasım 1982 günü; yani,
aralannda Haluk da buiunan, Ankara Siya-
sal Bilgiler Faküitesi üyesi on bir -aynı fakül-
tenin 'ünlü' (yani, infamous) bir profesörünün
deyimiyle- "civciv" elemanının (yoksa
'personel' mi demeliydim?..) görevlerinden
atıldığı gün, SBF'ye giderek tanıdığım dört
profesörle konuşmuştum. Hâlâ (çeşitli düzey-
lerde) saygı duyduğum bu kişilerin adlarını
vermeyeceğim; ama umuyorum, yazdıklarım-
da kendilerini tanıyacaklardır. Kendileri ister-
lerse, o günle ilgili bugün düşündüklerini açık-
layabilirler.
O gün konuştuğum bu dört profesöre,
'ufaktan' başlayan yeni bir tasfiye' ile karşı-
karşıya olduğumuzu; bir şey yapmalan gerek-
tiğini; kamuoyunda iyi tanınan kişiler oiarak
gösterebilecekleri bir tepkinin etkili olacağı-
nı söyledim. Profesörlerin yanıtları, sırasıyla
ve özetle şöyle oldu: 'lnsan haklan' otoritesi
olan birincisi, ülkenin güç dengeleri konusun-
da ilginç bir yorum getirdi. 'Anayasa" uzmanı
olan ikincisi, atılanlar arasında buiunan ken-
di asistanıyla ilgili olarak Doğramacı ile ko-
nuştuğunu söyledi. Üçüncüsü, uzmanı oldu-
ğu 'ekonometri' doğrultusunda, karmaşık bir
felsefi' yaklaşımdaydı. Ateşli bir at yanşı me-
raklısı olan dördüncüsü de bana 'hipolojik
kartoteks'ini gösterdi, yöntemlerinı anlattı...
Bu dört profesörden, Doğramacı ile konu-
şanı dışındakiler, o günden kısa süreler son-
ra, 1402'lik oldular. Belki, o gün bir şey yap-
salardı, hem kendilerinin hem de Tiirkiye üni-
versitelerinin durumu bugün farklı olurdu.
Rivayete bakılırsa, Leonardo da Vinci'nin
son sözü, "Yapılacak ne çok şey kaldı" olmuş.
Ölüm anı için çok yerinde bir söz. Ne yazık
ki kimileri aynı sözü ölümden çok önce söy-
lemek zorunda kalıyor.
ORLÇ ARLOBA
Hacellepe Üniversitesi
Müstafi Asistanı
Feminizm boyırtunda erkeğîn yeri
Kanımca, feminizm adına yapılanlarla düşülen yanlışların
nedenleri arasında, sorunun bir 'sosyal olgu' olma niteliğinin
göz ardı edilmesi büyük paydaya sahiptir.
Clkemizde, feminizm ya da kadının toplum-
daki yerinin, olan ve olması gereken açısından
sorgulanması son on yılda oldukça yoğunluk
kazandı. Feminizmin düşünsel ortamdaki yo-
ğunluğu orarunda y^şama geçirilememesi, en-
telektüel sohbetlerin başlıca çeşnisi olmakla
kalması, kanımca kavramın yıpranması, içe-
riğinin boşalması tehlikesini de birlikte getir-
mekte. Bu nedenle geniş boyutlara sahip fe-
minizm olgusu üzerine söylenenlere bir yeni-
sini eklemek istemezdim. Ancak bence göz-
ardı edilen ya da yanlış değerlendirilen birta-
kım noktalara değinmenin önemi bunu göze
almamı gerektirdi.
Yine bu köşede yayımlanan yazısında ba-
kın ne diyor bir okur: (Kadın hareketinin hak-
hlığını ortaya koyduktan sonra) "Adı üstün-
dc kadın hareketi diyonız. Bir erkek burnu-
nun en son girecegi yer burası (...) Kadın sa-
vaşımı yalnızca kadınlann alanıdır" diye vur-
guluyor. Sonra da mücadele etmek isteyen er-
keklerin enerjilerini başka alanlara kaydırma-
larını öğütlüyor.
Kadın hareketinin başka birtakım toplum-
sal kazanımlardan sonraya ertelenemeyeceği
ve öncelıkle bu sonına kadınlann sahip çık-
ması gerekti|î dO$nriü'ldOğünde bufsözler, doğ-
ruluk payı olmakla birlikte, akla bir dizi so-
ruyu getiriyor.
Kültürün, "kadın" kavramı altında ona, ko-
runmaya muhtaç olması, mantıklı düşüneme-
mesi, cinsel obje olarak göriilmesi gibi özel-
likler atfederek onu toplurnsal yaşamda edil-
gen kıldığı bir gerçektir. Böylece kadın birta-
kım statülerden ve buna bağlı rollerden uzak
tutularak (özellikle karar verme konumunda
olanlarda; ailede, kitle kurum ve kuruluşlann-
da, parlamentoda vb.) dar bir sosyal yaşama
hapsedilmektedir. Acaba bu hapsedilme tek
yönlü müdür? Kadının sosyalleşme sürecinde
cinsiyetinin yüklediği sorumluluklarla ve so-
runlarla cebelleşmesi; onun bir birey olarak
kendini gerçekleştirmesini güçleştirmesi, yete-
nekleri doğrultusunda toplumsal yaşamda ye-
rini alamaması sonucunu doğuruyorsa bu sa-
dece kadının bir sorunu mudur? Yoksa top-
lumsal yaşamın ussallığı açısından toplumun
bir kaybı mıdır? Sözgelimi, cinsel kimliğini ka-
zanma sürecinde, cinselliğini 'gizlenmesi ge-
reken bir ayıp' olarak öğrenen bir kızm cin-
selliğine yabancılaştığını görüyoruz da onu
yalnızca cinsel bir obje olarak gören erkeğin
cinselliğine yabancılaştığını neden görmüyo-
ruz? Bu bağlamda kadın mücadelesini erkek-
ten soyutlamak, daha da önemlisi erkeğe karşı
yapılan bir savaşım olarak görmek konuyu çar
pıtmak, basite almaktır. Çünkü kadın soru-
nu varsa orada erkeğin de sorunu, daha doğ-
rusu insanlığm da sorunu vardır.
Kanımca, feminizm adına yapılanların düş-
tüğü yanlışların nedenleri arasında, sorunun
bir 'sosyal olgu' olma niteliğinin göz ardı edil-
mesi büyük paydaya sahiptir. Bu açıdan yak-
laşıldığında, kadının özgürlüğünü kazanma
yolundaki engellerin, herhangi bir kişi, grup
ya da cinsiyetten değil; kültürel yapıdan ve
onun toplumun fertlerine ve kurumlanna yan-
sımasından kaynaklandığını görmek hıç de zor
değildir. O halde, bu alanda yapılan mücade-
lenin hedefinin birtakım kültürel değişimler
yaratmak olacağı açıktır. Bu, erkeğin de dü-
şünce ve tutumlarında değişimi birlikte geti-
receğinden, kendi yaşamı üzerine sorgulama
hakkı onun bu konuda düşünce üretmesini do-
ğal kılacaktır. Bu düşünceler feminist hareketi
baltalayıcı olsa da yalnızca yanlış bir düşün-
ce olarak ele ahnmalı, bir cinsin genel tutu-
mu olarak algılanmamalıdır. Zaten benzer dü-
şünce ve tutumlar kadından da gelmektedir
(cinsel fetişe olmakta sakınca görmeyen -hatta
kullanan- erkeği kendisine -sözüm ona namu-
su için- koruyucu gören, karşı cinsle iiişkile-
rinde ciddiliğini evlenmekle eşgören kadın
gibi).
Görüldüğü üzere her iki örnek özde uyu-
şum içindedir. O halde yapılacak eleştiri cin-
siyet ayrımı yapılmaksızın söylemin, tutumun
özüne olmalıdır. Bütün bunlar yapılmadığın-
da kadın hareketinin geleceği papatyaların
kokteyllerinde belirlenmeye devam edecektir.
SEDAT ELMALI
Igdır/KARS
KAÇIRILMAYACAK
FIRSAT
Antalya Lara 'da
Karpuzkaldıran Eğitim Tesisleri
bitişiğinde,
NORMAL VE DUBLEX DAİRELER
BAHÇELİ TRİPLEX VİLLAUR
Sosyal tesisleri ve yüzme havuzu
ile birlikte altınkumlu LARA Plajı
içinde
BU FIRSATIDEĞERLENDİRİN
Bes yıldızlı HOTEL OFO'nun
bulunduğu mevkiide
Antalya^nın denize sıfıryegane
sahilinde
Hepsi bitmis ve taşınmaya hazır
son kalan daire ve villalardan
biri sizin olsun.
OFO İNŞAAT VE TURiZMAŞ.
Antalya 9-31-231556-231557
DİYARBAKIR
2. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
İLAN
Esas No: 1978/288
Davacılar Salih Yaiman ve arka-
daşları vekilı av. M. Günşat Aksu ıa-
rafından davahlar Sabri Adıgüzcl ve
arkadaşlan aleyhine mahkememıze
açılan tapu iplal ve tescil davasının
yapılan açık yargılaması sırasında:
Davalılar Diyarbakır Merkez Ay-
naıo köv'ünde mukim buiunan Meh-
meı o|İu, Mahmuı KARABOĞA,
Mahmut oglu Enıin KARABOCA,
Mehmet oglu Hüsnü KARABOĞAi
nın bu adreslerine çıkarılan teblıgaı-
lann bila tebliği iade edildiği gibi em-
niyeıve yaptınlan sonışturma netice-
sinde lebligaıa yarar adresleri lespiı
edilemediğinden dava dilekçesinin
ilanen lebliğine karar verilmiştir.
Karar gereğince yukarıda adları
yazılı buiunan davalılann duruşma-
nın bırakıldığı 1.5.1990 gunu saat
9.00'da duruşmada bızzat hazır bu-
lunmalan veya kendilerini bir vekil-
le lemsıl euirmeleri, duruşma>-a gel-
medikierinde ve dava ile ügili ibraz
eımek isıedikleri belgeleri duruşma
gunune kadar göndermelerı veya ge-
lirip ibraz etmeleh, gelmedikleri gi-
bi kendilerini bir vekjlle de temsil eı-
tirmedikleri lakdirde yargılamaya
vokluklarında devam edilecegi ve ka-
rar verilecegi keyfiyeti daveıiye yeri-
ne kaim olmak uzr:e ilanen lebliğ
olunur. 27.3.1990
ELAZIĞ 2. ASLİYE
CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1986/315
Karar No: 1990/92
Anahtar uydurmak suretiyle hır-
sızlık suçundan mahkememizin
22.2.1990 günlü ilamı ile sanıklar:
1- Iniz oğlu, 1957 doiumlu Sil-
van ilçesi Yeni köyü nüfusuna ka-
yıth buiunan İBRAHtM ÇA-
LAR'ın müsnet suçtan TCK'nın
512/1 maddesi uyannca ? gün ha-
pis ve 3000 TL. ağır para cezası ile
cezalandırılmasına, 647 sayılı ka-
nunun 4. maddesi ve TCK'nın 72.
maddeleri uyannca sonuç olarak
5100 TL. ağır para cezasına çevri-
lerek 647 sayılı kanunun 6. mad-
desi uyannca ertelenmesine,
2- Mehmet Emin kızj, 1961 do-
ğumlu Adana ile Doşeme mahal-
lesi nüfusuna kayıtlı buiunan Hay-
riye Gmnuş'ıın aynı suçıan
TCK'nın 493/2, 40 maddeleri uya-
nnca 3 yıl hapis cezası ile cezalan-
dırılmasına karar verilmiş olup ve-
rilen i$bu gıyabi karar yapılan ara-
malara rağmen sanıklara tebliğ
olunamamıştır.
7201 sayılı tebligat kanunun 29.
maddesi uyannca kararın ilanen
tebliğine ve gazetede neşrinden iti-
baren 15 gün sonra kesinleşmi; sa-
yılacağı ve ilan ücretinin sanıklar-
dan alınacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: 22587
ANKARA...ANKA
MUŞERREF HEKİMOGLU
Ancak Gündem Kayıyor
Singapur'dan ve Abu Dabi'den gelen haberleri okurken gü-
lümsûyorum. Büyükelçi Yüksel Söylemez ve Başkonsolos Da-
ver Darende resim sergileriyle büyük ilgi topluyor. yerel gazete
ve dergilerde geniş yer alıyoriar. Kapak resimleri, röportajlar, renk-
li fotoğraflar çok hoş. Sanatın ortak dilini kanıtlıyor
Bir de Ankara'daki diplomatlarımızı düşünüyorum Onlar da
gazetelerde büyük başlıklarla yer alıyor son günlerde. Onları
okurken gülümsemek kolay değil, tersineçok üzücü, düşündü-
rücü bir olay yaşanıyor Okurlarım bilir, Dışişleri'ne önyargılar-
dan uzak ve de sıcak bakarım ben. Belki yakından tanıdığım için.
Acılarına, özverilerine çok tanık olduğum için. Terörist kurşun-
lanna yüreklice direndikleri, ölümcül görevleri de gözlerini kırp-
madan üstlendikleri için. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı bürokrasideki
tüm yıpranmaya karşın düzeyini koruyabilen bir kamu kuruluşu
olduğu için... Son olayı da bu doğrultuda düşünüyorum ben. Do-
ğal bir soruşturma olayının özel yaşamın ayrıntılarına kadar uza-
masına bir yorum yapamıyorum. Dışişleri'nde noktalanan bir öy-
kü, bir dizi romana dönüştü neredeyse! Bu yazım yayımlanınca-
ya kadar gerçekleşir mi bilmem? Ama Dışişleri Müsteşan'nın bir
açıklama yapması gerekir bence. Durumun gerçeğini yansıtmalı.
Konu nedir, nerede başladı, nerede bitti? Sonrasıyla bakanlığın
ilgisi var mı, yok mu? Bush ile Özal görüşmesi gizli mi, değil
mi sorusu tartışılabilir bence. VVashmgton görüşmesinde kaç kişi
var, yabancıların dinlediği, bildiği konular gizli sayılır mı? Ama
o görüşme Dışişleri'ne krıpto ile veriliyor, açık değil. O kripto ba-
sına yansıyınca bakanlığın duyarlığı, sorurnluluğunu taşımayan
görevliyi araması, soruşturması çok doğal. Yöntemı tartışılabi-
lir, ama müsteşar da bunu yapıyor. Sorumluyu buluyor, olay nok-
talanıyor. Öte yandan olayı başka doğrultuda uzatmak isteyen-
ler noktaya bir virgül ekleyip yeni oyküler yazıyorlar. Olaya siya-
sal ve de cinsel boyutlar ekleniyor birden. Bana ters geldi bu
gelişmeler Çünkü kişileri de kuruluşları da hayli yıprattt.
Asıl amaç bu mu acaba? Siyasal ve çıkarsal amaçların nere-
lere tırmanacağı belli olmaz. Politika alanı çok acımasız savaş-
lara sahne olabilir. Bu savaşta yalnız amaçlanan kişiler değil,
başka kişiler de yaralanıyor. Bu yaralar kolay onarılmıyor sonra,
bir ailede yaşam sevlnci soluyor birden. Bir de kuruluşların ya-
ralanması, yıpranması var değil mi? Örneğın Dışişleri Bakanlı-
ğt, başta laiklik, cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı bir kuruluş.
Ulusal çıkarlanmızdan ödün vermeyen bir savaş sürdürür. Bu
savaş çoğu kez kapalı kapılar arkasında yaşanır. kamuoyuna da
yansımaz, ama bir de arşivler var. Belgeleri orada saklı durur. Bir
gazeteci olarak yakından yaşadığım olaylar var. Ege'de 714 sa-
yılı Notam'ın kaldırılmasıyla ilgili karara bakanlık karşı çıktı. Dö-
nemin müsteşarı da bürokratları da yaşıyor. Ama Notam kaldırıl-
dı. Sonucunu da biz yaşıyoruz. Bugünkü bürokratlar da nelere
direniyor kimbilir? Bir kripto olayının böylesine abartılması in-
sanı şaşırtıyor doğrusu. Türkiye'nin gündeminde başka sorun
yok mu? Ya da gündemi çarpıtmak çabası mı bu? Devleti yöne-"
tenlerin bir olaya böylesine eğilmesi, sorunun Meclis kürsüsü-
ne yansıması zaman yitirmekten gayri neve yarar? Asıl önemli-
si Dışişleri Bakanlığı'ndaki köstebeklere karşı duyarlığı başka ku-
ruluşlara gösterebiliyor muyuz acaba? Cumhuriyetımızın temel
ilkelerıni kemirenleri de aynı duyarlıkla izleyebiliyor muyuz? La-
ikliğe karşı davranışlar, kimi yayınlar, meslek liselerinden eslr-
genen yatınmlar, dinsel eğitime ayrılan milyarlar da birçok ku-
ruluşu delik deşik etmiyor mu? O köstebekleri görmezlikten ge-
lebilir miyiz? O köstebeklerle laik bir devlet olmak gücümüzü
koruyabilir miyiz? Çağ atladığımızı söyleyebilir miyiz? Söylersek
inandırıcı olabilir miyiz? Dışişlerine yöneltilen eleştiriler, saldırı-
lar da bu tür bir köstebek çabası mı acaba?
Belli düzeyini koruyan. uygar, laik bir kuruluşun böyle bir ola-
ya karıştırılmasını yorumlamak kolay değil. Gizli bir belgenm ba-
sına yansıması başka bir olay, sorumlusu cezalanır, sorun ço-
zümlenir. Sorumluluktan yoksun kişilere her kuruluşta rastlana-
bilir. Hatta Dışişleri'nde de bu tür bir olay yeniden yaşanabilir.
Ancak kripto olayının ötesi bakanlığın dışında değil mi? Tersine
bisgelişme, o gelişme de ülkenin gündemini kaydınyor ancak!
* • *
Yalnız sanat olaylarını yazıyorum, başka sorunlara değinmi-
yorum diye beni elestirenler de var. Ama bu olaylar güzel mi?
Bugün size Pikaysenler'in konserinden söz etsem hoşunuza gtt-
mez miydi? En azından çirkinlikleri unutmaz mıydınız biraz? Pi-
kaysenlerle bir Çaykovski şöleni yaşadık. Ayrıca bir üçlû konser
dinledik. Baba-kız Pikaysenler'e Doğan Çangal da çellosuyla ka-
tıldı, bir sanatçımızın eşdüzeyini kutladık. Cumhurbaşkanı Özal
ve eşi de dinledi Çaykovski konserini. Acaba ne düşündüler, o
uyumu, o coşkuyu, alkışları nasıl yommladılar? Güzel bir olayı
güzel alkışlıyor başkentliler. Çirkin olaylara da umutsuz bakıyor,
karanlığa gömülüyor.
Yazımı Leyla Şahin'in "Acı Toplayan ipekli Şahin Kuşu'ndan
bir dizeyle sona erdiriyorum:
"Karanlıkta üşür kanatlarım..."
Kimi çabalar uçma gücünü yitirmek için mi acaba?
Oysa toplumda coşkuyla alkışlanacak olayların özlemı var.
Özellikle bayram öncesinde.
CALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
Y1LMAZ ŞİPAL
w
Bu güctimüze gidiyor"
SORU: Ben, hastalık nedeniyle erken ernekli olarak Alman-
y-a'dan 1989 yılı şubat ayında temelli olarak Türkiye'ye
döniiş yaptım. O tarihten bu yana bir kamu bankasın-
dan Almanya'dan bana gönderilen maaşımı sürekü Tiirk
Lirası olarak almaktayım.
Ben de her vatandaş gibi biyşçi emeklisiy im ve aldı-
ğım paralan memlekeiim olan Türkiye'de harcıyorum.
Yalnız her nedense bize bir aynra vapılıyor ve her emek-
linin «rarlandınldıgı "Vergi İadesi" hakkı bize tanın-
mıyor. Nedenini sorduğumda "Siz maaşımzı
Almanya'dan alıyorsunuz size vergi iadesi yapamayız."
diyorlar.
Doğrusu bu giicümüze gidiyor.
Biz de emekliyiz, biz de paramuı bu ülkede har-
cıyoruz.
Bu karar ne zaman alınmış ve hangi Resmi Gazete1
de vayımlanmış. O zaman bize vergi iadesi yapmadık-
lanna göre bir büviyet verip "Bu şahıstan K.D.V.
alınmaz" diye yazılmalı.
Bu konuda geçerli olan uygulama nedir?
N.M.
YA.NIT: Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın "Vergi İadesi Genel
Tebligi" Seri No: l'de "Vergi iadesinden yararlanmayacak olanlar"
da belirlenmiştir.:
"C- Yabancı ülkelerde buiunan Sosyal Güvenlik Kurumlanndan
aylık alanlar.
"2978 sayılı kanunun uygulamasına ilişkin olarak 16/3/1984 gün
ve 18343 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7/3/1984 gün ve
84/7791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 5434, 506, 1479, 2913,
1005 ve 2022 sayılı kanunlara göre T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Si-
gortalar Kurumu veya Bağ-Kur'dan aylık alanların vergi iadesin-
den yararlanma hakkına sahip oldukları hükme bağlanmıştır.
Ayrıca 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23'üncü maddesine 3239
sayılı Kanunla eklenen 13 numaralı bent ile yabaneı ülkelerde bu-
iunan Sosyal Güvenlik Kurumlanndan emekli, malüliyet, dul ve
yetim aylığı alanların, bu aylıklannın tamamının gelir vergisinden
müstesna olduğu hükme bağlanmışür. Bu nedenle, yabancı bir ül-
kede buiunan sosyal güvenlik kurumlanndan emekli, malüliyet,
dul ve yetim aylığı alanların söz konusu gelirleri nedeniyle vergi
iadesinden yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır" denil-
mektedir.
Yabancı ülkelerdeki sosyal güvenlik kurumlanndan aylık alan-
ların, bu aylıklarından gelir vergisi kesilmemesi neden gösterile-
rek, vergi iadesi kapsamı dışında tutulmuşlardır. Gerekçe, bu ay
lıklardan gelir vergisi kesilmemesidir.
Bu gerekçe haklı olsaydı o zaman T.C. Emekli Sandığı, Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan emekli, malüliyet, dul ve ye-
tim aylığı alanların da vergi iadesi kapsamı dışında kalmaları ge-
rekirdi. Çünkü Gelir Vergisi Yasası'mn 23'üncü maddesinin 11.
bendinde de "Kanunla kurulan veya tüzel kışilıği haiz buiunan
emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, malüliyet, dul ve ye-
tim aylıklan" da yabancı ülkelerdeki sosyal güvenlik kurumların-
ca ödenen aylıklar gibi "Gelir Vergisi'nden istisna edilmiştir"
Dileriz, yurt dışındaki sosyal güvenlik kurumlanndan aylık alan-
lara yapılan bu haksızlık giderilir ya da vergi iadesi ödenmemesi
için nakli ve tutarlı bir gerekçe gösterilir.