25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahnbt Cumhunyeı Matbaacılık ve Gazeıecıhk Turk Anonım Şrkelı adına Nıdir \»dı 0 Gene! Va>ın Muduru Hasan Ccmal. Mue^sese Muduru Eraınc l^aldıgil. Ya/ı Islerı Muduru Oka> GoneiKin, 0 Haber Merkezı Muduru Yaltııı Bayrr. Savfa Duzenı Yonetmenı \li Var. 0 Temvlder ANK.ARA Ahm« Tan. IZMİR- HiknKt ÇctinJtaya. \D\\\ Ç«ın ]. Polüila Otal BmftaıttK. üı; Haterler Krjmn B«ln. Elonomr Ongur Turinuı, I; SendıU şukrajı Krlcna. kulmr Otal Lslrr. bt' :• C*nca> ^«>l»rv Haber Ara$tırcna İ9MI BcriıMi. \un Haberten NccdH Dogın. Spor Danı; ma-]i \Mtfkadr Vucdmaıı, D\c >aalar Kffttn Çalıjkıu, Arasltrma Şafcııı Alpv. Duarftme 4bdaH*li Ymacı. 0 koondına'or \hm« komlsan. 0 Malı Iştcr trol ErtıM, • Muhascbe Bukm Ytntr 9 Buı«-Pianlama Sr»x> (Km»nher<>4lu 0 Rridam V>f Tonm, 0 Ek Yavmiar Hıriy» Akvol # Idare Httv>la Gunr. 0 Isletme I M « Çdiı. 9 Bıltı i; k-n Siıl Inal 9 Persond W p Bostıncıoglıı Bauj» w >3wm Cumhunyn Matbaaolık ıt Gajnoalık TAJ Turk Ocs* Cad. 39/41 l j H3-u K : PK M^lstanbul Td 512 Oî 05 (20 hal). Tdoc 22246 Fu II) 526 60 T 9 Bumtar Ankan. Zıya Gokalp Bh lnkılap S. No 19'4. Td. 133 II 4M7, TÖOL 423« FK_ (4) 133 05 f." 9 hnar H Zı>a Bh 1352 S2/3. TH 13 12 30, Tdoc 52359 Faı (51) 19 53 60 lnomı Cacl 119 5. No I Ka I. Td 19 r 52 (4 tat), Ttk» 62155, Fax (71) 19 37 52 TAKVİM: 15 NISAN 1990 İmsak: 4.47 Guneş: 6.19 Öğle: 13.09 Ikindi: 16.51 Aksam: 19 49 Yatsı: 21.15 Ferre'nin Dior için oluşturduğu kış koleksiyonunda kırmızı vesiyah renklerhâkim Ifakıcı karasevdaya hazırlanm DtOR'dan 90-91 kışı için iki siyah elbise. Kısacık ve daracık. Bir kucak alev. O denli yakıcı o denli sakıncah. Yumuşak değil sert, kolay değil zor bir renk, kırmızı. Ona "aşk rengi" diyor Dior. Aşkın, tutkunun rengi, gücün, zaferin rengi. Öykünün bir de "siyah" yanı var. Siyah, simsiyah. Siyah da sert renk, ama kolay. Tepeden tırnağa siyah giymek kolay. "Matem"e düşmemek için de bir küçücük aksesuar, bir renk, bir ışıltı yeter. NECLÂ SEYHUN PARİS — "Kırmızı ve siyah" Stendhal'in unlu romanı değil, Ferre'nin Dior için hazırladığı yeni koleksiyonu bu. "Kırmızı ve siyah." Tüm koleksiyona damgasını vuruyor bu iki renk. Arada biraz bej-kamel, biraz da gri var ama, defileden çıkarken yalnızca kırmızı ve siyahı hatırlayacaksınız. Dior demek, önümüzdeki kış, kırmızı ve siyah demek. Defile kırmızı bir tabloyla başlıyor. Bir ateş gibi, bir yalaz gibi podyumu sarıyor kırmızı. Şapkasından çorabına, pabucuna dek kırmızı. Bu ne kırmızı sevmektir böyle?.. Tayyöründe kırrmzı, paltosunda, kabanında kırmızı, derisinde, kürkünde, yünlüsünde, ipeklisinde, tülünde kırmızı. yakıcı!.. Kışın karanhk günlerine bir kafa tutuş. Bir kucak alev. Ama o denli de yakıcı, o denli sakıncah. Yumuşak değil sert, kolay değil, zor bir renk kırmızı. Ona "aşk rengi" diyor Dior. Aşkın, tutkunun rengi; gücün zaferin rengi. Yerinde ve dozunda kullanmak gerek. Kırmızının zorluğu fazla çarpıcı olmasında. "Şıklıktan" çok kolaylıkla "ucuz"a kaymasında. Bu nedenle "doz" çok önemli kırmızıda. Onu yumuşatmak, dengelemek gerek. Şapka kırmızı, elbise kırmızı, kırmızı kürk yakalı manto, kırmızı eldivenler, kırmızı takılar, kırmızı çanta, çorap, pabuç, kırmızı. Ancak Dior'da güzel, o da ancak podyumda!.. Modelleri bir alev gibi yalayıp geçiyor podyumu. Kırmızı, kırmızı kırmızı. Bu ne gönül vermektir kırmızıya, bu ne kızıl sevdadır Ferre?.. Ama öykünün bir de "siyah" yanı var. Siyah, siyah, simsiyah!.. Siyah da sert renk, ama kolay, tepeden tırnağa siyah giymek kolay. "Ucuz"a düşmek korkusu siyahla hiç yok. "Matem"e düşmemek için de, bir küçücük aksesuar, bir renk, bir ışıltı yeter. Kırrruzıyı siyahla "yumuşatmak". siyahı kırmızı ile "açmak" gerek. Birbirine bu denli yakışan iki renk zor bulunur. Onun için "kırmızı ve siyah." Siyah bir mantonun içinde kırmızı bir elbise son derece şık örneğin. Ama şapkayı, eldivenleri çorabı ve pabucu siyah seçmek gerek. Eğer elbise siyah da manto kırmızı olursa?.. Aksesuarlar gene de siyah. Kırmızı bir ceket siyah bir etek ve siyah çorap pabuçla şık. Kıpkırmızı bir tayyörden çok daha şık. Buna karşın siyah bir ceket de kırmızı bir eteğin üstüne hiç korkusuz giyilebilir. Simsiyah bir kıyafet, kıpkırmızı bir şapka ya da kırmızı takılarla aydınlanıverir. "Kırmızı- siyah"taoyunçok!.. Ferre'de de 1990-91 kışında modellerini 50'li yıllardaki gibi küçucuk fıyonklarla süslemeyi seviyor. Bir yakayı bir fiyonkla bitiriyor. üstüne bir kamelya iliştiriyor. Ya da bir drapeyi yanda belde tutturup gene bir saten fiyonk ve kamelya ile tamamlıyor. Küçük ayrıntılar belki. Ama modayı moda yapanlar da bunlar. Vucudu bir eldiven gibi saran, daracık, kısacık elbiselere bayılıyor Ferre. Gündüz için kapalı, gece için ya derin 'V" dekoltelerle açıyor bu elbiseleri, ya ince askılarla tutturuyor. Gece için trençkot-elbiseleri koleksiyonunun özelliği. Topaz renginde yapıyor bu modelleri, yakut renginde, zümrüt renginde. Her biri bir mücevher sanki. Altın danteller kullanıyor, fay, muare ve saten etekler, mücevher pull'ler üstü ünlü Faberge yumurtaları işli fantezi gece bluzları. Binbir sey\ binbir ışıltı. Ama defileden çıkarken aklınızda kalan gene de "kırmızı ve siyah" ve kırmızı oluyer. Modacının önümüzdeki kış için altını çizdiği olay da bu!.. Onun bir alev gibi podyumu saran kırmızı modelleri gozümüzün önunden gitmiyor. Alev gibi, ateş gibi olmak. Tepeden tırnağa kırmızılar giymek iyi yüreklilik de, ne denli akıllıhk acaba?.. Yürekle aklın arası her zaman iyi değil. Hele moda dünyasında!.. Aküzüm golfü savundu: Sadece plajla yataklar dolmaz Turizm Bakanı İlhan Aküzüm, "Kamuoyu golfe karşı çıkıyorsa bunlarıiptalederiz. Kamuo>oınu karşımızaalarak bir şeyyapamayız" dedi. MANAVGAT — Turizm Bakanı tlhan Aküzüm, Ma- navgat Titreyen Gol ve Be- lek'teki golf alanlarını gezdi. Aküzüm, "Golfe karşı çık- mayı bir tiirlü anlamıyonım. Bir tek plaj turizmiyle yatak- lan doldnramayız" derken golf yerlerinin uygun olduğu- nu, yalnız alanlarda otel ya- pılmasına izin vermeyecekle- rini açıkladı. Titreyen Göl orman alanı- nın golfe ayrılması uzerine yöre halkının endışelerinın yersiz olduğunu vurgulayan Aküzüm, golf alanını göste- rerek "Zaten burada yanmış bir alan var. Golfün korido- ru da burası olacak. Hatta buraya ağaç bil« dikmek zo- runda kalacaklar. Bana gore bir lehlike yok" dedi. Önümüzdeki yıllarda da tu- rizmi çeşitlendirmek amacıy- la "yayla lurizmi" ve "av tu- rizmi"ni destekleyeceklerini bildiren Bakan Akuzum, "Sadece Anfalya yöresinde 2-3 yıl içinde 120 bin yalak kapasitesine ulaşılacak. Bun- lan doldurmamu gerek. Gol- fe açılmamızın amacı da bu- rada zalen. Bu lesislerin kış aylanndaki ölu sezonda da doluluk oranlannı arttırmak" diye konuştu. Duzlerçamı hnlgesindeki golf alanları .gilı olarak Bakan İlhan Akuzura, "Ora- lar bizim bakanlıgnnızın lah- sis alanı değil. Tarım Bakan- lığı'na bağlı. Ancak şirket bi- ze gelip otel için yalırırn bel- gesi almak istediginde duşu- niiriiz. Düşıincemiz golf aian- lannda (esis yapılmaması yo- niinde. Çiinkü diger otelleri doldurmayı amaçlıyoruz" de- di. Bakan Akuzum, "Her ko- şula karşın kamuoyu golfe karsı çıkıyorsa bunları ipla) ederiz. Kamuoyunu karşımı- za alarak bir şey yapamayız" açıklamasını yaptı. DtOR'un kış koleksiyonundan iki örnek. Panlolon takım ve rob-manto. Bahar gelîr, aşk açar, ruhlar erir Aşk mevsimi geldi çattı. İnsanların içinde sevgi duygusu kıpır kıpır. Aşk özlemi, aşk acısı, reddedilme rizikosu birbirine karışan bir yaşam yumağı gibi. Kimi kendisine hayran birini arar, kimi koruyacağı insana âşık olur. Herkes içinde bir gölge sevgili imgesi taşır. Bu, çoğunlukla ilk aşkın bir gölgesi gibidir. İlk bakışta aşk gölgeden sıyrılan imgelerdir. Dış Habcrier Servisi — Bahar ask mevsimidir. tnsanlık yüzyılla- nn deneyimi ile bahar ve aşkın arasındaki gizemli bağı bir doğa yasası gibi kabul etmiştir. Her yıl bahar ve aşk üzerine sayfalarca yazı yazılır. Sayısız fotoğraf ya- yımlanır. Biz de bu pazar okuyu- culanmıza Stern dergısinin son sa- yısında yer aJan bir yazıyı sunu- yoruz. Amerikalı psikanalist Et- bel S.Person sizlere minik bir aşk ansiklopedisi veriyor: A^k *zl«Mİ: Eğer âşık degil- sek, genellikle âşık olmak ısteriz. Vaşamıraız işimizle dolu olsa ve bundan gurur duysak bile yine de bir yalnjzhk ve tecrit edilmişlik duygusu sezilir. Evrende tek başı- na bir vaılık olarak gezinmenin acısı çekilir, yakın olma ve bir in- sanın yasamında önemli rol oyna- ma arzusu duyulur. A^kıa vakti: Aşk ne zaman isterse o zaman gelir. Emirlere uy- maz ve yüdırım gibi çarpar. Yine de belli yaşam durumları "aşkj kışkırücı" sayılabilir. Aynbklar ve kayıplardan sonra daha kolay âşık olunur. örneğin mezuniyetten sonra, askerlikten önce ya da bir tedaviden sonra daha cabuk âşık olunur. Eşini kaybedenlerin çabu- cak bir eş bulması da vefasızlık değil, acı ve yasın bir sonucudur. Evden ayrılmak da aşka açık yol- lara uzanır. Vicdan ve ahlakın katı kuralları gevşer ve kişiliğin o gü- ne kadar bilinmeyen yanlan orta- ya çıkar. Tatil aşkları, gemi mace- raları ve iş seyahatleri kaçamak- ları işte böyledir. Baştan smırlı iliş- kiler, kendini kapıp koyverme gü- dusünü engeller. en büyük tutkulanndan bindir. Aşk bir imge eylemi olduğu için onu hiçbir zaman tam kavrayama- yız. Eflatun aşkı, insanın bütün- leşmek için kayıp yarısım arama- sı olarak tanımlamıştı. Aşk. k*rkaw: Korkmak şa- şırtıcı değildir. Çünkü aşk rizdko- ya gjrmektir. Âşık olan açılmak, kendini ortaya koymak ve redde- dilmeyi göze almak durumunda- dır. Korkak olan, aşkını ancak karşısındaki "Seni s«viyonını" de- dikten sonra acığa vurabilir. Âşık- lar hep yeterince sevmemek ya da sevümemekten korkarlar. Papat- ya faiını kün bilmez ki: Seviyor, sevmiyor... Bir âşık, karşısındaki- ne "Ne düşüniiyorsun" diye sor- duğu zaman beklediği yanıt bel- lidir: Her zaman ve sonsuza ka- dar seni... le ilgilenmek yerine, zaman zaman kendilerini tamamen âşık olduk- ları kişiye kaptırırlar. Sevdiğine bağlanır ve kendisinden kurtulur. Böylece aşk, yaşamma bir amaç ve anlam kazandmr. nedir? Aşk, nıhumuzun Iklll 4lm: Âşıklar kendileriy- Karşılıltsız aşk *İBiax: Eğer karşısındaki kişi de benzer duygulan taşıdığına dair bir umut verirse aşk kök salmaya başlar. Âşık, sevdiğine farklı gözlerie bakmaya başlar. Onun güzelliği- ni, ruhunu ve karakterini kusur- suz bulmaya başlar. ÇUgucaşuia sevtaç, «•!• Mine «cı: Âşık olma sürecı kriz benzeri durumlarla yaşanır. Arzu ve yalvarma, yerini birden kaçma ve isteksizliğe bırakabilir. Karşısıu- dakinden duyulan kuşku, birden o kişiye hayranlığa dönüşebilir. Bu süreç iki tarafın da birbirini sev- meye başlaması ya da birinin umudunu yitirmesi ile sonuçlanır. Her şey aşka kafbdır: Âşıldar her şeyden önce bir ara- da olmak isterler. Eğer bu sağla- namazsa, sevdiğini düşünürken diğer her şeyi unuturlar ya da tut- kulu bir sekilde arkadaşlanyla aşklan üstüne konuşurlar. Hiç kimsenin aşklannı anlayamayaca- ğından emin olsalar da (tarihi bir- kaç günlu aşk efsanesi dışında) yi- ne de bu konuyu konuşmadan ya- pamazlar. Sun Ra, OmniverseArkestra'yla CemalReşitRey Konser Salonu'nda Gaipten Sutı Ra'yla gelen caz sesleri SADETTİN DAVRAN Dünya kuçük... Sun Ra (1915, Hiçbir Yerin Or- tası, Uzay), Istanbul'da. Bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu- nda iki konser verecek. Sun Ra her ne kadar büyük bir açıklıkla ifade ettiği gibi uzayın "meldk" uçmaz, "Soyuz" gecmez bir köşesinden gelmiş de olsa, caz dünyasında şanına yakışır bir yer edinmiştir. Sun Ra bu yerini elbette kı ne sonradan edindiği Anglo - Ejip- tolojik adına ne bir caz piyanis- tinden çok 16. yuzyılda Basra Körfezi'nde inci, baharat, atlas ta- şıyan bir ticaret gemisinin takıp takıştırrnayı seven kaptanına ya- kışacak kılıklanna ne sahnedeki zaman zaman groteske kaçan gös- terilerine ne de büyük bir ustalıkla kullandığı kozmik terminolojiye borçludur. Sun Ra (evet, ikinci adı bulma- caJa/daki Ra), eğer geldiğini iddia ettiği yerlerdeki ortalama yaşam süresinin de gecinden olsun, gü- nün birinde "öbıir" tarafa gider- se genye, ne türlu malzemeden ya- pılmış gerçekten şık serpuşları ne gokdelen damlarında verdiği te- bessum yaratan demeçleri ne de Zambiya Devlet Halk Dansları gösterilerini anımsatan sahne shovvları kalacak. Bir tek şey kalacak geriye; yuz- den fazla albumde ve çok daha fazla uzunluktaki çoğaltılmamı; kayıtlarda yaşayacak olan müziğı. ABD'nin guneyınde, Alabama- nın Birmingham'ında doğan, Her- man Lee adıyla vaftiz, Sonny Blo- unt adıyla profesyonel olan Sun BEYOGLL'NDA.N SUN RA GEÇTİ — Lnliı müzisyen Sun Ra ve gösleri sundu. Topluluk, Galalasaray "dan bindikleri bir kamyonun Omniverse Arkestra topluluğu diin akşam İstiklal Caddesi'nJe bir iızerinde çeşitli caz parçalannı seslendirdi. (Muharrera Aydın) ka, 1930'la/ın sonuna doğru Chi- cago'ya yerleşti. 1940'larda Fletc- her Henderson'la Coleman Haw- kins'lLe, Sloff Smitfa'le çalıştı. 1948'de ilk plağını yaptı. 1950'lerin başlarında başka galak- silerden ve Yukan Nil Vadisi'nden ilk titreşimler kendisine ulaşmaya başladı. Sun Ra adını kendisine, Arkestra adını da topluluğuna uy- gun buldu. Sun Ra, gunumuzde kanıksan- mıs birçok yenilige ilk vol veren müzisyen olarak da tanınır. Elek- tronik tuşlulan cazda ilk kez kul- lanan, ilk kez topluluğunda çift basa yer veren, saksofoncularını cazda o güne dek kullanıldığı pek görulmemiş, bugün de Marcus Miller bir yana bırakıhrsa hâlâ pek başvurulmayan obua, bas klarnet, fagot gibi nefeslileri de çalabilenler içinden seçen Sun Ra, yetmiyormuş gibi bu adamlardan bir de vurmalı çalgılarda marifet göstermelerini istiyordu. Sun Ra ile birlikte çalıştığı mü- zısyenler arasındaki ilişkilerin de pek alışılmış cinsten olmadığı an- latılır. Aşırıya varan bir disiplin, neredeyse ortaçağ çilehanelerinı anımsatan, ama herkesin çok mutlu olduğu bir günlük yaşam. Örneğin adları artık Sun Ra ile öz- deşleşmiş ünlü saksofoncuları Marshall Allen ve John Gilmore 25 yılı ajkın bir süredir onunla birlikte. 1970'lerde bir ara Herbie Hancock'la birlikte çalan 1. Bil- sak Caz Şenliği'ne de katılan tromboncu Jilan Priester da eski Sun Ra'cılar arası nda. Istanbul'a gelen 15 kişilik top- luluğunda dansçılar eksık değil. Sun Ra, Duke Ellington'dan, Charlie Mingus'a, Thelonious Monk'Lan, Tadd Dameron'a, Stra- vinsky'den, Pendereceky'ye uza- nan kendine özgü kozmosunu kendine özgü yöntemlerie yöneti- yor. Kırk yıldır ne "aynlıyor" ne de "birlesiyor." ille de •? Her insan za- manla içinde bir 'gölgesevgili' oluşturur. Kimilerine göre bu sev- gili kendilerine hayran olan kişi- dir, kimileri de yardıma ihtiyacı olanlara âşık olurlar. Ya da o kişi bizim sahip olmak isteyip de ola- madığımız bir şeye sahiptir. Bu gölge sevgili imajı genellikle bilin- caltında yatan bir ilk aşkın gölgesi gibidir. fik bakışta aşk: Bu durum- da her iki taraf da içinde yaşattı- ğı gölge sevgiliyi bulmuş gibi olur. Eğer karşısındaki kişi gölge-sevgili şablonuna uymazsa aşk tehlikeye girer. Ancak sevilen kişi zamania maruz kaldığı sevginin aslında kendisiyle fazla ilgısi olmadığını anlayabilir. Erbae: Âşıklar ortak bir kim- liğin ötesinde, gerçekten birbirle- ri içinde erime duygusunu yaşaya- bilirler. Konuşma dokunmaya, dokunma sevişmeye ve sevişme ruhsal bir erimeye dönüşebilir. Seks yalnız zevk vermekle kalmaz, insanın kendi sınırlannı aşmasınj da sağlayabılir. tlk kavga: Genç âşıkların başına gelebilecek en güzel şeydir. Aşkian kızgınlık ve öfkeyi asacak kadar güçlü olduğunu ispatlamış- tır. Artık şunu anlamışlardır: Aş- kın gelişmesi için birlikteliklerini güçlendiren uzlaşmaJara varmak zorundadırlar. Artık çift yani "biz", en uste ve büyük harflerle yazılacaktır. Aşk deferlMir: Aşk değişi- min motorudur. Aşk insana, ken- di psıkolojik engellerini asacak ce- saret ve atılımı verir. Iç ve dış ta- bulan yıkmaya, alışkanlıklann ve kendini koruma içgudusünün zo- runluluklarından insanı sıyınr. Aşka kapılan "büyük, ciddi ve mantıldı olma" şablonlarından kurtulur. Aşk bize yaşamın belli bölümlerini başlatma, yeni proje- lere girişme, yeni sorumiuluklar alraa enerjisi kazandınr. Aşk, ya- şamın boşluktaki ilmiklerini yenj-' den elimize aJmamızı sağlayan sa- şırtıa bir olanaktır. Aşkın acısı, ri- zikoya girmeyip kendini saklaya- rak sonunda hiç sevmeyen, sevil- meyen bir insan haline gelmenin acısı kadar acı değildir. Üstelik her şeye rağmen aşk acısı yaşam dolu bir acıdır. Yasanan ve yıtirilen aşk- lar bile insan yaşamının en büyük kazancıdır. Kiışadası'nda satranç • KUŞADASI (Cumhuriyet) — Türkiye*de ilk kez gerçekleştirilen uluslararası açık satranç turnuvası Kuşadası'nda başladı. Uluslararası 'AJtın Piyade" açık satranç turnuvasına bayanlar ve gençler dünya şampiyonu ile sayıları 24'e varan büyük ustaiar, 20 uluslararası usta, 9 FİDE ustası ve birçok yerli ve yabancı amatör satrancçı katılıyor. Toplam 100 bin mark ödül dağıtılacak olan turnuvada, birinciye 17.500 mark verilecek. Tur Isviçre sistemiyle ve iki buçuk saatte 50 hamle üzerinde oynanan turnuva, 23 Nisan günü sona erecek. TUrnuvanın organizatörlüğünü ve baş hakemliğini Sertaç Daikırar yapıyor. Izmir Fuarı Çiğli'ye taşınsın • İZMtR (Cumfauriyet Ege Biirosu) — Kültürpark Alanı'nın yeniden düzenlenmesi için açılan proje yanşması tartışmalara yol açarken meslek odalan mayıs ayı içinde bir insan zinciri oluşturma kararı aldı. Mimarlar Odası Izmir Şube Sekreteri Hasan Küçükkara yarışmamn iptali için mahkemeye de başvurduklanm belirtti. Mimarlar Odası Izmir Şubesi buna karşı çıkarak kentin en büyuk yeşil alanı olan Kültürpark'ın yeşil alan olarak korunmasını, uluslararası fuarın da 1973 yılında kabul edilen nazım alanda belirtildiği gibi Çiğli'ye taşınmasını istedi. Nevşehir telefonları • ANKARA (AA) — Nevşehir'de telefon numaralan bugünden itibaren beş rakamlı olacak. FTT Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Nevşehir'in "4851" olan telefon kod numarası, gece yarısından sonra "485" olarak değişecek. Nevşehir'deki telefon numaralarının başına da (I) rakamı ilave edilecek. 'Kültür Danış' biirosu • ANKARA (ANKA) — Kühür Bakaniığı vatandaşların kültür hizmetleri ile ügili sorunlarına yardımcı olmak için "Kültür Danış" adında bir başvuru bürosu açtı. Kültür Bakanbğı'ndan yapılan açıklamaya göre Mithatpaşa Caddesi Ataç sokakta hizmet verecek "Kültür Danış" bürosu ile vatandaşların kültür hizmetleri ile ilgili her türlü bilgi talebi, şikâyet ve isteklerinin yanıtlanması amaçlanıyor. Sağlık ve Toplum • Sağltk Servisi — 2 ayda bir yayımlanan Sağlık ve Toplum dergisinin 2. sayısı pktı. Ana makelesinde SAĞ-KUR'un işlendiği dergide master plan konusunda Turk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek'le yapılan söyleşinin yanı sıra Ata Soyer'in yargılanan 'Beyaz Eylem ve Hastaya Yeterli Süre Ayırma' adlı yazısı, tam süre yasası olayı, gunümüz Türkiyesi'nde pratisyen hekim sorunları ile, işkencenin tıbbi yöntemleri işleniyoı. Sov>et \azarlar Birliği Başkanı • Istanbul Haber Servisi — Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı Viladimir Vasiliovic Karpov, İstanbul Barosu Başkanı Avukat Turgut Kazan'ı dün ziyaret etti. Yazar Demirtaş Ceyhun eşliğinde Istanbul'u gezen Karpov, dün saat 17.30 sıralannda İstanbul Barosu'na geldi. Baro'nun çalışmalan hakkında bilgi veren Kazan, daha sonra kendisine 18 şubattan bu yana Baku'de tutuklu bulunan Milliyet gazetesi muhabirleri Mucahit Büber ile Rafet Ballı ve Günaydın gazetesi muhabiri lrfan Sapmaz'dan bahsederek bu konuda yardımcı olmasını istedi. Kazan, uç gazetecinin vızesız SSCB'ye girmeleriyle yasalara aykırı davrandıklarını, ancak, bunu "gazetecilik aşkıyla" yaptıklarını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle