Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÇUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 15 NİSAN 1990
AûruCdan
Grek usulü
taksi-dolmuşAtina'da herhangi bir taksiye binip bir yerlere gitmek
isterseniz sabırlı olmahsınız, çünkü şoförler,
"ötekileri" almadan gitmezler.
ZAFER ARAPKİRLİ
ATİNA — Komşunun tavuğu
komşuya kaz görünür derler.
Herkesin gözünün ucuyla birbi-
rini "kestiği" bir dtlnyada insan-
lann ve ulusların birbirlerindeki
biraz daha iyi şeyleri sürekli ola-
rak gözlemesi ve imrenmesi do-
ğaldır. Batı komşumuz Yunanis-
tan'da ise bizleri, hele Istanbul-
lulan hiç de iınrendirmeyecek,
tam tersine balimize şükrettire-
cek şey ler de var.
tstanbul'da havaalanında
uçaktan indirüz, taksilere yönel-
diniz, gideceğiniz semti söyledi-
niz, en çok bir burun kıvırma ile
karşılaşırsınız. Fazla fazla, birin-
den umut kesseniz bik onlar kuy-
ruktadır.
Atina'da uçaktan yorgun ar-
g)n inin ve havaalanından eliniz-
de bavullarla çıkın, hemen ileri-
de sarı renkli taksilerin kuynık-
lannı ama yarubaşmda da yolcu-
ların kuyruklanru göreceksiniz.
Kuynıklardan birine girdiniz.
"BWn«" düyonız, çünkü iki tak-
si, iki de yolcu kuyruğu bulunu-
yor. Kuyruklardan biri kentin
belli bir kesimine kadar gitmeye
yetkili taksilere ve onlara binme-
ye çalışan talihsiz yolculara ait.
Hava kirliliğine karşı alınan ön-
lemlerin bir parçası olarak tak-
silerin de tek veya çift plaka ta-
şımalanna göre gırebileceklerı
semtler kısıtlanmış durumda.
Diyelim ki epey beklemeden
sonra bir taksiye yanaştıruz, ya-
ni sıra size geldi ve kapıyı açtı-
nız ve bavulunuzu ytikleyip bin-
diniz. Gideceğiniz yeTİ de söyle-
diniz. Arabanın hareket etmesi-
ni bekliyorsunuz.
Nafüe...
— Gitmiyor mnyuz kardeşim.
— Bi dakka beyabicim. Öyle
art diye gitmek yok.. Ötekiler ne
obcak? (Yunancada muadili bir-
seyler diyordu herhalde)
— Anlamadım ne demek
"ötekiler?"
Demeye kalmadan iki ttç kişi
daha arabaya doluverir.
— Yahn bi dakka... Ben...
Taksi... Yani tuttum bunu...
Siz?
Sonunda anlayıveriyorsunuz
Atinalı taksi şoförlerinin ne ka-
dar "iyüiksever" ve kamu hiz-
metiyle yanıp tutuşan insanlar ol-
duklarını. Meğer bizirn şoför
bey, ayrıı istikamete giden cüm-
le âlemi toplarmış. Yolda "eke
eke" de gidermiş. Bozuluyor,
ama bir şey de diyemiyorsunuz.
Her şey, herkesin, dahası polis-
lerin gözü önünde oluyor çünkü.
Yola koyuldunuz. Kasetçalar-
dan yayüan nağmderi dinleyerek
gidersiniz. Artık nağmelerle ilgili
yorum size kalmış. Biraz merak-
lıysaruz, "Aman ne güzei, Grek
miiziginin ilginç örneklerini da-
ha taksilerden başlayarak büe
dinleüyoriar" diye tepki göster-
mekte, ya da "Off, burada da
buldu bizi bu dolmuş müzigı" di-
ye yakmmakta serbestsıniz.
Normalden biraz daha fazla
yol katedıp gideceğiniz yere var-
dığınızda sızi bir sürpriz bekler.
Sizin o insanlık abidesi taksi şo-
förü, taksimetresinden yazan pa-
rayı hem de tamamını sizden alı-
verir. Diğerlerinden de... Yani
bir taksimetre ile birkaç kuş (ör-
dek) vuruvermiştir. Surat mı as-
tınız? Merat etrneyin Yunanis-
tan'da da "Yersen abi. Burada
işler böyle. Biz de nafakamuı
bövle buluvoruz. Maksat vatan-
daşa hizmet" gibi deyimler var.
(En azından yüz ifadesinden bi-
ze öyle geldi.)
Ama kalabalık bir caddede,
taksi bekleyen yüzlerce kişi ara-
sında bir de aceleniz varsa, yol-
da içinde üç kişi ile dunıp "ne-
reye abi?" diye soran bir başka-
sı için de bildiğiniz tüm hayır du-
alannı okuyor ve bu koşulların
doğurduğu garip "taksi-dolmuş
scntezini" kabullenivenyorsu-
New York'tan
Doğu Bloku demokrasi kuyruğundaDoğu Avrupa ülkelerinden heyetler şu sıra Amerikan
Kongresi'nde demokrasi, kamuoyu ilişkileri ve üetişim
konusunda kurs görüyorlar. Macar planlamacılar,
piyasa ekonomisinin inceliklerini, Sovyet gazeteciler
reklamların'mantığını öğrenme peşinde. ABD basını ise
Kongre ve milletvekillerine gösterilen bu ilgiden şaşkın.
yor. Dogu Avrapa'daki demokra-
tik geiişmeler öncesinde Doğu
Bloku'ndan belki yılda bir kez bir
avuç insan gelir. Bunlar da ancak
senatör ve miUervekilJeri ile bir çay
icerlerdi o kadar. Şimdi bu ziya-
retler bir insan seline dönuşmuş
durumda. Vieni secilen parlamen-
tolann ve yeni yönetimlerin üye-
leri akınlar halinde Kongre'ye ge-
lerek demokraük isieyiş konasnn-
da gunluk lisansüstü seminerlere
katılıyorlar."
Boris Bogatin şu an Sovyet Yö-
neticiler Meclisi üyesi sağlık işle-
ri all komitesinın başkanı. Gaze-
te bir de Amerikalı milletvekilinin
Bogaun'e basına nasıl poz fırsatı
yaratılır konusunda ders verirken
resmini çekmiş ve haberin yarun-
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — Doğu Avrupa^
daki komünist sistemlerin çökü-
şünden sonra ABD'nin başkentin-
de ne gibi geiişmeler olduğunu
merak edenler için geçenlerde The
NVashington Post gazetesinde il-
ginç bir haber yayunlandı.
Gazetenin birinci sayfasından
verilen haber şöyle başhyordu:
"Kongre'dt olağan günlerdcn
biri. Boris Nikolaevicb Rogatin,
Kongre komilelerinin nasıl calış-
ugı konusundaki kurallan ogreni-
yor Grazyna Brudzinsrs Wlodarz
bügisayar egiü'mi kursunda. And-
ras Faage haber bultenleri, haber
toplanülan >e basına poz verme
firsatlan konusundaki kursu izli-
CAMİ GİBİ — tlk bakışta cami, yakından bakınca fabrika.
Londra'dan
Anlaşamayan iki kraliçe
EDİP EMİL ÖYMEN
LONDRA — Mısır'm eski kralı
Faruk, devnlmeden önce ne de-
miş? "Geiecek yuzyıla kadar yer-
yüziınde sadece 5 kral kalacak.
Dordu iskambil kâgıdında, biri
tngiltere'de."
Kral yerine, 38 yıldır lngiltere-
de kraliçe var tahtta. Ama 11 yıl-
dır da "sonradan gönne" yapay
bir başka kraliçe de onunla boy
ölçüşme yanşında.
Başbakan Margaret Thatcher,
kraliçeden çok kraliçe edalarda.
tnadına hem de. Ama esas krali-
çe, soylu. Aldırmıyor. Bir keresin-
de başbakan, saraya telefon etmiş.
"Bo haftaki olagan göraşmeraiz-
de acaba haşmetmeab ne giyecek-
ler? Aynı rengi giymesek." diye.
Buz gibi cevap: "Haşmetmeab, et-
rafındaki diger kadınlann ne giy-
diiini görmezler."
Ingiltere Kraliçesi Elizabeth II,
sarayda otursa da halkın nabzını
tutar. Ayakları yere basar. Goste-
rişsiz, mütevan. Başbakan "Bayan
•p1
ise aJabildığıne kıbirli, azamet-
li ve yatılı kız okulu rnüdiresi gi-
bi. Bir keresinde sarayın bahcesin-
deki geleneksel bir çay partisine
kraliçe ile Bayan T, yan yana gi-
recek olmuşlar. Bahçeden bir al-
kış. Bayan T, hemen kendine alı-
nıp el sallamış. Kraliçe tek kelime
etmeden. maiyetı ile arkasını dö-
nüp içeri girivermiş yeniden. Şim-
di Bayan T, kraliçeyi bahçede di-
ğer davetliler aıasında sırasını
bekleyerek karşılıyor.
tki bayan arasındaki zıtlaşma,
Bayan T'nin göreve gelmesiyle
başladı. tkisı de doğru bildiğinden
şaşmayan, aynı yaşlarda, ama
farklı tarihleri olan kadınlar. Biri
sembolik de\iet başkanı, biri ka-
binedeki erkek bakanlan yemesiy-
le meşhur 'demir leydi'.
Ikisi de güçlü kadınlan sevmez.
Ikisinin de yüksek duzeyde kadın
danışmanı, bakanı yok. Ama iki-
si de dünyaya farklı siyasal pen-
cerelerden bakar. Kraliçe, 38 yıl-
da başbakanlarından konsensus
denen sanatı görmüş. Yani uzlaş-
mayı, esneyip bükülmeyi, anla$rna
zemini yaratmayı.
Sonra Bayan T, bir geliyor ki
dediğim dedikh'ği ile. Muhafaza-
kâr Parti'yi dolduran yüksek sınıf-
lılar gibi değil. Bir bakkalın kızı.
Taşra kentinde bakkal dükkârunın
üst katında yetişmiş. Konsensusu
öğrenmemiş. Tek-el ve demir ley-
diliği boşuna değil. Hemen krali-
çe ile haftalık görüşmelerinde ha-
vada tüyler uçuşmaya başlamış.
Ikisi de birbirinden hazetmiyor.
Konsensus yerine çatışma, uzlaş-
ma yerine çatışma.
Kraliçe, Bayan T'nin gitmesini
bekliyor şimdi. Bir yıl ya var ya
yok...
Sayın Doktor ve Eczacılara,
düşük sodyumlu t u z
100 g' hk ambalajında depolara bol miktarda
dağıtılıp hİ2metinize sunulmuştur.
CIBA-GEIGY İlaç ve Kimya ürünleri Sanayi ve Ticaret A Ş Satış Tel 173 04 66
da yayımlanmış.
Amerikalı Kongre üyeleri halle-
rinden memnun görünüyorlar. Iş-
lerini güçlerini bırakıp birtakım
yabancüara bedavi eğiüm kurslan
sağlamak gibi yüce bir görevi üst-
lenmenin rahathğı içindeler, ama
ara sıra hiç beklemedikleri yerler-
den gelen ziyaretçiler sürpriz ya-
ratıyor. Bulgarlar mesela... Ya da
Amerika'nın ünlü serbest pazar
sistemini öğrenmek isteyen üst dü-
zeyde bir Macar planlamacısı. Te-
levizyon yayıru ve reklam mantı-
ğını öğrenmek isteyen Sovyet ga-
zetecileri...
Bogatin'in poz verme ve basın
toplantısı duzenleme dersleri aldı-
ğı, sağlık alt komitesinin duyuru-
larına katıldığı 1 nisanda meclis-
te daha pek çok Doğu Avrupalı zi-
yaretçi var. Örneğin Polonyalı in-
san hakları eylemcisi, Dayanışma
örgütleyicisi Wlodarz Wlodarz şu
an Polonya sonışturma bürosun-
da görevli. Bir demokrat milletve-
kilinin ofisinde bilgisayar kursu
görüyor. Wlodarz'ın j«nı sıra mil-
letvekıllerinin ofislerine dağılmış
bir düzine Polonyalı meclis görev-
lisi var. Bunlar Kongre ofıslerinin
nasıl işlediğıni görmek üzere uç
ayhk bir kurs için Washington'da
bulunuyorlar.
Macaristan Parlamentosu'nun
basın operasyonlan bölümünün
başkanı olan Farago, aynı gun ba-
sın galerisini geziyor. Basın top-
lantılannın nasıl düzenlendiği, ba-
sın bildirilerinin nasıl hazıriandı-
ğı ve politikacıların basına nasıl
tanıtıldığı konusunda bilgi atıyor.
Doğu Avrupalılann Amerikan
Kongresi'ne gösterdigi ilgi, özellik-
le Amerikan basın mensuplannı
hayli şaşırtıyor. Çünku ABD'de
milletvekili pek çok başka ulkede
olduğu gibi kamuoyu yoklamala-
rında en az önemsenen kişiler sı-
ralamasında listenin sonunda yer
alıyor, ancak yabancılar için bu
milletveküleri ABD'nin 200 yıllık
demokrasi deneyiminin işleticile-
ri olarak nitdendiriliyor. Hepsi iki
yüz yıllık demokrasiden dersini al-
maya niyetli. Komitelerin çıkar
gruplan ve lobilerle başlayan ya-
sa oluştutma süreçlerinin incelen-
mesi milletvekillerinin seçmenle-
rinin aynı zamanda finans kay-
naklannın nasıl oluştuğunun an-
laşılması Doğu Avrupalılann en
çok ilgilendikleri demokrasi ders-
leri arasında.
Ara sıra beklenmedik olaylar da
yaşanıyor. Ömeğın Amerikan mil-
letvekilleri 200 yıllık demokrasi
deneyimlerine rağmen bazı soru-
ları cevaplamakta zorluk çekiyor-
lar. Bu sorulardan biri, "Bir yo-
neticinin size yalan söyleyip söy-
lemediğini nereden biliyorsunuz?"
şeklinde.
Doğu Avrupalı ve Sovyet ziya-
retçileri en fazla şaşırtan olaylar-
dan biri de ABD'de Sovyet lideri
Gorbaçov'un çok popüler olma-
sı. Kongre*yi ziyaret eden Sovyet
öğrencileri kendi liderleri dahil ol-
nvak uzere herkese karşı son de-
rece eleştırel olabilen Amerikan
basını ve toplumunun Gorbaçov
konusundaki tutumuna çok şasır-
dıklannı dile getinyorlar. "SoVyet-
ler'de en çok eleştirilen bu adam
ABD'de nerdeyse hiçbİT şekilde
ekştirikmeyen bir lider durumun-
da. Btınun scbebi nedir?" gibi so-
rular soruyorlar.
Bu ziyaretçilerin bir kısmı res-
mi kanallarla, bir kısmı sadece
kendi meraklan nedeniyle geliyor.
Kimileri Kongre ve Senato tarafın-
dan davet ediliyor, kimileri özel
vakıflar aracılığıyla etnik grupla-
rın davetlisi olarak bağımsız ku-
ruluslann düzenledıği gezilere ka-
tılarak ya da tümuyle kişisel bağ-
lantılarla gelıyorlar.
Doğu Avnıpa'daki son değişik-
liklerden sonra Amerikan Kong-
resi'nin durumu bu. öyle görünü-
yor ki uzunca bir süre ülkelerin-
de kuyruklara alışmış olan bu zi-
yaretçiler, bir süre Amerikan
Kongresi onunde demokrasi ders-
leri kuyruğuna girmevi pek yadır-
gamayacaklar.
Dresderfden
Minaredençıkan dumanDoğu Almanya'daki Dresden kentinde süslü püslü ve
minareli yapıyı gören turistler, bu caminin burada ne
aradığını merak ediyorlar. Ancak bu ilginç yapı cami
değil, 20. yüzyıhn başında "oryantal" çizgilerle
yapılmış, Osmanlılardan gelen tütünleri işleyen bir
sigara fabrikası.
DİLEK ZAPTÇIOCLU
DRESDEN — Uzaktan bakın-
ca insana "Allah Allah?" dedirten
bir manzara. Önce kentin diğer bi-
nalannın arasından sıynlan yük-
sek bir kubbe görüyorsunuz. So-
lunda birer şerefeli iki küçük mi-
nare. Sağda ise üç şerefeli, altı kö-
şeli uzun bir minare, ama tepesi
yok. "Cami^ye yaklaşınca kubbe-
nin yedi katlı bir bina üzerine in-
şa edildiğini fark ediyorsunuz.
Oldukça garip bir manzara.
Ama asıl garabet binanın ken-
disinde değil inşa edildiği yerde.
nırlan içinde inşa edilecek fabri-
kalann dıs gönintusu kenfle uyum
içinde olmalıdır, çirkinligiyle göz
zevkini bozmamalıdır."
Alman tütün fabrikatörü, bu-
nun uzerine Osmanlı tmparator-
luğu'ndan ithal ettiği tütünleri iş-
leyen fabrikasını "cami" biçimin-
de, "oryantal" bir üslupla inşa et-
tirmeyi akıl eder. Adını ise satın
aldığı tütünlere uygun olarak "\fe-
nice Tütün Fabrikası" koyar. Sol-
daki iki küçük minare sadece süs
olsun diye, büyük "minare" ise
fabrikasının bacası niyetine yap-
tınlır. Böylece yeni yasaya uydu-
rulan bina hemen işletme ruhsatı
alır ve üretime başlar...
II. Dünya Savaşı'nda yıkılma-
yan sağlam fabrika, Demokratik
Almanya'nın kuruluşundan son-
ra bütün üretim araçlan gibi dev-
letleştirilmiş. Şimdi burada "Ye-
nice tütönkri" değil Sovyetler
Birliği'nden, özellikle Kınm'dan
ithal edilen tütünler işleniyor ve
depolanıyor. Yolu eskaza Doğu
Alînanya'ya düşen turistler ise bir-
den bu "cami"yle karşılaşınca her-
halde bizim gibi irkiliyorlar. Ata-
lanrruz her ne kadar Viyana ka-
pılarına dayandıysa da Doğu Al-
manya'nın göbeğindeki Dresden'i
kuşatıp camilerle donatmamışlar-
dı...
Zürih'ten
Kefende karbon iziÇünkü burası tslamiyetle uzaktan Paskalya'da İsa'nın kefeni yine gündeme geldi. îsa'ya
yakmdan bir ilgisi olmayan bir ait olduğu öne sürülen kefen uzun uzun ve en son
bilimsel yöntemle incelendi. Sonuç birçoklan için hayal
kırıcıydı. Kefen ortaçağdan kalmaydı ve İsa ile hiçbir
ilgisi yoktu. Kefende karbon atomunu inceleyen
profesör, "lnsanlığın geleceğL daha önemli, benim
korkum hava kirliliği" dedi.
Doğu Avrupa ülkesi: Demokratik
Almanya.
Demokratik Almanya'nın Dres-
den kentindeki bu bina, tahmin
edileceğı gibi ibadet yeri olarak
düşünulmemiş. Burada yaşayan
Müslüman da yok. Paul Gruner
caddesiyle Magdeburg sokağımn
kesıştiği yerdeki bina, tütün işle-
me fabrikası ve depo olarak inşa
edilmiş. 1909 yılında, bugun adı
unutulmuş bir Alman rnüteşebbis
tarafından yaptırılan fabrikanın
eski adı "Yenidze (Yenıce) Tütün
Fabrikası" imiş.
Neden cami tipinde inşa edildi-
ği sorusunun yanıtını şimdiki fab-
rika müdüründen öğrendik. 19.
yüzyüdan 20. yuzyıla girerken Al-
manya'da hummalı bir sanayileş-
me faaliyeti sürmektedir. Hemen
her yerde uzun fabrika bacaları
yükselmekte, kentlerin eski pano-
raması değişmektedir. Dresden'de
kendilenne saraylar ve kiliseler
yaptıran Saksonya KraJları, kapi-
talizmin bu ezici gelişmesinden
duydukları rahatsızlıkla bir yasa
çıkartırlar. Yasaya göre "Kent sı-
DOĞAN ABALIOĞLU
ZÜRlH — Meryem Ana: "Ölö-
süne koku sürrnek için güti|imiz-
de gomuttaşı yoktu ve lahit boş-
tu. Çaresiziikten ağlarken birden
yanımdaydı. Onu gordıim."
tsa'nın çarraıha gerildiği cuma
gününden sonra kendisiyle karşı-
laşan 500'ün üzerinde kutsal ve
halktan kişiler anlatılarında bır-
leşiyorlar: "Önce olecegini. kısa
süre sonra yeniden yaşama döne-
cegini söylüyordu, onu gördük."
Şimdi içinde olduğumuz pas-
kalya, İsa'nın öldürülmesiıü aıı-
mak içindir. Mayısta ise dirilişi ne-
deniyle kiliseye gidilir. Her yıl ka-
yan gün bilgisiyle kutlanan bu-
günler yüzyıllardır süren söylen-
tiyi noktaladı. 436 santim boy ve
110 metre endeki Torino kefeni
(Kutsal Sindone) gerçekten İsa'nın
sanldıjı bez miydi?
7. yüzyıl içinde Urfa'da ortaya
çıktıği varsayılan ve 1578'de Fran-
sa'nın Chambery kasabasından
Torino'ya götürülen bezde; 1.80lik
sakallı, uzun saçlı bir erkek, vü-
cut yağı ve terin dokumaya sinme-
siyle (negatif resimde) açıkça belli
oluyor. Aynca kutsal kitabın yaz-
dığı gibi ellerden değil, bileklerden
ve ayaklardan çivilenme delikleri,
beş ile altıncı kaburga kemikleri
arasında da saplayıcı bir şeyin
(mızrak) izlerini taşıyor. 70*li yıl-
larda Zürih polisine bilimsel acı-
dan yardımcı olan Max Frei Sul-
zer bu bezi incelemiş, Filistin'de o
zamanlar yetişen, artık nesli ku-
ruyan bir bitkinin özüne rastlamış.
Ancak bu sav yeterii sayılmamış.
C-14 atomunun radyoaktif par-
çalanmasıyla yarım yüzyıldan bu
yana insanlığm geçmişini kesin
Dünyada ve
Türkiye'de
1NUMARAa BİLGİTAŞ A.Ş.
Türkiye Tek Distribütörü
BİLGİTAŞ YETKİLİ SATIŞ MERKEZLERİ
tSTANBUUM
• BÜKOMAK Ud
• SİSTEKUd (1)
ANKARA
İZMİR
ADANA
ANTALYA
SAMSUN
BURSA
ELAZK»
MERSİN
Bll-GnAŞ*5 (1)175l»20|10HA-n • TRANSTEKUlin 166 89 39 • ERBOMSAN \M (11143 2» 71
[1)172 27 86 • MEYDAN KIHTASIYE (UEC1DIYEKÛY) (1)172 53 79 (KARAKÛY) <1| 144 91 70
172 34 42
[1)
172 34 42
BİLGfTAŞAŞ (4)1170296
BİLGİTAŞ A Ş (51)13 23 24
BLGTTAŞAŞ (71)145843
BİLGİTAŞ LM (31) 11 63 41
BlLGrrAŞAŞ (36) 1511 68
BİLGİTAŞ A Ş (24) 20 40 45
BETSAMAKUd (811)27675
UETROPOL TIC (741) 35 242
GBHMAK Ud (4| 230 07 07 • ATOM T1C (4) 125 65 65
GflUPMAKUd (51)21 18 22 • BÜIKOM U d (51) 13 79 99
ILMAN BÜHO MAKİNALARI (71)18 22 63 • EMC UH (71) 17 47 03
CanonFotokopi Makinesi
K opi
hesmatBURO MAKINELERI TİCARET A Ş.
S Tel- (1) 151 59 20(9 hat) Faks(1) 143 78 16
saptama olanağı var, yeterki ör-
neklerle deney yapılabUsin. Ve bu
da Torino kefeninin kesilmesi an-
lamına geliyor ki doğal, kimse bu
işe yanaşmarmş. Yeni geliştirilen
radyokarbon metodunda birkaç
iplik bile yeterii olduğundan sonu-
ca gidilebıldı. 2 yıl önce gözler Va-
tikan'ın seçtiği 3 enstitünün sergi-
leyeceklerine yöneldi. 1988'de Zü-
rih Federal Universitesi profesör-
lerinden VVilly Wölfli Roma'day-
dı. Bir kardinal tarafından kendi-
sine; Oxford ve Arizona'dan gelen
diğer iki meslektaşıyla içlerinde
pul büyüklüğünde kefenden kesil-
raiş ömek bulunan kapalı birer çe-
lik kavanoz verilmişti. Söylentileri
önlemek için seçilen bu yol, her
bilim kurulusunun aynı verilerle
ayrı ayrı inceleme yapmasını
amaçlıyordu.
Bu haber bende unlu ozarumı-
zın Taranta Babu'ya Mektup'unu
(3) anımsattı. Adamcağızın / ka-
ra cübbeleri altın işleme haçlı el-
çileri / ve kısa donları ponponlu
askerleri var / o, onların / onlar
onun / eline bakıyorlar... Bu, on-
lar dediği paralı askerlerin yüzyıl-
lardır tsviçrelilerden seçildiğini bi-
liyor muydunuz?
Gelelim konumuza; kutular,
ünlü BBC'nin açılmalannı video
saptamasıyla başladı. 40 metre '
uzunlukta bir laboratuvar yolun-
da alman örnekler önce yakıldı,
çıkan CO2
asağı çekildi ve yükle-
nen karbon atomları hızlandırıla-
rak sayıldı. Salt yarım saatlik bu
uğraşının değerlendirilmesi hafta-
ları aldı ve sonuç açıklandı: Adı
geçen bez, ortaçağdan kalmaydı,
Isa'yla ilgisi yoktu. Gene de ama-
sı bitmedi...
Profesör Wölfli: "Bize verilen
is için pek sevindigimi soykye-
mem. Kutsa) bedn degerim bili-
yordum, fakal geçen yıl atmosfer-
den aldığımu 1200 karbon ato-
munda ve CCh bikşiminde yapö-
gımı/ inceiemeierde gördük ki in-
sanlıgın geçmişi degıl, geiecegi da-
ha önemli. Benim korkum hava
kiriUlgi" diyor.
Paskalya ve yeniden diriliş dini
bütünlerin dışında: Işyerlerinin,
okulların kapalı olması nedeniy-
le değeri büyük gunler. Kimi ca-
miye, kiliseye gider, kimi adaya,
modaya. Hep hafta sonu (ölüşü
cuma) ve hafta başı (dirilişi pazar-
tesı") günlerine denk düştüğünden
bir yanda ayın sesleri yükselirken
diğer yandan yollar tıkanır. Biz-
de Şeker ve Kurban bayramlann-
da olduğu gibi Allah'tan böyle
günleri zamanında bazı buyükle-
rimizin yaptığı gibi emir veya ge-
nelgeyle defterden silme olanağı
yok.
EuİTİHDE IDDİAUYIZ
OCRETMENLER
SÜRÜCÜ KURSU
ŞİŞLİ'DE
132 13 18-15213 19
TURK
KALP
VAKFI
Muayene, Teşhıs, Tedavı, Kontrol,
Laboratuar, Rontgen
175 12 44/45 -148 58 66
172 87 24
Acıbadem Basın
Sitesi'nde 3 oda 1 salon
SATILIK DAİRE
Tel: 512 05 05/401