09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16MART 1990 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 Istikrarlı Bir Bunalıma Doğru... (Baştarafı 1. Sayfada) başka çare olmadığını sürekli vurguluyor. Buna karşılık iktidar, bu konuda muhale- fete katılmıyor. Başbakan Akbulut daha ge- çen gün hem iktidar boşluğu iddialarını red- detti, hem de erken seçimi yersiz buldu. Ama anlaşılan, Sayın Akbulut'un bu açık- lamalan yeterii ağırlığı yaratmamtş olacak ki, Cumhurbaşkanı da kendısine destek verdi. Daily News'a demecinde şöyle diyor: "Eğer Türkiye'de herhangi bir iktidar boş- luğu olsaydı, bu konu önce bana gelirdi. Bir iktidar boşluğundan söz edilebilmesi için hü- kümetin parlamentodan güvenoyu almama- sı veya hükümetin azledilmesi gibi bir durum olması lazım. Böyle bir şey söz konusu de- ğil. Gazetelerın yazdıklanna veya kamuoyu araştırmalarmda halkm hükümete desteğinin azaldığt yolundaki sonuçlara bakarak, bir ik- tidar boşluğu vardır diyemezsiniz. Anayasa ve ilgili yasalar, seçimlerin beş ya da dört yıl- da bir yapılacağını öngörüyor. Kamuoyu araş- tırmalanna bakarak yeni bir seçim çağrısı yapmak söz konusu değil." Cumhurbaşkanı Özal'ın iktidarla muhale- fet arasındaki böyle bir temel sorunda yan tutmak zorunda kalması bile, kendi başma Türkiye'deki yönetim boşluğunu vurgulayan bir göstergedir. Herkesin bildiği başka göstergeler de var kuşkusuz. Bugün gerek hükümet, gerekse ANAP darmadağımktır. Her ikisinde de yönetim boşluğu apaçık gözler önündedir. iki gündür gazetemizin manşetinde yer alan haberler- de, iktidarın yaşamakta olduğü dağınıklığı bazı örneklerle sergiliyoruz. Bu kadarı bile durumun hiç de iç açıcı olmadığını göster- meye yeter. Üstelik herkesin bildiği bir sırrın altını bir daha çizmek isteriz: Bugün gerek hükümette gerekse ANAP'ta gözler her zaman Çanka- ya Köşkü'ne dönüktür. Bu durum özellikle ekonomi yönetiminde geçerlidir. Sayın Turgut Özal, bir başkanlık sistemi- ni fiilen uygulama çabası içindedir. Bu karar- lılık içinde Çankaya'ya çıkmış, bu çizgisin- den de bugüne değin sapmamıştır. Bu gerçeği, kendisi de biz de gayet iyi bil- mekteyiz. Onun içindir ki hem ANAP hükümeti, hem ANAP yönetimi pek fazla ciddiye alınmıyor. Aynt zamanda bir başbakan için gerçek- ten üzücü fıkralar üretilebiliyor. Bunun gibi Çankaya Köşkü'nde, muhale- fetin muhatap olmadığı, yan yana geldiği hal- de bir ana muhalefet liderinin elini bile sık- madığı bir cumhurbaşkanı oturabiliyor... Bu ortamın adı nedir acaba? Türkiye gibi devasa iç ve dış sorunları olan bir ülke, böy- lesi koşullarda yönetilebilir mi? Denilebilir ki: Iktidann sayesinde, gün geç- tikçe daha istikrarlı bir bunalıma sahip olma yolunda ilerliyoruz! En büyük tehlike işsizlik ÜFUK GÜLDEMİR WASHLNGTON — "Data Re- sources" adlı aıaştırma grubu, 2000 yüı için; enflasyon oranı yüz- de 30'un altında, işsizlik oranı yüzde 2O'ye'*yaklaşan, turizm ge- lirleri patlanuş, askeri harcama- lan kısılmış bir Türkiye manzarası çiziyor. Bir tür özel istihbarat kunımu gibi çalışan Data Resources, ABD'nin dev basın gruplarmdan McGravv Will için geleceğe dönük ulke senaryolan haarhyor. "2000 yılında Avrupa" adlı raporun Türkiye bölümünde, ekonominin bugün içinde bulunduğu durum ve Ueriye dönük beklentiler işle- niyor. Raporda Türkiye'de ihra- cat yörüngeli büyümenin artık li- mitine ulaştığı kaydedildikten sonra "Bugüne kadar sağlanmış gelişmeyi konsolide edebilmek için ihracat mallan kalitesinin art- tınlması ve daba dengeli bir bü- yürae stratejisine gereksinme var" deniliyor. Bunun da ancak ticare- tin daha fazla serbestleşmesi ile mümkun oiabileceği anlatıhrken "ticaretin serbestleşmesi, siyase- lid de demokratik bir perspektif- >e serbestleşmesini zorunlu kı- lacagı" anlatılıyor. Raporda, 2000 yılına doğru Türkiye için şu ekonomik senar- yo çiziliyor: Uygulanmakta olan para politikalarımn, gümrük ta- rifelerinin de rahatlatıcı etkisiyle enflasyonu giderek duşüreceği, enflasyonun böylece 1992'de yüz- de 30'un altına ineceği vurgulan- dıktan sonra, güvenli bir yatınm ortamırun da olumlu etkisiyle bü- yume hızırun tekrar yükselmeye başlayacağı ileri sürüluyor. Bu ta- rihte işsizlik oranının yuzde 20'lere yaklaşacak olmasının baş- hca endişe kaynağını oluşturduğu vurgulandıktan sonra ekonominin 1992'den itibaren yuzde 4.1 hızıy- la büyüyece|i, ihracat ve kamu yatınnüannın tekrar rüzgârı arka- lanna alacağı, "Avnıpa pazanna sızmak istendigi için de liranın Avnıpa paralan karşısındaki de- ğerinin daha buyuk bir hızla dü- şeceği" belirtiliyor. Kalkınma hıanın 90'h yıllann ikinci yarısında 5.3'e çıkabilece- ği, ihracat büyumehızının 8.3 ola- cağı, enflasyonun ise 2000'li yıl- lardan sonra yuzde 12.6'ya kadar düşebilecegı iddia edildikten sonra işsizlik oranınuı ise kadınlann ar- tan rekabeti ve hızla yükselen nü- fus nedeniyle yuzde 13'lerden aşa- ğı düşmeyebileceği ileri sürüluyor. Raporda ayrıca Yunanistan ile bir "saldırmazlık atmosferi" oluşturulması halinde her iki ül- kenin de ekonomik bakımdan hayli kritik olan önümüzdeki yıl- ları daha rahat aşabileceği kayde- diliyor. Bu bölümde Doğu-Batı ilişkilerindeki yumuşamanın Türkiye'ye savunma harcamala- nnı kısmakta yardımcı olabilece- ği iddia edildikten sonra 2000 yı- lında Türkiye'nin savunma gider- lerııün, milli gelirin yüzde 5'inin altına düşebileceği ileri sürüluyor. Işadamı istikrar istiyor Ekonomi ÖzaPdaANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Ekonomi yönetimindeki çok başlılık ve ilgili bakanlar ara- sındaki görüş farklıhklan, ekono- mideki sorunlara yönetsel sorun- ları da ekliyor. Ekonomi yönetimindeki en önemli sonınun, ekonomiden so- jrumlu dört ayn bakanın birbir- leriyle anlaşamamalarından kay- naklandığı belirtiliyor. Bu arada ekonomik işlerin koordinasyo- nundan sorumlu tek bakan olma- dığı için de bakanlar arasında zaman zaman görev ve yetki anlaşmazlıklan gözleniyor. Son dönemde bu konuda yaşanan ilginç örneklerden birini de enflas- yon ve enflasyon endeksleri ile il- gili açıklamalar oluşturdu. Dev- let Bakanı Giineş Taner, enflas- yonu "şabsi meselesi" ilan ettik- ten sonra diğer devlet bakanlann- dan Isın Çelebi'ye bağlı olan Dev- let Istatistik Enstitüsü'ne de el at- tt. Taner, DlE'nin enflasyon he- saplamalarındaki gelişraeleri Çe- lebi'den önce alabilmek için ha- rekete geçti. DtE'den her ayın dördünde kamuoyuna açıklanan enflasyon bilgileriyle ilgili gdçici rakamlan birkaç gün önce ensti- tü başkanı Guvenen'den alan Ta- ner, bu rakamı Başbakan'a bile haber vermeden öncelikle Cum- hurbaşkanı özal'a iletiyor. Ardın- dan da enflasyonla ilgili resmi açıklamayı Ijın Çelebi'den erken davranıp kendisi yapıyor. öte yandan Güneş Taner'e bağlı Ha- zine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, KlT'lerin finansman yapüan ve fiyat ayarlamalan ile ilgili yetki- lerine de Işm Çelebi'nin müdahale ettigi gözleniyor. Taner - Çelebi çekişmesi özal'ın başbakanlığı döneminden beri süriiyor. Akbu- lut hükümeti döneminde ise bu çekişmeye Maliye ve Gümrük Ba- kanı Pakdemirli ile devlet bakan- ları Hüsnü Dogao ve Mehmet Ke- çedler de katıldılar. Pakdemirli, Doğan ve Keçeciler üçlüsünün kendi aralarında uyumlu olduk- ları, fakat bu üçlünün hem Ta- ner'le hem de Çelebi ile çekişme içinde bulundukları belirtiliyor. Ekonomiden sorumlu bakanlar arasındaki çekişmenin son dö- nemde ekonomi bürokrasisini de etkilediği belirlendi. Güneş Ta- ner'in, kendısine bağlı Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan ile arasının bir süredir açık olduğu öne sürü- luyor. Taner'in, ithalat rejimi ve be- delsiz ithalat kararnameleriyle il- gili olarak Ekrem Pakdemirli ve Hüsnü Doğan başta olmak uzere hükümet içindeki diğer bakanlar- dan gelen engeUemelerden Namık Kemal Kıbç'ı sorumlu tuttuğu öne sürüluyor. Müsteşan ile arası bozulan Gü- neş Taner önce Namık Kemal Kı- Uç'ı görevden âlıp yerine kendısi- ne daha yakın gördüğü bir ismi getirmeye çalıştı. Taner'in, Pak- demirli ve Doğan'ın Cumhurbaş- kanı özal nezdindeki gırişimlen sonucu Kılıç'ı görevden almayı başaramadığı öne sürüluyor. Ta- ner, son günlerde çalışmalannı çoğunlukla Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndaki makamında sürdürüyor. Bu arada ekonomiyle ilgili önemli kararlaı zaten genellikle Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın buyrukları doğrultusunda oluştu- ruluyor. Özal, ayda bir kez eko- nomiden sorumlu bakan ve bü- rokratları Çankaya Köşkü'nde toplayarak brifmg alıyor. Ayrıca gündeme önemli bir ekonomik konu geldiğinde de Köşk'te dar kapsamlı ekonomik toplantılar yapılıyor. Bu tür toplantılarda da karmaşık sorunların yanı sıra en basit konular da gündeme getiri- lebilıyor. Geçen hafta sonunda Özal'ın başkanlığında yapüan bir toplantıda da aralarında Asil Na- dir'in de bulunduğu yabancı ser- mayeli bir konsorsiyumun Türki- ye'de yapmayı planladıklan yük- sek kapasiteli bir otomotiv yatı- nmına izin verilip verilmemesi gö- rüşüldü. Bu arada ekonomiden sorum- lu bürokratlann da zaman zaman hükümete kabul ettinnekte zor- landıkları ekonomik karar ve uy- gulamalan önce Cumhurbaşkanı Özal'a götürdükleri beliniliyor. Buna örnek olarak da otoyol mu- teahhitlerine yuzde 20 oranında fiyat farkı verilmesine Uişkin ka- rarname konusunda Karayolları Genel Müdürü Atalay Coşkunog- ln'nun Başbakan'dan önce Cum- hurbaşkanı'nın konuya ilişkin onayını almayı tercih ettiği öne sürüldü. Merkez Bankasj'nın uygulama- ya koyduğu 1990 yılı para prog- ramı da önce özal tarafından in- celenip onaylandtktan sonra Çan- kaya Köşkü'nde yapılan bir top- lantıda Başbakan Yıldırım Akbu- lut ve ekonomiden sorumlu ba- kanlara açıklanmıştı. Aynca daha para programı yü- rürlüğe girmeden önce hükümet, tütün destekleme kararnamesini hazırlayıp Cumhurbaşkanı özal'- ın onayına sundu. Kararnamede tütün ahralan için Merkez Banka- sı'ndan reeskont kredisi açüması öngörülmüştü. Ancak özal, ka- ramamenin bu hükmünü çıkar- dıktan sonra onay verdi. Ardın- dan da Başbakanlık'ta bir kanşık- lık sonucu Resmi Gazete'de özal'ın imzaladığı kararname di- ye önce reeskont kredisi hükmü bulunan kararname yaytmlandı. Ekonomi Servisi — TÜStAD tarafından ortaya atılan erken se- çim isteği Anadolu'ya yayılıyor. tzmir ve Ankara'dan sonra Ada- na'dan ve Denizli'den de erken ge- nel seçimin "zonınlu haJe" geldi- ği savunuldu. lstanbul Ticaret Odası Başka- nı Yalım Erez ekonomideki çokbaşlılığa dikkat çekerek, "Ekonomik politika karariannın alınması >e uygulanmasında degi- şik bakanlıklann ve>-a birimlerin söz sahibi olması, kararların uyum içinde ve etldn bir şekilde uygulanmasını güçleştirmekte, hatta bazen irakânsız kılmakta- dır" dedi. Cumhuriyet'in sdrularını yanıt- layan lstanbul Ticaret Odası Baş- kam Yalım Erez bu konuda şun- ları söyledi: "Son zamanlarda ekonomi kor- maylan arasında çekişme veya an- laşmazlık gonınumü veren çeliş- kili karar ve uygulamalar. ekono- mik politikanın ytirütülmesinde sistemli. tutarlı ve uzun vadeli bir programın yokluğundan kaynak- İanmaktadır. Ekonomi, gunlük, alelacele ahnan kararlarla \ıirü- Ittlmek istenirse, ortayn çıkacak manzara bundan farklı olmaya- caktır. tktidarda bulunan bir siya- si parti, parli içi ve parlamento dengeleri endisesine kapılarak ba- kan sayısını gereksiz yere arttınr ve ber birine bir iş bulmak için ekonomik birimleri gelişiguzel da- gıtırsa, kararlann ve uygulamala- nn butunluğunu. uyumunu sağla- mak nıiimkün olmaz." Bursa Buromuzun haberine gö- re Sanayi ve Ticaret Odası eski başkanı Ali Osman Sönmez, er- ken seçim çağrısına katılmadı. Sönmez şu açıklamada bulundu: "Cem Boyn«r'in erken seçim ça|nsı kendi Körüşudur, biz sana- yiciyiz, beni ilgilendirmez. Ne er- ken seçim ne geç seçira. Cem Boy- ner'in bir ağabeyi olarak politika- cının işini politikacıya bırakmastnı tavsiye ederim. Ama konu işadamlannı Ugilendirirse. demeç de o konuda olursa Boyner'i des- lekleriz." Guney illeri buromuzun habe- rine göre de, TOBB Ticaret ve Sa- nayi Odalan Konseyi Başkanı AJı- met Uyar. "Bozulan ekonomi ile siyasal ortamın erken bir genel se- çimi gerekli değil, gunumuzde zo- nınlu kıldıgını" söyledi. Ahmet Uyar şöyle dedi: "Ülkenin islikrara kavuşması- nın erken seçime bağlı olduğu inancındayıra. Çünkü ekseriyete dayanmayan bir iktidar işbasında. Bu öyle bir iktidar ki Bakanı, ar- tık başbakanı tanımıyor. Hükü- met içerisindeki uyumsuzluk gide- rek büyuyor. Işadamı ürkektir. ts- tikrariı bir hükümet ve siyasi or- tam olmaz ise yaünm >«pamaz ve Ueriye dönük harekel alanını ge- nişletmez. Bu hükümetin istikrarlı bir ekonomi politikası da yok. Bu hükümet işi bırakıp gitmeli ve er- ken bir genel seçim yapılmalıdır. Adana Sanayi Odası Meclis uyesi ve sanayici Ali Milli "Erken seçim olursa istikrar gelir" dedi. Ekonominin yanlış politikalar so- nucu önemli bir durgunluk yaşa- dığını vurgulayan Ali Milli. "Hü- kümet 5 yıllığjna işbaşına geldiğini söylüyor, ama ortam bir erken ge- nel seçimi gerekli lulmıştır" diye konuştu. 9 bin üyeli 13 meslek örgütüyle oluşturulan "Denizli Meslek Ku- ruluşlan Birliği", TBMM Başka- nı Kaya Erdem ile ANAP, SHP ve DYP genel başkanlanna birer me- &aj göndererek erken genel seçime gidilmesi çağrısında bulundu. G Ö Z L E M UĞUR MUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) İran'da islam Cumhuriyeti kurulduktan sonra Şah yanlısı subay- ların bir kısmı Türkiye'ye yerieşmişti. Şah rejiminin yıkılmasında görev alıp da sonradan Humeyni ile çatışan havacı subaytann bir kısnı da yine Türkiye'ye sığınmışlardı. Humeyni'nin gizli örgütü "Savamak", bunları bulmakta güçlük çekmedi; Bmbaşı Behruz Şahverdulu 1985 yılı mayıs ayında, Al- bay Hamdi Azi2 aynı yılın aralık ayında, Albay Ahmet Hamid de 1986 yılının ekim ayında, Hasan Mansuri de 1987 yılı temmuz ayında öldürüldüler. İranlı ünlü gazeteci Amir Taheri, "Holy Terror" adlı kitabında, Hu- meynı yanlılannın 1983'te Erzurum'da Muhammed Yalfani'yı ve 1985'te Şah'ın son Başbakanı Şahpur Bahtiyar tarafından yöneti- len gizli örgüt üyesı Albay Hadi Aziz Muradi'nin Ankara'da öldü- rüldüklerini yazıyor. Türkiye, son yıllarda ajanların cirit attıkları bir ülke oldu. 24 Temmuz 1985 tarihinde de Ankara'da Ürdün Büyükelçiliği t. Kâtibi Sait J. Sait'in iran yanlısı "İslami Cihad" ve Ebu Nidal taraf- tarlarıncaöldûrüldûğü ileri sürüldü. Olayda kullanNan tabanca da ele gecti. Aralannda Suriye Büyüketçıtiği Birinci Kâtibi Beledi ve Ürdün Bü- yükelçiliği idari memuru Amarin'in de bulunduğu sanıklar, AnKara DGM'sinde yargılandılar. Yargılama sırasında Suriye ve Ürdünlü sanıkların "diplomatik bağışfklıklan" olayın üzerıne daha fazla gidilmesinı engelledi. Yar- gılama sonunda saruklar aklandılar. Bu olaydaki giz perdelerı de böylece karanlığa gömulmüş oldu. Humeyni rejimi kurulduğu günden bu yana "Hizbullah" örgütü ve "Savama*" hemen hemen dünyanın her köşesinde eylemler ser- giliyor. Geçen yılın mayıs ayında merkezi Suudi Arabistan'da bulunan, "fiabrfa" adıyla bilinen "Dûnya İslam Biıüği" örgütünün Avrupa tem- silcısi imam Abdullah El Ehdel'in iran yanlılarınca öldürüldüğü de ileri sürüldü. islamcılık cephesınde Suudıler ile İranlılar arasındaki çelişkile- i rın doğurduğu gerilimler de sürûyor. Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçiliği Askeri Ataşefiği'nde ça- lışan Abdullah El Sirevi'nın arabasına bomba kondu; patlamada Sirevı'nin ayakları koptu; aynı 1989 yılı içinde Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçiliği'nde çalışan Bılevi adlı dtptomat öldûrüldü; Kaş- mlri adlı bir başka dıplomatın da arabası bombalandı. Bütün bunlar neyı gösteriyor? Bütün bunlar, Türkiye'nin İran ajanlarınca eylem alanı olarak se- çildiğınl kanıtlıyor. Prof. Muammer Aksoy'u, gazeteci Çetin Emeç ile sürücüsü Si- nan Ercan'ı kımler öldürdü? Bu konuda henüz hiçbir kanıt ve hiçbir ipucu yok. Aksoy cina- yetinden gerıye kalan yalnızca üç mermı kovanıdır! Emeç ve Ercan'ı öldüren iki sılahtan bıri "Colt" markadır. Bu ta- bancalar, Amenkan ordusunda, Amerikan deniz piyadelerınde ve Kara Kuvvetlerimizde kullanılıyor. Bu tabancalann uçlarına susturucu takılmış otanlarını ise genel- likle gizli haberalma örgütleri kullanıyor Prof. Aksoy, Emeç ve Ercan. uçlarına susturucu takılmış silah- larla öldürüldüler. istanbul'da önceki günkü saldında da İranlı sal- dırganlar, susturuculu silahlarla İranlı doçenti yaraladılar. Yurtdışmda ve içinde İran yanlısı Islamcılar dâ var. Bunların en ünlüsü Diyanet İşlerieskı başkan yardımcılarından Cemalettın Kaplan tarafından Almanya'da kurulan "Istamı Cemi- yet ve Cemaatfar Birliği" adlı örgüttür. AP eski milletvekıllerinden ve MHP'nin hakkında soruşturma açıl- mayan tek genel idare kurulu üyesi, ışadamı Murat Bayrak'ın yar- dımı ile Federal Almanya'da "0002601" sayılı oturma iznı alan Kap- lan, "medrese ve tekke" adlannı verdiği dönemlerin bitmesinden sonra "tos/a devn" başlayacağını, bu aşamada Müslümanların si- lahlı eylemlere basvuracaklarını vaazlannda uzun uzadıya anlat- mıştı. Genelkurmay Başkanlığı'nca 1982 yılında çıkarılan "Türfoy«'oWc; anarşi ve torörün gelişmesi, sonuçlan ve güvenlik kuvvetieri ile önlenmesi" adlı kıtapta İslamcı gizli örgütlerin adları venlmekte- dir. Bunlar, "Türkiye İslam Kurtuluş Ortusu.. Türkiye İslam Kurtuluş Cephesı.. İ&lam Oevnminin Acil Mücahitleri.. Türkiye İslam Kurtu- luş Birliği.. Dünya Şenat Kurtuluş Ordusu.. Eyrensel Kardeşlik Cop- hesı Şeriatçı intîhar Mangası.. ve Evrensel islam Kurtuluş Savaş» 1 nm Türkiye Mücahitlen.. gibi örgütlerdir. Bir yanda Hafız Esad rejirninin korvması altındaki Suriye kampla- n, öte yanda iran destek// /s/amcıterörörgütleri ve uçlanna sustu- rucu takılmış silahlar kullanan "İslamcı ajantar" ve de diplomatik bağışıklardan yararianan "teıönst diplomatiar? Bugünku yolcu uçaklarının önemli bir bölümü 1960'ların başın- da tasarlandı. Bu uçaklan yenilemek gerekti- ğınde, Aırbus Industrie karşınızdaki tek doğru alternatıf. Çünkü bütünüyle yenı uçak fı- losuna sahip tek kuruluş Aırbus In- dustrie. Airbus Industrie, A300'u ger- çekleştirerek, sivil havacılık teknolo- jısıne oncülük ettı ve dünya havayollarına eskisınden çok daha bu- yuk verim ve daha yüksek kâr ımkâ- nı sağladı. Bugün Aırbus ailesi dünyanın bütün hatlarında uçuyor. Artık cevaplanması gereken bir tek soru var: Hangı Airbus?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle