08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/14 DIŞ HABERLER 16 MART 1990 SOVYETLER BİRLİĞt Bütün iktidar Gorbaçov'aMihail Gorbaçov, tek aday olarak katıldığı Halk Temsilcileri Kongresi'ndeki seçimde 1329 oy alarak 5 yıl için geniş yetkilerle donatılmış "başkanhk" görevine seçildi. Gorbaçov, "Başkanlık diktaya dönüşmeyecek" dedi. Gorbaçov, başkanlık ve SBKP Genel Sekreterliği görevlerinin birlikte kalmasınıistedi. Dış Haberier Servisi — Sovyeller Birliği lideri Mihail Gorbaçov, artık "SSCB Başkanı" olarak anılacak. Gorbaçov, Halk Terasilcileri Kongresi'nde yapılan seçimde, 495 hayır oyuna karşın 1329 oyla 5 yıl için geniş yetkilerle donatılmış başkanlık göre- vine seçildi. Gorbaçov, seçildikten sonra yaptığı konuşmada, başkanlık ve SBKP Ge- nel Sekreterliği görevlerinin birlikte kalması gerektiğini belirterek, "Başkanlık diktaya dönüşmeyecek" dedi. AP'nin haberine göre Halk Temsilcileri Kongresi'nde önceki gece geç saatlerde "gizii oylg" yapılan başkanlık seçiminin sonuçlan dün sabah açıklandı. Gorbaçov, seçime tek aday olarak katıldı. Daha önce Gorbaçovia birlikte başkanlıga aday olduklan açıkla- nan, Başbakan Nikolay Rijkov ve tçişleri Bakanı Vadira Bakatin, seçim öncesi aday- lıktan çekildiklerini açıkladılar. Gorbaçov'un, HaJk Temsilcileri Kongre- si'nde geniş yetkilerle donatılmış başkanlı- ğa seçildiği, muhafazakâr lider lgor Liga- çev tarafından TASS'a bildirildi. TASS, se- çime ilişkin haberinde. Mihail Gorbaçov 1 un, seçime katılan 1878 uyenin 1329'unun oyunu olarak "Başkan" seçildiğini duyur- du. Seçimde, Gorbaçov'un başkanhğına 495 "hayır" oyu verilirken 54 oy da geçersiz sa- yıldı. Mihail Gorbaçov, "başkanlık" görevine seçilmesinin resmen açıklanmasının ardın- dan yaptığı "görevi kabul" konuşmasında, "başkankk" ve "SBKP Genel Sekretertiği" görevlerinin birlikte kalması gerektiğine işa- ret etti. Ajanslar, Gorbaçov'un, söz konu- su istekle birlikte "devlet ve partiyi birbi- rinden ayırma" tasarüan hazırladığı yolun- daki tıim tahminleri geçersiz hale getirdi- ğini belirtiyorlar. Gorbaçov konuşmasında daha radikal bir perestroyka politikasının uygulanmasımn gerekliliğine işaret ederek şunlan söyledi: "Bu poiidkanın uygulanması için başkan- bk görevinin bana verdiği tıim gucii kulla- nacagım. Bu politikanın uygulanmasında çeşîtli engeller oldugunu biliyomm. Ancak bu engellerin aşılmasında, çalışan halktan ve türa aydınlardan destek bekliyonım. Re- formlann uygulanmasında, önceliğin eko- Domik refonnlara verilmesi taraftanyım.!' Halk Temsilcileri Kongresi'nde, başkan- lık Msteminin, seçilecek kişiye "diktatörlük" yolunu açacağına yönelık eleştırılen de ya- nıtlayan Gorbaçov, bu konuda da şöyle ko- nuştu: "Yeni görevimde, tüm iktidar Sovyetler'e' sloganının ha>ata geçirilmesi için uğraş ve- recegim. Ülkede uygulanacak başkanlık sis- temi, glasnosi, demokratizasyon, Yûksek Sovyet ve Halk Temsilcileri Kongresi tara- fından bir diktaya dönüşmeden önlenecek- tir. Bu arada, perestroykanın çıkarlan zo- nınlu kıldığı için şimdilik ve yakın gelecek için başkanlık ve Komünisl Partisi Genel Sekreterliği görevlerinin aynı kişide kalma- sının gerekliliğine inanıyorum." Gorbaçov, yaklaşık 1.5 saat süren konuş- masında, daha sonra ulkenin veni alacağı devlet yapısı konusunda bilgi verdi. Konuş- masının bu bölumünde Litvanya'nın bağım- sızlık karanna değinmeyen Mihail Gorba- çov şöyle dedi: "Anayasal baklar ve insan baklan çerçe- vesinde bu ulkenin insanlanna hizmel ede- cegim. Sovyetler Birliği Başkanı olarak. Sovyet vatandaşlannın tüm baklanna ve öz- gürlükltrine saygı göstereceğim. Sovyetler Birliği, tüm cumhuriyetleri, özerk cumhu- riyet bölgelerinin katılımıyla veni bir fede- rasyon içinde yaşamını sürdürecektir. Bu- nun için de en kısa siirede, yeni bir federas- yon konseyi kunılacaktır. " Gorbaçov, başkanbk görevine seçilmesi- nin ardından düzenledıği yeni göreviniu ilk basın toplantısında, daha sadece birkaç ay önce hiç kimsenin duşurunedıği bu sistemi, benimsenen yasaların yavaş uygulanması, 'perestroykanın dinamizmi' ve iktidar or- ganları arasındaki koordinasyonsuzluğun zorunlu hale getirildiğini belirtti. Televizyondan naklen yayınlanan ilk ba- sın toplantısında, Sovyet Komünist Parti- si'yle Batı'daki sosyal demokrat partiler arasında, son değişikliklerden sonra nasıl bir fark kaldığ] yolunda Batılı bir gazeteci tarafından yöneltilen soruya doğrudan ce- vap vermeyen Gorbaçov, 'Ben komünistim. komünist kalacagım' dedi. Bu arada Mihail Gorbaçov'un başkan- lıga seçilmesiyle boşalan Yüksek Sovyet başkanlığına 59 yaşındaki Anatoli Lokya- nov, seçildi. AFP muhabınnin, oy sayım komisyonu üyesincjen edindiği bilgiye gö- re 8 aday arasında yapılan oylamada Luk- yanov, 1202 oy topladı. Yüksek Sovyet Başkanı Lukyanov, bun- dan böyle, Devlet Başkanı Mihail Gorba- çov'dan sonra SSCB'nin ikinci adamı ola- cak. Kongre'nin önceki gün kabul ettigi ana- yasa değişiklikleri uyannca, "başkan"ın, görevlerini yerine getirmeyecek duruma gel- mesı halinde, söz konusu yetkileri Yüksek Sovyet başkanının üstlenmea öngörülmüş- tü. Dttnkü oylamayla Yüksek Sovyet başka- nı seçilen hukukçu Anatoli Lukyanov, Mi- hail Gorbaçov'un uzun yıllar arkadaşı ola- rak biliniyor. MARK VURGUNU Berlin'deki Tahtakale GÜNER VÜREKLİK BATI BERLİN — "Mark var, mark la- zım mı?" "Doğu markı da alınm, size ne lazım be- yim? Bankadan daha iyi veriyoruz". Ha- fif sakallı ve bıyıklı esmer delikanlı elinde- ki bir tomar banknotu tarayarak gelip ge- çenlere sesleniyor, kendine müşteri bulmaya çalışıyordu. Karaborsa mark piyasası da çoğunluk yabancılann elinde. Son günlerde Doğu Al- manlar da başladılar karaborsacılığa, "Kendi markımızı kendimiz satanz. Size ni- ye verelim?" diyorlar. Ama yine de işleri iyi yabancılann. Günde toplam 3 milyon Doğu Alman Markı dönüyormuş ortada, esmer delikanlının "en az abi, en az" de- diği tahminlerine göre. Esmer delikanlı biz- den. Çok kiiçük yaşta gelmiş Almanya'ya. Kaynakçıymış ama işsizmiş. Sosyal yardım alıyormuş. Bu işi de çoluk çocuğu düşüne- rek yapıyormuş. Yani evliymiş, iki çocuk babasıymış. Üç beş kuruş bir kenara atıp bırakacakmış. Dalga mı geçiyor ne? Ne aile babasma ne de işi bırakacağa benziyor. Cin gibi. Almanya gibi bir yerde kaynakçı olup işsiz kalması ise hiç mümkun değil. Biz ina- nır görünüp esas bilgileri toplamaya çalı- şıyoruz. "Örgütlü mıi yapıyorsunuz bu isi?" "Yok abi ne örgiitti. Bizde örgüt falan yok. Burası demokratik bir ülke. Herkes is- tedigini yapar. Doğu Alman Markı'nı top- layan gelir satar burada, kimse karışmaz. Herkes kendine. Ama aramızda bir anlaş- ma var tabii. Bir kur tespit ediyoruz, her- kes o kur üzerinden satış yapıyor. Rekabet yok bizde. Banka gibiyiz valla". "Peki kurlan nasıl tespit ediyorsunuz?" diye soruyorum: "Giinüne baglı. Banka 100 Doğu mar- kına 20 Batı marka veriyorsa biz bir fazla- sını, yani 21 Batı markı veriyoruz. Satar- ken de tersine bankadan bir mark daha az istiyonız. Toparlak hesap 100 Doğu mar- kında bir Batı markı kazancımız oluyor." 1-2 ay önce karaborsa ilk başladığında da- ha az kişilermiş. 6-7 kişi kadar. O zaman günde 150-200 mark kazanıyorlarmış. Şim- di ise karaborsacı sayısı arttığı için kazanç- lan da düşmüş. "Yine de günde 50-60 raar- kı götürüyonız, Allah bereket versin" diyor. PORTRE MtHAİL GORBAÇOV Stavropol köyünden 'süper başkan'lığa Dış Haberier Servisi — Sovyetler Birli- ği'nin ilk Başkanı Mihaii Sergeyeviç Gor- baçov, 2 Mart 1931'de Kafkasya'daki Stav- ropol kasabasımn bir köyünde doğdu. Ko- münist Parti ile resmen tanıştığında 21 ya- şındaydı. Okul arkadaşı Raisa ile evlendik- ten bir yıl sonra 1955'te Moskova'da hukuk fakültesinden mezun oldu. Mezuniyetinden sonra Stavropol'a dönerek etkinliklerini ora- da sürdürdü. Stavropol Tarım Enstitüsü'nde tarım ekonomisi öğrenimi gördü. Stavropol parti örgütü içinde sivrilerek 1969 yılında parti merkez komitesine seçildi. 1971 yılın- da milletvekili olarak Yüksek Sovyet'e gir- di. 1978'de Merkez Komite'ye tarımdan so- rumlu sekreter, 1979'da ise Politbüro'ya aday üye seçildi. Gorbaçov, hızla yükseli- yordu; bir yıl sonra Politbüro'nun tam üye- siydi. Konstantin Çernenko'nun ölümü üze- rine 11 Mart I985'te Merkez Komite'de ya- pılan bir oylama sonucunda oy çokluğuy- la parti genel sekreterliğine seçildi. Genel sekreterliğe getirildikten sonra an arda ataklarda bulunmaya başladı. 1985 yılınınSEÇİM İÇİN GERİYE SAYMA BAŞLADI — Demokratik Almanya'da pazar günü yapılacak seçimlere iki gün kala, F.Alman liderler de kampanyaya katılıyorlar. Şansölye Kohl, Leipzig'de sevinç gösterileri ile karşılandı. (Fotograf: Reuter) Birleşmenin faturası 40milyar mark Federal Alman Ekonomi Bakanhğı Avrupa Politikası'ndan Sorumlu Genel Müdür Jürgen Kühn, Türk işçilerin birleşmeden sonra "ya geri döneceğini, ya da daha kötü işlerde çalışmaya razı olacağını" söyledi. YASEMİN ÇONGAR BONN — İki Almanya'nın birleşmesi sü- recinin 18 mart seçimleriyle hız kazanması beklenirken Bonn'da tek Almanya konusun- da haarlanan siyasi senaryolar gelişmele- rin ekonomik yönünü bir ölçüde gölgede bı- rakıyor. Bonn'daki yetkililer, birleşmenin ekonomik faturası konusunda bir tahmin yapmanın çok güç oldugunu belirtirken "On milyarlarca mark (trilyonlarca Türk Li- rası)" sözunü kullanmakta tereddüt etmi- yorlar. ilk aşamada, Demokratik Alman- ya'nın ekonomik yenilenmesi için harcan- ması öngörülen para ise 40 milyar mark. (Yaklaşık beş buçuk trilyon lira.) Federal Ekonomi Bakanhğı Avrupa po- litikasından sorumlu Genel Müdurü Jürgen Kühn dün makamında birleşmenin ekono- mik faturası konusundaki sorulanmızı ya- nıtlarken en çok kullandığı sözler, "benoz bilmiyonız", "kesin olarak emin degiliz" ol- du. Kühn, siyasi kararların ekonomik den- geleri zorladığını, ancak yüzde 2.8 gibi gö- rece düşük enflasyon oranına sahip F. AJ- manya'nın Doğu ile parasal birliğini sağla- masıyla birlikte ekonomi alanında "enf- lasyon" korkusu olmadan güvenli adım- lar atmaya başlayabileceklerini söyledi. Enf- lasyonu düşük düzeyde lutma konusunda "iyimser" açıklamalar yapan Kühn'ün iş- sizlik sorunuyla ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar ise "kaygı" doluydu. Yılbaşından bu yana D. Aimanya'dan Ba- u'ya yerieşmek üzere gelen kişilerin 140.000 dolayında oldugunu ve her gün orıalama 2.000 kişinin geldigini hatırlatan Jürgen Kühn, "1983'ten beri bu ülkede 1.5 milyon iş yaratıldı. Gene de 2 mityona yakın işsiz var. Birieşmenin en ciddi sorunlanndan biri yeterli iş alanı açılmasıyla çözümlenebilecek" dedi. Türklere iki seçenek F. Almanya Ekonomi Bakanlığı yetkilisi Jürgen Kühn'ün birleşmeden sonraki göç- men işçi politikalan konusundaki açıklama- lan ise Âlmanya'daki Türk işçilere iki se- çenek bırakıyor: "Ya geri dönecekler ya da daha kötü iş- lerde çalışmaya razı olacaklar..." F. Almanya'da halen 1.7 milyon olan göç- men işçi nüfusunun 1988 rakamlanna gö- re 556 bin, 1990 tahminlerine göre ise 580 binlik bölümünü oluşturan Türkiyeli işçi- lerin durumu konusundaki sorumuza Kühn HABERLERİN DEVAMI şu yanıtı verdi: "İki Almanya birleşince Türk işçilerinin dönüşünü teşvik programlan arttınlacak. Bu konuda çeşitli planlanmız >-ar. A\nca Almanya'yla birleşince, Almanlann yapmak istemeyip Türklerin calışacağı işler variıfı- nı sürdürecektir." Ekonomi Bakanhğı yetkilileri, birleşme sürecinin ülkedeki toplumsal sınıflandırma- yı da ciddi biçimde değiştirdiğini dile geti- riyorlar. Buna göre eskiden "üçüncü sınıf" olan AT dışı goçmen işçiler, anık "dördün- cü sınıf." Çünkü eskiden açık bir iş oldu- ğunda ilkin F. Alman yurttaşlan, daha son- ra Ortak Pazar ülkelerinden gelen yabancı işçiler, üçüncü olarak da topluluk dışı ül- kelerden gelen yabancı işçiler akla geliyor- du. Şimdi ise Doğu Almanlann bu öncelik- ler sırasında ikinci yeri aldığj kaydediliycr Bonn'daki yetkililer, AT dışı göçmen işçi- lerin giderek artan biçimde "temizlik ve ta- mir işleri gibi hizmet sektöıü kollanna" ka- yacağı tahmininde bulunuyorlar. kasım ayında ABD Başkanı Ronald Reagan ile ilk kez görüştü. Reagan ile daha sonra yaptığı göruşmede, ABD ile Sovyetler Bir- liği'nin elindeki nükleer silahlann ortadan kaldınlmasına ilişkin anlaşmalar imzaladı. 1986'da 'glasnost' ve 'perestroyka' hareket- lerini başlattı. 1988'de Komünist Parti, Sta- lin döneminden beri ilk kez kongre yaptı. Aynı yılın aralık ayında, Yüksek Sovyet'in dağıtılmasına ve yerini Halk Temsilcileri Kongresi'nin almasına ve tüm yıl boyunca çahşacak yeni bir Yüksek Sovyet'in kurul- raasına başkanlık etti. 1988'de dokuz yıldır Afganistan'da bulunan Sovyet birliklerini geri çekme karan aldı. Geçen yıl ise Halk Temsilcileri Kongresi tarafından devlet baş- kanlığına seçildi. LİTVANYA Bağımsızlık geçersiz MOSKOVA (AA) — Sovyetler Birliği 1 - nin en yüksek karar organı olan Halk Tem- silcileri Kongresi, Litvanya'nın bağımsız- hk ilanını 'SSCB anayasasına aykın' bula- rak 'geçersiz' ilan etti. Halk Temsilcileri Kongresi'nin olağanüs- tü 3. oturumuna başlar başlamaz ilk iş ola- rak kurduğu, Litvanya sorunuyla ilgili ko- misyonun çalışmalanyla ilgili olarak, kong- reye sunulan karar tasarısı kabul edildi. Litvanya'mn bağımsızhk ilanını geçersiz sayan karar, 94 ret ve 128 çekimser oya kar- şılık 1463 oyla kabul edildi. Litvanya Cumhuriyeti, geçen pazar ge- cesi, 'SSCB'den bagımsız' ve 'egemen' bir devlet oldugunu ilan etmiş ve Ulkenin 1940 yılında SSCB topraklanna girdiği sırada yü- rürfükte olan anayasanın yeniden yürflrlfl- ğe koyulduğunu ilan etmişti. Ancak SSCB anayasası, ülkeyi oluşturan cumhuriyetlerin herhangi birinin bagımsu- lığına kavuşabilmesi için, hem Moskova'- mn hem de SSCB'yi oluşturan tüm cum- huriyetlerin onayııun alınması gerektiğini belirtiyor. Nusaybin'de gergin gün (Baftarafı I. Sayfada) altına alman yaralılardan Şeraset- tfaı Çiftçi, durumunun ağırlaşması üzerine Diyarbakır'a götürülerek Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde ameliyata alındı. Beyin kanaması geçiren Çiftçi kurtanlamadı. Gerginliğin hüküm sürdüğü Nusaybin'de dün giriş çıkışlar kontrol altına alınırken yer yer si- lah sesleri duyuldu. Bu arada gü- venlik güçlerinin ilk belirlemele- re göre yaklaşık beş yüz kişiyi gözakma aldığı bildirildi. Güven- lik güçlerinin Nusaybin ilçe mer- kezindekı operasyonlan dün geç saâtlere dek sürdü. tlçe merkezin- deki bu gelişmeler üzerine Nusay- bin halkı korku dolu saatler ya- şarken dün çocuklannı okullara göndermediler. Bu yuzden ilçede- ki ilk ve orta dereceli okullarda eğitim yapılamadı. Olaylar nede- niyle Nusaybin sokaklarında as- keri araç, panzer ve guvenlik güç- lerinden başka kimseyi görebil- mek olası değildi. Kent, adeta sı- kjyönetim günlerindeki sokağa çıkma yasağı uygulamasını andı- nr görünümdeydi. Resmen bir so- kağa çıkma yasağı uygulanmama- sına karşın güvenlik güçlerinin tu- tum ve davranışı, "fiilen sokaga çıkma yasağı"nı uygulamaya koymuş durumdaydı. Ilçedeki iş- yerlerinin tamamı kapatılmıştı. Kaymakamlık, belediye hoparlö- rOnden, "Nusaybin halkının dlk- katitte, panik yaraoimadan herkes evine dağılsın" içeriğinde on da- kikalık aralarla sürekli duyurular yapıldı. llçenin üzerinde heiikop- terler gün boyu uçuşlar yaptı. Bu arada, güvenlik güçleriyle birlik- te Fahri Çankınlıoğlu adındaki PKK'lı itirafçımn operasyonlara katıldığı görüldü. Çankınlıoğlu'- nun bazı kişilerin saptanmasında güvenlik güçlerine yardıma oldu- ğu bildirildi. Olayları izlemek için Nusay- bin'e gelen gazeteciler güvenlik güçlerinin çeşitli engellemeleriyle karşılaştı. Milliyet gazetesinden Namık Dnnıkan ile Hürriyet ga- zetesinden Faruk Balıkçı'nın çek- Erken seçîm olmayacak tikleri filmler özel tim görevülen tarafından alındı. Cumhuriyet muhabiri Ergün Aksoy ise kentin girişinde fair süre güvenlik güçle- rince durduruldu ve "Çaüştığını görürsek seni... yaparız" tehdi- diyle karşılaştı. Nusaybin'in bağımsız Belediye Başkanı Müslüm Yüdınm güven- lik güçlerinin belediye otobüsleri- ne istekleri dışında el koydukla- rını söyledi. Yıldırım gelişmeler- le Ugili olarak "Olayın TBMM'ye götürülmesine çahşıyorum. Du- rvm çok kötü. Olaylar balen de- vam ediyor. Şuna anlam veremi- yoram. Güvenlik güçleri bem hal- ka 'evlerinize gıdin' diye uyanda bnlunuyor, daha sonra da ikaz tteşleriyle evleri basıp yurttaşlan gözalbna alıyoriar. Bu çok büyük bir çelişkidir. Adeta gayri resmi sokaga çıkma yasağı yaşanıyor. Oysa bu gibi dunımlarda güven- lik güçlerinin sakin olması gerekir" dedi. Bu arada öldürulen militanlar- dan Abdülkcrira Temel'in cena- zesi yakınlarına verilmedi. Te- mel'in ağabeyi Abdurrezzak Te- mel, cenazeyi almak üzere dün Mardin Devlet Hastanesi'ne baş- vurduğunu, ancak görevlilerin, "Cenazeyi Nusaybin dışında bi- zim gözetimimizde başka bir yer- de gömerseniz veririz. Yoksa vermeyiz" dediklerini bildirdi. 2000'e Doğru Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Doğu Perinçek dün Nusaybin'de meydana gelen olaylarla ilgili bir basın toplantı- sı düzenledi. Olaylann oluşumuy- la ilgih' edindiği bilgileri basm mensuplarına aktaran Perinçek, olaylann halkın PKK'ya destek vermesi şeklinde değil, halkın de\- lete tepkisi olarak değerlendiril- mesi gerektiğini söyledi. PKK militanı Kâmuran Dün- dar'ın babası bağımsız belediye meclis üyesi Yusuf Dündar, özel timlerin provokasyonu sonucu olaylann başladığını öne sürdü. Baba Dündar, "Bfz ne hükümet konağına ne de eraniyet müdüıiü- güne dogru \uruduk. Ozel tim mezarlıga kadar gderek toplanan- ian psikolojik olarak etldledi. Açıkça tahrik etti. Bu tahrik so- nucu vatandaşlar da kendilerini savundular. Özel tim müdahale et- meseydi dini vecibelerimizi yerine getirdiklen sonra herkes dagılırdı" diye konuştu. "Nusaybin olaylan" nedeniyle SHP Genel Saymanı Fnat Atalay, "Yeni Demokratik Oluşum"cu ba- ğımsız milletvekilleri Adnan Ek- men, Ahmet Tûrk, Tevfik Kocak, Mehmet Kahraman, Cüneyt Can- ver ve Sosyalist Parti Genel Baş- kanı Ferit İlsever de bugün ilçeye giderek incelemelerde buluna- caklar. Sosyalist Parti Genel Başkanı Ferit İlsever, dün yaptığı açıkla- mada, Nusaybin'deki olaylar sı- rasında gözaltına alınanlar arasmda SP tlçe Başkanı Halit Akan ve bazı parti üyelerinin de bulunduğunu söyledi. 2 terörist öldüriildii Siirt'in Pervari ilçesine bağh Sa- rıyaprak köyünde 2 teröristin ölü olarak ele geçirildiği, bir köy ko- rucusunun da yaralandığı be- lirtildi. AA'nın haberine göre, dün sa- bah Pervari'nin Sanyaprak köyü- ne saldırmak isteyen bolücü terö- ristler ile güvenlik kuvvetleri ve köy koruculan arasında silahlı ça- tışma çıktı. Çatışmada, 2 terörist ölü olarak ele geçirildi. Terörist- lerin açtığı ateş sonucu kinüiği he- nüz öğrenilemeyen bir köy koru- cusu yaralandı. Öte yandan Kars bağımsız mil- letvekili Mahmut Alınak'uı önceki gün TBMM'de "devlet içinde bu- lunan gizii güçlerin darbe hazır- lıgı yaptıklannı" ileri sürmesinin ardından Bingöl bağımsız millet- vekili İbrahim Binkri de dün yap- tığı gündem dışı konuşmada Nu- saybin'deki cenaze töreni sırasın- da güvenlik güçlerine sızan bazı kişilerin provokasyon yaptıklan görüşünu savundu. Binici, bu ki- şilerin halkla güvenlik güçierini karşı karşıya getirmesi sonucu çı- kan olaylarda 500 kişinin gözal- tına ahndığını belirtti. (Boştarafı 1. Sayfada) bahanc olarak kullanma egilimi var" diyen özal, "Mesut Yıl- maz'Ia görüş ayrılıklannın olup olmadığı" sorusuna da "Elbette göniş aynlıklanmız vardı. Herke- sin aynı makinenin üriinü gibi ay- nı g'Jriisleri paylaşmasını bekleye- mezsiniz" yanıtını verdi. özal, Başbakan hakkında anlatılan fık- ralara da üzüldüğünü, basınm bu konuda önlem almasını bekledik- lerini söyledi. Turkish Dail> News'in sorula- rını yanıtlayan özal, erken seçi- me gerek olmadığını belirterek şunlan söyledi: "Anayasa ve ilgili yasalar se- çimlerin beş ya da dört yılda bir yapılacağını öngöriiyor. Kamuo- yu araştırmalanna bakarak yeni bir seçim çagnsı yapmak söz ko- Gazeteci idanı edildinıısn değO. Yeni bir seçime karar- verilecekse o karan parlamento verir." Terörle ilgili soruları yamtlar- ken 1980 öncesiyle bugün yaşanan olaylan karşılaştıran özal, arala- nnda paraiellik kurmanın raüra- kün olrnadığını, bugün sağ-sol ça- tışması yaşanmadığını bildirdi. özal, teroıizm ve erken seçiın arasındaki bağlantıya ilişkin iddi- alan ise şöyle yanıtladı: "Bütün mesele cumhurbaşkan- lıgı seçimleri sırasında başlatılan kampanya ile ifgilidir. Terorizmi seçimler için bahane olarak kul- lanma egilimi var. Seçimler nor- mal zamanında yapılacak ve er- telenmesine de hiç kimsenin gücü yetmejecek." Cumhurbaşkam özal, "Mesnt Yılmaz'la iyi anlaşamadıguuz, si- zin d^ poUtikava müdahale etmek istediğiniz yolunda iddialar var. Bunlar dofnı mu?" sorusuna da özetle şu yanıtı verdi: "Cumhurbaşkanı ve ulusal gü- venlik konseyi başkanı olarak so- nımluiuklanm var. Aynı zaman- da devlet işlerinin anayasa ve ka- nunlara göre yürütüldüğünü kontrol etmek ve ulusal birliğin mubafaza edildiğini değerlendir- me gorevim var. Bu çerçevede ulusal güvenlik önemli bir konu- dur. Dış politika bunun bir par- çasıdır. Benim ilgimi gerektiren dış politika konulan var ve ben bunlaria ilgilendim. Mesut Yıl- maz'la aramda elbette görüş ay- niıklan vardı. Başbakan olduğum dönemde bunlan eidermek için çaba gosterdim. Ancak iddialar çokabarülıdır. " BAŞKENT'TEN AHMET TAN ANKARA — Türkiye'de otori- te boşluğu var mı yok mu? SHP ve DYP genel başkanlan *var\ Cumhurbaşkanı ile Başba- kan *yok' diyorlar. Bu siyah-beyaz zıtlığı sözcükle- rin yorumundan doğuyor. Özal ve Akbulut, "otorite boş- luğu"nu, hükümet boşluğu olarak anlıyor. Inönü ve Demirel ise iktidar boşluğu olarak. Özal'ın meslektaşımız Dnur Çe- vik'e söyledikleri bu anlayış far- kııu şöyle gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı: "...Eger Türkiye'de bir iktidar boşluğu olsa, konunun önce ba- na gelmesi gerekir. Bir otorite boş- lugnndan söz etmek için bir hü- kümetin ya güvenoyu almamış ol- ması gerekir ya da dnşmüş olma- sı. Bugün böyle bir konu yoktur" diyor. Akbulut'un bize söyledikleri de aynıdır: "Hiiküraetimiz anayasa, de- mokratik ve laik ilkeler doğrultu- sunda vatandaşa her alanda hiz- met sunmayı sürdürmektedir. Son cinavetler nedeni ile ortaya çıkan karamsaıiığın, otorite boşluğu di- ye >orumlanması haksız ve yersiz- dir. Benzeri cinayetler en Ueri Batı ülkelerinde büe maaiesef göriil- mektedir." Muhalefete göre otorite boşlu- ğu, iktidara göre ise hükümet boş- luğu iddialarının kaynağı ne? Cumhurbaşkanı Özal "kayna- ğın gazele haberleri ile hükümet- le ilgili kamuoyu araştırmalan oldugunu" söylüyor. Muhalefet ise otorite boşluğu- nun kaynağının son seçimlerdeki siyasal gerçeğin parlamentoya, do- layısıyla iktidara yansımaması olarak gösteriyor. Ama bu iki aykın iddianın or- tasında bir başka iddia daha var: Hem otorite hem de hükümet boşluğu olduğu iddiası. Bu iddia sahipleri, bizzat ANAP'lı milletvekilleri. Bu mil- letvekillerinin çoğunun adı kamu- oyunca fazla bilinmiyor. Hasan Celal Güzel'den Mesut Yılmaz'a, istifa eden Dogancan Akyürek'ten eski Bakan Tınaz Ti- tiz'e dek, ünlü adlar var. Ama bu"ünlü tf ler de, "ünsüz"ler de ANAP'u ve hükümette işlerin yii- rümediğini sabah akşam her ta- rafta anlatıp duruyorlar. Bunlan, "Bakan olamadıklan için aglaşıyorlar" diye niteiemek mümkün değil. Çünku aralannda bakan iken istifa eden. milletve- kili iken, tasını tarağını alıp par- tisini terk edenler var. Muhalefet nasıl 'erken seçim' hedefinden başka bir şey düşün- müyorsa, ANAP ıçindeki muha- lefet de 'erken kongre'den başka bir şey konuşmuyor. özal da Akbulut da bu "iki muhaiefetin" iddialanna kulak asmıyor, ama tedbiri de elden bı- rakmıyorlar. Orneğin Hasan Celal Güzel'e oy verdiği bilinen Beşiktaş örgü- tünün fesheditaıesi, olası bir erken kongrenin bir önlemi. Hükümete hem parti içinden hem de parti dışından iki ayn bas- kı var. Ama parti içi baskıların et- kisi daha çok göze çarpıyor. Çünkü bu baskı, hükümette de- ğişiklik söylentisi yayıyor, buna bağh olarak, kanatlar ve milletve- killeri arasındaki gerilim artıyor. Bu ise özal ve Akbulut'un yok saydıklan otorite boşluğunu dahs da belirginleştıriyor. Dış Haberier Servisi — Irak'ta geçen yılın eylül ayında "casushık" yaptığı gerekçesiyle tu- tuklanan Ingiliz Observer gazete- sinin muhabiri Farzad Bazoft (31), dün sabah idam edildi. Mahkeme tarafından geçen cumartesi günü verilen cezası dün sabaha karşı in- faz edilen tran asıllı Bazoft'un ce- sedi Ingiliz makamlanna teslim edildi. BBC Radyosu'nun haberine gö- re eylül 1989'dan bu yana tutuklu bulunan Farzad Bazoft için son ana kadar yapılan girişımler de sonuç vermedi. Irak makamları önceki gece Ingiliz hükümeti ta- rafından yapılan son çağnyı da geri çevirdiler. îngiltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd'un, "Ba- zoft konusunu göriişmek üzere Bağdat'a gelmesi" yolundaki öne- riyi "ortam uygun değil" gerekçe- siyle reddeden Irak hükümeti, dün sabah Bazoft'un cezasının infaz edildiğini duyurdu. tnfazdan birkaç saat sonra Ba- zoft'un cesedini tngilız Büyükel- çiliği'ne te&lim eden Irak hükümeti adına Enformasyon Bakanı Latif Nasif Casem, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Bayan Thatcber, Bazoft'u canlı istemişti. Biz de ce- sedini verdik. İngiltere, 8 yıl süren savaştan sonra Irak liderliginin baskı altında boyun eğmediğini anlamalıdır" dedi. lran asıllı olan ve îslam devri- mınden sonra öğrenci olarak bu- lunduğu lngiltere'den ülkesine dönmeyen Farzad Bazoft, Ingiliz seyahat belgesi taşıyor ve 4 yıldır Observer gazetesi adına çalışıyor- du. Observer gazetesi muhabiri ola- rak geçen yıl eylül ayında Irak'ın Kürdistan'daki seçimleri izlemek amacıyla davet ettigi kalabalık bir yabancı gazeteci grubu içinde bu- lunan Bazoft'un tutukianmasına yol açan olaylar şöyle gelişti: Gezi sırasında ortaya çıkan ve The Independent gazetesinde yer alan El lskenderiye adlı askeri te- siste bir patlama olduğu ve 7uu u,- çinin öldüğü yolundaki haberier Bazoft'un da ılgisıni çckmişti. Da- ha sonra gruptan aynlan Farzad Bazoft'un adı geçen tesiste ince- leme yapmak üzere gizlice bölge- ye gittiği ve kendine doktor süsü vererek burada fotoğraf çektiği ve krokiler çizdiği iddia ediliyor. Tesisten bazı toprak ömekkri ve bez parçalan da alan Bazoft, ül- keden aynlacağı sırada Bağdat ha- vaalanında tutuklanmıştı. Farzad Bazoft'u bölgeye götüren araa kullandığı öne sürülen Ingiliz hemşire Dafhne Parish (52) de ga- zeteciye yardıma olması nedeniyle hapsedilmiş ve 15 yıl hapis cezası almıştı. Eylül ayından bu yana tu- tuklu bulunan Bazoft ve Parish için gerek Ingiliz hükümeti, gerck- se başta BM olmak üzere çok sa- yıda uluslararası örgüt girişimde bulunmuş, ancak bu girişünler so- nuçsuz kalmıştı. Bu gelişmeler sırasında Irak te- levizyonu Bazoft'un "suçunu iti- raf eltiği" bir video bant yayım- lamış, ancak bu film "inandına" bulunmamıştı. Bazoft da geçen haftaki yargıJanması sırasında soz konusu ifadeyi işkence sonucu verdiğini açıklamıştı. Bazoft'un cezasının infazına tngiltere hükümeti tarafından bü- yük tepki gösterildi. Londra tnu- habirimiz Edip Öymen'in bildîr- diğine göre Başbakan Margaret Thatcher, Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada, olayı "bar- barlık ve uygar insanlan derin bir nefretle sarsacak türden bir eylem" olarak niteledi. Hükümet, Irak'taki İngiltere Büyükelçisi'ni geri çekti. Ancak Londra'daki Irak Büyükelçisi'nin gitmesi isten- miş değil. tngiltere ayrıca, Iraklı askeri personelin tngiliz askeri okul ve akademilerindeki eğkim- lerini de durdurdu. Ancak ekono- mik yaptınma gidilmiyor. Bunun, Irak "a büyük ölçüde ihracat ger- çekleştiren tngiliz fırmalarının aleyhine olacağı düşünülüyor. Bu arada 200 Ingiliz gazeteci Londra'daki Irak Büyükelçiliği önünde sessiz yürüyüş yaptı. El- çiliğin bulunduğu cadde, sabah- tan itibaren kordon altına alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle