Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 7 ŞUBAT 1990
AtarabalannıboyayanEnver Usta'nın 'tekerleklitablolari, artıknealıcı, ne at ne deyol bulabiliyor
Resimlergeçerdiyol kenarmdan
Kaybolan
Zanaatlar
ERDALYAZICI
'Benim tuvalim
arabanın
tahtalarıdır' diyor
40 yıllık 'araba
ressamı-' Enver
Ertaban. Nerede
Bursa'nın o
kaldırım taşlı
yolları, at
arabalannın
faytonlannın
çıkardıkları ahenkli
sesler.. Yollar asfalt
olalı ne at arabası
kaldı ne de onların
tıkırtıları.
—2 —
önee demircilerin yanında
körükçülük; hem körük çeker
hem ısınır. Sonraları
tenekecilik ve ibrişim işlerinde
çalışır. Ve bir gün kendini
"Topal Abdullah"ın
atölyesinde bulur. Boyalaria,
fırçalarla tanışır. Ardından
"Kirli Kadir"in atölyesinde...
Bir ara "sanat okulıT'na yolu
düşer ve "bir buçuk yıl orada
tahsil" görür. Fırça ve
renklerle tanışalı henüz beş yıl
olmuştur ki askere gider.
Arada da hünerlerini
göstermekien geri kalmaz;
toplar boyanacaktır, komutan
çağırır:
"Gel bakalım ressam Enver...
Toplar boyanacak, bize bir
renk kanşımı >ap bakalım."
"Başüstüne komutanım..."
"Ressam Enver" komutanınca
denenir ve başarıh bulunur.
Arazi rengiyle tüm topları
boyar. Ödül olarak üç ay izine
gönderilir...
"Askerlik donüşü bu mesleğe
ilgim iyice arttı. Fırçamla yeni
yeni desenler yapıyor her
gördüğüm resmi, çicegi,
Enver Usla için araba boyamakla en zevkli asama "resimleme'. Bir arabanın boyama ve resimlemesini beş günde bitiriyor. (Fotoğraf: Erdal Yazıcı)
yok... Onlara verecek param kuşlar, daglar, ovalar ve tıkırtıları. Enver Usta için
da yok... Onun için is başa deni/ltr benim tutalimin şimdi bunların hepsi bırer
böceğikopye ediyordum. 1950
yılında Adapazan'nda'işler o
kadar yogundu ki -
kaportacılarda olduğu gibi-
arabalar sıraya giriyordu.
Alölyede arabalan fabrikasyon
boyuyorduk. Herkesin işi
belliydi; birisi astar çekerken
diğeri macun çeker, öbiir
tarafta nmcunu kuruınuş
arabalar boyanır, sonra da
üzerine bin bir çeşit desenler
işlenirdi. Herkesin ustalaştığı
bir isi vardı. Günde 15 araba
boyar teslim ederdik..."
"Benim tuvalim arabaaın
tahtalarıdır" diyor "araba
ressamı" Enver Ertaban...
"Arabalann yapımı bittikten
sonra bize getirilir. Astar
boyasından resimlemesine
kadar her işi elimden çıkar.
Geçmiş yıllarda yanımda kalfj
ve çıraklar vardı, ama şimdi
düştü."
Enver Usta için boyamada en
zevkli alan "resimlemek"miş...
"Arabanın astan. macunu >e
boyaması sıradan bir iştir. Esas
is resimlemededir. En fazla
zamanımı alan bu iştir. Ama
zevkle yaparım. Desenleri
çizerken âdeta kendimden
geçerim. Çiçekler, böcekler.
kuşlar, daglar, ovalar ve
denizler benim tuvalimin
konularıdır. Bu resimleri
yaparken sanki duş dünyasında
gezerim. Beş gunde, bir
arabanın boyaması ve
resimlemesini bitiririm."
Nerede Bursa"nın o kaldırım
taşlı yolları, at arabalannın,
faytonların çıkardıkları ahenkli
sesler... Yollar asfalt olalı ne
at arabası kaldı ne de onların
nostalji...
Asfalt icat olmuş, Enver
Usta'nın işleri bozulmuş. Hoş
bugünlerde belediye at
arabalarını da şehire
sokmuyormuş. Ve böylece
ustanın işleri iyice yok olmuş...
"Şehirde arabalar artık kenar
mahallelerde çalışıyor. Oralara
da korkarak giriyoriar. Kala
kala köyler kaldı. Köylerdeki
araba »ayısı da belli. Yeoi
araba yapılmıvor ki bize iş
düşsün. Geçen yıldan bir araba
aldım, kenannı köşesini
düzelttim, boyayıp resimledim.
Bana 450 bin liraya mal oldu,
550 bin liraya satıyorum, alan
yok..."
Ustaya-"Bazen turistler ve
meraklılar da düşüyor"muş.
Bazıları dekor için "kuçük
araba" istiyorlarmış. Teker
veya bazı bölümlerini satm
alıyorlarmış. Bazen de "bol
bol fotoğraf cekip
gidiyorlar"mış.
Boyamacılık denildiğinde usta
"ille de Bursa" diyor...
"Memleketimizde boyamacılık
yapılan yerleri saysak bir elin
beş parmağı kadar yer yoktur.
Benim bildiğim bu iş balen
Akhisar, Konya ve Sıvas'ta
yapılıyor. Her yörenin
desenleri, resimleri ayn ayndır.
Konya Bursa'yı, Bursa
Akhisar'ı tutmaz. Bakıldığında
bemen aniaşılır. tşçilikte
Bursa'yı hiçbirisi tutmaz."
Usta fırçasına bu kadar
güvenir de tuvali olan araba
tahtalarından başka yerlere
resim yapmaz mı acaba?...
"Beni, ber yerde gördüğüm
resimler ilgilendirir. Gördüğüm
bir tabiat manzarasından da
etkilenirim. Ve hemen fırçanu
alıp yedi renkten yetmiş ara
renk üretip geçerim tuvalimin
başına. Eh ne de olsa adımız
'ressam'a çıkmış; boş
tablalann, kâgıtlann üzerine,
duvarlara da resim ve desenler
yapanm. Evde asılı resimlerim
de var."
Şu aralar müşterileri tek tük
olmasına karşın ücret
konusunda çok insaflıymış...
"Ben müşterilerimin damanna
göre kan alırım. Kalınsa daba
fazla, inceyse daha az. Bir
araba için beş gün uğraşmama
rağrnen ücret olarak en fazla
70 bin lira alıyorum. Adamın
arabasına kamyon çarpmış,
tamir ettirmiş ve bana boyaya
getirmiş; gel de bundan para
al. Gönlünden ne koparsa
veriyor, ben de 'okey'
diyorum."
Eh ustaya bir musterisi geldi,
bakalım damarından ne kadar
alacak? Gelen M. Kemal
Paşa'dan at arabası yapımcısı
Necmi Usta:
"Ustara arabalar hazır, seni
bekliyor..."
"Perşembeye gideriz."
"Kaça yapacan usta, eski
boyadığıo gibi mi?.."
"Neredeeee... Yetmiş kâğıt..."
"Yahu kırk kâğıda boyamıştın
geçen yıl..."
"O geçen yıldı... Boyalara ne
kadar zam geldi biliyor
musun? Sonra senin damarın
biraz da kalın, ne olur yani
biraz fazla alsak..."
StRECEK
HABERLERIN DEVAMI
Sanıksız Terör için ortak tavır Ecevit: Özal dedektif eibi Sağlar: Aksoy'un ölümü çok boyutlu
(Baştarafı l. Sayfada) ,„ . . , „ . . . , _ . _ . .«»..•:. _ı_..ı ::-;:_J._ ı-., . _ . . _ . . . ü *~J " *(Baştarafı 1. Sayfada)
ve Tugrul Özbek'in ortak olarak
okunan savunması, Avukat Ce-
mal Yücel tarafından bitirildi.
Avukat Bedii Yarayıcı ise Abdü-
laziz Dem'irayak'ın savunmasını
okudu. Bu arada mahkeme heyeti
başkanı Talip Orhon, bir ara ka-
rar yazdırdı. Kararda daha önce
tutuklularca görevinden azledilen
Nebi Barlas'ın savunmasını mah-
kemede okuması için müzekkere
yazılması uygun göruldü. Buna
sanık avukatlan ve Devrimci-Sol
tutuklularından Tayfun A.Özkök
itiraz etti. Hâkım Orhon daha
sonra "Tutuklulann bundan son-
raki duruşmalarda olay çıkarabi-
lecekleri ihtimalini göz önunde
bulundurarak artık duruşmalara
getirilmemeleri" yolunda ara ka-
rara bir eklenti daha yazdırdı.
Avukatların ve sanıklann itiraz-
lanriı bundan sonra dinlemeyen
mahkeme başkanı hızla, duruşma
salonunu terk etti.
Sanık aı ukatları ise tutuklu bu-
lunan sanıklann savunmasının
yapıldığı sırada sanık savunmala-
nnın yarıda kesilmesinin savunma
hakkının butünlüğünü zedeleyici
niteük taşıdığını söylediler.
üalçın
(Başıarafı I. Sayfada)
davada yargılanan aralannda Bil-
gesu Erenus'un da bulunduğu 5
kişi hakkıııda ise beraat karan ve-
rildı.
18 Eylül 1988 tarihinde Gazian-
tep'teki Burç Sineraası'nda refe-
randum nedeniyle düzenlenen bir
toplantıda, "Doğu bölgesindeki
insanlar kendi mücadelelerini ken-
dileri yapmalıdırlar'" biçiminde
konuştuğu savıyla hakkında Ma-
latya DGM'de dava açılan yazar
Yalçın Küçük. 4 yil 2 ay hapis ce-
zasına çarptırıldı. Mahkeme heye-
ti, Yalçm Küçük hakkındaki ceza-
yı Türk Ceza Yasası'nın 142/3.
maddesini oluşturan, "Irk müta-
laasıyla rnili duygularını yok et-
raek ve bu amaçla propaganda
yapmak" suçlamasıvia verdi.
Mahkeme heyeti başkanı Ali Cey-
lan. "Küçük hakkında tutuklama
karan almmadığını, bu kararm
dosyanın Yargıtay'dan dönmesin-
den sonra alınabileceğini" söyle-
di.Aynı davada yargılanan Melı-
met Emin Sert, Sait L'ner, Nuray
Güvenilir ve Bilgesu Erenus hak-
kında ise konuşmalarının cezayı
gerektirmediği bildirilerek beraat
karan verildi.
Öıe yandan Doç. Yalçın Küçük
ve arkadaşları hakkında Toplum-
sal Kurtuluş Dergisi'nde yayımla-
nan yazılan nedeniyle Ankara
DGM'sinde görülen davarun dos-
yası da bilirkişi heyetine gönderil-
di. Dava savcısı muıalaasında Yal-
çın Kücuk için beraal, Bilgesu
Erenus !çin gorevsizlik, Hüsnü
Öndul için ise 13.5 yıl hapis ceza-
sı talebinde bulunmuştu.
(Baştarafı I. Sayfada)
ve Istanbul'da meydana gelen
olayları üzüntüyle karşıladıkları-
ru belirten Akbulut, "Bunlar,
'Acaba 12 Eylül öncesi hadisele-
re yeniden mi başlıyoruz? Yoksa
Türkiye'nin kalkınması ve birlik
beraberliğinin sekteye uğratılması
için başiatılan hareketler mi?' di-
ye hepimizin düşünmesi gerekir"
biçiminde konuştu.
Ne amaçla yapılırsa yapılsın
hükumet olarak olayları "karar-
lılıkla ve ciddiyetle lakip
ettiklerini" savunan Akbulut,
"Bu gibi hadtselere miisaade et-
meyiz. Bu gibi olaylar karşısında
hiçbir mazeret kabul edilemez"
dedi. "Terörün müdafaası veya
terörii gerçekleştirmek isleyenle-
re hoşgorü göslerilmesi mümkün
değildir" diyen Akbulut, olayla-
nn yinelenmemesi için her turlu
çabanın gosterildiğini söyledi.
İnönii
SHP grup toplantısında konu-
şan Genel Başkan Erdal İnonu, te-
rör olaylanndaki tırmanmanın
herkese kaygı verici olasılıklar
ammsattığını söyledi. Bu nedenle
terorizmin üzerine ciddiyetle gidil-
mesi gerektiğini kaydeden İnönu,
"Yapılması gereken şey, önce bu
olayların faillerini bulup adalete
teslim etmektir. Bunu yapacak
olan da hükümettir. Terörii önle-
menin yolu olayları aydınlatmak-
lır'" dedi. Bu konuda hukumeıe
yardımcı olacaklarını vurgulayan
İnönü, SHP grubunun önerdiği
terör konusundaki genel goruşme
teklifinin tüm partilerce kabul
edilmesinin sevindirici olduğunu
belirtti.
Muhalefetin erken seçim iste-
mesiyle terör olaylanmn birbirine
karıştınlmaması gerektiğini anla-
tan Inonu. "Muhalefeti, 'Türki\e:
de terör ortamı hazırlıyor' diye
suçlamak son derece vahim bir
hatadır. Kendi bindiği dalı kes-
mekten başka bir şey değildir.
Böyle bir şeyi bir daha yapmala-
nnı istemiyorum" dedi. SHP Ge-
nel Başkanı partilerin teröre kar-
şı birlik olmaları gerektiğini de
vurguladı.
Demirel
DYP Genel Başkanı Suleyman
Demirel de parti grubunda yaptı-
fı konuşmada, terör olayları kar-
şısında herkesin birlikte tavır al-
ması durumunda bunları yapaıı-
ların maksatlanmn, kursaklann-
da kalacağını söyledı.
, Demirel 1980e gelirken dökü-
len kanlann hesabını yapmak ye-
rine, siyasetçilerin yakasına yapı-
şıldığını anlattı. DYP lideri, Baş-
bakan Akbulut'un terör olayları
konusunda yaptığı, "Ne zaman
Türkiye kalkınmaya,%düzluge çık-
nıaya başlasa bu olaylar başli)or"
değerlendirmesini eleştirirken de
şöyle konuştu:
"Bu çeşit olaylar yüzünden ül-
key i yönetenlerin başı derde girer-
se girsin demek namertliktir. Biz
iddiamızı kana bulamadan mille-
tin oyuyla vapacağız. Turkiye kal-
kınmaya başladığı zaman bu olay-
ların başladığını soyluyorlar. lşte
bu kafayla bir yere varamazsınız.
En kolayı cinayet işleyenin üzeri-
ne varmıktır. Siz onu yapmadık-
tan sonra. içte ve dışta kim oldu-
ğunu bilmediğiniz ve soy lemedigi-
niz kimin üstüne varabilirsiniz?"
RP ve MÇP'den
RP Genel Sekreteri Oğuzban
Asiltürk, Prof. Muammer Ak-
soy'un öldürülmesi olayının
"provokasyon" olduğunu, bazı
çevrelerin ısrarla Aksoy'un başor-
tüsüne karşı oluşu nedeniyle oldü-
ruldüğü yolundaki ıddialarının
hiçbir tutarlı yönü olmadığıru soy-
ledi. MÇP genel merkezinden ya-
pılan açıklamada da yetkililerin
varsayım ve demeç üretmek yeri-
ne, bir an önce katil veya katilleri
belirleyerek kamuoyuna açıklama-
sı istendi.
Gensoruya ret
SHP Hakkâri Milletvekili
Cumhur Keskin ve 38 arkadaşı ta-
rafından', "Güneydoğu'da meyda-
na gelen terör ola> lannı önleyerae-
diği" gerekçesiyle hükumet hak-
kında verilen gensoru önergesi
dün Meclis'te ANAP'lı milletve-
killerinin oylarıyla reddedildi.
Aksoy için toplant»
Prof. Muammer Aksoy'un öl-
dürülmesi dün İstanbul'da "siya-
sal yelpazenin değişik kesimleri"-
'ne mensup kişilerin katıldığı bir
toplantıda kınandı.
6 kişinin katıldığı toplantı yak-
laşık 40 dakika sürdü. "tslamcı
.kesimden" Hüseyin Hatemi ile
Ali Bulaç'ın katıldığı toplantıda,
Mural Belğe, Ziilfü Dicleli ve
TSIP eski yöneticilerinden Çağa-
tay Anadol'la Bahri Savcı konuş-
tular. İHD tstanbul Şube Başka-
nı Emin Galip Sandalcı'yla RP'li
ve eski • adalet bakanlanndan
Oğuzhan Asiltürk toplantıya ka-
tılacaklannı bildirmelerine karşın
gelmediler. Toplantının Mnnıt
Belge, Çağataj Anadol ve TBKP
sözcülerinden Zülfü Dicleli tara-
fından imzalanan davetiyesinde
ise, "Terörün tırınandınlma eği-
limi gösterdiği bugünlerde de-
mokrasi isteyen nerkesin birleş-
mesi büyük önem taşıyor" denil-
di. Konuşmacılara izleyiciler ta-
rafından vöneltilen bazı sorular-
la kimi zaman bir "raezhep
tartışmasına" çekilmeye çalışılan
toplantıda hemen tüm konuşma-
cılar bütün politik, hukuksal ve
demokratik kuruluşlara çağrı ya-
pılarak, "Bu gibi kanlı komplo-
lann halk önunde teşhiri ve lanet-
lenmesi mücadelesine katkıda bu-
lunulması gerektigi" goruşu savu-
nuldu.
(Baştarafı 1. Sayfada)
25 yıl birlikte görev yapan Av. Ha-
lit Çelenk, "ölümle tehdit" edil-
di. Ankara Barosu avukatlanndan
Cemal Özbey'in de tehdit edildi-
ği ve korunması için Ankara Em-
niyet Müdürlüğü'ne başvurduğu
öğrenildi.
Federal Aimanya Sosyal De-
mokrat Partisi (SDP) Bonn'da
yaptığı açıklamada, Prof. Aksoy-
un öldürülmesini kınadı. Türkiye
1
nin, değerli bir demokrasi ve in-
san haklan savunucusunu kaybet-
tigini bildirdi.
Öte yandan DSP Genel Başka-
nı Bulenl Ecevit, Cumhurbaşka-
m Turgut Özal'ın Prof. Muammer
Aksoy'un olümüyle ilgili açıkla-
masını eleştirdi. Ecevit, Özal'ın bir
dedektif gibi tahminler yurütme-
sini doğru bulmadığını söyledi.
Hcevıt, Cumhurıyet muhabiri-
nin sorusunu yanıtlarken şöyle
konuştu:
"Provokasyon, etbette soruşrur-
mayi yüriıtenlerce uzerinde durul-
nusı gereken olasılıklardan biri-
dir. Henüz soruşturmanın ilk aşa-
malarında bulunulduğu için ben
kendi adıma da partira adına da
böyle varsayımlar uzerinde dur-
ma\ı. tahminlerde bulunmayı şu
aşamada doğru bulmuyorum.
Gerçi, değişik toplum kesimleri,
kamuovu odakları veya muhale-
fet partileri bu lür olaylarla ilgili
olarak tahminlerde bulunabilirler,
değişik varsayımlar uzerinde du-
rabilirier, ama bence vönetimin
başında bulunanların bu aşama-
da kendi tahmin veya teşhisleriııi
açıklamalan sakıncalı olabilir.
Çünkü bu şekilde soruşturmayı
vürütenleri şaşırtarak güç durum-
da bırakabilirler. Hele Cumhur-
başkanı'nın bu tür olaylarda bir
dedektif gibi tahminler yürutme-
sini hiç doğru bulmam. Istelik iki
olayda da aynı marka Ubancanın
kullanılmış olmasını iki olayı bir-
birine bağlayan bir kanıt gibi gös-
termek sanınm dedeküfliğe de uy-
maz."
Aksoy'un öldürülmesi olayına
başlangıçta "ideolojik amaçla
adam öldürme" teşhisi koyan An-
kara DGM Başsavcısı Nusret De-
miral, birlikte çalıştığı cumhuriyet
savcıları ile olayı soruşturan gü-
venlik birimlerine olay konusun-
da konuşma yasağı koydu. Demi-
ral, kendisi de olayla ilgili konuş-
mama karan aldı.
Cumhuriyet'in edindiği bilgilere
gore Ankara Emniyet Müdurlüğü
bunyesinde olusturulan değişik
araştırma grupları, Aksoy'un ol-
dürülmesine ilişkin ortaya atılan
çeşitii olasılıkları gizlilik içinde
araştırıyor. Ancak bu araştırma-
larda, henüz olayı aydınlatabile-
cek ya da soruşturmaya ışık tuta-
bilecek önemli herhangi bir ipu-
cu da elde edılemediği ka>dedildi.
Emniyet Genel Müdurlüğu'nde
bulunan Terörle Mücadele Daire-
si'nin de olaya ılışkin bir araştır-
ma başlattığı ve bu konuda soruş-
turmayı yürüten güvenlik birim-
lerine yardımcı olabilecek verile-
ri değerlendirmeye başladığı ifa-
de edildi. MlT'in de elindeki bil-
gileri gozden geçırerek soruştur-
maya ışık tutabilecek bilgileri, so-
ruşturmayı yürüten Ankara DGM
Başsavcılığı'na iletmeye başladığı
öğrenildi.
Prof. Aksoy'la Türk Hukuk
Kurumu'nda 25 yı! birlikte görev
yapan Av. Halit Çelenk, "ölümle
tehdil" edildi. Çelenk'i önceki ge-
ce telefonla arayan bir kişi "Sıra
sende" dedi. Ankara Emniyet Mü-
durluğü'ne başvuran Çelenk, ön-
lem alınmasını ve korunmasını is-
tedi.
'Dur'ihtarına uymadüar
Polis
İstanbul Haber Servisi —
"Kuşkulu olduklan" gerekçe-
siyle kendilerine yapılan "dar"
uyarısma uymadıklan öne sürtt-
len bir grup üniversite öğrenci-
sinin ardınd.m siyasi polisler
ateş açtı. Istanbul Cniversitesi
merkez binasının yakınında
meydana gelen olay çevrede bu-
lunan yurttaşlaı arasında heye-
cana yol açarken "kuşkulu" 6
üniversite öğrencisi gözaltına
alındı. Siyasi polis yetkilileri, ya-
kalandıktan sonra Beyazıt Ka-
rakolu'na getirüen öğrenciler
konusunda aynntılı acıkiama
yapmaktan kaçmdılar ve "Kaş-
kulu olduklan için aldık. du-
rumlanm gözden geçireceğiz"
diye konuştular.
Olay saat 15.30 sıralannda
t.Ü. merkez bina dışmda bulu-
nan yabancı diller bölumü bina-
sı yakınında meydana geldi.
Görgü tanıklanmn ve siyasi po-
lis yetkililerinden elde edilen bil-
gilere göre yaklaşık 15 kişilik
kızJı-erkekli bir öğrenci grubu,
yolda yürürken "dur" ihtann-
da bulunan siyasi polisleri göriip
koşmaya başladılar. Jeofızik
bölumü üe yabancı diller boiü-
mu binası arasında bulunan bir
ara sokakıan V'ezneciler'e doğ-
ru yönelen öğrencilerin ardın-
dan siyasi poiisler otomatik si-
lahlaria ateş etmeve başıadılar.
Bu sırada ara sokagııı öteti ucu-
nu da Eminönü Emniyet Arnir-
liği'ne bağlı ekipler kesti. Öğ-
rencilerden İsmail KüpeliogİB
(21), Özer Kocatepe (22), Mus-
Ufa Yümaz (20), Feride Civelek
(20), Ayfer Lslu (22) ve tatma
Şahika Acar (19) bu srrada po-
lıslerce gözaltına aündüar.
FARUK BİLDtRİCİ
ANKARA — SHP Içel Millet-
vekili ve TBMM "Horzum Araş-
tırma Koraisyonu" üyesi Fikri
Sağlar, Muammer Aksoy'un öl-
dürülmesi olayı ile "Horzum"
olayının ilişkisi oiabileceği iddia-
sında bulundu. Sağlar'a yöneltti-
ğimiz sorular ile yanıtlan şöyle:
"— Sizce Horzum olayı ile Mu-
ammer Aksoy'un öldürülmesi
arasında bir ilişki olabilir mi?
SAĞLAR — Bence sadece Ke-
mal Horzum olarak ele almak
doğru değıl. Horzum olayı Türki-
ye'deki mafya-işadamı-bürokrat-
politikacı bağlantısı ile egemenli-
ğini kurma ve kamu kaynakları-
nı kendi çıkarları doğrultusunda
kullanma düzenlerinin birer sem-
bolü olarak görüyorum.
— Sizce Muammer Aksoy'un
Horzum olayındaki çabalan ne-
dir? Akso), olayın bazı yönleri-
nin ortaya çıkarılmasında etkili
oldu mu?
SAĞLAR — Emlak Bankası'-
nın, Horzum'dan olan hakkını
alabilmesi doğrultusunda Muam-
mer Bey'in çok ciddi çalışmaları
oldu. Özellikle hukuk oyunlanna
girilmesini engellemek amacıyla
getirdiği görüşler, hukukun üs-
tunJûğünu ve adaletin yerine ge-
tirilmesi, hakların korunması
doğrultusunda gösterdiği gayret
var. Fakat işin enteresan yanlann-
dan birisi -bendeki raporların bi-
risinde de açıkça görülüyor- Mu-
ammer Bey'in Horzum'a karşı
olan davadaki savunmasını Em-
lak Bankası yöneticileri, Bülent
Şemiler'in adamlan pek beğenmi-
yorlar. Beğenmemelerinin nedeni
verdikleri raporda belli değil. Da-
vanın neticelenmesi doğrultusun-
da pozitif tavır takındığı için be-
ğenmeyebilirler. Çünkü ben, Bü-
lent Şemiler'in Kemal Horzum
davasında bankanın hakkını ko-
rumak isteğinde olduğuna inan-
mıyorum. Aksine Şemiler, Emlak
Bankası'nın Horzum'a açtığı da-
va ile ve Horzum olayını ön pla-
na çıkararak kendi yaptıkları su-
ıistimalleri, usulsüzlükleri, kay-
nakların yandaşlarına dağıtılma-
sını gizlemek için bir kalkan ola-
rak kullanıyor. Bir taşla birkaç
kuş vuruyor böylece.
— Aksoy'un Horzum'un mah-
kûm olmasında da etkisi oldu
mu?
SAĞLAR — Kemal Horzum'-
un mahkûm olmasında etkisi ol-
du tabii. Horzum'un mahkûm ol-
masında bir etki de Meclis'te araş-
tırma komisyonunun kurulması-
dır. Bu komisyonun kurulmasıy-
la Horzum konusundaki karar
verme süreci hızlandı. Ortaya çı-
kan tabloda belli duzeni kurmuş
ve devam etmiş insanları bu geliş-
meler ürkütebiliyor. Türkiye'de
1980'den bu yana silah kaçakçı-
lığı yapan hiç kimsenin hüküm
giymediğini görüyoruz. Oysa 12
Eylul'ün yapılmasının en önemli
nedeni olarak silah kaçakçılığı
gösteriliyor. Hayali ihracatçılar
'Biz bir konuşursak' diyorlar. He-
men af çıkarılıyor, yargı baskı al-
tında tutuluyor. tlk defa böyle bir
usulsüzlük yapan, devleti dolan-
dıran bir işadamı mahkûm olu-
yor.
— Böyle bir olayın ortaya çık-
ması Horzum komisyonunun ça-
lışmalarını engeller mi?
SAĞLAR — Ben Muammer
Aksoy'un öldürulmesinden, par-
timizin kurultayından, birkaç gün
önce genel başkana bu konudaki
düşüncelerimi aktardım. Erdal
lnönü'ye adım adım da bazı şey-
lerin tezgâhlanabileceğini söyle-
dim. Çünkü bizim komisyonu-
muz çok kimseyi ürkutecek bir
komisyondur. Biz bu komisyon-
da çalışıyoruz. Dolayısıyla da bü
komisyon üyelerinin güvenlik al-
tına alınması, sahip çıkılması ge-
rekir diye kendisine söyledim.
Ama Sayın Genel Başkan bu söz-
lerimi herhalde dikkate almadı.
Ama Aksoy'un öldürüldüğü ge-
ce arabasında, 'Fikri Bey baaa
bunlan bir parça anlatmıştı' de-
miş. Onun üzerine Sayın İnönü,
'mafya raıdır, değil midir?' diye
bir açıklama yaptı. Bence entere-
san olan o. Yani Erdal Bey'in bu
konuda çok lakaythğı var. Bunu
da üzülerek karşıhyorum.
CÛNEYT ARCAYÜREK yazıyor
(Baştarafı 1. Sayfada)
"partilerin birleşmesini" sağla-
yacak girişimlere heves duyuyor.
Hatta SHP'nin terörle ilgili genel
görüşme önergesinin müzakere-
si sırasında iktidardan muhale-
fete kadar her kesimin "demok-
rasi içinde çözüm" arayışında bir
araya gelmesini, birleşmesini is-
tiyor.
"Teröre karşı birlik" önümüz-
deki hafta gerçekleşecekmiş gi-
bi görünüyor. Partiier arasında
sürdürülen görüşmeler olumlu
sonuç verirse, bakarsınız ortak
bir önergeye üç parti imza atmış.
Doğrusu bu birleşme, 1980'lere
göre demokratik yaşamımızda
olgunluğa yöneldığimızi kanıtla-
yan ileri bir adım olacak.
inönü, terör önergesinden
umutlu görünüyor. Demirel, te-
röre karşı partiier arası eylem bir-
liğinin olgunlaşmasına yan tutan
konuşma yapıyor. Kuşkusuz bu
arada, ülkenfn içinde bulunduğu
koşullar, dış polıtıkadakı gerıle-
meyi işaret eden olaylar, TÖ'den
hükümete kadar içine düştüğü-
müz ikilemler bir bir sıralanıyor.
Demirel yetkılilerden gelen
klasik devlet nutuklarına değini-
yor, "dökülen kan yerde kalma-
yatak". Bu kafayla "kalır" diyor.
Bugün Aksoy, yarın bir başkası.
"Cinayeti işleyenle işletenleri"
devlet bulmadıkça, cinayet işle-
yenin yanına kâr kalır havası da-
ğılmayacak. Ya önlem? Yapan-
la yaptıranı ortaya çıkarmaktan
başka önlem yok!
Bu arada ülkeyi yönetenlerin
kafasından yayılan seslere, de-
ğerlendirmelere bakınız: Muha-
lefetin erken seçım ıstemıyle te-
rör olaylarını ANAP birbirine
bağiıyor. İnönü davranışı "vahim
bir hata" diye nitelerken, Demi-
rel, Başbakan Akbulut'un "ne
zaman Türkiye ekonomiyi düzel-
terek kalkınınaya girişse, ıçer-
den ve dışardan bu faalıyetlerın
başlatıldığım" TV'den halkadu-
yurmasına değiniyor. Hükümetin
terör olayını bağladığı ana gerek-
çe, işte bu. "Bu kafayla sorunu
çözemezsiniz" diyor Demirel.
TÖ ise başbakan iken kendi-
sine kurşun sıkan tabancayla
Aksoy'u öldüren silahın benzer-
liği uzerinde duruyor. Bir
"kışkırtmayı" söz konusu ediyor.
"Provokasyon" pekâlâ, ama
hangi amacı gerçekleştirmek
için? Eski günler olsa gerekçe
hazır, hemen söylenirdi: "Devlet
düzenini yıkarak totaliter bir re-
jim getirmek isteyenlerin
marifetleri" der, çıkardık işin için-
den.
Totaliter dedikleri rejimler ka-
buk yırtıyor, çok partili rejimlere
gidiyor. Dışardan yansıyan ha-
vayla içerde totaliter rejim iste-
ğinin birlikte yaşaması olanak-
sız.
Daha başka gözle, terör olay-
larını yeni açılışlann ışığında de-
ğerlendirecek bir devlet politika-
sına gereksiniliyor. Bizimkilerin
kafası değişmez değerler arasın-
da. "Hababam sınıfında" ders
görenlerin alışkanlığıyla aynı ye-
meği pişirip önümüze koymaya
çalışıyorlar.
Bugün, düne oranla teröre
karşı birleşerek ileri bir adım at-
maya hazırlanıyoruz. Oysa,
1980'den önce dökülen kanlann
hesabını göremedik. Anarşi, yö-
netim değişikliğinin başlıca ara-
cı oldu. Rejimi askıya alanlarte-
rgrün, anarşinin kökünü kazıya-
cağı yerde rejimin ve siyasetçi-
nin yakasına sarıldı. 80'den ön-
ce altı bin kişi öldürüldü. Kaçının
katili ve cinayetlerın kaynağı or-
taya çıkarıldı?
Bugün aynı noktaya geldik. Ci-
nayetler işleniyor, başkentte sı-
lahlı üç önemli olay oluyor, em-
niyet müdürü başarılarından ötü-
rü "taltifen" İstanbul'a atandı,
atanacak. Yapanla yaptıran or-
tada yok.
"Oğlum bina okur, döner dö-
ner yine okur."
On yılda vardığımız sonuç.