Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 ŞUBAT 1990 KÜLTUR-SANAT CUMHURİYET/5
Beyazperde'de Yılmaz Güney
• Kültür Servisi _ />'/ > \//>/}< /.)/
Beyazperde sinema
dergisi şubat sayısında,
"Yönetmenler
Dizisi"nden Yılmaz
Güney'i ek olarak
veriyor. Ekte, Güney'in
"Umut" filminin afişi,
Agâh Özgüç ve Ünsal
Oskay'm kaleminden
yazılar, sanatçının
fîlmografyası ve
hakkında yazılan
kitaplann listesi yer
alıyor. Dergide ise Ara
Güler'le sinema üzerine,
Mehmet AIi Birand'Ia
televizyon üzerine, Memduh Ün'le son filmi üzerine
yapılmış söleşiler ilgi çekiyor. Film tanıtım bölümlerinde
de Percy Adlon'un "Bağdat Cafe"si, Clint Eastwood'un
"Bird"ü, Reitman'ın "Hayalet Avcılan" var. Derginin
sayfalan arasında "Camille Claudel" filmi üzerine
İsabelle Adjani ile yapılan bir röportaj, "1. Canlandırma
Sinema Semineri"nin ardından bir değerlendirme yazısı
da yer alıyor.
"Umut" 16 şubatta gösterimde
• Kültür Servisi — Yılmaz Güney'in "Umut" filmi, 16
şubatta dört kentte birden gösterime girecek. 1989 yıh
eylül ayından bu yana süren davalar sonucunda 7
sinemada birden gösterime gırmesi planlanan filmin
tstanbul'da Beyoğlu Dünya ve Ortaköy Kültür
Merkezi'nde, Ankara'da Metropol ve Talip sinemalannda,
Izmir'de Köşk, Mersin'de Kamer Sineması'nda gösterimi
kesinleşti. 2000'e Doğru dergisinin getintiği, Efes Film'in
işletmesini üstlendiği "Umut" filmi, Kültür Bakanlığı'nın
yazılı emriyle 1$ ocakta İstanbul Film Denetleme
Kurulu'nda izlenmiş, kesintiye gerek görülmeksizin izni
ahnmıştı. Yurda girişi 9 Haziran 1983 tarih ve 94 sayıh
Bakanlar Kurulu kararıyla sakıncalı bulunan film için
Danıştay'da yürütmeyi durdurma kararı alınmıştı.
Çakır'ın cenazesi getirildi
• Kültür Servisi — Önceki gün F. Almanya'nın
Frankfurt kentinde ölen ses sanatçısı Sümeyra Çakır'ın
cenazesi dün Istanbul'a getirildi. Cenazenin getirilişi
sırasında polisin önlem aldığı gözlendi, ancak herhangı
bir olay çıkmadı. THY uçağı ile dün 18.30'da Atatürk
Havalimanı'na getirilen cenazeye, Sümeyra Çakır'ın eşi
Hasan Çakır'ın eşlik ettiği görüldü. Cenazeyi teslim alan
Çakır'ın yakınları, cenazenin, yarın Şişli Camii'nde
kılınacak öğle namazmdan sonra Zincirlikuyu
Mezarlığı'nda toprağa verileceğini söylediler. 44 yaşında
ölen Sümeyra Çakır, Güney Kıbrıs'ta bir dinletiye
katılarak Nazım Hikmet'in şiirlerini seslendirdiği
gerekçesiyle 1985 yılında Türk vatandaşlığından
çıkarılmıştı.
Türk kıyafetleri sergisi
• Kültür Servisi — îstanbul Büyükşehir Belediyesi
Atatürk Kitaplığı'nda yarın, tarih içinde Türk
kıyafetlerini bir araya getiren bir kartpostal sergisi
açılıyor. "Kıyafetler-1" sergisi, Atatürk Kitaplığı'nın 5
bini aşan kartpostal koleksiyonundan seçilerek
hazırlandı. 130 kadar siyah-beyaz ve renkli kartpostaldan
oluşan bu sergi 4 mart tarihine kadar açık kalacak.
Atatürk Kitaplığı'nda yarın ayrıca tnci Tunç'un resim
sergisi de açılacak. 18.00'deki sergi açılışlan öncesinde
"Şiir Günleri" başlığı altında düzenlenen söyleşiler
kapsamında saat 16.30'da Şükran Kurdakul konuk
edilecek.
AFSAD'ın
4
Ayın Fotoğrafr
• Kültür Servisi — Ankara Fotoğraf Sanatçıları
Derneği'nin düzenlediği ocak ayı "Ayın Fotoğrafı
Yarışması"nda Isa Özdemir'in yapıtı birinci, Gökhan
Demirer'in yapıtı ikinci, İsa Özdemir'in yapıtı üçüncü
seçildi. Ayın Basanh Baskı ve Doğa Ödülü'nü Serdar
Atay kazanırken, Aynur Köymen, Serdar Atay, Hüsniye
Ünal, Ferit Uyguç ve İsa Özdemir'e ait birer yapıt
sergilemeye değer görüldü. Bu arada renkli baskı dalında
birinciliğe değer yapıt bulunamadı. Hasip Pektaş'ın
çalışması ikinciliğe, Bülent Haşim Yanar'ın çalışması
üçüncülüğe değer görülürken, Recep Faruk Öztürk'e ait
bir yapıt "Ayın Başarılı Doğa Ödülü"nü aldı. Ayrıca
Resul Baştuğ, Recep Faruk Öztürk ve Uğur Kavas'a ait
birer yapıt ile Hasip Pektaş ve Bülent Haşim Yanar'a ait
ikişer yapıt sergiye alındı.
1989 Bakanlık Tıyatro Odülleri_ - M
• Kültür Servisi — Kültür Bakanlığı 1989 yıh Tiyatro
ödülleri dün Atatürk Kültür Merkezi Oda Tiyatrosu'nda
düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Turan
Oflazoğlu'nun "Gardiyan" adh oyununun izlenmesinden
sonra gerçekleştirilen törende Kültür Bakanı Namık
Kemal Zeybek bir konuşma yaparak, "Demokrasinin bir
yanı seçim, ama asıl önemli yanı insan hak ve
özgürlükleri" dedi. Daha sonra Kültür Bakanhğı'nın
1987 yıhndan bu yana verdiği ve 1989 yıh için beş
kategoride dağıtılan ödüller Bakan Namık Kemal Zeybek
tarafından sahiplerine verildi. Bu yıl Nisa Serezli - Tolga
Aşkıner Tiyatrosu "En İyi Tiyatro Toplujuğu" Ödülü'nü,
Recep Bilginer "En İyi fiyatro Yazan" Ödülü'nü, "Yaşar
Ne Yaşar Ne Yaşamaz" ile Kenan Işık ve "Köprüdeki
Adam" ile Müge Gürman "En İyi Yönetmen" Ödülü'nü,
Maral Üner "Hüzzam" ile "En İyi Kadın Oyuncu",
Baykal Saran ise "Sokullu" ile "En İyi Erkek OVuncu"
Ödülü'nü aldılar. Seçici kurul, Orta Oyuncular'a tiyatro
alanındaki gayretleri, katkıları ve kalıcı bir tiyatro binası
kazandınlmasındaki çabalanndan ötürü "Jüri Özel
ödülü" verirken, Sabahattin Kudret Aksal'a da yine
tiyatroya katkılarından ötürü "Jüri Onur Ödülü" verdi.
K O N S E R
16 Şubat 1990 Saat. 18.30-21.00
KARTAL BELEDİYE SİNEMASI
17 Şubat'1990 Saat 18.30-21.00
BAHÇELİEVLER ÜNVERDİ SİNEMASI
Bilet SallŞ: Karlai Mıtine V» j\l {" "K
•ıltı v>ı i t ' 1)1 IX Rakrrtın Karya Sw v/J II "J
»*,,Ar/,T l,,nr<i, im 5^ -V5 "i y 4 p ) ( V s
^ ^ , , , 5 ^ H E D E F
MUZIK
FIUZALI
İDSO'nun hafta sonu konserlerinin solisti bas Ayhan Baran'dı
Baranla dtiş dtinyasındaİDSO konserinde, Ayhan Baran'ın sesi ve Gülden
Turah'nın sololarıyla eriştiğimiz rüya dünyası,
programın ikinci solisti kemancı Michael Grube'nin
sahneye çıkmasıyla bozuluverdi. Kendimi salondan
dışarı atmak zorunda kaldığımı itiraf etmeliyim.
Ayhan Baran gibi çok yönlü bi-
rine öyle her gün rastlayamazsı-
nız. Onlar nadide çiçek gibidirler.
Özel koşullarda dünyaya gelir ve
özel koşullarda yaşarlar. Ayhan
Baran'la ilgili en eski anım çok es-
kilere uzanır. Yıl vermeyeyim,
hem onun hem de benim yaşımız
ortaya çıkmasın. Yanılmıyorsanı,
Ankara De\iet Konservatuvarı'n-
dan ya yeni mezun olmuştu ya da
son sıruf öğrencisiydi. Cebeci'deki
konservatuvar binasının konser
salonunda, piyanoda kendi ken-
dine eşlik ederek bir lied resitali
verdiğini dün gibi anımsıyorum.
Şaşkınhktan ağzım bir karış açık
kalmıştı o zatnan. Müzik dünya-
sında benim diyen kaç şarkıcı
kendi kendine piyanoyla eşlik ede-
bilir konserde, sorarım size?
Ayhan Baran'ın yetenekleri iyi
piyano çalabilmesi ve iyi şarkı
söyleyebilmesiyle de sınırh değil-
dir aslında. İstese bal gibi beste-
cilik de yapar, ama o, bu işi kar-
deşi Ilhan Baran'a bırakmış ve sa-
dece sevdiği eserleri kendi zevki-
ne göre orkestra için düzenlemek-
le yetinmiştir. Bazen kaçamak
besteler de yapar, ama onları hiç
gün ışığına çıkarmaz.
Ayhan Baran'ın müzik dışında-
ki resim, heykel, amatör mimari,
marangozluk, dülgerlik, her tür-
lü teknisyenlik gibi becerilerine
hiç girmeyeyim. Zira bizler gibi sı-
radan insanlan aşağılık duygusu-
nâ kaptırabilir onun elinden gelen
işlerin listesi.
O, elini attığı her işin üstesin-
den kolaylıkla gelebilen ender in-
sanın alçakgönüllülüğü ile yaptı-
ğı işlerin önemınin farkında olma-
dan yaşar çoğu zaman. Kimbilir
kaç kez, "Ama neden kariyerini
Amerika'da, Avrupa'da sürdiir-
medin Ayban abi?" diye sormu-
şumdur ona. Öyle ya, Ayhan Ba-
ran'ın bence Nesterenko'dan,
Ghiavurof'dan, Justino Diaz'-
dan, hatta Raimondi'den hiçbiv
eksiği oimadığı gibi bal gibi faz-
lası bile var. Onu olsa olsa Cesa-
re Siepi ile karşılaştırabilirim ken-
dimce. Belki de Ayhan abi bu kar-
şılaştırmayı beğenmeyecektir,
ama ne yapalım, zevk meselesi.
Baran'ın sesinin dinleyiciyi sar-
malayan rengi, baştan sona tek
bir çizgiyi, rengi tutturması, ne-
fes kontrolü, ttalyancayı, Alman-
cayı, Rusçayı, kısaca her dili doğ-
ru, hatta kendi dıliymiş gibi rahat-
lıkla telaffuz edebilmesi onu bir
çırpıda dünya çapında bir yıldız
yapabilecek niteliklerdir. Ancak o
kendi kurduğu dünyasında, ken-
di alışkanlıklarıyla yaşamayı, dış
dünyaya açılmaya yeğlemiştir.
Ayhaç Baran,'2-3 Şubat 1990
tarihlerinde İstanbul Devlet Sen-
foni Orkestrası eşliğinde J.S.
Bach'ın iki Kantatını ("Bald zur
Rechten" ve "Komm, Süsser
Tod"), Haendel'in "Xerxes"
operasmdan "Ombra mai fn" ar-
yasını, Aldovrandini ve Caldra'-
nın keman solo, continuo (sürekli
bas) ve altı ses için yazılmış iki ar-
yasını seslendirdi. Program not-
larında Bach'ın "Bald znr
Rechten" kantatı dışındaki tüm
eserleri sanatçının kendisinin or-
kestraya uyguladığı yazıyordu.
Çok yönlü Ayhan Baran iş. baştn-
daydı gorüldüğü gibi.
Ayhan Baran'a son iki eserde
başkemancı Gülden Turalı eşlik
ediyordu. Singapurlu orkestra şefı
Choo Hoey, her iki keman solo-
lu eserde, özellikle Caldara'nın
"Vaghe Luci"sinde orkestranın
öteki sazlarının seslerini yeterin-
ce dengeleyip solo kemanın sesi-
ni basiırmamalann] sağlayamadı.
Yine de Ayhan Baran'ın sesi Gül-
den Turalf nın sololarının güzel-
liğiyle mest olmuşken, programın
ikinci solisti kemancı Michael
Grube sahneye çıkıp Saint-
Saens'ın keman konçertosunu çal-
maya başladı. Biraz önce eriştiği-
miz rüya dünyasını Grube'nin deü
saçmalarıyla bozmamak için ken-
dimi salondan dışarı atmak zo-
runda kaldığımı itiraf etmeliyim.
Grube yüzünden belki de çok gü-
zel çalınmış bir Brahms 4. Senfo-
niyi kaçırmış olabilirim. Ama gü-
nah bende mi?
DtNLEYtCİYİ SARMALAYAN BtR SES — Ayban Baran'ın din-
leyiciyi sarmalay an ses rengi, hemen dili kendi diliymiş gibi telaffuz
edebilmesi onu dünya çapında yıldız yapabilecek nitelikte. Ama Ba-
ran, kendi kurduğu dünyasında. kendi alışkanlıklarıyla yaşamayı yeğ
tutmııs bir sanatçı.
Ünlüpiyanist Japonya turnesinde büyük ilgi gördü Izmir'de Şostakoviçseslendirildi
İdil Bîret kapak oldu Stalin'imüzikle
anlatan besteciDünyanın tanınmış müzik dergileriyle
eşdeğerdeki Japon "MusicaNova"
dergisi, devlet sanatçısı İdil Biret'i son
sayısına kapak konusu yaptı. Japonya
turnesinde Biret'e basın ve TV geniş
yer ayırdı. Sanatçının Uzakdoğu
turnesi Japonya'dan sonra Hong
Kong, Kuala Lumpur ve Singapur'u da
kapsıyor. Biret, Tokyo'da
Beethoven'in "İmparator"
Konçertosu'nu imparator ailesi
önünde seslendirdi.
Piyanist tdi! Biret, Japonya turnesine 19 Ocak
1990 günü genç Japon şef Yutaka Sado'nun yönet-
tiği Tokyo Filarmoni Orkestrası eşliğinde yorum-
ladığı Beethoven'in 5. "İmparator" konçertosuy-
la başladı. Açılış konserinde Japon İmparator ai-
lesi de hazır bulundu. Biret'in 2000 kişinin doldur-
duğu Bunkamura Orchard Hall adh yeni konser sa-
lonunda başlayan Japonya turnesine daha ilk gün-
den basın ve TV'de geniş yer ayrıldı. Japonya'nın
"Gramophone" veya "High Fidelity" gibi dergi-
lerle eşdeğerdeki "Musica Nova" Dergisi'nin Şu-
bat 1990 sayısı İdil Biret kapağı ile çıktı.
Daha önce "EMI His Master's Voice" marka-
sıyla Avrupa'da piyasaya çıkarak büyük ilgi top-
layan "Beethoven/Liszt" senfoniler plak albumü.
sanatçının Japonya turnesi dolayısıyla bu kez Ja-
ponya ve Amerika'da da dağıtımı üstlenen "EMI
Angel" markasıyla CD olarak piyasaya çıkarıldı.
Beethoven/Liszt plakları turne boyunca büyük bir
popülarite kazanan tdil Biret tarafından her kon-
serinden sonra hayranlarına imzalanıyor şu sı-
ralarda.-
İdil Biret, Japonya turnesinde dönüşümlü ola-
rak iki resital programıyla dinleyici karşısına çıkı-
yor. Yokohama ve Sapporo'da Mozart'ın "Alla
Turca" adıyla tanınan La Majör KV331
"Çeşitleıneli" sonatını, Beethoven'in "Ayışıgr" ve
"Patetik" sonatlanyla dönüşümlü yorumlarken her
iki konserin ikinci yarısında Beethoven/Liszt Be-
şinci Senfoniyi çalıyor.
Osaka resitalindeyse İdil Biret, Beethoven'in üç
ünlü sonatını peşpeşe seslendiriyor: "Ayışığı",
"Patetik" ve "Appassionato" sonatları. İdil Bi-
ret'in Uzakdoğu turnesi Japonya'dan sonra Hong
Kong, Kuala Lumpur ve Singapur'u da içeriyor.
Sanatçı Hong Kong'da yeni kurulan Fine Arts Aca-
demy'de (Güzel Sanatlar Akademisi) genç Hong
Konglu piyanistlere bir Master Class (üst düzey
kurs) verecek.
AKM'de müzîkal
'Konsolos'
sahnede
Kültür Servisi — Italyan asdlı
Amerikalı besteci Gian Carlo
Menotti'nin 1950 yılında beste-
lediği "TheConsul" (Konsolos)
adh 3 perdelik müzikal dram,
İstanbul Devlet Opera ve Bale-
si tarafından 9 şubat cuma gü-
nü Atatürk Kültür Merkezi
Konser Salonu'nda sergilene-
cek. Sanatçının 11 önemli ese-
rinden biri olan "Konsolos", II.
Dünya Savaşı'nın toplumda ya-
rattığı trajik sahnelerin etkisi al-
tında yazılmış olması nedeniyle
1950'lerden bugüne kadar dün-
yanın belli başlı opera sahnele-
rinde büyük ilgi gördü. Besteci-
nin şair yönünün yam sıra dra-
matürji alanındaki ustalığım da
gözler önüne seren eser, kompo-
zisyon tekniği ve sahnelerin mü-
zikal kuruluşlarını dramatik zir-
velere ulaştırmadaki başansıyia
da öne çıkıyor.
Philadelphia'da yapılan dün-
ya prömiyeri ile Gian Carlo Me-
notti'ye Amerika dışında da bü-
yük ün sağlayan "Konsolos",
Türkiye'de ilk kez 10 Aralık
1952 tarihindeTürk Devlet Ope-
rası tarafından Ankara Büyük
Tiyatro'da sergilendi. Bu kez ts-
tanbul Devlet Opera ve Balesi
tarafından Atatürk Kültür Mer-
kezi'nde sergilenecek olan ope-
rayı Aytaç Manizade sahneye
koydu. Serdar Yalçın'ın müzik
yönetmenhğini üstlendiği "Kon-
solos"ta Sedat Öztoprak. Ömer
Sabar, Semra Tüzün. Jaklin
Çarkçı, Kenan Dagaşan, Şeb-
nem Kartal. Ali Ihsan Onat, Mi-
ne Maler, Şamil Gökberk, Yok-
sel Örses, Bergüzar Çelebi ve
Ahmel Yazıcı rol alıyorlar. Se-
miramis IJyar'ın koregrafîsini,
Figen Koyunoğlu'nun kostüm-
lerini hazırladıgı operamn de-
korları ise Erkut Uzelli'ye ait.
ÜNER BtRKAN
İZMİR — 2 şubat gecesi
TV-l'de izlediğimiz "Tanıklık"
adh filmde. ünlü Sovyet besteci
Dmitri Şostakoviç (1906-1975),
"Stalin için hiçbir zaman övgü
yazanıadım, elim varmadı bunu
yapmaya" diyordu. lkinci Dün-
ya Savaşı'nın Müttefiklerin zafe-
riyle sonuçlanması üzerine, bes-
tecinin, amansız diktatöre koro-"
lu, sololu, göz kamaştıncı bir
kutlama coşkusu armağan edece-
ğini umuyordu herkes, çünkü
Stalin öyle buyurmuştu, çevresi
de inandırmıştı onu. Ancak 1945
yılının 3 kasım günü, Leningrad
Filarmoni'nin mevsimi açış kon-
serinde sunulan Dokuzuncu Sen-
foni, diktatörde ve yakınlarında
büyük bir düş kınklığı, önüne ge-
çilemez bir öfke fırtınası yarat-
tı. Senfoni, umulanın tam aksi-
ne, çok kısaydı (25 dakika), çok
iddiasız bir Barok denemeydi,
"ideolojik açıdan pek zayıf'tı,
"Sovyet halkının nıhunu, özel-
liklerini yansıtmaktan azak"tı.
Stalin'e, her türlü aşağılanma-
yı, en ağır cezalara çarptırılma-
yı göze alarak övgü yazmaktan
kaçınan Şostakoviç, diktatörün
1953'te ölümü üzerine, aynı yıl,
Op. 93 Mi minör Onuncu Senfo-
ni'yi besteledi. Yirminci yüzyıhn
en önerali senfoni bestecisi, bu
yapıtmda Stalin'e ilişkin asıl duy-
gularını yansıttığını şöyle açıklı-
yor "Tamklık"ta:
"Dokuzuncu'yu yazdığımda
nelerle karşılaştıgımı bile bile, bir
sonraki senfonimde, Onuncu'da,
müzigimle Stalin'i, onun kanlı
kişiliğini, açımaaz yönetimini
anlattım. Hemen Stalin'in ölü-
münü izleyen günL-rde yazdım o
senfonimi, kimseler de nelerden
söz ettiğimi anlamadı. Oysa,
ikinci bölüm (Scherzo), Stalin'-
in müzikle çizilmiş bir portresiy-
di. tçimde daha başka duygular,
düşünceler de yer almıştı elbet-
le, ama d senfoninin asıl yapı ta-
şı, temeli buydu."
Şostakoviç'in anılarını "Ta-
nıklık"ta toplayan, öğrencisi ve
yakın yardımcısı Solomon Vol-
kov, Onuncu Senfoni için şunları
yazıyor kitabın önsözünde:
"Şostakoviç, Stalin'in o kıyt-
cılık ve korku dönemini, 19S3'te
bestelediği bu senfonide özetler.
Onuncu Senfoni'nin ikinci bölü-
mn, amansız, acımasız bir kötü-
lük kasırgası gibi, Stalin'i müzik-
le anlatır dinleyiciye."
Dmitri Şostakoviç'in bu an-
lamh yapıtı, Sovyetler Birliği'nde
"Azerbaycan dramı"nın olanca
acılarıyla yaşandığı bugünlerde,
o topraklarda doğmuş, yetişmiş
bir yonetmenin, Veronika Duda-
rova'nın eliyle sunuldu.
Böyle önemli bir senfoniyi iç-
ten yaşayan, duyan ve duyuran
Bayan Dudarova'yı ve lzmir
DSO üyelerini kutluyorum.
Doğu Alman opera sanatçısı Jochen Kowalski Batı'da da keşfedildi
Herkesi âşık eden OrfeoKowalski,glasnost
politikasından yararlanan
pek çok sanatçıdan biri.
Geçen mevsim Londrah
operaseverleri kendine
âşık eden 28 yaşındaki
sanatçıya eser yazmak
için çağdaş besteciler
sırayagirdilerbile.
Yüzyüımızda, şu son birkaç yı-
la kadar 17. ve 18. yüzyılın ilk ya-
rısında bestelenmiş operaların
tam anlamıyla ihmal edildiğini
göriiyoruz. Bellibaşh birkaç nede-
ni vardı bu ihmalin. Her şeyden
önce, partisyonlann günümüz ko-
şullanna uygun hazırlanmamış ol-
ması, yani çalgılamanın (orkest-
rasyon) genellikle besteciler tara-
fından belirsiz bırakılması, bu ne-
denle orkestra partilerinin ayn ay-
n yazılmamış olması önemli edi-
törlük ve araştırma çabaları ge-
rektiriyordu.
İhmalin ikinci önemli nedeni ise
Rönesans ve özellikle Barok ope-
ranm incisi olan "castrato" sesin,
yani erkek soprano veya erkek al-
to sesin 19. yüzyıldan bu yana ta-
rihe kanşmasıydı. 20. yüzyılda da
kontr-tenor diye adlandınlan
"falsetto", yani yalancı kafa se-
siyle normal erkek ses rejistrinin
bir oktav üstünde şarkı söyleye-
bilen, Alfred Deller gibi müzis-
yenler vardı, ama Barok operamn
"castrato" kahramanlarının can-
landırdıklan rollerin üstesinden
geiebilecek tekniği sahip şarkıcı-
larn yetişmesi kolay olmayacak-
tı.
Ancak müzikte geriye dönüş
devinimi son sürat başlamışken,
müzik dünyasında antik enstrü-
manlarla donanmış orkestralar
mantar gibi bitmekteyken
"castrato" ses renginin de benze-
rinin ortaya çıkmaması olacak şey
TEKNİK AÇIDAN ÇOK USTA — Teknik açıdan çok usla bir -,a-
natçı olan Kowalski, aynı zamanda çok geniş bir repertuvara sahip.
değildi. Hoş, Barok operada yıl-
dız olarak parlayan "castrato"la-
rın hepsi çocukluklarında hadım
edilmiş erkeklerdi ve bu tür ame-
liyatlar anık yapılmıyordu. Yine
de bazı erkek çocukların ses tel-
leri ve gırtlak yapılan bu tür ses
çıkarmaya uygun olabiliyordu gü-
nümüzde de. Kontrtenor Rene Ja-
cobs ve Sopranist Aris Christofel-
lis ilk akla gelen iki isim örneğin.
Ne var ki, Jacobs ve Christofel-
lis, bütün ustalıklanna ve teknik
becerilerine rağmen ses rengindeki
yapaylığı engelleyemeyen iki sa-
natçı.
Büiıdan aiii ju üiıce Münih'te
şans eseri Haendel'in "Giustino"
operasında dinleyip hayran kaldı-
ğım Jochen Kovvalski ise en has-
sas kulağı bile aldatabilecek ka-
dar gerçek bir erkek-alto. Altı yıl
önce Cumhuriyet okuyuculanna
tanıtmaya çahştığım bu Doğu
Berlinli olağanüstü sanatçı, glas-
nost (açıklık) politikasından ya-
rarlanan pek çok sanatçıdan biri.
Doğu Berlin Komische Oper sa-
natçılarından olan Kovvalski, bir-
den Batı'da keşfedildi bu yıl. Ge-
çen sezon Londra'ya Komische
Oper ile gelip Gluck'un "Orfeo ve
Euridice" operasında birden
Londrah operaseverleri kendine
âşık eden bu modern Orfeo kim-
di?
Jochen Kovvalski 28 yaşına ka-
dar tenor olduğunu sanıp
"Tristan" ve "Lohengrin" gibi
Wagner Helden -tenor partilerini
çalışan, ama sesinde hep bir üst
rejistr olduğunun bilincinde olan
bir genç adam. Kovvalski'nin sesi
geniş çaplı bir altodan farksız.
Ayrıca teknik açıdan çok usta
olan sanatçı, Barok operamn tüm
süslemeli, kadansh koloratura pa-
sajlarını su gibi söyleyebiliyor.
Kovvalski'nin sesi gibi bir ses
için repertuar sorunu da yok. En
başta, Haendel'in kırkı aşkın ope-
rası ne güne duruyor? Üstüne üst-
lük Mozan'ın "opera seria"lan,
Gluck ve neredeyse tüm Italyan
Barok opera repertuarı Kovvals-
ki'nin elinin altında bulunuyor.
Bütün bu klasik liste yetmezmiş
gibi sırf Koualski için eseT yazma-
ya hazır çağdaş besteciler sıraya
girdiler bile. Alman çağdaş ope-
ra bestecisi Aribert Reimann'ın
"Lear" ve "Hektra" operaları
Kovvalski'yi bekliyor şu sıralar.
Kovvalski'yi merak edenler
"Capriccio" markasıyla CD ola-
rak piyasaya çıkan Gluck'un
"Orfeo ve Euridice" operasını
edinebilirler. Carl Philipp Ema-
nuel Bach Oda Otkestrası ve şef
Hartmut Haenchen ile gerçekleş-
tirilen bu plağın bir özelliği de
Amor, yani Aşk Tanrısı rolünü
bir erkek çocuk sopranonun y"o-
rumısması. Kovvalski'yi tanıyan
ve sevenlerin "Orfeo"dan sonra
elde etıııeleri gereken ikinci plak
yine "Capriccio" markası taşı-
yor. Haendel ve Mozart aryala-
nndan bir stçmenin sunulduğu bu
plakta sanatçıya yine hep birlik-
te çalıştığı C.Ph. E. Bach Oda Or-
kestrası eşlik ediyor.
Müderrisoğlu
sergisi
• Kültür Servisi — Ahmet
Müderrisoğlu'nun heykel ve
resimlerinden oluşan sergj
bugün Galeri BM'de
açılıyor. 1950 doğumlu olan
Müderrisoğlu 1986 yıhndan
bu yana sergiler açıyor.
Galeri BM'de 7. kişisel
sergisini gerçekleştiren
sanatçı birbirini
tamamlayan heykel ve
resimlere yer veriyor bu
sergide. Ahmet
Müderrisoğlu'nun yapıtlan
24 şubata dek görülebilir.
İstanbul Film
Festivali
• KAHİRE (AA) — Mısır,
İstanbul Film Festivali'ne
başrolünü ünlü aktör Ömer
ŞeriPin oynadığı "Kukla"
adh filmle katılacak.
Mısır'ın yakın tarihinden
kesintiler sunan filmin
yönetmenliğini Mısır'ın yeni
kuşak yönetmenlerinden
Hany Lashin yaptı. Ömer
Şerif, 1960'larda
uluslararası üne
kavuştuktan sonra Mısır'da
çevirdiği ikinci film olan
"Kukla"da ilk kez iki şarkı
söylüyor. Mısır'da 1989'un
en iyi filmi seçilen Kukla,
katıldığı uluslararası
yarışmalarda 7 ödül aldı.
"72. Koğuş"
Üsküdar'da
• Kültür Servisi — Kısa bir
süre önce Üsküdar'da
kurulan Adile Naşit Deneme
Sahnesi (ANDES) Orhan
Kemal'in "72. Koğuş"unu
sahnelemeye başladı.
Tümüyle gençlerden kurulu
olan topluluk "72. Koğuş"u
şubat ayı süresince her
cumartesi ve pazar saat
18.30'da Üsküdar
Doğancılar Kültür Evi No:
l'desergileyecek.
Şiir ve öykü
yarışması
• Kültür Servisi — Ozan ve
öykü yazan Vedat Güler
anısına her yıl düzenlenen
şiir yarışması bundan böyle
"Vedat Güler Şiir ve Öykü
Yanşması" adını taşıyacak.
Yanşma bu yıl öykü dalında
yapılacak. Konusu serbest
olarak belirlenen yanşmaya
yalnızca bir öykü ile
katılınabilecek ve öyküler
daktilo ile 200 sayfayı
geçmeyecek biçimde
yazılarak 10 mart tarihine
kadar Ordu Belediyesi
Karadeniz Tiyatrosu Kültür
Cad. 11 52100/Ordu adresine
gönderilecek.
Cumhuriyet
öncesinden
• Kültür Servisi — Kadıköy
Mühürdar Sanat
Galerisi'nde açılan yeni sergi
"Cumhuriyet Öncesi
Ressamlardan" başlığını
taşıyor. 28 şubata dek
sürecek olan bu sergide
Üsküdarh Cevat, Osman
Hasan, Mehmet Hayri,
Müfide Kadri, Edmund
Naumann, Vasili Perof, Jüles
Renart, Sütüde Reşit, Ferid
Şerif ve Yazmacıyan'ın
yapıtlan yer alıyor.
Fotoğraf
yarışması
• AKSARAY (AA) —
Aksaray Belediyesi'nce, ilia
tarihi ve turistik yerlerini
tanıtmak amacıyla fotoğraf
yanşması düzenlendi.
Belediye Başkanı Memiş
Akın, bütün sanatçılara
açık yanşmanın siyah-
beyaz, renkli ve saydam
olmak üzere 3 dalda
düzenlendiğini söyledi.
Yarışmaya katılmak
isteyenlerin eserlerini 31
Mayıs 1990 tarihine kadar
belediye başkanhğma veya
Ankara'da Foto Muhabirleri
Derneği'ne göndermeleri
gerektiğini bildiren Başkan
Akın, yarışmada birincilere
l'er milyon, ikinci ve
üçüncülere de 500'er bin
lira para ödülünün yanı sıra
çeşitli armağanlar
verileceğini kaydetti.
UGUN
• Şehriye Sanyer'de
Sarıyer Halk Eğitim
Merkezi Tiyatro Kolu
"Şehriye" adh oyunu
20.30'da Sarıyer Halk
Eğitim'de sergiliyor.
BİLSAK'TA
BUGÜN
7 Şubat Çarşamba:
19.00 SİNEMA DERGİLERİ
OKURLARIYLA: Video
FUm-Fatoş ERBİL,
Beyaz Perde-İrfan
DEMİRKOL, Sinema-
Hüseyin SÖNMEZ.
10.00-01.00 arası. CAFE-
FOYER-BAR
BİLSAK Herkese Açıktır.
BlLSAK Sıraselviler,
Soğancı Sk. No: 7
CİHANGİR
143 28 79-143 28 99