23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ŞUBAT 1990 KÜLTUR-SANAT CUMHURİYET/5 Beyazperde'de Yılmaz Güney • Kültür Servisi _ />'/ > \//>/}< /.)/ Beyazperde sinema dergisi şubat sayısında, "Yönetmenler Dizisi"nden Yılmaz Güney'i ek olarak veriyor. Ekte, Güney'in "Umut" filminin afişi, Agâh Özgüç ve Ünsal Oskay'm kaleminden yazılar, sanatçının fîlmografyası ve hakkında yazılan kitaplann listesi yer alıyor. Dergide ise Ara Güler'le sinema üzerine, Mehmet AIi Birand'Ia televizyon üzerine, Memduh Ün'le son filmi üzerine yapılmış söleşiler ilgi çekiyor. Film tanıtım bölümlerinde de Percy Adlon'un "Bağdat Cafe"si, Clint Eastwood'un "Bird"ü, Reitman'ın "Hayalet Avcılan" var. Derginin sayfalan arasında "Camille Claudel" filmi üzerine İsabelle Adjani ile yapılan bir röportaj, "1. Canlandırma Sinema Semineri"nin ardından bir değerlendirme yazısı da yer alıyor. "Umut" 16 şubatta gösterimde • Kültür Servisi — Yılmaz Güney'in "Umut" filmi, 16 şubatta dört kentte birden gösterime girecek. 1989 yıh eylül ayından bu yana süren davalar sonucunda 7 sinemada birden gösterime gırmesi planlanan filmin tstanbul'da Beyoğlu Dünya ve Ortaköy Kültür Merkezi'nde, Ankara'da Metropol ve Talip sinemalannda, Izmir'de Köşk, Mersin'de Kamer Sineması'nda gösterimi kesinleşti. 2000'e Doğru dergisinin getintiği, Efes Film'in işletmesini üstlendiği "Umut" filmi, Kültür Bakanlığı'nın yazılı emriyle 1$ ocakta İstanbul Film Denetleme Kurulu'nda izlenmiş, kesintiye gerek görülmeksizin izni ahnmıştı. Yurda girişi 9 Haziran 1983 tarih ve 94 sayıh Bakanlar Kurulu kararıyla sakıncalı bulunan film için Danıştay'da yürütmeyi durdurma kararı alınmıştı. Çakır'ın cenazesi getirildi • Kültür Servisi — Önceki gün F. Almanya'nın Frankfurt kentinde ölen ses sanatçısı Sümeyra Çakır'ın cenazesi dün Istanbul'a getirildi. Cenazenin getirilişi sırasında polisin önlem aldığı gözlendi, ancak herhangı bir olay çıkmadı. THY uçağı ile dün 18.30'da Atatürk Havalimanı'na getirilen cenazeye, Sümeyra Çakır'ın eşi Hasan Çakır'ın eşlik ettiği görüldü. Cenazeyi teslim alan Çakır'ın yakınları, cenazenin, yarın Şişli Camii'nde kılınacak öğle namazmdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verileceğini söylediler. 44 yaşında ölen Sümeyra Çakır, Güney Kıbrıs'ta bir dinletiye katılarak Nazım Hikmet'in şiirlerini seslendirdiği gerekçesiyle 1985 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı. Türk kıyafetleri sergisi • Kültür Servisi — îstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda yarın, tarih içinde Türk kıyafetlerini bir araya getiren bir kartpostal sergisi açılıyor. "Kıyafetler-1" sergisi, Atatürk Kitaplığı'nın 5 bini aşan kartpostal koleksiyonundan seçilerek hazırlandı. 130 kadar siyah-beyaz ve renkli kartpostaldan oluşan bu sergi 4 mart tarihine kadar açık kalacak. Atatürk Kitaplığı'nda yarın ayrıca tnci Tunç'un resim sergisi de açılacak. 18.00'deki sergi açılışlan öncesinde "Şiir Günleri" başlığı altında düzenlenen söyleşiler kapsamında saat 16.30'da Şükran Kurdakul konuk edilecek. AFSAD'ın 4 Ayın Fotoğrafr • Kültür Servisi — Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği'nin düzenlediği ocak ayı "Ayın Fotoğrafı Yarışması"nda Isa Özdemir'in yapıtı birinci, Gökhan Demirer'in yapıtı ikinci, İsa Özdemir'in yapıtı üçüncü seçildi. Ayın Basanh Baskı ve Doğa Ödülü'nü Serdar Atay kazanırken, Aynur Köymen, Serdar Atay, Hüsniye Ünal, Ferit Uyguç ve İsa Özdemir'e ait birer yapıt sergilemeye değer görüldü. Bu arada renkli baskı dalında birinciliğe değer yapıt bulunamadı. Hasip Pektaş'ın çalışması ikinciliğe, Bülent Haşim Yanar'ın çalışması üçüncülüğe değer görülürken, Recep Faruk Öztürk'e ait bir yapıt "Ayın Başarılı Doğa Ödülü"nü aldı. Ayrıca Resul Baştuğ, Recep Faruk Öztürk ve Uğur Kavas'a ait birer yapıt ile Hasip Pektaş ve Bülent Haşim Yanar'a ait ikişer yapıt sergiye alındı. 1989 Bakanlık Tıyatro Odülleri_ - M • Kültür Servisi — Kültür Bakanlığı 1989 yıh Tiyatro ödülleri dün Atatürk Kültür Merkezi Oda Tiyatrosu'nda düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Turan Oflazoğlu'nun "Gardiyan" adh oyununun izlenmesinden sonra gerçekleştirilen törende Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek bir konuşma yaparak, "Demokrasinin bir yanı seçim, ama asıl önemli yanı insan hak ve özgürlükleri" dedi. Daha sonra Kültür Bakanhğı'nın 1987 yıhndan bu yana verdiği ve 1989 yıh için beş kategoride dağıtılan ödüller Bakan Namık Kemal Zeybek tarafından sahiplerine verildi. Bu yıl Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu "En İyi Tiyatro Toplujuğu" Ödülü'nü, Recep Bilginer "En İyi fiyatro Yazan" Ödülü'nü, "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" ile Kenan Işık ve "Köprüdeki Adam" ile Müge Gürman "En İyi Yönetmen" Ödülü'nü, Maral Üner "Hüzzam" ile "En İyi Kadın Oyuncu", Baykal Saran ise "Sokullu" ile "En İyi Erkek OVuncu" Ödülü'nü aldılar. Seçici kurul, Orta Oyuncular'a tiyatro alanındaki gayretleri, katkıları ve kalıcı bir tiyatro binası kazandınlmasındaki çabalanndan ötürü "Jüri Özel ödülü" verirken, Sabahattin Kudret Aksal'a da yine tiyatroya katkılarından ötürü "Jüri Onur Ödülü" verdi. K O N S E R 16 Şubat 1990 Saat. 18.30-21.00 KARTAL BELEDİYE SİNEMASI 17 Şubat'1990 Saat 18.30-21.00 BAHÇELİEVLER ÜNVERDİ SİNEMASI Bilet SallŞ: Karlai Mıtine V» j\l {" "K •ıltı v>ı i t ' 1)1 IX Rakrrtın Karya Sw v/J II "J »*,,Ar/,T l,,nr<i, im 5^ -V5 "i y 4 p ) ( V s ^ ^ , , , 5 ^ H E D E F MUZIK FIUZALI İDSO'nun hafta sonu konserlerinin solisti bas Ayhan Baran'dı Baranla dtiş dtinyasındaİDSO konserinde, Ayhan Baran'ın sesi ve Gülden Turah'nın sololarıyla eriştiğimiz rüya dünyası, programın ikinci solisti kemancı Michael Grube'nin sahneye çıkmasıyla bozuluverdi. Kendimi salondan dışarı atmak zorunda kaldığımı itiraf etmeliyim. Ayhan Baran gibi çok yönlü bi- rine öyle her gün rastlayamazsı- nız. Onlar nadide çiçek gibidirler. Özel koşullarda dünyaya gelir ve özel koşullarda yaşarlar. Ayhan Baran'la ilgili en eski anım çok es- kilere uzanır. Yıl vermeyeyim, hem onun hem de benim yaşımız ortaya çıkmasın. Yanılmıyorsanı, Ankara De\iet Konservatuvarı'n- dan ya yeni mezun olmuştu ya da son sıruf öğrencisiydi. Cebeci'deki konservatuvar binasının konser salonunda, piyanoda kendi ken- dine eşlik ederek bir lied resitali verdiğini dün gibi anımsıyorum. Şaşkınhktan ağzım bir karış açık kalmıştı o zatnan. Müzik dünya- sında benim diyen kaç şarkıcı kendi kendine piyanoyla eşlik ede- bilir konserde, sorarım size? Ayhan Baran'ın yetenekleri iyi piyano çalabilmesi ve iyi şarkı söyleyebilmesiyle de sınırh değil- dir aslında. İstese bal gibi beste- cilik de yapar, ama o, bu işi kar- deşi Ilhan Baran'a bırakmış ve sa- dece sevdiği eserleri kendi zevki- ne göre orkestra için düzenlemek- le yetinmiştir. Bazen kaçamak besteler de yapar, ama onları hiç gün ışığına çıkarmaz. Ayhan Baran'ın müzik dışında- ki resim, heykel, amatör mimari, marangozluk, dülgerlik, her tür- lü teknisyenlik gibi becerilerine hiç girmeyeyim. Zira bizler gibi sı- radan insanlan aşağılık duygusu- nâ kaptırabilir onun elinden gelen işlerin listesi. O, elini attığı her işin üstesin- den kolaylıkla gelebilen ender in- sanın alçakgönüllülüğü ile yaptı- ğı işlerin önemınin farkında olma- dan yaşar çoğu zaman. Kimbilir kaç kez, "Ama neden kariyerini Amerika'da, Avrupa'da sürdiir- medin Ayban abi?" diye sormu- şumdur ona. Öyle ya, Ayhan Ba- ran'ın bence Nesterenko'dan, Ghiavurof'dan, Justino Diaz'- dan, hatta Raimondi'den hiçbiv eksiği oimadığı gibi bal gibi faz- lası bile var. Onu olsa olsa Cesa- re Siepi ile karşılaştırabilirim ken- dimce. Belki de Ayhan abi bu kar- şılaştırmayı beğenmeyecektir, ama ne yapalım, zevk meselesi. Baran'ın sesinin dinleyiciyi sar- malayan rengi, baştan sona tek bir çizgiyi, rengi tutturması, ne- fes kontrolü, ttalyancayı, Alman- cayı, Rusçayı, kısaca her dili doğ- ru, hatta kendi dıliymiş gibi rahat- lıkla telaffuz edebilmesi onu bir çırpıda dünya çapında bir yıldız yapabilecek niteliklerdir. Ancak o kendi kurduğu dünyasında, ken- di alışkanlıklarıyla yaşamayı, dış dünyaya açılmaya yeğlemiştir. Ayhaç Baran,'2-3 Şubat 1990 tarihlerinde İstanbul Devlet Sen- foni Orkestrası eşliğinde J.S. Bach'ın iki Kantatını ("Bald zur Rechten" ve "Komm, Süsser Tod"), Haendel'in "Xerxes" operasmdan "Ombra mai fn" ar- yasını, Aldovrandini ve Caldra'- nın keman solo, continuo (sürekli bas) ve altı ses için yazılmış iki ar- yasını seslendirdi. Program not- larında Bach'ın "Bald znr Rechten" kantatı dışındaki tüm eserleri sanatçının kendisinin or- kestraya uyguladığı yazıyordu. Çok yönlü Ayhan Baran iş. baştn- daydı gorüldüğü gibi. Ayhan Baran'a son iki eserde başkemancı Gülden Turalı eşlik ediyordu. Singapurlu orkestra şefı Choo Hoey, her iki keman solo- lu eserde, özellikle Caldara'nın "Vaghe Luci"sinde orkestranın öteki sazlarının seslerini yeterin- ce dengeleyip solo kemanın sesi- ni basiırmamalann] sağlayamadı. Yine de Ayhan Baran'ın sesi Gül- den Turalf nın sololarının güzel- liğiyle mest olmuşken, programın ikinci solisti kemancı Michael Grube sahneye çıkıp Saint- Saens'ın keman konçertosunu çal- maya başladı. Biraz önce eriştiği- miz rüya dünyasını Grube'nin deü saçmalarıyla bozmamak için ken- dimi salondan dışarı atmak zo- runda kaldığımı itiraf etmeliyim. Grube yüzünden belki de çok gü- zel çalınmış bir Brahms 4. Senfo- niyi kaçırmış olabilirim. Ama gü- nah bende mi? DtNLEYtCİYİ SARMALAYAN BtR SES — Ayban Baran'ın din- leyiciyi sarmalay an ses rengi, hemen dili kendi diliymiş gibi telaffuz edebilmesi onu dünya çapında yıldız yapabilecek nitelikte. Ama Ba- ran, kendi kurduğu dünyasında. kendi alışkanlıklarıyla yaşamayı yeğ tutmııs bir sanatçı. Ünlüpiyanist Japonya turnesinde büyük ilgi gördü Izmir'de Şostakoviçseslendirildi İdil Bîret kapak oldu Stalin'imüzikle anlatan besteciDünyanın tanınmış müzik dergileriyle eşdeğerdeki Japon "MusicaNova" dergisi, devlet sanatçısı İdil Biret'i son sayısına kapak konusu yaptı. Japonya turnesinde Biret'e basın ve TV geniş yer ayırdı. Sanatçının Uzakdoğu turnesi Japonya'dan sonra Hong Kong, Kuala Lumpur ve Singapur'u da kapsıyor. Biret, Tokyo'da Beethoven'in "İmparator" Konçertosu'nu imparator ailesi önünde seslendirdi. Piyanist tdi! Biret, Japonya turnesine 19 Ocak 1990 günü genç Japon şef Yutaka Sado'nun yönet- tiği Tokyo Filarmoni Orkestrası eşliğinde yorum- ladığı Beethoven'in 5. "İmparator" konçertosuy- la başladı. Açılış konserinde Japon İmparator ai- lesi de hazır bulundu. Biret'in 2000 kişinin doldur- duğu Bunkamura Orchard Hall adh yeni konser sa- lonunda başlayan Japonya turnesine daha ilk gün- den basın ve TV'de geniş yer ayrıldı. Japonya'nın "Gramophone" veya "High Fidelity" gibi dergi- lerle eşdeğerdeki "Musica Nova" Dergisi'nin Şu- bat 1990 sayısı İdil Biret kapağı ile çıktı. Daha önce "EMI His Master's Voice" marka- sıyla Avrupa'da piyasaya çıkarak büyük ilgi top- layan "Beethoven/Liszt" senfoniler plak albumü. sanatçının Japonya turnesi dolayısıyla bu kez Ja- ponya ve Amerika'da da dağıtımı üstlenen "EMI Angel" markasıyla CD olarak piyasaya çıkarıldı. Beethoven/Liszt plakları turne boyunca büyük bir popülarite kazanan tdil Biret tarafından her kon- serinden sonra hayranlarına imzalanıyor şu sı- ralarda.- İdil Biret, Japonya turnesinde dönüşümlü ola- rak iki resital programıyla dinleyici karşısına çıkı- yor. Yokohama ve Sapporo'da Mozart'ın "Alla Turca" adıyla tanınan La Majör KV331 "Çeşitleıneli" sonatını, Beethoven'in "Ayışıgr" ve "Patetik" sonatlanyla dönüşümlü yorumlarken her iki konserin ikinci yarısında Beethoven/Liszt Be- şinci Senfoniyi çalıyor. Osaka resitalindeyse İdil Biret, Beethoven'in üç ünlü sonatını peşpeşe seslendiriyor: "Ayışığı", "Patetik" ve "Appassionato" sonatları. İdil Bi- ret'in Uzakdoğu turnesi Japonya'dan sonra Hong Kong, Kuala Lumpur ve Singapur'u da içeriyor. Sanatçı Hong Kong'da yeni kurulan Fine Arts Aca- demy'de (Güzel Sanatlar Akademisi) genç Hong Konglu piyanistlere bir Master Class (üst düzey kurs) verecek. AKM'de müzîkal 'Konsolos' sahnede Kültür Servisi — Italyan asdlı Amerikalı besteci Gian Carlo Menotti'nin 1950 yılında beste- lediği "TheConsul" (Konsolos) adh 3 perdelik müzikal dram, İstanbul Devlet Opera ve Bale- si tarafından 9 şubat cuma gü- nü Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu'nda sergilene- cek. Sanatçının 11 önemli ese- rinden biri olan "Konsolos", II. Dünya Savaşı'nın toplumda ya- rattığı trajik sahnelerin etkisi al- tında yazılmış olması nedeniyle 1950'lerden bugüne kadar dün- yanın belli başlı opera sahnele- rinde büyük ilgi gördü. Besteci- nin şair yönünün yam sıra dra- matürji alanındaki ustalığım da gözler önüne seren eser, kompo- zisyon tekniği ve sahnelerin mü- zikal kuruluşlarını dramatik zir- velere ulaştırmadaki başansıyia da öne çıkıyor. Philadelphia'da yapılan dün- ya prömiyeri ile Gian Carlo Me- notti'ye Amerika dışında da bü- yük ün sağlayan "Konsolos", Türkiye'de ilk kez 10 Aralık 1952 tarihindeTürk Devlet Ope- rası tarafından Ankara Büyük Tiyatro'da sergilendi. Bu kez ts- tanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından Atatürk Kültür Mer- kezi'nde sergilenecek olan ope- rayı Aytaç Manizade sahneye koydu. Serdar Yalçın'ın müzik yönetmenhğini üstlendiği "Kon- solos"ta Sedat Öztoprak. Ömer Sabar, Semra Tüzün. Jaklin Çarkçı, Kenan Dagaşan, Şeb- nem Kartal. Ali Ihsan Onat, Mi- ne Maler, Şamil Gökberk, Yok- sel Örses, Bergüzar Çelebi ve Ahmel Yazıcı rol alıyorlar. Se- miramis IJyar'ın koregrafîsini, Figen Koyunoğlu'nun kostüm- lerini hazırladıgı operamn de- korları ise Erkut Uzelli'ye ait. ÜNER BtRKAN İZMİR — 2 şubat gecesi TV-l'de izlediğimiz "Tanıklık" adh filmde. ünlü Sovyet besteci Dmitri Şostakoviç (1906-1975), "Stalin için hiçbir zaman övgü yazanıadım, elim varmadı bunu yapmaya" diyordu. lkinci Dün- ya Savaşı'nın Müttefiklerin zafe- riyle sonuçlanması üzerine, bes- tecinin, amansız diktatöre koro-" lu, sololu, göz kamaştıncı bir kutlama coşkusu armağan edece- ğini umuyordu herkes, çünkü Stalin öyle buyurmuştu, çevresi de inandırmıştı onu. Ancak 1945 yılının 3 kasım günü, Leningrad Filarmoni'nin mevsimi açış kon- serinde sunulan Dokuzuncu Sen- foni, diktatörde ve yakınlarında büyük bir düş kınklığı, önüne ge- çilemez bir öfke fırtınası yarat- tı. Senfoni, umulanın tam aksi- ne, çok kısaydı (25 dakika), çok iddiasız bir Barok denemeydi, "ideolojik açıdan pek zayıf'tı, "Sovyet halkının nıhunu, özel- liklerini yansıtmaktan azak"tı. Stalin'e, her türlü aşağılanma- yı, en ağır cezalara çarptırılma- yı göze alarak övgü yazmaktan kaçınan Şostakoviç, diktatörün 1953'te ölümü üzerine, aynı yıl, Op. 93 Mi minör Onuncu Senfo- ni'yi besteledi. Yirminci yüzyıhn en önerali senfoni bestecisi, bu yapıtmda Stalin'e ilişkin asıl duy- gularını yansıttığını şöyle açıklı- yor "Tamklık"ta: "Dokuzuncu'yu yazdığımda nelerle karşılaştıgımı bile bile, bir sonraki senfonimde, Onuncu'da, müzigimle Stalin'i, onun kanlı kişiliğini, açımaaz yönetimini anlattım. Hemen Stalin'in ölü- münü izleyen günL-rde yazdım o senfonimi, kimseler de nelerden söz ettiğimi anlamadı. Oysa, ikinci bölüm (Scherzo), Stalin'- in müzikle çizilmiş bir portresiy- di. tçimde daha başka duygular, düşünceler de yer almıştı elbet- le, ama d senfoninin asıl yapı ta- şı, temeli buydu." Şostakoviç'in anılarını "Ta- nıklık"ta toplayan, öğrencisi ve yakın yardımcısı Solomon Vol- kov, Onuncu Senfoni için şunları yazıyor kitabın önsözünde: "Şostakoviç, Stalin'in o kıyt- cılık ve korku dönemini, 19S3'te bestelediği bu senfonide özetler. Onuncu Senfoni'nin ikinci bölü- mn, amansız, acımasız bir kötü- lük kasırgası gibi, Stalin'i müzik- le anlatır dinleyiciye." Dmitri Şostakoviç'in bu an- lamh yapıtı, Sovyetler Birliği'nde "Azerbaycan dramı"nın olanca acılarıyla yaşandığı bugünlerde, o topraklarda doğmuş, yetişmiş bir yonetmenin, Veronika Duda- rova'nın eliyle sunuldu. Böyle önemli bir senfoniyi iç- ten yaşayan, duyan ve duyuran Bayan Dudarova'yı ve lzmir DSO üyelerini kutluyorum. Doğu Alman opera sanatçısı Jochen Kowalski Batı'da da keşfedildi Herkesi âşık eden OrfeoKowalski,glasnost politikasından yararlanan pek çok sanatçıdan biri. Geçen mevsim Londrah operaseverleri kendine âşık eden 28 yaşındaki sanatçıya eser yazmak için çağdaş besteciler sırayagirdilerbile. Yüzyüımızda, şu son birkaç yı- la kadar 17. ve 18. yüzyılın ilk ya- rısında bestelenmiş operaların tam anlamıyla ihmal edildiğini göriiyoruz. Bellibaşh birkaç nede- ni vardı bu ihmalin. Her şeyden önce, partisyonlann günümüz ko- şullanna uygun hazırlanmamış ol- ması, yani çalgılamanın (orkest- rasyon) genellikle besteciler tara- fından belirsiz bırakılması, bu ne- denle orkestra partilerinin ayn ay- n yazılmamış olması önemli edi- törlük ve araştırma çabaları ge- rektiriyordu. İhmalin ikinci önemli nedeni ise Rönesans ve özellikle Barok ope- ranm incisi olan "castrato" sesin, yani erkek soprano veya erkek al- to sesin 19. yüzyıldan bu yana ta- rihe kanşmasıydı. 20. yüzyılda da kontr-tenor diye adlandınlan "falsetto", yani yalancı kafa se- siyle normal erkek ses rejistrinin bir oktav üstünde şarkı söyleye- bilen, Alfred Deller gibi müzis- yenler vardı, ama Barok operamn "castrato" kahramanlarının can- landırdıklan rollerin üstesinden geiebilecek tekniği sahip şarkıcı- larn yetişmesi kolay olmayacak- tı. Ancak müzikte geriye dönüş devinimi son sürat başlamışken, müzik dünyasında antik enstrü- manlarla donanmış orkestralar mantar gibi bitmekteyken "castrato" ses renginin de benze- rinin ortaya çıkmaması olacak şey TEKNİK AÇIDAN ÇOK USTA — Teknik açıdan çok usla bir -,a- natçı olan Kowalski, aynı zamanda çok geniş bir repertuvara sahip. değildi. Hoş, Barok operada yıl- dız olarak parlayan "castrato"la- rın hepsi çocukluklarında hadım edilmiş erkeklerdi ve bu tür ame- liyatlar anık yapılmıyordu. Yine de bazı erkek çocukların ses tel- leri ve gırtlak yapılan bu tür ses çıkarmaya uygun olabiliyordu gü- nümüzde de. Kontrtenor Rene Ja- cobs ve Sopranist Aris Christofel- lis ilk akla gelen iki isim örneğin. Ne var ki, Jacobs ve Christofel- lis, bütün ustalıklanna ve teknik becerilerine rağmen ses rengindeki yapaylığı engelleyemeyen iki sa- natçı. Büiıdan aiii ju üiıce Münih'te şans eseri Haendel'in "Giustino" operasında dinleyip hayran kaldı- ğım Jochen Kovvalski ise en has- sas kulağı bile aldatabilecek ka- dar gerçek bir erkek-alto. Altı yıl önce Cumhuriyet okuyuculanna tanıtmaya çahştığım bu Doğu Berlinli olağanüstü sanatçı, glas- nost (açıklık) politikasından ya- rarlanan pek çok sanatçıdan biri. Doğu Berlin Komische Oper sa- natçılarından olan Kovvalski, bir- den Batı'da keşfedildi bu yıl. Ge- çen sezon Londra'ya Komische Oper ile gelip Gluck'un "Orfeo ve Euridice" operasında birden Londrah operaseverleri kendine âşık eden bu modern Orfeo kim- di? Jochen Kovvalski 28 yaşına ka- dar tenor olduğunu sanıp "Tristan" ve "Lohengrin" gibi Wagner Helden -tenor partilerini çalışan, ama sesinde hep bir üst rejistr olduğunun bilincinde olan bir genç adam. Kovvalski'nin sesi geniş çaplı bir altodan farksız. Ayrıca teknik açıdan çok usta olan sanatçı, Barok operamn tüm süslemeli, kadansh koloratura pa- sajlarını su gibi söyleyebiliyor. Kovvalski'nin sesi gibi bir ses için repertuar sorunu da yok. En başta, Haendel'in kırkı aşkın ope- rası ne güne duruyor? Üstüne üst- lük Mozan'ın "opera seria"lan, Gluck ve neredeyse tüm Italyan Barok opera repertuarı Kovvals- ki'nin elinin altında bulunuyor. Bütün bu klasik liste yetmezmiş gibi sırf Koualski için eseT yazma- ya hazır çağdaş besteciler sıraya girdiler bile. Alman çağdaş ope- ra bestecisi Aribert Reimann'ın "Lear" ve "Hektra" operaları Kovvalski'yi bekliyor şu sıralar. Kovvalski'yi merak edenler "Capriccio" markasıyla CD ola- rak piyasaya çıkan Gluck'un "Orfeo ve Euridice" operasını edinebilirler. Carl Philipp Ema- nuel Bach Oda Otkestrası ve şef Hartmut Haenchen ile gerçekleş- tirilen bu plağın bir özelliği de Amor, yani Aşk Tanrısı rolünü bir erkek çocuk sopranonun y"o- rumısması. Kovvalski'yi tanıyan ve sevenlerin "Orfeo"dan sonra elde etıııeleri gereken ikinci plak yine "Capriccio" markası taşı- yor. Haendel ve Mozart aryala- nndan bir stçmenin sunulduğu bu plakta sanatçıya yine hep birlik- te çalıştığı C.Ph. E. Bach Oda Or- kestrası eşlik ediyor. Müderrisoğlu sergisi • Kültür Servisi — Ahmet Müderrisoğlu'nun heykel ve resimlerinden oluşan sergj bugün Galeri BM'de açılıyor. 1950 doğumlu olan Müderrisoğlu 1986 yıhndan bu yana sergiler açıyor. Galeri BM'de 7. kişisel sergisini gerçekleştiren sanatçı birbirini tamamlayan heykel ve resimlere yer veriyor bu sergide. Ahmet Müderrisoğlu'nun yapıtlan 24 şubata dek görülebilir. İstanbul Film Festivali • KAHİRE (AA) — Mısır, İstanbul Film Festivali'ne başrolünü ünlü aktör Ömer ŞeriPin oynadığı "Kukla" adh filmle katılacak. Mısır'ın yakın tarihinden kesintiler sunan filmin yönetmenliğini Mısır'ın yeni kuşak yönetmenlerinden Hany Lashin yaptı. Ömer Şerif, 1960'larda uluslararası üne kavuştuktan sonra Mısır'da çevirdiği ikinci film olan "Kukla"da ilk kez iki şarkı söylüyor. Mısır'da 1989'un en iyi filmi seçilen Kukla, katıldığı uluslararası yarışmalarda 7 ödül aldı. "72. Koğuş" Üsküdar'da • Kültür Servisi — Kısa bir süre önce Üsküdar'da kurulan Adile Naşit Deneme Sahnesi (ANDES) Orhan Kemal'in "72. Koğuş"unu sahnelemeye başladı. Tümüyle gençlerden kurulu olan topluluk "72. Koğuş"u şubat ayı süresince her cumartesi ve pazar saat 18.30'da Üsküdar Doğancılar Kültür Evi No: l'desergileyecek. Şiir ve öykü yarışması • Kültür Servisi — Ozan ve öykü yazan Vedat Güler anısına her yıl düzenlenen şiir yarışması bundan böyle "Vedat Güler Şiir ve Öykü Yanşması" adını taşıyacak. Yanşma bu yıl öykü dalında yapılacak. Konusu serbest olarak belirlenen yanşmaya yalnızca bir öykü ile katılınabilecek ve öyküler daktilo ile 200 sayfayı geçmeyecek biçimde yazılarak 10 mart tarihine kadar Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu Kültür Cad. 11 52100/Ordu adresine gönderilecek. Cumhuriyet öncesinden • Kültür Servisi — Kadıköy Mühürdar Sanat Galerisi'nde açılan yeni sergi "Cumhuriyet Öncesi Ressamlardan" başlığını taşıyor. 28 şubata dek sürecek olan bu sergide Üsküdarh Cevat, Osman Hasan, Mehmet Hayri, Müfide Kadri, Edmund Naumann, Vasili Perof, Jüles Renart, Sütüde Reşit, Ferid Şerif ve Yazmacıyan'ın yapıtlan yer alıyor. Fotoğraf yarışması • AKSARAY (AA) — Aksaray Belediyesi'nce, ilia tarihi ve turistik yerlerini tanıtmak amacıyla fotoğraf yanşması düzenlendi. Belediye Başkanı Memiş Akın, bütün sanatçılara açık yanşmanın siyah- beyaz, renkli ve saydam olmak üzere 3 dalda düzenlendiğini söyledi. Yarışmaya katılmak isteyenlerin eserlerini 31 Mayıs 1990 tarihine kadar belediye başkanhğma veya Ankara'da Foto Muhabirleri Derneği'ne göndermeleri gerektiğini bildiren Başkan Akın, yarışmada birincilere l'er milyon, ikinci ve üçüncülere de 500'er bin lira para ödülünün yanı sıra çeşitli armağanlar verileceğini kaydetti. UGUN • Şehriye Sanyer'de Sarıyer Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Kolu "Şehriye" adh oyunu 20.30'da Sarıyer Halk Eğitim'de sergiliyor. BİLSAK'TA BUGÜN 7 Şubat Çarşamba: 19.00 SİNEMA DERGİLERİ OKURLARIYLA: Video FUm-Fatoş ERBİL, Beyaz Perde-İrfan DEMİRKOL, Sinema- Hüseyin SÖNMEZ. 10.00-01.00 arası. CAFE- FOYER-BAR BİLSAK Herkese Açıktır. BlLSAK Sıraselviler, Soğancı Sk. No: 7 CİHANGİR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle