22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 7 ŞUBAT 1990 BULGARİSTAN 'Balkan geri kalmışlığı' ikilemiÇoğunluğu oluşturan ve siyasi kültür düzeyi düşük kırsal kesimdeki muhafazakâr ve milliyetçi.eğilimler Bulgaristan'daki demokratikleşme sürecinde gözardı edilemiyor. Ünlü Belene Cezaevi'nin kapatılacağı açıklandı. SEMİH tDİZ SOFYA — Daha sessiz bir biçimde ger- çekleşiyor olmasına karşın Doğu Avrupa'- yı saran reform gayreüeri Bulgaristan'da da sürüyor. Ancak üikenin yeni ve reformcu komünist liderleri ile "Demokraük Giiçler Birliği" (DGB) adı alünda toplanan ve ma- yıs ayında yapılması planlanan seçimlere kadar ülke çapında örgütlenmeye çalışan muhalefet, temel bir ikilerale karşı karşıya bulunuyor. Bu ikilemin esas olarak üike- nin Balkan karakterinden gelen geri kalmış- lıktan kaynaklandığı, bizzat Sofya'daki Bulgar aydınları tarafından belirtiliyor. Başka bir ifade ile Bulgaristan'm soru- nu sadece yaşanan derin ekonomik kriz ve bunun yol açtığı toplumsal bunalım değil. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve siyasi kültiir düzeyi düşük olan kırsal kesimdeki muhafazakâr ve milliyetçi eğilimler de de- mokratikleşme sürecinde göz önündt bu- lundurulması gereken ciddi bir unsur ola- rak ortaya çıkmış bulunuyor. Nitekim Türk azınlığa dil, din ve isim seç- me hakkını iade eden 29 aralık tarihli Mer- kez Komitesi karanna tepkilerin toplu gos- teriler halinde Sofya'ya kadar yansımış ol- ması, demokratik muhalefet ile aydınlan ol- duğu kadar Bulgaristan Komünist Partisi'- DEMOKRATİKALMANYA Doğu'daki seçime Bonn da katılıyorF. Almanya'daki partiler, Doğu'da yapılacak seçimlerde "kardeş partileri" artık açıkça destekliyor. Helmut Kohl, Doğu'daki muhafazakâr partilerin temsilcileri ile buluştu. Kohl, ekonomik ve parasal birlik konusunda derhal görüşme önerdi. DİLEK ZAPTÇIOĞLU BONN — Demokratik Almanya'da ge- nel seçimlere 5 hafta kala cepheler netleş- meye başladı. Uzun süredir kendine Doğu- da bir "kardeş parti" arayan Batıtı muha- fazakârlar önceki gece amaçlarına ulaştı. Federal Almanya Başbakanı Hdmut Kohl, Berlin'de Doğu'daki muhafazakâr partile- rin temsilcileriyle buluştu. Buluşmaya Do- ğu'dan katılan Demokratik Atılım, Alman Sosyal Birlik Partisi ve Hıristiyan Demok- rat Parti bir 'Seçim ittifakı" oluşturdular. "Almanya İttiftkı" adı verilen partiler gru- bu, Federal Almanya'da iktidarda olan Hı- ristiyan Demokrat (CDU) ve Hıristiyan Bir- lik (CSU) partilerinih "kardeş partisi" ilan edildi. Basbakan Kohl, önceki gece aniden Ber- Iin'e hareket ettiğinde, Bonn'da gazeteciler YUGOSLAVYA Çok partili sistem için anayasa önerisi Dış Haberler Servisi — Yugoslavya'da kolektif devlet baskanlığı tarafından Ko- munıst Partisi'nin öncü rolüne son veren ve çok partili sisteme geçme imkânı yara- tan yeni bir anayasa önerisi hazırlandığı bil- dirildi. Kolektif devlet baskanlığı, öneride, cum- huriyetlerin Yugoslav Federasyonu'ndan ayrılmalarının şartlannı duzenleyecek sis- temin de yer aldığını belirtti. öneriye göre bir cumhuriyetin halk oylamasıyla federas- yondan ayrılabileceği açıklandı. Yugoslavya Parlamentosu öneriyi 14 şu- bat günü görüşmeye başlayacak. Yeni ana- yasanın yurürluğe girmesi için federasyon- daki 6 cumhuriyet ve 2 özerk bölge tara- fından da onaylanması gerekiyor. Öte yandan Sırbistan Cumhuriyeti'ne bağlı Kosova bölgesinde, çoğunlukta olan Amavutlann "siyasi baskıiann kaldınlma- sı", "serbesl seçimlerin yapılması" ve "böJ- gcye cumhuriyet statusünün verilmesi" amacıyla başlattıklan gosteriler ve 29 kişi- nin ölümüyle sonuçlanan olaylardan son- ra gerginlik hâlâ surüyor. Bu arada Sırbistan lideri Slobodan Mi- losoviç, bölge topraklarından htçbir şekil- de ödün verilmeyeceğini belirterek, "Terör sürerse Kosova'ya Sırplan gönderecegiz" dedi. . Yugoslavya haber ajansı TANJUG'un haberine göre Miloseviç, Hırvatistan ve Slo- venya cumhuriyetlerini, "Arnavut teröristleri" desteklemekle suçladığı konuş- masında şöyle dedi: "Kosova'da Arnavutlar, kan dökülme- si umuduyla gosteriler duzenliyor. Kosova'- da teror devara ederse Sırbistan'da herkes Kosova'ya gider. Tiim Sırp niifusu Koso- va'ya gilmevf hazırdır. Kosova üzerindeki tiim haklannuzı sonuna kadar savunaca- Siyasi gözlemciler, Sırbistan lideri Milo- seviç'in sözlerini "son koz" olarak değer- lendiriyorlar. Gözlemciler, Miloseviç'in "Sırplar, Kosova'ya gider" şeklindeki söz- lerini de Arnavutlara karşı verilmiş ihtar olarak yorumluyorlar. TANJUG'un bir başka haberine göre ise Sırbistan, Kosova konusunda anlaşmazlı- ğa düştüğü Slovenya'ya karşı sürdürdüğü ekonomik boykotu kaldırma kararı aldı. hükumet sözcusünü sıkıştınyordu. Sözcü, Başbakan'ın Doğu'daki muhafazakâr par- ti temsilcileriyle buluşacağını doğruladı. Ancak buluşma, hükümete ait konukevin- de gerçekleşiyordu. Gazetecilerin "Sayın Kohl, Berlin'e hükumet başkanı sıfaüyla mı gitti, yoksa parti başkanı sıfanyla mı?" şek- lindeki sorusu yanıtsız kaldı. Başbakan, devletin olanaklarmı parti politikası için kullanmakıa sakınca görmemişti. Helmut Kohl, Doğu'daki bu "kardeş it- tifak"ı bizzat desteklemekte de beis görmü- yor. Federal Almanya'daki partiler, Doğu'- daki ilk serbest seçimlere fiili olarak katılı- yor; maddı ve manevi destek veriyorlar. Sos- yal demokratlar, başta Willy Brandt olmak üzere bütun "agır toplan" ile Doğu'ya se- fer düzenlerken Bonn'daki muhafazakârlar yanşı kaybetme kaygısı içindeydi. Doğu Al- man Hıristiyan Demokrat Partisi şimdiye kadar Komünist Parti'yle aynı "iktidar blogu" içinde yer aldığı için halkın güveni- ni kaybetmişti. Şimdi kurulan "Alman İttifakı" Başbakan Kohl ve partisinin "mu- hatap arayışı"m sonuçlandırdı. Başbakan Koh), dün basına "Doğu'da yeni kurulan Almanya İttifakı'nı bizzat dcstekleyecegini" açıkladı. Başbakan'ın devletin olanakları- nı parti propagandasına seferber etmesi Bonn'da sıcak tartışmalara neden olabilir. Bu arada Helmut Kohl, Demokratik Al- manya hükümetine iki ülke arasında eko- nomik ve parasal birlik konusunda derhal göruşmelere başlamayı önerdi. Kohl, öne- riyi dun Hıristiyan birlik partilerinın par- lamento grubu toplantıları sırasında yaptı. Başbakan Kohl'ün önerisinin bugün hafta- lık kabine toplantısında onaylanması ve De- mokratik Alman hükümetine iletilmesi bek- leniyor. Kohl, görüşmelerin Demokratik Al- manya'da 18 martta yapılacak hür seçim- lerden önce başlamasını istiyor. Öte yandan Doğu Berlin'de toplanan Halk Meclisi, Batı'daki aşırı sağcı "Cumhuriyetçiler" Partisi'ni Doğu'da ya- sakladı. "Yuvariak Masa"mn da onayladı- ğı yasaklama karan, Doğu'da hummalı bir faaliyet içinde olan partiyi yeraltına itiyor. Leipzig'den gelen haberlere göre Franz Schönhuber'in "Cumhuriyetçiler" Partisi'- nin bir lokantada duzenlediği toplantı, "an- tifasist gençler" tarafından basıldı. Maskeli gençler toplantıyı dağıtıp birkaç kişinin ya- ralanmasına yol açtılar. F.Almanya'da örgütlü neofaşist partiler, D.Almanya'daki aşın milliyetçi havadan ya- rarlanma amacındalar. Örneğin Münih'te yayımlanan, ülke çapında ve hatta Türki- ye"de dağıtılan ve Türkiye satış fiyatı "1800 TL" olarak belirtilen "Deutsche National Zeitung" (Alman Milli Gazetesi) son man- şetinde "Almanya'nın sınırlan nerede biti- yor?" diye soruyor. Gazete aşırı sağcıların yanı sıra bazı rauhafazakârların da görüşü- nü dile getiriyor: "Eskiden Alman İmpara- toriuğu'na dahil olan Doğu Prusya toprak- lan şimdi Polonya >e Litvanya, yani SSCB sınırlan içinde kalmaktadır. Almanya bir- leşince bu eski Reich toprakları ne olacak- tır? Birleşme halinde müttefiklerle yeni bir baıış anlaşraası imzalanmalı, bu topraklar da Almanya'ya katılmalıdır." Aşın sağcılann ve "hayalperest kafalann" bir ürünü gibi görünen "Doğu sının tartış- ması", Bonn'daki gözlemcilere göre onü- müzdeki dönemde ciddiyet kazanacak. Çünkü bu talepler, halkın "aşırı sağcı" ol- mayan kesimlerinde de yankı buluyor. Baş- bakan Kohl, Meclisteki muhalefetin bütün önergelerini geri çevirerek "Eski toprakla- nmızdan nihai olarak vazgeçiyoruz" cüm- lesini sarf etmekten boşuna kaçınmıyor. nin (BKP) ilerici kesimini de beklenmedik bir şekilde yakalamış. Bu konuda görüştuğümüz DGB'nin ile- ri gelenlerinden Petar Beron, Bulgar milli- yetçiliğınin bilindığini, ancak bu boyutta ve boyle kısa bir süre içinde seferber edilebi- leceğini hiç düşunemediğini açıkça itiraf et- ti. Jivkov doneminde Türk azınlığa karşı yürürlüğe konulan asimilasyon politikası- nın sonucunda Bulgaristan'ın buyük bir uluslararası yanlızlığa itildiğini söylemek- ten kaçmmayan Dışişleri Bakanlığı'nın bir yetkilisinin göruşlerı ise şöyle: "Jivkov'nn devrilrhesi sonucunda yeni ufuklara yöneleceğiz umuduyla yola çıkmış bulunuyoruz. Amacımız, A\rupa ile enteg- rasyon sürecinin dışında kalmamak ve 'Or- tak Avrupa Evi'nin faal bir uyesi olmak. Ancak Türkçe konuşan Bulgar vatandaş- lanria karşı gosteriler, ulkenin temel yapı- sına ait bazı gerçekleri birden hatırlatü. Te- mel bir çelişkimiz boylece ortaya çıktı. Ye- ni liderliğin üstesinden gelmesi gereken en büyük sorunlardan biri de budur." Komünist partisi üyesi ve milletvekili Andrei Andreev ise milliyetçiliğin bu biçim- de ortaya çıkmasının arkasında, Jivkov dö- neminde imtiyazlar elde etmiş olan yerel dü- zeydeki "nomenklatura" bulunduğundan kuşku duymuyor. Türkiye'ye göç edenle- rin mallarma da konan bu kişilerin büyük bir hata olduğuna inandığı asimilasyon po- litikasının iki halk arasında açtığı yaraları kolayca istismar edebildiklerini söyluyor. Milliyetçi görtiş Bulgar halkının basit korkularım köruk- leyenlerin başını ise 29 aralık kararlanna şiddetle karşı çıkan Kırcaali Komünist Par- tisi Birinci Sekreteri Mincho Minchev çe- kiyor. Aynı zamanda Ulusal Hakları Ko- ruma Örgütu'nün başında bulunan Minc- hev, "ulusal sonınun" tartışıldığı bir tele- vizyon panelinde, Türk azıniığına değinir- ken şunlan söyleyebiliyor: "Kırcaali'deki vatandaşlanmu, önce kül- turel bağımsızlık, sonra toprak bagımsız- lıgı isteği tehlikesini hissettirdiler. Başlan- gıç olarak kiılturel, ulusal bağımsRİık isti- yorlar. Sonra toprak bağımsızlığına bir adım kalıyor. Bunun olmayacağının garan- tisi nedir?" Bu gelişmeler ülke içinde "»atansever" ve "vatan haini" tartışmalarını gündeme getirmiş bulunuyor. Ancak aynı zamanda azınlık hakları konusunu da aşarak "ilerici" ve "gerici" suçlamalarına yol aç- mış bulunuyor. Sofya'daki aydınlara göre "gerici" diye niteledikleri kişiler ashnda Türkler konusunu yeni yönetime karşı bir koz olarak kullanıyorlar. Yani, Jivkov'suz da olsa Jivkovculann etkisinin ulke çapın- BKP 14'uncü genel kongresinde reformcular lideriige getirildiler. Ancak muhafazakârlarağırlıklannı hissettirdi (Fotograf: Rıza Ezer) ROMANYA UKC, siyasi parti olduUlusal Kurtuluş Cephesi Konseyi Başkanı İon Iliescu, Bükreş Belediye Mahkemesi'nde UKC'nin sosyo-politik bir kuruluş olduğunu onaylattı. UKC, 20 mayısta yapılacak seçimlere katılacağını açıkladı. Dış Haberler Servisi — Romanya'da Ça- vuşesku yonetiminin devrilmesinden sonra yonetimi geçici olarak uslendiğini açıklayan Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC), dün res- men siyasi parti niteliğıne burundü. UKC, 20 mayıstaki seçimlere katılacağını da açık- ladı. AA'nın AFP'ye dayanarak verdiği habe- re göre UKC Konseyi Başkanı Ion Iliescu, dün Bükreş Belediye Mahkemesi'nde UKC'- nin sosyo-politik bir kuruluş olduğunu onaylattı. Mahkeme yetkilileri, UKC'nin tüm yasal formaliteleri tamamlayarak 20 mayısta yapılacağı açıklanan seçimlere ka- tılma hakkını elde ettiğini belirttiler. Ajanslar, Romanya'da muhalefetin, UKC'nin siyasi parti niteliği kazanmasını eleştirdiğini belirtiyorlar. Muhalefet parti- leri, daha önce Romanya halkına çağrıda bulunarak UKC'nin seçimlere katılma yo- lundaki isteğinin protesto edilmesini iste- mişlerdi. Bunun üzerine de UKC merkez bi- nası önünde düzenlenen gösterilerde, kon- sey ve üyelerinin istifaları istenmişti. Romanya'da geçen hafta yönetimde bu- lunan UKC Konseyi ile muhalefet partileri arasında vanlan anlaşma gereğince de "Ulu- sal Birlik Komitesi" kurulması kararlaştı- rılmış ve muhalefetin, komite içinde yer ala- cağı açıklanmıştı. Siyasi gözlemciler, UKC'nin dün siyasi parti niteliği kazanmasıyla birlikte yöneti- min ikili bir yapıya kavuştuğunu belirtiyor- lar. Gözlemciler, UKC içindeki bir grubun, 20 mayısta yapılacak genel seçimlere katı- lacağını, diğer grubun da muhalefet parri- leri ile birlikte Ulusal Birlik Konseyi'ni oluş- turacağıru kaydediyorlar. Ulusal Birlik Kon- seyi'nin iktidan sürdüreceği ve seçim koşul- larını denetleyeceği belirtiliyor. Bu arada UKC'den istifalar da çeşitlı tar- tışmaları beraberinde getiriyor. önceki gün UKC Konseyi'nden istifa eden Silviu Bru- can'ın "eski sistemin işlemesinden yana bir kişi olduğu" ileri suruldü. Ulusal Kurtuluş Cephesi Konseyi eski Başkan Yardımcısı Dimitnı Mazilu, bir Hol- landa gazetesine verdiği demeçte, Başbakan Petra Roman ve UKC ideoloğu Brucan'ın, "Stalinist dttşüncelere prim verdiklerini" öne sürdü. Mazilu demecinde, Romanya'da kurşuna dizilen Nikolay Çavuşesku'nun gizli polis örgütü "Securitate"nin, resmen var olma- sına karşın, "gücünü koruduğunu" da id- dta etti. Securitate"nin yalnızca kılık değiş- tirdiğini ileri süren Mazilu, "Secnritate, es- ki sistem için mücadetesini sürdüriiyor. Aynı kişiler, aynı görevlerdeler" dedi. da surdüğünü belirtiyorlar. Türk azınlığı doğal olarak bu tartışma- ları yakından izliyor. Ancak kuşkulannı da gizlemiyor. Yıllardır kendilerine baskı uy- gulamış olan partinin şimdi "kılık değiştirebileceğine" inanmıyorlar. Ancak Sofya'da bu azınlığa mensup kişilerle gö- rüşmelerimizde hemen hemen hepsi mayıs ayında yapılacak seçimlerde BKP'ye oy ver- meyeceklerini söylediler. Cuma günü Başbakanlığa getirilen ve ya- nn Ulusal Meclis'e yeni kabinesini sunacak olan Lukanov, ekonomik alanda kısa dö- nemde sağlanacak başarüann, parti içindeki kışkırtıcı "gerici" ve "Jivkovcu" eğüimle- rin etkinliğinin azalacagını umuyor. Bu ne- denle ilk aşamada bir ekonomik kriz pake- tini uygulamaya sokacağını belirtiyor. Ar- kasından ise zaman geçirmeden köklü re- form sürecine girişileceği vaadinde bulunu- yor. Lukanov böylece seçime yönelik bir eko- nomik platform oluştururken Türk azınlı- ğa iade edilen haklarm geri alınmasının söz konusu olamayacağıru da vurguluyor. Böy- lece büyük oy potansiyeli taşıyan bu kesi- me de göz kırpıyor. Gerçekleştirilecek ekonomik reformları ise eski merkezi planlama örgütü Uyesi, yeni reformcu tstvan tliev, "sosyalist oryantas- yonu olan bir piyasa ekonomisi" olarak ta- nımlıyor. Iliev, piyasanın sadece kapitalist piyasa olarak düşünülemeyeceğini belirti- yor. "Uygarlığın ulaşdgı düzeyde farklı pi- yasa formasyonlan" olduğunu söylüyor. İlk önce uygulanacak ekonomik kriz pa- ketinde ise halkın tüketim gereksinmeleri- nin karşılanmasına ağırlık verileceği belir- tiliyor. Başka bir ifadeyle şimdi olduğu gi- bi bugün yumurta, yann patates sıkıntısı- nın yaşandığı ortamdan çıkılmaya çalışıla- cak. Belene kapatılıyor öte yandan, Bulgaristan'da istifa eden hükümetin Içişleri Bakanı General Semer- ciyev, Bulgarlaştırma kampanyasına karşı çıkan Türklerin tutuklu bulunduğu Belene Cezaevi'nin kapatılacağını açıkladı. Semerciyev, önceki günkü yuvariak ma- sa toplantılannda, telefonlann dinlenmesi ve mektupların açılmasının yasaklandığını ve muhalefete karşı bu tür uygulamalara son verildiğini bildirdi. Semerciyev aynca Devlet Güvenlik Ser- visi yerine devlet başkanına bağlı bir ha- beralma servisi kurulacağını bildirdi. AZERBAYCAN Izvestia: Durum gerginleşiyor MOSKOVA (AA) — Sovyetler Biruği Sa- vunma Bakanı General Dimitri Vazov, 15 ocakta ilan edilen olağanüstü durum çer- çevesinde Kafkasya"ya gönderilen askeri bir- liklerin "tam olarak kendilerinden bcklen- digi gibi" davranmadıklarını söyledi. Vazov, •Pnrvitelstvy Vestnik' (Hukümet Görevlisi) adlı haftahk dergiye verdiği de- meçte, bu durumun başlıca nedeninin 'Tiflis Sendromu' olarak nitelediği psikolojik kor- ku olduğunu belirtti. Gürcistan Cumhuriyeti'nin başkenti Tif- lis'te geçen yılın nisan ayında askeri birlik- lerin zehirli gaz kullanarak dagıtmaya ça- lıştığı sivil göstericilerden 20 kişinin ölme- si, tüm ulkede ordu aleyhinde duygular bes- lenmesine yol açmıştı. öte yandan Sovyetler Birliği'nin resmi ya- yın organlarından tzvestia Gazetesi, Azer- baycan'da durumun gerginleşmeye başladı- ğını bildirdi. Gazetenin haberine göre, dün sabah Ba- kü'de kent içi ulaşım yeniden çeşitli eylem biçimleriyle engellenirken, Azerbaycan- Ermenistan sımnnda bir kişi silahlı bir sal- dırı sonucu öldü. DIŞBASIN Gorbi'nin atağı Sovyetler Birliği Komünist Partisi, Doğu ve Orta Avrupa'daki olayların baskısı ve kendi halkının artan dayatmalan karşısın- da devlette ve toplumda öncü rolünü ayak- ta tutamayacağını anlamıştır. Şimdiye ka- dar siyasi iktidar merkezi partinin elinde toplandığı için Rus olmayan diğer 14 Sov- yet cumhuriyetindeki komünist partilere tali bir rol duşüyordu. Glasnost ve perestroyka bayrağı altında özellikle Baltık cumhuriyet- lerinde ve Kafkasya'da ortaya çıkan kanlı tepkiler, Sovyetler Birliği'nin Avrupa'daki komşulannda meydana gelen gelişmelerle birleşmiş, SBKP'nin göz ardı edemeyeceği fiili bir durum yaratmıştır. (6 şubat) THE GUARDIAN Sovyet liderinin son gösterisi, yine bir si- yasal mane\r ra şaheseriydi. Litvanya ve Azerbaycan konulannda savunmaya geçen Gorbaçov, pazar günü Moskova'da yapılan büyük gösteriyi kendi yaranna kullanma- sını bildi. Şimdi muhafazakârlar savunmaya geçtiler. (6 şubat) Tahmin: Önümüzdeki 30 yıl Nûfus artısı ve ıddıalı tanm ve sanayı projeterı karşısında Ortadoğu'nun ana su sıstemlerı kuruma tehlıkesı ıcınde. TÜRKİYE V IRAN Fırat tan gelen su miktarının azalması Suriye nın pamuk uretimını tehlıkeye dûşurecek. Irak'ın pınnç, meyve ve buğday uretimını de olumsuz etkıleyecek Sna Işgal altındakı yeraltı suları Israıl'ın suyunun %40'ını sağlıyor Israıl ve Urdun Sena Nehrı ıcın görusmeler yapıyor ı l ORTADOGU'DA SUKAVGASI Suriye'nin gözünü Tırat bürüdü'Newsweek dergisine göre Suriye, Türkiye'ye güvenmiyor. El TawraBarajı'nınyönetmeni Şakir Bazua, "Fırat öldü. Türkler nehir çevresinde yaşayanlara göç etmelerini ya da ölmelerini söylüyorlar" diyor. Dış Haberler Servisi — Türkiye'nin Ata- türk barajını doldurmak için Fırat 'ın suyu- nu bir ay süre ile kesmesi, dış basında Ör- tadoğu'da su sıkıntısı konusunun büsbutün güncelleşmesıne yol açtı. Batı yayın organ- lan, gelecekte Ortadoğu'da en ciddi surtüş- menin su konusunda çıkacağını belirtiyor- lar. Son olarak "Newsweek" dergisinde bu konuda uzun bir inceleme yazısı yayımlan- dı. Yazıda, Suriye'nin Türkiye'ye guvenme- diği ve Türkiye'nin Fıraı'ın eski normal du- zeyınde akmasına artık ızin vermeyeceğine inandığı belirtiliyor. Yazının geniş bir özeti şöyle: "Fırat halen Suriye'de çok önemli bir so- run niteliğine bûrunmüş dunımda. Türkiye Atatürk barajını doldurmak için Suriye \e Irak'ı sulayan Fırat'ın sularını geçici süre için kesti. Su gereksiniminin ^o 90'ını Fı- rat'tan karşılayan Suriye, Turkiye'ye gü- venmiyor. Türkiye'nin Fırat'ın eski kapa- sitesinde akmasına artık izin vermeyeceği- ne inanıyor. Suriye'nin El Tawra Barajı 1 nın yönetmeni Şakir Bazua şöyle diyor: 'Gelecekte insanlar Fıraı ovasını ziyaret edecek ve bir zamanlar burada bir nehir vardı' diyecekler. Bölgede nufus arttıkça su gergınlıği de tırmanıyor. İddialı sanayi ve tanm proje- leri su kaynaklannı tehdit ediyor. Bir uz- manın tahminine göre 2000 yılına gelindi- ğinde Ortadoğu'nun su açığı Fırat'ın bir yıl- da taşıdığı su miktarının 3 misline eşit ola- cak. Ve Fırat Su konusunda son bunalım Fırat yüzün- den çıktı. Türkiye'nin Güneydoğu Anado- lu'nun sulanması için hazırladığı 21 milyar dolarlık muazzam projede 21 baraj \e 17 hidroelektrik santralın yapımı öngörülüyor. Ankara, Suriye'ye saniyede 500 metreVüp su göndereceğini ısrarla vurguluyor. Fakat El Tavvraflarajı'nın yönetmeni Şakir Ba- zua'nın gorüşüne gore Atatürk barajı Fı- rat'ın getirdiği suyun miktarının üçte iki oranında azalmasına yol açacak. Boylece Suriye'ye tuzlu \e fazla işe yaramayan su gelecek. Yine Şakir Bazua'nın iddiasına gö- re bu gelişmenin sonucu olarak El Tawra,, 1988 yüında ürettiği elektrik enerjisinin an- cak <?o 12'smi üretebüecek. Şakir Bazua şöyle diyor: 'Fırat öldü. Arük nehir yok. Türkler bu nehir dolsylannda yaşayan in- sanlara göç etmelerini ya da ölmelerini söy- lüyorlar.' Bağımsız gözlemciler ise durumun bu denli trajik olmadığını belirtiyorlar. Bun- lardart birine göre Atatürk Barajı en kötü ihtimalle Suriye'ye Fırat'ın taşıdığı suyun 1* 40 azalmasına yol açabilir. Ortadoğu'da su sorununu çözmek için ortaya atılan bazı projeler ise ya son dere- ce pahalı ya da bu aşamada fantezi niteli- ğinde. örneğin kutuplardan buzul getirmek gibi. Suudi Arabistan deniz suyunu, tath su- ya çevirmek için 20 milyar dolar harcaya- rak muazzam tesisler kurdu."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle