01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbi: Cumhurıycl Matbaacıhk ve Gazeıccıhk Turk Anonım Şırknı adına Nadic !S«U # Gene! Yayın Muduru Hısan OmaJ, Muessese Mjduru CBİBC U^mklısıl. \a2i tşlc-î Muduru Oka> Goaensın. 0 Kaber Merkezı Muduru Ytlçio Bıycr. Sayfa Duzenı Yonetmenı \lı Aor, # Temsılcıler ANKARA Akmet Tan. IZMtR Hikmet Çetmkaya. AD\NA Çrtuı Ygcaogu lç Polr.ıka CcU Ba^umf. DIS Habcılcr Erpn B«la. Ekonomı Ctngiz Turtom. Iş SendıU Şukna Kcma. kultur Cdal Laer. Egmm G m ı Şaytu. Habo Araştırma İsröi Bofcuı. Yun HabCTİer 'Hccdet Dogan. Spor Danjjir.ira AbdlAadir Yucrkuu. [>ız] Yanlar K m t <7«^«" Arastırma. ŞaUa Alp«>, Duzchme \bduttkh Ysao 0 koorUınâ'Dr \hntet KorubaB, % Mah Uler Lrol trkut, 0 Muhas<br Butenl Vtner 0 Butçc-Planlanu. Sofi Osmanbnroglii # Rek)am \>« Tonm. # Ek VayınLa.- I Akvol • ldare Huseyta Gunr. 0 Iilrmc Ondo Çc«. # Bı.gı ij.em Sad lnaL • Pır^ond Scvp I aasmT le )iowı Cumhunw Mnbaaahk w GazHealk T-VŞ. Tbrl Oca* Cad. 39.41 C4ria|tu HÎ54 ia PK :*lsmnpul 1ü 512 05 05 <20 hatl. Tcfcx. 22246 Fax. (I) 526 60 72 0 A > k K Zıva Gökalp Blv inkıUp & Nre 19/4. Td 133 II 41-47, Ta=L 42M4 Fu. (4) 133 0 t m - H Z ı « Bh 135: İ 2 . 3 , Td 13 12 30. TÖOL 52359 Fm (51) 19 53 «0 nonu Caü 119 S No 1 Ka I, Tci. 19 37 52 (4 hat), Tita. 62155. Fu. (71) 19 37 52 05 65 0 TAKVÎM: 5 ŞUBAT 1990 tmsak: 5.37 Guneş: 7 03 Oğle: 12.22 Ikındi: 15.06 Akşam: 17.32 Yatsı: 18.53 Neyzen Tevfik anıldı 'O çitlembik' akındayine 'Neyzert adıAltında ney çaldığı çitlembik ağacının çevresine kurulacak 'Pendik Neyzen Tevfik Parkı ve Açıkhava Tiyatrosu'nun temeli atıldı. Kullur Servisi — Yergı edebi- yatı ustası ve ney yorumcusu Neyzen Tevfik, dun Pendik Be- lediyesı tarafından duzenlenen anma toreni ve "Turkiye'de Yer- gi Edebiyatı" konulu panelle anıldı. Edebıyatçının Pendik'te- ki mezarı başmda başlayan an- ma törenı, Pendik Belediyesi ve Lıons Kulubu'nun ortaklığında gerçekleştırilmesı planlanan "Pendik Neyzen Tevfik Parkı ve Açıkhava Ti>atrosu"nun lemel atma toreniyle surdü. Anma, Pendik Ataturk Kultur Merkezi'- nde duzenlenen "Neyzen Tevfik ve Turkiye'de Yergı Edebiyatı" konulu panelle son buldu. Neyzen levfık'ın mezarı ba- şında başlayan torende kısa bir konuşma yapan Pendik Beledı- ye Başkanvekili Dr. Erdal Tun- cer. Tevfık'in yaşamoykusu ve sanat anlayışını kısaca özetledi. Daha sonra, Neyzen Tevfik'in al- tında ney çaldığı çitlembik ağacı ve çevresine kurulması planlanan bır amfi-uyatro ve çocuk parkı- na sahıp park projesi, törene ka- tılanlara tanmldı. Pendik Ata- turk Kultur Merkezi'nde devam eden tören, ney sanatçısı Hakan Alman'ın ney dinletisıyle açıldı. Pendik Belediye Başkanı Burhan Köseoglu'nun anma mesajımn okunmasından sonra, konuklar, Prof. Muammer Aksoy anısına 1 dakıkalık saygı duruşuna davet edıldiler Neyzen Tevfik'in yaşa- mı ve yapıtlan uzerine bır ince- lemesı bulunan Alpay Kabacalı'- nın yonettığı panele katılan Re- eep Usta, Tevfik'in şhrlerınden ornek vererek sanat anlayışından söz etti. Anekdotlarla şai- rin kişiliğınden söz eden Konur Ertop ıse, "Neyzen Tevfik'in ki- şiliği, yapıtını aşmıştır" dedi. Panelde Neyzen Tevfik'in ıç- ki tutkusundan soz eden Aydın Boysan, "Neden içmesin ki? Neyzen Tevfik keyfinden mi içi- vordu? Eğer Muammer Aksoy gibi bir profesorun öldurulduğu bir dönemde yaşasaydı, bir tek taşlaması uğruna kimbilir ne ka- dar tazminat ödemesi gerekirdi" dedı. Aziz Nesin ise Şehzadebaşı'n- da çocukluk döneminde çok kez rastladığı Neyzen Tevfik'ten so- zederken yergi gucünü onurlu ve bilinçü bir şekilde kullanmayı bi- len şairin taşlama sılahlarının bağnazlığı hedef aldığını, kendi taşlamalarını derlediği "Azizname" nedeniyle polis ta- rafından arandığı bir dönemde kutuphanede surdürduğu Turk Mizah Ansiklopedisi çalışmala- rı sırasında Tevfik'in bu ozelli- ğıni keşfetüğini soyledi. Panelde son konuşmayı yapan Ataol Beh- ramoğlu da ilkııı Osmanlıcayla ağırlasmış olan şiırlenyle Tevfik'i tanımakta guçluk çektiğıni, an- cak taşlama ustasını iyıce tanı- dıktan sonra "trajik" bir kişilik- le karşılaştığını belirtti. Neyzen Tevfik Estetik ve sanatfelsefesi alanlarında özgün çalışmalarıyla tanınan Prof. tsmail Tunalu Estetik, lüks değıldir"İnsanlan estetik bakımından eğitmeyi düşünmüyoruz. Oysa estetik bir lüks değil. Yalnız bilgi ve ahlak dünyasında değil, estetik dünyada da yaşıyoruz." ALPAY KABACALI ~ "1972'de Bökreş'te bir kongre- de karşdaştıgımız otuz beş yaşla- nnda, Tüıiçe konoşan bir bamm, 'Yıllairdır sizi anyorum' diyordu. 'Ben lstanbul'dayım' dedim. Ta- uşnk. Baku Üniversitesi'nden ge- liyormuş. 'Bız, sızın butün kıtap- lannızı ders kitabı olarak okutu- yoruz' dedi. Kazan (jniversitesi'n- de de okutuyoriarmış. Aynca il- «jnç bir şey daha söyiedi: Bir Tnrk estetigj yazmışlar. Butun Turk dfl- lerinin, devletlerinin estetigini. 'Orada bir ölçüt aldık: Tunah'dan önce - Tunalı'dan sonra' dedi. tsmail Tunalı, estetiğe katkıla- rıyla yurtdışında da tanınan bir bilim adamı. Bir kere, sanat felsefesi alanın- da özgün çalısmalan var: "Sanat Ontotojisi adh kitabım, jannBda, dunyada Uk beş kitaptan biridir", diyor. Bu vapıtında ikı uniü fılo- zofun, Nikolai Hartmann'la Ro- man lngarden'in temel duşünce- lerinden yola çıkarak özgün bır bileşime ulaşmış, "Kategorilerin POR TRE PROF. ISMAIL TUNAU İSMAİL TUNALI — Sanat, diyalektik sureç içinde gelişir. (Fotograf: Erdoğan Köseoğlu) Estetik ordinaryüsü 1923'te Sihstre'de (Romanya) doğdu. On yasmda Turkiye'ye geldı. ÎÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümu'nu bitirdi (1948). Viyana Universitesi'nde estetik ve sanat tarihi doktorası yaptıktan sonra Istanbul'a gelerek bıtirdigi bölumde asıstan (1956), doçent (1958) ve profesör (1965) oldu. Bir ara (1958-62) Erzurum Ataturk Universitesi'nde kurucu öğretım uyesi olarak görev yaptı. Viyana Üniversitesı'nde estetik ordinaryusu olarak dersler (1980-83), Constanz Universitesi'nde seminerler (1984) verdi. Mimar Sinan Universitesi Sosyal Bilimler Enstıtüsu'nde de çalışan Tunalı, 1989'da emeklı oldu. Aynı yıl İC Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Avrupa Topluluğu Sosyo-Kültürel Bölumu'nun kuruluşuna katıldı ve burada dersler vermeye başladı. Başlıca yapıtlan Felsefenin Işığında Modern Resim (1960), Grek Estetik'i (1963), Sanat Ontolojisi (1965), Marksist Estetik (1978), Denemder (1980), Estetik Begeni'dır. (1983). saflaştınlması" vb. gıbı yepyeni görlşler ortaya atmış. Viyana'da ünlü düşünur Friedrich Kainz'ın yanında doktora yaptığı yülardan beri çalışıyor bu konu üzerinde. Önce, "varhkbiiim" sözcüğüy- le de karşılanan "onloloji"nin ne olduğunu açıklamak gerekiyor. Tunah'nın bır yapıtından aktara- Um: "Çagdaş ontok>]iye gore var- lık bir butündar, beterogen nite- likteki varlık katmanlarından meydana gelmiş bir bötıindür. Bu katmajıiar madde, organik varhk, psişik varük ve tinsel varbktan (geist) oluşur. Bu katmanlar ust üste bir katmanlaşmayı gosterir. En temetde bulunan, maddedir ve madde butun öb«r katmanlan üzerinde tasır. (...) Tum \arlık, bu katmanlaruı bir çokluguna da- yanır. Ama varlık, tum bu çok- luğa karşın, bir butunlugü ifade eder. Bu butuniük bir 'pohfonık yapı'yı, bir 'çoklukta birligi' gös- terir." Lise öğrencılıği ydlannda ede- biyatla ilgüenen, üniversite sıra- lannda Vakh, Haber, En Son Da- kika gazetelerıni yayımlayan Va- kit Yurdu'nda çalışan Tunalı, sa- nat ontolojisıyle uğraşmaya bas- layınca ilgısıni resıra sanatına yö- neltir. Derken... "Sanat ontolojisi düşunceleri- mi yalttiz sanat tarihi açısından 20yaşındaki Özlem Savaş'la 'çokyönlülüğü* üzerine: Tîyatro, duygunıın matematiğiiki günde çalışmaktır, sabah 6'ya kadar sınava bakar, sonra saçımı özlem Savas 20 yaşmda, Boğa- yıkanm ve çekime gjderim, akşam MERT AJJ BAŞARIR ziçi Universitesi Bilgisayar Mü- hendisliği 2. sınıf öğrencisı, TÜ- BfTAK matematik ikincisi, fızik dördüncüsü, üniversite seçme sı- navında ilk 150 arasında... Rek- lamlarda oynuyor. lngüizce ve Fransızca biüyor. "Uçmtmayı Vurmasınlar" filmindekı "fabJşt" rolü, sinemaya "Merha- ba"sı. Şehir Tiyatrolan'nda Ge- cenin Kullan'yla başlayan tiyat- ro yaşanu ise şu sıralar "Bir Ya- lan Çemberi" adlı oyundaki ro- lüyle sürüyor. tleriye dönük en büyük projesi iyi bir oyuncu ol- mak. Fırsat buldukça TUBtTAK ve Ohmpiyat sorulan çözüyor. Yönetmenlerden Ömer Kavnr'u, 4 4 , , ,, ,. Sinan Çetin'ı, TMÇ Başaran'ı be- ..merhaba diyen ğeniyor. Sanatcüara geünce Ay- Ö z l e m S a v a ş , firsat taçAnnaıı,MüjdeAr,Z«J«lOI- buldukça TÜBİT AK cay, Macit Koper, Savaş Dinçd, , . . . . Ferhan Şensoy, Işık YenersTdi- SOrUİari ÇOZUyor. yor. Şiir de yazan özlem Savaş'- 7'de tekrar dersin başına oturu- rum. Fakat o gün çekimden çıkıp sınava koştum, yorgun olduğum için vasat geçti sınav. — Peki bu sinema ve tiyatro ca- hşmalanıuz, okulda size bir ayn- calık kazandınvor mu? SAVAŞ — Hayır, hocalar be- ni daha tarumıyorlar bile. — Sizce çocuklan misketle mi yoksa disketle mi büyötmeli? Uçurtmayı Vurrnasınlar filmindeki "fahişe" rolüyle sinemaya ın şair seçimi şöyle: Edip Canse- ver, Savaş Dinçei, OkUy Rifat, Refik Durbaş... özlem Savaş'la "çok yönlülü- ğö üzerine" konuştuk. — Bu kadar çok yönlulugu bünyeaizde nasıl topluyorsunuz? Beyninizin sol yanm küresi hayli iyi gaBba? SAVAŞ — Çok zor oluyor, çünkü yoruluyorum. Size bir ör- nek vereyim. Reklam fılmi çeki- leceği bir gün benim vize sınavım vardı. Benim adetim sınavlara son SAVAŞ — Bana kalırsa hepsi- nin yeri çok farklı. Yani bir ço- cuk yüzde yüz çocuk değjldir, bir insan yüzde yüz olgun bir insan değıldir, yani herkesin bir çocuk yanı var. O misketler de olmalı. örneğin ben hâlâ misket oynuyo- rum. — Matematik,fizik,bilgisayar, sinema, tiyatro... Sıralama nasd? SAVAŞ — Bunlar berum geliş- rnem, doğru düşunmem açısından önemli. Tiyatro bana göre duygu- lann matematiği. Bu arada ben ti- yatronun bilgisayar ışlerini yapı- yorum, Şebir Tiyatrolan'run oyun düzeninı çıkanyorum. Matema- tikte neden ve sonuçlar belhdir. S12 o neden ve sonuçlar üzerinde birtakım bağlantılar kurarsınız. Fizik de aynı şekilde. Bence yaşı- yorsak fıziği bilmek zorundayız. — Boş zamanlannızda hangi tenninallerle ugraşıyorsunuz? SAVAŞ — Boş zamanlanmda video izlemeyi çok seviyorum, gunde iki kaset seyrederim, ayn- ca okumayı çok severim. — Şu andaki mevzuat kaç kat- lı integrale musaade ediyor? SAVAŞ: tnıegral uzerine çok degişık bir soru, biraz düşunmem lanm, turevin tersi dersem komik olur mu? — Fahişeiere karşı çıkartdan "Kıyak tecavüz yasası" için ne di- yeceksiniz? SAVAŞ — Çok aşağılayıcı bir şey. Kadınhk adına değil, insan- lık adına çok kötu. Insanlan mes- leklerine göre değerlendırmek, onların insanlığını geri plana it- mek demek... — Siyasttle aramz nasd? Örne- gin Törk siyasetinin hipoteniısu Erdal tnönu'yiı, Arşimet Demi- rel'i ve Pascal Özal'ı nasd bulu- yorsnnuz? SAVAŞ — Bana göre IBÖBÜ iyi muhalefet yapamıyor. Fizik kafa- sına saygı duyuyorum. Demek ki fizik kafası her zaman için yeter- li olmuyor. Özal çok zeki bir adam, Demirel azimlı ve garip bir insan. ÖZLEM SAVAŞ — BUgisayarla uğraşmak, bence televizyon sey- retmekten çok daha yararlı. 6 Ak düşmtiş dünya' büyüyor 2000 yılında Federal Alman nüf usunun dörtte birinin 60 yaşın üstünde olacağı sanılıyor. 40 yıl sonra, 40 yaşın altındakiletin genel nüfus içindeki payının yüzde 52.8'den yüzde 38'e düşeceği hesaplanıyor. Dış Haberier Servisi — Başta basın ve televizyon olmak üzeıe kitle haberleşme araçlannda ebedi gençliğin propagandası yapüıyor. Faal, çekici, sağlıklı kadın ve er- kekler ekranlarda ya da gazete sü- tunlannda boy gösteriyor. Ama gerçekler bu tozpembe göriintüle- ri yalanhyor. Haberi veren "Fran- furter Allgeraeine" Gazetesi'ne göre, 1987 nüfus sayımı sonucu, Federal Almanya'da 65 yaşın üs- tündekilerin genel nüfus içindeki payının 9.34 milyon ile yüzde 15.3 olduğu ortaya çıktı. 2.15 milyon kişi de seksenin üstündeydi. 2000 yıhnda Federal Alman nüfusunun dörtte biri altmış yaşın ustunde olacak. Kırk yıl sonra kırk yaşın altındakilerin, genel nüfus içinde- ki payının yüzde 52.8'den yüzde 38'e duşeceğı, altmış yaşın ustün- dekilenn yuzde 20.7'den yüzde 36.3'e yükseleceği sanıhyor. Nufus içindeki yaş dağılımımn değişmesi politika ve ekonomide yeni bir örgutlenmeyi gerekli kı- lıyor. Ortalama ömur süresinin uzamasıyla birlikte yaşlılığın has- talık, bağımlılık, acizlik ve bakı- ma muhtaç olmak Ue özdeşleşti- rilmemesi gerekiyor. Günümuzde artık pek çok ka- dın, çocuklarını büyütüp yetiştir- dikten sonra yeniden mesleğine dönüyor, pek çok kadın uzun yıl- lar süren ev kadınlığından sonra meslek sahibi olma yoUannı an- yor, ilerlemiş yaşlarda pek çok ki- şi yeni evlilikler yaparak yepyenı bir hayata başlıyor ya da üniver- sitelere giriyor. Yeniden sorumlu- luk ustlenme isteği, yaşlılık süre- cinin beraberinde getirdiği bazı kronik hastalık gibi çeşiüi deza- vantaj ve eksikliklerle karşı kar- şıya kalıyor. Ama bu fiziksel ek- sikliklere rağmen, genç kalarak yaşlanabilmek, olumsuz etkileri pekâlâ hayat tecrübesinin neden olduğu olumluluklara dönuştüre- rek, yeni gelişme olanaklan yara- tıyor. Öte yandan bunalım dönemle- rinde psikiyatriste başvuran yaşh insanlann sayısı gunumüzde çok sınırb. 1988 yılında yapılan ista- tistiğe göre psikoanalitik ve psi- koterapatik tedavi gören kişiler arasında, altmış yaşın uzerindeki- ler yalnızca yüzde birlik bir oran oluşturuyorlardı. Ancak uzman- lar bunun önumuzdeki yıllarda değişebileceğı göruşünde. Her ne kadar "ak dttşmüş bir dünyada" doktor ve psikologlann uzmanca bilgi ve görüşlerine buyuk gerek- sinira duyulacaksa da bu konuda tek tek bireylere de büyük sonım- luluk duşuyor. Nitekim, "safhkh bir şekilde yaşlanmak her bireyin kendi görevi, çunkıi yaşlanmak bir ömür suruyor." Cinsiyete dayalı aynmcılığa karşı çıkan BMsözleşmesi 10. yılını doldurdu Hedef hâlâ kadın- erkek eşitliğiProf. Emel Doğramacı tarafından komiteye sunulan raporda, "Türkiye kadın haklan bilincine sahip bir ülke damamıştır. Böyle bir bilincin olmamasmda Türk dili öaemli bir rol oynamıştır. Türk dilinde dişi erkek ayrım. yoktur"deniliyor. siirdügt" belirtilerek bu durumun insan haklaruun ciddi ihlali oldu- ğu beurtiüyor. Türkiye, sözleşmeyi 1985 yılın- da imzaladı. Ancak sdzleşmenin 15 ve 16. maddelerine çektnce koy- du. 15. madde kadının yasalar önünde erkek ile eşit olması gerek- tiğuıi, oturacağı yeri seçme ve se- yahat özgürlüğüne sahip olması- run güvence altına alınmasını is- tiyor. 16. madde ıse aile ve evlilik ılişkilerinde kadının erkek ile eşit- liğınin garantı altına alınmasını ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK — Cinsiyete da- yalı ayımcılığa karşı çıkan Birleş- miş Mlletler Sözleşmesi, onuncu yılını coldurdu. Sözleşme komite- si, geçm hafta yülık olağan top- lantısuı yaptı. Toplantıda, Tür- kiye ık raporunu komiteye iletti ve kocitenin sorulannı cevaplan- dırdı. Cinsyete dayalı aynmcılığa kar- şı sözeşmede, "balen kmdınlara karsı |eais çapü bir ay nmcıbgın şart koşuyor. Sözleşme gereğince, Turkiye'de kadının durumunu inceleyen ra- por, önce Devlet Planlama Teşki- latı'nca 1987 yılında hazırlandı. Komite çalışmaları son derece ti- tizlikle yürütüldüğünden ve 98 ül- ke sözleşmeyi imzalamış olduğun- dan Türkiye'nin sırası, ancak bu yıl gelebildi. Doğramacı raporunda, Turki- ye'de kadının konumu üzerine ıl- ginç iddialarda bulundu. Ooğra- maa'nın Turk kadını üzerine göz- lemleri, Birleşmiş Milletler'de şöy- le kayda gecti: 1) 1934'te Mecliste 18 kadın mil- letvekili olmasına rağmen bir da- ha bu rakama, "o zamandan beri politikacı kadın sembolizmi azaldığından" olrnadı. erişmek mümkün Üst duzeyde mevkılerin çoğun- da erkekler yer almasına rağmen, iş konusunda kadın-erkek ayrımı yoktur. Ust düzeyde görevlerde ço- ğunlukla erkeklerin olmasında, "kadınlardaki istek fakiriigi" rol oynamaktadır. Özellikle evli ka- dınlar daha az zahmet isteyen iş- leri tercih etmektedir. 3) Aynmcıhk Türk "karakte- rine" yabancı bir tutumdur, Tür kiye"nin sosyal yapısı "açık ve de- mokratiktir." 4) Türkiye, kadın haklan bilin- cine sahip bir ülke olmamıştır. Böyle bir bilincin olmamasında Tilrk dılı önemli bır rol oynamış- tır. Türk dilinde dişi-erkek aynmı yoktur. 5) 15. ve 16. madde konusunda yasa değişiklikleri hazırlanıyor. Türkiye yakında bu maddelere koyduğu çekinceleri kaldıracak. 6) Türk kadımnın tarihindeki önemli dönum noktalanndan bi- ri 1936'da Türkiye güzelinin dun- ya güzeli secilmesi olmuştur. Doğramacı'nın hazırladığı ra- por üzerine sözleşme komitesi Türkiye'ye şu sorulan yöneltti: 1) Kadınlar yasalar önünde er- keklerle eşitliğini sağlayacak ve Türkiye'nin 15 ve 16. maddelere çekincesini kaldıracak tür yasa de- ğişiklikleri nelerdir? 2) Ust düzeyde mevkilerin ço- ğunda erkeklerın bulunmasında "kadınlann istek fakiriigi"nin oy- nadığı rol nedir? 3) Genelevlerle ilgili olarak dev- letin tutumu, genelev kadınlanna karşı yasalann insan haklan ile çe- hşkileri nelerdir? 4) Türkiye güzelinin dunya gü- zeli secilmesi Turk kadın tarihin- de nasıl önemli rol oynamıştır? 5) Genç kadınlar arasında oku- ma yazma oranı nasıl bır gelişme göstermektedir? 6) Turkiye'de kadınlann sokak- ta yürürken karşılaşuklan zorluk- lar ve karşı cinsle gündelik ilişki- leri nasıl tanımlanabılir? 7) Raporda sözü edilen, kadın- lann vali, kaymakam olamayışla- rı, yasal mevkılere yönelik kısıtla- malarla karşı kaışıya kalma eği- limlen nelerdır? degil, sistematik febefe bakınun- dan nasıl uygtüayabilirim anlayı- şı, beni modern saaata, modern resme götordü. Modern resmin ontoJojik-felsefı anaUzkrini -yal- mz Turkiye'de degil, BaU'da da- Uk kez ben yapüm." Tunah'nın bir başka çalışma alanı, estetik. Universiteye başla- dıgı yıllarda bu alan bomboş (yal- nızca iki kitap var: Sout Kemal Yetkin'in Estetik'i, Borfaan Top- rak'ın Bediiyat'ı.. Estetik, "ge- nelde karmaşık bir bilim". Este- tiğı değışık açılardan ele alan ki- mi düşünürler, kendüerıne göre bir takım görüşler ya da metafı- zikler ortaya koymuşlar. "Ama estetik ortada yok." Bu noktadan hareket ederek yeni bir tez orta- ya atar Tunalı: "Estetik dedigimiz feisefe bili- minin konnsunu, estetik gerçek- lik oluşturar. O halde estetik re- alite dedigiıniz bir reaUte var. Bu, spekulatif birrealitedeğıldir. Bir inmnla, ozne dedigimiz bir vartık- la bir estetik nesoe arasında mey- dana gelen ilgide ortaya çıkan kapsamlı bir realitedir. Estetikçi olarak bu realiteyi çözumJemek dnrumandayız." Yıllar yıh bu konu üzerinde ca- hşır. Grek Estetik'i, Croce'nin Es- tetigi gıbı kitaplar, bu çalışmanın belirli evrelerinde ortaya koydu- ğu ürünlerdır. Sonunda Estetik kitabım yazar: "Bu bir üniversal estetikür. Yani estetik realiteyi araştıran ozgun bir araştırmadır. Bu kitabımla otuz, otuz beş yıl- lık çabsnuüanm amacua •lâ^mg oluyor. Bir yanda butiın tarihse) arka plan, öte yandan stıüktönı- lizme vanncaya kadar bütün çag- daş düşuiKe kategorileri var... Ba çabalanmla, 'Bediiyat'tan aldı- gım esterJgi sistenüi, ciddi bir fel- sefe bilimi haline geürdim dlyebi- lirim. Bunu kurgusal, metafizik degil, reaüteyle ilgili bir bilim ka- Hnde temeUendinııeye yöoeküm." Güzel sanatlar eğitimi veren ku- rumlarda estetik öğretıminin ge- rektiği ölçüde önemsenmediğim biliyoruz. Tunalı, bunun sakınca- lanru açıkladıktan sonra konunun başka bir yonüne de değıniyor "Goniimuzde bilfrjael egium ve- riliyor. Oysa bu yeterii degil. İn- san, universal bir >ariık. Aynı za- manda, bir degerler dunyasıyta da ilgi içindedir; begeni, gusto bakı- mında»da bir formasyona ulaş- mak durumandadır. Ancak boy- \e bir insan yetkindir. Eskl Grek- lette ideaü, Mzim de idMÜminUr. Bu, binlerce yıldan beri öztani duyulan bir insana olan ihtiyacı göstermektedir. Bngun bizdeki çarpıldık, biraz da bundan Ueri geiiyor. Yani insanlan estetik ba- kımdan eğitmeyi duşunmuyoruz. Estetik, bir luks degil. Hayabn ber aianında ihtiyacı duyuluyor. Her şeyimide, yalmz bilgi dünya- sında degil, yalnız ahlak dünya- sında degil, estetik diinyada da yaşıyoruz." Yalnız estetikçi (estetik realite Üzerinde düşünen kişi) değil, ay- nı zamanda estet, yani sanattan, güzelliklerden, estetik değerlerden haz duyan insan yetiştirmek gere- ğini vurguhıyor Tunalı. O, bugün ülkemizde, plastik sa- natlar aianında süregitmekte olan soyut sanat -figuratifsanat çekiş- mesini de doğru bulmuyor. Diyor ki: "Sanatın diyalektik bir gidisi varoır. Bu diyalektik içinde sanat bazan natüralist-figüratif bir ka- rakter alır, bazan soyut... Sanat bu süreç içinde geiişir. tkind Dün- ya Savaşı'ndan sonra soyut saaat- ta bir çözülme başladı, 1950'den sonra yeni bir figuratif sanat an- layişı doğdn. Yeni bir dnyarbk, yeni bir anlayış... Bu nedenk, bu kavgayı bir yerde gereksiz bir sen- ben kavgası olarak goniyoram. Gıiçlu sanat varsa, o sanat yaşar ve kendini kabul ettirir." Tunah'nın, kültür sorunlan üzerine zaman zaman denemeler de yazdığını ve bunlann bir bölü- münün kıtaplaştığını (Denemeler, 1980), Aristoteles'ten Poetika, Woninger'den Soyntlama ve Öz- deşleyün gibi önemli yapıtlan Türkçe'ye kazandırdığım, Italya'- nın en büyük bilim nişanı Com- mandatore'ye ve Avusturya dev- letinin Birinci Derece Bilim ve Sa- nat Nişanı'na defer görüldüğünü belintikten sonra yeni bir girişi- rainden söz edelim: Bir galerinin düzenlediği Çağdaş Türk Resmi Yanşması'run koordinatörlüğünü yapan Tunalı, şu bilgiyi veriyor: "Resim sanatumz yeni bir aşa- maya gelmiş bnlunoyor. Artık önemli olan, Türkiye dışmda ta- nıblması. Bu nedenle Avnıpa'dan tanıdıgım. bUdigim bazı deştir- menlerie ilişki kurarak aluslara- rası bir jüri omşrurdnk. Birinci- ye 25, ikindye 15 milyon lira gibi büyûk ödüller verüecek. Ekimde yanşma sonuçlaDdıktan soara, derece alan resimler Avrupa met- ropollerinde pazarianacak." Son olarak 35 yıldır öğretim üyesi olan Tunah'mn bugünkü yükseköğretim düzeni üzerine gö- rüşlerini aktaralım: "1983'te Viyana'dan donunce gördüm ki YÖK her şeyi allak bollak etmiş, bilimi pğınndan çı- karmışü. Ne üniversite kalmıştı. ne biHm ne bilimin haysiyetj ne de profesörink haysiyeti... 1960ta bir 147'ler olayı olmoştu, iki yü sonra dözeltildigi halde samnbsı 25-30 yıl surdü... Bu yapı degişik- liği, sanıyonım Turkiye'de en az 100-150 yıl bilimin gd^mesini en- gelleyecek derecededir." Kurtböke A1NKA temHkkâ • ANKARA (ANKA) — Kuvvet Başanr'ın ölümüylc boşalan ANKA'nın Istanbul temsilciliğine Oktay Kurtböke getirildi. 1936 yıhnda doğan Oktay Kurtböke, Galatasaray Lisesi ve Istanbul Universitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nu bitirdi. Gazeteciliğe 1959 yıhnda başlayan Oktay Kurtböke, öncü ve Haber'de çahşü. 1967-1981 yıllan arasında Cumhuriyet Gazetesi Yaa tşleri ve Genel Yayın Müdürlüğü yaptı. Sonra Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Danışmanı oldu. TGS'nin 4 dönem genel başkanlığını yapan Oktay Kurtböke, Eskişehir Anadolu ve Istanbul Universitesi BYYO'da gazetecilik dersleri veriyor. Kurtböke evli ve bir kıza var. Kimsesiz çocuklara iş • ORDU (AA) — Ordu Erkek Yetiştirme Yurdu'nda bannan 17 çocuğun çeşitli kurum ve kuruluşlarla resmi dairelerde işe yerleştirildikleri bildirildi. Halen 75 çocuğun barındırıldığı Ordu Erkek Yetiştirme Yurdu'nda 50 çocuğun ilk ve orta dereceli okullarda öğrenim görduğunü belirten yetkililer şunlan söylediler: "18 yaşını doldunıp okumak istemeyen çocuklanmızı işe yerleştüiyoruz. Şimdiye kadar 17 çocuğumuza iş bulduk. 5 çocuğumuz için iş arıyoruz. Onları 18 yaşına geldiklerinde hayat güvencesi vermeden yurttan ayırmıyoruz. önce işlerini buluyor, daha sonra hayatlarıru kunnalarına yardımcı oluyoruz." Bütünleme sınavlan • ERZURUM (AA) — Ataturk Üniversitesi'ne bağh fakülte ve yüksekokullarda birinci yan yıl sonu butunleme sınavlarının bugun başlayacağı bildirildi. Sınavların 18 şubatta sona ereceğini belirten rektörlük yetkUileri, ikinci yan yıhn 19 şubatta başlayacağinı söylediler. Ataturk Üniversitesi'ne bağh fakülte ve yüksekokullarda 17 bin dokyında öğrenci öğrenim görüyor. Çöp politikası • tSTANBUL (AA) — Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi ve Katı Atık Kirlenmesi Araştırma ve Denetimi Türk Milli Komitesi Başkanı Prof. Kriton Curi, çöp konusunda bir milli politika olmaması yüzünden ülkenin önerrüi zararlara uğradığını söyledi. Prof. Dr. Kriton Curi "çevre kirliliği" konusunda verdiği konferansta, Türkiye'de geri kazanma yöntemine önem verihnediğini, bu nedenle her yıl milyonlarca dolar ödenerek yurtdışmdan hurda kâğıt, metal ve "başka çöpler" alındığıru söyledi. Kaçak rehber denetinıi • İZMİR (AA) — Yerri turizm sezonunda turist gruplanm gezdiren rehberlerin çok sıkı denetleneceği, rehberlik belgesi ve kokartı olmayanlann çahşmalannın engellenerek haklarında kanuni işlem yaptınlacağı bildirildi. Izmir ll Turizm Müdürü Ayla Karamete, ülkemizin ve Türk halkının tamtımında rehberlerin büyük önem taşıdığmı beürttı. Bursa'da su şorunu • BURSA (AA) — Bursa, Bahkesir, Bilecik ve Çanakkale'de 46 köy Ue 143 mahallenin içme suyu bulunmadığı bildirildi. Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü yetküilerinden ahnan bilgiye göre 1989 yıh itibanyla iki bin 424 köy ile 478 mahalleye içme suyu götürüldü. Dört Ude 199 köy ile 30 mahallenin içme suyunun yetersiz olduğunu belirten yetkililer, Bursa'da 5 köy 28 mahallenin, Çanakkale'de 25 köy 42 mahallenin, Bahkesir'de 14 köy 72 mahallenin ve Bilecik'te iki köy ile bir mahallenin içme suyunun bulunmadığını söylediler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle