05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ŞUBAT 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TURKIYEDE BUGUN RHeteoroloji Genel MüdûrlCıgü'n- • den alınan bilgıye göre. yurdun ku- zey ve doğu kestrrterı parçalı bulut- lu. Marmara ıle yurdun ıç ve doğu kesimleri sabah saatlennde yer yer yoğun olmak Û2ere sıslı öteki yer- ler az bulutlu ve açık geçecek. HA- V» SICAKLIĞh Degişmeyecek. RÛZ- GÂR: Kuzey ve doğu yönlerden ha- fif ara sıra orta kuvvette esecek. De- nizlerımi2de rûzgâr: Yıldız ve poy- 10 km. dolayında bulunacak. Van Gölü'nde hava: Parçalı bu- razdan 3 ila 5 Ege'de 6 kuvvetınde lutiu geçecek Rûzgâr kıi2ey ve doğu yönlerden hafif ara sıra saatte 10 ıla 21, Ege'de 20 denız mılı orta kuvvefle esecek. Göl mutedıl dalgalı olacak. Görûş uzaklıgı hızla esecek Deniz mutedil dalgalı 10 km. dolayında olacak olacak Oalga yüksekliğı 0.5 lia 1.5 Ege açıklarında 2 ıla 3 m görüş g-. ^ ^ £ Adana Adaeazarı Mıyaman Atyon Anufcya Antalya Artvtn Aydm Balıkesr Bdecık ftngöl Brtlrs Bolu Bursa Canakkale Çorum Denızt A 17° S 7° 8 12° S 8° S -3° S 6° A 16° A 17» A 12° S 9° S 7° s o° S -2» S 6° s r S 9° S 6° A 12° 2° DıyartHK» 1° Edırne 2°Erancan 0° Erzurum ş •2° Gaaantep 5° ûresun 10° -2° Manısa 8° 3 KMaraş 2°GCımü5lBneS CHakkân 1°lspara 1°!SUnlXJİ •1° Iznnr -7° Kars •2° Kaysen 2° KırMare» 5°Konya -1° Kuohya M 2°-15°MuSla 5° -3° Muş 11° O^NıJde 8° 5°0rtu 2° -7° Rra 0°-6° Samsun 9° «° Snrt 8° 4°Smop 13° 4°Snas 0°.12°1etanlaS 4° -3° Traban 5° -3° Tunceb 8° 3°Us* 2°-t> Van S°-«° tagat 7° -5° ZonguMak A 12° 1° A 13° 0" A 16° 5" A 14° f> S 0°-10° S 5° 3° S 8° 5° S 8° 5° S 8° 4° B 10° 2° S 7° 4» 2° -8° 8° 4° 8° 5° 3°-6° 8°-2° 2° -9° 5°-3° 8° 4° j Osloneio / ı Helsınk . usıo f ı •_ J ^ ^ 1 kopenhaç\J1 $ L Lenıngrad *f Moskova •? J »Parıs ^ ^ J Zunh •Berım < > k ^ J • Vıyana . / ' Maöna •Lızbon Belgrad r^ ..> A ac " 8 öu'ütlu G-gûne$» l u n S-sıst VRumav , •N Cezayır •? Tuius :ft "e3> /•Sam Tebrız i -ra- Karme' DUNYADA BUGÜN Amman AtHU 3ajdat îaıcetona Basei 3elgrat Berlm 8onn Brûksel Budapeşle Cemvre Cezayir CHMe Dubayı frankfurt Gıme HeBifikı Kahıre Kopenhag KOn Lefkoşa Y 9° A 14° A 14° Y 14° B 18° B 9° B tS° B 9° B 10° Y 9° B 9° B 10° A 1 B 8° A 20° B 19° A 10° K 17° B 3° Y 19° B 7° A 10° Y 14° Y 10° B 16° 8 10° B 1° K 2° B 8° A 2° Y 5° Y 12° B 7° A 21° B 18° B 7° A 14° B 5° B 8° B 8° B 12° WastnngtonB 10° Zünfı B 10° Lenıngrad Londra Madrıd Mllano Montrtal Moskoa Mümtı Ne* Yor* Osio Pans Praj Rıyad Ro.ua Sofya Sam Tel Anv Tunus varçora Vfened* Viyana BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Kimi göçebe Türk boylarında birkaç ai- leden ve bunlara ait çadırdan oluşan top- luluk... Kenarları sa- çaklı bir tür başörtü- sü. 2/ Hindistan'dan Malezya'ya kadar yaygın olan bir may- mun... Pek büyük, ulu. 3/ Suyun taİcsim yeri... Sodyumun sim- gesi. 4/ Bugünün Sa- raylısı, Memleket Hi- kayeleri gibi yapıtla- nyla ünlü yazarımızın soyadı... Yernekli eğlence. 5/ Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü. 6/ Eli ya da ayağı sakat olan kimse... Türk müziğinde bir usul. 7/ Tarla sı- nırı... Lenf düğümlerinin şişkinliğiyle beliren tüberküloz türü. 8/ Bakırdan, nefesli bir çalgı... Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir. 9/ Uzak... tcar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Karadeniz'in kuzeyindeki iç deniz... Bir eylemin özne ve nesne bakımından gösterdigi özelliklere dilbil- gisinde verilen ad. 2/ Bir akışkanın akışını durdurmaya ya da ser- best bırakmaya yarayan aygıt... Haysiyet. 3/ Bir gezegen... Baryu- mun simgesi. 4/ içinde diri baJık saklanan, denizden ayrılmış ha- vuz... Uyanık, gözu açık. 5/ Ikaz. 6/ Renkli televizyon sistemlerin- den biri... Mardin'in bir ilçesi. 7/ Basit şekerlere verilen genel ad... Sürüp gitme, uzama. 8/ Tiyatroda sahne... Ücretle çalışan kimse. 9/ Eski Türklerde çocukları koruyan tannça... Şehzadelerin özel eğitmenleri. 60 YIL ÖNCE Cumhuhyet Avrupa'ya vapur 4 ŞUBAT 1930 Seyrisefain idaresinin (930) bütçesi idare meclisince yapılan tetkikat neticesinde aynen kabul ve tasdik edilmiştir. Seyrisefain umumî müdürü Sadullah Bey, yeni bütçe ile idareye ait muhtelif işler hakkında dün bir muharririmize şu beyannatta bulunmuştur: "— İdarenin yeni seneye ait bütçesi takriben beş milyon lira olup geçen seneki bütçemizin aynıdır. Bu sene fabrikamızın bazı nevakısı ikmali edilecektir. Yeni bütçeyi iki güne kadar Ankara'ya götüreceğim. (930) bütçesinin maaş kısmı da Barem kanununa göre hazırlanmıştır. Havuzların tamiri: Seyrisefaine ait havuzlardan ikinci havuzun yeni kapağı yapılarak mahalline vazedilmişti. İdareye ait bulunan üç havuzun tamiratı esas itibariyle bitmiş addedilebilir. Avrupa postaları: Avrupa limanlanna N'apur işletilmesi hakkında bir tasavvur varsa da henüz bir karar verilmemiştir. Mevcut gemi kadromuz Avrupa postaları açılmasına müsait değildir. Binaenaleyh bu mes'ele ancak vapur ihtiyacı temin edilerek gemi kadromuz müsait bir vaziyete geldiği zaman düşünülebilir. ., Yalova vapuru için vaki olan satış teklifleri arasında matluba muvafık bir vapur bulamadığımız için yeni bir vapur yaptırılması mutasavverdir. Dörtyol portakallarının lımanımıza kolaylıkla nakli için tüccar tetkik edilmektedir. İmkân görüldüğü takdirde Dörtyol portakallarının ihraç iskelesine de vapurlarımızın ihtiyaç nisbetinde uğraması temin edilecektir." 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Chessman davası 4 ŞUBAT 1960 38 yıllık ömrünün 11.5 yılını ölümü beklemekle hapiste geçiren Carly Chessman'ın gaz odasından kurtulma mücadelesinin ağırhk merkezi Tücson'a (Arizona) çevrilmiştir. ABD Temyiz Mahkemesi hakimlerinden reis Richard H. Chambers temyiz talebinde bulunabilmesi için Chessman şayanı kabul bir gerekçeyi teyit maksadıyla, Tucson'da cuma günü sabahı saat 10 da bir duruşma saati tesbit etmiştir. Şayet mahkeme reisi olan hakim Chambers, bu belgeyi verirse Chessman temyiz talebinde bulunabilecektir. Eski maaşların iadesi Sabık diktatör Fulgencio Batista rejiminde vazife gören 200'den fazla ileri gelen idareciye, 1954-58 arasında aldıkları maaş, ücret ve her türlü tahsisatı iade etmeleri için pazara kadar müddet verilmiştir. GEÇEN YIL BUGÜN Sabotaj davası 4 ŞUBAT 1989 Ankara DGM'nin rekor hapis cezalarıyla sonuçlandırdığı "Kırıkkale sabotaj davası"nı Yargıtay, "esastan beraatle sonuçlandırarak" yaklaşık 2 yıldır tutuklu bulunan sanıkları tahliye etti. Kırıkkale'deki Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'na ait imal atölyesinde 13 Ağustos 1986 tarihinde, 7 kişinin ölümü, 24 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan patlamanın "sabotaj" olduğu savıyla açılan dava, dün Yargıtay 8. Dairesi'nde karara bağlandı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Ankara DGM'nin 7 sanığı 34'er yıl 2'şer ay, bir sanığı da 30 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırdığı davayı beraatle sonuçlandırarak yaklaşık 2 yıl 2 aydan bu yana tutuklu bulunan sanıklann da tahliyesine karar verdi. Yargıtay, ender olarak verdiği bu tür kararlarla, sonuçlandırdığı davanın yeniden görülmesi yolunu kapatıyor. Hukukçular, Yargıtay'dan bu tür kararların ancak çok "emin olunması" halinde çıktığına işaret ettiler. Dava dosyası yeniden DGM'ye gidecek, ancak herhangi bir şekilde yeniden temyiz edilmesi söz konusu olmayacak. Ml VI \\ (I . VamA. TARTIŞMA He\ Kadınlar! Kadmlar, her şeyin en güzeline, en iyisine layık olan sizlersiniz. "Cennet kadmın ayağmın altında" denmiş, Ferhat sizin için delmiş dağları. 55 milyon insan bu topraklar üstünde yaşı- yor. Bu kadar insandan sadece ufak bir kesi- mi olaylara karşı duyarlı ve hareketli. Aylardır gazetelerin manşetlerinde türban ve irtica olaylan gündemde ve arkasından 438. madde yürürlüğe giriyor ve belirli bir kesim buna tepki gösteriyor... Evet bayanlar; "Bir elinde cımbız bir elinde ayna" laflarını hiç de yalanlarruyorsunuz. Lütfen daha duyarlı olma- ya çalışın. Siz türbanlılar; aydın çağdaş kadmın yüz- karaları. Her zaman "eksik etek" olarak mı kalmayı düşünüyorsunuz? Yoksa "saçı uznn aklı kısa" olarak mı kalmayı düşünüyorsunuz? Yok yok, sizler oturmuş, dört karılığın haya- lini düşlüyorsunuz. Hey türbanlılar! Artık çocuklanmıza öcü diye sizleri gösteriyoruz. Kadınlar, her şeyin en güzeline, en iyisine layık olan sizlersiniz. "Cennet kadının ayagının altında" denmiş, Ferhat sizin için delmiş dağlan. Uygarlık denmiş kadın geimiş akla, mede- niyet denmiş gene biz, aşk, sevgi denmiş gene ön sıralarda yer almışız. Ama yok! Onların bahsettiği siz türbanlılar değilsiniz. Bizkriz. Istanbul Kflçıilmelidir Ben planlama veya şehircilik uzmanı değilim. Ama elimizdeki seçenekler üzerinde eleme yöntemiyle durmak, amatörce bir iki öneride bulunmak ve uygulamayı uzmanlara bırakmak istiyorum. sinde; başka hiçbir çıkar yol olmadığının bi- lincine varılmasında. Sorabileceğimiz tek sorunun "Nasıl" olduğu bilincine ulaştıktan sonra sorunun cevabı şu ya da bu şekilde gelecektir. öneriler: Aşağıdaki öneriler tek tek veya bi- rarada uygulanabilir: • tstanbul ve öteki büyük kentlerdeki yıgıl- ma ile orantılı olarak vergi ve ücret politikası gözden geçirilir; yerine göre teşvik ve caydır- ma tedbirleri ahnır. • Kent dışında iş ve alışveriş merkezleri ku- rularak devlet daireleri ve özel kuruluşlar (ola- bildiğince çok sayıda) buralara taşınır. • tstanbul dışında bir "iş kenti" kurulur. Devlet daireleri, sanayi veticaret kuruluşları; buralarda çalışanların konutları bu kente çekilir. • tnsanlann neden tstanbul'da ve büyük kentlerde yaşamak istediğinin, klişelerin ve bi- linen unsurlann ötesi de araştırılarak iyi bir Aslında sağlıksız büyüyen tüm kentler kü- çülmelidir, ama kolaylık açısından tstanbul- la başlayahm. tstanbul'un hastalığı artık öylesine azdı ki onun için yapılan her şey, hastalığı -İstanbul'u içten içe yiyen bin bir türlü kurt, haşere, mik- rop, canavar, v.sîyi- beslemekten öte hiçbir işe yaramıyor. tstanbul'un nasıl sağlıksız büyüdüğünü, ba- kım, yönetim ve denetimin elden çıktığını, yö- neticilerin nasıl bir çaresizlik, halkın ne denli umutsuzluk içinde olduğunu yeniden anlatma- ya gerek yok. Yeterince anlatıldı ye anlatılacak. Ben planlama veya şehircilik uzmanı deği- lim. Ama elimizdeki seçenekler üzerinde ele- me yöntemiyle durmak, amatörce bir iki öne- ride bulunmak ve uygulamayı uzmanlara bı- rakmak istiyorum. Cumhuriyetten bu yana geçen yaklaşık 70 yıl süresince olduğu gibi 1990'larda da tstan- bul için iki seçenek var: Büyümek ya da bü- yümemek. Büyümek, ölmek anlamına gelme- yebilir, ama sürünmenin yol ve dereceleri son- suz. tşin nereye varabileceğini de aynca otu- rup düşünelim. O halde vakit çok geç olmadan (Evet, Türki- ye'de anlamı yitmiş bir söz) önümüzdeki tek seçenek üzerinde dunnalıyız: Istanbul'un kü- çülmesi üzerinde. Jstanbul nasıl küçülebilir? Insanlann ve ya- pıların başka yere taşınması, kente göçün ve yeni yapılaşmanın önlenmesiyle "tşte düğüm burada" diyecek pek çok kim- se. Oysa düğüm burada değil. Düğüm karar- lılıkta "küçülme" gereğinin kesin, tartışmasız ve kaçamaksız olarak kabul ve hazmedilme- Gençlerle Diyalog Gençliğine önem vermeyen bir millet "hasta adam" olmaya hazırlansın. Anlı şanlı tarihimizle övünürüz de, araştırmayı bilmeyiz. Yükselme devirlerini sayfalarca yazarız da, yıkılış 2-3 satırı geçmez. Bizler iyi şeyleri istemedikçe, haklarımızı so- nuna kadar savunmadıkça, daha iyiye ve çağ- daşlığa yönelmedikçe bakın neler oluyor. Sayın hâkim beyler, fahişe kadınlara teca- vüzü reva görüp cezalannda indirim yapıyor. Ve kadınları iffetli-iffetsiz diye ikiye ayırıyor. Sayın hâkim beyler "Dişi köpek kuyruk sal- lamazsa erkek köpek dolanmaz" sözünden mi hareket ettiler acaba? Kendi annelerini, kar- deşlerini, kızlarını ve eşlerini ikinci sınıf va- tandaş olarak gören beyler, hepinizi kınıyor ve bütün kadınlarımızı bu konuda hassas ve duyarlı olmaya çağınyorum. Haydi hep birlikte daha aydın, daha eşit bir dünya için el ele. NURŞEN GERÇEK Eskişehir analizi yapılır. Kentlere göçenlerin aradığı ko- şullar, kent dışında yaratılır. • Türkiye'nin genel yerleşim haritası üzerin- de, nerelerde yerleşimin özendirileceği (demok- rasi ilkeleri göz ardı edilmeden), nerelerde özendirilmeyeceği belirlenir. Derhal çalışma- lara ve uygulamaya geçilir. Yapılacak her şey dikkatle, gerekiyorsa giz- lilik içinde, spekülasyon ve vurgunculuğa yol açmadan, iyi bir planlamayla, zorlamadan çok özendirmeyle, çevre ve doğaya zarar ver- meden; estetik, mimari öğeler göz önünde bu- lundurularak ve süratle yapılmalıdır. Yine denecektir ki, "Söylemesi kolay, yu- kanda sözü edilenlerin çogunu Batı ülkeleri bile yapamadı". Doğru. Engellerin çıkacağı doğru. Bazı şeylerin yapılamayacağı da doğ- ru. Ama sorun bizim sorunumuz ve lafla çok vakit geçiriyoruz. Yapmak zorunda olduğumuz tek şey var: Uzmarüarı toplamak, paçaları sıvamak ve işe girişmek. Çünkü tstanbul küçülmelidir. As- lına bakılırsa, Türkiye de küçülmelidir (nüfus açısından). Denecek ki "Ama o başka bir hi- kâye". Hayır, aynı hikâye. BÜLENT R. BOZKURT Ankara Hakkında çok şey yazıldı, tartışıldı {!). Be- delini gençler ödüyor, ama hiçbir şey yapılma- dı. Eğitim politikasının yetersizliği, ortaçağ ka- falarının artması ve en önemlisi demokrasi- nin hâlâ kurulamamasından yerimizde sayı- yoruz. Devlete her on yılda bir "raüdahale" artık alışkanlık haline geldi. Zor durumda kal- dığımız cumhuriyet sonrasındaki günlerde tek yumruk hale gelmemiz unutuldu. Yaşandı, bit- ti. Bu bilinç nerede? Kendi özümüze yabancılaştığımız çağımız- da, bir nefrettir gidiyor. 30 vılın suçlusu genç- lerdir deniyor. Atıp tutuyoruz, pembe tablo- lar çiziyoruz. Bunlar hep sözde kalıyor. Bil- gisiz, basit şeyler peşinde koşan, hayalci (!..) kişiler oluyoruz. tşte, öylesine yaşıyoruz. YÖK gibi bir kurum başımızda. Sonuç or- tada; ezik, bunalmış, sinir hastası gençliğirniz var. Gençliğine önem vermeyen bir millet "hasta adam" olmaya hazırlansın. Anlı, şan- lı tarihimizle övünürüz de, araştırmayı bilme- yiz. Yükselme devirlerini sayfalarca yazarız da, yıkılış 2-3 satın geçmez. 16 devletten 15'i yı- kılmıştır. 161si sırada... . Alün gibi yıUar ezberciliğe, "cafe" kültürü- ne, "ne olacagım" endişesine gidiyor. öğretim üyeleri de kaçarcasma ders anlatarak bizleri "yetiştiriyorlar." Biraz da bizleri dinleyin. Yeter ki bunu ger- çekten isteyin. Bazıları için zor olacak. Ama deneyin. Milletimizin iyi bildiği konulardan bi- ri "denemek." Gençliğin sizlere, bu toplumun da gençlere gereksinimi var. Bu ortamın bir bireyi olduğum için kendi- mi şanslı sayıyorum. Toplum ve kendim için yararlı çalışmalar yapacağım. Gerçek olan bir- şey daha var. Tarafsız, demokrat ve insanca görüşmeye gençler hazır, ya siz? EBRU KOYLAN Öğrend Kız Teknik Öğretnıenler Bize reva görülen bu acımasız düzenlemenin değiştirilip ilk belirlenen oranların uygulanması konusunda çalışmalannız var mıdır? Hangi aşamadadır? Bizler, Kız Teknik Yiıksek Ögretmen Oku- lu, Kız Sanat Yüksek Öğretmen Okulu, Mes- leki Eğitim Faküitesi çıkışlı iki ve dört yıl sü- reli eğitim almış Kız Meslek LJsesi ve Pratik Kız Sanat Okullannda atölye öğretmenleri olarak görev yapmaktayız. Hem eğitim öğretim hem de üretim çalış- malannda bulunuyoruz. Ağır çalışma şartla- n içinde, yakınmadan, özveri ile çalışırken bir süredir huzurumuz kaçmış, gururumuz kınl- mıştır. Yetkililerin çok iyi bildiği fakat sözlerle oyalayıp umutlandırdığı haksızlıkları düzelt- melerini talep ediyoruz. Sorunlarımız şunlardır: 1- Öncelikle erkek teknik öğretmenlerle ara- mızda bulunan bir derecelik farkın düzeltihp kız teknik öğretmenlere de bir derece verilme- sini istiyoruz. 2- Teknik öğretmen Okulu çıkışlı olmamı- za rağmen teknik hizmetler sımfının haklann- dan yararlanamıyoruz. Yararlanmamız için öğretmenlik dışında rnesleğimizle ilgili çalış- mamız gerekiyor. Her ağız açışta öğretmen- lik kutsaldır diye nutuk atanlar bu konuda söylediklerinin aksini uygulayarak öğretmenlik yaptığımız için niçin bizi cezalandınrlar? 3- Lise ve dengi okullarda görev yapan ge- nel bilgi grubu dersleri öğretmenleri hafta 15 saat maaş karşılığı çalışırken biz teknik öğ- retmenler 20 saat maaş karşılığı çalışmakta- yız. Ve her hafta beş saat ücret kaybına uğra- maktayız. Bizler de haftada 15 saat maaş kar- şılığı derse girerek kaybımızm önlerunesini ta- lep ediyoruz. 4- Son olarak özel hizmet tazminatının ay- dınlatılmasım istiyoruz. 2 Kasım 1989 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kuru- lu kararı aynen şöyleydi: "36. madde kapsa- mındaki teknik hizmet sımfında görev alraa niteliklerini taşıyıp Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Mesleki ve Teknik Öğretim Okul ve ku- nımlanna atölye, laboratuvar veya meslek dersleri ögretmeni olarak atananlardan 4 yıl- lık yüksek öğrenim görenlere Vt 40, iki yıllık yüksek öğrenim görenlere ">» 20..." Bu karara göre bazı illerde yapılmış, çoğu illerde ödenmemiştir. Bu karardan kısa bir sü- re sonra 31 Aralık 1989 tarihli Resmi Gaze- te'de özel hizmet tazminatlan aşağıda özetle- diğimiz oranlara düşürülmüştür. Yani % 20-40 olan oranlar % 2-4 arasında belirlenmiştir. Şimdi Sayın Bakanımıza soruyoruz. Ve ce- vabını heyecan ve umutla bekliyoruz. Bize reva görülen bu acımasız düzenlemenin değiştiri- lip ilk belirlenen oranların uygulanması ko- nusunda çalışmalannız var mıdır? Hangi aşa- madadır? Sorulanmıza cevap beklerken, Kız Teknik Öğretmenler olarak en derin saygıla- rımızı sunuyoruz. Bir Grup Kız Teknik Öğretmen Mustafa Taşar'ın Benzetmesi Sayın Mustafa Taşar milletvekillerini maden işçilerine benzetmiş. Ehh, teşbihte hata olmaz. Benzetmek istedikten sonra... Fakat gerçekleri bilenler için bu benzetme tipik bir fantezi olmaktan öteye geçemez. Toplumun haklı tepkisinden esinlenerek ba-' sınımızda "Kıyak Emeklilik" diye adlandırı- lan, milletvekillerinin emekliliklerine ilişkin yasa ile ilgili olarak evvelki hafta "Cnmhuri- yef'te Sayın Mustafa Taşar'ın demecini oku- yunca doğrusu ya, şaşırdım. Sayın Mustafa Taşar milletvekillerini maden işçilerine benzetmiş. Ehh, teşbihte hata olmaz. Benzetmek istedikten sonra... Bu işçiler deniz yüzeyinden (-100) metre veya çok daha aşağılarda toz, göçük, grizu patla- ması, hava cereyanı, nispi kötü çalışma koşul- ları, sık-sık rastlanan ocaklardan geç çıkışlar, yetersiz ve kötü beslenme, pnömokonyoz ve bütün bunların yarattığı yaşam ortaiaması sü- resinin düşüklüğü vb. gibi risklere ve ağır ko şullara acaba sayın milletvekillerimiz de kat- lanıyorlar mı? Maden işçileri, çoğunlukla alternatifleri bu- lunmadığı için ve çevresel koşullarla oralarda çalışma zorunluğundadırlar. Halbuki sayın milletvekillerini bu işe zor- layan bir koşul mevcut değildir. Milletvekilli- ğine Jcendi istekleri ile girişirler, çoğunun ikin- cil (veya asıl) bir iş yahut meslekleri vardır. Ay- hkları ve yolluklan yeterlidir. Kamu araçların- da indirimli seyahat ederler. tletişim araçla- nndan indirimli yararlamrlar. Banka kredileri her zaman emirlerindedir. Sayın M. Taşar'ın benzetnjesi eğer gerçeği dile getiriyorsa, bu takdirde sayın milletvekil- lerine düşen görev, ya kendilerini maden işçi- lerinin düzeyine ya da (daha iyisi ve arzu edi- leni) maden işçilerini kendi yaşam düzeyleri- ne ulaştırmak olmahdır. Sayın milletvekillerimizin kendilerine lâyık gördükleri olağanüstü aylık ve emeklilik ko- şullarını (Sayın M.Taşar'ın ifade ettiği üzere), kendilerinin benzerleri olan maden işçilerin- den esirgemeyeceklerini beklemek, bu ulusun bireylerinin (vekillerini seçen asillerin) hakla- rı olmak gerekir. Saygılarımla. NECDET KUBANÇ Kadıköv/tstanbul ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Kim Çözümleyecek? Bir süredir buralarda yoktum; Paris'te, Stockholm'deydim. Ora- larda "Yılmaz Güney" toplantılarına katıldım. Türkrye'ye dönme hazırlığı içindeyken, Paris'te öğrendim Muammer Aksoy'un öl- dürüldüğünü, Almanya'dan bir arkadaşım ağlayarak verdi haberi: — Mustafa Abi, Muammer Aksoy öldürüldü! Köln Radyosu ver- di şimdi haberi. Ne olur kendinize dikkat edin abi! Konuşamıyor, hüngür hüngür ağlıyordu. Öylece kalakaldım. Paris'te Ahmet İkizek'in evinde,TOB-DEReski Genel Sekreteri Ömer Aslan'la birlikte yemekteydik. Ahmet'in evinden birkaç ar- kadaşımı aramak istemiştim. Almanya'yı da aradım, Aksoy'un öldürülüşü haberini alacakmışırn! — Telefonunu ver de ben seni arayayım Mustafa Abi! Ertesı sabah, 1 şubat perşembe günü Ankara'ya yola çıkacak- tım. Aslında 30 ocakta dönmem gerekiyordu. Yavuz Önen'lerle birlikte dönmek için yolculuğu iki gün ertelemıştim AFP haberi vermiş, ama Fransız televizyonları vermedi. 1 şubat günlü 'Le .Monde'da tek satır yoktu Aksoy'un ölümüyle ilgili. "Liberation" ise Türkiye'deki "Zaman" kadar yer vermişti dört satır.. On günlük gezi sırasında gözlemiştim. Türkiye, dışanda se- vilmiyor muydu? Televizyonlarında Fransa'nın Türkiye'yle ilgili hiçbir şey izlemedim. Hacı Turgut Bey'in Amerika gezisi fasa fi- soydu! İlk elde haberlerle birlikte yorumlar da yapılıyordu Türkiye'de. Aksoy'un ölümü, yirmi dört saat arayla, on bir yıl önce öldürü- len Abdi İpekçi'nin gününe denk geliyordu. Abdi İpekçi 1 şubat, Muammer Aksoy 31 ocak! Bir arkadaşım: — "O"lı rakama geldik dedi, yıl da 1990... Sabah, "Hoşgeldin" diyen Ahmed Arif'le konuşuyoruz: — Muammer Aksoy'a sıkılan kurşun, dedi Ahmed Arif, Mus- tafa Kemal'edir! Yurtdışındayken izliyordum; Azerbaycan olaylan nedeniyle Türkiye'deki faşistler, gemi azıya almışlar mıydı? Irkçı faşistlerle gerici faşistler, işbirliği halinde miydiler? Bıraksalar, şöyle Azer- baycan'a yürüyüverecekler miydi? Muammer Aksoy'un vurulmasından sonra Azerbaycan toplan- tısı ertelendi. Neden acaba? Sayrıydı yureğinden Aksoy; geçen yıl sayrıevine kaldırılıp çık- tığımda telefonda şöyle demişti: — Bak Ekmekçi. kalp krizi geçirmek sarı kart görmektir! İki- miz de sarı kart görmüş durumdayız. Bundan böyle daha dik- kat ederiz! Bilırsin, san kart gören futbolcular daha dikkatli olurtar. Biz de öyleyiz! Yaşamayı ne çok seviyordu; sarı kart görmeyi bile yararlı gö- rüyordu daha sağlıklı yaşamak için! Çok çalışıyordu; onun için çalışmak yaşamaktı. Server Tanilli'nın benim elimle yolladığı ki- tapları, gelip almaya bile vakti olmazdı çoğu zaman. Cumhuri- yet'te bencileyin, uzun yazar, biraz kısaltılsa yakınırdı: "En önemli yerinı çıkarmışlar" derdi. Biraz kısa yazmaya bile vakti yoktu sa- nırım! Geçen haziran ayında BİLAR'ın çağrılısı olarak Ankara'ya ge- len Hollandalı Hukukçu Prof. Van Dijk; Eczacılar Birliği Salonu : nda konuşuyordu; günün konusu "İnsan Hakları'na Bireysel Başvuru"ydu. Prof. Muammer Aksoy da dinleyiciler arasınday- dı. Aksoy, Van Dijk'a sorular yöneltmişti; biri şöyleydi: — Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 26. maddesine göre bir mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra insan Hakları Komısyonu'na bireysel başvuruda bulunulabilecektır. Haksız tu- tuklamalar ne olacak? "Tutuklama kararı kesin karar değildir, ge- çici bir önlemdir" diyerek tutuklamalara karşı ancak kesin karardan sonra şikâyet yoluna gldilebilirse, o zaman şikâyetin pratik bir değeri kalmayacak demektir. Yıllarca tutuklu kalanlar var. (9-10 yıl tutuklu kalanlar var, sesleri.) Prof. Van Dijk, Prof. Aksoy'a şu karşılığı vermişti: — Tutuklama işiemleri, başlı başına şikâyet konusu olabilmek- tedir. Tutuklamaya karşı başvurular sonuçlanınca, esas hakkın- daki karar beklenmeden, bu tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözdeşmesi'ne aykırı olduğu belirtilerek şikâyet konusu yapıla- bilir... (Cumhuriyet, 6 Haziran 1989, "Ankara Notlan", "Koşa Ko- şa Gelen Konuk..." BİLAR ayrıca Van Dijk'ın konuşmasının tam metnini yayımladı. BİLAR'dan 117 58 43 numaradan istenebilir) Prof. Aksoy'un sorusu, Van Dijk'ın yukarıdakı yanıtından son- ra Avrupa İnsan Hakları Komısyonu'na birçok bireysel başvuru yapıldı... Ankara Emniyetı'nde, sorgulamalar sırasında yapılan işken- celerle ilgili "Ankara Notlan "nda 12 yazı yayımlandı. Bir tek ilgili çıkıp da "Nedir bunlar? Gel bize bir anlati" demedi. Doğrusu Nusret Demiraj'dan, Ülkü Coşkun'dan bir çağrı gel- mesini boşuna bekledim. İnsanlar işkence görürken ses çıkar- mayanlar, bunlar yazılıp çızilince mi ses çıkaracaklar? Adalet Bakanı Oltan Sungurlu da kös dinlemiş besbelli. E.B. (Erol Bek- taş) içeride işkencedeyken, eşi Sabiha Bektaş, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na başvurmuş. İnsan Haklan Komisyonu, ilk incelemede olayı "ciddi" bulduğunu bildirmiş. Ayrıca Amerikan Elçiliği'nden bir yetkiliyle, "Chicago Tribune" Gazetesi muhabi- ri, E.B.'ye gelerek yapılan işkenceleri kendi ağzından dinlemiş- ler. Chicago Tribune muhabiri, çıkacak yazıyı Erol Bey'e göndereceğini söylemiş. Yazdıklarırnın buncağız ilgi görmüş c4- ması da bir şey. Başka ne yapabilirim? Prof. Muammer Aksoy'u vuran ya da vuranları, DGM Sa"Cisı Nusret Demiral da Ülkü Coşkun da bulabilir, olayı çözümleyebi- lirler mi? Onlar bulsalar, işkencecileri mi bulurlardı? O zaman düşünüyor insan, kim çözümleyecek bu cinayet olayını? ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL w \aşblar devletçe korunur" SORL: Eroekli öğrelmenim, anneme saglık karnesi çıkarmak için yaptığım başvura olumsuz sonuçlandı. Neden olarak "2022 sayılı >^sa>a göre tedavisinin devlet hastanelerinde ücret- siz yapıldığı" gösterildi. Annem, uç ayda 36 bin lira yaşlüık maaşı alır. Ayda aldıgı 12 bin lira ile devlet giivencesi altına alınmış mı oluyor? Devlet hastanelerinde muayenesi yapılıyor. Tedavinin en önemli bolümii oUn ilaçlan eczaneler vermiyor. En basit bir Uac neredeyse annemin aldıgı bir aylıga eşit dunımda. Böylece, toplumun muhlaç bir kesimine verilen ufacık bir ekonomik destek bir cezaya dönüşüyor. Ben bir emekli vatandaş olarak anneme elimden geldi- ğince \ardım ediyonım. Benim de ekonomik gücüm yeter- sizdir. Ne yapmalıyım? YANIT: "Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gereken- ler", Anayasanın 61. maddesi buyruğu ile korumaya alınmışlardır. Anayasada "Yaşhlar, devletçe korunur. Yaşhlara devlet yardımı ve sağlanacak dığer haklar ve kolayhklar kanunla düzenlenir" denilmiş ve yaşhlar, 2022 sayılı "65 Yaşıru Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kim- sesiz Türk Vatandaşlanna Aylık Bağlanması Hakkında Kanun"un ko- ruması altına alınmıştır. Bu korumada Devlet, anayasa buyruğu olarak ve 2022 sayılı yasa ile : "65 yaşını doldurmuş, kendisine kanunen bakmakla mükellef kim- sesi bulunmayan, iş gorme ve çalışma gücünden mahrum olduğunu res- mi sağlık kurumlannda görevli bir hekimin vereceği raporla belgeleyen ve kanıtlayan, sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altmda olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlanma- yan, nafaka bağlanmamış veya bağlanması mümkün olmayan, mah- keme karanyla veya doğrudan doğruya kanunla bağlanmış herhangi devamlı bir gelire sahip olmayan Türk vatandaşlanna hayatta bulun- dukları sürece" aylık bağlanmasını öngörmüştür. Bu aylık 60 gösterge sayısı ile Devlet Memurlan Yasası'na göre sap- tanan katsayı çarpımından oluşmaktadır. 60 (muhtaçlık göstergesi) X 255 katsayı) = 15.300 TL. (Muhtaçhk aylığı) Bu ayhklar Gelir Vergisi Yasası'nın 23/11 maddesi uyannca da gelir vergisinden bağışık tutulmuştur. Ayrıca bu aylığı alanlar, "Devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi edi- lirler!' 5434 sayılı T.C.Emekll Sandığı Yasası'nın 108. maddesinde "MUH- TAÇLIK": "Madde 108 - Kendisini ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre bakmaya mecbur olduğu ailesi fertlerini geçindirmeye yetecek geliri, malı (para ve o mahiyetteki kıymetler dahil) veya kazancı bulunmayanlara" muhtaç denir, diye tanımlanmıştır. Anayasa, yasa ve yönetmelik uyannca, ayda 15 bin 300 lira aylık alan ana ve babalar "muhtaç" sayılmamakla ve sizin korumanıza gerek kal- maksızın devletçe korunmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle