22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26ŞUBAT1990 ISTANBUL'DÂ BUGÜN • "Dünya politikasındaki son değişiklikler ve bunlann Türkiye üzerindeki etkileri" konulu panel saat 16 OO'da Etap Marmara Oteli Balo Salonu'nda başlayacak. Rotary Kulüp'ün düzenlediği panele konuşmacı olarak İstanbul'daki bazı kordiplomatlar katılıyor. • Azerbaycan Halk Cephesi hderi Abbas Abdullah, AKM'desaat 11.00'de Azerbaycan olaylarını anlatacak. • Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Yıldınm AMuna, B.Brecht'in "Sezuan'ın iyi insanı" adlı oyununu yönetmesı için belediyenin daveilisı olarak gelen Alman yönetmen Gottfriend Hetferich Wagner i Bakırköy Spor Vakfı tesislerinde saat 11 30'da basına tanıtacak. BiR MEKTÜP Okul önlerindeki satıcılar • Okul önlerinde sağlıksız şartlarda çocuklanmıza satış yapan satıcıların denetimi ya hiç yapılmıyor ya da yetersiz kalıyor. Sık sık sağlıksız şartlarda üretim ve satış yapan yerleri denetleyen belediyeler acaba bu satıcılan da denetleyemezler mi? CENNET MAHALLESI Elektrikler çok sık kesiliyor • Alparslan Sokak'taki vatandaşlar, elektriklerinin . sık sık kesilmesinden şikâyetçi. TEK yetkililerini arayıp bu kesintilerin nedenini sormalarına rağmen, tatmin edici cevap alamadıklarını belirten Alparslan Sokak sakinleri, "Bu kesintilerin nedenini bilmiyoruz, fakat anzanın giderilmesini istiyoruz" diyor. KlSA KISA • Tabancayla yaraladı — Bahçelievler Karadeniz Kıraathanesi'nde Eyüp Hamurluoğiu, alacak sorunu yüzünden Ahmet Bulut'u tabancayla yaraladı. • Trafik kazafan: 3 ölü — Fatih Köprüsü Uydu Kent şantiyesi karşısında meydana gelen trafik kazasında Ahmel Ozkan yönetimindeki 34 CNR 28 plakalı otomobil,, bariyerlere çarptı. Kazada, sürucüyle biılikte Hatice Efirii ağır yaralanırken, Abdullah Ediz Kutan yaşanunı yitirdi. Bahçelievler eski Londra asfaltı üzerinde Murat Şendoğan'ın kullandığı 34 UN 094 plakalı minibüsün çarptığı Mümtaz Çehreli ile Pendik E-5 karayolunda Ali Gedik yönetimindeki 41 D 1178 plakalı aracın çarptığı Ahmet Gökgöz, olay yerinde öldüler. GEREKLÎ TELEFONLAR • PoHs hrtat: 055 : 000 :056 • Zabrta MMûrtûti: 527 57 00 172 13 73 -74-75 ve 088 ' • ISKİarua:068 • SAfiUK: Huır Mbm Satf* Hiümiu: 511 89 18 rem>>i|i T9: 588 48 00 Çapa Tç: 525 92 3C ManMTJ Tıp: 340 01 00 Hıyto»W» I M K 345 46 80 S*l EtM: 131 22 09 Tafcsta hkyartaK 152 43 00 SSK SaMtya: 588 44 00 SSK OtaKytfaa: 132 30 00 SSK Giztapr. 358 67 60 • TMffc Trafik Saht Md.: 176 24 14 (lst). 356 04 85-86 (Kadıköy) U l f e Trafik: 377 22 07 (E-5), 356 04 86 (Şehinçı). 314 36 (BÇekmece) • TNY: if Hjttar 573 13 31. Dı* Haflar 573 04 33. Saatıal: 574 73 00. RMenasyoK 573 35 25 • DDT: SMeci Damşma: 527 00 50, H.Pa$a Danı$aıa: 338 30 50 • VAPUft: S«W( Hattan: 526 40 20 144 42 33, Daniz Yollan (Ac«ıt»|: 145 53 66, 144 25 02 149 18 96 D»niz Uobnâ: 543 0S 25 • METEOROLUİ: (Hava tarımını öSrenme) 573 89 80 • ELEKTRİK AR1ZA: k t M t a l : 526 62 74. Beyoita: 150 83 50, Ka*k6y: 348 71 40 • TEK: 069 • SUMHZA: : 522 97 03, 147 51 10, KaMly: 333 02 20 • tETt Sen. Md.: 145 07 20 (17 hat) • MT: 011 (Bılınmeyen numaralar ve nöbetçı eczane sorma). « 1 (aııza), 026 (danışma) 031 (şetiırlerarası). 061 (sıra sorma) 032 (mılletlerarası), 0t2 (sıra sorma) 041 (fono tel). 013 Ak) Post Servısı KENTYAŞAM KöNUK YAZAR CUMHURİYET/9 Deniz mevsiminde, kaldıklan tesislerden çıkarılacaklar mı? Soydaşların 4 yaz korkusu'Bulgarlann zorunlu göçe tabi tuttuğu soydaşlarımızdan yazlık tesislere yerleştirilenleri şirndiden "yaz korkusu" sardı. Hepsi, deniz mevsiminin başlamasıyla barındıkları tesislerden çıkarılırlarsa ne olacaklannı düşünüyorlar. Yetkililerin yalanlamasına karşın, sokakta kalma kaygısı içlerini karartıyor. tstanbul Haber Servisi — Ne- Sevinçli "hoşgeldiniz" karşılama- redeyse bir yıl oluyordu 'zulüm- lan, 'baş tacı' etmeler, yardım den kaçıp yola düştükleri. Çoğu, kampanyalan açmalar yerini ara- o yolun sonunun kendileri için da bir hatır sormalara bırakmca "güllük gülistanlık" olacağım dü- da iki dereccden hangisine daha şünmüştü. Beklentileriyle karşı- yakuı olduklannı da şaşınnışlardı. laştıklan benzer çizgide göreme- Küçükçekmece'de subay kampı- yince de umutsuzluğa kapılmışlar- na yerleştirilen Bulgaristan göç- dı, iki dere arasında kalmak gibi menlerinin çoğunun beyninden bu bir şey olup çıkmıştı yaşamlan. düşünceler geçiyor gibi. Geride Kitap açık arttırmadaKültiir Servisi — Alaattin Eser Kitabevi ve Yayınevi'nin dün Etap Marmara Oteli OpeTa Salonu'nda düzenlenen açıkarttırmada, Mouradja D'ohsson'un 1788 Paris baskılı "Tableau general de L'Empire Ottoman" (Osmanlı lmparatorluğunun Genel Tablosu)'adlı kitabı 3 milyon 550 bin liraya satıldı. Toplam 104 kitap, 3 gravür ve 1 haritanın açıkarttırmaya sunulduğu, yaklaşık 4 saat süren muzayedeye ilgi oldukça fazlaydı. Zaman zaman çekişmeli geçen fîyat arttırmalarının görüldüğü müzayedede aynca Osmanlı Hamdi Bey'in 1873 Viyana Sergisi dolayısıyla yazdığı Türk halk giysileriyle ilgili "La Costumes Populaires de la Turquie" isimli yapıtı 2 milyon 850 bin liraya alıcı buldu. tbrahim Mana\'ın yönettiği açıkartırmaya 2 milyon 200 bin lira i!e en yüksek açılış fıyatıyla sunulan Robert VV'alsh'ın "Constantinopk and the Scenery of the Seven Churches of Asia Minor" isimli yapıtı ise 1 milyon 800 bin lirada kaldı. Bu arada 16. fasikülünde yayımna son veren ve korsan baskıyla "ilk erolik kitap" olarak yayımlanan "Binbir Buse" 220 bin liraya alıcı buldu. tzleyenler arasında Hilmi Yavuz, Ali Ulvi Ersoy. Dogan Hızlan ve Ferruh Doğan gibi yazar ve çizerlerin de bulunduğu müzayedede bazı kitap ve gravürlerin alıcı bulamadığı da görüldü. (Fotoğraf-. Uğur Günyüz) BİRLİK TARTIŞMALARI EnternasyonaMzm tarüşıldı Ertugml Kürkçü: Bir dünya devritni çerçevesinde Marksistlerin birlik olabileceklerini düşünüyorum. Böylesine bir birliği, bugün ortaya çıknuş hiçbir global sorun erteleyemez. tç Politika Servisi — "Birlik Tarüşmalan Diizenleme Kurulu" tarafından gerçekleştirilen toplan- tıda, "enternasyonalizm" konusu ele alındı. Beşiktaş Anıl Düğun Salonu'ndaki açıkoturuma, çeşitli dergi ve siyasi görüşlerin temsil- cileri ile çok sayıda izleyici katıldı. Bugün Marksistlerin bir birlik arayışı içinde olduğuna değinen Ertuğrul Kürkçu, "Biz, Marksiz- min butun evrensel, ideolojik, te- Edibe Şahin Karasoy: Günümüzde geçerliliğini yitiren, işçi sınıfı enternasyonalizmi ya da sosyalist entemasyonalizm değil, enternasyonalizmi bununla sınırlı tutan anlayıştır. Sungur Savran: Geleceğin kitle enternasyonalinin inşası görevi, dün olduğu gibi şimdi de sadece Troçki'nin geleneğini sürdürenlere ait değildir. orik ve pratik önculerinin. bugün Takım tutar gibi bir siyasi eği- dünyayı daha buyuk ölcekte kap- lime ilgi duyulamayacağını ancak, samış olan kapitalizm çağında kendisinin TBKP'li olduğunu söy- 'bütün işçiler bırleşin' çagnsının leyen Edibe Şahin Karasoy ise günümüzde daha buyuk gerçek- şunlan söyledi: lik taşıdığı kanısındayım. Bir dün- ya devrimi çerçevesinde Marksist- lerin birlik olabileceklerini duşü- "Günümüide geçerliliğini yiti- ren, işçi sınıfı enternasyonalizmi ya da onun bir biçimi olan sosya- list enternasyonalizra değil, enter-nüyorum. Böylesine bir birliği, bugün ortaya çıknuş olan hiçbir nasyunalizmi bununla sınırlı gö- global sorun erteleyemez, ünkân- ren ve yetinen anlayışbr. Entemas- sızlastıramaz" dedi. yonalizmin bugunkü onemi, insan Kaoma ve Lambad•• •• gunu"Kaoma" grubu dün de tstanbul Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda yaklaşık 4 bin 500 kişiyi coşturdu. Prodüktör Oliver Lorsac'm bu işi en iyi yapanlardan oluşturduğu grup, daha önce de çeşitli ülkelerde konserler vermişti. Kaoma grubu "Lamb«da"yı dünyaya lanse eden ilk grup olarak biliniyor. Grubun Lütfi Kırdar Spor Salonu'ndaki gösterisini 50 bin lirayı gözden çıkaranlar izleyebildi. (Fotoğraf: Alaattin Çiftçi) Ankut: Kendi ulkesinde sosyalizmi kurmakla dünya devrimini tutmak, Marksizm- Leninizme göre diyalektik bir bagla birbirlerine ayrılmaz biçimde bağlıdır. soyunun güvenceye almmasıdır." "Proleter enternasyonalizmi ve dünya partisi" konusunda gorüş- lerini belirten Sungur Savran, "Bir yandan Stalinizmin iflası bir yan- dan da bir dizi bolge ve iılke sınıf mucadelesinin yükselmesi önü- muzdeki dönemde dördüncü en- ternasyonal geleneğinin ciddi bir atılım yapmasının önkoşullannı hazırlamıştır. Ama, geleceğin kitle enternasyonalinin inşası gorevi, dün olduğu gibi şimdi de sadece Troçki'nin geleneğini sürdürenle- re ait değildir. Bu dünya partisi- nin inşasına katılacak bütün ulu- sal ve uluslararası akım grup ve örgütlerle biriikte oluşlurulacak kitle enternasyonalinde Troçkist- ler bir azınlık olarak dahi yerieri- ni alacaklardır" diye konuştu. Devrimci Mucadele Dergisi adı- na konuşan Nuruüah Ankut, ise Troçkizmi sert bir dille eleştirdi. Bütün tezlerinin "saçma" olduğu- nu öne süren Ankut, "Tek tek ül- kelerde sosyalizm zafer kazanabi- lir mi? Bu sonıyu sormak artık gulünçtur. Sovyetler Birliği'nin sosyalist üretimi hemen her konu- da emperyalist devletlerie yanşa- bilecek düzeydedir. Demek ki sos- yalist üretim bir ulkede örgütlcne- biliyormuş. Iroçkistler ise, tek ül- kede sosyalizm tezini savunuyor- lar. Kendi ulkesinde sosyalizmi kurmakla dünya devrimini tut- mak, Marksizm-Leninizme göre, diyalektik bir bağla birbirlerine aynlmaz biçimde bağlıdır" dedi. "Birlik Tartışmalan" kapsa- mında ele alınan "entemasyona- lizm" konusunda aynca, "Saru- han Oluç, Emek, İktidar \->lu, Gelenek, Hedef ve İşçi Yolu tem- silcileri de gorüş ve düşüncelerini açıkladılar. kalanlann ozlemine dönenlerinki de katüıyor, "Ne olacagız" kaygısı da üstüne eklenince, 65 haneli Va- tan Vlahallesinde yaşayaoların "içi karanyor". Karısı, iki oğlu, gelinleri, torun- larıyla birlikte geçen yıl Kurban Bayıamı'ndan sonra Kapıkule'den giriş yapan Ahmel Ava, "ıslahım" diyor, halinden memnunluğunu vurgularcasına. Geleli beri ekme- ğe para vermemenin tadını çıka- rıyor ama, sürekli kampta yaşa- mak zorunda kalmaktan kaygılı. Avcı'nın kaygısmı kampta yaşayan 1141 göçmenin çocuklar dışında. tümü taşıyor. Nereden çıktığı belli olmayan "Üç ay sonra, yaz gelin- ce bizi buradan çıkaıtacaklanmş" söylentisi bu kaygıyı pekiştiriyor. Kamp sorumluları söylentiyi-ya- lanlasa da "koaaksjz" kalma kor- kusu giderilemiyor. lsmini söylemekten kaçınan, kendisini "patrik-ihtiyar" diye ta- nımlayan göçmen kadın kamptan çıkanldıklarında "köpege" döne- ceklerini anlatıyor. 280 bin lira ay- lıkla iş bulabilen kocasının, arsa, ev alabilecek durumda olmadığı- nı vurguluyor; "Kimin yerine tır- manaşacaksın. Herkes kendine göre yaşıyor, kimden yardım ala- caksın. Ortada, öylece kalacağız". Haftada 10 göçmene iş bulunabiliyor Açılışının ilk günlerinde elli, altmış göçmene iş bulan kampın iş ve işçi bulma bürosu bugün haf- tada ancak on göçmene iş sağla- yabiliyor. Kampta yaşayanlann kaçımn işe yerle^tirildiğini sapta- nıak ise olası değil. Çunkü büra- ya yapılan müracaatla iş bulabi- len göçmen daha fazla para ala- büecefi işe geçiyor ya da iki gün sonra işten çıkarıhyor, "iş bitti" gerekçesiyle. 56 yaşındaki Adem Çobanoğlu geldiğinden bu yana iki kez özel sektörde çahştığmı, iki işten de parasını alamadan aynl- dığıru söylüyor. En son çalıştığı in- şaattan ise birinci günün sonun- da 'ihtiyarsm" sözlenyle ayrıhş Çobanoğlu, "Şöyle benim deyip de sanlamıyorsun bir işe" diye ya- kmıyor. Kampa giren her yabancının ya- nma yaklaşan göçmenler ya "işçi mi anyorsun", ya da "Konak mı dağıtıyorsun" sorusunu yönelti- yorlar. Sabah, öğle, akşam verilen yemekJer "ıslah" demeye yetiyor ama, dokuz ay içinde Türkiye'nin koşullanna tanık olmanın bir bo- yun eğişi sezili bu ıslahta. Hafize Kastcanlı göçle birlikte ailesinin parçalanmasından kocası ise mes- leğini -'bulamamaktan yakınıyor, "Neler hesap etmiştik ama öyle çıkmadı.*Geri dönmekten başka çaremiz yok" diye konuşuyor. Yaşhların Bulgaristan'da aldık- lan pensinin ^emekli maaşı" Türk parası karşıhğım hesaplamalarla başlayan sohbetleri amlarla sürü- yor. Yaşamlan köy, Bulgar kom- şular, geride kalan oğul, kardeş, evliliklerinin ilk günleri, acılar Mehmet - Şade Çalışkan'ın hemen hemen her günkü konuşmalan. Çocuklar içinse değişen sadece önlüklerin rengi, Bulgaristan'da mavi, Türkiye'de siyah önlükler. Okul dönüşlerinde ya da giderken posta kutusuna atılmış mektupları karıştınyorlar hiç aksatmaksızın. Yeni arkadaşhklar kursalar da ge- ride bıraktıklarını unutamıyorlar. Gamsız Ördek ÇELtK GÜLERSOY Yıldız Parkı'nda bitki örtüsü, çok zengin. Ağaç türlerini, fun- dalık çeşitlerini ve onlann ara- lanm kaplayan, yerdeki otlar ve kır çiçekleri famılyalarını, say- mak bile zor. Çok yeşil, bu ağaçlık, çok. Kışın yapraklarını dökenler ço- ğunlulcta olduğu halde, yılın o en çıplak mevsiminde bile, ye- şil kalıyor. Malta Köşkü'nün te- rası, en geniş panoramayı veren noktadır. (Zaten pavyon da, oraya, o nedenle yapılmış ya). Terastan baktığınız zaman, bu ağaç zenginliğini daha iyi anlı- yorsunuz.» Hem de yeşilin kaç nüansının olduğunu da yine ora- dan farkma varıyorsunuz. Ben gene de, bu biraz tekdüzelıği gi- dermek, o alabıldiğine geniş tab- loyu renklendirmek ve yeşiller arasına çok giden, pembeler damlatabilmek üzere, parka bol bol erguvan fidanı diktiriyorum. Ağacı böylesine zengin olan koruluk, faunası, yani hayvan varlığı bakımından, biraz yok- sul sayılır. Doğal dengesinde kalsaydı belki böyle olmayacak, o da birçok öbür ormanlar gi- bi, hayvanlar, kuşlar ve de bö- cekler bakımından bir çok çeşi- di içerisınde barındıracaktı. Fa- kat zamanlâ şehrin içerisınde kalmış olması, bu azaltıcı etkı- yi yapmış olmalı. Şehrin içinde kalırsa ne olur? En azmdan, içi- ne giren insan sayısı artar. Istan- bul kentinde, hem de ne artış! Sonra bu canlı türunün gerek- hastahğının ilk nedenlerinden birisi. Sonunda savaşı ben ka- zandım ama, kan basıncun alıştı bir kez, şimdi inmiyor. Aslında hayatımda hep böyle oldu ya. Savaşlan kazandım ama, paha- lıya mal oidu. Ama sincapları kurtarmakla, mutluyum. Hiç yere bile inme- den, Malta Köşkü'nden Çadır Köşkü'ne kadar, daldan dala at- layarak, yer yer de uçarak, parkı katediyorlar. Fakat benim asıl ilgimi, ör- dekler çekiyor. ördek, bu ağaç- lığın doğal bir üyesi değil. On- ları ben getirdim. tstanbul'un yeni hemşerileri gibi, sonradan "iltihak" ettiler. Ama çabucak da "intibak" ettiler. Bılindiği gi- bi, Çadır KöşkU'nün arkasına Sultan Abdulaziz, geniş ve gü- zel bir havuz yaptu-mıştır. Gün- düzleri üstünde yakaraozlar pı- rıkJatan bu su cennetine, su kuş- ları gerekir diye düşündüm. En ıyısi, kuğular olacaktı ama, dos- tum Hadi Sağnak, vali yardım- cıhğı sırasında yaşanan bir de- neyımi anlatınca, vazgeçtim: Bi- çimi pek soylu olan kuğunun, aksi huyları varmış. özellikle de, uçar gidermiş! Bir keresin- de, demirbaş resmi eşya olan kuğuları yitirip sortımlu kalma- mak için, görevliler uçan kuğu- ların peşinden uzun sure koş- muşlar. Hey gidi 1950'ler! Şim- dilerde kuğular değil, gemiler uçuyor, aldıran yok. ördekler, kuğu gibi değil. Bunlar kadar dünyaya aldırma- yan yaratık zor bulunur. Cihan Ördekler, kuğu gibi değil. Bunlar kadar dünyaya aldırmayan yaratık zor bulunur. Cihan yıkılsa, umurları olmayacak. Yağmur yağıyor, ıslanmıyorlar bile. Kanatlannı iki kere çırptılar mı, kupkuru oluveriyorlar. sinımı olarak, yol ağı genışler. Onu da, ellerim dert görmesin, ben yaptım! Gerçi motor trafı- ğine kapattık ama, bir alay, taş kaplama, yaya yolu yaptık. Bunlann her biri, sayısız böcek yuvasını dağıtmadı mı? Nitekim çocukluğumda parkın halka açıldığı 1940'lar başında, gördü- ğüm ve başlanna çömelerek sev- gi ve ilgi ile uzun uzun seyre dal- dığım o kırmızı-siyah böcekleri artık bulamıyorum. Ne ilginç yaratıklardı! Kimi zaman düz yürümez, onlar için ne anlam ta- şıyorsa, biri öbürüne tersten ta- kılarak, tren vagonlan dizisi gibi giderdi. Bir çocuk için ne tadı- jıa doyum olmaz olaylardı bun- lar. O zamanlar ışınlı tabanca, atari fılan yoktu. Biz doğal dün- ya ile haşır neşir büyüdük.a Parkta en bol hayvan türü, sincaplar. Anlaşılan, çabuk ve çok ürüyorlar. Tek yolun trafi- ğe verilip, öbürlerinin yayalara ayrılması da bunlara yaradı. 1979'da bu ağaçlığı cangıl halin- de teslim aldığımızda, yeni yet- me -ve de tabü, yeni zengin çocuğu- veletler, altlannda gıcır otomobilleri ile sincap kovalar- lardı. tnanılır gibi değil ama, böyle. Hayvancık duvar boyu koşmaya çalışır, canını dal ve yaprak aralanna atar, haylaz gençler bir yandan kornaya ba- sarak, uzun yol boyu hız yapıp, ve de arada inip binerek, kah- kahalarla, bir cins keyif yapar- lardı. ömrumde ilk kez gördü- ğum bu sahne karşısında duydu- ğum isyan ve açtığım savaş, sa- nınm bendeki yüksek tansiyon yıkılsa, umurları ohnayacak. Yağmur yağıyor, ıslanmıyorlar bile. Yağlı tüyleri var. Kanatla- nnı iki kere çırptılar mı, kupku- ru oluveriyorlar. tnsanlar ne ve- rirse, hiçbir ön denetim ve yok- lamadan geçirmeden, yutuveri- yorlar. Bir kedi bile -ki doymak bilmez- verileni önce uzun uzun koklar ve yoklar. Hayır, ördek böyle değil. Yüriiyüşüne baksa- nıza: Her hayvan, bir oranda çe- viktir. Bunlar iki yana yaylana- rak, gamsız tasasız, bir yerden öbürüne gidiyor. En garibi, teh- likeler karşısındaki tuıumlan: Hiçbir önlemleri yok. Kimi ak- şamlar resmi ciplerle birileri ge- İip, bunlan kolayca koltuk alt- larına alarak, götürüp pişiriyor- larmış. (Pekin usulü olduğunu sanmıyorum). Kendisini yiyecek olan insanoğlunun ardından bu kadar kolayca gidebilen, başka hayvan var mı yahu! Asıl şaşılacak olan başka bir şey, günümüz stresinde, doktor- ların da insanlara böyle bir psi- kolojiyi salık vermeleri. Çağı- mızda, toplumlardaki her türlü tezgâhlara, rezilliklere, hainlik- lere, satılmışlıklara, soyguncu- lara karşı tepki duyuyorsak, sağlığımızı korumak için bizim de "ördek - mizaç" olmamız ge- rekiyormuş. Tansiyonun da, migrenin de, gastritin de en iyi ve asıl ilacı, buymuş: Olaylar si- zi etkilememeli, ördeğin yağlı tüylerine yağan sular gibi, akıp gitmeliymiş. Ne yapayım, bilmiyorun.. Sincaplığı bırafap, ördekleşsem mi dersiniz? Özgür ve rahat çizgiler Istanbul Haber Servisi — Birbirinden guzel mankenler, göğus dekoltesi derin ceketler, omuzları açıkta bırakan elbiseler, keten ve koton şortlar, griden sarıya, kremden toprak rengine ve turuncuyla canlandırılmış gök mavisine bir gökkuşağı gibi uçuşan özgür, rahat çizgiler... Beymen'in 1990 ükbahar-yaz kreasyonları dün Sheraton Oteli'nde düzenlenen bir defileyle tanıtıldı. Yalniica basın mensuplan ile Beymen bayüeri için düzenlenen defilede stilist Deniz BingöPün imzasını taşıyan Beymen Studio'da 1950'lerin havasında vücudu sımsıkı saran elbiseler nostaljik rüzgârlar estirdi. Erkeklerde ise ytln, keten, koton ve ipek karışımından oluşan Beymen 1990 kreasyonları, "amaç alışılagelmiş tarzın, fazla abartıya kaçmadan değişen ve başkaldıran dünyaya uyum sağlaması" sözcükleriyle tanıtıldı. (Fotoğraf: Uğur Günyüz) KIMSESIZ ÇOCLKLARA YARDIM KAMPANYASI Üniversiteliden sevgi eliIstanbul Haber Servisi — İstan bul Üniversitesi Basın Yayın Yük- sekokulu öğrencilerinin düzenle- diği "Sosyal hizmet kurumlann- daki çocuklara yardım kampan- yası" hazırlıkları sürüyor. Kam- panya mart ayı başında fıilen baş- layacak. Kampanya süresince eğlence merkezi Fame City, ço- cuklara ücretsiz hizmet verecek. Garanti Bankası da kimsesiz ço- cuklar arasında düzenlenecek şi- da kapsayacağmı bildirdi. ir, öyku ve resim yarışraalan için Üniversii'.nin çeşitli fakülte ve 3 milyon lira öduı Koydu. yüksekokullarından 400 gönüllü Kampanya konu^unda bilgi ve- öğrencınin görev aldığı kampan- ren Istanbul Basın Yayın Yukse- ya ''k olarak Bakırköy, Üsküdar kokulu Mûdüru Prof. Tayfun . v e Küçükyalı çocuk yuvalarında Akgüıter. kimsesiz çocuklara sev- başlatılacak. Kampanya için ko- giyi üniversite gençliği eliyie gö- miteler oluşturulmasına başlandı. türmeyi amaçladıklarını söyledi. Bu komiteler şiir, öykü, resim, ti- Akgüner, kimsesiz çocuklarla yatro ve sinema gruplanndan olu- başlayacak kampanyanın yaşlılan juyor. Ayn«.a, bir trup üniversi- teli de kimsesiz çocuklara folklor öğretecek ve koro çalışması yap- tıracak. Bu etkinlikterin yanısıra, çocuklarm moral ve eğlencesi için kampanya süresince Fame Gity, ücretsiz hizmet verecek. Eğlence merkezinin müdürü Ferit Ferhan- gil, kimsesiz çocuklann sayı ile sı- nırlandırılmadan Fame Gity'nin tüm olanaklarından ücretsiz ola- rak yararlanacaklannı söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle