Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 26 ŞUBAT1990
tİııiversite YöııotimL».
Mutevelli heyeti duzenini ABD'de kamu universitelerine uyarlamak
yüzyılda çozülememiş sorunlar içeriyorsa, acaba ülkemize
uyarlanmasının sonuçları ne olur? Yine de kurumların, kulturden
kultüre aktarılması çok sorunlu bir iş; ozelde ise bu kurumun bizim
kulturıimuze uygunluğu çok tartışılabilir.
Prof. Dr. HAMİT FİŞEK Boğaziçı Üniversitesi
Son gunlerde unıversıte ıçın yem >asal duzenle-
melerın soz konusu olması "mutevelli he>etı" te-
rımını gundeme getırdı Bu konuda çok mutevazı
duzeyde de olsa bıraz araştırmak, bulduklanmı ve
duşunduklenmı paylaşmak ısterım
Mutevelli heyeti, Amerıkan unıversıte sıstemmın
bır parçası olduğu ve yem yasaJ duzenlemelen ha-
zırlayanlar genellıkle Amenkan sıstenıını ornek aJ-
dıklannı söyledıklen ıçın, ılk olarak bırlcaç ılerı ge-
len Amenkan unıversıtesındekı mute\elh heyetle-
rıne baktım Heyetlerın buyukluklerı şovle Har-
vard 34, Calıfornıa 29, Chıcago 38, New York 38
Ad lıstelerıne baktığınızda en azından bır kısmının
kendı uğraş alanlannın doruğuna çıkmış, gazete
okurlannın tanıdığı kışıler olduğunu göruyorsunuz
Bu turden, bu kadar çok msanın sık sık, orneğın
ayda bır, toplanıp unıversıtenın bır akademık bo-
iumune, filanca profesör başkan olsun mu, olma
sın mı gıbı konuları tartıştıklarını duşunebılır mı-
yız9
Böyle bır şey önerılse, emınım bu ınsanların
çoğu çok şaşırır ve hemen onerıvı reddeder Mute-
vellı heyetının, yonetım kurulu olmadığı açık
Amenkan sıstemınde mutevellı heyetlen, unıver-
sıtenın en genel duzeydekı polıtıkalannı -hangı ko-
nulara ağırlık verıleceğı gıbı saptar, venı labora-
tuvar komplekslerı gıbı kapsamlı vatırım kararla-
rını verır ve esas gorevı olarak unıversıte bağış fon-
lannın yönetımını denetler, buyümelerıne çalışır
(Bu finansal gorev ışadamlarına bu heyetlerde ge-
nış yer venlmesının nedenıdır) Evet, yasal olarak
tüm ıcra yetkılerı de bu heyetlerdedır, ne \ar kı bu
yetkıler delege edılır, kullanılmaz Bu he>etlerın
kullandıklan ıcra yetkılen sadece rektör ve dekan
atamalandır (Bkz 20 1 1990 tarıhlı Cumhurıyet'-
tekı yazım)
Carnegie komisyonu
Amenkan unıversıte sıstemınde mutevelli heye-
ti olgusu, sıstemm kökenının ozel ünıversıtelerden
gelmesındendır Ilk Amenkan yuksek öğrerum ku-
ruluşunun (Harvard) oluşması, 1630'lu yıllara ka-
dar gerı gıdıvor, ancak ılk devlet yuksek öğrenım
kuruluşları 186O'lı yıllarda devreyegırmeye başla-
mış Dolayısıyla devlet unıversıtelennm kurulma
aşamasına gelındığınde ıkı yuz >ılı aşkın bır bırı-
kım bulunmakta ve devlet unıversıtelen de kunılu
duzene uymuş Ancak mutevellılenn sıyasal yetkı
(otonte) tarafından atanmasının getırdığı sakıncalar
çabuk onaya çıkan mutevellı heyetlennın devlet
unn ersıtelennde yenne oturması sorunsuz olma-
mış Hatta, hâlâ sorunlar olduğu söylenebıhr Car-
negie Vakfı bır kamu hızmetı olarak 1967 yılında
Amerıkan >uksek oğrenım duzenini ıncelemek, de-
ğerlendırmek ve 2000'lı vıllara daha ıyı hazırlan-
mak ıçm onerılerde bulunmak uzere " Yuksek Öğ-
remm Uzenne Carnegie Komısyonu"nu kurdu Bu
savgın komısyon yedı yıl çalışarak çok sayıda kap-
samlı raporlar hazırladı Bu raporlan özetleyen
1974 tarıhlı (1) yayınları, unıversıte yönetımı kıs-
mında altı önen sunuyor bır tanesı ?u.
Eyalet \alismm atamalan yaptığı kamu ünıver-
sıtelermde, mutevelli heyeti uyelermın uygun nı-
teiıklı kıştler olması, saf partızan atamalar ya-
pılmaması ıçm valı atamadan önce adavlann uy-
gun sureçlerden geçınlmelerı \ada eyalet meclı-
sı tarafından onaylanmalan gerekır (Sayfa 171,
tercume benım )
Hâlâ sorunlar olduğunun bır başka belırtısı,
VVashıngton'da kurulu "Mutevelh Heyetlerı Der-
neğı"nın (Assocıatıon for Governıng Boards) 1980
yılında mutevelli atamalan ıle ılgılı ulke çapında
bır komısyonun hazırladığı atamalar ıçın vol gös-
tencı kurailan yayımlamasıdır (2)
Kültürümüze u>gunluğu
Mutevelli heyeti duzenini, ABD'de kamu unıver-
sıtelerıne uyarlamak yüzyılda çozülememiş sorun-
lar ıçerıyorsa, acaba ulkemıze uyarlanmasının so-
nuçlan ne olur9
Genelde kurumlann kulturden kul-
ture aktarılması çok sorunlu bır ış, ozelde ıse bu
kurumun bızım kuhurumuze uygunluğu çok tartı-
şılabilir Bu zor konunun uzennde bu yazı kapsa-
mında fazlâ durmaya olanak ve aşağıda belırtece-
ğım gıbı gerek yok, ancak bır noktaya dıkkat çek-
mek ısterım Bırçok Amenkan kurumu, ulkenın
ana sıyasal çatısının espnsınde "denetım ve denge"
prensıplenne göre oluşmuştur Dengeyı oluşturan
parçaiardan bınnı alır, dığerlerını aJmazsanız, sıs-
tem çalışmaz Amenkan unıversıte sıstemınde farkh
açılardan mutevelli heyet karşısında dengeyı oiuş-
turan kurumlar v ardır Ünıversıtelenn "akademık
senato"ları, böyle bır denge öğelen olduğu gıbı,
bağımsız bır kuruluş olan AAUP (Amenkan Unı-
versıte Profesörlerı Derneğı) de her zaman devre-
dedır Kısmen meslek kuruluşu, kısmen sendıka
olan bu derneğın sesı çok duyulmaz, çünku ıste-
dıklerını sesını yukseltmeden alabılecek kadar guç-
lüdur Ozelhkle akademık ozerkhk konusunda sıs-
temın çalışmasında bu kuruluşun katkısı buyuktur
Bu durumun goz önunde bulundurulması gerekır
Mutevelli heyetı uzennde daha ayrıntılı dunna
nın gerekmedığmı duşunuyorum, çunku gazetelerde
söz konusu edılen yasa taslağında önenlen yedı kı-
şılık heyet, bır tek yaklaşımın hıçbır zaman tama-
men egemen olamayacağı buyuklükte bır mütevellı
heyeti değıl, bır "vönetım kurulu"dur ve Amen-
kan sıstemıne benzerlığı esasta voktur önenyı, mu-
tevelli hevetı yenne, yönetım kurulu olarak ele alır-
sak, daha da cıddı sakıncalar gozukmektedır Her-
halde vönetımın ılk gereğı, yönetenlerın, yonettık-
len sıstemı bılmelendır Çağdaşlaşan ülkenuzde ar-
tık yavaş yavaş özel sektörde, aıle şırketlerı yöne-
tımı profesyonel yönetıcılere devrederken, unıver-
sıte gıbı çok karmaşık, kendıne özgu bırçok özel-
lıklen olan kurumları "amatör" yönetımlere teshm
etmek söz konusu olabılır mı7
Olamayacağına gö-
re unıversıte dışında yönetım kurullarını oluştura-
cak uygun nıtelıklı kışıler nereden bulunacaktır?
Belkı bır ya da ıkı yönetım kurulu oluşturacak ka-
dar böyle kışıler bulunabılır, ama yırmı yedı yö-
netım İcurulunu asla'
ODTÜ deneyimi...
Esasmda bu önerılen model, Ona Doğu Teknık
Unıversıtesı'nde uzun yıllar denenmış bır model-
dır Bu uygulama ıncelenırse görulecektır kı
"mütevellıler" çoğunlukla öbur umversıtelenn öğ-
retım uyelerınden seçılmıştır Ancak böyle bır uy-
gulama tüm unıversıtelere genellenemez Her üni-
versıtemn, başka unıversıtelerın öğretım üyelerın-
ce yönetıldığı bır sıstem duşunebılıyor musunuz9
Ben bır sosyal bılımcıyım, bana çok ılgınç bır de-
ney olurdu gıbı gelıyor, ancak uikemızın unıversı-
te sıstemını böyle deneylere konu etmeye kımsenın
bakkı yoktur sanırım
Son ve en önemlı nokta, yukanda belırttığım gıbı
bu modelın Orta Doğu Teknık Ünıversıtesı'nde de-
nenmış olmasıdır Gerçekten bu unıversıte bır "mu-
tevelli heyeti" yonetımınde hızla gelışmış, çağdaş
bır unıversıte olmuştur Ancak bu yönetım, sonun-
da ünıversıteyı tamamen felce göturen çok uzucu
olaylarla nofctalanmıştır Yetmışh yıllann ıkıncı ya-
nsı, ulkemız ıçın sancılı bır dönem olmuştur
Ünıversıtelerımız de bu sancılann en yoğun du-
yumsandığı kesımlerden bırısı ıdı Ancak unıver-
sıtelerın arasında en çok sancı çekenın de "mute-
velli heyeti" ıle yönetılen tek unıversıte olmasını
kımse tesaduf sanmasın
1 Carnegie Commıssıon on Hıgher Educatıon A Dıgest
of Reports of the Carnegie Commıssıon on Hıgher Edu
catıon New York McGraw Hıll 1974
2 Nalıonai Commıssıon on College and UnıvefSity Trustee
Sefectıon Recommendatıons for Improving Trustee Se-
lectıon ın Publtc Colleges and Unıversıtıes VVashıng-
ton, DC Assocıal/on fof Governıng Boards 1980
'TEN
OKURLARA...
OKAYGÖNENSİN
Medya Savaşı
EVET/HAYIR
OKTMAKBAL
Beyoğlu Bir Düş mü?Gıovannı Scognamıllo'nun 'Bır Levantenın Beyoğlu Anıları-
nı okuyorum Önce Levanten ne demek
r>
Ortadoğu ulkelerıne
Fransızlar "Levant" derler Turkıye ye, daha doğrusu Istanbul'a
yerleşmış yabancılara, özellıkle Fransız, Italyan kokenlılere bu
ad verılmıştır Osmanlı donemınde buyük bır güçtuler Etkılerı
çoktu Çeşıtlı dıller bıldıklerı ıçın dıplomasıde, tıcarette onemlı
görevler yüklenırlerdı Kendı aralarında "Batılı" bır yaşam su-
rerlerdı Bır somurgede yaşayan, o ulke halkıyla kaynaşmayan,
onlara dışardan bakan ınsanlar olarak
LevBntenlerın zamanla sayılan azaldı Tıcaretı ellerınde tutan
bu kesım eskı gücünu yıtırdı Istanbul da Levantenlerın sayılan
çok azalmıştır Etkılerı de kalmadı Scognamıllo yazıyor daha
doğrusu babasının anlattıklannı nakledıyor Bır Levantenı her-
hangı bır nedenle polıs yakaladı mı o Levanten cebındekı Fran-
sız, Italyan pasaportunu yere atar ayağıyla ustune basarmış Turk
polıa o zaman onu tutuklayamazmış Nedenı de pasaportun kap-
sadığı yerın yabancı bır ülke toprağı sayılması
1
Scognamıllo, bugun altmış yaşında son Levantenlerden bırı
Ama Turk sanatı, kü/turu alanında yararlı çalışmaları olan, bu-
nu surduren bır kışı Sınema konusunda yayımladığı kıtaplar, en
başta ıkı cıtt tutan "Türk Sınema Tarıhı"y'e fıfm eleşdrmenı sı-
nema uzmanı kışılığını kanıtlamış bır yazar Artık onu bır Le-
vanten saymak gereksız Ele aldığı konylar hep Turk sanat dun-
yasıyla ılgılı, ayrıca da dılımızı ustalıkla kullanmasını da bılıyor
Beyoğlu' Hemen her Turk yazarı şaırı bu semV anlatmıştır
-lanzjmat tan bugune Beyoğlu Pera, Istıklal Caddesı, Cadde-ı
Kebır yazın dunyamızın başlıca konusu olmuştur Hemen her-
kesın yaşamında onemlı yen vardır Beyoğlu'nun Oykulerde ro-
manlarda, şıırlerde, Beyoğlu ıle ılgılı konular sureklı ışlenır Her-
kes, gerçek Beyoğlu'ndan çok ' kendı" Beyoğlusu'nu anlatır So-
rarsanız Beyoğlu'nu en ıyı kımler yazına geçırmıstır dıye önce
Ahmet Rasım'ın sonra Saıt Faık'ın adını sayabılınm Salâh Bır-
sel, Afıf Yesarı, Naım Tıralı, Demır Ozlu gıbı gunümuz yazarları
bu yöreyı yap-tlarında ışlemışlerdır Kısacası Beyoğlu Turk ya-
zınının ana temalarından bırıdır
Gıovannı Scognamıllo, bır Beyoğlu çocuğu Orda doğmuş or-
da büyumuş, şımdı de orda yaşıyor Asmalımescıt'ten Istıklal Cad-
desı'ne, 1930 ların, 40'ların dunyasındayasamıs Babasının yo-
netıcısı olduğu ElhamraSıneması'nınıçınde çevresınde Şoyle
dıyor 'Beyoğlu kendıne özgu Levanten kozmopolıt ve alafran-
ga havası ıle çağın bır haylı dışında kalmış, tarıhsel akıştan kop-
muş, özlemler ve yıkık anılar ıçınde yaşayan bır bolge ıdı Öyle
sanıyorum kı nostaljık olma hevesme kapılanların bu eskı Be-
yoğlu'nun, bu kapıtulasyon kalesının bu no man s land'ın bu
tür özellıklerını de anırnsamaları gerekıyor llgınctır kı Beyoğlu
ozlemıne kapılanların bır kısmı (yoksa buyuk bır k/smı mı de-
sem?)Beyoğlu'nu yaşamamış olanlardır Gerısı bır duştür, ama
tatlı, ama buruk'
Demır Ozlü de 'Bır Beyoğlu Duşu ' kurmamış mıydı'' Genç
bır yazar olarak nıce gun ve gecelerını yaşadığı Beyoğlu'nu bu-
gun bır "duş" gıbı anımsıyorsa, o duşu yazıyorsa, bundan değıl
mı? Anılardakı Beyoğlu gerçekten bır düş Hele Beyoğlu'na şoyle
bır yolu duşup, bırahanelerde, sınemalarda, pastahanelerde kız-
lı kadınh Beyoğlu gecelerınde yaşamın tadını kısa bır sure ıcın
de olsa duyanlar, Beyoğlu nu kendı yaşamlarının dışında bır duş
dünyası, bır guzellıkler cennetı olarak dusunurler yaşarlar
Ben Beyoğlu'nu daha ılkokul sıralarında tanıyanlardan bırıyım
Yuksekkaldınm'dakı Fransız okulunun oğle paydoslarında bır sa-
atlığıne bu caddede dolaşmak, sınema vıtrınlerındekı resımlen
seyretmek, bır pastacıda ayaküstu bır şeyler atıştırmak sonra
okula donmek Haftanın bırkaç gunu yaşadığım bır sevınçtı
Scognamıllo kıtabında Beyoğlu nun butun sınemalarını pasta-
hanelerını, mağazalarını bır bır anıyor, sahıplerı kımdı ne zaman
açıldı, ne zaman kapandı hepsını yazıyor Ama Saray ve Luks
sınemalarının yanındakı, şımdıkı Emek Smeması'na gıden ko-
şedekı pastahanenın adını unutmus1
Orası benım oğle paydos-
larında kesınlıkle uğradığım yerdı Glorya Pastahanesı Scog-
namıllo bır de Yuksekkaldınm'dakı sınemanın adını yazmamış,
Astorıa Sıneması'ydı orası
Bu kıtabı okurken gerçek bır Beyoğlu dusunde yaşayacaksı-
nız Ama o Beyoğlu nu aramaya sakın kalkmayın Gectı gıttı o
guzel Beyoğlu' Şımdıkı Beyoğlu herhangı bır Istanbul semtı, her-
hangı bır cadde1
Lahmacuncular muhallebıcıler sokakları dol-
duran bırtakım garıp ınsanlar, o
eskı düşlerı yıktı kısa zamanda
Eskıden Beyoğlu, Turkıye dışı bır
yerdı, artık Beyoğlu'nu ele geçır-
dık, gerçekten bızım yaptık de-
sem yerıdır' Gerıye kalan yalnız-
ca bır düştür Ama güzel bır
düş"
Scognamıllo kıtabını şoyle bı-
tırmış, kı ben de onun bu goruş-
lenne katılıyorum, çunkü başka
bır seçenek yok
"60 yılımı, gene de fazla şıkâ-
yet etmeksızın Beyoğlu'na ver-
dım Oluşumumun bır kısmını,
olumsuz ve olumlu yanlan ıle Le-
vanten olmama borçluyum, baş-
ka seçeneğım de yoktu Yıriede
bır Beyoğlu reenkarnosyanına
ınanmıyorum, ıstemıyorum da
Kımse, yanılmıyorsam, geçmışı
gerı getıremez Böyle bır fantas-
tık ıhtımal olsavdı bıle karşı çıkar-
dım, dunu geçmışe, yarını geie-
ceğe bağlayanlardanım çunku'
"Bır Levantenın Beyoğlu
Anıları' (Metıs Yayınları) şu gun-
lerde bır şıır tadıyla okuduğum,
benı geçmışın duşler/ne, o düş-
lerdekı kendıme göturen bır kı-
tap...
Çarşaf lı Insanların Yaşanu
Yuz ve beden anlatımlarını, başta dil olmak uzere her turlü
iletişim olanaklarım, fiziksel ve duşunsel ozelliklerini,
yeteneklerini saklayan insanlar, "kadınlar", çevrelerine ne
verebilir, ondan ne alabilirler? Alt duzeyde do>-umlar, koru
korune hizmet etme ve çocuk doğurup bakmaktan başka? Bir
de belki bir "çarşaflılar korosu" oluşturabilirler...
Doç. Dr. YAMAN ÖRS
Bırkaç yıl once Cumhunyet'te çıkan bır fo-
toğrafı anımsıyorum Çarşafa burunmuş, Pa-
kıstanlı olduğu belırtılen ve genç olduğu an-
laşılan bır kadın, bır uçağın pılot >ennde otu-
ru>or Görunuşe göre o, "Musluman bır
kadının" ne gıbı ışler başarabıleceğını göster-
mış oluyordu Fotoğrafın aynntılarını, örne-
ğın ellenn eldıvenlı olup olmadığını >a da "çar-
şaflı pılot"un neler sövlemış olduğunu şımdı
çıkaramıyorum Onun uçağıvla havada ıken
ufka hangı gözlerle bakabıJeceğını de bılemı-
vorum Ancak bence olayın altında, Muslu-
man ulkelerın Musluman "aydınlannca" bel-
kı sık olarak dıle getınldığını duyduğumuz bır
savın vattığı açık olmalı "Biz çagın tekniğını
alır, kultunınu almavız."
"Teknik" ile "ktiltıir"
^Ekınçın (kulturun) defaşık tanımlannınsa
yı'sı belio 150'>-e vaklaşıy* En genîş kapsâm
lısına göre ınsanın duşupce, kavraraa duze>-
lerınde, duyguları araifflığıvla, maddevı kul-
lanarak vb ürettığı ve ılke olarak onun canlı
lık (bıyolojı) elkınlıklerının uzenne eklenen
şevlerın tumu onun ekınç'ını oluşturur, böy-
lece, onun bıvolojık evrımının >-anında bır
ekinçsel evrıminden söz edıvoruz Boyle ge-
nış bır tanıma göre ınsanın "teknık" gelışme-
sırun urunlen olan her turlu araç, kullandığı
her tur maddı ve vapav nesne, doğayı değış-
tırmek ıçın ve değıştırerek gelıştırdığı her şey,
onun ekıncının ıçındedır
Ekınç kavramının tanımını daraltıp teknı-
ğı onun kapsamının dışına çıkartabılırsınız
Ama bu, soz konusu ıkı kumenın arasında çok
yakın bır ılışkının çoğu kez kaçınılmaz ve çok
sıkı bır bağlantının bulunduğu gerçeğını or-
tadan kaldırabılır mı
1
Gelışurılen denız taşıt-
larını, denızıçı gözlem araçlarımızı, ona ula-
şabıldığı, gerçekleştırebıldığı olçude ınsanın
denızle tum ılışkılenru, bu ılışkırun sonucu sa-
nat, bılım, uygulama duzeyınde urettıklennı
bır duşunelım Gı>ım, beslenme, davranış, kı-
şılerarası etkıleşım vb ınsanın denızle ılışkı-
sının \ol açtığı hangı konuda eskı, geleneksel
"kultur" ya da "kulturler" yenı teknık olanak-
larla bağdaşabılır, bağdaştınlabılır
1
'
temel dayanak noktalanndan bırı olan neden-
sellik ilkesı tanınmamakta ya da neredeyse tu-
mu>le vadsınmaktadır
Boyle bır topluluğun büımınde ve genel ola-
rak vaşamında başka hangı doğal ılkeler ge-
çerlı olarak gorulebılır, bunlar bılımsel araş-
nrmaiar, felsefenm eleştırel değerlendırmele-
rı gıbı sıstemlı etkınlıklerde yol gösterıcı ola-
bılır? Nedensellığe bağlı belırleyıcılık mı, be-
lırsızlık ve rastlantı mı, dıyalektık mı
9
Bunla-
rın yanında felsefe duzeyınde bır kuşkucuiuk
Konumuzla ılgılı olarak, oylesıne değışen ın- mu
9
Etkılı, bağlantılar kurarak düşünmek mı
9
san ^şamının değışık vonlennden örnekler ve- Eleştırel dıisunce mı
9
Kadın ile erkek
rebılmek ıçın bır butun olarak teievızyon ya-
yınlannı gozumuzun onune getırelım Çarsaflı
kadın bunların arasında hangı etkınlığe katı-
labılır, hangı alanda başarı gosterebılır, han-
gı konuda yeteneklerını ortaya koyabılır? Sı-
nema, tıyatro, mım, opera, bale, dans yuz-
me, kavak, ata bınme cerrahı, dış hekımlığı,
"teknık" ışler, buro gorevı, gazetecılık
9
Ister-
senn bu uğraş ve uğraşıların teknık, uygula-
ma, gerçekleştırme vonlerıne ağırlık vererek
konuva vaklaşalım, bunlardan hangısı "çar-
şaf kulturu"vle bırlıkte gıdebılır
9
Hangı ka-
dın kendını ınsan olarak gehştırme, toplum-
dakı yerını alma, çağdaş ve uygar olma ola-
naklarım boyle bır yolla bulabılır
9
Ülkemızm çağdaş ve aydın çevrelerınde, soz-
de "turban" ya da salt baş gıysısı olarak su- duk^rjı
riıılan sorunun aftınde vatan gervek gelışme- •*kaSnlârla'
nın çarşaf doğrultusunda olduğu kavgısı gı
derek vayılıyor Bugunku durumda da
"turban" olayı gerçekte tepeden tırnağa bır be-
densel kapalılık, tankat gıyımı, temelden dun-
yaya, çağdaş vaşamın ılke olarak her vonune
usunu, algı vcduvgu vaşamını, tum ınsan olu-
şunu kapatmak değıl mıdır
9
Ekınç ıle teknığı bırbınnden ayıran duşu-
nuş bıçımı, ıkıncısının gunumuzde bılıme olan
buvuk bağımlılığının kavranmasını da engel-
lemektedır Bılım etkınlığını, neredeyse valnız
teknık yönlenvle, bu arada araç uretme ola-
rak algılayan goruş belkı daha doğrusu bu-
nun dayandığı dunya göruşu, bılımsel duşun-
ce, yontem, yaklaşım, anlayış ve uretımın, bı-
lımsel bılgının paylaşımının, ınsan yaşamın-
dakı gelıştıncı, varsıilaştırıcı, boyut katıcı, yu-
celtıcı vonunun anlaşılmasına yıne ancak en-
Yazımın başlığında "kadınlar" yeıine
"ınsanlar" sözcuğunu kullanmanın nedenı an-
laşılıyor olmalı kadınları kapalı, çarşaflı-
turbanlı bır toplumun erkeklerı ne ölçüde
"açık" olabılırler
9
Özgurdürler
9
Uygardırlar
9
Bovle bır yaşam bıçımını benımsemışlerse,
hangı acunu, nasıl bır evrenı, ne tur bır yaşa-
mı paylaşacaklardır
9
Kımlerle
9
Kendılerıne
değer vermeyen, veremeven, uretemeyen, ya-
ratamayan, bırlıkte olamayan, yaşamın varsıl-
lığım pavlaşamayan, dunyayı tek gözle görüp
algılayan çarşaflı varlıklarla mı? Gulüyor mu,
ağhyor mu, uzgun mu, mutlu mu, cıddı mı,
sevecen mı, dost mu, değıl mı, ne durumda ol-
goreraedytlerı, bjletgedık^n^
mı' ~ '
Yuz Y£beden anlatımlarmı, başta dtl abnak -
uzere hff turlu iletişim olanaklarım, fiziksel
ve duşunsel ozellıklerım, yeteneklennı sakla-
yan ınsanlar, "kadınlar", çevrelenne ne vere-
bılır, ondan ne alabılırler
9
Alt duzeyde doyum-
lar, köru körune hizmet etme ve çocuk doğu-
rup bakmaktan başka
9
Bır de belkı bır "çar-
şaflılar korosu" oluşturabıiırler
Sonuçta, yukanda değındığım gıbı toplum
olmaktan uzak bovle bır ınsan topluluğunda
gunah kaygısından, cennet-cehennem ovkule-
nnden, nıtelıksız bır yaşam, eşıtsızJık ve sö-
murüden başka sozunu etmeye değer az şev
bulunacaktır sanınm
Musluman ulke temsılcılerının bulunduğu
bır toplantıda, görunuşe göre duşunerek ve an-
lamlı bır bıçımde konuştuğunu sanan bır Arap
"aydını", Ataturk'un yaptıklarına değınerek
lı yılların sonu ve 7O'lı yılların başlarında bütün
dünyayı ıçıne alan hareketlenmeyı anlatan bır
sımge olarak şöyle denırdı "3 Düyuk M bütun kıtapçı
vıtrınlenne egemen oldu " "3 buyük M" ıle kastedılenier
Man, Mao ve Marcuse ıdı Amerıka'da formül "3 radıkal
M" bıçımınde yınelenıp dururken bır "dorduncü M" de
yavaşça aralanna sızdr Marshall Mac Luhan Ama bu
dördüncü M, dığer üçu gıbı toplumlardakı büyük
devınımın tumuyle ılgılı değıldı ya da doğrudan ılgılı
gorünmuyordu Torontolu bılım adamı, çalışmalarını, ılerde
"büyük bır koy" olacağını öne surdugu dunyada ıletışımın
yapısı ustune yoğunlaştırmıştı. 1964'te yayımladığı
"Medyaları Anlamak Içın" başlıklı kıtabı çok da hızlı
olmayan bır bıçımde geleceğın toplumunu öngörmeye
çalışanlara yepyenı bır tartışma ve düşunce alanı açtı
Mac Luhan'a gore, "Önemlı olan ıletılenın ıçenğı değıl, bu
ıçenğın ıletılmesını sağlayan medya"dır Yanı "Bır
küttûrun aktarılma tarzı doğrudan o külturu etkıler ve
bıçımlendırır " Sonunda "buyuk bır koy"e donuşecek
olan dunyanın boyutları hızla ufalmaya devam edecektır
Mac Luhan'a gore ve bu en ufak boyut bır televızyon
ekranı olacaktır Insanı belıheyecek olan da her zaman
kendı dışındakı gerçeğe ulaşma yoludur "Insanların
faalıyetlerının gelışmesını ve ıhşkılennın tarzını
bıçımlendıren ve belırleyen medyalardır " Sonuçta Mac
Luhan gelıştırdığı bu goruşlenn en özet ıfadesıne ulaşır
"Mesaı, medyadır " Mac Luhan, medyalan ıkı ana gruba
boler Radyo ve sınema gıbı "sıcak" (hot) medyalar ıle
televızyon ve telefon gıbı "soğuk" (cool) medyalar Mac
Luhan'a göre "sıcak" medyalar, ızleyıcının tek bır
duyusunu gelıştınr ve "olaya katılması"nı engelleyen bır
yapıya sahıptır Buna karşılık telefon ve televızyon gıbı
"soğuk" medyalar, onu kullananların uzennde çok
değışık etkıler yaratabılır Mac Luhan bu "soğuk" ve
"sıcak" kavramlarını Amenkan argosundan ve çeşıtlı caz
akımlannın tanımında kullanıldığı bıçımıyle almış
(1930'ların emprovızasyon tarzı ve 1940'lann New
Orleans tarzına "sıcak" caz, 1950'lerdekı Mıles Davıs ve
Modern Jazz Ouartet tarzlanna "soğuk" caz denılıyor.)
Mac Luhan, yazılı basına "Gutenberg Galaksısı" adını
venyor ve kıtap ıle yazılı basının ortak yanlannın "gunah
çıkartma" olduğunu söyluyor "Yazılı basın, toplumsal
katılımı sağlayan ortaklaşa bır gunah çıkartma yerıdır "
Ona göre "olayın gensıne" ulaşma duygusunu veren bu
gunluk yazılar toplamı yazılı basına olan ılgının kaynağıdır
ve bu nedenle "yazılı basın yaşamın çırkın yanlannı
ortaya çıkardıkça keyıflenmektedır " Televızyona
"mahcup dev" adını takan Mac Luhan'ın gelıştırdığı
"medyalar savaşı" sıstemı de, ona göre gelışmenın
yaratıcısıdır Mac Luhan'ın bu genel yaklaşımı, Manc'ın
"üretım ılışkılerıyle üretıcı guçler arasındakı çelışkınm
tanhın motorunu oluşturan sınıf mucadelesını yarattığı"
görüşunûn bırçok bakımdan yenılenmesı olarak da
nıtelenmektedır
Ünlu Kanadalı düşunurun gorüşlen tartışılmaya devam
edıyor Bır yandan dışımızdakı dunya bır televızyon
ekranına ındırgenmışken, dığer yandan "depolıtıze' yazılı
basının buyuk bır güç c'uşturması, bırçok düşunure gore
bugunku toplumlara egemen olan "kıtle kulturu"nün
sarsılmaz altyapısını oluşturuyor Bır anlamda "halkın yenı
afyony", bu bağlamda her gün yenıden uretılıyor Mac
Luhan'ın göruşlennı daha lyımser yonlerde gelıştırenler de
yok değıl bunlar da Kanadalı düşunurun pek sempatı
dgymadığrv "buyük koy"un henuz epey uzağında
olduğumuzu, dunyamızın butununde "çokseslılığı"
savunmaya kararlı çok sayıda btlınçlı ınsan bulunduğunu
soylüyoriar Neşelı Lambada'nın aynı anda hem Turklenn
hem de Rumenlenn en buyuk ılgı odaklanndan bırısı
olmasında hıçbır kotu yan gorunmuyor Ama Maxwell
hem Israıl'de hem Macarıstan'da hamle ustune hamle
yaparken Murdoch Romanya da ozel televızyon kurmak
ıstedığını bıldırırken, Mac Luhan'ın "buyük koy"unun
ayak seslerını duymamak mümkün mu
9
gel olabılır Bunun yanında, bılımsel kuram, kafasındakı fesı çıkarıp bağınyormuş, "şım-
vontem ve bılgıyı elınde tutanın teknığe de ege dı benım kafam değıştı de çağdaşlaştım mı
9
"
men olduğunu, onu paylaşırken ıstedığı gıbı, gıbı bır soru sorarak Sorusunda ve onun ya-
daha doğrusu çıkarı doğrultusunda davrana nıtıyla ılgılı beklentısınde kuşkusuz haklıdır
cağı, söz konusu çevrelerde, onların bılım- bu "feslı duşunur" Onun davranışı, kendı ka-
teknık bağlantısını kavrayamamaları sonucu fasını olduğu ölçüde, kaç yuz yıldır değışme-
duşunulememektedır mış, bunun ıçın de kendısıyle övunulen bır an-
Bugun "dort dortluk Musluman" ınsan top- layışı, ona uygun bır kafayı da sımgelemekte-
luluklannda, bılımın ve genelde yaşamımızın dır
ANMA
Kıymetlı varhğımız
DİLEK
SARENOĞLL'nu
1942-1987
Aramızdan avnlışımn 3 yılında her gun
artan özlemlerımız ve sonsuz sevgımızle
anıvoruz
E\ LATL4RI-AAAEM-B4B4SI
\ F KARDEŞLERI
Kadın \a da I rheksiniz..-
Anitna mı. Animus /mı
kurbı/ndansruz'.'
BÜRÇ
Sııhat sausı havinizde. Tukenmeden alınız.
İNSANIM BEN
şıır kıtabı
BİRDAL ÖZUNAN
Gerçek Sanat Yayınları
ACI KAYBIMIZ
Merhume Hatıce Ismet Hanım \e merhum Ahmet Tevfık Bey'ın oğulları,
merhume Yumnıve Bırsel'ın eşı, rahmeth Hıfzı Bırsel, Nebevıye Çullu, Suheyla
Bırsel ve Emın Bırsel'ın kardeşlen, rahmeth Refik Çullu, Tayyar Çullu, Zater
Onaran ve Handan Orel ıle Rahşan Eşturk, Fezal Arkun, Macıt Bırsel, Mahmut
Te\fık Bırsel, Ismet Bırsel, Sezer Bırkan ve Mustafa Gun Bırsel'ın saygıdeğer
amca ve dayılan, eskı Mıllı Savunma ve Işletmeler Bakanı, Izmır Barosu eskı
başkanlarından \e eskı Izmır mılleuekıllerınden, Bırsel Aılesı'run değerlı buyuğu,
Izmır'ın >etıştırdığı ornek ınsan
MUSTAFA MÜ1NİR BİRSEL'İ
24 Şubat 1990 gunu kaybettık.
Cenazesı 26 Şubat 1990 pazartesı gunu Karşıyaka Osmanpaşa (Zubeyde Hanım)
Camn'nden oğle namazından sonra Karşıyaka Soğukkuyu'dakı aıle kabrıstanına
detnedilecektır
AİLESİ
\'ot Arzu edenler, Turk Eğıtım Vakfı'na bazışta bulunabılırler
Demokrasinin, çağdaşlığın, özgürlüğün
insan haklannın yılmaz öncüsü, ödünsüz kahramanı
iyilik ve insanlık örneği
Muammer Aksoy'un
karanlık ellerce öldürülmesinden sonra
acımızı vargücüylepaylaşan bütün dostlara ve
onu kaybetmenin acısını
yüreğinin en derin yerinde
hissettiğini bildiğimiz herkese
sevgi ve minnet duygıdarımızı
saygı ile sunarız.
Aksoy, Balibaş, Batukan, Beşikçi, Bilgin, Cemal, Dııral, Pehlivanh, Sunay, Yolalan
aileleri adına Muzaffer Aksoy.
Operator Doktor
DÜNDAR ATİK
Goz Habtahkları Mutehassısı
MIIHM rı. lı.ııı. IJOO-IH.OO
Ih'umuniere Cad \o tel ' tkvkta*. ISTA \liLl
Tıl /iS 0* 1)1 l ı ?\S f>6 20
1 lllfl II I-İIIKİI MI .llllll/
AUSTRALIAN BUS1NCSSCOLLK.LS
k SIDNEY PERTh CANBERRA MELBOURNE ADELAIDE 1
AVUSTRALYADA İNGİLİZCE
GENEL İNGİLİZCE TURIZM BILGİSAYAR-VONETICILIK KURSLARI
Av'USTRALYA AMERIKA INGILTERE UNIVERSITFLERINE KESIN GIR15
EGITIMINIZ SURESINCE PART TIME ÇALI$MA OLANAGI
TEK AS XI 39 59 1 362 40 96
BAÛDAT CAD HO 510* BOSTANC ISTANBU
IZMIH mriBAT BVROSU (51) 31 6' 24