03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 26 ŞUBAT1990 tİııiversite YöııotimL». Mutevelli heyeti duzenini ABD'de kamu universitelerine uyarlamak yüzyılda çozülememiş sorunlar içeriyorsa, acaba ülkemize uyarlanmasının sonuçları ne olur? Yine de kurumların, kulturden kultüre aktarılması çok sorunlu bir iş; ozelde ise bu kurumun bizim kulturıimuze uygunluğu çok tartışılabilir. Prof. Dr. HAMİT FİŞEK Boğaziçı Üniversitesi Son gunlerde unıversıte ıçın yem >asal duzenle- melerın soz konusu olması "mutevelli he>etı" te- rımını gundeme getırdı Bu konuda çok mutevazı duzeyde de olsa bıraz araştırmak, bulduklanmı ve duşunduklenmı paylaşmak ısterım Mutevelli heyeti, Amerıkan unıversıte sıstemmın bır parçası olduğu ve yem yasaJ duzenlemelen ha- zırlayanlar genellıkle Amenkan sıstenıını ornek aJ- dıklannı söyledıklen ıçın, ılk olarak bırlcaç ılerı ge- len Amenkan unıversıtesındekı mute\elh heyetle- rıne baktım Heyetlerın buyukluklerı şovle Har- vard 34, Calıfornıa 29, Chıcago 38, New York 38 Ad lıstelerıne baktığınızda en azından bır kısmının kendı uğraş alanlannın doruğuna çıkmış, gazete okurlannın tanıdığı kışıler olduğunu göruyorsunuz Bu turden, bu kadar çok msanın sık sık, orneğın ayda bır, toplanıp unıversıtenın bır akademık bo- iumune, filanca profesör başkan olsun mu, olma sın mı gıbı konuları tartıştıklarını duşunebılır mı- yız9 Böyle bır şey önerılse, emınım bu ınsanların çoğu çok şaşırır ve hemen onerıvı reddeder Mute- vellı heyetının, yonetım kurulu olmadığı açık Amenkan sıstemınde mutevellı heyetlen, unıver- sıtenın en genel duzeydekı polıtıkalannı -hangı ko- nulara ağırlık verıleceğı gıbı saptar, venı labora- tuvar komplekslerı gıbı kapsamlı vatırım kararla- rını verır ve esas gorevı olarak unıversıte bağış fon- lannın yönetımını denetler, buyümelerıne çalışır (Bu finansal gorev ışadamlarına bu heyetlerde ge- nış yer venlmesının nedenıdır) Evet, yasal olarak tüm ıcra yetkılerı de bu heyetlerdedır, ne \ar kı bu yetkıler delege edılır, kullanılmaz Bu he>etlerın kullandıklan ıcra yetkılen sadece rektör ve dekan atamalandır (Bkz 20 1 1990 tarıhlı Cumhurıyet'- tekı yazım) Carnegie komisyonu Amenkan unıversıte sıstemınde mutevelli heye- ti olgusu, sıstemm kökenının ozel ünıversıtelerden gelmesındendır Ilk Amenkan yuksek öğrerum ku- ruluşunun (Harvard) oluşması, 1630'lu yıllara ka- dar gerı gıdıvor, ancak ılk devlet yuksek öğrenım kuruluşları 186O'lı yıllarda devreyegırmeye başla- mış Dolayısıyla devlet unıversıtelennm kurulma aşamasına gelındığınde ıkı yuz >ılı aşkın bır bırı- kım bulunmakta ve devlet unıversıtelen de kunılu duzene uymuş Ancak mutevellılenn sıyasal yetkı (otonte) tarafından atanmasının getırdığı sakıncalar çabuk onaya çıkan mutevellı heyetlennın devlet unn ersıtelennde yenne oturması sorunsuz olma- mış Hatta, hâlâ sorunlar olduğu söylenebıhr Car- negie Vakfı bır kamu hızmetı olarak 1967 yılında Amerıkan >uksek oğrenım duzenini ıncelemek, de- ğerlendırmek ve 2000'lı vıllara daha ıyı hazırlan- mak ıçm onerılerde bulunmak uzere " Yuksek Öğ- remm Uzenne Carnegie Komısyonu"nu kurdu Bu savgın komısyon yedı yıl çalışarak çok sayıda kap- samlı raporlar hazırladı Bu raporlan özetleyen 1974 tarıhlı (1) yayınları, unıversıte yönetımı kıs- mında altı önen sunuyor bır tanesı ?u. Eyalet \alismm atamalan yaptığı kamu ünıver- sıtelermde, mutevelli heyeti uyelermın uygun nı- teiıklı kıştler olması, saf partızan atamalar ya- pılmaması ıçm valı atamadan önce adavlann uy- gun sureçlerden geçınlmelerı \ada eyalet meclı- sı tarafından onaylanmalan gerekır (Sayfa 171, tercume benım ) Hâlâ sorunlar olduğunun bır başka belırtısı, VVashıngton'da kurulu "Mutevelh Heyetlerı Der- neğı"nın (Assocıatıon for Governıng Boards) 1980 yılında mutevelli atamalan ıle ılgılı ulke çapında bır komısyonun hazırladığı atamalar ıçın vol gös- tencı kurailan yayımlamasıdır (2) Kültürümüze u>gunluğu Mutevelli heyeti duzenini, ABD'de kamu unıver- sıtelerıne uyarlamak yüzyılda çozülememiş sorun- lar ıçerıyorsa, acaba ulkemıze uyarlanmasının so- nuçlan ne olur9 Genelde kurumlann kulturden kul- ture aktarılması çok sorunlu bır ış, ozelde ıse bu kurumun bızım kuhurumuze uygunluğu çok tartı- şılabilir Bu zor konunun uzennde bu yazı kapsa- mında fazlâ durmaya olanak ve aşağıda belırtece- ğım gıbı gerek yok, ancak bır noktaya dıkkat çek- mek ısterım Bırçok Amenkan kurumu, ulkenın ana sıyasal çatısının espnsınde "denetım ve denge" prensıplenne göre oluşmuştur Dengeyı oluşturan parçaiardan bınnı alır, dığerlerını aJmazsanız, sıs- tem çalışmaz Amenkan unıversıte sıstemınde farkh açılardan mutevelli heyet karşısında dengeyı oiuş- turan kurumlar v ardır Ünıversıtelenn "akademık senato"ları, böyle bır denge öğelen olduğu gıbı, bağımsız bır kuruluş olan AAUP (Amenkan Unı- versıte Profesörlerı Derneğı) de her zaman devre- dedır Kısmen meslek kuruluşu, kısmen sendıka olan bu derneğın sesı çok duyulmaz, çünku ıste- dıklerını sesını yukseltmeden alabılecek kadar guç- lüdur Ozelhkle akademık ozerkhk konusunda sıs- temın çalışmasında bu kuruluşun katkısı buyuktur Bu durumun goz önunde bulundurulması gerekır Mutevelli heyetı uzennde daha ayrıntılı dunna nın gerekmedığmı duşunuyorum, çunku gazetelerde söz konusu edılen yasa taslağında önenlen yedı kı- şılık heyet, bır tek yaklaşımın hıçbır zaman tama- men egemen olamayacağı buyuklükte bır mütevellı heyeti değıl, bır "vönetım kurulu"dur ve Amen- kan sıstemıne benzerlığı esasta voktur önenyı, mu- tevelli hevetı yenne, yönetım kurulu olarak ele alır- sak, daha da cıddı sakıncalar gozukmektedır Her- halde vönetımın ılk gereğı, yönetenlerın, yonettık- len sıstemı bılmelendır Çağdaşlaşan ülkenuzde ar- tık yavaş yavaş özel sektörde, aıle şırketlerı yöne- tımı profesyonel yönetıcılere devrederken, unıver- sıte gıbı çok karmaşık, kendıne özgu bırçok özel- lıklen olan kurumları "amatör" yönetımlere teshm etmek söz konusu olabılır mı7 Olamayacağına gö- re unıversıte dışında yönetım kurullarını oluştura- cak uygun nıtelıklı kışıler nereden bulunacaktır? Belkı bır ya da ıkı yönetım kurulu oluşturacak ka- dar böyle kışıler bulunabılır, ama yırmı yedı yö- netım İcurulunu asla' ODTÜ deneyimi... Esasmda bu önerılen model, Ona Doğu Teknık Unıversıtesı'nde uzun yıllar denenmış bır model- dır Bu uygulama ıncelenırse görulecektır kı "mütevellıler" çoğunlukla öbur umversıtelenn öğ- retım uyelerınden seçılmıştır Ancak böyle bır uy- gulama tüm unıversıtelere genellenemez Her üni- versıtemn, başka unıversıtelerın öğretım üyelerın- ce yönetıldığı bır sıstem duşunebılıyor musunuz9 Ben bır sosyal bılımcıyım, bana çok ılgınç bır de- ney olurdu gıbı gelıyor, ancak uikemızın unıversı- te sıstemını böyle deneylere konu etmeye kımsenın bakkı yoktur sanırım Son ve en önemlı nokta, yukanda belırttığım gıbı bu modelın Orta Doğu Teknık Ünıversıtesı'nde de- nenmış olmasıdır Gerçekten bu unıversıte bır "mu- tevelli heyeti" yonetımınde hızla gelışmış, çağdaş bır unıversıte olmuştur Ancak bu yönetım, sonun- da ünıversıteyı tamamen felce göturen çok uzucu olaylarla nofctalanmıştır Yetmışh yıllann ıkıncı ya- nsı, ulkemız ıçın sancılı bır dönem olmuştur Ünıversıtelerımız de bu sancılann en yoğun du- yumsandığı kesımlerden bırısı ıdı Ancak unıver- sıtelerın arasında en çok sancı çekenın de "mute- velli heyeti" ıle yönetılen tek unıversıte olmasını kımse tesaduf sanmasın 1 Carnegie Commıssıon on Hıgher Educatıon A Dıgest of Reports of the Carnegie Commıssıon on Hıgher Edu catıon New York McGraw Hıll 1974 2 Nalıonai Commıssıon on College and UnıvefSity Trustee Sefectıon Recommendatıons for Improving Trustee Se- lectıon ın Publtc Colleges and Unıversıtıes VVashıng- ton, DC Assocıal/on fof Governıng Boards 1980 'TEN OKURLARA... OKAYGÖNENSİN Medya Savaşı EVET/HAYIR OKTMAKBAL Beyoğlu Bir Düş mü?Gıovannı Scognamıllo'nun 'Bır Levantenın Beyoğlu Anıları- nı okuyorum Önce Levanten ne demek r> Ortadoğu ulkelerıne Fransızlar "Levant" derler Turkıye ye, daha doğrusu Istanbul'a yerleşmış yabancılara, özellıkle Fransız, Italyan kokenlılere bu ad verılmıştır Osmanlı donemınde buyük bır güçtuler Etkılerı çoktu Çeşıtlı dıller bıldıklerı ıçın dıplomasıde, tıcarette onemlı görevler yüklenırlerdı Kendı aralarında "Batılı" bır yaşam su- rerlerdı Bır somurgede yaşayan, o ulke halkıyla kaynaşmayan, onlara dışardan bakan ınsanlar olarak LevBntenlerın zamanla sayılan azaldı Tıcaretı ellerınde tutan bu kesım eskı gücünu yıtırdı Istanbul da Levantenlerın sayılan çok azalmıştır Etkılerı de kalmadı Scognamıllo yazıyor daha doğrusu babasının anlattıklannı nakledıyor Bır Levantenı her- hangı bır nedenle polıs yakaladı mı o Levanten cebındekı Fran- sız, Italyan pasaportunu yere atar ayağıyla ustune basarmış Turk polıa o zaman onu tutuklayamazmış Nedenı de pasaportun kap- sadığı yerın yabancı bır ülke toprağı sayılması 1 Scognamıllo, bugun altmış yaşında son Levantenlerden bırı Ama Turk sanatı, kü/turu alanında yararlı çalışmaları olan, bu- nu surduren bır kışı Sınema konusunda yayımladığı kıtaplar, en başta ıkı cıtt tutan "Türk Sınema Tarıhı"y'e fıfm eleşdrmenı sı- nema uzmanı kışılığını kanıtlamış bır yazar Artık onu bır Le- vanten saymak gereksız Ele aldığı konylar hep Turk sanat dun- yasıyla ılgılı, ayrıca da dılımızı ustalıkla kullanmasını da bılıyor Beyoğlu' Hemen her Turk yazarı şaırı bu semV anlatmıştır -lanzjmat tan bugune Beyoğlu Pera, Istıklal Caddesı, Cadde-ı Kebır yazın dunyamızın başlıca konusu olmuştur Hemen her- kesın yaşamında onemlı yen vardır Beyoğlu'nun Oykulerde ro- manlarda, şıırlerde, Beyoğlu ıle ılgılı konular sureklı ışlenır Her- kes, gerçek Beyoğlu'ndan çok ' kendı" Beyoğlusu'nu anlatır So- rarsanız Beyoğlu'nu en ıyı kımler yazına geçırmıstır dıye önce Ahmet Rasım'ın sonra Saıt Faık'ın adını sayabılınm Salâh Bır- sel, Afıf Yesarı, Naım Tıralı, Demır Ozlu gıbı gunümuz yazarları bu yöreyı yap-tlarında ışlemışlerdır Kısacası Beyoğlu Turk ya- zınının ana temalarından bırıdır Gıovannı Scognamıllo, bır Beyoğlu çocuğu Orda doğmuş or- da büyumuş, şımdı de orda yaşıyor Asmalımescıt'ten Istıklal Cad- desı'ne, 1930 ların, 40'ların dunyasındayasamıs Babasının yo- netıcısı olduğu ElhamraSıneması'nınıçınde çevresınde Şoyle dıyor 'Beyoğlu kendıne özgu Levanten kozmopolıt ve alafran- ga havası ıle çağın bır haylı dışında kalmış, tarıhsel akıştan kop- muş, özlemler ve yıkık anılar ıçınde yaşayan bır bolge ıdı Öyle sanıyorum kı nostaljık olma hevesme kapılanların bu eskı Be- yoğlu'nun, bu kapıtulasyon kalesının bu no man s land'ın bu tür özellıklerını de anırnsamaları gerekıyor llgınctır kı Beyoğlu ozlemıne kapılanların bır kısmı (yoksa buyuk bır k/smı mı de- sem?)Beyoğlu'nu yaşamamış olanlardır Gerısı bır duştür, ama tatlı, ama buruk' Demır Ozlü de 'Bır Beyoğlu Duşu ' kurmamış mıydı'' Genç bır yazar olarak nıce gun ve gecelerını yaşadığı Beyoğlu'nu bu- gun bır "duş" gıbı anımsıyorsa, o duşu yazıyorsa, bundan değıl mı? Anılardakı Beyoğlu gerçekten bır düş Hele Beyoğlu'na şoyle bır yolu duşup, bırahanelerde, sınemalarda, pastahanelerde kız- lı kadınh Beyoğlu gecelerınde yaşamın tadını kısa bır sure ıcın de olsa duyanlar, Beyoğlu nu kendı yaşamlarının dışında bır duş dünyası, bır guzellıkler cennetı olarak dusunurler yaşarlar Ben Beyoğlu'nu daha ılkokul sıralarında tanıyanlardan bırıyım Yuksekkaldınm'dakı Fransız okulunun oğle paydoslarında bır sa- atlığıne bu caddede dolaşmak, sınema vıtrınlerındekı resımlen seyretmek, bır pastacıda ayaküstu bır şeyler atıştırmak sonra okula donmek Haftanın bırkaç gunu yaşadığım bır sevınçtı Scognamıllo kıtabında Beyoğlu nun butun sınemalarını pasta- hanelerını, mağazalarını bır bır anıyor, sahıplerı kımdı ne zaman açıldı, ne zaman kapandı hepsını yazıyor Ama Saray ve Luks sınemalarının yanındakı, şımdıkı Emek Smeması'na gıden ko- şedekı pastahanenın adını unutmus1 Orası benım oğle paydos- larında kesınlıkle uğradığım yerdı Glorya Pastahanesı Scog- namıllo bır de Yuksekkaldınm'dakı sınemanın adını yazmamış, Astorıa Sıneması'ydı orası Bu kıtabı okurken gerçek bır Beyoğlu dusunde yaşayacaksı- nız Ama o Beyoğlu nu aramaya sakın kalkmayın Gectı gıttı o guzel Beyoğlu' Şımdıkı Beyoğlu herhangı bır Istanbul semtı, her- hangı bır cadde1 Lahmacuncular muhallebıcıler sokakları dol- duran bırtakım garıp ınsanlar, o eskı düşlerı yıktı kısa zamanda Eskıden Beyoğlu, Turkıye dışı bır yerdı, artık Beyoğlu'nu ele geçır- dık, gerçekten bızım yaptık de- sem yerıdır' Gerıye kalan yalnız- ca bır düştür Ama güzel bır düş" Scognamıllo kıtabını şoyle bı- tırmış, kı ben de onun bu goruş- lenne katılıyorum, çunkü başka bır seçenek yok "60 yılımı, gene de fazla şıkâ- yet etmeksızın Beyoğlu'na ver- dım Oluşumumun bır kısmını, olumsuz ve olumlu yanlan ıle Le- vanten olmama borçluyum, baş- ka seçeneğım de yoktu Yıriede bır Beyoğlu reenkarnosyanına ınanmıyorum, ıstemıyorum da Kımse, yanılmıyorsam, geçmışı gerı getıremez Böyle bır fantas- tık ıhtımal olsavdı bıle karşı çıkar- dım, dunu geçmışe, yarını geie- ceğe bağlayanlardanım çunku' "Bır Levantenın Beyoğlu Anıları' (Metıs Yayınları) şu gun- lerde bır şıır tadıyla okuduğum, benı geçmışın duşler/ne, o düş- lerdekı kendıme göturen bır kı- tap... Çarşaf lı Insanların Yaşanu Yuz ve beden anlatımlarını, başta dil olmak uzere her turlü iletişim olanaklarım, fiziksel ve duşunsel ozelliklerini, yeteneklerini saklayan insanlar, "kadınlar", çevrelerine ne verebilir, ondan ne alabilirler? Alt duzeyde do>-umlar, koru korune hizmet etme ve çocuk doğurup bakmaktan başka? Bir de belki bir "çarşaflılar korosu" oluşturabilirler... Doç. Dr. YAMAN ÖRS Bırkaç yıl once Cumhunyet'te çıkan bır fo- toğrafı anımsıyorum Çarşafa burunmuş, Pa- kıstanlı olduğu belırtılen ve genç olduğu an- laşılan bır kadın, bır uçağın pılot >ennde otu- ru>or Görunuşe göre o, "Musluman bır kadının" ne gıbı ışler başarabıleceğını göster- mış oluyordu Fotoğrafın aynntılarını, örne- ğın ellenn eldıvenlı olup olmadığını >a da "çar- şaflı pılot"un neler sövlemış olduğunu şımdı çıkaramıyorum Onun uçağıvla havada ıken ufka hangı gözlerle bakabıJeceğını de bılemı- vorum Ancak bence olayın altında, Muslu- man ulkelerın Musluman "aydınlannca" bel- kı sık olarak dıle getınldığını duyduğumuz bır savın vattığı açık olmalı "Biz çagın tekniğını alır, kultunınu almavız." "Teknik" ile "ktiltıir" ^Ekınçın (kulturun) defaşık tanımlannınsa yı'sı belio 150'>-e vaklaşıy* En genîş kapsâm lısına göre ınsanın duşupce, kavraraa duze>- lerınde, duyguları araifflığıvla, maddevı kul- lanarak vb ürettığı ve ılke olarak onun canlı lık (bıyolojı) elkınlıklerının uzenne eklenen şevlerın tumu onun ekınç'ını oluşturur, böy- lece, onun bıvolojık evrımının >-anında bır ekinçsel evrıminden söz edıvoruz Boyle ge- nış bır tanıma göre ınsanın "teknık" gelışme- sırun urunlen olan her turlu araç, kullandığı her tur maddı ve vapav nesne, doğayı değış- tırmek ıçın ve değıştırerek gelıştırdığı her şey, onun ekıncının ıçındedır Ekınç kavramının tanımını daraltıp teknı- ğı onun kapsamının dışına çıkartabılırsınız Ama bu, soz konusu ıkı kumenın arasında çok yakın bır ılışkının çoğu kez kaçınılmaz ve çok sıkı bır bağlantının bulunduğu gerçeğını or- tadan kaldırabılır mı 1 Gelışurılen denız taşıt- larını, denızıçı gözlem araçlarımızı, ona ula- şabıldığı, gerçekleştırebıldığı olçude ınsanın denızle tum ılışkılenru, bu ılışkırun sonucu sa- nat, bılım, uygulama duzeyınde urettıklennı bır duşunelım Gı>ım, beslenme, davranış, kı- şılerarası etkıleşım vb ınsanın denızle ılışkı- sının \ol açtığı hangı konuda eskı, geleneksel "kultur" ya da "kulturler" yenı teknık olanak- larla bağdaşabılır, bağdaştınlabılır 1 ' temel dayanak noktalanndan bırı olan neden- sellik ilkesı tanınmamakta ya da neredeyse tu- mu>le vadsınmaktadır Boyle bır topluluğun büımınde ve genel ola- rak vaşamında başka hangı doğal ılkeler ge- çerlı olarak gorulebılır, bunlar bılımsel araş- nrmaiar, felsefenm eleştırel değerlendırmele- rı gıbı sıstemlı etkınlıklerde yol gösterıcı ola- bılır? Nedensellığe bağlı belırleyıcılık mı, be- lırsızlık ve rastlantı mı, dıyalektık mı 9 Bunla- rın yanında felsefe duzeyınde bır kuşkucuiuk Konumuzla ılgılı olarak, oylesıne değışen ın- mu 9 Etkılı, bağlantılar kurarak düşünmek mı 9 san ^şamının değışık vonlennden örnekler ve- Eleştırel dıisunce mı 9 Kadın ile erkek rebılmek ıçın bır butun olarak teievızyon ya- yınlannı gozumuzun onune getırelım Çarsaflı kadın bunların arasında hangı etkınlığe katı- labılır, hangı alanda başarı gosterebılır, han- gı konuda yeteneklerını ortaya koyabılır? Sı- nema, tıyatro, mım, opera, bale, dans yuz- me, kavak, ata bınme cerrahı, dış hekımlığı, "teknık" ışler, buro gorevı, gazetecılık 9 Ister- senn bu uğraş ve uğraşıların teknık, uygula- ma, gerçekleştırme vonlerıne ağırlık vererek konuva vaklaşalım, bunlardan hangısı "çar- şaf kulturu"vle bırlıkte gıdebılır 9 Hangı ka- dın kendını ınsan olarak gehştırme, toplum- dakı yerını alma, çağdaş ve uygar olma ola- naklarım boyle bır yolla bulabılır 9 Ülkemızm çağdaş ve aydın çevrelerınde, soz- de "turban" ya da salt baş gıysısı olarak su- duk^rjı riıılan sorunun aftınde vatan gervek gelışme- •*kaSnlârla' nın çarşaf doğrultusunda olduğu kavgısı gı derek vayılıyor Bugunku durumda da "turban" olayı gerçekte tepeden tırnağa bır be- densel kapalılık, tankat gıyımı, temelden dun- yaya, çağdaş vaşamın ılke olarak her vonune usunu, algı vcduvgu vaşamını, tum ınsan olu- şunu kapatmak değıl mıdır 9 Ekınç ıle teknığı bırbınnden ayıran duşu- nuş bıçımı, ıkıncısının gunumuzde bılıme olan buvuk bağımlılığının kavranmasını da engel- lemektedır Bılım etkınlığını, neredeyse valnız teknık yönlenvle, bu arada araç uretme ola- rak algılayan goruş belkı daha doğrusu bu- nun dayandığı dunya göruşu, bılımsel duşun- ce, yontem, yaklaşım, anlayış ve uretımın, bı- lımsel bılgının paylaşımının, ınsan yaşamın- dakı gelıştıncı, varsıilaştırıcı, boyut katıcı, yu- celtıcı vonunun anlaşılmasına yıne ancak en- Yazımın başlığında "kadınlar" yeıine "ınsanlar" sözcuğunu kullanmanın nedenı an- laşılıyor olmalı kadınları kapalı, çarşaflı- turbanlı bır toplumun erkeklerı ne ölçüde "açık" olabılırler 9 Özgurdürler 9 Uygardırlar 9 Bovle bır yaşam bıçımını benımsemışlerse, hangı acunu, nasıl bır evrenı, ne tur bır yaşa- mı paylaşacaklardır 9 Kımlerle 9 Kendılerıne değer vermeyen, veremeven, uretemeyen, ya- ratamayan, bırlıkte olamayan, yaşamın varsıl- lığım pavlaşamayan, dunyayı tek gözle görüp algılayan çarşaflı varlıklarla mı? Gulüyor mu, ağhyor mu, uzgun mu, mutlu mu, cıddı mı, sevecen mı, dost mu, değıl mı, ne durumda ol- goreraedytlerı, bjletgedık^n^ mı' ~ ' Yuz Y£beden anlatımlarmı, başta dtl abnak - uzere hff turlu iletişim olanaklarım, fiziksel ve duşunsel ozellıklerım, yeteneklennı sakla- yan ınsanlar, "kadınlar", çevrelenne ne vere- bılır, ondan ne alabılırler 9 Alt duzeyde doyum- lar, köru körune hizmet etme ve çocuk doğu- rup bakmaktan başka 9 Bır de belkı bır "çar- şaflılar korosu" oluşturabıiırler Sonuçta, yukanda değındığım gıbı toplum olmaktan uzak bovle bır ınsan topluluğunda gunah kaygısından, cennet-cehennem ovkule- nnden, nıtelıksız bır yaşam, eşıtsızJık ve sö- murüden başka sozunu etmeye değer az şev bulunacaktır sanınm Musluman ulke temsılcılerının bulunduğu bır toplantıda, görunuşe göre duşunerek ve an- lamlı bır bıçımde konuştuğunu sanan bır Arap "aydını", Ataturk'un yaptıklarına değınerek lı yılların sonu ve 7O'lı yılların başlarında bütün dünyayı ıçıne alan hareketlenmeyı anlatan bır sımge olarak şöyle denırdı "3 Düyuk M bütun kıtapçı vıtrınlenne egemen oldu " "3 buyük M" ıle kastedılenier Man, Mao ve Marcuse ıdı Amerıka'da formül "3 radıkal M" bıçımınde yınelenıp dururken bır "dorduncü M" de yavaşça aralanna sızdr Marshall Mac Luhan Ama bu dördüncü M, dığer üçu gıbı toplumlardakı büyük devınımın tumuyle ılgılı değıldı ya da doğrudan ılgılı gorünmuyordu Torontolu bılım adamı, çalışmalarını, ılerde "büyük bır koy" olacağını öne surdugu dunyada ıletışımın yapısı ustune yoğunlaştırmıştı. 1964'te yayımladığı "Medyaları Anlamak Içın" başlıklı kıtabı çok da hızlı olmayan bır bıçımde geleceğın toplumunu öngörmeye çalışanlara yepyenı bır tartışma ve düşunce alanı açtı Mac Luhan'a gore, "Önemlı olan ıletılenın ıçenğı değıl, bu ıçenğın ıletılmesını sağlayan medya"dır Yanı "Bır küttûrun aktarılma tarzı doğrudan o külturu etkıler ve bıçımlendırır " Sonunda "buyuk bır koy"e donuşecek olan dunyanın boyutları hızla ufalmaya devam edecektır Mac Luhan'a gore ve bu en ufak boyut bır televızyon ekranı olacaktır Insanı belıheyecek olan da her zaman kendı dışındakı gerçeğe ulaşma yoludur "Insanların faalıyetlerının gelışmesını ve ıhşkılennın tarzını bıçımlendıren ve belırleyen medyalardır " Sonuçta Mac Luhan gelıştırdığı bu goruşlenn en özet ıfadesıne ulaşır "Mesaı, medyadır " Mac Luhan, medyalan ıkı ana gruba boler Radyo ve sınema gıbı "sıcak" (hot) medyalar ıle televızyon ve telefon gıbı "soğuk" (cool) medyalar Mac Luhan'a göre "sıcak" medyalar, ızleyıcının tek bır duyusunu gelıştınr ve "olaya katılması"nı engelleyen bır yapıya sahıptır Buna karşılık telefon ve televızyon gıbı "soğuk" medyalar, onu kullananların uzennde çok değışık etkıler yaratabılır Mac Luhan bu "soğuk" ve "sıcak" kavramlarını Amenkan argosundan ve çeşıtlı caz akımlannın tanımında kullanıldığı bıçımıyle almış (1930'ların emprovızasyon tarzı ve 1940'lann New Orleans tarzına "sıcak" caz, 1950'lerdekı Mıles Davıs ve Modern Jazz Ouartet tarzlanna "soğuk" caz denılıyor.) Mac Luhan, yazılı basına "Gutenberg Galaksısı" adını venyor ve kıtap ıle yazılı basının ortak yanlannın "gunah çıkartma" olduğunu söyluyor "Yazılı basın, toplumsal katılımı sağlayan ortaklaşa bır gunah çıkartma yerıdır " Ona göre "olayın gensıne" ulaşma duygusunu veren bu gunluk yazılar toplamı yazılı basına olan ılgının kaynağıdır ve bu nedenle "yazılı basın yaşamın çırkın yanlannı ortaya çıkardıkça keyıflenmektedır " Televızyona "mahcup dev" adını takan Mac Luhan'ın gelıştırdığı "medyalar savaşı" sıstemı de, ona göre gelışmenın yaratıcısıdır Mac Luhan'ın bu genel yaklaşımı, Manc'ın "üretım ılışkılerıyle üretıcı guçler arasındakı çelışkınm tanhın motorunu oluşturan sınıf mucadelesını yarattığı" görüşunûn bırçok bakımdan yenılenmesı olarak da nıtelenmektedır Ünlu Kanadalı düşunurun gorüşlen tartışılmaya devam edıyor Bır yandan dışımızdakı dunya bır televızyon ekranına ındırgenmışken, dığer yandan "depolıtıze' yazılı basının buyuk bır güç c'uşturması, bırçok düşunure gore bugunku toplumlara egemen olan "kıtle kulturu"nün sarsılmaz altyapısını oluşturuyor Bır anlamda "halkın yenı afyony", bu bağlamda her gün yenıden uretılıyor Mac Luhan'ın göruşlennı daha lyımser yonlerde gelıştırenler de yok değıl bunlar da Kanadalı düşunurun pek sempatı dgymadığrv "buyük koy"un henuz epey uzağında olduğumuzu, dunyamızın butununde "çokseslılığı" savunmaya kararlı çok sayıda btlınçlı ınsan bulunduğunu soylüyoriar Neşelı Lambada'nın aynı anda hem Turklenn hem de Rumenlenn en buyuk ılgı odaklanndan bırısı olmasında hıçbır kotu yan gorunmuyor Ama Maxwell hem Israıl'de hem Macarıstan'da hamle ustune hamle yaparken Murdoch Romanya da ozel televızyon kurmak ıstedığını bıldırırken, Mac Luhan'ın "buyük koy"unun ayak seslerını duymamak mümkün mu 9 gel olabılır Bunun yanında, bılımsel kuram, kafasındakı fesı çıkarıp bağınyormuş, "şım- vontem ve bılgıyı elınde tutanın teknığe de ege dı benım kafam değıştı de çağdaşlaştım mı 9 " men olduğunu, onu paylaşırken ıstedığı gıbı, gıbı bır soru sorarak Sorusunda ve onun ya- daha doğrusu çıkarı doğrultusunda davrana nıtıyla ılgılı beklentısınde kuşkusuz haklıdır cağı, söz konusu çevrelerde, onların bılım- bu "feslı duşunur" Onun davranışı, kendı ka- teknık bağlantısını kavrayamamaları sonucu fasını olduğu ölçüde, kaç yuz yıldır değışme- duşunulememektedır mış, bunun ıçın de kendısıyle övunulen bır an- Bugun "dort dortluk Musluman" ınsan top- layışı, ona uygun bır kafayı da sımgelemekte- luluklannda, bılımın ve genelde yaşamımızın dır ANMA Kıymetlı varhğımız DİLEK SARENOĞLL'nu 1942-1987 Aramızdan avnlışımn 3 yılında her gun artan özlemlerımız ve sonsuz sevgımızle anıvoruz E\ LATL4RI-AAAEM-B4B4SI \ F KARDEŞLERI Kadın \a da I rheksiniz..- Anitna mı. Animus /mı kurbı/ndansruz'.' BÜRÇ Sııhat sausı havinizde. Tukenmeden alınız. İNSANIM BEN şıır kıtabı BİRDAL ÖZUNAN Gerçek Sanat Yayınları ACI KAYBIMIZ Merhume Hatıce Ismet Hanım \e merhum Ahmet Tevfık Bey'ın oğulları, merhume Yumnıve Bırsel'ın eşı, rahmeth Hıfzı Bırsel, Nebevıye Çullu, Suheyla Bırsel ve Emın Bırsel'ın kardeşlen, rahmeth Refik Çullu, Tayyar Çullu, Zater Onaran ve Handan Orel ıle Rahşan Eşturk, Fezal Arkun, Macıt Bırsel, Mahmut Te\fık Bırsel, Ismet Bırsel, Sezer Bırkan ve Mustafa Gun Bırsel'ın saygıdeğer amca ve dayılan, eskı Mıllı Savunma ve Işletmeler Bakanı, Izmır Barosu eskı başkanlarından \e eskı Izmır mılleuekıllerınden, Bırsel Aılesı'run değerlı buyuğu, Izmır'ın >etıştırdığı ornek ınsan MUSTAFA MÜ1NİR BİRSEL'İ 24 Şubat 1990 gunu kaybettık. Cenazesı 26 Şubat 1990 pazartesı gunu Karşıyaka Osmanpaşa (Zubeyde Hanım) Camn'nden oğle namazından sonra Karşıyaka Soğukkuyu'dakı aıle kabrıstanına detnedilecektır AİLESİ \'ot Arzu edenler, Turk Eğıtım Vakfı'na bazışta bulunabılırler Demokrasinin, çağdaşlığın, özgürlüğün insan haklannın yılmaz öncüsü, ödünsüz kahramanı iyilik ve insanlık örneği Muammer Aksoy'un karanlık ellerce öldürülmesinden sonra acımızı vargücüylepaylaşan bütün dostlara ve onu kaybetmenin acısını yüreğinin en derin yerinde hissettiğini bildiğimiz herkese sevgi ve minnet duygıdarımızı saygı ile sunarız. Aksoy, Balibaş, Batukan, Beşikçi, Bilgin, Cemal, Dııral, Pehlivanh, Sunay, Yolalan aileleri adına Muzaffer Aksoy. Operator Doktor DÜNDAR ATİK Goz Habtahkları Mutehassısı MIIHM rı. lı.ııı. IJOO-IH.OO Ih'umuniere Cad \o tel ' tkvkta*. ISTA \liLl Tıl /iS 0* 1)1 l ı ?\S f>6 20 1 lllfl II I-İIIKİI MI .llllll/ AUSTRALIAN BUS1NCSSCOLLK.LS k SIDNEY PERTh CANBERRA MELBOURNE ADELAIDE 1 AVUSTRALYADA İNGİLİZCE GENEL İNGİLİZCE TURIZM BILGİSAYAR-VONETICILIK KURSLARI Av'USTRALYA AMERIKA INGILTERE UNIVERSITFLERINE KESIN GIR15 EGITIMINIZ SURESINCE PART TIME ÇALI$MA OLANAGI TEK AS XI 39 59 1 362 40 96 BAÛDAT CAD HO 510* BOSTANC ISTANBU IZMIH mriBAT BVROSU (51) 31 6' 24
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle