Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 25ŞUBAT1990
Cl\EYT AR( A VI REK90'DAN 80'E POLITIKA TUNELI
Rejimin yapısını çerçeveleyen lOyıl
oplum akıp giden son 10 yıla
dürbünün tersiyle bakıyor. Bireylerimiz
için "Geçmiş ne kadar uzakta". Geride
kalan siyasal olaylan, ekonomik
aldatmacalan şöyle böyle anımsıyor.
Oysa 90'ların bunalımı 80'lerde
hazırlandı...
Gerçek öykuleri yansıtan yapıtların önsözlerinde kimi yazarlann
özenle yazdıklarının tersine:
Bu yazı dizisinde geçen olaylar, kişiler, konuşmalarla söyleşiler
bütunüyle gerçektir.
Diziyi hazırlayan iyi niyetle, "konuşkan" olmadığını söyleyen
kimini yeterince zorlayarak daha geniş bilgi edinmeye çaJışmış,
bilgi vermekten kaçınmayanlara teşekkür etmiştir.
Dizideki kimine göre eksikük, kimine göre fazJalık yayına
hazırlayanın kusuru değildir.
Yazı dizisindeki olaylar, 90'dan 80'e doğru sıralanmıştır.
Cüne>t Arcayiirek
• • •
Gözlerini kapadı, 20'lerde.
Sabah uyandı, 90'da.
Dün - 1980 - ile bugün - 1990 arasında 120 ay, 3600 gün, 87 bin
600 saat geçmiş. Bir göz kırpışta. On yıl bir satıra sığjyor.
90'dan bakarken 80'e; "Yıllann gelecekleri insana ne kadar
uzak, geçmişleri ne kadar yakın gelir?" diyen yazann bakış açısı
acaba geçerli miydi?
Oysa toplum akıp giden son on yıla durbünün tersiyle bakıyor.
Bireylerimiz için "geçmiş ne kadar uzakta." Geride kalan
siyasal olaylan, ekonomik aldatmacalan şöyle böyle anımsıyor.
80'de bunalımları aşalım diye yola çıktığımızı, 1990'ın daha ağır
bunalımJar içine yuvarlandığını görmek istemiyor. 1990'm,
80'lerde hazırlandığını tartışmıyor.
Çeşitli çevrelerle konuşur, 90 gözüyle geçmişe bakarken zamanın
8O'de durduğu duygusuna kapıldı. Rejimin ana yapısı hiçbir
gelişme göstermeden 8O'deki çerçevede donmuştu sanki. Yer yer
kırılıp dökülmüştü.
O gece soğuktu. Yolları kaplayan kar, buz olmuş. Sokak
lambalan parlaklığım yitirmiş, san, ölgün. Söz sabibi kişilerle
konuştukça, kaıamsarlık yüreğini sanp sarmalamış olabilirdi. O
kış gecesinin ürkütiicü baskısı altında "Ulkesindeki biiyük
kentleri, Batı'daki bıiyıik kasabalara" benzettı. Toplum
belleğindeki zayıflığa hayıflanarak Pembe Köşk'ün arkasındaki
alana on dokuz yıllık emektan park etti...
12 Eylül, Türkiye için 3 partili birsenaryo yazmıştı, ötekipartiler vetoluydu ve istenmiyordu
înönü: Senaryoyu bizbozduk— 1 —
80 ile 90 arasında geçen süreç-
te, siyasal olaylann ekseni iki
isimden oluşuyor: Kenaa Evren
UeTÖ!
Evren, özcllikk 12 Eylül 80'den
83'e kadar Türkiye'nin yazgısını
elinde tutan ve biçimlendircn tek
kudretti. Eski Cumhurbaşkanı si-
yasal yapıyı yenilemeye, gelecek
günlere değişik bir çehre verme-
ye girişirken üç yıl boyunca çeşitli
aşamalardan geçti. 12 Eylül günu
deniz dalgaüydı. Dört ay sonra
yaptıgı bir konuşma fırtına estir-
di. Dalgalar büyüdü, büyüdü ve
12 Eylül'ün üçüncü yılında gerçek
demokrasinin sığınacagı barınak
kalmadı.
83'ten sonra 12 Eylül'ün "sör-
git dönemi" açıldı. Tö, iam yedi
yıl 12 Eylül'ün bahşettiği olanak-
ları kimi yerde tehdit olarak kul-
landı. Kimi yerde siyaset anlayı-
şına yontarak Çankaya'ya tır-
mandı. Geçen on yıl bunalımlar-
dan annmayı vaat ederek Çanka-
ya başladı. Ülkeye daha agır bu-
nalımlar yükleyerek Çankaya'da
kaldı.
"O* yıl sonanda" dedi. "Siya-
sal, ekonomik, sosyal yaşantnnız-
da OD yıl öncesine göre olumlu
farklar göniyor musunuz. Son on
yıida demokrasinin kunülannda
Şelişmişlikten söz edilebilir mi? "
lnönü, sorulara gülttmseyerek ba-
kıyordu.
Kayıplar-kazançlar
Rahattı lnönü, geçmişi ilk kez
bu içerikte tartışıyordu. Bakısla-
rı bir yere takıldı, sonra
ye yönelecek bir miras bırakarak
gittiği söylenebilir miydi? Ses al-
ma aracındaki cümle net ve vuru-
cuydu:
"Yok, yok... Oyle birşey yok"
diyordu tnönü.
tnönü'nün açıklamalan son on
yılı aştı:
"Mesele şu" dı>e başladı: "Biz
E
m
nönü, 12 Eylül
dönemi ile birlikte siyasi
bakımdan 1945-50'lere
dönüldüğü kanısında.
ŞHP lideri, "Biz bugün
ilerleyerek 65-75
yıllanna yetişmeye
çalışıyoruz" diyor.
Amaç, siyasal
mücadeleyi, anarşiyi
önleyerek yapabilmek.
"Saomıyorum" diye başladı:
"Kaybettigbniz çok şey var. Ama
[f«T«nıian şeyler de yok degil" de-
di. "Kazandıgunız şeyter" doğnı-
su merak konusuydu. Som dolu
bakışlan yakaiadı, "Zamanla fle-
tişün arttı. Avrupa'yla Uetişim ar-
Inca keodüigÜMİen. bir ölçüde si-
ymsetçilerin de yardımıyla ortaya
çıkan gelişmeler..."
Cümleyi tamamlamadı. "Ge-
lişmeyi" tnönü'nün ağzından
duymalıydı. Gereksinmeyi algıla-
yan tnönü, "Öruegin, siyasal
olaylar üzerinde konuşurken bi-
raz daba içerikli olsun diye özen
gösteriliyor. Rakamlar ya da ye-
ni bir şeyler söylemeye" diye sur-
dürdü.
"lyi bir şeyter", demek ki bun-
lardı. Değerlendirmeye kim olsa
katıhrdı. "Ne var ki" diye eklen-
tilere giriyordu lnönü, "Her biri
kendiHginden gelen olumlu şeyier
diye düsünulebilir!" Sonra ma-
dalyonun öteki yüzünü çevirdi, on
yılın "zarariannı" gösterdi:
"Öte yandan, son OD yılın za-
rarlan da tabii çok. Şimdi dönüp
dolaşıp 1950-60 arasındaki, hat-
ta zaman zaroan 1946-50, zaman
zaman 1950-59 arasındaki siyasal
oUybuiD beozerlerini ve>a benzer
yaklaşımlannı goruyonız. Örne-
gin, polisin davranışında hemen
kemen yıllardır biç fark yok."
Şöyie bir durdu. Kısa bir değer-
lendirme daha yaptı:
"Bnna karşı topiumda daba
çokuyanış... O da seani pek yik-
seitmek seklinde degil de yorum-
fauna ve anlayış şeklinde kendini
gösteriyor. Seçim sonuçlan umul
veriyor. Her zaman olduğu gibi."
Bir süre sustu ve sonra:
"Evet" dedi. "Son on yılda bu-
yük değişiklik yok gibi görünü-
yor. Ama demokrasi -tabii- dö-
•öp dolaşıp ilerlemeye çalısıyor.
Ayrüıyoruz, yine giriyonız de-
mokrasiye. Haydi baştan!"
*
Gerçek demokrasi
mirası: 'Yok, yok!"
Önemli noktaya adım adım
üerliyorduk. Evren Pasa dokuz yıl
iktidardaydı. özellikle ilk iiç yıi-
da Türkiye'ye layık gördüğü siya-
sal yasarrun iskeletini kurdu. Kas-
lannı, sinirlerini hazırladı. Dokuz
yüın sonunda gerçek demokrasi-
/vren, 12 Eylül 80'den 83'e kadar Türkiye'nin
yazgısını elinde tutan ve biçimlendiren tek kudretti.
gg
yasa (1961) Ue demokrasi içinde
şarak, taröşarak gddik. Bir kaza-
ya ugradık. Çeşitli etkenlerle.
Aaarşi dönemi. O dönemin aşıl-
mssı gerekiyordu. Bu dönemi aşa-
cagız derken tekrar 1945'lere dön-
dük.
Evet, iç savaş gibi şeyler kalma-
dı. Birbirimizi öldürmeden vaşa-
maya devam ettik. Ama siyasi
planda 1945'lere, 50'lere döndük.
Biz, bugün yine ilerleyerek
65-75 yıllanna erişmeye çalışıyo-
nız. Bir anlamda. Yine oraya ge-
lecegiz. Rahatlık içinde siyasal
mücadek olacak ve anarşi olma-
yacak, olursa önleyeceğiz. Aynı
siyasal yapıyı koruyarak onleye-
cegiz. lşle o zaman 'ilerledik' di-
yecegiz."
Peki, hangi noktadaydık?
Anahtar: Çankaya
Kırk yıldır izleyegeldiğimiz si-
yasal bunalımlarda anahtar söz-
cük hiç değişmedi: Çankaya!
80'lerde Çankaya, demokrasi-
lerde yadırganan acaip siyasal bir
gövde yarattı. Çankaya laboratu-
varlannda gövde biçimlendirildi.
Adı demokrasiydı, 16Mayıs 1983
gunü yaşama geçecekti. Yalmz
vazgeçilmez organlara gereksini-
liyordu. Bir bölümü "tedarik edil-
di". tkisi hemen uyum sağladı.
Üçüncüsünü "yedege" aldılar.
Çankaya'nın umut bağladığı
MDP Ue HP, "suni teneffnsle"
yaşayamadı. Sonuncusu ANAP-
Bakan Fahrettin Kurt'un söyledi-
gi gibi kan kanserine yakalandı.
Yaşaması mucize.
Kopanhp halka atılan iki organ
ise her türlü engellemeye karşın
yaşamayı, serpilmeyî başardı. 80
rejiminin yok olmaya mahkûm et-
tiği SHP ile DYP, demokrasi
adındaki ana gövdenin belirgin
öğeleri oldular.
80-83 arasında Çankaya "ka-
palı kntn" ıdi. 83'ten sonra yavaş
yavaş demokrasiye açıldı. tnönü,
o gunieri kalın hatJanyLa "tasvir
ederken":
"Senaryonun ilk bozulması bi-
zim kabulümüzle başlar" dedi.
Senaryo dediği, 83'te yaratılan ya-
n demokrasi, yan gudumlu rejim-
di.
Böylece, Çankaya ve Çanka-
ya'da son on yılda yapılan gönış-
melerin ilginç içeriği sahneye gi-
riyor. Kamuoyu yıllardır iki ay-
da bir parti liderlerinin Çankaya'-
ya çıkarak Evren'le görüşmeler
yaptıgını duydu.
Ciddiye almadı
Anönü, 83'te yaratılan yan-demokrasi ve yarı-güdümlü
rejimin orta yerinde politikaya soyunmuştu. 83'te
Dokuz yıl boyunca iktidarda kaldı. Çankaya'dan ayrılıp SODEP kurulurken tnönü, 12 Eylül lideriyle ilk kez
giderken arkasında bıraktığı siyasal çerçeve ne ölçüde görüştü. O anı gülümseyerek anımsıyor: "O zaman bizi
daha ciddiye almamıştı. 12 Eylül senaryosunun
ilk bozulması bizim kabulümüzle başladı!'
- demokrasiye dönüktü, ne ölçüde 12 Eylül'ün
e , o
- senaryosunu yansıtıyordu?
NETEKİM — Cnmhurbaşkam Evren, SHP Genel Başkanı İnÖnü kendisine gelip TRTden şikflyet ettiği ve tarafsızlık Ukesini çignedigi-
ni söyledigi zaman Evren, lnönii'ye şöyle diyordu: "TRTyi herkesin roemnun olacağı şekilde yönetmeye imkân yok. Ne soylese birileri
kızacaklar". Netekim haklı çıktı. Evren, Cumhurbaşkanlıgından ayrılıp Marmaris'e çekildiği zaman TRTde eski cumhurbaskanlanna
Hişkin bir program yayimlanmıştı. Ötekiler sivil giysili, Evren ise üniformalı gosterilmişti. Evren bunun uzerine şöyle diyecekti: "Asker
kökenli cumburbaskanlannı sivil giysili gosterip beni üniformalı resmimle tanıtıyorlar. TRT haksulık ediyor."
"Çiftçileri köylülerisenfazla tanımazsın" diyen Evren, SHP lideriînönü'yü şöyle uyarıyordu:
'Köylülerin söylediğine inanma'
gezilerimden sonra köylülerin sıkıntı çektiğini, iktidann tanma, köylüye
yardım etmediğini anlattığımda 'Çiftçileri köylüleri sen fazla tanımazsın,
ben tanırım. Köylüler her zaman şikâyet ederler haUerinden. Her
söylediklerine inanmayınız. Muhakkak söyledikleri gibi değüdir' benzeri
şeyler söylerdi"
Oysa kimi gün gelmiş, Çanka-
ya'da son on yılın olaylan ek alm-
mış, fakat kamuoyuna yansıma-
yan çetin konuşmalar yapılmıştı.
Kimi gün tartışmalar, kimi yerde
fikir alışverişlerine uzanan konuş-
malar. ..
Perdeyi aralamanın günü geldi.
Işte Çankaya, Çankaya'dan renk-
li, canlı sabneler:
83'te SODEP kurulurken lnö-
nü, 12 Eylül lideriyle ilk kez gö-
rüştü. Daha sonra değineceğimiz Evren'le yaptığı konuşmalan lnönü şöyle anlatıyon ' 'Örneğin yurt
o günü, gülümseyerek anımsıyor, . . . . - -
"O zaman bizi daha ciddiye
almamışn" diyor. Her şeye -başta
veto engeline- karşın gün geldi,
Erdal tnönü parti liderliğine otur-
du. İki ayda bir Evren'le görüş-
meye başladı.
lnönü, siyasette yedi yıldır pro-
fesyonel. Fakat son yedi yılda Ev-
ren'le en fazla konuşan "kıdem-
li" siyaset adamı.
83 sonrasını anlatmaya başlar-
ken "Artık bizi kabol eder bir haü
vardı ve bu lutumu giderek arttı.
Konoşmalanmız bizi daha ciddi-
ye aldıgını gösterdi" diyordu.
Çankaya'nın tnönü ile partisi-
ni "kabnl etmekten" başka yapa-
cağı bir şey yoktu. Bütün zorla-
malar SODEP'in önemli oranda
oy almasını engelleyememişti. Bu
görüşü tnönü, susarak onaylıyor-
du. önemli bir dönemi bir iki
cümleyle, "Ondan sonra tabii Sa-
yın Demire), Sayın Ecevit... Sıray-
la geMiler. Senaryonun ilk bozul-
ması bizim kabulümüzle başladı"
diye tamamlıyordu.
TERORDE NEREDEN NEREYE?
Evren ne dedi,
nereye varıldı?
Yedinci cumhurbaşkanı, 12 Ey-
lül lideri Kenan Evren, nereden
çıktı karşısına? Evren, elini uzat-
tı, "Bir ülkenin iç banşı ve emni-
yeti için muhakkak ki, ekonomik
istikrar şarttır. tnsanlar enflasyon-
dan, pahahlıktan kurtanlmalıdır"
diyordu.
15 Ekim 81'de Der Spiegel der-
gisine söylenen bu cümleyi niçin
anımsıyordu? 90'dan bakıaca Ev-
ren'in irdelemesi değerinden hiç-
bir şey yitirmemişti. Cümleyi ko-
valadı. Pembe Köşk'ün arkasında-
ki buyük binalardan birinin 12 nu-
maralı dairesinin dış kapı ziline
dokundu.
"Ya şu" dedi. Temmuz 83'te Bo-
lu'daydık, Evren "Belirtmek isle-
rim ki... Idarede yıllarca )-apılmak
istenip de başanlamayan pek çok
konuya el atılmış ve bunların ço-
ğu sonuçlandınlmıştır" diyordu.
Enflasyondan, pahalılıktan kur-
tumıamıştık, ama pek çok konu-
ya el atılmış o donemde. Sonra?
Kimlerle nereye vanlmıştı, 1990'ın
sorunu buydu. Tam o sırada dış
kapının sürgüsünü çeken otoma-
tik çalıştı.
Küçük salon sıcaktı. Sahibinin
dogasıru yansıtan sadelikte>xli. Ye-
mek masasmda karşı karşıya, bir-
birine baktüar. 90'dan 80'e bakar-
ken "nafıza-i beseri" tazelemek is-
tediğini söyledi. Uzun boylu, gö-
nınüşte sakin, ama inatçı, gözlük-
lü adam dinliyordu. Ta ki "Türk
toplumunuD zayıf bellegini can-
landırmak için" geçmişe kısa yol-
culuktan söz edinceye kadar...
"Bütün toplumlar öyledir" de-
di Erdal lnönü. Geçmişi anımsa-
mazsak, dünden bugüne miras ka-
lan çapraşık siyasal düzeni nasıl
değerlendirecektik? lnönü, düşun-
celiydi, direndi, "tnsanlar nnut-
kandır" dedi. Madlen çikolatayı
ağzına attı, öteki bir sigara daha
yaktı O sırada telefon çaldı.
90'dan 80'lere bir turlu giremiyor-
lardı.
Başka çağnşımlar dalgalandı
kafasında. Evren konuşuyordu. 12
Eylül'ün üçüncü yıldönumünde
TV ve radyodan sesleniyordu.
"Sizlere yanaşanlara şunları
sonınuz" diyordu:
"Madem ki bunlan (12 Eylül
başanlannı) yapabilecektiniz, ne-
den seoeler geçtiği halde o gnac
kadar yapmadınız?
Vazifesini yapmayan görevlile-
ri neden görevlerinden almadı-
nız?"
Galiba, bu ve benzeri sorulann
yanıtlannı araştınyordu.
• * *
Yazı dizisinı kâğıda döküyordu.
Son cümlenin sonuna soru işa-
retini koyduğu sırada telefon çal-
dı. Ugur Mumcu'nun sesi telaşlı,
ıstırap yuklü. "Muammer Ak-
soy'u vurdular" dedi.
Müthiş bir rastlantı. "Hangi
noktadaydık V sorusuna sanki ya-
nıt veriyordu. Tarih 31 Ocak 1990,
saat 19.30'du. Yıllardır terörü, ik-
tidara geldiği 1983'ten beri önle-
diğini, artık buyük kentlerde
adam öldürülmediğini söyleyerek
övünen insan gözunun önüne gel-
di, sesi kulaklannda çınladı. Son
günlerde başkaldıran terörün ya-
rattığı olaylar manşetlere tırman-
mıştı. Terörün kanlı misillemele-
rinden söz ediliyordu.
15 Ocak 90 gecesi lnönü, "Bir-
birimizi öldiirmekten vazgeçtigJ-
mizi" söylemişti. Garip bir rast-
lantı daha. tnönu ile yazı dizisi
için 31 Ocak 90 gunü ikinci kez
konuşmuştu. Aksoy'un vurulma-
sından iki buçuk saat önce. Bu kez
tnönü, son on beş gundeki geliş-
melere bakıyor, "Terörün yeni
kıpırdanışlanna" dokunuyordu.
15 Ocak gecesi, tnönü'ye bir
yerde karşı çıkmıştı. O gecenin
notlarına göre, Inönü'ye:
"Sokakta adam öldürmelere yi-
ne rastlanıyor" demiştı. "PKK ha-
reketi can almaya devam ediyor.
PKK hareketini büyük kentlerde
öldurme olaylan olmuyor diye le-
rörden soyutlamaya çalışan iktidar
mantıgı, orada ölenlerin, öldiiri-
lenlerin Türk vatandaşı olduğunu
anımsamak, anımsatmak istemi-
yor. Sanki o yorelerde Ankara ve
İstanbul'dan faridı insanlar yaşı-
yormuş gibi."
Dizide terör ile anarşinin enca-
mına eğilecekti. "Rakamlar, terö-
rün geri çekiunediğini, arttığını
gösteriyor"du.
StRECEK
lnönü, 1986'da milletvekili seçildi. O tarihten
sonra Çankaya'ya milletvekili ve lider kimliğiyle git-
ti. Ikili görüşmelerde kuşkusuz, topiumda var olan
şikâyetleri sıralıyor, pahalılıktan başlayarak önemli
her konuya değiniyordu. MDP lideri Turgut Su-
nalp -o sırada bize- Evren'le yapılan göruşmeleri
şöyle tanımlıyordu: "Diyalog*değil, monolog!"
Lider konuşuyor, Evren dinliyordu. Erdal Bey"e
karşı tutumu neydi?
"Biliyorsunnz" dedi tnönü, "Ben 0 kadar ko-
nuşkan değilim. Bu >üzden zaman zaman bana fi-
kirlerini sö>lerdi. Bizi ciddiye aldıkça daha fazla
söylemeye başladı. Ama söyledigi şeyler bizim gö-
rüşlerimize katılmıyordu.
Esas so>ledigi 'Ben iktidar degilim, anavasaya
göre >etkim >ok'lu. Örnegin yurt gezilerimden son-
ra köylülerin sıkıntı çektiğini, iktidann tanma, köy-
lüye yardım etmediğini anlattığımda. 'Çiftçileri
köylüleri sen fazla tanımazsın, ben tanırım. Köy-
luler her zaman şikâyet ederler haUerinden. Her
so>ledikjerine de inanraayınu. Muhakkak söyledik-
leri gibi değildir' benzeri şeyler söylerdi.
Fakat bu tulum. yavaş vavaş değişti.Başlangıç-
ta daha çok ikidann politikalannı deslekle.ven tu-
tumdaydı. Sonra, zaman ileriedikce..."
Evren'de değişim ne zaman başlamıştı? '86'daki
ara seçiminde ANAP'm "itibar kaybetmesinden"
ve '87'de oy orarunın yilzde dokuz dolayında yit-
mesinden sonra rnı?
tnönü, "87 seçiminden sonra iyice değişti. Ör-
neğin V uraJhan hikâyesinden sonra, Amerikalılaria
>apılan gönışmeler ve Ermenilerin soykınmı iddi-
alannda... Bunlan konuşurken dinliyordu, bir an-
lamda hak veriyor gibi dinliyordu." dedi. Sözcük-
leri ıanan doğası "ama" ile başlayan bir cümleyi
ses alraa aracına hapsetti:
"Ama katkısına gelince: 'Başbakan'a söylüyo-
rum, o düşunecek. Onun yetkisinde. Daha başka
bir şey yapamam'da kalıyordu. Hatta bir defasın-
da gönişlerimi, şikâyetleri yazılı istedi, ben de ha-
zırlayıp goturdüm."
Sonra?.. "Bir şey çüunadı" dedi tekdüze bir ses-
le. tnönü, "Oysa, yazılı metinde Vuralhan mese-
iesi, TRT'nin tarafsız davranması, anayasa deği-
şikliğine ilişkin isteklerimiz vardı. Bir hareket yap-
madı bunlaria ilgili" diyordu.
Göruşmelenn "aynnnlanna" gırmiyor, daha çok
ana çizgileri yansıtıyordu. Yedi yıl suren ikili gö-
rüşmeleri özetledi:
"Evren'le yapılan konuşmalar, işte... Bir faydası
olan konuşmalar olmaktan öteye. bir çeşit 'goni-
nür konuşmalardı'. Cumhurbaşkaıu muhalefeti de
dinliyor, mubalefet de cumhurbaşkanı ile konuşa-
biliyor! O konuşmalar, biç faydasız degildi tabii.
Demokrasilerde iktidar ile muhalefetin kanlı bıçakb
olmamalan, cumhurbaşkanı ile konuşması. Bun-
lar halka destek olan konuşmalar. O açıdan "biz-
de gidivorduk her zaman. Ama herhangi bir somut
sonuç alınamadı' o goruşmelerden"
Hiçbir somut sonuç alınamadı?
tnonü, "Alındıysa bile biz farketmedik! Belki bi-
zimle yaptığı konuşmalardan esinlenerek..." dedi,
arkasını getirmedı.
Kuşkusuz "somul sonuçlar" alınsa farkedilirdi.
Değinilen konular, ülkenin belli başh sorunlany-
dı. Sonuç varsa, kendini belli ederdi. tnönu,
"Olmadı" diye yanıtladı.
Evren Paşa'nın TRT üzerinde belirli bir etkisi ol-
duğu yadsınamazdı. TRT, ANAP ile TÖ'nün bo-
razanı olmuştu. Muhalefet, aydın çevreler ve halk,
özellikle TRT haberciliğinden yakınıyordu. ana mu-
halefet, sözlü yakınıların yanı sıra Evren Paşa'ya
verdiği yazılı metinde de yayın tarafsızhğının sağ-
lanmasından söz etmişti.
tnönü, "TRT'yle ilgili başlangıçta söyledigi şuy-
du: 'Siz de bir gun göreve geçeceksiniz. Görecek-
siniz ki TRT'yi herkesin memnnn olacağı şekilde
yönetmeye imkân yok. Ne söylese birileri
kızacaktır' diyordu. Ya da 'Tarafsızlıgın tarifi çok
zor. Bu yiizden herkes kızıyor' şekliode idi.
Zaman ileriedikce, örneğin son defa TRT'den ya-
yımlanan bir konuşmayı eleştirdiğim zaman
'Tamam' dedi. 'Ben de o konuşmayı diruedim. Ko-
nuşma)! tnönü dinledi ise bana gelip bunlan yap-
maya baklan yoklur diyecektir diye içimden geçir-
dim.' "
TRT'den şikâyet
Türkiye'yi yıllardır ayağa kaldıran bir "rejim
sornnunu" Çankaya, bu kadar dar çerçevede ele
alıyordu. 1983'te başlayan TÖ iktidanyla TRT ko-
nusunda yazdıklanmız, siyasal partilerin hemen her
gun sıraladıkları eleştiriler -demek ki- akıntıya
kürekti.
tnsanın aklına ister istemez Kasım '89'dan son-
ra gazetelere geçen bir haber takılıyor. Evren Pa-
şa'nın Çankaya'dan aynhşının uzerinden bir haf-
ta geçmemişti. TRT gelmiş geçmiş cumhurbaşkan-
lannı fotoğraflanyla tanıtıyordu.
Sıra Evren'e geldi. Orgeneral giysili bir resmi ek-
raru kapladı. Ertesi günü Marmaris'ten kısa bir de-
meç yansıdı. Evren Paşa:
"Asker kökenli cumhurbaşkanlarını sivil giysi-
lerle gösterirlerken beni, üniformalı resimle tanıtı-
yorlar. TRT, haksulık ediyor" diyordu.
Oysa TRT, yedi yıldır, siyasete, demokrasiye ve
partilere haksızlık ediyor, Evren Paşa "herkesi
memnun etmenin zoriuğundan" söz ederek eleşti-
rileri fazla dikkate almıyordu.
Ne denir ki... Zaman!
Ses alma aracını yavaşça kapadı. tnönü ile yap-
tığı görüşmelen ven geldikçe yazacaktı.