22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 25ŞUBAT1990 Cl\EYT AR( A VI REK90'DAN 80'E POLITIKA TUNELI Rejimin yapısını çerçeveleyen lOyıl oplum akıp giden son 10 yıla dürbünün tersiyle bakıyor. Bireylerimiz için "Geçmiş ne kadar uzakta". Geride kalan siyasal olaylan, ekonomik aldatmacalan şöyle böyle anımsıyor. Oysa 90'ların bunalımı 80'lerde hazırlandı... Gerçek öykuleri yansıtan yapıtların önsözlerinde kimi yazarlann özenle yazdıklarının tersine: Bu yazı dizisinde geçen olaylar, kişiler, konuşmalarla söyleşiler bütunüyle gerçektir. Diziyi hazırlayan iyi niyetle, "konuşkan" olmadığını söyleyen kimini yeterince zorlayarak daha geniş bilgi edinmeye çaJışmış, bilgi vermekten kaçınmayanlara teşekkür etmiştir. Dizideki kimine göre eksikük, kimine göre fazJalık yayına hazırlayanın kusuru değildir. Yazı dizisindeki olaylar, 90'dan 80'e doğru sıralanmıştır. Cüne>t Arcayiirek • • • Gözlerini kapadı, 20'lerde. Sabah uyandı, 90'da. Dün - 1980 - ile bugün - 1990 arasında 120 ay, 3600 gün, 87 bin 600 saat geçmiş. Bir göz kırpışta. On yıl bir satıra sığjyor. 90'dan bakarken 80'e; "Yıllann gelecekleri insana ne kadar uzak, geçmişleri ne kadar yakın gelir?" diyen yazann bakış açısı acaba geçerli miydi? Oysa toplum akıp giden son on yıla durbünün tersiyle bakıyor. Bireylerimiz için "geçmiş ne kadar uzakta." Geride kalan siyasal olaylan, ekonomik aldatmacalan şöyle böyle anımsıyor. 80'de bunalımları aşalım diye yola çıktığımızı, 1990'ın daha ağır bunalımJar içine yuvarlandığını görmek istemiyor. 1990'm, 80'lerde hazırlandığını tartışmıyor. Çeşitli çevrelerle konuşur, 90 gözüyle geçmişe bakarken zamanın 8O'de durduğu duygusuna kapıldı. Rejimin ana yapısı hiçbir gelişme göstermeden 8O'deki çerçevede donmuştu sanki. Yer yer kırılıp dökülmüştü. O gece soğuktu. Yolları kaplayan kar, buz olmuş. Sokak lambalan parlaklığım yitirmiş, san, ölgün. Söz sabibi kişilerle konuştukça, kaıamsarlık yüreğini sanp sarmalamış olabilirdi. O kış gecesinin ürkütiicü baskısı altında "Ulkesindeki biiyük kentleri, Batı'daki bıiyıik kasabalara" benzettı. Toplum belleğindeki zayıflığa hayıflanarak Pembe Köşk'ün arkasındaki alana on dokuz yıllık emektan park etti... 12 Eylül, Türkiye için 3 partili birsenaryo yazmıştı, ötekipartiler vetoluydu ve istenmiyordu înönü: Senaryoyu bizbozduk— 1 — 80 ile 90 arasında geçen süreç- te, siyasal olaylann ekseni iki isimden oluşuyor: Kenaa Evren UeTÖ! Evren, özcllikk 12 Eylül 80'den 83'e kadar Türkiye'nin yazgısını elinde tutan ve biçimlendircn tek kudretti. Eski Cumhurbaşkanı si- yasal yapıyı yenilemeye, gelecek günlere değişik bir çehre verme- ye girişirken üç yıl boyunca çeşitli aşamalardan geçti. 12 Eylül günu deniz dalgaüydı. Dört ay sonra yaptıgı bir konuşma fırtına estir- di. Dalgalar büyüdü, büyüdü ve 12 Eylül'ün üçüncü yılında gerçek demokrasinin sığınacagı barınak kalmadı. 83'ten sonra 12 Eylül'ün "sör- git dönemi" açıldı. Tö, iam yedi yıl 12 Eylül'ün bahşettiği olanak- ları kimi yerde tehdit olarak kul- landı. Kimi yerde siyaset anlayı- şına yontarak Çankaya'ya tır- mandı. Geçen on yıl bunalımlar- dan annmayı vaat ederek Çanka- ya başladı. Ülkeye daha agır bu- nalımlar yükleyerek Çankaya'da kaldı. "O* yıl sonanda" dedi. "Siya- sal, ekonomik, sosyal yaşantnnız- da OD yıl öncesine göre olumlu farklar göniyor musunuz. Son on yıida demokrasinin kunülannda Şelişmişlikten söz edilebilir mi? " lnönü, sorulara gülttmseyerek ba- kıyordu. Kayıplar-kazançlar Rahattı lnönü, geçmişi ilk kez bu içerikte tartışıyordu. Bakısla- rı bir yere takıldı, sonra ye yönelecek bir miras bırakarak gittiği söylenebilir miydi? Ses al- ma aracındaki cümle net ve vuru- cuydu: "Yok, yok... Oyle birşey yok" diyordu tnönü. tnönü'nün açıklamalan son on yılı aştı: "Mesele şu" dı>e başladı: "Biz E m nönü, 12 Eylül dönemi ile birlikte siyasi bakımdan 1945-50'lere dönüldüğü kanısında. ŞHP lideri, "Biz bugün ilerleyerek 65-75 yıllanna yetişmeye çalışıyoruz" diyor. Amaç, siyasal mücadeleyi, anarşiyi önleyerek yapabilmek. "Saomıyorum" diye başladı: "Kaybettigbniz çok şey var. Ama [f«T«nıian şeyler de yok degil" de- di. "Kazandıgunız şeyter" doğnı- su merak konusuydu. Som dolu bakışlan yakaiadı, "Zamanla fle- tişün arttı. Avrupa'yla Uetişim ar- Inca keodüigÜMİen. bir ölçüde si- ymsetçilerin de yardımıyla ortaya çıkan gelişmeler..." Cümleyi tamamlamadı. "Ge- lişmeyi" tnönü'nün ağzından duymalıydı. Gereksinmeyi algıla- yan tnönü, "Öruegin, siyasal olaylar üzerinde konuşurken bi- raz daba içerikli olsun diye özen gösteriliyor. Rakamlar ya da ye- ni bir şeyler söylemeye" diye sur- dürdü. "lyi bir şeyter", demek ki bun- lardı. Değerlendirmeye kim olsa katıhrdı. "Ne var ki" diye eklen- tilere giriyordu lnönü, "Her biri kendiHginden gelen olumlu şeyier diye düsünulebilir!" Sonra ma- dalyonun öteki yüzünü çevirdi, on yılın "zarariannı" gösterdi: "Öte yandan, son OD yılın za- rarlan da tabii çok. Şimdi dönüp dolaşıp 1950-60 arasındaki, hat- ta zaman zaroan 1946-50, zaman zaman 1950-59 arasındaki siyasal oUybuiD beozerlerini ve>a benzer yaklaşımlannı goruyonız. Örne- gin, polisin davranışında hemen kemen yıllardır biç fark yok." Şöyie bir durdu. Kısa bir değer- lendirme daha yaptı: "Bnna karşı topiumda daba çokuyanış... O da seani pek yik- seitmek seklinde degil de yorum- fauna ve anlayış şeklinde kendini gösteriyor. Seçim sonuçlan umul veriyor. Her zaman olduğu gibi." Bir süre sustu ve sonra: "Evet" dedi. "Son on yılda bu- yük değişiklik yok gibi görünü- yor. Ama demokrasi -tabii- dö- •öp dolaşıp ilerlemeye çalısıyor. Ayrüıyoruz, yine giriyonız de- mokrasiye. Haydi baştan!" * Gerçek demokrasi mirası: 'Yok, yok!" Önemli noktaya adım adım üerliyorduk. Evren Pasa dokuz yıl iktidardaydı. özellikle ilk iiç yıi- da Türkiye'ye layık gördüğü siya- sal yasarrun iskeletini kurdu. Kas- lannı, sinirlerini hazırladı. Dokuz yüın sonunda gerçek demokrasi- /vren, 12 Eylül 80'den 83'e kadar Türkiye'nin yazgısını elinde tutan ve biçimlendiren tek kudretti. gg yasa (1961) Ue demokrasi içinde şarak, taröşarak gddik. Bir kaza- ya ugradık. Çeşitli etkenlerle. Aaarşi dönemi. O dönemin aşıl- mssı gerekiyordu. Bu dönemi aşa- cagız derken tekrar 1945'lere dön- dük. Evet, iç savaş gibi şeyler kalma- dı. Birbirimizi öldürmeden vaşa- maya devam ettik. Ama siyasi planda 1945'lere, 50'lere döndük. Biz, bugün yine ilerleyerek 65-75 yıllanna erişmeye çalışıyo- nız. Bir anlamda. Yine oraya ge- lecegiz. Rahatlık içinde siyasal mücadek olacak ve anarşi olma- yacak, olursa önleyeceğiz. Aynı siyasal yapıyı koruyarak onleye- cegiz. lşle o zaman 'ilerledik' di- yecegiz." Peki, hangi noktadaydık? Anahtar: Çankaya Kırk yıldır izleyegeldiğimiz si- yasal bunalımlarda anahtar söz- cük hiç değişmedi: Çankaya! 80'lerde Çankaya, demokrasi- lerde yadırganan acaip siyasal bir gövde yarattı. Çankaya laboratu- varlannda gövde biçimlendirildi. Adı demokrasiydı, 16Mayıs 1983 gunü yaşama geçecekti. Yalmz vazgeçilmez organlara gereksini- liyordu. Bir bölümü "tedarik edil- di". tkisi hemen uyum sağladı. Üçüncüsünü "yedege" aldılar. Çankaya'nın umut bağladığı MDP Ue HP, "suni teneffnsle" yaşayamadı. Sonuncusu ANAP- Bakan Fahrettin Kurt'un söyledi- gi gibi kan kanserine yakalandı. Yaşaması mucize. Kopanhp halka atılan iki organ ise her türlü engellemeye karşın yaşamayı, serpilmeyî başardı. 80 rejiminin yok olmaya mahkûm et- tiği SHP ile DYP, demokrasi adındaki ana gövdenin belirgin öğeleri oldular. 80-83 arasında Çankaya "ka- palı kntn" ıdi. 83'ten sonra yavaş yavaş demokrasiye açıldı. tnönü, o gunieri kalın hatJanyLa "tasvir ederken": "Senaryonun ilk bozulması bi- zim kabulümüzle başlar" dedi. Senaryo dediği, 83'te yaratılan ya- n demokrasi, yan gudumlu rejim- di. Böylece, Çankaya ve Çanka- ya'da son on yılda yapılan gönış- melerin ilginç içeriği sahneye gi- riyor. Kamuoyu yıllardır iki ay- da bir parti liderlerinin Çankaya'- ya çıkarak Evren'le görüşmeler yaptıgını duydu. Ciddiye almadı Anönü, 83'te yaratılan yan-demokrasi ve yarı-güdümlü rejimin orta yerinde politikaya soyunmuştu. 83'te Dokuz yıl boyunca iktidarda kaldı. Çankaya'dan ayrılıp SODEP kurulurken tnönü, 12 Eylül lideriyle ilk kez giderken arkasında bıraktığı siyasal çerçeve ne ölçüde görüştü. O anı gülümseyerek anımsıyor: "O zaman bizi daha ciddiye almamıştı. 12 Eylül senaryosunun ilk bozulması bizim kabulümüzle başladı!' - demokrasiye dönüktü, ne ölçüde 12 Eylül'ün e , o - senaryosunu yansıtıyordu? NETEKİM — Cnmhurbaşkam Evren, SHP Genel Başkanı İnÖnü kendisine gelip TRTden şikflyet ettiği ve tarafsızlık Ukesini çignedigi- ni söyledigi zaman Evren, lnönii'ye şöyle diyordu: "TRTyi herkesin roemnun olacağı şekilde yönetmeye imkân yok. Ne soylese birileri kızacaklar". Netekim haklı çıktı. Evren, Cumhurbaşkanlıgından ayrılıp Marmaris'e çekildiği zaman TRTde eski cumhurbaskanlanna Hişkin bir program yayimlanmıştı. Ötekiler sivil giysili, Evren ise üniformalı gosterilmişti. Evren bunun uzerine şöyle diyecekti: "Asker kökenli cumburbaskanlannı sivil giysili gosterip beni üniformalı resmimle tanıtıyorlar. TRT haksulık ediyor." "Çiftçileri köylülerisenfazla tanımazsın" diyen Evren, SHP lideriînönü'yü şöyle uyarıyordu: 'Köylülerin söylediğine inanma' gezilerimden sonra köylülerin sıkıntı çektiğini, iktidann tanma, köylüye yardım etmediğini anlattığımda 'Çiftçileri köylüleri sen fazla tanımazsın, ben tanırım. Köylüler her zaman şikâyet ederler haUerinden. Her söylediklerine inanmayınız. Muhakkak söyledikleri gibi değüdir' benzeri şeyler söylerdi" Oysa kimi gün gelmiş, Çanka- ya'da son on yılın olaylan ek alm- mış, fakat kamuoyuna yansıma- yan çetin konuşmalar yapılmıştı. Kimi gün tartışmalar, kimi yerde fikir alışverişlerine uzanan konuş- malar. .. Perdeyi aralamanın günü geldi. Işte Çankaya, Çankaya'dan renk- li, canlı sabneler: 83'te SODEP kurulurken lnö- nü, 12 Eylül lideriyle ilk kez gö- rüştü. Daha sonra değineceğimiz Evren'le yaptığı konuşmalan lnönü şöyle anlatıyon ' 'Örneğin yurt o günü, gülümseyerek anımsıyor, . . . . - - "O zaman bizi daha ciddiye almamışn" diyor. Her şeye -başta veto engeline- karşın gün geldi, Erdal tnönü parti liderliğine otur- du. İki ayda bir Evren'le görüş- meye başladı. lnönü, siyasette yedi yıldır pro- fesyonel. Fakat son yedi yılda Ev- ren'le en fazla konuşan "kıdem- li" siyaset adamı. 83 sonrasını anlatmaya başlar- ken "Artık bizi kabol eder bir haü vardı ve bu lutumu giderek arttı. Konoşmalanmız bizi daha ciddi- ye aldıgını gösterdi" diyordu. Çankaya'nın tnönü ile partisi- ni "kabnl etmekten" başka yapa- cağı bir şey yoktu. Bütün zorla- malar SODEP'in önemli oranda oy almasını engelleyememişti. Bu görüşü tnönü, susarak onaylıyor- du. önemli bir dönemi bir iki cümleyle, "Ondan sonra tabii Sa- yın Demire), Sayın Ecevit... Sıray- la geMiler. Senaryonun ilk bozul- ması bizim kabulümüzle başladı" diye tamamlıyordu. TERORDE NEREDEN NEREYE? Evren ne dedi, nereye varıldı? Yedinci cumhurbaşkanı, 12 Ey- lül lideri Kenan Evren, nereden çıktı karşısına? Evren, elini uzat- tı, "Bir ülkenin iç banşı ve emni- yeti için muhakkak ki, ekonomik istikrar şarttır. tnsanlar enflasyon- dan, pahahlıktan kurtanlmalıdır" diyordu. 15 Ekim 81'de Der Spiegel der- gisine söylenen bu cümleyi niçin anımsıyordu? 90'dan bakıaca Ev- ren'in irdelemesi değerinden hiç- bir şey yitirmemişti. Cümleyi ko- valadı. Pembe Köşk'ün arkasında- ki buyük binalardan birinin 12 nu- maralı dairesinin dış kapı ziline dokundu. "Ya şu" dedi. Temmuz 83'te Bo- lu'daydık, Evren "Belirtmek isle- rim ki... Idarede yıllarca )-apılmak istenip de başanlamayan pek çok konuya el atılmış ve bunların ço- ğu sonuçlandınlmıştır" diyordu. Enflasyondan, pahalılıktan kur- tumıamıştık, ama pek çok konu- ya el atılmış o donemde. Sonra? Kimlerle nereye vanlmıştı, 1990'ın sorunu buydu. Tam o sırada dış kapının sürgüsünü çeken otoma- tik çalıştı. Küçük salon sıcaktı. Sahibinin dogasıru yansıtan sadelikte>xli. Ye- mek masasmda karşı karşıya, bir- birine baktüar. 90'dan 80'e bakar- ken "nafıza-i beseri" tazelemek is- tediğini söyledi. Uzun boylu, gö- nınüşte sakin, ama inatçı, gözlük- lü adam dinliyordu. Ta ki "Türk toplumunuD zayıf bellegini can- landırmak için" geçmişe kısa yol- culuktan söz edinceye kadar... "Bütün toplumlar öyledir" de- di Erdal lnönü. Geçmişi anımsa- mazsak, dünden bugüne miras ka- lan çapraşık siyasal düzeni nasıl değerlendirecektik? lnönü, düşun- celiydi, direndi, "tnsanlar nnut- kandır" dedi. Madlen çikolatayı ağzına attı, öteki bir sigara daha yaktı O sırada telefon çaldı. 90'dan 80'lere bir turlu giremiyor- lardı. Başka çağnşımlar dalgalandı kafasında. Evren konuşuyordu. 12 Eylül'ün üçüncü yıldönumünde TV ve radyodan sesleniyordu. "Sizlere yanaşanlara şunları sonınuz" diyordu: "Madem ki bunlan (12 Eylül başanlannı) yapabilecektiniz, ne- den seoeler geçtiği halde o gnac kadar yapmadınız? Vazifesini yapmayan görevlile- ri neden görevlerinden almadı- nız?" Galiba, bu ve benzeri sorulann yanıtlannı araştınyordu. • * * Yazı dizisinı kâğıda döküyordu. Son cümlenin sonuna soru işa- retini koyduğu sırada telefon çal- dı. Ugur Mumcu'nun sesi telaşlı, ıstırap yuklü. "Muammer Ak- soy'u vurdular" dedi. Müthiş bir rastlantı. "Hangi noktadaydık V sorusuna sanki ya- nıt veriyordu. Tarih 31 Ocak 1990, saat 19.30'du. Yıllardır terörü, ik- tidara geldiği 1983'ten beri önle- diğini, artık buyük kentlerde adam öldürülmediğini söyleyerek övünen insan gözunun önüne gel- di, sesi kulaklannda çınladı. Son günlerde başkaldıran terörün ya- rattığı olaylar manşetlere tırman- mıştı. Terörün kanlı misillemele- rinden söz ediliyordu. 15 Ocak 90 gecesi lnönü, "Bir- birimizi öldiirmekten vazgeçtigJ- mizi" söylemişti. Garip bir rast- lantı daha. tnönu ile yazı dizisi için 31 Ocak 90 gunü ikinci kez konuşmuştu. Aksoy'un vurulma- sından iki buçuk saat önce. Bu kez tnönü, son on beş gundeki geliş- melere bakıyor, "Terörün yeni kıpırdanışlanna" dokunuyordu. 15 Ocak gecesi, tnönü'ye bir yerde karşı çıkmıştı. O gecenin notlarına göre, Inönü'ye: "Sokakta adam öldürmelere yi- ne rastlanıyor" demiştı. "PKK ha- reketi can almaya devam ediyor. PKK hareketini büyük kentlerde öldurme olaylan olmuyor diye le- rörden soyutlamaya çalışan iktidar mantıgı, orada ölenlerin, öldiiri- lenlerin Türk vatandaşı olduğunu anımsamak, anımsatmak istemi- yor. Sanki o yorelerde Ankara ve İstanbul'dan faridı insanlar yaşı- yormuş gibi." Dizide terör ile anarşinin enca- mına eğilecekti. "Rakamlar, terö- rün geri çekiunediğini, arttığını gösteriyor"du. StRECEK lnönü, 1986'da milletvekili seçildi. O tarihten sonra Çankaya'ya milletvekili ve lider kimliğiyle git- ti. Ikili görüşmelerde kuşkusuz, topiumda var olan şikâyetleri sıralıyor, pahalılıktan başlayarak önemli her konuya değiniyordu. MDP lideri Turgut Su- nalp -o sırada bize- Evren'le yapılan göruşmeleri şöyle tanımlıyordu: "Diyalog*değil, monolog!" Lider konuşuyor, Evren dinliyordu. Erdal Bey"e karşı tutumu neydi? "Biliyorsunnz" dedi tnönü, "Ben 0 kadar ko- nuşkan değilim. Bu >üzden zaman zaman bana fi- kirlerini sö>lerdi. Bizi ciddiye aldıkça daha fazla söylemeye başladı. Ama söyledigi şeyler bizim gö- rüşlerimize katılmıyordu. Esas so>ledigi 'Ben iktidar degilim, anavasaya göre >etkim >ok'lu. Örnegin yurt gezilerimden son- ra köylülerin sıkıntı çektiğini, iktidann tanma, köy- lüye yardım etmediğini anlattığımda. 'Çiftçileri köylüleri sen fazla tanımazsın, ben tanırım. Köy- luler her zaman şikâyet ederler haUerinden. Her so>ledikjerine de inanraayınu. Muhakkak söyledik- leri gibi değildir' benzeri şeyler söylerdi. Fakat bu tulum. yavaş vavaş değişti.Başlangıç- ta daha çok ikidann politikalannı deslekle.ven tu- tumdaydı. Sonra, zaman ileriedikce..." Evren'de değişim ne zaman başlamıştı? '86'daki ara seçiminde ANAP'm "itibar kaybetmesinden" ve '87'de oy orarunın yilzde dokuz dolayında yit- mesinden sonra rnı? tnönü, "87 seçiminden sonra iyice değişti. Ör- neğin V uraJhan hikâyesinden sonra, Amerikalılaria >apılan gönışmeler ve Ermenilerin soykınmı iddi- alannda... Bunlan konuşurken dinliyordu, bir an- lamda hak veriyor gibi dinliyordu." dedi. Sözcük- leri ıanan doğası "ama" ile başlayan bir cümleyi ses alraa aracına hapsetti: "Ama katkısına gelince: 'Başbakan'a söylüyo- rum, o düşunecek. Onun yetkisinde. Daha başka bir şey yapamam'da kalıyordu. Hatta bir defasın- da gönişlerimi, şikâyetleri yazılı istedi, ben de ha- zırlayıp goturdüm." Sonra?.. "Bir şey çüunadı" dedi tekdüze bir ses- le. tnönü, "Oysa, yazılı metinde Vuralhan mese- iesi, TRT'nin tarafsız davranması, anayasa deği- şikliğine ilişkin isteklerimiz vardı. Bir hareket yap- madı bunlaria ilgili" diyordu. Göruşmelenn "aynnnlanna" gırmiyor, daha çok ana çizgileri yansıtıyordu. Yedi yıl suren ikili gö- rüşmeleri özetledi: "Evren'le yapılan konuşmalar, işte... Bir faydası olan konuşmalar olmaktan öteye. bir çeşit 'goni- nür konuşmalardı'. Cumhurbaşkaıu muhalefeti de dinliyor, mubalefet de cumhurbaşkanı ile konuşa- biliyor! O konuşmalar, biç faydasız degildi tabii. Demokrasilerde iktidar ile muhalefetin kanlı bıçakb olmamalan, cumhurbaşkanı ile konuşması. Bun- lar halka destek olan konuşmalar. O açıdan "biz- de gidivorduk her zaman. Ama herhangi bir somut sonuç alınamadı' o goruşmelerden" Hiçbir somut sonuç alınamadı? tnonü, "Alındıysa bile biz farketmedik! Belki bi- zimle yaptığı konuşmalardan esinlenerek..." dedi, arkasını getirmedı. Kuşkusuz "somul sonuçlar" alınsa farkedilirdi. Değinilen konular, ülkenin belli başh sorunlany- dı. Sonuç varsa, kendini belli ederdi. tnönu, "Olmadı" diye yanıtladı. Evren Paşa'nın TRT üzerinde belirli bir etkisi ol- duğu yadsınamazdı. TRT, ANAP ile TÖ'nün bo- razanı olmuştu. Muhalefet, aydın çevreler ve halk, özellikle TRT haberciliğinden yakınıyordu. ana mu- halefet, sözlü yakınıların yanı sıra Evren Paşa'ya verdiği yazılı metinde de yayın tarafsızhğının sağ- lanmasından söz etmişti. tnönü, "TRT'yle ilgili başlangıçta söyledigi şuy- du: 'Siz de bir gun göreve geçeceksiniz. Görecek- siniz ki TRT'yi herkesin memnnn olacağı şekilde yönetmeye imkân yok. Ne söylese birileri kızacaktır' diyordu. Ya da 'Tarafsızlıgın tarifi çok zor. Bu yiizden herkes kızıyor' şekliode idi. Zaman ileriedikce, örneğin son defa TRT'den ya- yımlanan bir konuşmayı eleştirdiğim zaman 'Tamam' dedi. 'Ben de o konuşmayı diruedim. Ko- nuşma)! tnönü dinledi ise bana gelip bunlan yap- maya baklan yoklur diyecektir diye içimden geçir- dim.' " TRT'den şikâyet Türkiye'yi yıllardır ayağa kaldıran bir "rejim sornnunu" Çankaya, bu kadar dar çerçevede ele alıyordu. 1983'te başlayan TÖ iktidanyla TRT ko- nusunda yazdıklanmız, siyasal partilerin hemen her gun sıraladıkları eleştiriler -demek ki- akıntıya kürekti. tnsanın aklına ister istemez Kasım '89'dan son- ra gazetelere geçen bir haber takılıyor. Evren Pa- şa'nın Çankaya'dan aynhşının uzerinden bir haf- ta geçmemişti. TRT gelmiş geçmiş cumhurbaşkan- lannı fotoğraflanyla tanıtıyordu. Sıra Evren'e geldi. Orgeneral giysili bir resmi ek- raru kapladı. Ertesi günü Marmaris'ten kısa bir de- meç yansıdı. Evren Paşa: "Asker kökenli cumhurbaşkanlarını sivil giysi- lerle gösterirlerken beni, üniformalı resimle tanıtı- yorlar. TRT, haksulık ediyor" diyordu. Oysa TRT, yedi yıldır, siyasete, demokrasiye ve partilere haksızlık ediyor, Evren Paşa "herkesi memnun etmenin zoriuğundan" söz ederek eleşti- rileri fazla dikkate almıyordu. Ne denir ki... Zaman! Ses alma aracını yavaşça kapadı. tnönü ile yap- tığı görüşmelen ven geldikçe yazacaktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle