Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 25ŞUBAT1990
Türk Yargıcı ve Atatürk
Dewiıııciliği
HIFZI VELDET VELÎDEDEOĞLU
Bu jazıyı, Türk Ceza Yasası'nın 438. maddesi-
nin Anayasaya aykın olduğu kanısı ile iptali için
Anayasa Mahkemesi'ne başvuran, kendisini tanıma-
dığım ve adını bilmediğim Türk yargıcına adarken,
Anayasa Mahkemesi yüksek yargıçlarmın da dik-
katine sunuyorum.
Çağdaş hukukta, insan, insandır; bu bakımdan
kadınla erkek arasında ayrım olraadığı gibi, kişilik
ve insanlık haklan bakımından da kadın olsun er-
kek olsun kişinin onuru ve kişüiği yönünden ko-
runması, uygar toplumlarda değişmez bir ilke ola-
rak kabul edilmiş ve yerleşmiştir.
Son günlerde hayat kadınlarına yapılan tecavu-
zün, aile kadın ve kızlarına yapılan tecavüze oran-
la yarı yarıya az cezalandırılacağı konusunda çıkan
tartışraa çok ilginçtir. Uygar Batı ülkelerinde ha-
yat kadınlarına, değil tecavüz etrnek, "fahişe" diye
hitap etmek bile hakarettir ve dolayısıyla suçtur.
Eğer bir kadın, hayat kadını olma durumuna düş-
müşse bunda kendisinden çok, ana ve babasının,
toplumsal koşulların, özellikle namus düşmanı er-
keklerin büyuk rolü vardır. O halde bir aile kadı-
runın zorla ırzına tecavüz edilmekle bir hayat ka-
dııunın ırzına zorla tecavüz ediltnek arasında, suç-
luluk ve ceza sorumluluğu bakımından aynm ol-
maması gerekir. Yasanın bu maddesi değıştiril-
melidir.
Bu münasebetle gerçek hukukun Atatürk Türki-
yesi'ndeki önemini beürtmek istiyorum.
Türkiye'nin toplumsal yapısında geniş, çok yön-
lü bir oluşum ve değijimin surup gittiği bir dönemde
yaşıyoruz. Hukuk fakultesini bitiren gençler birçok
hukuk kuralı ve çeşitli yasa maddeleri ögrenir. Eğer
onlar bu kurallann işlevi ve ülkenin toplumsal ya-
pısıyla olan ilışkisi üzerinde kafa yormamış; yasa-
iarın toplumsal oluşum ve gelişimi ile koşut gidip
gitmediğini, daha doğrusu, değişen toplumsal ya-
pı ile uyuşan ve çatışan yönlerinin neler olduğunu
görüp seçecek, değerlendirecek ve kendine göre çö-
zümler düşiinecek, vardığı sonuçlan ileride uygu-
layabilecek bir düşün düzeyine ulaşmamışsa, hukuk
fakultesini bilirmek onlara aydın nitemini taşıma
hakkını vermez. Hukukçu, her zaman kendi ken-
dini yetiştirme çabası içinde olmalıdır.
"Türk Medeni Hukuku'nun Umumi Esaslan"
adlı kitabımızın 1943 yılında çıkan ilk basısmın ön-
sözunde şu satırlar vardır:
"Ögrenciler huknkun toplumsal işlevini, yasanın
değişmez bir doğma olmayıp insan yapısı olduğu-
nu, toplumsal ve ulusal gereksinmeleri karşılamak
için konuldugunu, bunlan iyi karşılayan yasanın yet-
kin olduğunu anlamalı, kısacası, hukuk biliminin
soyut ve dogaötesi karallar değil, toplumsal geliş-
melerin iirünü, yaşamın bilimi olduğunu kavranuüı
ve böylece kendilerine sunulan bilgiyi eleştirici bir
kafa ile tartmaya ilk günden başlayarak alışmalı-
dıriar."
Toplumsal ilişkilerin en başmda -bütün halkı
ilgilendiren- ekonomik ilişkiler gelir. Sözünü etti-
ğim kitabın, "hukukun ekonomi ile ilişkisi" konu-
sunun başında da şunu yazmıştım:
"Hukuk ve ekonominin birbirleriyle olan ilgisi
çok yakın ve sıkıdır. Bu nedenle ekonomiyi savsak-
layan ve valmz soyut hukuk kurallanyla ugnışan bir
hukukçu gerçek anlamında bukukçu olmayıp yal-
nız bir "kanuncu, yasaa" olmaktan öteye gidemez."
Bu söz, benim ortaya koyduğum bir düşünceyi
değil, her yerde geçerli olan bilimsel bir gerçeği
yansıtır.
Ne yazık ki, bizim hukukçularımızın çoğu, yüz-
yıllardan beri olduğu gibi, Cumhuriyetin kuruhna-
sından sonra da bu bilimsel gerçeği anlamamışlar,
hatta buna sırt çevirmişler ve sonunda yurdumu-
zun bugünkü acıklı dunıma gelmesinin sorumlu-
lan arasında yer almışlardır.
Buna karşılık, hangi ekonomik ve ideolojik dü-
zende olursa olsun, bütün dünya ulusları -çok kez
hukukçuların önderliğinde- eski köhneliklerden
kurtulup ekonomi, uygarlık ve erinç doğrultusun-
da dev adımlarla ilerlemişler, sonra da tarihte bü-
yük imparatorluklar kurmuş, anakaralara (kıtala-
ra) egemen olmuş Türk ulusunu son iki ytiz elli yıl-
dan beri artan bir hızla sömürgeleştirme yönünde
elbirliği etmişlerdir. Buna ulusça biz neden olduk.
Çünkü bir zamanlar yaşadığı çağın ön safında yü-
rüyen ulusumuz gitgide çağınjn gerisinde kalmaya
başlamış, ileri Batı uluslarına ayak uydurma şöyle
dursun, yüzyülar egemenliği altında bulundurdu-
fu eski uyruklarının gidisine bile ayak uydurama-
mış, aradaki mesafe açıldıkça açılmıştır.
Atatürk, ulusumuzun çağın gerisinde kalması ne-
denlerini en iyi anlayan, bunu önlemenin çözüm-
lerini gören, bunlan uygulamaya başlayan, başla-
dığı işin tamamlanmasını gençliğe emanet eden bü-
yuk adamdır. Ona göre aşağıdaki devrim ve düzel-
timler (reformlar) gerçekleştirilmedikçe Türk ulu-
sunun çağdaş kimliğini bulmasına ve çağdaş uygar-
lık düzeyine ulaşmasına olanak yoktur.
• Hukuk, din kurallarından a>Tilmalı, eski du-
rağan (statik) durumundan çıkarülarak, atılımcı (di-
namik) bir dunıma getirilmelidir. Hukukun, surekli
olarak değişen toplumsal ve ekonomik gereksinme-
leri karşılayabilmesi ancak böyle gerçekleşebilir.
• Çağdaş bilim "müspet" bilimdir ve gerçek ay-
dınlatıcı, akıldır. Bilimin yolundan şaşmamalıdır.
• Türk halkı ümmetçi düşünüşten kurtanlıp ulu-
salcı duşünüşle yetiştirilmelidir. Ülkenin bağılsız,
koşulsuz bağımsızlığmın korunması bu ulusalcı bi-
lincin kafalarımızda yerleşmesine bağlıdır.
• Köylü efendimizdir. Bu temel güçlendirilmeli,
halka gönenç (refah) ve özekin (kültür) göturiüme-
lidir. "Altyapı devrimi" denilen kavram budur.
• Türk halkı ekonomik yönden bir daha emper-
yalizmin boyundunığuna girmemek için durmadan
çalışmalı, kendi doğal kaynaklarını kendisi işletme-
lidir. Devlelçiük ilkesi bunun için konulmuş, yur-
dumuzdaki yabancı şirketler, kısa zamanda, bunun
için devletleştirilmiştir. Çunku ekonomik bağımsız-
hk olmayınca siyasal ve ulusal bağımsızlığın gere-
ği gibi korunmasına olanak yoktur.
• Turk kadını bugünku eylemli kolelik durumun-
dan kurtarılmalıdır. Çünkü çocuğun ilk öğretmeni
anadır. Ana, Türklüğünden, hatta insanlığından ha-
bersiz bir yaratık olunca, çocukların ulusal bilinç-
ten payına düşeni alması ve ulusal bilinçle yetişmesi
olanaksızdır.
• Güzel sanatlara önem verilmelidir; eski sanat
yapıtlanmız incelendiğinde Türkün ulusal özyapı-
sında var olduğu açıkça görulen sanat ruhu yeni-
den buyuk yapıtlar verecek biçimde canlandırıl-
malıdır.
• Türk tarihi Osmanlılıkla başlamadığından, çok
gerilere, kökene doğru araştırmalar yapılmalı, Türk
insanına tarih bilinci aşılanmalıdır.
• Ulusal varlıgı ayakta tutan temel direklerinden
biri ve en başta geleni "dil"dir. Bu nedenle Turk
dili, anlatım gücü yönünden, yer>'üzünün en ileri
dillerinden biri durumuna getirilmeli, bunun için
de gelişimini engelleyen yabancı sözcuklerden, özel-
likle Arapça ve Farsçanın salgımndan ve yapısına
uygun olmayan Arap abecesinden kurtarılmalı, bü-
tün bilim terimleri de Türkçeleştirilmelidir.
• • •
Butün bunlardan bir bölümünü Atatürk gerçek-
leştirdi. Ama ondan ve tsmet Inönü'den sonraki yö-
neticiler onun verdiği yönergeleri (direktifleri) uy-
guladı mı? Onun çizdiği yükseliş ve uygarlık doğ-
rultusunda yurüdü mü? Bu doğrultuda olan 1961
Anayasası, ne yazık ki, ancak bir ihtilalle gerçek-
leşebildi. Böyle olduğu halde bu anayasa gereği gi-
bi uygulandı mı? (12 Eylül 1980 darbesinden sonra
da ortadan kaldınlmadı mı?)
Üzuntüyle söyleyeyim ki eğer bugüne defin Ata-
türk'ün yönergeleri doğrultusunda yürunseydi, şim-
diki duruma düşmezdik. Bu doğrultuda yürunme-
tnesinin nedeni, gerçek ülkücü aydınlann politik ya-
şama egemen olamamasından, bu egemenliğin -ister
iktidarda ister muhalefette olsunlar- kişisel çıkar ke-
netlenmesiyle birbirine bağlanmış kişilerde kalma-
sındandır.
Bu sonuç bize, bir yandan ülkücü aydınlar ara-
sında kötüluklerle savaş inanaru taşıyan ve halk sev-
gisiyle dolup taşan medeni cesaret sahibi kişilerin
azlığını, öte yandan da bu ülkede kendini aydın sa-
nan okumuş,ama yurt ve dünya sorunlarından ha-
bersiz kişilerin çoklukta olduğunu gösteriyor.
• • *
Dunyanın bizim için tehlikelerle dolu, kritik bir
döneminde bulunuyoruz. Yurdumuzun gerçek ül-
kücü aydın ve hele ülkücü hukukçu ve ekonomiste
olan gereksinmesi her zamankinden daha çoktur.
Eğer yannın yöneticisi, yannın politikacısı durumu-
na gelecek olan bugünkü gençler, Atatürk'un yu-
kanda kısaca gösterdiğim amaçlannın doğrultusun-
da elbirliğiyle yürümezse, aziz yurdumuzun varlığı
tehlikeye girebilir.
öğrenmeli, düşünmeli ve Atatürk'un çizdiği doğ-
rultuda yüreklilikle, kararlılıkla, hiç şaşmadan yü-
rünmelidir. Atatürk devrimcliği bunu gerektirir.
Türtü yurt hizmetlerinde, ya da "adaiet dağıtma"
görevini kapsa>>
an onurlu meslek >*aşamında, egil-
meden. bükülmeden, çıkarlann ve duygulann ko-
lesi olmadan hizmet etmesi gereken Türk hukuk-
çusuna, ülkenin gelecegini ktırma yolunda pek çok
görev düşmektedir.
• * •
Şimdi 438. madde dolayısıyle yargıçlara adadı-
ğımız bu yazı tam 21 yıl önce, 13 Temmuz 1969 ta-
rihinde bu sütunlarda çıkmıştır. O zaman daha ile-
riye gitmeyi amaçlıyorduk. Ne hazindir ki, Atatürk
devrimleri ve hukuk anlayışı yönünden şimdi 1969
yılından de gerideyiz.
Ne zaman uyanacağız bilmiyorum!
PENCERE
EVET/HAYIR
OKTMAKBAL
"Hâl Böyle Böylef'
"Kadınlarımızın yüzü acılanmızın kitabıdır
Acılarımız ayıplarımız
ve döktüğümüz kan
kara sabanlar gibi çizer kadınların yüzünü
ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların
göllerde ışıyan seher vakıtleri gibi."
Sümeyra'yı dinliyorum.
Sabah. Gökyüzü güneş içinde. Uzaktan birgemi geçiyor. Şu-
batın aydınlık bir günü. Sümeyra "Kadınlarımızın Yüzleri"ni söy-
lüyor.
Sümeyra artık yok! Yıllarca yurtdışında yaşamak zorunda ka-
lan ince, esmer kadın. Hastalıkların en bağışlamazına yakalan-
mış. Kendini kurtarmış 12 Eylül fırtınasından, ama bambaşka bir
kasırganın içinde yitip gitmiş. Sümeyra'nın sesi yaşıyor. Seven-
lerin yüreğinde anıları yaşıyor...
"Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır" demiş Nâzım Hik-
(Arkası 17. Sayfada)
TÜMÜ YABANCI ÖĞRETİM KADROSU İLE
ALMANCA
ENGUSH FAST
Mecıdıyeköy: 175 43 98 - 175 43 99
Kadıköy: 338 91 00 - 345 14 40
Bakırköy: 542 56 27 - 542 56 28
KAYIP SENET
— Ödeme tarihi açık alacaklısı yazılmamış borçlusu
Halit Aksoy ve Erol Keskin ismine yazılı
215.000.000.- TL.'hk (İkiyüz on beş milyon liralık)
teminat -seneciini kaybettim. Hükümsüzdür.
Şayet bulan olursa ayrıca memnun edilecektir.
Zeytinburnu Harman Garajı sahibi
GENÇAĞA İŞLER
abakus
için Endüstri Mühendisleri
Bir IBM Genel Pazarlama Ajansı olan
Abakus, Üretim Planlama ve Kontrol paket
Yazılımfnın uygulama desteğini vermek
iizere yetiştirilecek, iyi derecede İngilizce
bilen Endüstri Mühendisleri anyor.
ABAKUS BILGİ IŞLEM DANIŞMANLIK VE TICARET A.Ş
Rıhtım Cad. No:207 Neslı Han. Karaköy 80030 istanbul
Tel 152 23 04(2Hat)
İNSANIM BEN
şiir kitabı
BİRDAL ÖZUNAN
Gerçek Sanat Yayınları
Komünizm Tehlikesi!...
ilkokulun ikinci sınıfını Sıvas'ın Yıldızeli ilçesinde okudum. O
yıllarda yoksul bir köyün hüzünlü görüntüsündeydi Yıldızeli; as-
kerlik şubesi, hükümet konağı ve ilkokul dışında, toprak damlı
basık evler kışın kar altında kalır, akşam karanlığında köpek hav-
lamalarından başka ses duyulmazdı.
Bir gün okula haber yayıldı: Jandarmalar ünlü bir eşkıyayı ya-
kalamışlar, getiriyorlarmış. Hemen yola yayıldık. Bekliyoruz. Zem-
heri soğuğu iliklerimize işliyor. Biraz sonra jandarma birliği gö-
rüldü. Onlerinde ufak tefek bir adam. Zincire vurulmuş. Mas-
mavi gözlü. Ayağında çarık. Sapsarı saçları, sakalları var. Sar-
kık bıyıkları buz tutmuş. Yürürken dik durmaya çabalıyor. Sen-
deliyor. jçim acıma duygusuyla doldu. O güne kadar hiç eşkıya
görmemiştim. Düş kırıklığına uğradım.
— Eşkıya bu mu?
•k
Yıllar sonra Adana'da Tepebağ Ortaokulu'nda okuyordum. Sh
cak bir ilkyaz ikindisinde, Istasyon Caddesi'nde arkadaşlarta bir
aşağı bir yukan dolaşıyor, avarelik ediyorduk. İçimizden biri karşı
kaldınmda yürüyen birinı gösterdi:
— Bakın, bu adam komünist!..
Önce bir sessizlik; sonra:
— Deme!..
— Ne işi var burada'-
Meğer bizim komünist, sürgün cezasını çekmek için Adana:
ya göndenlmiş; iki gözlü, iki ayaklı, iki elli, iki kulaklı bir adam,
sakıo sakin dolaşıyor; bizim üstümüzde yaptığı etkiden haber-
sız...
Komünistlerın ilk Hıristiyanlar ya da ilk Müslümanlar gibi top-
lumda parmakla gösterildigi yıllardı. Sarı eşkıyaya bakar gibi göz-
lemıştim sürgün komünisti.
•
iaman durmuyor, akıyor, kaç yıl geçti? "Soğuk Savaş"ın don-
durucu rüzgârtarı Türkiye'de yaklaşık kırk yıl esti? Komünist hep
öcü sayıldı. Ateş gözlü, alev dilli, kızıl kuyruklu yaratık, zehirli
pençeleriyle aramızda tebdil dolaşıyor. Komünisti tanımak zor;
ama birinden kuşkulandın mı yurtseverlik gereği "ihbar" ede-
ceksin; görevliler o saat yakalayıp demir kafese kapatacaklar;
yurdumuzu kurtarmak için "şayın muhbir vatandaş"\a siyasi po-
lisin işbirliği yıllarca sürdü. Ülke düzeyinde fokur fokur cadı ka-
zanı kaynıyordu. Kim ki ağzını açıp konuşur; yoksulun hakkını
savunur:
— Yakalayın komünisti!..
Jurnalcılık, ihbarcılık, yalancılık, gericilik, zaptiye kafası Tür-
kiye'yi baştan başa kasıp kavurdu; bugünkü geri kalmışlığımı-
zın temel nedenlerinden biri; "komünizm tehlikesi"n\ öne süre-
rek Türkiye'de "fikir yaşamı"n\ kurumuş bataklığa çeviren,
"çoğulcu" olması gereken çok partili rejimi "Filipin demokrasi-
si"ne dönüştüren faşist kafaların ülke yönetıminde egemenleş-
mesidir...
•
Ama zamanın çarkı durmuyor ki... Geldi, çattı 1990...
Gerici ve tutucu kesimde bir bayram sevinci var. Doğu Avru-
pa'da olan bitenler, Sovyetler'de yaşananlar neyi vurguluyor:
— "Sosyalizm yıkıldı..."
Oh, ne güzel...
Demek ki artık "komünizm tehlikesi yok". "Sayın muhbir va-
tandaş"a da gerek yok; kimse kimseyi "ihbar" edemeyecek; va-
liler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, komiserler, MIT görevli-
leri "devleti kurtarmak" için komünistlerin peşine düşmeyecek-
ler. İşkenceciler gözleri bağlı yurttaşı elektrik akımına bağlayıp
soramayacaklar:
— Söyte ulan, komünîstsin değil mi?
"Komünizm, Marksizm, Leninizm yıkıldı"; öyleyse "komünizm
tehlikesi" de yok oldu. Peki, bu çağdışı yasalar, bu yasaklar, bu
gözaltına almalar, bu aramalar. bu taramalar, bu kitap ve dergi
toplatmalar, bu tutuklamalar, bu sorgular, bu kovuşturmalar, bu
yargılamalar, bu bitmez tükenmez işkenceler neden sürüyor?
21'inci yüzyıla uygarlık dünyasının dışında girmeye mi yemin-
liyiz?
G a r a n t i ' n i n g e l i ş m e
e n d e k s i 1 9 8 9 ' d a d a
i s t i k r a r l a y ü k s e l d i .
SONUÇ
GARANTI
Ülke ekonomisinin dinamikleri
doğnıltusunda akıla kararlar.
Deneyimli kadrolar eliyle uygulanan
etkin politikalar...
Ve sonuç: \ferimli, kârh bir yıl daha.
GarantiBankası'nın 1989 gelişme
endeksinigelin, birlikte inceleyelim:
Mevduat: 3 trilyon (Artış % 66)
Tbplam Krediler: 4,4 trilyon
(Artış % 98)
Menkul Kıymet İşlem Hacmi:
8,8 trilyon (Artış % 509)
Dış İşlem Hacmi: 4,3 milyar dolar
(Artış % 17)
Dönem Kân: 70,9 milyar (Artış % 54)
Büyüklüğün yeni tanımında, güven ve
dinamizm birlikte gelişiyor:
"Tam Hizmet, Tam Garanti"
ilkesiyle görev j^pan Garanti'li
Bankacılar 1990'da daha dagüvenilir
ve kazandıran bir hedefe >ürüyor,
başansını Garanti dostlanyla
paylaşmaya hazırlanıyor.
Sonuç yine belli, sonuç Garanti!
B A N K A C 1 L I K T A
GARANTÎ
R A N T İ B A N K A S I ' N I N 1 9 8 9 Y I L I Ö Z E T B İ L A N Ç O S U
Ö z e t K â r - Z a r a r (Karşılaşürmaü)
3 1 . 1 2 . 1 9 8 9 - 3 1 . 1 2 . 1 9 8 8 (MflyarTL)
1989 1988
FAİZGELİRLERİ
FAİZGİDERLERİ
NETFAİZGELİRİ
FAİZDlŞIGaİRLER
FAİZDIŞIGİDERLER
KARŞLIKLAR
NET DÖNEM KÂRI
0
753,9
-690,7
63,2
338,3
321,6
-9,0
70,9
403,7
-280,9
122,8
197,4
261,7
-12,3
46,2
1
\
B i l a n ç o A n a K a l e m l e r i (Kaışılaşünnalı)
3 1 . 1 2 . 1 9 8 9 - 3 1 . 1 2 . 1 9 8 8 (MüyarTL)
KASAVEBANKALAR
MENKUL DEĞERLER
MEVDUAT MUNZAM KARŞHJKLARI
KREDİLER
TAKİPTEKİ ALACAKLAR (NET)
İŞTİRAKLER VE KURULUŞLAR (NET)
SABİTKTYMETLER(NET)
PASİF
MEVDUAT
KULLANILAN KREDİLER
ÖZKAYNAKLAR
MENKUimMEnŞLEMHACM(MSyaiTL) 8.813J 1.448,4
DIŞİŞLEMHACMİ(Milyon $) 4.277,1 3.666,5