Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
TUKETICI OLMANIN SIRLARI
23 ŞUBAT1990
MERAL TAMKR
'Peşin fiyatına taksitle' tuzağı
Siz de bazı ihtiyaçlannızı tak-
sitle karşılayanlardan mısınız?
örneğin 4 yıl önce bir gazete-
nin açüğı kampanyaya girip de an-
cak geçen hafta TV'sine kavuşan
Perikan lnci gibi. Ya da giysi ve
ayakkabı ihtiyaçlannı yillardan
beri belli bir-iki mağazadan tak-
sitle karşüayan Ayşe Demir, Tosun
lferdeien gibi. Veya ön ödemeli
taksitü saüşlarla katalitık soba sa-
hibi olraak isteyip de aylarca bek-
letilen ve sonunda "orijinalleri"
vaat edildiği halde "yerii", üsteük
de kalitesiz sobalarla yetinmek zo-
runda buakılan tüketicilerden mi-
siniz?
Bir de kapıya gelip spor ayak-
kabıdan mini fınna çeşitli malla-
n taksitle satan pazariamacılar var
degümi?
Ben kendi hesabıma, bütçemi
zorlamayacak hiçbir malı taksit-
le almayı düşünmem. Kapıya ge-
len pazarlamacılardan aüşveriş et-
mediğim gibi onlann anlattıklan-
na kuiak verip dinlediguni bile ha-
tırlamam. Insanın zayıf anı ola-
bilir. Kapıya gelen pazarlamacıla-
nn esas taktiği ise duygu sömürü-
süyle kanşık ikna etme yöntemi-
dir. Onun için o kapıyı baştan ka-
parım. îşyerine gelen ve başta sa-
at olmak üzere çeşitli mallan tak-
sitle satan pazarlamacılardan alış-
veriş edenlere de şaşanm. Çünkü
satın aJdıklan mal bozulduğunda,
karşüannda muhatap bulamazlar,
ama senetlere iraza attıkları için
taksitleri ödemeye mecbur kalır-
lar.
Giysi-ayakkabı ihtiyaçlanmı da
taksitle karşılamayı düşünmem.
Bütçemin elverdigi ölçüde giyini-
rim. Bazı konfeksiyon mağazala-
nnın taksitle giysi-ayakkabı sat-
malarındaki ana espri sudur:
1- Müşteriyi kendilerine bağla-
mak, tüketicinin hep kendi mağa-
zalarından alışveriş yapmasını
sağlamak.
2- Her taksit vermeye gelindi-
ğinde aybaşı da olmasının avan-
tajıyla müşterinin cebinin dolu ol-
duğu günlerde ona yeni mallar sa-
tabilmek.
Satıcırun bilinçle uyguladıgı bu
stratejinin eleştirilecek bir yanı
olamaz. Çünkü o, daha fazla mal
satmak, daha çok para kazanmak
istemektedir, ama tüketici olarak
bu "ottmyn takılmak" mutlaka sart
lkemizde pek rağbet gören bir slogan var: 'Peşin fiyatına taksitle.' Hiçbir satıcı
malım peşin fiyatı üzerinden taksitle vermez. Aklı başında bir satıcı, malını bu
LJ şekilde satacak olsa, sonunda dükkânın kepenklerini indirmek zorunda kahr. Batar.
Peşin fiyatına taksitle satış, ancak çok çok özel nedenler varsa, örneğin firma tasfiye
halindeyse ya da satıcı belli bir malı elinden çıkartmaya kararlıysa söz konusu olabilir.
Taksitle alışveriş, sadece peşin almays giicümiizün yetmeyecegi dayanıklı tiiketim maddeleri için yapılmalı. (Fotoğraf: Ergnn Çağatay)
mı? 4 tane yerine 3 gdysiniz olsa
ne fark eder? 3 tane yerine 2 ayak-
kabınız da pekâlâ olabilir.
Eğer konfeksiyon-ayakkabı ih-
tiyaçlannızı taksitle karşüayanlar-
dansanız, ben öncelikle o taksit
defterini kapatmamzı önereceğün.
Başka magazalardan çok daha uy-
gun fiyatlarla alışveriş yapabilir-
siniz. Çünkü taksitle aldığınız ma-
lın maliyeti, size mutlaka daha pa-
halıya geliyordur.
Bir okurumuz ısrar ediyor:
"...Mağazası kesinKkk satogı ma-
lın fiyaünın özerine faiz koymaz.
Baaa taksitk satbgı nuülan peşin
fiyatı üzerinden verir."
Böyle saçmalık olmaz. Hiçbir
satıcı, malını peşin fiyatı üzerin-
den taksitle vermez. Aklı başında
satıcı, malını peşin fiyatına taksit-
le satacak olsa, sonunda dükkâ-
nının kepenklerini indirmek zo-
runda kalır. Batar. Peşin fiyatına
taksitle satış, ancak çok çok özel
nedenler varsa, örneğin firma tas-
fiye halindeyse ya da satıcı belli bir
malı elinden çıkartmaya kararhysa
söz konusu olabilir.
Ama "peşin flyadna taksitle"
sloganı, Ulkemizde pek rağbette-
dir. Kapıya gelen pazarlamacüa-
nn coğunluğu da mallanm "pe-
şin fiyatına taksitle" sattıklarını
iddia ederler. Üstelik malı ayağı-
mıza kadar getirmekle bir hizmet
de vermektedirler. Nerede bu bol-
luk?
Hem peşin fiyatına verecek...
Hem aylara yayılan taksit yapa-
cak...
Hem de mah ayagıma kadar ge-
tirecek...
Ben de istediğim malı hem aya-
ğıma kadar getiren, hem de sahi-
den "peşin fiyanna taksitle" veren
bir satıcı bulsam, söz veriyorum
devamlı müşterisi olunım, ama ol-
maz böyle sey. Zaten olmadığı da
bellidir.
Şişe-Cam'ın her yerde fiyatı bel-
li 40 bin liralık takımını 120 bin
liraya alan Fatma Hanım da fer-
yadı basmaktadır. 100 bin liralık
mini fırıru 27S bin lira karşılığın-
da aldığını ilk çarşıya çıkışında
fark eden Semahat Hanım da sa-
çını başını yolmaktadır. Ama ar-
tık senetlere imza atılmış, geriye
dönüş olanağı kalmamıştır. Senet-
ler kuzu kuzu ödenecek, cepten
gereksiz yere çıkan paranız ise ba-
şımzdan geçen olaydan aldığınız
dersin bedeli olacaktır. Fazla Uzül-
meye de gerek yoktur. Çünkü öğ-
renmenin de bir bedeli vardır. Be-
del öderneden sahip olabildiğimız
herhangi bir değer, bir birikim za-
ten var mıdır?
Giysiyi taksitle almayalım, ka-
pıya gelen pazarlamacılardan alış-
veriş yapmayakm. Gıda alışveriş-
lerimizi ise kesinlikle "veresiye"
yapmayalım!.. "öyleyse hiç taksit-
le alışveriş yapmayatam mı?" di-
ye soranlarımz olabilir. Benim
önerim ancak peşin almaya hiçbir
biçimde gücümüzün yetmeyeceği
mallarda takside yönelmektir. Ge-
lir düzeyimize göre kimimİ7 için
ev-arsa gibi yatrnmlar bu katego-
riye girer. Kimimiz için otomobü-
dir. Daha düşük gelir gnıplan için
de TV-buzdolabı gibi 1.5-2 milyon
liralık dayanıldı tüketim mallan-
dır.
Taksitli satış karannı verirken
vade farkını o günlerde geçerli faiz
oranlarıyla irtibatlandırmak ve
SLzden peşin fiyatına ek olarak is-
tenen miktann makul olup olma-
dığı ru hesaplamak gerekir.
Taksitli satışlarda sonradan ba-
şınızın ağnmaması için peşinatı
ödeyip senetleri imzalarken malı-
mızı da almaya özen göstermeli-
yiz. Sadece "ö« ödeneJi taksitli
Mbşlar"da bir süre taksit ödedik-
ten sonra malı teslim alınz. Zaten
adından da anlaşılacağı gibi bu
yontemin can alıcı noktası, tüke-
ticinin malı almadan önce yaptı-
ğı ödemedir. Diğer bir deyişle tü-
ketici, bir süre satıcıya sıfır faizle
finansman sağbyor demektir. Ma-
h satın aldıktan sonra da satıa sizi
finanse etmektedir.
Işte bu karşılıkiı finansman sağ-
lama çerçevesinde, "peşin flyatına
taksitle" mümkün olabilir. Yeter
ki firma, malını vaat ettiği tarih-
te teslim etsin.
Ülkemizdeki uygulamada ise
özellikle üretici olmayan, sadece
pazarlamacı olan kuruluşlarin dü-
zenledikleri, "ön ödemeli taksitli
sabş"larda tüketici vaadini yerine
getirdiği halde pazarlamacı malı
aylarca geciktirmekte ya da vaat
ettiğinden daha düşük kalitede
mal teslim ettnekte ve yine "peşin
fiyatına taksitle" kavramı, daha
çok müşteri çekmeye yarayan bir
slogan, bir göz boyama olarak
kalmaktadır. ,
Yanm: Alışverlşbi
püf noktalan
SİZ OLSAYDEV1Z NE YAPARDINIZ?
Taksitle sağılan
bir 'inek'olmayınŞevket Bey, bir büyuk şirkette personel müdürü olarak çalışı-
yor. Işi çok yoğun. Günlük hayhuy içinde başını kaşıyacak za-
manı yok. Bu yüzden de ilkokul son sınıfta okuyan kızımn ay-
lardır istediği 8 ciltlik ansiklopediyi bir türlü satın alamıyor.
Yıl 1986, aylardan temrnuz... Yaz sıcağında çalışma masası-
nın başında öğle tatilini fırsat bilerek birikmiş bazı işlerini tasfi-
ye etmeye çalışırken bakıyor ki karşısında gençten bir delikanlı.
tlk anda "Bu çocnk, sekreterimi nasıl aşıp da karşıma dikiliverdi"
diye duşünürken, sekreterinin öğle yemeğine çıkmış olduğunu
hatırlıyor.
Genç pazarlamacı, elinde tuttuğu ansiklopedi broşürlerini Şev-
ket Bey'e uzatıyor ve uygun ödeme koşullan, düşük aylık tak-
sitlerden söz açıyor.
Aslında Şevket Bey'in para sorunu yok. Hazır kızımn istedi-
ği ansiklopediler de ayağına kadar gelmiş. Akşam eve gidince
kızı nasıl da se-
vinecek? "Al-
dım" diyor.
Taksitle falan
uğraşmak yeri-
ne çek defterine
uzanıyor ve an-
siklopedinin pe-
şin fiyatını öğ-
renerek karşı-
sındaki delikan-
lıya çek vermek
istiyor.
Ama hayır.
Genç pazarla-
macı ansiklope-
dileri taksitle
satmakta ısrar-
h. "Beyefendi,
hem daha ka-
zançlı çıkarsımz, bem de size zahmeti yok ki... Ben ber ay bura-
ya gelip sekreterinizden parayı alabilirim. Firma ile anlaşmamız
boyle. AnsikJopedinin peşin fiyatını bilmiyornm bile..." diyor.
Şevket Bey'in işleri o kadar yoğun ki pazarlamacının ne söy-
lediğini duymuyor bile. Sadece kafasını sallıyor. Bu arada ak-
şam kızımn ne kadar sevineceğini de düşünüyor. "Pekiyi dedi-
Jin gibi olsun" diyerek peşinatı verip senetleri imzalayıp ansik-
lopedileri teslim alıp yeniden işine gömulüyor.
Aylar birbirini kovalayıp bitmek tükenmek bilmeyen ansik-
lopedi taksitleri ödenip dururken 1987 ekimine geliyoruz. Okullar
açılmış. Kızı bir hafta sonu ders çalışırken Şevket Bey'den yar-
dım istiyor. Ansiklopedinin sayfalannı birlikte çevirirlerken Şev-
ket Bey bir anda yıldırım çarpmış gibi yerinden fırhyor. Kız şaş-
kın. Babasına aniden ne olduğunu kavramaya cahşıyor.
Şevket Bey biraz sakinleştikten sonra durum açıklığa kavu-
şuyor. Meğer kızına aldıgı ansiklopediyi karıştınrken birden far-
kediyor ki çoktan bitmesi gereken taksitleri Şevket Bey hâlâ ödü-
yor. Çünkü Şevket Bey ansiklopediyi eve getirdiği gün kın se-
vincyıden ilk sayfasına 12 Temmuz 1986 diye tarih atmış ve "b«-
bamın armaganı" diye de not düşmüş. Yoksa Şevket Bey, elinde
(Arkast 17. Sayfada)
V G i R M U M C L40'LARIN CADI KAZANI
Irkçılık sanıkları HasanÂli'ye karşı
Hqsan
Ali
Yücel
Doğuşu, gelişmesi ve yürütülüşü siyasi
hale sokulmuş olan bu dava, kendinden
korkmayan ve halinden şüphe etmeyen
vatandaşların her cins bücum ve
tecavüze rağmen adalete dehaletten
(sığınmadan) pişman olmayacaklanm
orîaya koymuştur.
ı
— 1 3 —
Kenan Öner, Hasan Âli Yücd'e ne gibi
suçlar yöneltiyordu?
Bakanhk yaptığı sürede komünistleri ko-
rumak...
Sabahattin Alı-Nihal Atsız davasında öğ-
rencilerin düzenledikleri gösteriyi hüküme-
te karşı bir ayaklanma gibi göstermek...
Irkçıhk-Turancılık davasının ilk hazırlık
aşamasında 23 sanığı tabutluk denen hüc-
relere kapattırmak...
Milliyetçi gençlere işkence yaptırmak...
Nihal Atsız, Kenan öner'in savunma ta-
nığıydı.
Atsız tanıklığına şu suçlama ile başlamıştı:
"Milli Eğitim Bakanlıgı kadrosu içinde
bulunan Ankara DTCF'de profesör olan
Pertev Naili Boratav, Docent Niyazi Berkes,
kansı Medıha Berkes, Istanbul Edebiyat Fa-
költesi'nden Sadrettin Celal, Ticaret Lise-
si'nde ögretmen Adnan Cemgil, halen
Amerika'da olan Prof. Semgil... Behice Bo-
ran, Devlet Matbaası'nda memur Hasan Ali
Ediz... Bunlann hepsi sabıkalı komünisttir
ya da mahkûm olmuşlardır. Yahut da en
azından nezarel altına alınmışlardır."
Atsız, komünist olarak nitelediği bu öğ-
retim uyeleri ve öğretraenlerin, Bakan Yü-
cel tarafından korunduklannı söyledikten
sonra şu suçlamaları da yapıyordu.
7 Mart 1947 tarihli duruşma tutanağın-
dan okuyalım:
"tçişleri Bakanı'nın nutkunda Yurt ve
Dtinya adlı bir mecmuadan bahsedilmekte
ve buna Moskova'dan direktif alan Şefik
Hüsnu'nün direktif verdiğj tespit edilmek-
tedir. Bu mecmua Hasan Ali'nin zamanın-
da Milli Eğitim Bakanlıgı butçesinden ayn-
lan tahssaüa satın ahnmış ve okunmak üze-
re mekteplere dagıülmıştır."
Atsız, daha sonra Sabahattin Alı'dan.
Hasan Ali Ediz'den ve Sadrettin Celal An-
td'den söz eder.
Atsız, Yücel'in Atatürk'e hakaretten
mahkûm olan Sabahattin Alı'yı konserva-
tuvar öğretmenliğine getirdiğini; komünist-
likten mahkûm Hasan Ali Ediz'i Milli Eği-
tim Basımevi'nde bir göreve atadığını...
Prof. Şevket Aziz Kansu'yu da DTCF'nin
başına oturttuğunu söylüyordu.
Atsız'ın komünist listesi bunlarla da bit-
miyordu.
Atsız, lstanbul Edebiyat Fakültesi doçent-
lerinden Abdülbaki Gölpınarlı'nın da komü-
nist olduğunu, bu suçtan tutuklanan Gölpı-
narlı'nın cezaevinde klasiklerden çeviri yap-
tığını ileri sürüyordu.
Atsız suçluyordu; Hasan Âli Yücel'in ba-
kanlığında çevrilen dunya klasiklerinin çe-
virileri "komiinistlikten mevkuf ve meşhur
olan şahıslara" yaptırılmıştı.
Nihal Atsız, Sabahattin Alı'nın bakanlık
emrine alındığında Bakan Hasan Âli tara-
fından "Bnnun bir zanıret olduğu, her şe-
ye rağmen zararlaqn başka şekilde telafi edi-
leceği bildirilmek suretiyle teselli edildiği"
ve Yurt ve Dünya Dergisi sahipleri Boratav
ve Boran'ın >ine Bakan Yücel tarafından ba-
kanlığa çağnlarak "Tiirkçü mecmuaların
kapatılmalan karşısında kendi neşriyatlan-
nın dognı olmadığım", basüan son sayısı-
nın da yayımlanmamasını, "doğacak zara-
nn kendisi tarafından ödenecegini" ileri sü-
niyordu.
Atsız suçlamalarını art arda sıralıyordu:
"1944 yılının 3 mayısında komonizm
aleyhine üniversiteli gençler tarafından bir
nümayiş >apılmıştı. Bu nüma\iş yuzünden
uç-beş yuz genç polis tahkikatına tabi tutul-
mnştu. Bunlann ifadesi alınırken, Hasan Ali
ile Falita Rıfkı'nın polis dairesine giderek...
Dinledikleri ve ifadesi alınan şahıslara sual
tevcih ettiklerini işitmiştim...
Polis nezaretinde bulunurken kapımızın
öniinde bekleyen polisler de aleyhimizdeki
tahkikatın Hasan Âli'nin başından çıktığı-
nı söylemekte idiler..."
Irkçılık sanıklannın tanıklığı
Irkçılık-Turanalık davasında yargılanan-
lann hepsi Hasan Âli Yucel-Kenan Öner da-
vasında tanıkJık yapmışlardı.
Tanık Necdet Özgelen "Hasan Âli, yal-
nız komünistleri konımamış. koraünizmi hi-
maye etmiştir" diye söze başhyor ve Pertev
Naili Boratav'ın Niyazi ve Mediha Berkes'-
in, Adnan Cemgil'in, Sadrettin Celal, Sa-
bahattin Ali ve Hakkı Tonguç'un komünist
olduklarım, komünistlikten aJtı ay hapis ce-
zasına çarptırılan Rıfat llgaz'ın Yücel tara-
fından öğretmenliğe atandığını, Orhan Ve-
li'nin bakanlık tercüme bürosunda görevlen-
dirildiğini ileri sürmuştü.
Özgelen'in köy enstitüleri ile ilgili tanık-
lıfı şöyleydi:
"Köy enstitüleri meselesine gelince, Ton-
guç, bunun başındadır. Mahrnudiye Köy
Hasan Ali, Milli Eğitim Bakanlıgı yaptığı sırada, gösterici gençlere soruyor Ne istiyorsunuz?
Eostitüsü'nde komünist olarak getirilmiş bir
aile kızı gönderilmiş ve bu kızın yaptığı fa-
aliyel zabıtava aksetmiş, milliyetçi grup cep-
he almış, zabıta birçok kitaplar bulmuş, bu-
na rağmen komunistliği anlaşılan kız ve ar-
kadaşlan tekrar enstitüye ahnmış ve ondan
sonra da köy enstitülerinin daha yükseğine
gönderilmiş tir."
Bir başka tanık Ahrnet Ellezoflu'dur. El-
lezoğlu, DTCF eski asistanlarındandır.
Şöyle konuşur:
"1944 senesinin nisan ayına kadar Ankara
DTCF'den mezun olmuştum ve orada asis-
tanlık yapmışum. Fakülte>e asistan olarak
girmiştim. Askere gideceğim zaman da so-
ğuk cereyanlar hissediliyordu. Askerden
dönduğüm zaman bu fakülteye komünist fa-
külte adı verilmişti. Dönüş sırasında fakul-
tede docent ve asistan olarak beş komünist
doçent bulmuştum. Bunlar, Pertev Naili Bo-
ratav, Muzaffer Şerif Başoğlu, Mediha Ber-
kes ve Niyazi Berkes'tiler... (...) Sabahat-
tin Ali ile Pertev Naili ve Adnan Cemgil'in
komünist olduklan halde, Hasan Âli tara-
fından tutulduklannı biliyorum. Hasan Âli'-
nin Nibal'i mahkemeye vermesi için ısrarla
ve hatta sabaha kadar teşvik ettiği o sırada
Ankara'da söyleniyordu.
(...) Emniyet Müdürluğü'nde Hasan Âli'-
nin her zaman olduğu gibi 4 muhafız, oto-
mobili ile duruyordu... Bundan anladım ki
Hasan Âli orada idi. 4 saat bekletildiğim
halde kendisi ile göruşturiilmedim. Ankara
Valisi ile leraas ettiğini ögrendim. Kapıdan
çıkarken, kendisine vaziyetimi anlatmak
üzere yürüdüm ve Nevzat Tandoğan tara-
fından takdim edildim, Hasan Âli beni din-
lemiyor, yalnız kendilerini müteessir ettiği-
mizi ve merhametlerinin galip olduğunu soy-
leyerek beni dehalete davet ediyordu. Ben
de ne pahasına olursa olsun, dehalet etme-
yeceğimi ve hak davasında magdunın gad-
dara dehalet etmeyeceğini söyledim, çekil-
dim."
Ahmet Ellezoğlu'nun daha sonraki şu
sözleri zamanın Sıkıyönetim Komutanı Sa-
bit Noyan'ın Hasan Âli Yücel'e "Şahsınız
hakkında saygı beslediğimi bilraez degilsi-
niz. Size larafımdan tevcih edildiği iddia edi-
len hakaretaraiz sözler tamamen
gayrivakidir" satırlarının yazılmasına yol
açacaktı.
Ellezoğlu'nun ifadesini tutanaktan oku-
yalım:
"..Bundan sonra İstanbul'a sevkedildik.
Burada tahkikat devam ederken, umum mü-
dür Kamuran Bey, bana 'Ataturk duşman-
lığının şahsıma Hasan Âli tarafından
takıldığını' söyledi. Ertesi gün polis müdü-
rü Demir, Kamuran, Kazıın Aloç ve daha
birçok kimsenin huzurunda sorgum yapıl-
ıruş ve sonunda Sabit Paşa, 'Hasan Âli Bey'-
in size sarfeitiği Atatürk düşmanlığı nere-
den geliyor' demiş ve Sabit Paşa bütün ze-
vat huzurunda 'Hasan Âli'nin uğ-
ramış bu çocuk' dedi. Ben de böylece mut-
tali oldum."
Kenan öner'in bir başka tanığı da Meh-
met Külahlı'ydı.
Kulahlı, tanıklığa Boraiav'ı suçlayarak
başlar:
"Komünist olduğu Avmpa'daki talebe
rkçüık-Jhrancüık
davasında
ym-güananlarm hepsi,
Hasan Ali Yücel-Kenan
Öner davasuıda, Hasan
Âli aleyhinde tanıkhk
yapacaklardvr. Eski
bakanın, komünistleri
koruduğu, müüyetçi
gençlere işkence
yapttrdığı, öğrenci
gösterüerini hükümete
karşı bir ayaklanma gibi
göstermek istediği üeri
süriUüyordiL Hasan
ÂWyisuçlayanlar
arastnda topçu üsteğmen
Alpaslan Türkeş de
bulunuyordiL
müfettişi olan şimdiki Milli Egitim Bakaru
Şemsettin Sirer'in raponı ile tespit edilmiş
bulunan ve tahsilini bitirmeden dönmek zo-
runda kalan Pertev Naili Boratav, doçent-
liğe ahnmış ve Milli Eğitim Bakanlığı'nda
yer verilmiştir. Bunun komünist olduğunu
arkadaşım olan kardeşi Can Boratav'ın di-
linden de defalarca dinledim."
Türkeş: Hasan Ali komünist
Topçu Yüzbaşı Alpaslan Türkeş de Ha-
san Âli Yücel-Kenan öner davasının savun-
ma tanığıdır.
Türkeş, Bandırma Asliye Ceza Mahkeme-
si'nde ifade verir. Savcı Kâni Vrana'dır.
Vrana, 27 Mayıs ihtilalinden sonra kurulan
Anayasa Mahkemesi'nde önce üye ve son-
ra da başkan olur.
Türkeş'in 12 Mayıs 1947 günlü ifadesini
okuyalım:
"Ben 1944 ve 45 senesinde tsUnbul askeri
cezaevinde Turancılıktan otürii samk olarak
tutuklu bulunuyordum. Bu süre içinde ay-
ru suçtan ötürii samk ve tutuklu bulunan Or-
han Şaik Gökyay, Nihal Atsız, Necdet San-
car, Fethi Tevetoğlu, vs... Birçok şahıslar
arasındaki vaki görüşmelerde Bakan Hasan
Âli Yücel'in komünistleri himaye ettiğini ve
mühim vazifelerde bulundurduğunu, ezcüm-
le Ankara'da Pertev Naili Boratav'ın Dil-
Tarih Fakültesi'nde profesör olduğunu, aynı
fakültede Niyazi Berkes ve Mediha Berkes,
Behice Boran ve Devlet Konservatuvan'nda
Sabahattin Ali, lstanbul Üniversitesi Peda-
goji Profesörü Sadrettin Celal Antel, yazı-
lan ile komunistliği yaymaya çaüşan ve Sad-
rettin Celal'in de Türkiye'de komünistlik
teşkilatında çalıştığı malum bulunduğu hal-
de bunlan himayesine alarak mühim yerier-
de vazife verdiğini söylüyorlardı."
Türkeş şu kanıdaydı:
"tsimleri geçen ve himaye ettiği şahısla-
nn çıkarttıklan mecmualarda tamamen ko-
münistlik lehinde yazılar yazmış olmalan ve
bu şahıslann komünist olduklan ve bu şa-
hıslan da Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Ba-
kanı olduğu sırada himaye etmesi ve bu şa-
hıslann çıkardığı Yurt ve Dunya dergilerini
toplayıp okullara yaydırmasj -ki, bilahare
lç^leri Bakaru Şükru Sökmensuer'in bu der-
gilerin (sahiplerinin) komünist olduklarım
muaffak bir şekilde bildirmis olmasına göre-
Hasan Âli Yücel'in de komünistleri hima-
ye ettiği ve bin netice komünist olduğu ka-
matiadeyim."
Tarih ne ilginç olaylara tanık oluyor?
DP tstanbul tl Başkanı Kenan öner, 1944
ırkçüık-Turancüık davası sanıklanndan top-
çu Üsteğmen Alparslan Turkeş'i tanık gös-
teriyor.
Türkeş, 1960 27 Mayıs günü Kenan
öner'in tstanbul il başkanlığını yaptığı De-
mokrat Parti hükümetine karşı düzenlenen
askeri ihtilalin içinde yer alıyor.
Davanın en uzun ifade eden tanığı Selt-
hattin Ertürk'tü.
Ertürk, 6 Mart 1947 günü Pertev Naili
Boratav ve Prof. Şevket Aziz Kansu'ya karşı
gösteri düzenleyen öğrenciydi. öztürk, da-
va sırasında Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde
öğretmenlik yapıyordu.
Ertürk, şunlan söylemişti:
"6 Mart 1947'de komünist doçentler le-
hine yapılan gösteriden sonra Nurûllah Ataç
fakülteye gelmiş ve komünist doçentlerden
bulabildiklerini görmüştür. Nunıllah Ataç'ı
fakülteye girerken gördüm. Oradan çıktık-
tan sonra Hasan Âli Yücel ile Dil Tarih Fa-
kültesi önünde gördüm. Yanlannda Şevket
Aziz Kansu da vardı. Hararetli konuşuyor-
du. Saglık Bakanlığı'na doğnı gittiler."
Ertürk, daha sonra Behice Boran, Niya-
zi Berkes, Pertev Naili Boratav'ın komünist
olduklarım söylüyor. Suut Kemal Yetkin'i
suçluyor, Nusret Hızır'ın "komünist ögren-
cileri pohpohladığım" söylüyordu.
Selahattin Ertürk, fakültede komünist öğ-
rencilerin Sovyet yanlısı olduklarım anlatı-
yor ve "Çingene Akşit" diye bir de ad veri-
yordu.
Ertürk, Hasan Âli Yücel'in "Komünistle-
rin Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne girmele-
rini ve orada yatmalannı sağladığım" da ile-
ri sürmekteydi.
Irkçıhk-Turancılık davası sanıklanndan
Hikmet Tanyu, 31 Mayıs 1947 günkü otu-
rumda dinlenmişti.
Tanyu sözlerine "Kenan Öner tarafından
yapılan isnatlann hepsi dogrusudur" diye
söz başlamış ve şunlan söylemişti.
"Turancılık adı verilen davaya ben de ka-
nşbnldım, samk olarak örfiidare mahkeme-
sine sevk edildim. Ankara'da kaldığım mud-
det içinde dönen manevralan kimlerin yap-
(Arkast 17. Sa\fada)