06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 23ŞUBAT1990 BİRLEŞMENİNEŞİĞİNDE ALMANYA ipolitikaalan^birleşmeya iflas— 2 — ŞAHİN ALPAY DOGU BERLİN — Doğu Berlin'in We- issensee ilçesi SPD örgütünün Pistoriuss- trassc üzerindeki merkezi, çevrenin en yeni binası. Üzerinde WUI> Brendt'ın resimleri- nin bulunduğu afişlerle suslü merkez, Do- ğu Berlin'de gördüğüm parti merkezlerinin en düzenli olanı. Bunun nedeni belki de yö- neticilerinin hepsinin mühendis olmalan. Batüı ziyaretçilerin veda edip aynlmalann- dan sonra baş başa kaldığımızda yönetici- lerden lngilizce konuşan ikisi, Gert Schil- liog ve Axd Riederer'den benimle sohbet et- melerini rica ettim. Ötekiler de pek lngilizce bilmedikleri halde evlerine dönmektense bi- zi dinlemeyi tercih ettıler. Merkezdeki ma- sanın çevresine oturup bir saat kadar ko- nuştuk. Doğu Almanya SPD'nin Ağustos 1989 sonundan itibaren örgütlenmeye baş- layışından, büieşrniş Almanya'ıun gelecegi- ne kadar uzanan birçok sorunun ele alın- dığı bu gorüşme sırasında edindiğim ve Do- ğu Berlin'deki öteki temaslartmla da doğ- rulanan gözlemlerirai bazj temel noktalar- da toplamak mümkun. — Doğu Avrupa'nın öteki ulkelerinde ol- duğu gibi, Doğu Almanya'da da kilisenin, eski rejime karşı en önemli muhalefet oda- ğı olduğu anlaşılıyor. Burada muhafazakâr- lardan çevrecüere kadar tıirn rauhalif akım- lara şemsiye açan Protestan kilisesi olmuş. Doğu Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin kuruluşunda rahiplerin oynadığı önemli rol de buradan kaynaklanıyor. — Weissensee SPD Yönetim Kurulu'nda görev alanlann tümünün mühendis olma- larının da işaret ettiği gibi, eski rejime kar- şı bir öteki önemli muhalefet odağı muhen- disler olmuş. Kendileri bunu, insanlarla de- ğil nesnelerle uğraştıklan için komunistlerle işbirliği yapmak zorunda kalmamış olma- larına bağlıyorlar. "öğretmenler ise rejime bulaştılar; çünkü onlar ideolojiyle, insan- larla uğraşmak durumundaydı" — Doğu Alman sosyal demokratları es- kiden Komiinist Partisi'ne üye olan kimse- lerin aralarına sızmamalan konusunda bu- yük bir dikkat gösteriyorlar. Bu konudaki görüşleri şöyle: "Kendilerine yeni bir sol parti kurmakta özgiirdürler, ama bizi ra- hat bıraksınlar." — Komiinist rejimin devrilrnesi ve parti- lerin örgütlenmesine izin verilmesinden son- ra yeni kurulan partiler oldukça serbest bir ortamda çalışıyorlar. Eski rejimin etkisi he- men hemen sıfıra inmiş durumda. 18 mart seçimlerine kadarki iktidar boşluğunda Do- ğu Almanya "sanki dünyanın en özgür ül- kesi." — Doğu Almanyalı sosyal demokratlar, Almanya'nın birleşmesine tereddütle bakan Batı Almanlan anlamakta güçlük çekiyor- lar. Gert Schilling'in bu bağlamda söyledik- leri ilginç: 1990*da Almanya'nın birleşme- sine karşı çıkmak, "tkinci Dünya Savaşı'nı Almanya'nın yalnızca doğu kesiminin kay- bettigini, batı kesiminin savaşı kazandığım savuamak anlamına gelir. Bu dogru olma- maz. Adalet, batıdakilerin eilerindeki im- kânlaria biz dogudakilere bir şans verme- lerini gerektirir." — Sosyalizmin Doğu Alman halkına egi- tim, sağlık, iş güvenliği gibi alanlarda bazı kazanımlar sağladığı; bunlarm yitirilmemesi gerektiği şeklindeki bazı Batılı sosyal de- mokratların da paylaştığı görüşler hakkın- daki fıkirlerini sorduğumda aldığım yanıt, "Gerçek sosyal güvenliğin, ancak verimli ve sağlıklı bir ekonomide geçerli olabileceği; Doğu Alman ekonomisinin ise bu konum- dan çok uzak" olduğuydu. — Birleşmiş bir Almanya, yeniden aşın milliyetçiliğe, bir "Dördüncü Reich"a yol açabilir miydi? Bu soruya Almanya'nın hem batısında hem de doğusunda iki farkiı ya- nıt verildiğine tanık oldum. Schilling'in di- le getirdiği birinci görüşe göre: "Birleşmiş bir Almanya ekonomik bakımdan o kadar giıçlü olacakür ki bir gun biri çıkıp ekono- mide bu kadar guçlüysek poütikada da ni- ye guçlu olmayalım sorusunu sorabilir. Al- man tarihine bakarsak bu adam solda ya da merkezde biri değil, sağci biri olacakür. Uzun vadede böyle bir tehlike >ok sayıla- maz." Riederer'in ifade ettigi karşı fıkre gore ise Alman halkı totalitarizmden o kadar çekmiştir ki demokrasiden ayrılması olası- lığı fazla değildir. Demokrasi evi Doğu Berlin'in bellibaşlı caddelerinden biri olan Friedrichstnısse üzerinde, genel- likJe Batılı zengin ziyaretçilerin yararlandı- ğı kentin en "elegan" oteli Grand Hotel'in karşısındaki eski ve görkemli binanın ka- pısında "Demokrasi Evi" yaayor. Geçen sonbaharda komunist rejime son veren kan- sız devrimden sonra bu bina, eski rejimin sahibi Sosyalist Birlik Partisi'nden (SED) alınıp yeni kurulan partilere tahsis edilmiş. Merkezi Rungestrasse'de bulunan Doğu Al- ya'nın "ilk ve son" başbakanhğı için SPD'li Ibrahim Böhrae'den sonra en güçlü aday bu partinin başkanı R. A. Schnur. Parti, yeni kurulan Demokratik Sosyal Birlik (DSU) Partisi ve "eski-yeni" parti Hıristiyan De- mokrat Birlik (CDU) ile bir "muhafazakâr ittifak" kurrauş durumda. Partinin, sürekli insanların gırip çıktığı, telefonların çaldığı merkezinde basın söz- cilsü Angela Merkel'le görüştUm. Merkel, 17 Aralık 1989'da kuruluşundan bu yana ge- çen iki ay içinde yaklaşık 50.000 üye kay- dettiklerini, seçimlerde oyların en az yüz- de 30'unu almayı umduklannı anlattı. Do- ğu Almanya'da birçok kimsenin henüz "de- mokrasiye alışamadığı", partilere kaydol- Doğu Avrupa'nın öteki ulkelerinde olduğu gibi Doğu Almanya'da da kilisenin, eski rejime karşı en önemli muhalefet odağı olduğu anlaşılıyor. Burada muhafazakârlardan çevrecilere kadar tüm muhaüf akımlara" şemsiye açan Protestan Kilisesi olmuş. Doğu Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin kuruluşunda rahiplerin oynadığı önemli rol de buradan kaynaklanıyor. Komiinist rejimin devriimesi ve partilerin örgütlenmesine izin verilmesinden sonra yeni kurulan partiler oldukça serbest bir ortamda çalışıyorlar. Eski rejimin etkisi hemen hemen sıfıra inmiş durumda. 18 mart seçimlerine kadarki iktidar boşluğunda Doğu Almanya"sanki dünyanın en özgür ülkesi." manya Sosyal Demokrat Partisi dışındakı partilerin hemen tümünün merkezleri bu bi- nada. Yeni sahiplerine devredilirken boya- nıp temizlenerek iyice bir çekidüzen veril- diği belli olan binanın her katında hummalı bir faaliyet sürüyor. "Keine alte partei mit neuer maske!" (Ye- ni maskeli eski partilere hayır!) ve "Nie wi- eder Socializmus!" (Asla sosyalizme dönüş yok!") sloganlarını taşiyan afışlerin asılı ol- duğu üçüncu katta, 18 martta yapılacak Do- ğu Almanya'nın "ilk ve son" hur seçimle- rinde sağın en güçlü temsilcisi Demokratisc- her Aufbnıch (DA - Demokratik Uyanış) partisinin merkezi bulunuyor. Doğu Alman- makta çekingenlik gösıerdigı; Berlin dışına telefon etmenin hemen hemen imkânsız ol- duğu; teleks, faks makinelerinin bulunma- dığı bir ortamda örgütlenme çalışmalanrun yine de başanlı olduğunu söyledi. Demokratik Uyanış, Batı Almanya'da Başbakan Kohl'ün partisi CDU'yu siyasi bakımdan kendisine en "yakın" parti ola- rak niteliyor. Eski rejim altında komünist- lerle işbirliği yaptığı için büyük bir itibar kaybına uğramış olan Doğu'daki CDU ile nasıl olup da ittifak yaptıklannı sorduğum- da, Merkel'in yanıtı şu oldu: "Liderlerini ve programlannı değiştire- rek, yeni üyeler kaydederek kendilerini ye- nilediler. Bunun için ittifakı kabol ettik. Fa- kat bu partinin orta kademelerinde yülar- ca komunistlerle biıiikte çahşan kadrolann bnlunduğu doğrudur." Öncelikle piyasa ekonomisi Demokratik Uyanış, sosyal demokrat- lar gibi "sosyal piyasa ekonomisi"ni savu- nuyor. Merkel'e göre iki parti arasındaki te- mel fark şu noktada toplanıyor: "Ban'da SPD'nin sosyal piyasa ekonomi- sini kabul ettiği, burada da aynı prograraı savunduklan doğrudur. Ancak sosyal de- mokratlar bu prograrnın sosyal vönıine, ça- bşanlann haklannın savunulmasına ağırlık veriyorlar. Oysa şiradi Doğu Almanya'da önceiikle bir piyasa ekonomisinin kurulması gerekir. Sosyal demokratlann bu görevi ba- şanyla yerine getirebilecekleri kuşkulu. Ştm- di öncelikli görev piyasa ekonomisini kur- mak. daha sonra bu piyasa ekonomisini sos- yal ve ekolojik açıdan kabul edilebilir bale getirmeVtir." Doğu Almanya'daki istisnasız tüm par- tiler gibi Almanya'nın birleştirilmesini sa- vunan Demokratik Uyanış Partisi sözcusü- negöre Doğu Almanya'da halkın büyük ço- ğunluğu birleşmeden yana olduğu halde, Demokratik Almanya'nın bağımsız kalraa- sıru talep edenler yok değil. "Ancak bu kim- seler Dogu Alman ekonomisinin aşağı yu- kan iflas etmis olduğunu; birleşmeden bu ulkenin ayakla kalmasının mumkun olma- dıgını unutuyorlar. Birleşme ne kadar ça- buk gerçeklesecek? Bunu da Batı'ya göcün hızı tayin edecek." 18 mart seçimlerinin, mutlak çoğunluğu alacağı tahmin edilen SPD ile muhafaza- kâr ittifak arasında geçeceğine kesin gözuyle bakıh>or. Ad ve lider değıştirerek halkın karştsına "yenilenmiş" olarak çıkacak Ko- münist Partisi'nin, en iyi ola&lıkla yuzde 10 dolayında oy alacağı tahmin ediliyor. Ne sosyalizmde yenilenme çağnsı yapan Yeni Forum'un ne Batılı Hür Demokratlann des- teklediğı liberal ittifakın ne de öteki parti- lerin önemli oranda oy alacağı bekleniyor. Dünyanın en ağır çevre sorunlanyla karşı karşıya olan ulkelerinden biri olan Doğu Al- manya'nın kıiçük partilerinden biri de 26 Kasım 1989'da kurulan Die Grüne (Yesüler). Demokrasi Evi'nin ikinci katında hem Ye- şil Parti'nin hem de Yeşil Lig ve öteki çev- reci kitle örgütlerinin genel merkezleri bu- lunuyor. Parti merkezine girip çıkanlardan bu partideki yaş ortalamasının ötekilere na- zaran çok düşük olduğu açıkça gözleniyor. Baülı Yeşillerden hayli yardım gördukleri, Batı'dan geldiği belli olan seçim afışlerin- den ve son model fotokopi makinesinden belli. Fakat bana vermek üzere son parti bil- dirisinin bir kopyasmı çekmeyi becereme- yişleri, modern teknolojiyle fazla aşina ol- madıklarını gösteriyor. Hayli örgütlü ve görece deneyimh" olma- larına karşın, partinin yönetim kurulu üyesi Judith Demba'nın da tesiim ettiği gibi, Ye- şillerin 18 martta yüzde 5 dolayında oy al- maları bile sürpriz olacak. Demba'ya göre bunun temel nedeni, hayli yoksul olan Do- ğu Alman halkının çevre sorunlanna önem vermeyişi. Bu yüzden Yeşiller, Demokratie Jetzt (Demokrasi Şimdi) gibi gruplarla se- çim ittifakı yapmayı düşünüyorlar, fakat bu konuda henüz bir karara vanlmamış. "Sol" kavramı halkta kölü bir izlenim bı- raktığı için bu tanımlamayı programından çıkaran Yeşiller, ekonomide tekelleşmelere karşı çıkarken küçük çaplı özel girişimi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesini savu- nuyor. Batı Almanya ile konfederasyon yo- luyla birleşmeyi, Doğu Almanya'da tümüyle silahsızlanmayı ve askerlik hizmetinin kal- dınlmasını isteyen Yeşillerin sözcüsü Dem- ba'ya göre "küJtürieri ve dilleri farkiı iki Almanya" söz konusu. ' Doğu Alman Yeşil Partisi'nde yönetim organlannda görev alacak kadınlann ora- nı, parti örgütundeki kâdın üyelerin oranı- na göre belirleniyor. Bir bakuna bizim SHP'nin "gerisinde" kalan bir düzenleme söz konusu. Biz bu konuyu konuşurken genç bir parti uyesi, "Scn de kotadan gir- din yönetime degil mi?" diye laf atıyor Demba'ya. ISRICEK POLONYA Mazowiecki: Önce smır anlaşmasıBaşbakan Tadeusz Mazovviecki, Federal Almanya ve Demokratik Almanya'nın birleşmeden önce ülkesiyle batı sınırlannı kapsayan bir banş anlaşması imzalamalan gerektiğini söyledi. Federal Almanya, bu isteği reddederek sınırın ancak "egemen birleşik Almanya" tarafmdan garanti edilebileceğini Öne sürdü. Dış Haberier Senisi — Polonya'nın "tek Al- manya" konusundaki endişeleri sürüyor. Po- lonya Başbakanı Tade- usz Mazowiecki, Federal Almanya ve Demokra- tik Almanya'mn, birleş- meden önce Polonya'nın batı sınırları ile ilgili bir barış anlaşması imzalamalan gerektiğini söyledi. lngiltere Başbakanı Margaret Thalcher'ın, Polonya'run bu ısteğini destek- lediği haber veriliyor. Polonya Başbakanı Mazowıecki, onceki gece düzenlediğı basın toplantısında, ülke- sinin batı sınırlan ile ilgili endişelerini ve Al- manya'nın yeıüden birleşmesi için yapılacak "altilı loplantı"ya katılmak için ısrarlı tu- tumlarını dile getirdi. Başbakan Mazovvi- ecki, en azından sınırların güvenliği sağla- nana kadar, Sovyet askerlerinin Polonya- da kalması gerektiğini kaydetti. Halkın Sovyet askerlerinin çekilmesini is- tediğini bildiren Mazowiecki, iki Almanya 1 nın birleşmesi konusuna gerçekçi yaklaş- mak zorunda olduklarını söyledi. Her mil- letin ulkesinde sadece kendi askerlerinin bu- lunmasını istemesinin doğal olduğunu be- lirten Mazowiecki, ancak bir ülkenin bütun uluslararası durumu göz önüne alması ge- rektiğini de bildirdi. "tki Almanya'nın yeniden birleşmesi ile tarihte yeni bir doneme girildiğine inanıyo- nız, ancak bu Polonya'nın batı sının konu- sunda berhangi bir belirsizlikle gerçekleş- memeli" diyen Mazowieckı. "Birleşmeden önce bütun bu belirsizligin giderilmesini istiyoruı" şeklinde konuştu. Mazowiecki, iki Almanya ile barış anlaş- masının yerini tutacak bir ön anlaşmanın mart ayında Demokratik Almanya seçim- lerinden sonra parafe edilmesini ve iki Al- manya'mn birleşmeden sonra oluştunılacak hukumet ile de ımzalanmasını önerdi. Polonya Başbakanı Mazowiecki, metnin, iki Almanya ve İkinci Dünya Savaşı'run dört müttefiki (ABD, SSCB, lngiltere ve Fran- sa) arasında yapılacak birleşme görüşme- lerine, Polonya'mn da katılmasıyla ele alı- nabileceğini söyledi. AP'nin haberine göre de lngiltere Başba- kanı Margaret Thatcher, Polonya Başbakanı Mazowiecki'nin "sınır anlaşması" yolunda- ki önerisini destekliyor. Ajans, Thatcher- ın Italyan gazetesi Corriere Della Sera'ya verdiği bir demeçte, Polonya'nın isteğini "tam olarak" desteklediğini duyurdu. Demokratik Almanya Dışişleri Bakanı Oscar Fiscber de parlamentoda yaptığı ko- nuşmada, ülkesinin Polonya'nın batı sının ile ilgili olarak her türlü guvenceyi verme- ye hazır olduğunu söyledi. • Federal Almanya hükümeti ise Polonya'- run, iki Almanya'nın birleşmesinden önce batı sınırını garanti altına alacak bir anlaş- ma imzalanması şeklindeki önerisini kabul etmedi. FAlmanya hükümet sözcü yardıması Di- eter Vogel, Bonn hükümetinin, İkinci Dün- ya Savası sırasında Oder ve Neisse ırmak- lanyla belirlenen sırunn ancak "egemen bir- leşik bir Almanya" tarafından garanti edi- lebileceği görüşünde olduğunu söyledi. I f f t c n v a O A r o î n Yugoslavya'mn Kosova Ozerk Bölge- n u 3 U ' a fe^'fe 111 si'nde önceki giin ilan edilen sokaga çıkma yasağından sonra durumun gergin olduğu, bolgedeki okul ve işyerierinde genel grev vapıldığı bildirildi. Koso\a bolgesindeki okul ve işyerlerinin boş olduğu, ilkokul, lise ve fakultelerde, Arna- vut asıllı öğrencilerin protesto amacıyla derslere girmedikleri belir- tilirken, Sırp ve KaradagJılann da gûvenliklerinin sağlanmadığı gerekçesr ile okul ve işlerine gitmedikleri kaydedüdi. Yugoslavya resmi haber ajansı TANJUG, ulusal çıkarlann kornnması amaay- la surekli işbaşı yapılması erari verilen koraür madenlerinde de üre- timin önemli oiçıide durduğunu kaydetti. Belgrad Rad>osu'nun haberine göre, bir otomobilden devriye gezen guvenlik güçlerine ateş açıldı. Radyo, olayla ilgili olarak bir kisinin yakalandığım belirtti. Kosova'da Arnavut asıüılar, Kosova Bölgesi'nin Sırbistan Cumhu- riyeti'nden aynlmasını ve yaklaşık bir yıldır yürüriükte bulunan ola- ğanustu durumun kaldınlmasını istiyorlar. SSCB Merkez Komite'den ilginçuyarı SBKP Merkez Komitesi, dün, pazar günü çeşitli kentlerde yapılacak gösteriler konusunda "kaosa yol açılmaması" uyarısında bulundu. Dış Haberier Scrvisi — Sovyetler Birliği Komunist Partisi Merkez Komitesi, ülkede- ki tüm çalışan halka bir çağrıda bulunarak, "Kaosa yol açabilecek eylemlerden kaçınıl- ması ve Gorbaçov'un reformlarının desteklenmesini" istedi. AP'nin haberine göre, TASS tarafından yayımlanan ve bugün çıkacak Sovyet gaze- telerinde de yer alacağı bildirilen çağnda, önümüzdeki pazar günü ülkenin çeşitli yer- lerinde yapılması planlanan gösterilere dik- kat çekildi. Merkez Komitesi bildirisinde "Sevgili ar- kadaşlar, Merkez Komitesi ülkenin ve hal- kın gelecegine baglı bu zor tarihi anda he- pinize sesleniyor" denildi. Merkez Komitesi bildirisinde, "Böyie anti-demokratik eylemleri ve ulusal anlaş- mazlıklar yaratmak amacını güden politi- kacılann her türiü yasadışı davranışlannı, KP organlannın ve devletin cesaretini lur- maya yonelik biitün hareketleri kabul etmiyonız" denildi. Açıkça kınadığımız bütun bu eylemleri kabul edilemez olarak niteiendiriyonız" di- yen Merkez Komitesi uyeleri, SSCB Yük- sek Sovyeti'nin önceki gün perestroykanın savunulması yolunda yaptığı çağnyı destek- lediklerini belirttiler. Merkez Komitesi'nin bildirisinde, "Bütün herkesin, ber yerde, ülkeyi kaosa surükle- yecek çatısma kışkırtmalannı. düşmanlık, anlaşmazlık ve toplumda dengesizlik yarat- mak arzulannı reddetmelerini istiyoruz" gö- rüşüne yer verildi. HABERLEREV DEVAM Ermenitasarısına fren(Baftarafı 1. Sayfada) Senatör Dole önümüzdeki salı gu- nü aynı konuda bir oylama yapıl- masını isteyeceğini, yasa tasarısı reddedilse bile bundan sonra her fırsatta konuyu Senato göndeme getireceğini söyledi. Dünkü oylama sırasında Sena- tor Dole'un Senato kürsüsünden yaptığı açıklamalardan, Beyaz Sa- ray ile Dole'un önceki gun daha yumuşak bir metin üzerinde an- laştıkları ortaya çıktı. Buna göre Dole, iasarıyı yumuşatarak ve ABD Başkaru'nın onayını gerek- tirmeyecek şekilde yeniden düzen- leyerek Senato'ya getirecek. Beyaz Saray da bu formül altında kut- lanacak bir soykınra gününe iti- raz etmeyecekti. Hatta Beyaz Sa- ray görüşmeler sürerken bir açık- lama yaparak, tasarının Adalet Komitesi'nden geçen şekline kar- şı olmakla birlikte, yumuşak bir tasanyı kabul edebileceği sinyali- ni verdi. Dole da görüşmeler sıra- sında, Başkân Bush'un yumuşak bir soykırım tasarısına karşı olma- dığına ilişkin kendisine yazdığı mektuptan satırlar okuduktan sonra yeni taslağı verdi. Ama Byrd'ın dirençli engellemesi, dün son anda Beyaz Saray ile Dole ara- sında verilmiş olan bu anlayış bir- liğini bozdu. ABD Senatosu Genel Kurulu sözde Ermeni soykınmı yasa ta- sarısmı dün TSİ 18.00'de goruş- meye başladı. Senato'daki tartış- maları dinleyici localarından Türkiye Büyükelçisi Nüzhet Kan- demir, elçilik mensuplan, işada- mı Jak Kamhi, FENİŞ Yönetim Kurulu Başkam Sedat Aloğlu ve Burla Biraderler firmasımn bir or- tağı ile Amerikan yönetimi men- supları izledi. 70 yaşındaki Sena- tör Bryd, son iki gündür tasarıya karşı gösterdiği çabalan dün de sürdürdü. Byrd, genel kurul salo- nundan bir an dahi dışarı çıkma- dan ve zaman zaroan vakit kazan- mak için evindeki köpeği "BiHy" i dahi anlatarak Türk makamia- nnın hayranlığını kazanan bir en- gelleme gösterdi. Oturumda Cumhuriyetçi Parti1 den Türkiye lehine tek konuşma- yı Senatör Jonn Warner yaptı. Warner, Orta Avrupa'da meydana gelenlerin hızla Güney Avrupa'ya yayılabileceğini işaret etti ve "Eger tasanyı kabul edersek kimse bize Türkiye veya başka bir yerde yeni kan dökalmeyeceğini garanti ede- biliyor mu" diye sordu. Senaıör Byrd ise, aıalıklı olarak en az üç saat süren konuşmasın- da, Doğu Avrupa'nın çözülmesi halinde Ortadoğu'da kaymalar olabileceğine işaret etti, "Türkiye Israil için önemlidir. Bu tasan ile bir kavmayı hızlandırınz. İran'da ne olduğunu gördük. Türkiye'nin de lslamcı radikallere kolay yem olmasını kolay lasbrmamamu la- zımdır. Türkiye Israil'in Arap ol- mayan tek Müsiiiman dostudur," diye konuştu. Byrd, soykırım iddialarının Uluslararası Adalet Divanı'na in- tikal ettirilmesini de önerdi. Bundan sonra söz alan tasarı- nın sahibi Senatör Robert Dole, "Türkiye'ye bu yü 500 milyon do- lar yardım verdik. EnnenisUn'a ise 5 milyon. Bu adü mi" diye sor- du. Tasarının gündeme alınması- nın kabul edilmesi halinde metni yumuşatacağım söyledi. Dole, "Bir yanda Cumhuriyetçi Parti- nin senato Uderi olan ben vanm, diğer yanda da Cumhuriyetçi bir başkan var. Işin güçlüğü ortada. Ama o konuya bir çozüm bulduk, çünkü getireceğim yeni öneriye başkanın onayı var" dedi. Yeni metin Temsilciler Meclisi'nin Ermeni asılb üyesi Paşayan'ın Senato Ge- nel Kurulu'nda ayakta izlediği bû görüşmelerden sonra Senatör Do- le, Beyaz Saray'ın itiraz etmedi- ğini söylediği yeni bir tasan met- ni verdi. "Ermeni şehitleri" başhğım ta- şıyan yeni tasan, "Ennenilerin sistematik bir şekilde yok edildiğini ' vurguluyor ve "Os- manlı Imparatorluğu'nun 1,5 mil- yon Ermeni kurbanını, yeryüzün- deki Ermenilerin soykırım olarak kabul etmiş olduğunu" belirtiyor. Dole bu metni, Amerikan ya- sama tekniğinde "başkanın ona- yını gerektirmeyen bir karar" ha- linde önerdi. Yani, tasan Senato'- dan geçerse yurilrlüğe girmesi için ABD Başkanı'nın onaylaması ge- rekmeyecek. Ancak Senatör Byrd bu tasan- ya da itiraz etti. Dole'un bu tak- tiğinin başkan Bush'u tasanyı onaylamaktan kurtarmaya yöne- lik olduğuna dikkat çeken Byrd, "Bu taktik Beyaz Saray'ın elleri- ni yıkama taktiğidir. Tevekkeli değil, Beyaz Saray bu öneriyi - destekliyor" diye konuştu. Daha sonra Byrd'ın engdleme- sinin aşüması için "göriışmelerin veterliligi" önergesi oylandı. Se- natörlerin kürsü önüne gelerek heyecanla izledikleri oylamarun sonucu "49evet, 49 hayır" çıktı. Senatör Dole, eğer 60 oy toplaya- bilmiş olsaydı, B>Td'm yaptığı en- gelleme sona erecek ve tasan üze- rinde esastan görüşmeler başlaya- caktı. Ancak, oylamadan sonra konuşan senatör Dole, Beyaz Sa- ray'ın bu öneriye karşı olmadığı- nı belirtti ve reddedilmesi anlamı- na gelen 49-49 oylama ile "hem Türkiye'yi rahatsız etmeyecek hem de Beyaz Saray 'ın onayı olan bir tasannın kabul edilmesi şan- sının ortadan kalktığını" vurgu- ladı ve bu durumda Adalet Ko- misyonu'ndan geçen Beyaz Sa- ray'ın itirazı olan "ağır metni" her fırsatta yeniden getireceğini söyledi. Dole, şansını Senato'nun salı günkü oturumunda bir kez daha deneyecek. Eğer Byrd'ın yaptığı engeUemeyi 60 oy alarak yine aşa- rnazsa ya da senatörler ve Byrd'ı Beyaz Saray'ın itiraz etmediği ye- ni öneriye ikna edemezse, bundan sonra kendi tasarısını getirmeye çalışacak. Senatör Dole, ilk rauntta usul oylamasını kaybetmesine rağraen bu konudaki ısrannı sürdüreceği- ni, Senato'da görüşülen her yasa tasarısına, Ermeni tasansını ekle- me tehdidinde bulundu. Dole'un bu girişimlerinin her fırsatta uzun usul taıtışmaları yapılmasına ve Senato'nun tümüyle meşgul edil- mesine yol açacağı ve bu yöntem- le, olmadık bir zamanda tasanyı geçirebileceği öne sürülüyor. KandemirMn tepkisi Oylamadan sonra locadan çıkı- şmda Türk gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Büyükelçi Nüzhet Kandemir, "Oylamanın Senato'- nun eğüimini göstermesi bakımın- dan olumlu olduğunn, ancak ya- pilan konuşmalardan Beyaz Saray ile Dole'un başkan Bush'un ona- yını gerektirmeyen bir tasan met- ni üzerinde anlaştıklarının görnldüğünü" söyledi. Dışişleri: Dole için yenilgi Ermeni karar tasansı üzerinde oylama yapümasının reddedilmesi Ankara'yı bir ölçüde rahatlattı. Dışişleri yetkiülerinin Washing- ton'dan ulaşan haberlere ilk tep- kisi "Şimdilik hepimize geçmiş ol- sun. Ama ne bu tasan ne Ermeni iddialan ne de benzeri tasanlar henüz atlatılmış sayılmaz" demek oldu. Senato Genel Kurulu'- nda yapılan usul oylamasında sağlanan 49'a 49 eşitlik duıumu, Dışişleri'nce "Dole için önemli bir yenilgi. Tasanda imzası bulunan, yani bizzat tasan sahibi 45 kisi- den başka ancak 4 kişiyi ikna ede- bilmiş. Bu da Ermeni lobisinin lum çabalanna rağmen, bizim gi- rişimlerimiz ve Turkiye'nin dos tu olan senatorlerin destegiyle oldu" şeklinde yorumladı. Benzine Müziğin oscarları (Baftamfi 1. Sayfada) puan indirildi. 1 martta yüriirlü- ğe girecek değişiklikle, benzin ve gazyağı fiyatlarırun en az yüzde 10 zam görmesi bekleniyor. Devlet Bakanı Mehmet Kececi- ler ise, AA'ya yaptığı açıklamada, vergi degişikliğjni tüketici fiyatla- nna belli bir müddet yansıtmama- yı düşündüklerini söyledi. Kececi- ler, benzine yapılan vergi arttırı- mının gerekçesini ise, "Zaten biz benzin ve süper benzinden belli miktarda kâr ediyorduk. Onların vergi nispeti yükseltildi. Hükümet böylece LPG ve fuel - oile sağla- dığı indirimi, benzin ve süper ben- zin kullananlardan alnıış olacak- tır" diye açıkladı. Daha önce akaryakıt tüketim vergisinde yapılan değişikliklerin ardından hükümet yetkilileri, VCT- gi farklannın kendi içinde dengeye getirileceğini söylemişler, ancak değişikliğin yürürlüğe girdiği ta- rihte akaryakıt fiyatları yeniden zam görmüştü. Petrol ürünlerinin fiyatları son olarak 2 Aralık 1989'da yüzde 18'e varan oranlarda arttırümıştı. Yet- kililer, geçen süre içinde ham pet- rol fiyatlarında ve kurlarda mey- dana gelen artışların önümüzde- ki günlerde akaryakıt fiyatlarına yansıülabileceğini kaydettiler. Ön- ceki hafta tupgaza zam yapıldığı için bu kez sadece akaryakıta zam oekleniyor. Bakanlar Kurulu'nda, belediye ve il özel idarelerinde çalışan per- sonelin fazla mesai ücretleri, ay- da kişi başına 50 saati geçmemek kaydıyla arttırüdı. (Baştarafı 18. Sayfada) Mood" John Lee Hoker ve Bon- nie Railt. Modern Blues: "In Step" Ste- vie Ray Vaughan ve Double Tro- uble. Geleneksel Folk: "Le Mystere Des Voix BulgaresAfolume 2" Bul- gar Devlet Halk Şarkılan Korosu. Modern Folk: "Indigo Girls" Indigo Girls. Polka: "All in My Love For You" Jimmy Slurr ve Orkestrası. Reggea: "One Bright Day" Ziggy Marley. Çocuk Plağc "The Rock-A-Bye Collection-Volume 2" Tanya Go- odman. Komedi Plağı: "P.D.Q. Bach: 1712 Ouverture and Other Musi- cal Assaults" Prof. Peter Schicke- le ve The Greater Hoople Area Off-Season Philarmonic Müziksiz: "It's Allvvays So- mething" Gilda Radner. Mnzikal Gösteri Albümü: "Je- rome Robbins' Broadway:' Enstrümantal Beste: "The Bat- man Theme." Sinema ya da Televizyon Arka Plan Müziği: "The Fabulous Ba- ker Boys" Film Şarkısı: "Let The River Run" (Working Girl-Çalışan Kız filminden) Carl Simon. Kısa Format Video Klip: "Le- ave Me Alone" Michael Jackson. Uzun Format Video Klip: "Rhythm Nation" Janet Jackson. Enstrümantal Aranjman: "Su- ite From Milagro Beanfield War" Dave Grusin. Enstrümantal Aranjman Şarkı: "My Funny Valentine" (The Fa- bulous Baker Boys filminden) Da- ve Grusin. Album Kapağı: "Sound and Vision" Roger Gorman. Tarihi Albüm: "Chuck BeiTy- The Chess Box" Andy Jackie. Kayıl Mühendisi: "Cry Like a Rainstorm-How Like The Wind" George Massenburg. Yılın Yapımcısı: Peter Asher. Klasik Albüm: "Bartok: 6 String Quartet" Emerson String Ouartet. Klasik Orkestra Plağı: "Mahler Fa Minör 3 Numaralı Senfoni" New York Filarmoni Orkestrası, şef Leonard Bernstein. Opera Plağı: "Wagner: Die Walkuere" Metropolitan Opera Orkestrası, şef James Levine. Koro: "Britten: War Requiem" Atlanta Çocuk Korosu ve Atlan- ta Senfoni Orkestrası, Şef Robert Shaw. Klasik Solo (Orkestrah): "Bar- ber: Op. 22 Viyolonsel Konçer- tosu-Britten: Op. 68, Viyolonsel ve Orkestra İçin Konçerto", David Zinman ve Baltimor Senfoni Or- kestrası Klasik Solo (Orkestrasız): "Bach: English Suites, BWV 806-11" Andras Schiff. Oda Müziği: "Bartok: 6 String Quartet" Emerson String Ouartet. Modern Beste: "Reich: Diffe- rem Trains" Ironos Quartet. Klasik Müzik Kayıt Mühendi- si: "Britten: War Requiem" Atlan- ta Çocuk Korosu ve Atlanta Sen- foni Orkestrası, Şef Robert Shaw.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle