06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TURKIYEDE BUGÜN Meteorolojı Genel Mûdârtûjü'nden atınan bügiye göre; yurdun kuzeydo- ğu keâmteri çok bukıtkı, Orta ve Do- 0u Karadeniz kıytlan yaflmurkı, Doğu Karadenir'm Iç kEstmteri ile Doğu Ana- dolu'nun kuzeydojusu kar yağışlı di- fter yerler a2 bulutlu ve açık geçecek. H*/A SICAKLIĞI Biraz artacak RÜZ- GÂR: Kuzey ve doğu yfjnlerden orta laıvvettB, yer yer kuvvetli olarak ese- cek. Denizlerimale riugâr: Yıldc ve poyrazdan, zamanla Kaıadeniz'de gûn- batısı ve karayeUen 4-6, Ege açdda- rûş uzaklığı 10 km yağış anında 3-5 km. doiayında bulunacak. nnda 7« kuvvetinrJe, saa» 16-27, Eçe Van Gölû'nde hava Parçalı ve az bulutlu geçecek Rûzgâr kuzey açıktannda 33-40 deniz mi6 hızla ese- ve doğu yönlerden rafif, ara sıra orta kuvvette esecek. göl kû- cek Tahmini dalga yûksekliği 05-15, çûk datgalı. görûş uzaklığı 10 km doiayında bulunacak. Ege açıklarında 2.5-4 m. gö- . Adana p Adıyaman Alyon Afrı Antara Anükya Analya Artvın Balıkesr 17° 4°Diyart>akır A 3° 3°Ed B y 13° 3°Edırne 11° -1° Erancan 9° -3° Erzurum -8" 22°Esldşetıir 9° -P Gaaantep 8° -2° Srcsun 10° -5° Mansa 14° 0° K Maraş 4° -9° Meran 16° 3°GûraûşlıaneK Hakkah 18° 14° 9° 2°-1t°Kare B A 2°btanbul B 9° -5° Mus 11° -2° Nıjde 8° 4°(Wu -2° -13° «a 0° -10°Sansun 10° -2° Stırt 12° 5°Smop 16° 2°Sıvas DÜNYA'DA BUGÜN Bolu Buru Çanaktete Corum Omizti B 3° -ICPIösamonu B 5° -5° Kavsei 12° <° Kırtbrtli 13° 5°Konya 4° -3° Külahya 14° ^Malatya B 4°*= Trataon 4°-7° Imcelı 12° 4°U5â* 6° -5° van 10° -2° YozQa1 12° 3°Zoı>guldak A açık Bbulutlu G-9i*ıeşSı n-tattı Sssiı Kahıre TSP BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ II. Meşrutiyet'ten sonra kurulan ve üç yıl kadar süren edebi- yalçılar topluluğu. 2/ Dilsiz... Anadolu'da kunılmuş eski bir uy- garhk. 3/ Boru sesi... Çıkış yeri. 4/ Dağcı- lık. 5/ Nişan... Pana- ma'nın plaka işareti. 6/ Verme, ödeme.. Kömürleştirilecek ağaç ya da pişinlecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıva- nan kilmbet. 7/ Zir- konyum elementinin simgesi... Bir ya- pıt ya da yazırun son bölümü. 8/ Kar- şılıklı konuşma. 9/ Uygun, tıpatıp ge- len... Belirteç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kadercilik. V Bir işin ustası olan... Tiyatro ve sinemada teknik ustalıkla yapılan hile. 3/ Kromun simgesi... Ha- sır şapka yapırrunda kullanılan bir cins palmiyenin lifi... Türkçede ilgi adılı. 4/ Türk karikatilr sanatının, 1900-1953 yılları arasında yaşamış ünlü bir ustası... Argoda bir içimlik afyo- na verilen ad. 5/ Anlama yeteneği... Kök, sap ve yaprak şeklinde farkhlaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı. 6/ Varsa- yım. 7/ Üçer dizelik bentlerden oluşan, ttalyan edebiyatına özgü şiir türii 8/ Bir testin öğesi ya da sorusu... Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklan ile kokulandırılnuş acınıtırak bir içki. 9/ Dahil... Kur- naz, gözü açık. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Kadın polisler enoferratos ı 23 ŞUBAT 1930 Bugün, yarın sehrimize gelecek olan Ingilız kadın polis teşkilâtı müdürü Madam Meri Aİlen, ayni teşkilât müfettişlerinden Madam Tangart'ın refakatile geçen pazar günü tayyare ile Iskenderiye'den Atina'ya gitmiştir. Atina'dan lstanbul'a gelerek Türk Kadm Birliği ile kadının Türkiye'deki vaziyeti hakkındaki tetkikatta bulunacağını Atına gazetecilerine söyliyen Madam Aİlen kadın polis teşkilâtı hakkında da şunları ilâve etmiştir: "— Kadın polis, şimdiki halde, intihar etmek istiyen kadın ve kızlarla, hafif meşrep kadınların yollardaki hal ve vaziyetleri ile mevkuf kadınlara müteallik bütiln polis işlerile kadınların arasında ve kan koca aralarında vuku bulan kavgalarla, zabıtai sıbhiyeye ait tâli ışlerle iki defa teehhül eden kadınlarla ve ıskatı cinin gibi cürümlerin tahkikatile meşguldür. Harp esnasmda casusluğu takip, harp ' mühimmatı ımalâthanelerini muhafaza hidematında istihdam edilir. Şimdiki Amerika, Lehistan, Hollanda, Almanya, lsviçre, Norveç memleketlerinde kadın polisleri vardır!' Yavuz'un tamiri Dün meclisi meb'usanda halk fırkası lideri M. Çaldaris ve ayni fırkaya mensup meb'uslardan M. Strados tarafından mevzu bahsedilen bahri teslihat mes'elesinin müzakeresine devam edilmiştir. M. Stratos'un ısrarına rağmen M. Venizelos hükûmetin bahri teslihat hakkında çizdiği hattı hareketten inhiraf edemiyece^ni bir defa daha beyan etmiş ve lüzumsuz masraflardan tevakki ederek rnemleketin müdafaasını temin etrnekle iktifa edeceğini söylemiştir. M. Venizelos Yavuz zırhlısının tamiri ve Türkiye'nin Adalar denizinde bahrî tefevvuku hakkında Yavuz'un tamirinin asla Yunanistan'ı istihdaf etmediğini, Türkiye'nin bir sulh siyaseti takip ettiğini ve hücum edecek bir vaziyette bulunmadığını beyan etmiştir. Fırka reisi M. Zavitziyanos söz alarak Türkiye ile bahri müsavat tesisine dair olan itilâf ı tenkit etmiştir. Fakat M. Venizelos M. Zavitziyanos'un sözünü keserek bu hususta hiç bir teklif vaki olmadığmı vaki olmadığım ve iki komşu hükûmetin sulhun muhafazasını arzu ettiklerini söylemiştir. 30 YDL ÖNCE CumhuriYe( Basına hücum 23 ŞUBAT 1960 ütçe ile ilgih' görüşmelere geçilmeden önce söz alan Mükerrenı Sarol, CHP sözcülerinin daima sadet dışında konuştularını bu sebeble kendisinin de ayni şekilde konuşacağını bildirmiş ve yine basın rejimini ele almıştır. Mükerrem Sarol DP'nin basmdan değil, suistimalinden şikayetçi olduğunu söylemiş ve "çocuklanmız bugünün tarihini okurlarken sizin gibi düşünmeyecekler onlar, DP'nin yalnız haysiyet ve şereflere değil, devletin temellerine tasallut eden neşriyata bile müsamjLÜa gösterrnıç üpecdderdir. Fikir gazetelerimiz 1950'deki engin hiimyet «"'»«''•nfttf3 nas»l at oynatnuştır. Şimdi onu görelim" demiş ve birçok gazetelerde evvelce çıkan ağır neşriyattan misaller okumuştur. Hiçbir muhalif mebusun hükümete soru tevcih ederek bu neşriyatı önlemek bakımından ikazda bulunmadığını ileri süren Sarol "Biz vatandaşın şeref ve haysiyetini, onun can ve malından daha önce korumak mecburiyetindeyiz" demiştir. Sarol, Başbakanın şahsına tevcih edilen bazı fıkralara da temas etmiş, verdiği bazı misaller itirazla karşılanmış, bu arada CHP'den Ferit Melen bir ihtar alrruştır. Sarol, başbakanın istifaya davet edilmesi konusuna da temas etmiş, "Bu iktidar tehditlere pabuç bırakacak bir iktidar değildir. Doğru olduğuna inandığımız bu yolda ilerleyeceğiz" demiştir. GEÇEN YIL BUGUN CumhuriY ei 'Resmi Tarih' 23 ŞUBAT 1989 Sovyet-Polonya ilişkilerinde en duyarlı konulardan biri olan ve yülardır tartışması yapılan "Katyn katliamı" konusunda tarih yeniden yazılıyor. 1941 yılında Katyn ormanında 4 bin Polonyalı subay öldürülmüş, Sovyet ve Polonya resmi tarihlerinde Polonyalı subayların Naziler tarafından öldürüldüğü ileri sürülmüştür. Öldürülenlerin anısına 1985'te dikilen anıta da subayları Nazilerin öldürdüğü yazılmıştı. Polonya Hükümeti Sözcüsü Jerzy Urban, önceki gece yaptığı açıklamada bu yazının değiştirileceğini bildirdi. VVsstungton B 4° Zûrih S 13° TARTIŞMA lnsaıı, Kültür ve Kitap Tüketici kitle maddesel kültüre göre biçimlendirildiğinden, sistem dışında düşünebilme yetisinden yoksundur. Oysa tinsel kültür düşünsel alanda çeşitliliği içerir; gelişmesi de bireysel çabaları gerektirir. tnsan yaratıcılığı kendisini en çok kültürel üretimde gösterir. Bu yüzden kişiliğini özgürce geliştirebileceği bir kültürle beslenmek her in- sarun hakkıdır; kültürel ilerlerrieler de toplum- sal gelişmenin vazgeçilmez koşuludur. Ne var ki kültür, özellikle bizim gibi kapi- talistleşme çabası içindeki ülkeierde geniş halk yığınlanna ulaşamaz. Bilindiği gibi, kapitalizm kâr için üretir; bu maddesel üretimin maddesel kültürünü de or- taya koymak zorundadır. Örneğin hangi krem ne zaman sürülür ya da son model bir araba- nın teknik üstünlükleri nelerdir, üretilen ma- lın niteliğinin saptanması konu üzerinde bil- gilenmeyi gerektirir. Kişiyi maddesel kültürün tüketici kalıbına sokmak içinse elde radyosu, televizyonu, ba- sınıyla geniş kitle iletişim olanakiarı vardır. Kişi eğitilirken bir yandan da eğlendirilir, TV dizileri, yoz müzik ya da sosyete dedikodula- rıyla... Böylelikle farkında olmadan merkezi bir denetim altında tutulur. Kimi zaman denetim mekanizması görün- mez bir baskı araana dönüşür: Kitap pahalı- laşmıştır, dar gelirli okurlar en değerli dost- larından yoksun bırakılırlar; yayınevleri can çekişir, öğretmenler öğrencilerinde okuma he- vesi uyandıracak yayınlan seçemez olurlar; ki- taplar toplatılır, kitaplar yakılır; kısacası, okuma edimi yaşamın bir parçası olacağı yer- de yaşamdan bütün bütüne dışlanacak duru- ma gelir. Bir de denetim mekanizması altında tutu- lamayan kesim vardır. Bu kesimin tükettiği değerler farkhdır. Bu kültürel bölünme, ilk bakışta toplum- sal bilincin değişik tipleri arasında kesinkes bir ayrılık varmış izlenimini verebilir. Ama hiçbir koşullandırma, insanların duygu, öz- lem, beklenti gibi genel insansal özellikleri karşısında sürgit dayanamayacağından, bu ayrılığın da mutlak olduğu söylenemez. İkti- dar olmuş egemen güçlerin maddesel kültü- rün kapsamı dışında kalan her tür bilgilenme araana -en çok da kitaba- düşman kesilip kit- leyle ilişkisini engellemeye çalışması, kendi çı- karları açısından mantıklı ve tutarhdır. Ne ki bu gidişattan hoşnut olmayanlar da vardır: Özellikle de öğrenme, kendini ve toplumu de- ğiştirme potansiyelini içinde tutan kadın, gençlik, öğrenci, işçi vb. özel gruplar... Bu bi- linçlerin uyanışına katkıda bulunmaksa aydı- nın görevidir. Kültürü daha geniş bir okur kitlesine yay- gınlaştırmak amacıyla Cumhuriyet'in, Çerçe- ve'den Kitap Eki'ne geçmesi, bu yolda atıl- mış umut verici ve sevindirici bir adımdır. Unutulmamalıdır ki kültürü yaygmlaştırmak, aydınlar olarak yok edilmeye çalışılan varo- lu$ koşullanmızın da saglama alınması de- mektir. Tersi durumdaysa, çağdaş dünyayla bağlan kopmuş bir ulus olarak geri kalrmşlı- ğımız sürdükçe sürecektir. TÜIİN TINAZ TANKUT Y.KİMYA MÜH. / SERBEST YAZAR Saym Sainı Akçıl 9 a Yanıt Bu yazı 11 Şubat 1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesi tartışma sütunundaki yazıyı kaleme alan keman sanatçısı meslektaşım Sn. Saim Akçü'a cevap ve açıklamadır. rumumuzca tanınnuş kişiler dışında zaman za- man kültür mübadelesi, Bakanhğın tavsi^leri ve diğer bazı öneriler doğrultusunda program- lanraızda yer almaktadırlar. Pek tabiidir ki or- kestramıza misafır olarak gelen sanatçıların gönderdikleri özgeçmişleri, kritikleri, eğer göndermişlerse bantları dikkate alınarak ka- rar verilmektedir. Maalesef dünyanın bütün konser salonlanhda görüldüğü gibi bazen şef- ler veya solistler hem orkestrayı hem de din- leyicileri zaman zaman düş kınkhğına uğra- tabilmektedirler. Tüm konser mevsimi boyun- ca birkaç konserin başan grafiği bu sebepten düşebilmektedir. Bütün bunlara rağmen tera- zinin hangi kefesinin ağır bastığı önemlidir. Aynca, tstanbul Belediyesi Konser Salonu Sanat Yönetmenligi'nin orkestramıza yönelik talebi üzerine, "Cumhuriyet Bayramı Kutla- ma Etkinlikleri" içerisinde bir konser organi- zasyonuna girilmişti. Daha sonra salona Ce- mal Reşit Rej ismi verileceği bildirilip prog- ramın ona göre hazırlanması istendi. Ancak Bir yıl önce şaka ve esprilerle geçen görüş- memizde kullandığım bir cümleyi çarpıtarak ve özellikle orkestra müdürlüğünden ayrıl- mamdan hemen sonra böyle bir yazıyı kale- me almasını üniversite profesörü olmuş bir sa- natçıya yakışmayacak bir davranış olarak gör- mekteyim. tstanbul Devlet Senfoni Orkestra- sı, Sanat ve Teknik Kurulu birkaç yıldır ken- disine konser vermemektedir. Bunun neden- leri malumdur. Yabancı solist ve şeflerin dı- şında devlet sanatçılan programlanmızda yer almaktadır. Bunun dışında diğer Türk icracı- ları için de Teknik Kurul, titizlikle seçim ya- pıp programtanmıza koymaya gayret göster- mektedir. Sn. Saim Akçıl'ın yazısında belirt- tiği gibi ne güdümlü bir idare vardır ne de keyfi kararlar verme durumundadır. Kindar bir ta- vırla yapılan bu suçlamalar tamamen yersiz- dir. Orkestramız ne bir çöplüktür ne de çöp- çüler olan bir yerdir. Orkestramız bir bütün- dür ve aldığı kararlar adildir. Yurtdışından davet edilen soüst ve şefler, ku- konuk şefimiz Jean Perisson'un "Enstantaneler" adlı eseri zamanın kısıth olu- şu ve notaların kayıp olup son anda bulun- ması nedeniyle tek provada çıkarması müm- kün olmamıştır. Bu şartlarda yapılabileceğin azamisi yapılmış olup eserin ancak bir bölü- mü seslendirilebilmiştir. Sanıyoruz İci bu açık- lamalar Sn. Saim AkçıPın ve de kendisi gibi düşünmesi muhtemel diğer kişilerin merak ve endişelerine bir açıklık getirecektir. Yazımı bitirirken bugün tstanbul gibi bü- yük bir kültür merkezinde sırada bekleyen Türk icracılanna konser verebilmek için en az üç senfonik orkestraya ihtiyaç vardır. Aynca konser verebilmek için belli bir kapasiteye, ger- çek solistlik vasıflarına sahıp olmak gerekir. Bunun içindir ki orkestramız teknik kurulu ve sanatçılan, sanatsever halkımız, tüm sanat et- kinliklerini en iyi bir biçimde değerlendirdik- leri için her zaman bitaraftırlar. Sanat ve sev- gi doruklanna ulaşamayan kişiler ise zaten bertaraf olmuş sayılırlar. YUSUF G. AKSÖZ tsunbul Devlet Senfoni Orkestrası Başkemancısı GALERİ • ATÖLYE PERA 146 97 38 -132 64 26 BUNYAMIN OZGULTEKIN 2.2.1990-25.3.1990 D E R İ M O D K Ü L T Ü R M E R K E Z İ S a h ı l y o l u . B e ş k a r d e ş l e r D u r a k ' . K a z l ı ç e ş m e İ S T A N B U L 5 8 2 8 4 0 0 Pazor dahil hergün açığız HOBİ sanat şalerisi YUSUF KATlPOĞLU Resim Sergisi 17 Şubat -5 Mart VUikon««ı Cad. Pauj (S Nijanlmı 14* 72 81 CIZGIFOTOÛRAF KURSU Kayrllan Baştamiftir Çekim*Boskj Teknikleri Karanlık Oda BağıM Cjd 333/8 Mur«ıgta Apl KaMvcı/ErtnkîT 385 68 33 AEDPA aaımTekstilbank Sanat Galerisi NASİP İYEM Pişırılnnış Toprak ve Resim Sergisi 14$ubat-5 Mart Hüsrev Gerede Cad 126 Tesvikiye Meydanı 136 12 79 BIRIM BOZOK Resim Sergisi 20 Şubat - 13 Mart Nispeliye Aytar Cad Nil Apl 24 6 Levenl 169 80 14 GALcnl sanatçılarından L E B R J Z yorumlar Resim-Heykel 14 Şubat-6 Mart'90 Nadıde Akdeniz-Ali Atmaca-Aydın Ayan- Habib Aydoğdu-Fahrettin Baykal-Gül Derman- Şükriye Dikmen-Abidin Dino-Turan Erol- Yalçın Gökçebağ-Can Göknil-Gencay Kasapçı- Bihral Mavıtan-Kemal Önsoy-Şahin Paksoy- Şeyma Reisoğlu-Tanju Sağlam-Akın Yıldınm Eytam Cad 16 Açıkhava Apt D 2 Nısan tası ^ei 140 22 82 URARTSANAT GALERİSİ KEZBAN ARCA BATIBEKİ S Şubat - 28 Şubat Abdi ipekci Cad. 18'2 Nisantası 141 21 83 3.KİTAPMÜZAYEDESİ J Alâattin ESER Kitabevi ve Yayınevi 25 Şubat 1990 (Pazar) Saat: 13.00 ETAP MARMARA OTELİ Opera Salonu Taksim - İstanbul Gravüriü Kitaplar, İstanbul Panoraması Harita ve Gravürler Müzayedeye sunulacak eserleri Galatasaray, Sahne Sok. Aslı Han No. 47'dekı kitabevimizde görüp inceleyebilirsiniz. Tel: 143 61 90 UMITYA$AR . . SANKTGMJDdSl 39USTADAN İBRAHİM ÇALLI ŞtVKED D*6 İLHAMİ DEMİRCİ EROLDER*N ŞÜKRİTE DİKMEN ORHAN EHSOY B.R. EYUPOCLU LEYLA GAMSIZ CAHİT GÜRAYDIN RAMUŞ İPEK M.ALİ LAG4 A.MERİÇ ADALI SAİM OZEREN 23 Şubat-14 Mart '90 iıUkM Od. Paşabattç* T»ı. T«rk« Çıkmazı. Y«p*ur Hm No: 27-34 Btyoflkı 144 96 33 GORBON SANAT GALERKT İBRAHİM ÇİFTÇİOĞLU RESİM SERGİSİ 8 Şubat - 3 Mart 1990 Ba«d»i Cjddnı W6 *. ERENKOY >5« tfi 6 STUDIO ART'IN SEÇTIKLERI 2 Şubat - 28 Şubat isliklal Cad. Narmanlı Yurdu 390 3 Tünel'Beyoğlu 145 5S 07 G A L E R İ BEYTEM 8fy7"EM KOLEKSIYONUHDAN KAIF RESItA MEHMET ARPACIK 16 Şubat -17 Mart Buyükdere C*d. Bcytcm Han ŞUIİ 131 23 00 G A L £ R PAGOC t H C E~V~II SERGE KRETZCHMAR Resim Sergisi 17.Şıi>at - 10 Marı Karadut Sok No: 15 Albyol 345 48 06 IBeymen ın kırsı SANFA SANAT GALERİSİ Heykel Sergisi 21 Şubat-13Mart TUĞRUL SELÇUK DERİSHOW IHLAMUR Ihlamur Cad Yeşılçımen Sok. No: 91 Besıktaş/İST 159 72 55 Galeri Nev MEHMET GÜLERYÜZ14-28 ŞUBAT DEVLET RESİM ve HEYKEL MCZESİ ANKARA A L OS HEYKEL SERGİSİ 4 Ö 1 5 SVBBT / 10 MART Son Sınemaa Mias 132 59 59 TEM SANATGUERİSİ ADNAN VARINCA Resim Sergisi 300<Qk-28$ubatl990 ANADOLU SANAT İ. GÜNDAĞ KAYAOĞLO ESKİ KİTAP - BAKIR - ÇİNİ - AHŞAP CAM - HAT - TEZHİB - MİNYATÜR Tünel Geçidi No. 15 Beyoğlu- İstanbul 149 25 27-28 HATİCE ASLAN ODABAŞI Resim Sergisi 13 Şubat-28 Şubat TAKSİM BELEDİYE SANAT GALERİSİ 145 20 68 ERENKÖY İŞ SANAT GALERİSİ BAHATTİN ODABAŞI Resim Sergisi 13 Subat-3 Mart Bağdat Cad. 296/4 Erenköy 356 01 68 GÜLDEN ATAMER !(• Ştıtal-5 M;ın Rıotanpaşa Sok. No 21 GOzMf» isttnbul3SS001S VELI SAPAZ Resim Sergisi 27 Ocak-24 Şubat Mühürdar Cad Akmar Pnajı 70 1 Kadr.oy 347 00 09 ART DECO MOBİLYA vc AKSESUAR GALERİSİ Akkavafc Sok. Tunaman Çarştsı 18 Nişanta$ı14627 3B(KatOtoparkıAH>) _JL SABAHA1TIN LAYIK Roım Scrjn>.ı 22 Şuhııl-211 Marı Kılllpfl Sok. I I'J Te&ikitv U-(tH^>- ia> .Vt-Ût Ptesi-Cuma9 30-18 00 Clesi9.30-17 00 ANKARA...ANKA MUŞEatREF HEKtMOĞLU Kolay Gelsin Paris Büyükelçimiz İlter Türkmen ile konuşuyorduk yıllarca önce. Çiftehavuzlar'da Dormenler'in bahçesinde bir yemekte. Ona sordum: — Bir büyükelçinin görevi nedir? — Görevii olduğu ülkeden Ankara'ya iyi bilgi vermek, iyi bir danışman olmak. Yıllar geçti, İlter Türkmen bakan oldu bir gün. Bu kez Dışiş- leri Bakanı'nın görevini özetledi Bakanlar Kurulu'nda iyi bir da- nışman olmak. Bu danışman dış politika sorunlannın çözümü, çizgilerini saptamak için Bakanlar Kurulu'na gerekli bilgileri verir, bir olayın dosyasını ortaya koyar. Dosyayı da Dışişlen bürokra- sisi hazırlar, olayları izleyerek, Dışişleri örgütünden gelen bilgi- leri toplayarak, varsayımları, seçenekleri tartışarak. Ancak Dı- şişleri bürokrasisi dış politikayı saptamaz. Çok sevdiğim ve say- dıgım Hasan Esat Işık ile de hayli konuştum bu konuları. Kıbrıs olayları döneminde Dışişleri Bakanı Vekili olarak çalış- maiarını da yakından izledim. Kimi zaman duyarlığı, hatta tep- kileri çok düşündürdü beni. Yurtdışı yolculuklarında Dışişleri Ba- kanı. Savunma Bakanı'nı vekil bırakırken, Turan Güneş, vekili- ni değiştirdi. Savunma Bakanı'nı değil, Enerji Bakanı'nı vekil bıraktı bir gün. Işık'ın sert tepkisi de beni hayli şaşırttı, ama o şöyle dedi: — Bir güven bunalımı diye yorumlanır bu, ben istitaederim. O ddnemin Devlet Bakanı Ismail Hakkı Birler, olayın ayrıntı- sını daha iyi anımsar sanıyorum. O olayları masal türü anımsı- yorum doğrusu. Yabancı elçiler, Dışişleri'nin vizesini almadan bir bakanı ya da başbakanı göremez, doğrudan görüşme iste- ğinde bulunamazlardı! Köprülerin altından ne sular aktı sonra!.. Bir başka olay daha anımsıyorum. Filistin Kurtuluş ûrgütü'- nün Ankara bürosunu açması bekleniyor kamuoyunda. Faruk Kaddumi geliyor Türkiye'ye. Dışişleri de açılışa hazırlanıyor. El- bet Bakan Çağlayangil'in isteği doğrultusunda. Ama Faruk Kad- dumi'yi Bursa'ya, Yalova'ya götürüyor Dışişleri Bakanı, büro- dan hiç söz yok. Kaddumi gidiyor. Çünkü Demirel hükümeti son anda parti içinden ya da dışarıdan kimbilir hangi etkiler ve de nedenlerle kararını değiştiriyor. Bir diplomatımız da şöyle de- miştı bana: — Kimi zaman makyaj değiştiriyoruz, kimi zaman sorunları buzlukta donduruyoruz. Dış politikayı biz oluşturmuyoruz. Peki bürokratlann hiç sorumluluğu yok mu dış politikada? Olup bittilere boyun eğilirse elbet var. Çünkü istita diye bir olay da var. Öte yandan kapalı kapılar arkasındaki konuşmalar dışarı- ya yansımaz, ama arşivlerde belgeleri var elbet. Örneğin 714 sayılı Notam'ın kaldınlması nedeniyle bakanhkta ya da başka kuruluşlann odalarında ilginç tartışmalar, uyarılar oldu vaktiy- le. Son dönemde de ne uyarılar yapıldı kimbilir! Ama etkinliği oldu mu? Olsa istifa eder miydi Mesut Yılmaz? Ancak unutma- mak gerekir, ulusal çıkarlanmız doğrultusunda yanlış bir karar ya da ödünün faturasını toplum çok acı biçimde ödüyor. Üste- lik bugün değil yarın. Bugün yaşadığımız birçok sorun da vak- tiyle verilen ödünlerin sonucu değil mi acaba? Şu dönemde yal- nız diplomatlar değil, tüm bürokratlar çok tedirgin sanınm, hep- sine kolay gelsin. Dışişleri'nin yeni bakanı Ali Bozer'e de kolay gelsin. Hayli güç koşullarda göreve başlıyor. Geçmişten bugüne yaşadıklarımızın birikimleriyle kimi göz- lemlerimi de belirtmek istiyorum. Kolay değil, ama yeni baka- nın, dış politikanın parsellenmesini önlemesi öncelik taşıyan bir görev bence. Bu parselleme ANAP iktidarında başladı, hâlâ sona ermedi. Sayın Mesut Yılmaz'ın istifası bu konuda yeterti bir uyan bence. Parti içi bir savaşa, liderliğe doğru tırmanışa geçmesi başka, istifası başka bir olay. Tanıdığım kadar Mesut Yılmaz, dış politikamızda çok önemli bir dönem yaşanırken istifayı göze almazdı. Bir devlet adamı sorumluluğunu geride bırakmazdı. İs- tifayı zoriayan olayları noktalamak istedi belki de... Bakanlığını *rahat yapamadığı için ayrıldı Sayın Bozer de bu gerçeği yakın- dan yaşadı sanınm. Özellikle AT ile ilgili bir bakan olması ne- deniyle. Dış ilişkilerde parselleme, dağınıklığayol açıyor. özel- likle şu dönemde bir toparlanma, diyalog ve uzlaşma gereki- yor. Bir de hiç unutmamak gerekiyor. Dış politika, iç politikanın uzantısı her zaman. Bakanlar kurulunda tüm bakanlar ayrı he- saplar, politikalar üretirse, dışişleri bakanının uyarısına, danış- manlığına başvurulmazsa, dış politika hangi doğrultuda oluşa- cak? Kimlik kartını bile şaşıran bir ülke, dünyadaki yerini nasıl alacak, geleceğini nasıl yönlendirecek? Mesut Yılmaz'ın istifa- sı bu konularda bir uyarı olacak mı bakalım? Sayın Bozer'in ba- kanlığı da belli sorunların çözümünü hızlandırmalı artık. AT ba- kanlığı döneminde insan hakları açısından çok başı ağrıdı, tan- siyonu hayli yükseldi sanınm. 141 ve 142'nci maddelerin uygu- landığı bir ülkede dışişleri bakanı olmak kolay değil bugün. Sayın Bozer'i bu güçlüğü üstlendiği için kutlamak gerekir. SAIVLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "\eniden Gkireve Döndüm" SORL: Ben iikokul öğrelmeniyim. 1983 yılında 20 yıl 5 ay çalışmış bir kadın iştirakçi olarak 4. derece, 1 kademe- den emekli oldum. Temmuz 1983ten, ekim 1988'e dek bir özel dershanede sigortalı olarak çalıştım. Bu çalışmamın 800 işgünnnü Emekli Sandığı, hizmetime saydı. (1986 vılı raayıs ayın- dan sonrası için Sosyal Destek Primi kesilmiş.) 1988 yılında Açık Ögretim Fakultesi Önlisansı bitirdim. Agustos 1989'da yeniden göreve döndütn. 2. derece 1. kademeden intibakım yapıldı. Sorulanm: 1) Sigortada geçen 800 günlük sürenin iiçte Ikisî. ka- deme ve derece olarak göz öniine alınır mı? 2) tkinci kez emekli olursam. Ikramiye tarkı aıaDuır miyim? 3) tkramiye alacak olursam, ikramiyem ve emekli ay- lıgım ne olur? N.Y. YANITİ1) Devlet Memurlan Yasası'nın "Tesis edilen sınıflar"a iliş- kin 36. maddesinde bazı hizmet sınıfları için özel ya da kamu ke- siminde sigortalı ya da serbest çalışarak geçirilen sürelerin bir bölümünün kademe ilerlemesi ile derece yükseltilmesinde göz önü- ne alınacağı belirtilmiştir.. "özel okullarda öğretmenlik veya yöneticilik yaptıktan sonra Mil- li Eğitim Bakanlığı emrinde memuriyet kabul edenlerin özel okul- larda geçen hizmet sürelerinin 2/3'nün her yılı bir kademe ilerlemesine ve her üç yılı bir derece yükselmesine esas olacak şe- kilde değerlendirilir!' Bu nedenle özel okulda görev yaptığınız 800 günün üçte ikisi olan 533 gün, görev aylığınızı belirleyecek olan derece ve kademe- de göz önüne alınacaktır. 2) T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın eraekli ikramiyesi ile ilgili ek madde 20'ye göre "Emekli ikramiyesi aldıktan sonra yeniden işti- rakçi durumuna girenlerin tekrar emekliye aynlmaJarında, yalnız sonradan geçen hizmetlerine karşıhk" emekli ikramiyesi ödenmek- tedir. Eski ve yeni çalışma süreniz 30 yılı aşmamak koşulu ile yeniden çalışmaya başladığınız günden ikinci kez emekli olacağımz tarihe kadar geçen süre göz önüne alınarak ikramiye hesaplanır. Tüm çalışma süreleri üzerinden ve yeniden hesaplanacak ikra- miye ile daha önce aldığınız ikramiye arasındaki farkın ödenmesi söz konusu değildir. 3) tkinci kez emekli olduğunuzda alacağınız aylık ve ikramiye, emekli olacağınız yıla ve emekli ayhğı bağlanacak derece ve kade- menin bilinmesine bağlıdır. 375 sayılı Yasa Hükmünde Kararname ile 15 Temmuz 1989'dan sonra emekli ikramiyesine, kıdem ayhğı ile taban aylık da eklen- mektedir. Ancak uygulama kademeli yapıldığı için kıdem ayhğı ile taban ayhğının %25'i 15 Temmuz 1989 ile 31 Aralık 1989 ara- sında emekli olanlar için göz önüne alınmış ve uygulanmıştır. Bu oran, 1990 yılında emekli olanlar için %50, 1991'de emekli ola- caklara "%75 ve 1992'de emekli olacaklara da %100 oranında uy- gulanacaktır. TURK KALP VAKFI İçki ve Sigaradan, düzensiz beslenmeden kaçınınız... 175 12 44/45- 148 58 66 172 87 24
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle