Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 9 ARALIK 1990
SHP GENEL BAŞKANIERDALİNÖNÜ
Ekonomide daha az devlet"Şunu söyleyeyim, biz iktidara gelince millileştirme politikası
uygulayacak değiliz. Devletin ekonomideki ağırlığını
arttırmayacağız... Azaltmaya çalışacağız. Ama tabii
ekonomide verimliliği, üretkenliği düşünerek. Bu da çağdaş
sosyal demokrat yaklaşımdır." Yeniden SHP Genel
Başkanlığı'na seçilen Erdal İnönü, ekonomide devletin rolüyle
ilgili görüşünü böyle özetliyor.
Araştırma Servisi Şefimiz Şahin Alpay, İnönü ile Türkiye'de •
sosyal demokrasinin ideolojisi, programı ve iç işleyiş
sorunlan üzerine konuştu.
SÖYLEŞİ ŞAHİN ALPAY ~
PAZAR
KONUĞU
\Sayın İnönü, ben bu söyleşimizde '
SHP'ye yönelik kamuoyunda, özellikle de sosyal
demokrat eğilimli kamuoyunda yaygın bazı eleş-
tirileri gündeme getirmek ve bunlar hakkındaki
görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Bu eleştiriler-
den birini şöyle özetleyebilirinv "SHP'nin iktidara
gelebilmesi için özellikle hangi partiye oy verece-
ğine seçimden seçime karar veren, "ortadaki" seç-
menleri kazanması gerekir. Bunun için de çeşitli
ülke sorunlan konusunda çözüm önerileri ürete-
bilmelidir. Oysa SHP içinde yarış çeşitli fıkirler,
çözüm önerileri arasında bir rekabet yerine parti
organlarına seçilmek için bir mücadele şeklinde
geçiyor." Siz bu tür eleşüriler konusunda ne dü-
şünüyorsunuz?
Bu eleştiriler yalnız bizim partimize yapılmıyor.
Avrupa'da muhalefetteki birçok sosyal demokrat
partiye de aynı eleştiriler yöneltiliyor. Bir defa şöy-
le söyleyeyim... Herkesten ayrılan fikirler, kişilik-
leri unutturarak insanların dikkatini çeken fikir-
ler, öyle kolay kolay ortaya çıkmaz. Her yıl çık-
maz. Her on yılda bir de çıkmaz. Onun için böy-
le bir şey ununak bence biraz hayal. Sosyal de-
mokrat bir partiyiz biz, sosyal demokrat ideolo-
jimiz var. Bu ideolojiyi nasıl uygulayacağız, bu-
nu halka nasıl anlatacağız, halkın oylarını nasıl
kazanacağız, mesele bu. ldeoloji mevcut.
Tartışmalar niçin bu ideoloji etrafında olmu-
yor da daha çok kişiler üzerinde oluyor? Bunun
CHP'den gelen bir nedeni var. Sosyal demokra-
sinin kendi yapısından gelen bir nedeni var. Ken-
di içinde bir evrim geçirerek sosyal demokrat ha-
le gelmiş olan CHP'de çeşitli rekabetler hep ol-
muştur. Büyük bir parti olduğu için de içinde çok
değerli insanlar var. Ve bu insanların aralarında-
ki taktik, görüş farklılıklan zamanla önemli ha-
le geliyor, kurultay mücadeleleri yapılıyor. CHP
kapatıldı, ama bu değerli siyasetçiler büyük öl-
çüde SHP içinde bir araya geldiler. Dolayısıyla bu
yeni parti içinde bir egemenlik yarışı kendiliğin-
den var. Bunun olmaması için yapılacak şey, bel-
ki Sayın Ecevit'in yapmaya çalıştığı gibi çok az
insanı almaktı yeni bir parti kurulurken. Orada
da mücadele oluyor, ayrı mesele...
Ama bizim böyle bir yaklaşımımız yoktu. Ye-
ni bir parti kurulması sosyal demokraüan birleş-
tirmek içindi. Sosyal demokrasi Türkiye'de yeni-
den icat edilmiyordu. CHP'nin oluşturmuş oldu-
ğu sosyal demokrat potansiyeli toparlamak söz
konusuydu. Dolayısıyla CHP içinde olan herke-
sin buraya gelmesi, gençlerin buraya kazanılması
amacımızdı. Bunu yaptığımız için CHP'deki ki-
şisel çekişmeler de buraya geldi. Bunu ben doğal
görüyorum. Bu yüzden dışa dönük mücadele ya-
pılamvyor sözü doğru değil. Dışa dönük müca-
delede daha çok başarılı olunan zamanlar var, da-
ha az başarılı olunan zamanlar var. Biz son ku-
rultaydan önce öyle bir döneme gelmiştik. Dışa
dönük mücadeleye şimdi bütün gücümüzle girmiş
durumdayız.
• • • • SHP içinde sosyal demokrasinin yoru-
mu konusunda, sizin söylediğiniz gibi bir birlik
olmadığı gözleniyor. Yani sosyal demokrasiden
bazen gerçekten çokfarklı anlayışların kastedil-
diğini görüyoruz. Bazen part
:
vöneticilerinin açık-
lamalarıyla, parti program ısında tutarsızlık-
lar da görülüyor. Örneğin SHP'nin programı eko-
nomide devlete oldukça ağırlıklı bir rol vermek-
te. Genel olarak devletçi bir anlayış programa ege-
men. Oysa siz iktidara geldiği takdirde SHP'nin
bir sosyal piyasa ekonomisi uygulayacağını söy-
lediniz. Sayın Deniz Baykal, diğer genel başkan
adayı, örgütlü piyasa ekonomisinden söz etti.
Ama bu piyasa ekonomisi anlayışı programda bu-
lunmuyor. Bu duruma bakarsak acaba parti prog-
ramında bir yenilenmeye mi ihtiyaç var?
Parti programı üzerinde tartışmalar hep yapı-
lıyor, yapılacak. Önümüzdeki kurultaya giderken
bazı konular öne çıkabilir. Ama önümüzdeki ku-
rultayda yine seçim olacak, dolayısıyla seçimli ku-
rultayda pek program tartışması olmuyor. O bit-
tikten sonra mesele gundeme getirilebilir. Fakat
programda yapılacak değişikliklere karşı değilim.
Ekonomiyle ilgili mesele şu, açıkça söyleyeyim:
Bir değişim yaşanıyor. CHP'den gelen bir birikim,
halkın çıkarlarını korumak, güçsüz kesimleri dı-
şarıdan gelecek, daha güçlü ve ister istemez ken-
di çıkarlan açısından bizi sömürmek doğrultusun-
daki ekonomik yaklaşımlara karşı korumak...
Böyle bir gelenek bize CHP'den gelmiş. Cumhu-
riyetin ilk kurulduğu yıllarda Türkiye'de ekono-
miyi büyütmek, sanayileşmeyi başlatmak için, bir
taraftan bir özel sektör yaratmak, öte taraftan ön-
cülük etmek için gayretler sarfedilmiş ve sonun-
da büyük bir karma ekonomi çıkmış. Özel sek-
tör bugün bu kadar güçlü ise, o zaman CHP'nin
bu yolda sarfettiği gayretlerin çok yeri var. Ama
bizim CHP'den gelen birikimimizde esas amaç
hep halkı diişürimek, halkın ezilmemesini, halkın
daha çok imkânlara kavuşmasım düşünmek. Söy-
ledigirniz, bunu şimdiki ekonomik araçlarla en ve-
rimli şekilde yapmak. Bunu yaparken hep bir kor-
ku var: Acaba fazla açılacağız, devleti iyice orta-
dan kaldıracağız ve vahşi kapitalizmin elinde hal-
kımız ezilecek mi? Çünkü başlangıç böyleydi...
Cumhuriyetle beraber CHP yöneticileri, Türki-
ye'de ekonomiyi yönetmeye başladıklannda Batı
kapitalizmi tarafından ezilmiş bir halk kitlesi var-
dı. Onu ayağa kaldırmak için bu hareketlere gi-
riştiler. Bugün umulur ki artık hiçbir devlet des-
teği olmadan, sırf piyasa ekonomisiyle geniş halk
kitleleri ezilmez. Ama bu bir umut. öyle midir,
değil midir, bu hususta anlaşma olmuş değil. Çok
değerli ekonomistlerimizin bazıları diyorlar ki,
ben de ona katılıyorum, Türkiye henüz az geliş-
tniştir. Azgelişmiş bir ülkenin ekonomisinde pi-
yasa ekonomisi tek başına egemen olursa, o za-
man varhklılar daha varlıklı, fakirler daha fakir
olur.
Çünkü piyasa mekanizmasının işlemesi için
dengeli bir gelir dağılımı mevcut olmalıdır. Bizim
şimdi halk kesimi o kadar güçsüz ki, bu rekabet
içinde ağırlığını koyamaz. Kandırılır, tüketime
yönlendirilir, yatınma gitmez, kaynak dağılımında
ülkenin ekonomisini büyütecek ve gelir dağılımını
düzeltecek doğrultuda bir gelişme olmaz. Onun
için sosyal piyasa ekonomisi demeli ve sosyal ta-
rafını işin vergi düzenlemeleriyle ve devletin bazı
müdahaleleriyle zaman zaman gündemde tutmaiı.
Şimdiki yaklaşımımız bu. Esas amacımızı bırak-
mamak ama bu amaca şimdi ekonominin yeni
araçları içinde daha iyi ulaşmak. Hepimizin söy-
lediği aslında bu...
••••fiunufa soruyu biraz açmak istiyorum,
Sayın İnönü. Deniyor ki, Türkiye'nin geçirdiği de-
neyimler, dünyada yaşanan deneyimler ışığında
SHP ekonomik politikalarını gözden geçirmeli-
dir. Çünkü Türkiye'de devlet çok agır biryük yük-
lenmiştir. Üretimde devlet vardır, sağlıkta, eğitim-
de, haberleşmede, kültürde, kitap yayınctlığına
kadar heryerde devlet vardır... Oysa devletin ar-
tık bu sorumlulukları yavaş yavaş topluma dev-
retmesi zamanı gelmiştir. Devletçilik geçmişte çok
olumlu işler başarmış olabilir, ama toplum artık
bu ışleri devralabilecek olgunluğa gelmiştir... De-
mokrasi açısından da ekonomide ademi merke-
ziyetçi, çoğulcu bir yapıya gidilmesi gerekir. Bu-
nun için SHP artık Batı 'daki sosyal demokrat par-
tiler gibi devletin üretimde değil bölüşümde gö-
rev üstlenmesini şavunmalıdır. Devlet, bölüşüm-
de sosyal adaleti ve üretimin rekabetçi koşullar
altında cereyan etmesini sağlayacak, çevrenin kir-
lenmesini önleyecek müdahaleleri yapmalıdır;
esas sorumluluklarını sosyal hizmetler alanında,
sağlıkta, eğitimde üstlenmelidir. Bu politika de-
ğişimi gerçekleşirse, sosyal demokrasi çok kalıcı
bir toplumsal temel edinebilir, deniyor. Devletin
üretimde küçültülmesini, sosyal önlemler alanın-
da büyümesini öneren bu görüşler hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Ben bu görüşlere katılıyorum. Benim söylemeye
çalıştıklanm da aslında bu doğrultuda. Ekono-
E R D A L• •• ••
I N 0 N U24 Ekıtn 1990'dakı son olağanustü kurultayda
yeniden SHP Genel Başkanlığı 'na seçilen
Erdal İnönu, 1926'da Ankara'da doğdu.
I947'de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi
fizik bolümunden mezun oldu. Doktorasını
ABD'de, Kalifornıya Teknoloji Enstitusü'nde
lamamladı. 1952'den ıtibaren A.Ü. Fen
Fakültesi, ODTÜ ve Boğazıçi Üniversitesi'nde
öğretim üyelıği yapan Prof. Dr. Erdal İnönü,
dekanlık ve rektor vekilliğinde bulundu.
İnonu, ınayts I983'te siyasete atıldı ve
SODEP'in genel başkanlığına getirildi. Avdın
Güven Gurkan'la bırlikte SODEP-HP
bırleşmesıni gerçekleşüren İnönu, SHP'nin ilk
buyük kongresinde genel başkanlığa seçildi.
1986 ve 1987 seçimlerinde İzmir milletvekili
olarak parlamenioya girdı.
duğu gözleniyor. Bir kısmı, "Kuvayı Milliye ru-
hu canlandırılmalt, ekonomik bağımsızlığıntız el-
den gitmemeli, Türkiye dışanya karşı kendisini
korumahdır" diyor. Başkaları ise "Ekonomik ba-
ğtmsızlıkargümanı geçerliğiniyitirmiştir, tüm top-
lumlar karşılıklı bağımlılık içindedir. Ekonomi-
deki etkinlik dışa açılmayı gerektirir. Türkiye dı-
şa açılarak, global iş bölümü içinde kendine bir
yer edinmelidir" diyor. Açıkçası, taban tabana zıt
görüşler. Siz bu görüşlerden hangisine kendinizi
daha yakın buluyorsunuz?
Ben bütün bu konulan toplumumuzun gelir da-
ğılımı açısından değerlendiriyorum. Ekonomik
bütünleşme kaçınılmaz bir şey. Bilim ve teknolo-
ji ilerledikçe, ülkeler arasındaki iletişim olanak-
îarı arttıkça, kültürler de etkileşim içinde oluyor-
lar ve sonunda ekonomilerin de bütünleşmesi ka-
çınılmaz oluyor. Şimdi o süreci yaşıyoruz. Kimse
dünyadan ayrı bir ortamda yaşayamaz. Biz de
dünya ekonomisi içinde yerimizi alacağız. Şimdi
Avrupa ekonomisi içinde yerimizi almaya çalışı-
yoruz, bir gün Avrupa ekonomisi öbür ülkelerle
birlikte daha büyük bir bütünleşme sağlayacak.
Bunu yaparken düşünmemiz gereken şey, bu sü-
reçten ulusumuz kaybetmesin. Bu süreçten tek tek
kişiler çok şey kazanabilir.
Mesela ekonominin bütünleşmesi demek çoku-
luslu şirketlerin çok öne çıkması demek. Böyle bir
çokuluslu şirket içinde görev almak bir kişiyi çok
daha iyi yaşatabilir. Tabii aynı şey bu bütünleş-
me olmadan da vardı. Daha önceki donemlerde
de Türkiye'ye yabancı sermaye gelsin gelmesin me-
selesi vardı. Yabancı sermayeye aracılık edenler
kendi yaşam seviyelerini yükseltiyorlardı. Ama
mesele Türkiye'de halk çoğunluğunun yaşam se-
viyesinin yükselmesiydi. Buna da ben aynı şekil-
de bakıyorum. Bu bütünleşmeyi biz öyle yürüt-
meliyiz ki, bütünleşme içinde ulusumuz Avrupa
L
daki gelir dağılımı içinde daha geri gitmesin ve
kendi içinde de gelir farklılıklan artmasın... Za-
ten bütün kavga da oradan çıkıyor. Bütün Avru-
pa'daki toplantılarda kim önce ortaya atarsa fik-
ri hem kendisini ve kendi ulusunu gelir dağılımı
içinde daha önde tutmaya çalışıyor.
Ben bana gelen tekliflere hep bu açıdan bakı-
yorum: Bunun sonunda biz gelir dağılımı açısın-
dan iyileşecek miyiz, yoksa kötüleyecek miyiz?
Böyle bakıldığı zaman sanıyorum bu iki farklı gö-
rüşü birleştirmek mümkün. Çünku her iki görüş
de işin bir tarafını ahyor. Ekonomik bağımsızlık,
tabii... Ama dışandan korkmamn da anlamı yok.
Fakat bugünkü iktidarın bazı yetkililerinin yap-
tığı gibi her şeyi dışanya açalım, herkes gelsin is-
tediğini yapsın, dersek bunun sonunda gelir da-
ğılımımız daha da bozulur. Buraya gelenler bil-
gice, hazıMıkça daha ileri olduklan için kuracak-
ları işleri kendi kazanacakları şekilde götürürler.
Mesela şirketlqrin özelleştirilmesinde blok satış
yanlış. Ama bir şirketin yabancı bir şirketle or-
müzü ortadan kaldınnz.
SHP Genel Başkanı İnönü, Şahin Alpay ile yaptığı söyleşide 'Sosyal giivenlik shlerainin' geliştirilmesinin önemini vurguladı. (Fotoğraf: Barış Bil)
miyi daha etkin çalıştırmak, devletin müdahale-
sini azaltmak anlamına geliyor. Ancak azgelişmiş
yörelerimiz var. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz-
de devleti üretimden uzaklaştınrsanız olmuyor.
Oralarda hiçbir gelişme sağlanmıyor. Dolayısıy-
la oralarda bunu yapamayız. Peki, ülkenin öteİci
yörelerinde nasıl yapacağız? Açık bir özelleştir-
me, doktriner bir özelleştirmeye girerek mi yapa-
cağız? Onu şimdiki iktidar yapmaya çalışıyor.
Ama görünür bir basan sağlayamıyor. Ben bu
doğrultuda gayret edilmesine taraftarım. Ama bu-
nun bir doğal süreci var.
.çıkça söyleyeyim, biz
devletin ağırlığını arttıracak
bir girişimde olmayacağız.
Azaltmaya çalışacağız.
Ekonomiyi daha etkin
çalıştırmak, devletin
müdahalesini azaltmak
anlamına geliyor. Ancak
azgelişmiş yörelerimiz var.
Doğu ve Güneydoğu
bölgelerimizde devleti
üretimden uzaklaştınrsanız
olmuyor.
I Yani SHP iktidara gelirse özelleştirme
politikasım devam ettirecek mi?
Şunu söyleyeyim, biz iktidara gelince millileş-
tirme politikası uygulayacak değiliz. Devletin eko-
nomideki ağırlığını arttırmayacağız. Devletin ağır-
lığını ne kadar azaltacağız? lşte şimdi de görü-
yoruz ki Türkiye'deki yapılaşma içincJe bu çok zor
bir şey. Gerek AP gerek ANAP döneminde dev-
let sektörünün küçüldüğü söylenemez, aksine bü-
yüyor. Ya şirket kurtarma şeklinde oluyor ya da
yeni girişimler şeklinde. Demek ki hâlâ Türkiye-
deki sermaye kendi başına devletin yaptıklannı
üstlenebilecek guce gelmemiş. Umulur ki artık
gelmekte.
Açıkça söyleyeyim, biz devletin ağırlığını arttı-
racak bir girişimde olmayacağız. Azaltmaya ça-
lışacağız. Ama tabii ekonomide verimliliği, üret-
kenliği düşünerek. Bu da çağdaş sosyal demok-
rat yaklaşımdır. Devletin ağırlığı şu kadar olma-
lıdır... Bu konuda kesin bir şey söyleyemiyor hiç
kimse. Sosyalist Enternasyonal'in bildirisinde de
her ülkenin kendi yapısından gelen, ulaştığı bir
nokta vardır; bu noktada düzeltmelere çahşılma-
lıdır, deniyor. Yüzde 20 devlet, yüzde 80 özel sek-
tör olsun diye bir şey söylenemez. Bu zaten kaçı-
nılmaz bir şey. Özel sektorün bugün vardığı nok-
ta geçmişten gelen, CHP'nin başlattığı hareket-
lerin sonucudur. Bu yolda devam edeceğiz elbet-
te. Onun için bizim daha devletçi olacağımız fa-
lan... Bunlar hikâye. Şüphesiz eski CHP'den da-
ha az devletçi olacağız. Zaten o zamanların dev-
letçilik kavramı şimdi yok. O zamanki devletçili-
ğin anlamı başkaydı. Ekonomik buhrandan çıkıl-
mak için başlanmıştı. Sonra da sanayileşmeyi hız-
landırmak için devam edildi.
Şimdi özel sektörun artık bütün bu meselelere
el koymasını, el atmasını, yürütmesini istiyoruz.
Ama işte Doğu'ya Güneydoğu'ya gitmiyor özel
sektör. Bu kadar teşvik verildi yine gitmiyor. Ve-
ya \erilen teşvikleri suiistimal ediyorlar. Doğu için
teşvik alıp o paraları yine Batı'da kullanıyorlar.
Sonra kurtarma işlemlerinde yine en etkili olan
devlet oluyor. Ama elbetle ki devlet daha fazla
ağırlığım arttırmasın... Bu soylenebilir ve ben bu-
nu söylüyorum. Millileştirmek daha fazla söz ko-
nusu değil, özel sektörun gelişmesi için her turlü
kolayhğı göstereceğiz.
Ama bunu yaparken de sosyal hizmetleri, sağ-
lık, eğitim ve sosyal guvenlik... Bugün devletin bü-
yük ölçüde ihmal ettiği bir konu. Sosyal guven-
lik sistemlerini birleştireceğiz ve kapsamlı bir sos-
yal guvenlik, işsizlik sigortası kurarak sendikala-
rı rahat çalıştırarak, toplusözleşme gorüşmeleri-
ni serbest bırakarak sosyal adaleti sağlayacağız.
O açıdan dediklerinize katılıyorum.
^^^^MEfendim.-Turkiye'nın dışekonomik iliş-
kileri konusunda da SHP içinde iki ayrı gorüş ol-
taklık kurması yanlış bir şey değil.
Çünkü bizim şirket sahibi ömrünü bu işe ver-
miş olduğu için, yabancı bir şirketle ortaklığa gi-
rerken ne kazanacağmı ne kaybedeceğini gayet iyi
biliyor. Bu ortaklık sonunda kendisi bir şey ka-
zanacaksa o zaman ortaklığa giriyor. Ve o zaman
bundan Türkiye de kazanıyor. Çünkü büyüyen
kuruluş daha da ileri gidiyor. Ama genç bir yö-
neticiye sen Petkim'i özelleştir dedikleri zaman,
o konuya bu şekilde yaklaşmıyor. Petkim'in da-
ha iyi çalışması için nelere ihtiyaç olduğunu bile-
cek kadar deneyimi yok... Nasıl satarız, ona ba-
lEfendim şöyle bir çelişki de görülüyor:
Sosyal demokrat hareket şimdi Türkiye'nin A"P
ye tam üyeliğini savunuyor. Bu konuda çok önem-
li bir dönüşyaptı. 1960'lar ve 1970'lerde ATûye-
liği konusunda çok müteredditti. Fakat sosyal de-
mokratlar şimdi AT üyeliğinin en samimi savu-
nuculanndan biri olarak görûnüyor. Ne var ki ya-
bancı sermayedarlar gelip, Türkiye'de bir yatın-
ma girecek ya da bir şirketi satın alacak oldukla-
rı zaman büyük bir hassasiyet, bir tepki ortaya
çıkıyor. Burada birproblem görmüyor musunuz?
Bu, dediğim nedenlerden oluyor. Ulusal çıkar-
lanmızı birilerinin koruması lazım diye düşünü-
yoruz. Onun için bunlan koruyoruz. Bütünleşme-
ye karşı olduğumuz anlamında değil. Bütünleş-
meyi yaparken şimdiki yöneticilerin her seyi çok
kolay kabul etmelerine karşı çıkıyoruz. Bütünleş-
me içinde kendi çıkanmızı koruyacak tartışma-
lar yapılsın, görüşler ileri sürülsün, kendimizi eşit
bir partner olarak gösterelim... Bunu sağlamak
istiyoruz; yoksa doktrin olarak Avrupa ile bütün-
leşmeye karşı değüiz. Bu, eninde sonunda olacak.
• • • ^ H Efendim, açmak istediğim bir konu da
şu: Laiklik konusunda sosyal demokrat hareket
içinde bir yeni görüş belirmeye başladı. Bu görii-
şe göre: Türkiye'de laiklik bugüne kadar devle-
tin dini denetlemesi şeklinde uygulanmıştır. Fa-
kat artık bu anlaytşm gözden geçirilmesi gerekir.
Bu gibi görüşleri nasıl karşılıyorsunuz?
'iyanet İşleri'nin bugünkü
konumunda devam etmesinde
yarar görüyorum. Bence ilk
mesele 163. madde
meselesidir. Din konusundaki
tartışmaların serbestçe
yapılabilmesidir. Ondan
sonra bunun doğal bir
sonucu olarak, Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın da artık
görevlerini bırakması akla
gelebilir.
çeRo
değerli
eKonomistlerimizin bazıları
diyorlar ki ben de onlara
katılıyorum, Türkiye henüz
az gelişmiştir. Azgelişmiş bir
ülkenin ekonomisinde piyasa
ekonomisi egemen olursa, o
zaman varhklılar daha
varlıklı, fakirler daha fakir
olur. Çünkü piyasa
mekanizmasının işlemesi için
dengeli bir gelir dağılımı
olmalıdır.
knor. O açıdan yanlış oluyor.
Yani biz kendiliğinden bütünleşme içinde özel
sektörumuzun bütün bu etkileşmeleri daha iyi
yapmasıyla, devletin yardımcı olmasıyla ve dev-
letin gelir dağılımını düzeltecek ekonomik poli-
tikalan yürütmesı\le hem Avrupa ile butunleşme-
mizi yürütürüz. hem de gelir dağılımını bozma-
yız, diyoruz. Yapılması gereken >ey bu bence. Tek
başımıza yaşayamayi/; ama her >eyi de teslim ede-
meyiz. Bu bir surekli yarış meselesi. Her şeyimizi
teslim ettiğimiz zaman bu >arışta dırenme gucü-
Biz şimdiki yaklaşımımızla Diyanet lşleri'nin
kaldırılmasını düşünmüyoruz. Bütün mesele Öir
evrim meselesi. Mesela TCK'run 163. maddesinin
kaldınlması daha önce karşımızda olan bir ko-
nu. Bugün din konusunda serbest tartışma yapı-
lanuyor. Birçok tahrikler yapüıyor, din konusu si-
yaset için istismar ediliyor, ama serbest tartışma
yapılamıyor. Burada sorun, hem yasanın getirdi-
ği sıkıntılar, hem de bunun geleneğimizde açıkça
tartışılmayan bir konu olmasından ileri geliyor.
Yukarıda dile getirdiğim öneriyi tartıs-
maya değer bulur musunuz?
Kuşkusuz tartışılmaya değer. Ama erken bulu-
yorum. Diyanet lşleri'nin bugünkü konumunda
devam etmesinde yarar görüyorum. Bence ilk me-
sele 163. madde meselesidir. Din konusundaki tar-
tışmalann serbestçe yapılabilmesidir. Ondan son-
ra bunun doğal bir sonucu olarak Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın da artık görevlerini bırakması ak-
la gelebilir. Diyanet İşleri, dinin siyasete alet edil-
mesine ne ölçüde engel oluyor? Tabii bir ölçüde
oluyor. O kaldınlırsa o zaman siyaset istisman da-
ha fazla olur diye bir kaygı bende de var. Bu gö-
rüşler Batı ile mukayeseden geliyor. Ama Batı'da
tslam yok. Dolayısıyla mukayese imkânımız yok.
Batı'da devlet din işlerine kanşmıyor veya pek
az karışıyor. Ama orada din içinde bu kavgalar
yapılmış, yaşanmış, tartışma olmuş, belirli bir ev-
rim yaşanmış, büyük mücadelelerden sonra her-
kes kendi yerini almış. Bir ortak yaşama ortaya
çıkmış. Çeşitli mezhepler arasında ve devletle din
arasında. Bence önce 163. madde kaldınlmah. Ba-
kalım serbest tartışmayı yapabilecek miyiz, o gö-
rülmeli. Tabii yapacağız da bir zaman alacak, ban
anlaşmazhklar olacak. Onlan yasayahm...
I Sayın İnönü, sosyal demokratlar arasın-
da SHP'nin türban konusundaki tutumunu eleş-
tirenler de var. Deniyor ki, bu konuda zıtlaşma-
ya gidilmesi toplumda gereği olmayan bir kutup-
laşmaya yol açmakta; birçok kimseyi de gereksiz
yere SHP'nin karşısma itmektedir. Bırakın üni-
versitelerde ne giyerlerse giysinler; bu konuyu bir
siyasi konu olmaktan çıkarın. Bu görüşlere ne di-
yorsunuz?
Bu görüşlere katılmıyorum. Tabii demokrasi
içinde kimsenin kıyafetine kanşamazsıruz. Ama
bu bir siyasal hareket. Her türlü siyasal hareket
demokraside yer alabilir. Ama bu demek değil-
dir ki belirli siyasal hareketlere karşı çıkılmaz. ıki-
sini ayırmak lazım. Bir siyasal hareketin sizi ge-
tirmek istediği noktaya varmak istemiyorsanız
eğer, o harekete karşı kendi siyasal hareketinizle
karşı çıkmak zorundasımz. Bu uğraş tabii bir ra-
hatsızlık yaratır. Ama bu rahatsızlığı çekmezse-
niz, o zaman karşısında olduğunuz siyasal hare-
ket sizin başınıza daha büyük bir sıkıntı getire-
cektir. Türban konusu, tamamen siyasal bir ha-
reket. Biz o açıdan karşı çıkıyoruz.
^ ^ • • 1 Bu konunun tehlikeli bir kutuplaşmaya
yol açtığı şeklindeki kaygılara ne diyorsunuz?
Onun bir çaresi yok. Kutuplaşmaya yol açar di-
ye siyasal hareketi görmezden gelmek yanhş olur.
Siyasal hareket varsa onun karşısındaki sizin açı-
nızdan doğru olan siyasi hareketi de yaşatmak zo-
rundasınız. Kutuplaşma olmasın diye teslim ol-
manız söz konusu değildir.
^K^KMSon sorum şu olacak: Deniyor ki, SHP
içinde farklı görüşlerde insanlar, kanatlar bulun-
duğu bir gerçektir. Bir çeşit kanatlar var. Parti tü-.
züğünde yapılacak bir değişiklikle, parti organ-
ları için yapılan seçimlerde bu kanatlann güçleri
oranında temsilini sağlayacak bir düzenlemeye gi-
dilmelidir. Bu öneri konusunda görüşünüz nedir?
Ben bu görüşe karşı değilim, hatta bunu yap-
mak istiyorum. Başka ülkelerdeki sosyal demok-
rat partilerde örneğin Almanya'da bu konu nasıl
çözülüyor diye sormuştum Alman dostlannuza.
Bir bilgi veren yazı da gönderdiler. Ben parti için-
deki yarışmanın şiddetini azaltacak bir yol ola-
rak görüyorum bunu. Aksini savunanlar, ayrı
gruplardan insanlar bir araya gelirse hiç çalışma
olmaz diyenler de var. Ben ayrı görüşte olan in-
sanları da bir arada çahştırmanın yolunu bulmak
gerekir; onun yolu da nisbi temsil esasıdır, diyo-
rum.