29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 9 ARALIK 1990 SHP GENEL BAŞKANIERDALİNÖNÜ Ekonomide daha az devlet"Şunu söyleyeyim, biz iktidara gelince millileştirme politikası uygulayacak değiliz. Devletin ekonomideki ağırlığını arttırmayacağız... Azaltmaya çalışacağız. Ama tabii ekonomide verimliliği, üretkenliği düşünerek. Bu da çağdaş sosyal demokrat yaklaşımdır." Yeniden SHP Genel Başkanlığı'na seçilen Erdal İnönü, ekonomide devletin rolüyle ilgili görüşünü böyle özetliyor. Araştırma Servisi Şefimiz Şahin Alpay, İnönü ile Türkiye'de • sosyal demokrasinin ideolojisi, programı ve iç işleyiş sorunlan üzerine konuştu. SÖYLEŞİ ŞAHİN ALPAY ~ PAZAR KONUĞU \Sayın İnönü, ben bu söyleşimizde ' SHP'ye yönelik kamuoyunda, özellikle de sosyal demokrat eğilimli kamuoyunda yaygın bazı eleş- tirileri gündeme getirmek ve bunlar hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Bu eleştiriler- den birini şöyle özetleyebilirinv "SHP'nin iktidara gelebilmesi için özellikle hangi partiye oy verece- ğine seçimden seçime karar veren, "ortadaki" seç- menleri kazanması gerekir. Bunun için de çeşitli ülke sorunlan konusunda çözüm önerileri ürete- bilmelidir. Oysa SHP içinde yarış çeşitli fıkirler, çözüm önerileri arasında bir rekabet yerine parti organlarına seçilmek için bir mücadele şeklinde geçiyor." Siz bu tür eleşüriler konusunda ne dü- şünüyorsunuz? Bu eleştiriler yalnız bizim partimize yapılmıyor. Avrupa'da muhalefetteki birçok sosyal demokrat partiye de aynı eleştiriler yöneltiliyor. Bir defa şöy- le söyleyeyim... Herkesten ayrılan fikirler, kişilik- leri unutturarak insanların dikkatini çeken fikir- ler, öyle kolay kolay ortaya çıkmaz. Her yıl çık- maz. Her on yılda bir de çıkmaz. Onun için böy- le bir şey ununak bence biraz hayal. Sosyal de- mokrat bir partiyiz biz, sosyal demokrat ideolo- jimiz var. Bu ideolojiyi nasıl uygulayacağız, bu- nu halka nasıl anlatacağız, halkın oylarını nasıl kazanacağız, mesele bu. ldeoloji mevcut. Tartışmalar niçin bu ideoloji etrafında olmu- yor da daha çok kişiler üzerinde oluyor? Bunun CHP'den gelen bir nedeni var. Sosyal demokra- sinin kendi yapısından gelen bir nedeni var. Ken- di içinde bir evrim geçirerek sosyal demokrat ha- le gelmiş olan CHP'de çeşitli rekabetler hep ol- muştur. Büyük bir parti olduğu için de içinde çok değerli insanlar var. Ve bu insanların aralarında- ki taktik, görüş farklılıklan zamanla önemli ha- le geliyor, kurultay mücadeleleri yapılıyor. CHP kapatıldı, ama bu değerli siyasetçiler büyük öl- çüde SHP içinde bir araya geldiler. Dolayısıyla bu yeni parti içinde bir egemenlik yarışı kendiliğin- den var. Bunun olmaması için yapılacak şey, bel- ki Sayın Ecevit'in yapmaya çalıştığı gibi çok az insanı almaktı yeni bir parti kurulurken. Orada da mücadele oluyor, ayrı mesele... Ama bizim böyle bir yaklaşımımız yoktu. Ye- ni bir parti kurulması sosyal demokraüan birleş- tirmek içindi. Sosyal demokrasi Türkiye'de yeni- den icat edilmiyordu. CHP'nin oluşturmuş oldu- ğu sosyal demokrat potansiyeli toparlamak söz konusuydu. Dolayısıyla CHP içinde olan herke- sin buraya gelmesi, gençlerin buraya kazanılması amacımızdı. Bunu yaptığımız için CHP'deki ki- şisel çekişmeler de buraya geldi. Bunu ben doğal görüyorum. Bu yüzden dışa dönük mücadele ya- pılamvyor sözü doğru değil. Dışa dönük müca- delede daha çok başarılı olunan zamanlar var, da- ha az başarılı olunan zamanlar var. Biz son ku- rultaydan önce öyle bir döneme gelmiştik. Dışa dönük mücadeleye şimdi bütün gücümüzle girmiş durumdayız. • • • • SHP içinde sosyal demokrasinin yoru- mu konusunda, sizin söylediğiniz gibi bir birlik olmadığı gözleniyor. Yani sosyal demokrasiden bazen gerçekten çokfarklı anlayışların kastedil- diğini görüyoruz. Bazen part : vöneticilerinin açık- lamalarıyla, parti program ısında tutarsızlık- lar da görülüyor. Örneğin SHP'nin programı eko- nomide devlete oldukça ağırlıklı bir rol vermek- te. Genel olarak devletçi bir anlayış programa ege- men. Oysa siz iktidara geldiği takdirde SHP'nin bir sosyal piyasa ekonomisi uygulayacağını söy- lediniz. Sayın Deniz Baykal, diğer genel başkan adayı, örgütlü piyasa ekonomisinden söz etti. Ama bu piyasa ekonomisi anlayışı programda bu- lunmuyor. Bu duruma bakarsak acaba parti prog- ramında bir yenilenmeye mi ihtiyaç var? Parti programı üzerinde tartışmalar hep yapı- lıyor, yapılacak. Önümüzdeki kurultaya giderken bazı konular öne çıkabilir. Ama önümüzdeki ku- rultayda yine seçim olacak, dolayısıyla seçimli ku- rultayda pek program tartışması olmuyor. O bit- tikten sonra mesele gundeme getirilebilir. Fakat programda yapılacak değişikliklere karşı değilim. Ekonomiyle ilgili mesele şu, açıkça söyleyeyim: Bir değişim yaşanıyor. CHP'den gelen bir birikim, halkın çıkarlarını korumak, güçsüz kesimleri dı- şarıdan gelecek, daha güçlü ve ister istemez ken- di çıkarlan açısından bizi sömürmek doğrultusun- daki ekonomik yaklaşımlara karşı korumak... Böyle bir gelenek bize CHP'den gelmiş. Cumhu- riyetin ilk kurulduğu yıllarda Türkiye'de ekono- miyi büyütmek, sanayileşmeyi başlatmak için, bir taraftan bir özel sektör yaratmak, öte taraftan ön- cülük etmek için gayretler sarfedilmiş ve sonun- da büyük bir karma ekonomi çıkmış. Özel sek- tör bugün bu kadar güçlü ise, o zaman CHP'nin bu yolda sarfettiği gayretlerin çok yeri var. Ama bizim CHP'den gelen birikimimizde esas amaç hep halkı diişürimek, halkın ezilmemesini, halkın daha çok imkânlara kavuşmasım düşünmek. Söy- ledigirniz, bunu şimdiki ekonomik araçlarla en ve- rimli şekilde yapmak. Bunu yaparken hep bir kor- ku var: Acaba fazla açılacağız, devleti iyice orta- dan kaldıracağız ve vahşi kapitalizmin elinde hal- kımız ezilecek mi? Çünkü başlangıç böyleydi... Cumhuriyetle beraber CHP yöneticileri, Türki- ye'de ekonomiyi yönetmeye başladıklannda Batı kapitalizmi tarafından ezilmiş bir halk kitlesi var- dı. Onu ayağa kaldırmak için bu hareketlere gi- riştiler. Bugün umulur ki artık hiçbir devlet des- teği olmadan, sırf piyasa ekonomisiyle geniş halk kitleleri ezilmez. Ama bu bir umut. öyle midir, değil midir, bu hususta anlaşma olmuş değil. Çok değerli ekonomistlerimizin bazıları diyorlar ki, ben de ona katılıyorum, Türkiye henüz az geliş- tniştir. Azgelişmiş bir ülkenin ekonomisinde pi- yasa ekonomisi tek başına egemen olursa, o za- man varhklılar daha varlıklı, fakirler daha fakir olur. Çünkü piyasa mekanizmasının işlemesi için dengeli bir gelir dağılımı mevcut olmalıdır. Bizim şimdi halk kesimi o kadar güçsüz ki, bu rekabet içinde ağırlığını koyamaz. Kandırılır, tüketime yönlendirilir, yatınma gitmez, kaynak dağılımında ülkenin ekonomisini büyütecek ve gelir dağılımını düzeltecek doğrultuda bir gelişme olmaz. Onun için sosyal piyasa ekonomisi demeli ve sosyal ta- rafını işin vergi düzenlemeleriyle ve devletin bazı müdahaleleriyle zaman zaman gündemde tutmaiı. Şimdiki yaklaşımımız bu. Esas amacımızı bırak- mamak ama bu amaca şimdi ekonominin yeni araçları içinde daha iyi ulaşmak. Hepimizin söy- lediği aslında bu... ••••fiunufa soruyu biraz açmak istiyorum, Sayın İnönü. Deniyor ki, Türkiye'nin geçirdiği de- neyimler, dünyada yaşanan deneyimler ışığında SHP ekonomik politikalarını gözden geçirmeli- dir. Çünkü Türkiye'de devlet çok agır biryük yük- lenmiştir. Üretimde devlet vardır, sağlıkta, eğitim- de, haberleşmede, kültürde, kitap yayınctlığına kadar heryerde devlet vardır... Oysa devletin ar- tık bu sorumlulukları yavaş yavaş topluma dev- retmesi zamanı gelmiştir. Devletçilik geçmişte çok olumlu işler başarmış olabilir, ama toplum artık bu ışleri devralabilecek olgunluğa gelmiştir... De- mokrasi açısından da ekonomide ademi merke- ziyetçi, çoğulcu bir yapıya gidilmesi gerekir. Bu- nun için SHP artık Batı 'daki sosyal demokrat par- tiler gibi devletin üretimde değil bölüşümde gö- rev üstlenmesini şavunmalıdır. Devlet, bölüşüm- de sosyal adaleti ve üretimin rekabetçi koşullar altında cereyan etmesini sağlayacak, çevrenin kir- lenmesini önleyecek müdahaleleri yapmalıdır; esas sorumluluklarını sosyal hizmetler alanında, sağlıkta, eğitimde üstlenmelidir. Bu politika de- ğişimi gerçekleşirse, sosyal demokrasi çok kalıcı bir toplumsal temel edinebilir, deniyor. Devletin üretimde küçültülmesini, sosyal önlemler alanın- da büyümesini öneren bu görüşler hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben bu görüşlere katılıyorum. Benim söylemeye çalıştıklanm da aslında bu doğrultuda. Ekono- E R D A L• •• •• I N 0 N U24 Ekıtn 1990'dakı son olağanustü kurultayda yeniden SHP Genel Başkanlığı 'na seçilen Erdal İnönu, 1926'da Ankara'da doğdu. I947'de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi fizik bolümunden mezun oldu. Doktorasını ABD'de, Kalifornıya Teknoloji Enstitusü'nde lamamladı. 1952'den ıtibaren A.Ü. Fen Fakültesi, ODTÜ ve Boğazıçi Üniversitesi'nde öğretim üyelıği yapan Prof. Dr. Erdal İnönü, dekanlık ve rektor vekilliğinde bulundu. İnonu, ınayts I983'te siyasete atıldı ve SODEP'in genel başkanlığına getirildi. Avdın Güven Gurkan'la bırlikte SODEP-HP bırleşmesıni gerçekleşüren İnönu, SHP'nin ilk buyük kongresinde genel başkanlığa seçildi. 1986 ve 1987 seçimlerinde İzmir milletvekili olarak parlamenioya girdı. duğu gözleniyor. Bir kısmı, "Kuvayı Milliye ru- hu canlandırılmalt, ekonomik bağımsızlığıntız el- den gitmemeli, Türkiye dışanya karşı kendisini korumahdır" diyor. Başkaları ise "Ekonomik ba- ğtmsızlıkargümanı geçerliğiniyitirmiştir, tüm top- lumlar karşılıklı bağımlılık içindedir. Ekonomi- deki etkinlik dışa açılmayı gerektirir. Türkiye dı- şa açılarak, global iş bölümü içinde kendine bir yer edinmelidir" diyor. Açıkçası, taban tabana zıt görüşler. Siz bu görüşlerden hangisine kendinizi daha yakın buluyorsunuz? Ben bütün bu konulan toplumumuzun gelir da- ğılımı açısından değerlendiriyorum. Ekonomik bütünleşme kaçınılmaz bir şey. Bilim ve teknolo- ji ilerledikçe, ülkeler arasındaki iletişim olanak- îarı arttıkça, kültürler de etkileşim içinde oluyor- lar ve sonunda ekonomilerin de bütünleşmesi ka- çınılmaz oluyor. Şimdi o süreci yaşıyoruz. Kimse dünyadan ayrı bir ortamda yaşayamaz. Biz de dünya ekonomisi içinde yerimizi alacağız. Şimdi Avrupa ekonomisi içinde yerimizi almaya çalışı- yoruz, bir gün Avrupa ekonomisi öbür ülkelerle birlikte daha büyük bir bütünleşme sağlayacak. Bunu yaparken düşünmemiz gereken şey, bu sü- reçten ulusumuz kaybetmesin. Bu süreçten tek tek kişiler çok şey kazanabilir. Mesela ekonominin bütünleşmesi demek çoku- luslu şirketlerin çok öne çıkması demek. Böyle bir çokuluslu şirket içinde görev almak bir kişiyi çok daha iyi yaşatabilir. Tabii aynı şey bu bütünleş- me olmadan da vardı. Daha önceki donemlerde de Türkiye'ye yabancı sermaye gelsin gelmesin me- selesi vardı. Yabancı sermayeye aracılık edenler kendi yaşam seviyelerini yükseltiyorlardı. Ama mesele Türkiye'de halk çoğunluğunun yaşam se- viyesinin yükselmesiydi. Buna da ben aynı şekil- de bakıyorum. Bu bütünleşmeyi biz öyle yürüt- meliyiz ki, bütünleşme içinde ulusumuz Avrupa L daki gelir dağılımı içinde daha geri gitmesin ve kendi içinde de gelir farklılıklan artmasın... Za- ten bütün kavga da oradan çıkıyor. Bütün Avru- pa'daki toplantılarda kim önce ortaya atarsa fik- ri hem kendisini ve kendi ulusunu gelir dağılımı içinde daha önde tutmaya çalışıyor. Ben bana gelen tekliflere hep bu açıdan bakı- yorum: Bunun sonunda biz gelir dağılımı açısın- dan iyileşecek miyiz, yoksa kötüleyecek miyiz? Böyle bakıldığı zaman sanıyorum bu iki farklı gö- rüşü birleştirmek mümkün. Çünku her iki görüş de işin bir tarafını ahyor. Ekonomik bağımsızlık, tabii... Ama dışandan korkmamn da anlamı yok. Fakat bugünkü iktidarın bazı yetkililerinin yap- tığı gibi her şeyi dışanya açalım, herkes gelsin is- tediğini yapsın, dersek bunun sonunda gelir da- ğılımımız daha da bozulur. Buraya gelenler bil- gice, hazıMıkça daha ileri olduklan için kuracak- ları işleri kendi kazanacakları şekilde götürürler. Mesela şirketlqrin özelleştirilmesinde blok satış yanlış. Ama bir şirketin yabancı bir şirketle or- müzü ortadan kaldınnz. SHP Genel Başkanı İnönü, Şahin Alpay ile yaptığı söyleşide 'Sosyal giivenlik shlerainin' geliştirilmesinin önemini vurguladı. (Fotoğraf: Barış Bil) miyi daha etkin çalıştırmak, devletin müdahale- sini azaltmak anlamına geliyor. Ancak azgelişmiş yörelerimiz var. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz- de devleti üretimden uzaklaştınrsanız olmuyor. Oralarda hiçbir gelişme sağlanmıyor. Dolayısıy- la oralarda bunu yapamayız. Peki, ülkenin öteİci yörelerinde nasıl yapacağız? Açık bir özelleştir- me, doktriner bir özelleştirmeye girerek mi yapa- cağız? Onu şimdiki iktidar yapmaya çalışıyor. Ama görünür bir basan sağlayamıyor. Ben bu doğrultuda gayret edilmesine taraftarım. Ama bu- nun bir doğal süreci var. .çıkça söyleyeyim, biz devletin ağırlığını arttıracak bir girişimde olmayacağız. Azaltmaya çalışacağız. Ekonomiyi daha etkin çalıştırmak, devletin müdahalesini azaltmak anlamına geliyor. Ancak azgelişmiş yörelerimiz var. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde devleti üretimden uzaklaştınrsanız olmuyor. I Yani SHP iktidara gelirse özelleştirme politikasım devam ettirecek mi? Şunu söyleyeyim, biz iktidara gelince millileş- tirme politikası uygulayacak değiliz. Devletin eko- nomideki ağırlığını arttırmayacağız. Devletin ağır- lığını ne kadar azaltacağız? lşte şimdi de görü- yoruz ki Türkiye'deki yapılaşma içincJe bu çok zor bir şey. Gerek AP gerek ANAP döneminde dev- let sektörünün küçüldüğü söylenemez, aksine bü- yüyor. Ya şirket kurtarma şeklinde oluyor ya da yeni girişimler şeklinde. Demek ki hâlâ Türkiye- deki sermaye kendi başına devletin yaptıklannı üstlenebilecek guce gelmemiş. Umulur ki artık gelmekte. Açıkça söyleyeyim, biz devletin ağırlığını arttı- racak bir girişimde olmayacağız. Azaltmaya ça- lışacağız. Ama tabii ekonomide verimliliği, üret- kenliği düşünerek. Bu da çağdaş sosyal demok- rat yaklaşımdır. Devletin ağırlığı şu kadar olma- lıdır... Bu konuda kesin bir şey söyleyemiyor hiç kimse. Sosyalist Enternasyonal'in bildirisinde de her ülkenin kendi yapısından gelen, ulaştığı bir nokta vardır; bu noktada düzeltmelere çahşılma- lıdır, deniyor. Yüzde 20 devlet, yüzde 80 özel sek- tör olsun diye bir şey söylenemez. Bu zaten kaçı- nılmaz bir şey. Özel sektorün bugün vardığı nok- ta geçmişten gelen, CHP'nin başlattığı hareket- lerin sonucudur. Bu yolda devam edeceğiz elbet- te. Onun için bizim daha devletçi olacağımız fa- lan... Bunlar hikâye. Şüphesiz eski CHP'den da- ha az devletçi olacağız. Zaten o zamanların dev- letçilik kavramı şimdi yok. O zamanki devletçili- ğin anlamı başkaydı. Ekonomik buhrandan çıkıl- mak için başlanmıştı. Sonra da sanayileşmeyi hız- landırmak için devam edildi. Şimdi özel sektörun artık bütün bu meselelere el koymasını, el atmasını, yürütmesini istiyoruz. Ama işte Doğu'ya Güneydoğu'ya gitmiyor özel sektör. Bu kadar teşvik verildi yine gitmiyor. Ve- ya \erilen teşvikleri suiistimal ediyorlar. Doğu için teşvik alıp o paraları yine Batı'da kullanıyorlar. Sonra kurtarma işlemlerinde yine en etkili olan devlet oluyor. Ama elbetle ki devlet daha fazla ağırlığım arttırmasın... Bu soylenebilir ve ben bu- nu söylüyorum. Millileştirmek daha fazla söz ko- nusu değil, özel sektörun gelişmesi için her turlü kolayhğı göstereceğiz. Ama bunu yaparken de sosyal hizmetleri, sağ- lık, eğitim ve sosyal guvenlik... Bugün devletin bü- yük ölçüde ihmal ettiği bir konu. Sosyal guven- lik sistemlerini birleştireceğiz ve kapsamlı bir sos- yal guvenlik, işsizlik sigortası kurarak sendikala- rı rahat çalıştırarak, toplusözleşme gorüşmeleri- ni serbest bırakarak sosyal adaleti sağlayacağız. O açıdan dediklerinize katılıyorum. ^^^^MEfendim.-Turkiye'nın dışekonomik iliş- kileri konusunda da SHP içinde iki ayrı gorüş ol- taklık kurması yanlış bir şey değil. Çünkü bizim şirket sahibi ömrünü bu işe ver- miş olduğu için, yabancı bir şirketle ortaklığa gi- rerken ne kazanacağmı ne kaybedeceğini gayet iyi biliyor. Bu ortaklık sonunda kendisi bir şey ka- zanacaksa o zaman ortaklığa giriyor. Ve o zaman bundan Türkiye de kazanıyor. Çünkü büyüyen kuruluş daha da ileri gidiyor. Ama genç bir yö- neticiye sen Petkim'i özelleştir dedikleri zaman, o konuya bu şekilde yaklaşmıyor. Petkim'in da- ha iyi çalışması için nelere ihtiyaç olduğunu bile- cek kadar deneyimi yok... Nasıl satarız, ona ba- lEfendim şöyle bir çelişki de görülüyor: Sosyal demokrat hareket şimdi Türkiye'nin A"P ye tam üyeliğini savunuyor. Bu konuda çok önem- li bir dönüşyaptı. 1960'lar ve 1970'lerde ATûye- liği konusunda çok müteredditti. Fakat sosyal de- mokratlar şimdi AT üyeliğinin en samimi savu- nuculanndan biri olarak görûnüyor. Ne var ki ya- bancı sermayedarlar gelip, Türkiye'de bir yatın- ma girecek ya da bir şirketi satın alacak oldukla- rı zaman büyük bir hassasiyet, bir tepki ortaya çıkıyor. Burada birproblem görmüyor musunuz? Bu, dediğim nedenlerden oluyor. Ulusal çıkar- lanmızı birilerinin koruması lazım diye düşünü- yoruz. Onun için bunlan koruyoruz. Bütünleşme- ye karşı olduğumuz anlamında değil. Bütünleş- meyi yaparken şimdiki yöneticilerin her seyi çok kolay kabul etmelerine karşı çıkıyoruz. Bütünleş- me içinde kendi çıkanmızı koruyacak tartışma- lar yapılsın, görüşler ileri sürülsün, kendimizi eşit bir partner olarak gösterelim... Bunu sağlamak istiyoruz; yoksa doktrin olarak Avrupa ile bütün- leşmeye karşı değüiz. Bu, eninde sonunda olacak. • • • ^ H Efendim, açmak istediğim bir konu da şu: Laiklik konusunda sosyal demokrat hareket içinde bir yeni görüş belirmeye başladı. Bu görii- şe göre: Türkiye'de laiklik bugüne kadar devle- tin dini denetlemesi şeklinde uygulanmıştır. Fa- kat artık bu anlaytşm gözden geçirilmesi gerekir. Bu gibi görüşleri nasıl karşılıyorsunuz? 'iyanet İşleri'nin bugünkü konumunda devam etmesinde yarar görüyorum. Bence ilk mesele 163. madde meselesidir. Din konusundaki tartışmaların serbestçe yapılabilmesidir. Ondan sonra bunun doğal bir sonucu olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da artık görevlerini bırakması akla gelebilir. çeRo değerli eKonomistlerimizin bazıları diyorlar ki ben de onlara katılıyorum, Türkiye henüz az gelişmiştir. Azgelişmiş bir ülkenin ekonomisinde piyasa ekonomisi egemen olursa, o zaman varhklılar daha varlıklı, fakirler daha fakir olur. Çünkü piyasa mekanizmasının işlemesi için dengeli bir gelir dağılımı olmalıdır. knor. O açıdan yanlış oluyor. Yani biz kendiliğinden bütünleşme içinde özel sektörumuzun bütün bu etkileşmeleri daha iyi yapmasıyla, devletin yardımcı olmasıyla ve dev- letin gelir dağılımını düzeltecek ekonomik poli- tikalan yürütmesı\le hem Avrupa ile butunleşme- mizi yürütürüz. hem de gelir dağılımını bozma- yız, diyoruz. Yapılması gereken >ey bu bence. Tek başımıza yaşayamayi/; ama her >eyi de teslim ede- meyiz. Bu bir surekli yarış meselesi. Her şeyimizi teslim ettiğimiz zaman bu >arışta dırenme gucü- Biz şimdiki yaklaşımımızla Diyanet lşleri'nin kaldırılmasını düşünmüyoruz. Bütün mesele Öir evrim meselesi. Mesela TCK'run 163. maddesinin kaldınlması daha önce karşımızda olan bir ko- nu. Bugün din konusunda serbest tartışma yapı- lanuyor. Birçok tahrikler yapüıyor, din konusu si- yaset için istismar ediliyor, ama serbest tartışma yapılamıyor. Burada sorun, hem yasanın getirdi- ği sıkıntılar, hem de bunun geleneğimizde açıkça tartışılmayan bir konu olmasından ileri geliyor. Yukarıda dile getirdiğim öneriyi tartıs- maya değer bulur musunuz? Kuşkusuz tartışılmaya değer. Ama erken bulu- yorum. Diyanet lşleri'nin bugünkü konumunda devam etmesinde yarar görüyorum. Bence ilk me- sele 163. madde meselesidir. Din konusundaki tar- tışmalann serbestçe yapılabilmesidir. Ondan son- ra bunun doğal bir sonucu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da artık görevlerini bırakması ak- la gelebilir. Diyanet İşleri, dinin siyasete alet edil- mesine ne ölçüde engel oluyor? Tabii bir ölçüde oluyor. O kaldınlırsa o zaman siyaset istisman da- ha fazla olur diye bir kaygı bende de var. Bu gö- rüşler Batı ile mukayeseden geliyor. Ama Batı'da tslam yok. Dolayısıyla mukayese imkânımız yok. Batı'da devlet din işlerine kanşmıyor veya pek az karışıyor. Ama orada din içinde bu kavgalar yapılmış, yaşanmış, tartışma olmuş, belirli bir ev- rim yaşanmış, büyük mücadelelerden sonra her- kes kendi yerini almış. Bir ortak yaşama ortaya çıkmış. Çeşitli mezhepler arasında ve devletle din arasında. Bence önce 163. madde kaldınlmah. Ba- kalım serbest tartışmayı yapabilecek miyiz, o gö- rülmeli. Tabii yapacağız da bir zaman alacak, ban anlaşmazhklar olacak. Onlan yasayahm... I Sayın İnönü, sosyal demokratlar arasın- da SHP'nin türban konusundaki tutumunu eleş- tirenler de var. Deniyor ki, bu konuda zıtlaşma- ya gidilmesi toplumda gereği olmayan bir kutup- laşmaya yol açmakta; birçok kimseyi de gereksiz yere SHP'nin karşısma itmektedir. Bırakın üni- versitelerde ne giyerlerse giysinler; bu konuyu bir siyasi konu olmaktan çıkarın. Bu görüşlere ne di- yorsunuz? Bu görüşlere katılmıyorum. Tabii demokrasi içinde kimsenin kıyafetine kanşamazsıruz. Ama bu bir siyasal hareket. Her türlü siyasal hareket demokraside yer alabilir. Ama bu demek değil- dir ki belirli siyasal hareketlere karşı çıkılmaz. ıki- sini ayırmak lazım. Bir siyasal hareketin sizi ge- tirmek istediği noktaya varmak istemiyorsanız eğer, o harekete karşı kendi siyasal hareketinizle karşı çıkmak zorundasımz. Bu uğraş tabii bir ra- hatsızlık yaratır. Ama bu rahatsızlığı çekmezse- niz, o zaman karşısında olduğunuz siyasal hare- ket sizin başınıza daha büyük bir sıkıntı getire- cektir. Türban konusu, tamamen siyasal bir ha- reket. Biz o açıdan karşı çıkıyoruz. ^ ^ • • 1 Bu konunun tehlikeli bir kutuplaşmaya yol açtığı şeklindeki kaygılara ne diyorsunuz? Onun bir çaresi yok. Kutuplaşmaya yol açar di- ye siyasal hareketi görmezden gelmek yanhş olur. Siyasal hareket varsa onun karşısındaki sizin açı- nızdan doğru olan siyasi hareketi de yaşatmak zo- rundasınız. Kutuplaşma olmasın diye teslim ol- manız söz konusu değildir. ^K^KMSon sorum şu olacak: Deniyor ki, SHP içinde farklı görüşlerde insanlar, kanatlar bulun- duğu bir gerçektir. Bir çeşit kanatlar var. Parti tü-. züğünde yapılacak bir değişiklikle, parti organ- ları için yapılan seçimlerde bu kanatlann güçleri oranında temsilini sağlayacak bir düzenlemeye gi- dilmelidir. Bu öneri konusunda görüşünüz nedir? Ben bu görüşe karşı değilim, hatta bunu yap- mak istiyorum. Başka ülkelerdeki sosyal demok- rat partilerde örneğin Almanya'da bu konu nasıl çözülüyor diye sormuştum Alman dostlannuza. Bir bilgi veren yazı da gönderdiler. Ben parti için- deki yarışmanın şiddetini azaltacak bir yol ola- rak görüyorum bunu. Aksini savunanlar, ayrı gruplardan insanlar bir araya gelirse hiç çalışma olmaz diyenler de var. Ben ayrı görüşte olan in- sanları da bir arada çahştırmanın yolunu bulmak gerekir; onun yolu da nisbi temsil esasıdır, diyo- rum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle