22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZILARI 9 ARALIK 1990 Romcfdan Berlin'den Atina'dan Scala'nın açılışıMilano'da Scala opera sezonunu, Mozart'ın "Idomeneo"su ile açtı. Gazeteler açılış için özel ekler çıkardılar. Sanremo Belediyesi tam 13 bin karanfil gönderdi. Seçkin bir davetliler topluluğunun izlediği açılış eleştirmenlerden "tam not" aldı. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Çiçekleriyle ünlü Sanremo kenti belediyesinin ka- ranfilleri tiyatronun dışına taş- mıştı. Sanremo'nun gönderdiği 13 bin karanfil Milano'nun "en usta"lanndan oluşan 100'ü aş- kın çiçekci tarafından aranj- manlara dönüştürülebildi. Aylar öncesinden satılan bi- letkr koltukta 530.000 lira, lo- cada 420.000 lira ve balkonda 106.000 liraya gitti. Ama en iyi yerlcr "özel d*wtlilere" ayrıldı. Saat 20.00'de orkestranın önünde ünlü yönetmen Rkardo Mnti, bastonunu ilk kez havaya kaldırdığında VİP'lerin hepsi en ön sıralaıda yerlerini almıştı. Se- yircilerin arasında kimler yoktu ki? Bizden Leyla Gencer, Ameri- kalı ünlü feminist yazar Sasan Sontag, düşünür Umberto Eco, lspanyol yazar Manuel \sisquez Monüüban, Louvre Müzesi Ge- nel Müdürü Michd Laclotte, Milano'nun kardeşi Leningrad Belediye Başkanı Anatoli Sob- çak, ABD, Sovyetler, lngiltere, Fransa, Almanya ve Japonya büyükelçileri, politikacılar, ba- kanlar, işadamlan, sinema ve te- levizyon dünyasınuı ünlü isimle- riyle sosyete cuma gecesi, her yü büyük bir heyecanla beklenen "scala'nın açılışında" bir araya geldi. Ünlü operaların denek taşı olan scala açıhşlannda sahnele- nen eserlerin göklere çıkartılan ya da ekarte edilerek unutulan yazgısını bu yılki "Idomeneo" da paylaştı. Hiçbir kusuru affetmeyen seçkin bir kitlenin ve medyanın tüm dikkatini üzerinde toplayan bu yılki açılış yapıtı "Idomeneo" sınavı başanyla verdi ve tam not aldı. Mozart'm eseri -Girit Kralı- "Idomeneo" için gazeteler özel ek bile vermekten kaçınmadılar. "Repubblica" gazetesinin açı- lış günü verdiği "Scala" eki 23 sayfayı buluyordu. "Coniere Della Sera" ise yıhn kültür ola- yına gazetenin 5 tam sayfasını ayırtmıştı. Müzik kritikleri Mozart'ın az tanınan bu yapıtı üzerinde ilginç eleştiriler yayımladılar. Çoğu lÇOO'lerin sonunda Batı'yı et- kisine alan bir uygarlık sıkıntı- sından söz etti. Aşırı uygarlığın getirdiği bu rahatsızlığının geçen yüzyıhn sonunda da hissedildi- ğine değinen eleştirmenler, Ni- etzsche'nin yapıtlarıru buna ör- nek gösterdiler ve bu ünlü dü- şunürün o yıllarda da Yunan trajedisinin karanlık, korkunç güçlerine dalmak gereksinimini hissettiğini vurguladılar. "Bir yüzyıl daha sona CRfteB" dedi ömeğin "Repubb- bafnın müzik yazarı Quirno Principe, "bir şeyler bizi yeniden tarihimizi avuçlamaya, kavra- maya ve köklerimizdeki yaşam tarzım, düşünce tarzını gözden geçirmeğe itiyor. Bunun için bir Yunan trajedisine dönüşten da- ha uygun bir şey düşünülemez. Çunkü Batı külıürü için tek ger- çek başlangıç Yunan düşünce- sinde, Yunan sanatmdadır!' 1780'de Salzburg'da bestele- nen ve 1781 karnavalında Mü- nih'te Bavyera Kralı'nın Sara- vı'nda ünlü sanaıçılar tarafından sahnelenen Mozart'ın operasını bu kez "Scala"da 11 soprano ve tenorla birlikte 80 kişilik bir ko- ro canlandırdı. Üç saat 40 dakika süren ve dans sahneleriyle sonlanan ope- rayı aynca bir bale ekibi de des- tekledi. Gözkamaştırıa görkemdeki sahne ve dekorlarda 200 kostüm kullanıldı. "Idomeneo" yılbaşı- na dek sahnede kalacak. 8 tem- muza dek devam edecek olan "Scala"nın opera mevsiminde "Idomeneo"dan başka Verdi'nin "La Traviata"sı, Puccini'nin "Manon Lescaut"su, gene Ver- di'nin "Atilla''sı, Rossini'nin "Le Comete Ory"si ve Puccini'nin "Bato'mn Kızı" gibi eserler yer alıyor. Bu yapıtlan hep Riccar- do Muti, Lorin Maazel gibi yal- nız yıllardır bir numarayı koru- yan orkestra şefleri yönetiyor. 17 Kasım'a kıskaçYeni Demokrasi Partisi 'teröre karşı amansız bir mücadele' ilan etmeye karar verdi. Muhalefet ve basın ise "anti-terör" yasasırun bireysel özgürlüklere karşı olduğuna inanıyor. Marketlerde kuyruk oluştnran Doğulu Almanlar, Batı mallan konusunda seçki değüler. Ayrık AlmanyaBirbirinden kırk yıl önce zorla koparılan iki kesim, belki de Almanya'nın yaşı ilerlediğinden pek öyle kolay kaynaşmıyor. Kohl'ün platin çivi yerine, DM ile perçinlediği iki Almanya'da, iki farkh inSan tipi var. DİLEK ZAPTÇIOĞLU BERLİN — Willy Brandt, bundan yaklaşık bir yıl önce bir- leşme sancıları yaşayan Alman- ya'da şöyle demişti: "Birbirine ait olan parçalar zamanla kay- naşacaktır." Birbirinden kırk yıl önce zorla koparılan bu iki par- ça, belki de Almanya'nın yaşı ilerlediğinden pek öyle kolay kaynaşmıyor. Dr. Helmut Kohl'- ün platin çivi \erine Deutsche Mark'la perçinlediği iki Alman- ya'da iki farkh insan tipi varlı- ğını sürdürüyor. Batıda savaştan çok sonra doğmuş olan gençler, Doğu Al- manları sokakta bile Batılıdan çok kolay ayırt ettiklerini söylü- yorlar. Buna göre Doğu Alman kadını genellikle sarısın, saçları Stockholm'den Kadın hep alttaYAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — 19901ar seks ve erotizmin on yılı olacak. Baş- kentin genç ve dinamik kesimi, bu sloganın ışığında ilerlemek- te. 1960'lar serbest aşkın, 70'ler eşcinsellik deneylerinin, 80'ler ise AIDS gölgesindeki ürküntü ve tutuculuğun dönemleriydi. Tutku, son yıllarda kadınlann iç çamaşıriarına bol bol yansıdı, ama fantezilerin yeterince haya- ta geçmediğine inananlar da ço- ğunlukta. Bir süre önce başkentin ünlü Demirbaş Şarl heykeline bakan 'sıcak mekftnı' Cafe Opera'nm "Top geçer adam geçmez" söy- lemiyle nam salmış kapısı önün- de yığıldık. Gecenin özelliği, ye- ni bir derginin doğumu için dü- zenlenen özel bir partiydi. Ka- pı, dev bir vajina biçiminde re- dekore edilmişti. Ama izdiham öylesine dev boyutlar kazandı ki içeri girmek için itişip kakışanlar arasında önce keskin bir hizipleşme baş- gösterdi, ardından da hır çıktı, yumruklar konuştu. Ezilme teh- likesi an be an büyüdüğü için de bize "Yere batsın!" diyerek ricat etmekten başka bir çare kalmadı. Sonradan duyduğumuza gö- re kazasız belasız içeri girmeyi başaranlar, "içimizden biri" di- ye gördüğümüz bazı insanların bol miktarda striptiz yaptığı ve bazı konukların dantelalı iç ça- maşırlan ile ortalıkta gezindiği birgece yaşamışlar. Ama her şe- ye rağmen güvenilir bir kayna- ğın söylediğine göre gece genel olarak tatsız geçmiş. Partiyi düzenleyen, 'Cupido' adı altında, 21 pare top atışıyla piyasaya sürülen yeni bir dergiy- di. Cupido'nun amacı, hem er- keklerin hem kadınlann yalnız başlarına ya da birlikte okuyabi- lecekleri ve ilham alabilecekleri yeni tür bir pornografiye öncü- lük etmek. Dergiyi, TV'deki eğ- lence programlarının sunucusu olarak isim yapan, sık sık gögüs- lerini gösterdiği için teşhirci ola- rak da nam salan Lill-Marit Bugge yönetiyor. Norveçli olan Bugge, genç ama güzel değil. Dergisinin sıradan insanlara yö- nelmesini istiyor. "Cinsel kim- liğini sorgulayan kadınlar günu- miizde erotik imgelerin, göriin- tülerin peşinde" diyor Bugge. •Ancak piyasada kadınlar için ayrılan pay çok küçük. "Jinekolojik" olarak nitelediği porno yayımlarında kadın bir türlü eşitliği sağlayamıyor. "All- ta kalan hep kadın." Cupido bu yüzden sert por- noya hayır, arzuya ve neşeli az- gınlığa evet diyor. Dergide bol resim var, ama organlann yakın çekimlerinde bile bir duyarlılık arayışı göze çarpıyor. Cupido 1 ya poz verenler profesyonel mo- deller değil; sağda solda gördü- ğümüz insanlar. Derginin bir özelliği de entelektuel ve ciddi yanı. Resimlerin hemen yanın- da, ahlaki ikiyüzlülüğü irdeleyen ya da AIDS konusunu deşen bir yazıya rastlıyorsunuz. Cupido, önyargılara karşı; "Herkes isle- diği cinsle. istediği sayıda insan- la, istediği yerde sekse girebilir" Derginin, başarısındaki sır, net bir dille kadınlara yönelme- sinde yatıyor. Norveç'te yapılan bir araştırmaya göre Cupido alı- cılannın yüzde 75'i evli ya da birlikte yaşayan çiftler. kötü perma yüzunden cansız ve mat, benzi dengesiz beslenme yüzunden soluk, gözlerine sür- düğü far fazla cart renkli, du- dakları hep mutsuz bir ifadeyie bukuk. Doğu Alman kadını yı- kanmış, taklit blucinin altına si- yah dantellı çorap ve yüksek to- puklu ayakkabı giyiyor. Biri ara- bada, öteki elinde, biri de kar- nında olmak üzere bol çocuk sa- hibi. Yine Batılı gençlerin gözlem- lerine göre Doğu Almanlar so- kakta çok yavaş yurüyor. Came- kânlann önunde üzüm salkımı gibi kümeleniyor ve ellerinden plastik torbalar hiç eksik olmu- yor. Doğu Almanlar supermar- kette en uzun kuyruk hangi ka- sanın onündeyse otomatik ola- rak oraya seğirtiyor. Boş dük- kânlar, kasalar ve otobüsler Do- ğu Almanya'da şuphe uyandırı- \or. Bazı kuyruklan Doğu Al- manlar kendileri yaratıyor. Bun- lar özellikle hafta sonlarında 'non stop' seks filmi gösteren si- nemaların ve "seks shop"lann; sair günlerde ucuzluk yapmtş dukkânların ve bedava eşanti- yon dağıtan mumessillerin önün- de meydana geliyor. Doğu Alman gözüyle Batıyı tarif etmeye gerek var mı? Ina- nılmaz mallarla ve çeşitlilikle dolu bonmarşeler, duzgün yol- lar, temiz sokakıar yeni binalar. Tuvaleti ve banyosu başka aile- lerle paylaşılmayan buyuk evler. Saçları hep son modaya uygun kesilmiş, ne arabada, ne elinde. ne de karnmda çocuk taşıma- yan, dudakları mutsuzluktan bükuk olmayan şık kadınlar. Elinden köpeği eksik olmayan asık suratlı yaşlılar. Zengin ve zengin olduğu için de mutlu ol- duğu düşünülen, mutlu olması gereken insanlar... iki Almanı birbirinden ayıran iki gerçek farktan biri Doğulu- nun Batılıya nazaran çok daha fazla içkici oluşu. Batı Alman- lar genellikle hafif içkileri, bira ve şarabı tercih ediyorlar. Mey- hanede buzlu viski ısmarlayana ">^bancı" gözüyle bakılıyor Ba- iıda. Doğulu ise şarap içmezken biranın yanında votka veya cin yuvarlıyor. Votkanın ise "Gorbaçov" markasını tercih ediyor. STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan'da 16 yıldan bu yana "faaliyel" gös- teren "17 Kasım" adlı terör ör- gutü ile "bilumurn" yasadışı ör- gutlerin sökülmesi için Yunan hükümeti harekete geçiyor. 16 yıldan bu yana çeşitli terör ey- lemleri gerçekleştiren bu "muamma" örgütlerin "aşırı sol" kanadında bulunduğuna inananlann sayısı oldukça azal- maya başladığı bir dönemde, sağ eğilimli Yeni Demokrasi Partisi (YDP), "teröre karşı amansız bir mücadele" ilan etmeye karar verdi. Bu çerçevede parlamento- ya bir yasa tasarısı sunan hükü- met, aynı anda tüm siyasi par- tilerin ve basının yoğun eleştiri- lerine hedef oldu. Muhalefet partileri ve basın, hükümetin hazırladığı "anti-terör" yasa ta- sarısının"bireysel özgürlüklere karşı" olduğuna inanıyor. Bu ta- sanya göre güvenlik makamla- rına "süper" yetkiler tanınıyor. Yani bu makamlar "şiipheli" gördükleri kişileri sorgusuz su- alsiz bir şekilde 48 saat ile 5 gün arasırtda gözaltında bulundura- bilecek. Yakalanan örgüt üyesi, eğer yoldaşlarım "gammazlar" ana örgütün sokulmasına yar- dımcı olursa, giyeceği cezası ya- rıya indirilecek. Ayrıca "özel olarak" korunmaya alınacak. Sökülecek örgütün elebaşını ömürboyu hapis cezası bekleye- cek; ancak hiçbir durumda 'ölii- me mahkûm' edilmeyecek. Bu açıklamayı yapan Adalet Bakanı Athanasios Kanelopu- los, "Yunan halkına giivence ve- riyorum. Kimse ölüme mahkûm edilmeyecek*' dedi. Bu arada terör örgütlerinin zaman zaman hazırladıklan bil- dirilerin basın tarafından yayım- lanması da yasaklanıyor aynı ta- sarıda. Aksi halde gazetelere 1 milyar 800 milyon liraya kadar para cezası verilecek. Amagel gelelim, gazeteciler birliği bu maddeyi "asla uygulamayacak- lanm" açıkladılar. Yani bildiri ellerine geçerse para cezasına karşın bunu olduğu gibi yayım- layacaklarını şimdiden duyur- mayı yeğlediler. Güvenlik makamlan geçen ay büyük bir tesadüf eseri, geçen yıl bir ruh doktorunu öldüren bir örgütün üyesini yakaladılar. "Terörist" elindeki bombanın zamansız patlaması üzerine bir gözü ile bir kolunu kaybedecek, yoldan geçen birine kendisini hastaneye götürmesini rica ede- cek ve daha sonra polis bu "ki$min" farkına varacaktı. Kir- j^ıkos Mazokopos adlı bu genç, ifade vermeyi reddetti. "Yoldaş- lanmı ihbar etmemi bekliyorsa- nız yanılıyorsunnz" diyecek ve örgütün bugüne kadar gösterdi- ği tüm faaliyetlerinden kendisi- ni sorumlu gösterecekti. Polis, Mazokopos'un "faaliyet" gos- terdiği ve üzerine "muslukçu" yazan kuytu dükkânın içinde bir- çok yazılı bildiri, mayın, el bombası, tüfek, tabanca buldu. Bu silahların tümu "askeriye- den" çahnmaydı. 17 Kasım terör orgütü de za- man zaman gazetelere ulaştırdı- ğı bildirilerine eklediği fotoğraf- larda görünen bazukalar, roket- ler, silahlar ve bombalar da as- keri kışlalardan çahnmaydı. 17 Kasım örgütü son hedefin- de "başanlı olamadı." Armatör Vardis Vardinogiannis ölümün eşiğinden geri dondü. Çünkü otosuna fırlatılan roketler pat- lamamıştı. Kamu Düzeni Baka- nı Yannis Vasiliades'in bu eyle- min başansızlığa uğramasından sonra yaptığı açıklamada 17 Ka- sım terör örgütünü "amatör- lükie" suçlamış olması bir "gaf' olarak nitelendi. Aynı anda em- niyet mudüru saldında yer aldığı söylenen bir "teröristin" çizim portresini basına veriyordu. An- cak portredeki yüz o kadar aü- şılmış bir tipti ki neredeyse port- reyi basına gösteren aynı polis müdürünün yüzünü anımsatı- yordu. Acaba 17 Kasım örgütü- nün üyesi bu polis müdürü müydü? Tabii bu portrenin ga- zetelerde yayımlanmasıyla bir- likte "terör örgüüeri hakkmda bilgi almak" için kurulan "170" no'lu telefonlar deli gibi çalma- ya başlamıştı bile. Herkes, san- ki o gösterilen yüzü tanıyormuş- casına bilgi veriyor, polis yine verilen adreslere koşuşturuyor- du. Ama nafile, millet yine gır- gır geçiyordu. Telefon edenler, yine "gıcık" olduklan arkadaş- larının adreslerini veriyor ve po- lisi sabahlara kadar çalıştırıyor- du. Bu arada ülkedeki sol eği- limliler, sağ eğilimli hükümetin bu yasadan "güç kazanarak" yi- ne solcuları "kafeslemeye başlayacagına" inanırken, türlü fıkralar çıkarmayı da esirgemi- yor. Bunlardan biri de şöyle: Yu- nanistan'da 4 milyon kadar genç var. Bunlardan 300 bini sağ eği- limli YDP'nin gençlik kolu üye- si. Demek ki geri kalan 3 milyon 700 bin genç "terörist" şüphesi üzerine her an gözaltına alına- bilecek. İVeıc; Hiç uyumayan bir şehir ELİF E. URAS Frank Sinatra herhalde 'Hiç uyumayan bir şehirde uyanmak istiyorum" derken, sabahlara kadar süren bu kargaşayı, sokakta yatan insanları düşünmemişti herhalde. bir polis memuru duruyor. He- men onun bulunduğu köşeye ^önelip, yakınında dikiliyorum. Ooohhh... Kendimi güvene aldı- ğıma eminim. Artık beni karşı- lamaya gelecek arkadaşımı bek- leyebilirim. O anda meşhur "New York, New York" şarkısı akhma geli- yor. Onu tekrarlamaya başlıyo- rum Frank Sinatra herhalde "Hiç uyumayanbir şehirde u>^ın- mak istiyorum..." derken, sa- bahlara kadar süren bu karga- şayı, sokakta yatan insanlan- düşünmemişti. Amerika'da yayımlanan haf- talık U.S. Nevvs and World Re- port Dergisi'nde yer alan rakam- lara göre bu şehirde hergün 366 otomobil çahnıyor. 200 bin in- san metrolara para vermemek için turnikelerin üzerinden atlı- yor. Her 6 dakikada bir- hırsız- lık yapılıyor (Tabii bu arada kü- çuk soygunları ve yankesicilik olaylarını polise bildirmeye üşe- nenlerin karşılaştıkları olaylar bu rakama dahil değil). Ortala- NEW YORK — Providence kentinden Nevv York'a gelince, sizi ilk yönlendirecek şey, arka- daşlann uyanlarıdır. 'Şükran Günü'nde tatil vesilesiyle New York'a giderken, yanıma esas olarak bu uyarılan almıştım: — Çantanı iki elinle sıkı tut. Devamlı ilcriye bak. Gözünii eş- yalanndan ayırma. Kimse>e yaklaşma. Orası New York! Sa- kın aklından çıkarma..." Otobüsten indim. ''Port Authority" diye bilinen termi- nalde arkadaşlanmla buluşaca- ğım. Burası Nevv York'un en bü- yuk otobüs terminali. Kimsenin yüzüne bakmamaya çalışarak yürüyorum. Her yönderk üzeri- me doğru insanlar geliyor. On- ların arasından sıyrılıp yoluma devam etmeye çalıyorum. "— Taksi ister misiniz?" "— Çantanızı taşıyayım mı?" "— Nereye gideceksiniz?" Her ırktan, her renkten insan- lar... İnsanlar... Neyse ki ileride ma 500 bin kişi uyuşturucü kul- lanıyor. Her yıl 10 bin dolayın- da çocuk "crack bebefi" olarak doğuyor. Bunların bakımı için gereken 220 milyon doları, AIDS'in faturası altında ezilen şehir bütçesinin nasıl karşılaya- cağı merak konusu. Bu vahşet ve suç dalgasının insanları etkile- memesi mümkün mu? Yapılan ankete göre, Nevv Yorkluların yüzde 60'sı, gelecek 5 yıl içinde şehri terk etmeyi düşünüyor. Çoğu sosyal düzenin çürümesin- den, yıkılmaya yüz tutmasından şikâyetçi. Gece Nevv York'un "Orta- köy"ü, Greenvvich Village'da ar- kadaşlanmla birlikte yürüyoruz. Uzunboylu, yakışıklı, sakallı bir zenci üzerimize doğru geliyor. Değme aktörlere taş çıkartır bir diksiyon ve tngiliz aksanı ile ge- cenin sessizliğini yaran monolo- ğuna başlıyor: "-Göğe bakın... Işte yıldızlar. Bu da ne? Süper adam mı? Hayır, hayır, evsiz bir adam... Para istiyor... Parasızlık- tan yapamayacağı şey yok!.." İs- ter istemez, çantamızda, cebi- mizde ne kadar bozukluk var ise eline tutuşturup, kurtuluyoruz... Hayranlık ve korku ile... Bu Nevv York gerçekten hiç uyumu- yor galiba... Lütfen, SANTRAL HOLDİNG'İ y a r ı n d a n i t i b a r e n yeni adres ve numaralarından arayınız: Paşalimanı Caddesi No: 62 8 1 2 0 0 K u z g u n c u k Ü s k ü d a r / İ s t a n b u l T e l : 3 1 0 4 8 8 0* F a k s : 3 1 0 4 8 7 9 SANTRALHOIDING TUftSEM'IN REHBCRLIĞ1NDE L0NDRA, CKF0RD, CAMBRIDGE BOURKEMOUTH,BWGHT0N. HASTIKûSEX£TERGîESi DE SEÇKİN 0ILOKUUAR\NOAYAZ-WS YADA BuTÜN YIUNûlUZCE Ö6R.ENIM UTAKSİTTE ÖDEME K01AYUGÜ1 DEMAM W\ \ J KUB5LAR • TICARI İNÛILİZCE • TUB.İZM İNGİLIZCESİ •BANKAC1L1K İN6İL1ZCESİ •5INAV KURSLARI: Cambrıdge •Fırst Certıficatt, ProfıcıeiKy, T0EFLARtlf(bl tıınsem İNGİLİZLİSANOKULLARt OANIŞMA MERKEZİ Cumhurıyet Cafl 173/4-B Elmadağ 80230 İstanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 1 48 39 77-148 79 43-148 28 49 Fax 132 97 29 Tlx 27498 tusm tr İNGİLİZCE'yi 6 ayda konuşun SİZİ AMERİKALI DOSTLARIMIZLA BULUŞTURALIM Tel: 337 88 97 Amansız bir hasıalık nedeniyle kaybettiğımiz sevgili oğlumuz, Mak. Muh. ERGUN YAVAŞ'ı (6.6.1961-9.12.1989) ölümünün 1. yıldönümünde sevgi ve ozlemle amyoruz. AİLEN (1957 - 1983) EYUP KEMAL ADSIZ Serdarım İnan ki Yaşamak sensin Çiçeklenmiş baharlar sen 'Yeni yaşam'larda Kurulacak dünyalar sen AİLESİ ADINA M.AKİF ADSIZ 1939 - 9.12.1985 ANMA ÖĞRETMEN REMZİ ÖZBAY Pazarören Koy O|retmen Okulu (1957) Beş yaş büyüdü çocukların yokluğunda Yuruyorlar başları dik scnin yolunda Daha iyi anlıyorlar şimdi seni humanizmini. erdemli kişiliğini K-jİ VK <.<)Cl KI.ARI ADEMÖZER BAYRAMLAFÇI DURAN KÖSE 9.12.1980 Sizleri unutmadık. Unutmayacağız. H\VZA'DA> ARKADAŞLARI: MEHMET KÖK. F\HIK KARAK «A. OĞIZHAN ÖZTİ RKMEN. LEVENT 4NAR. CEMAJ.ETlt\ ÇAĞLAR. HÎKHET H AMARÂT. AHMET K\RAK4V\. AHMET ÖZf.A>. HISE1TN KARACA. HİSEYt> OZBl D4K. Ş\H ABETTtV SOYSAL. EL\A> \1LMAZ. TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI Çağdaş Bale Topluluğu, gösterimini 10 Aralık 1990 Pazartesi, Beyoğlu Karaca Tiyatrosu'nda sunar. Beş Tango (Piazola / Cem Ertekin) Piaf Suite (Edith Piaf / Cem Ertekin) Equinoxe (Theodorakis / Cem Ertekin) KAMUOYUNA DUYURU Maden işçilerinin grevini destekliyoruz. Zonguldak halkının demokrasi mücadelesindeki yürekli, örnek çıkışını kutluyoruz. "Her şey insan için" BURSA SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI BAŞKANLIĞI İSKENDERUN 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN ESAS NO: 1990/206 DAVALILAR: I- Ahmet Coskun, 2- Selahattin Köybaşı, adres- leri meçhul DAVA: Satışın iptali. Davacı Sahil Vergi Dairesi Müdurluğu tarafından GA: 752 hesap numarasında kayıtlı vergi mukellefi Ahmel Coşkun'un 1.315.335 TL'lik borcundan dolayı 6183 S.Y. hükumleri gereğince icra takibi sırasında Aşkarbevli mımıkasında 1045 ada, 5 parsel sayılı gayrimen- kuldekı mimari 1. kat 5 nolu bağımsız bölumu Selahattin Köybaşı- na sattığından adlarma satışın iptali davası açıldığı, açılan bu davanın mahkememizde yapılan açık duruşması nedeniyle: Davalılar adlarına duruşmagün ve saatini bıldirir davetiyenin bi- la iade edıldığı ve adres tahkikatında da verilen adreslerde bulun- madıklarından davetiyenin iade edildiğı bahisle bu kerre adlarına ilanen davetıye lebliğine karar verilmiştir. Duruşma gunu olaıı 15.2.1991 günu saat 9'da duruşmaya gelrne- nİ7 \eva sizi lem-ilen bir vekıl uondermemz gelmediğiniz veya bir vekıl gondermcJıgmı/ takdirde H U.M.k.'nın 509 ve 510'uncu mad- deleri gereSinte da\aııın gıyabıııı/Ja kalacağı \e karar verileceği ilan olunur. 22.11.19*1 Uusın. 49H9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle