08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 31 ARALIK 1990 Kentl ım Neresmdeyfe? lürizm kuruluşları, toplu konutlar, otoyollar, villalar, yazlık evler ve sanayi, verimli toprakları kemirmeyi sürdürüyor. Kentlerin ne ölçüde, hangi doğrultularda büyüyeceğine, kentsel toprakların kimlere ve hangi amaçlara ayrılacağma kent yöneticileri ve plancılar değil, çıkar kümeleri, arsa mafyası ve vurguncular karar verir duruma geldi. Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ Son sayımda, nüfusun 57 milyonu bulduğu an- laşıüyor. Bir önceki beş yıllık döneme oraala artış hızında az da olsa bir yavaşlama var: Yıllık or- talama hız binde 24.88'den binde 23.46'ya inmiş. Ama yine de Üçüncü Dunya'nın nüfusu en hızlı artan ülkelerinden biri glduğumuz açık. Demek ki okuryazarlık düzeyinin yükselmesi, kentlileş- rae ve genel olarak toplumsal değişme ailelerin çocuk sahibi olma eğilimlerini beklenen ölçulerde etkilemiyor. Bitmeyen göç Sayımın geçici sonuçlarına gore nüfusun %55.5'i kentlerde (10 bin ve daha çok nüfuslu yerlerde) yaşıyor. Bir başka deyişle, kentlerin nü- fusu, 1985-1990 arasmda 25.7 milyondan 31.6 milyona yükselerek 6 milyon kadar artmıştır.Yıl- lık artış hızının genel nüfus için %2.3, kırsal nü- fus için %0.9 ve kentler için %4.5 dolaylarında olması kentleşmede bir yavaşlamadan söz edile- meyeceğini gösteriyor. Kente göç, olanca hızıyla sürmektedir. KırsaJ yörelerden kentlere akm eden nüfusun "en buyük kentlere" yöneldiğini gösteren belir- tiler var. 100 bin ve daha çok nüfuslu yerleşim yerlerinde kentsel nüfusun <%80'i toplanmıştır. Otuz yıl önce bu oran %50'nin altındaydı. Bu yerlerin, otuz yıl önce 9 olan sayısı, şimdj 44'ü bulmuştur. Öte yandan Istanbul, Ankara ve İz- mir'in nüfuslan, sırasıyla 6.8, 2.6 ve 1.8 milyon oldu. Her birinin yıllık ortalama büyüme hızla- rı ise sırasıyla, %4.6, %2.3 ve %3.7. Ankara ve Izmir'in nüfuslarının bu dönemde Türkiye'nin kentsel nüfusu kadar hızlı artmadığına bakarak iyimser olmak olanaksızdır. Yalnız bu üç büyük kente son beş yılda 2 milyon kişi eklenmiştir. Mutlak sayılarla artış baş döndürücüdür. Ülke- de kentsel nüfus artışının uçte birini, en büyük üç kentin çektiği görülmektedir. Istanbul gibi, doyum düzeyine çoktan vardıgı ber yonuyle belli olan bir kent acaba neden bü- yür? Yılda ancak 150 bin iş alanı güçlükle yara- tıtabilen bir kente acaba 300 bin kişi neden ge- lir? Bunda, insan emeğinin daha kolay sömürül- mesine fırsat veren örgütsüz iş alanlannın, hak- sız kazanç etöe etme yöntemlerinln, arsa mafya- cılıfının, gecekondu ticaretinin ve benzeri yon- temlerin düzenden destek görmelerinin önemli payı olduğu yadsınamaz. Eldeki veriler, nüfusun büyük kentlerle küçük kentler ve coğrafi bölgeler arasındaki dağüışın- da nasıl bir değişme olduğuna ilişkin çözümle- meler yapmaya elverişli değil. Ancak, Karadeniz illerinin bir çoğunda ve nüfus artış oranlarının yüksekJiğine karşın Hakkâri, Tunceü ve Kars gibi Doğu ve Güneydoğu illerinde nüfusun azalma- sı, bölgeler arasındaki dengesizliğin sünnekte ol- duğunun göîtergeleridir. Gerçekten, Amasya, Artvin, Bayburt, Gümüşhane, Rize ve Sinop il- lerinin nüfuslan azalmıştır. Doğudan batıya doğ- ru ve hatta yurtdışına göçte, siyasal etmenlerin, yaşam güvencesinden yoksunluğun ve geleceğe umutla bakma şansını yitinnenin, en az ekono- mik çaresizlikler kadar etkili olduğuna kuşku yoktur. İstanbul'un durumu Gelişmekte olan bir ülkede, nüfusu kırsal yö- relerde tutmaya çalışmak ne yararlı ne de olanak- hdır. Ne var ki, kentleşmenin niteliği, onun eko- nomik ve toplumsal maliyetini alabildiğine art- tırmaya yol açmamahdır. Bugün büyük kentle- rimiz kolay yaşanabilirlik niteliklenni hızla yiti- riyorlar. Istanbul, uzun süredir, kanserli bir hastanın ölümü bekleyişinde olduğu gibi, barajlarda da- ha kaç günlük su birikebildiğinin hesabını yapı- yor. Ne yazık ki Cumhuriyet Türkiyesi, plana ve usa dayanan uzun erimli yaklaşımları bir yana bırakmış; su sorununa, yağmur duasının laik bir biçüni olan yağmur bombasıyla çözüm anyor. Kent nüfusuaun üçte birinden çoğu, çağdaş bir kanalizasyon düzeninden yoksun durumda. Di- van ozanlarının, Pierre Loti'lerin ve başkalan- nın yapıtlarında adı övgüyle geçen Altm Soynuz (Haliç), çamurla ve zehirli sanayi atıklanyla dol- du. Sağlıksız kentleşme yüzünden, Altın Boy- nuz'dan ve çevresinden geriye yalnız, "Altın"sız bir "Boynuz" kaldı. Ülkemizde, son yirmi yılda, her yıl 10 bin hek- tar verimli tanm alanı kentsel amaçlar için lcul- lanım değiştirmiş bulunuyor. Turizm kuruluşla- n, toplu konutlar, otoyoUar, villalar, yazhk ev- ler ve sanayi, verimli topraklan kemirmeyi sür- dürüyor. Kentlerin ne ölçüde, hangi doğrultular- da büyüyeceğine, kentsel toprakların kimlere ve hangi amaçlara ayrılacağma kent yöneticileri ve plancılar değil, çıkar kümeleri, arsa mafyası ve vurguncular karar verir duruma geldi. Bu, 20. yüzyılın ikinci vansında az gelişmiş ülkelerin kentlerine damgasını vuran bencil ve sorumsuz bir kapitalizm anlayışının sonucudur. İnsanı ve toplumun uzun erimli çıkarlannı umursamayan, bireysel kazanç güdüsünün yönlendirdiği bir kentleşmenin ürünü olan bu kentlere, kâr-kent (profitopolis) adı verilmiştir. Aynı bencillik ve ku- ral tanımazlık, Boğaziçi'nin iki yakasını taş yı- ğmlanna çevirenlerin, yeşillikleri gökdelenlere dönüştürenlerin eylemlerinde de açıkca görülür. Bu bağlamda, gecekondu, evi barkı olmayan- larm, geleneksel imece yönteminden yararlana- rak kendi emekleriyle yaptıklan bir baıınak de- ğildir artık. Tersine, altındaki toprağın sağladığı rantın paylaşılmasına yarayan; "kullarum değe- ri"nin yerini "değişim değeri"ne bıraktığı bir ka- zanç aracı olmuştur gecekondu. özelh'kle buyük kentlerde, kent ve köy kültürlerinin bütünlükten yoksun görünümü, çelişkileri daha da büyütmek- tedir. Nüfusunun uçte ikisi gecekonduda yaşa- yan Ankara'nın Belediye Başkanı, "İki Ankara'yı tek bir Ankara yapmak" savsözü (slogam) ile başkentteki çarpık yapının düzeltilmesi gereği- ne parmak basmıştır. Denilebüir ki bütün bu sorunlar, düzensiz kentleşmenin değil, toplum yapısındaki çarpık- lığm ürünleridir. Çünkü kentler, parçası olduk- ları toplumun birer minyatürü, aynasıdırlar. Bi- rinin hastalıkları öbüründe de vardır. Ama ts- tanbul'a her yıla 300 bin kişilik yeni bir kentin eklenmesinin, ayrıca bu sorunların boyutlanm niteliksel olarak da değişikliğe uğrattığı, bunla- ra yenilerini kattığı bir gerçektir. Belediye, en temel kaınu hizmetlerini hemşe- rilerine yeterli bir düzeyde sunmayı başaracak güçten yoksundur. Kent yerel demokrasinin ge- lişebilmesi için halkı karar süreçlerine etkili ola- rak katmaya elverişli ölçüleri çoktan aşmıştır. Ne yapmalı? Nüfusu ve ekonomik etkinlikleri yurt yüzeyi- ne daha dengeli olarak yaymak, ulusal bir kent- leşme siyasası izlemekle olur. Anadolu'yu kuze- yi, doğusu, ve güneydoğusu ile yaşamaya ve ve- rimli çalışmaya elverişli duruma getirmek, çeki- ci kılmak zorunludur. Bu, ulusal kalkınma plan- lanyla bağlantılı olarak bölge planlaması çalış- maknyla gerçekleştirilebilir. Gerice yörelerin kal- kınması, "planh plansızlık" ilkesine inanmış iktidarlar döneminde kâğıt üstünde kalmaya mahkûmdur. Çünkü bu yöreler, piyasa güçterî- nin öncülüğünde gelişemezler. GAP'a bağlanan umutlar, yörede insan-toprak ilişkilerinde akılcı ve köktenci düzeltimler yapmayı zorunlu kılmak- tadır. Bunun yanı sıra uygun bir sanayileşme iz- lencesinin (programının) yurürlüğe sokulması yo- luyla sağlanacak yapısal değişme, nüfusu bölgede tutmarun önkoşuludur. Az gelişmiş yörelerdeki belediyeler, "en çok ko- runmaya muhtaç" yerleşim yerleri olarak devlet bütçesinden verüen paylardan ayrıcalıklı oran- larda yararlandınlmalıdırlar. Belediyeleri, hızh enflasyon yüzünden kaynakların eriyip gitmesin- den korumak amaayla 5 ya da 10 yılda bir ya- pılan nüfus sayımlan beklenmeden, DlE'ce he- saplanacak yıllık nüfus artışlannın, payların da- ğıtılmasında hemen hesaba katılması sağlanma- lıdır. Nüfus sayımlarının 10 yılda bir yapılması- na ilişkin karardan sonra böyle bir düzenleme- nin önemi daha da artmıştır. EVET/HAYIR OKTjtfAKBAL Yeni Yıl Neler Getirecek? Yann yılbaşı. Savaş kaprmızın ardında! Hayat pahalıltğı al- mış başını gıtmış. Ozal 'hanedanı'nın saltanatı nasıl önlene- cek? Partıler Meclis'ten ayrılır mı? Grevler birbirıni izleye- cek mi? Uzayda dünyamızın bir eşi var mı? Aya gittiler de ne oldu? Basın kimlerin elinde? Ne güzel filmdi o "Özel Bir Kadın". Niye eskisi gibi sinemaya gitmiyorum? Çocukluğu- mun mahailesine kadar yürüsem bizim ahşap evin ayakta kalan bölümünü görebilir miyim? Bunca yıl nasıl geçti? Na- sıl yetmiş yaşa doğru yürüyoruz? "Ben nasıl ölürüm anla- mıyorum - Dünya yok olabilir belki" diyen Dağlarca mı yal- nız, yoksa duyan düşünen tüm insanlar mı? 1991'in son günündeyiz. 365 gün daha gerimızde kaldı. Ben çocukken zaman şimdikinden daha mı uzundu? Babam kırk altı yaşında öldü. Dünyam yıkıldı birden. Sonra düşün- düm, epey yaşamış, dedim, Kırk altı yıl bu! Şimdı babamın ağabeyi oldum! Hiç de ölüme yakın duymuyorum kendimi. Da.hajyazaçaJ< njce kitap var, yapacak nice iş var, diyorum. İnsan surekli bir işle uğraşırsa, yapacak daha pek çok işi var- sa, ölüm sanki ondan uzaklaşıyor. Ama 'yapacak bir şeyim yok' diyen sanki çağırıyor ölümü!.. Acı şeyler düşünmemeli. Bu gece eğlenecegiz. Nereler- de? Evlerde, dost toplantılarında, olanağınız varsa içkili, ye- mekli, danslı yerlerde... Biz, 'Cumhuriyet'çiler Nadir Nadi'- de olacağız. Yeni yıla birlikte gırmek, bırlikte yeni bir atılı- mın içinde olmak. Nadir Bey, Berin Hanım, yazar dostlar, gazetemizin sevdiğim kışıleri... Bir iki bardak şarap, sıcak bir konuşma. Yeni yılı umutla karşılamak. Taze bir güvenle... Bıldım bileli karikatürcüler yeni yılı bir bebek olarak çizer- ler. Giden yılı da sakalları yeri süpüren yaşlı bir adam... Ge- lenle gıdeni konuştururlar. Gıden 'ben bu kadarını başardım, gerısi sana kaldı' der. Bebek ıse şaşkındır, ne diyecegini bi- lemez. Giden yılın yarıda bıraktığı pek çok sorun vardır. Hiç- birı çözümlenmemıştir. Gelen bebek de aylar geçtikçe bü- yüyecek, ama o da bir dahaki yılın bebegine hepsini çözüm- lenmemiş biçimde bırakacaktır. Üstelik de 1991, çok daha başka, çok daha yoğun, çok daha ağır sorunlarla karşılaşa- cak, oniarı da daha sonraki gelene bırakacaktır. Bir yaş daha büyüdük. Bir yıl daha düştü tepemize bir güfle gibi. Altında ezilmeden geçirebilsek on iki ayı dıye ummak gerekmez mi? Hem 1991'in daha üçüncü günü bütün ülke- yi yerinden oynatacak bir olay var. Bir genel grev uygula- ması, ANAP hükümeti böyle bir genel greve izin vermeye- ceğini açıkladı. Emekçıler direniyor, haklarını almak istiyor, ama ıktidar ne hakları veriyor, ne de böyle bir hak aramayı kabullenıyor. Ne olacak üç gün sonra? Yeni yıla girerken da- ha ilk adımda çok üzücü bir durumfa karşı karşıyayız. Kanlı önlemler mı alınır, yoksa sağduyu egemen mi olur? Genel grev ne demek, emekçilerin bir gün için işe gitmemesi de- mek. İktidar, her emekçiyi zorla evinden alıp 'işe git' mi di- yecek? Yoksa bir gün işe gitmeyenleri adalet önüne mi gö- türecek? Daha da korkuncu bizi bekliyor, ayın 15'inde... Irak, Ku- veyt'ten ayrılmazsa ABD ve yardımcıları Bağdat'a yürüye- cek, uçaklar, tanklar, donanmalarla... Ya bız? Bız ne yapa- cağız? "Erkeklığımızi göstermek için bizler de Bağdat' a mı yürüyeceğiz tepeden? Halkımızı kanlı bir serüvene mi sü- rükleyeceğiz? 'Tek adam' Özal ve onu kuzu kuzu dınleyen, her dediğıne uyan yumuşak Akbulut da mı savaşçı kesile- cek? Doğrusu 1991 hiç de umut verici, huzur verici bir nite- lıkte gelmiyor. Hiçbır yılbaşında bu denli karamsarlık, bu denli umutsuzlukla karşılaştığımızı anımsamıyorum. Tek umut, sağduyunun egemenliğinde... Açtım günlüklenmı on yıl önce 1 Ocak 1981 günü yazdık- larımı okuyorum: "Yeni bir yılın ilk günü. Bir ayrım var mı sanki öteki gün- lerden? Ne mı getirecek bize 1981? Öncekilerin getirdiğini! Zamana egemen olmak gerek. Oysa biz zamana kendimizi bırakmışız. Hep bekliyoruz. Neyı bekledığimızı bile bilmeden! Godot'vu bekleyenler gıbı...' , İ k BEHZAT BAYKAL (1959-31.12.1984) Yiğit dost BEHZAT BAYKAL'ı katlediüşinin altıncı yıldönumünde saygıyla anıyoruz. Dostları adına VEYSEL- AYSEL ÇAM GÜNEY AFFUKA HALKININ ÖZGÜRLUK KAVGASININ DESTANI. «İRFANERTEL» RESİM SERGISI İLE BIRLİKTE Nol: Yanllenen ınnma tetlsatı İle hlzmatlnlzda 0 K M Dereboyu Cad. 110 158 69 87 Seanjlar 12 0015.00-18.00 21.00 CtesıPazar 14.00-17.00-20.00 TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLER KÖLE DEĞİLDİR Yeni bir yıla girildiği şu günlerde Adalet Bakanlığı haklı ve inandırıcı hiçbir gerekçe olmadan insani değerleri hiçe sayarak açık görüş hakkını gaspetmek istemektedir. Tutuklu ve hükümlüler de en az bakan ve cumhurbaşkanı kadar insandır. Onlar gibi yakınlarıyla, çocuklarıyla, hiç olmazsa belli günlerde kucaklaşmak, hasret gidermek hakları vardır. Bu haklara saygı insan olmanın asgari gereğidir. Mahkemelerın verdiği cezalar dışında idarece de defalarca ceza verilmesi ne topluma ne yerenlere hiçbir şey kazandırmayacaktır. İdari emirlerle suç ve ceza yaratmak hiçbir iktidara yarar getirmez. Adalet Bakanlığı yanlış politikasından dönmeli, açık görüşe kısıtlama getirmeden gerilime son vermelidir. tNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ NAZIM HİKMET DOSTLARINA "Nâzım Hikmet Küttür ve Sanat Vakfı"nın kuruluş çalışmaları son aşamasına gelmıştir Bugune değin pek çok kişi ve kuruluş, mektupla yapılan çağrılara olumlu yanıt vermış, değerlı çaba ve katkılarıyla destek olmuştur Ancak Nâzım'ın tüm dostlarına ulaşamadık. Bu nedenle, yazışma adresi ile banka hesap numarasını vakıf gırışımi ile dayanışmak ısteyenlerın bilgisine sunuyorum. Ayrıca eksiklıklerimizin anlayışla karşılanacağı umuduyla, vakıf kuruluş çalışmalarına maddı ve manevi katkıda bulunmuş ve bulunacak tüm dostlara teşekkür ediyorum. SAMİYE YALTIRIM Banka hesap numarast: Samıye Yaltırım, Türkiye İş Bankası İstanbul/Ayaspaşa Şubesı 1005-300-230038 Yazışma adresi; Prof. Dr. Aydın Aybay, Straselvıler Cad. No. 87 Yeni Hayat Apt. Taksım/İstanbul Başvuru adresi ve telefonu: Kıymet Coşkun, İstiklâl Cad Baro Han 101 Beyoğlu/istanbul Tel 149 29 39 OKURLARA. OKAYGÖNENSİN Beklenti H er yıl dönümünde, yeni gelene iyimser beklenti/erie bakmak için çaba gösterilir. Biz de bu çabayı gösterelim, kendimizi biraz zorlayalım. 1991'de; — Ankara, usta bir manevrayla Körfez krizJne dönûk politikasını daha esnekleştirecek, Türkiye'nin her olasılıkta zararsız çıkması ve banşçı çözüm yönûnde etkili davranacak... — Ekonomide anti-enflasyonist politikalara ağırlık verilecek, orta ve alt gelir gruplanna soluk aldıracak önlemler uygulamaya konulacak... — Anayasa ve yasalarda demokrasi yolunda değişiklikler yapılması için parlamento içinde geniş bir uzlaşma sağlanacak... — Rejim sorunları, başkanlık sistemi tartışmalan daha açık ve dürüst yöntemlerle yürütülecek, sorunların çözümü için sandığa gidiş yollan açık tutulacak... — Uluslararası kuruluşlar, insan haklan alanında Türkiye'de atılan hızlı adımlan sık sık vurgulayacak ve dünyadaki birçok ülkeye örnek gösterecek... — Olağanüstü hal uygulaması ve ilgili kararnameierin artık gereksiz kaldığını düşünen hükümet, buniarı yürürlükten kaldıracak... — Basın yasalanndaki bütün anti-demokratik hükümler Meclis'te iktidar ve muhalefetin hızlı bir işbirliğiyle kaldırılacak... — TVde devlet tekelini kaldıran ve hiçbir özel tekele geçit vermeyen yeni bir yasa kamuoyunun desteğiyle hızla çıkacak... ^ — Bir önceki yıl işlenen siyasal cinayetlerin sorumluları bulunacak ve kısa yargılamalaha son karanlık örgütler de tarihe gömülecek... — Türban benzeri tartışmalann hiç yapılmaması yıl sonunda keyifli yorumlara yol açacak... — İmam hatip okulları enflasyonu sona ererken teknik okulların çoğaltılması ve gençlerin bu okullara yönlendirilmesi için geniş ve etkili bir program hazırlanacak... — YÖK Yasası'nda yapılacak değlşikfiklerie birlikte üniversitelerde bilimsel düzeyin yükseltiimesi için yoğun çalışmalar başlayacak... — Devlet, insanların daha çok gazete, kitap okuması için destek programlan hazıriayacak, gazete ve kitap satışları artacak, daha çok tiraj için lotarya gereksiz olacak, fonlar gazetelerin içeriğinin geliştirilmesine harcanacak... mı? Bizim beklentilerimiz bu kadar. Tüm okurlanmıza beklentilerinin gerçekleştiği bir yeni yıl dileriz. YXRG1 ÖNÜNDE SAVUNMA Abdullata Baştürk 5.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Ödemcli gönderflnez. Birlikte nice yeni yılları karşılamak dileğiyle...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle