Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 31 ARALIK 1990
Kentl ım Neresmdeyfe?
lürizm kuruluşları, toplu konutlar, otoyollar, villalar, yazlık evler ve
sanayi, verimli toprakları kemirmeyi sürdürüyor. Kentlerin ne ölçüde,
hangi doğrultularda büyüyeceğine, kentsel toprakların kimlere ve
hangi amaçlara ayrılacağma kent yöneticileri ve plancılar değil, çıkar
kümeleri, arsa mafyası ve vurguncular karar verir duruma geldi.
Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ
Son sayımda, nüfusun 57 milyonu bulduğu an-
laşıüyor. Bir önceki beş yıllık döneme oraala artış
hızında az da olsa bir yavaşlama var: Yıllık or-
talama hız binde 24.88'den binde 23.46'ya inmiş.
Ama yine de Üçüncü Dunya'nın nüfusu en hızlı
artan ülkelerinden biri glduğumuz açık. Demek
ki okuryazarlık düzeyinin yükselmesi, kentlileş-
rae ve genel olarak toplumsal değişme ailelerin
çocuk sahibi olma eğilimlerini beklenen ölçulerde
etkilemiyor.
Bitmeyen göç
Sayımın geçici sonuçlarına gore nüfusun
%55.5'i kentlerde (10 bin ve daha çok nüfuslu
yerlerde) yaşıyor. Bir başka deyişle, kentlerin nü-
fusu, 1985-1990 arasmda 25.7 milyondan 31.6
milyona yükselerek 6 milyon kadar artmıştır.Yıl-
lık artış hızının genel nüfus için %2.3, kırsal nü-
fus için %0.9 ve kentler için %4.5 dolaylarında
olması kentleşmede bir yavaşlamadan söz edile-
meyeceğini gösteriyor. Kente göç, olanca hızıyla
sürmektedir.
KırsaJ yörelerden kentlere akm eden nüfusun
"en buyük kentlere" yöneldiğini gösteren belir-
tiler var. 100 bin ve daha çok nüfuslu yerleşim
yerlerinde kentsel nüfusun <%80'i toplanmıştır.
Otuz yıl önce bu oran %50'nin altındaydı. Bu
yerlerin, otuz yıl önce 9 olan sayısı, şimdj 44'ü
bulmuştur. Öte yandan Istanbul, Ankara ve İz-
mir'in nüfuslan, sırasıyla 6.8, 2.6 ve 1.8 milyon
oldu. Her birinin yıllık ortalama büyüme hızla-
rı ise sırasıyla, %4.6, %2.3 ve %3.7. Ankara ve
Izmir'in nüfuslarının bu dönemde Türkiye'nin
kentsel nüfusu kadar hızlı artmadığına bakarak
iyimser olmak olanaksızdır. Yalnız bu üç büyük
kente son beş yılda 2 milyon kişi eklenmiştir.
Mutlak sayılarla artış baş döndürücüdür. Ülke-
de kentsel nüfus artışının uçte birini, en büyük
üç kentin çektiği görülmektedir.
Istanbul gibi, doyum düzeyine çoktan vardıgı
ber yonuyle belli olan bir kent acaba neden bü-
yür? Yılda ancak 150 bin iş alanı güçlükle yara-
tıtabilen bir kente acaba 300 bin kişi neden ge-
lir? Bunda, insan emeğinin daha kolay sömürül-
mesine fırsat veren örgütsüz iş alanlannın, hak-
sız kazanç etöe etme yöntemlerinln, arsa mafya-
cılıfının, gecekondu ticaretinin ve benzeri yon-
temlerin düzenden destek görmelerinin önemli
payı olduğu yadsınamaz.
Eldeki veriler, nüfusun büyük kentlerle küçük
kentler ve coğrafi bölgeler arasındaki dağüışın-
da nasıl bir değişme olduğuna ilişkin çözümle-
meler yapmaya elverişli değil. Ancak, Karadeniz
illerinin bir çoğunda ve nüfus artış oranlarının
yüksekJiğine karşın Hakkâri, Tunceü ve Kars gibi
Doğu ve Güneydoğu illerinde nüfusun azalma-
sı, bölgeler arasındaki dengesizliğin sünnekte ol-
duğunun göîtergeleridir. Gerçekten, Amasya,
Artvin, Bayburt, Gümüşhane, Rize ve Sinop il-
lerinin nüfuslan azalmıştır. Doğudan batıya doğ-
ru ve hatta yurtdışına göçte, siyasal etmenlerin,
yaşam güvencesinden yoksunluğun ve geleceğe
umutla bakma şansını yitinnenin, en az ekono-
mik çaresizlikler kadar etkili olduğuna kuşku
yoktur.
İstanbul'un durumu
Gelişmekte olan bir ülkede, nüfusu kırsal yö-
relerde tutmaya çalışmak ne yararlı ne de olanak-
hdır. Ne var ki, kentleşmenin niteliği, onun eko-
nomik ve toplumsal maliyetini alabildiğine art-
tırmaya yol açmamahdır. Bugün büyük kentle-
rimiz kolay yaşanabilirlik niteliklenni hızla yiti-
riyorlar.
Istanbul, uzun süredir, kanserli bir hastanın
ölümü bekleyişinde olduğu gibi, barajlarda da-
ha kaç günlük su birikebildiğinin hesabını yapı-
yor. Ne yazık ki Cumhuriyet Türkiyesi, plana ve
usa dayanan uzun erimli yaklaşımları bir yana
bırakmış; su sorununa, yağmur duasının laik bir
biçüni olan yağmur bombasıyla çözüm anyor.
Kent nüfusuaun üçte birinden çoğu, çağdaş bir
kanalizasyon düzeninden yoksun durumda. Di-
van ozanlarının, Pierre Loti'lerin ve başkalan-
nın yapıtlarında adı övgüyle geçen Altm Soynuz
(Haliç), çamurla ve zehirli sanayi atıklanyla dol-
du. Sağlıksız kentleşme yüzünden, Altın Boy-
nuz'dan ve çevresinden geriye yalnız, "Altın"sız
bir "Boynuz" kaldı.
Ülkemizde, son yirmi yılda, her yıl 10 bin hek-
tar verimli tanm alanı kentsel amaçlar için lcul-
lanım değiştirmiş bulunuyor. Turizm kuruluşla-
n, toplu konutlar, otoyoUar, villalar, yazhk ev-
ler ve sanayi, verimli topraklan kemirmeyi sür-
dürüyor. Kentlerin ne ölçüde, hangi doğrultular-
da büyüyeceğine, kentsel toprakların kimlere ve
hangi amaçlara ayrılacağma kent yöneticileri ve
plancılar değil, çıkar kümeleri, arsa mafyası ve
vurguncular karar verir duruma geldi. Bu, 20.
yüzyılın ikinci vansında az gelişmiş ülkelerin
kentlerine damgasını vuran bencil ve sorumsuz
bir kapitalizm anlayışının sonucudur. İnsanı ve
toplumun uzun erimli çıkarlannı umursamayan,
bireysel kazanç güdüsünün yönlendirdiği bir
kentleşmenin ürünü olan bu kentlere, kâr-kent
(profitopolis) adı verilmiştir. Aynı bencillik ve ku-
ral tanımazlık, Boğaziçi'nin iki yakasını taş yı-
ğmlanna çevirenlerin, yeşillikleri gökdelenlere
dönüştürenlerin eylemlerinde de açıkca görülür.
Bu bağlamda, gecekondu, evi barkı olmayan-
larm, geleneksel imece yönteminden yararlana-
rak kendi emekleriyle yaptıklan bir baıınak de-
ğildir artık. Tersine, altındaki toprağın sağladığı
rantın paylaşılmasına yarayan; "kullarum değe-
ri"nin yerini "değişim değeri"ne bıraktığı bir ka-
zanç aracı olmuştur gecekondu. özelh'kle buyük
kentlerde, kent ve köy kültürlerinin bütünlükten
yoksun görünümü, çelişkileri daha da büyütmek-
tedir. Nüfusunun uçte ikisi gecekonduda yaşa-
yan Ankara'nın Belediye Başkanı, "İki Ankara'yı
tek bir Ankara yapmak" savsözü (slogam) ile
başkentteki çarpık yapının düzeltilmesi gereği-
ne parmak basmıştır.
Denilebüir ki bütün bu sorunlar, düzensiz
kentleşmenin değil, toplum yapısındaki çarpık-
lığm ürünleridir. Çünkü kentler, parçası olduk-
ları toplumun birer minyatürü, aynasıdırlar. Bi-
rinin hastalıkları öbüründe de vardır. Ama ts-
tanbul'a her yıla 300 bin kişilik yeni bir kentin
eklenmesinin, ayrıca bu sorunların boyutlanm
niteliksel olarak da değişikliğe uğrattığı, bunla-
ra yenilerini kattığı bir gerçektir.
Belediye, en temel kaınu hizmetlerini hemşe-
rilerine yeterli bir düzeyde sunmayı başaracak
güçten yoksundur. Kent yerel demokrasinin ge-
lişebilmesi için halkı karar süreçlerine etkili ola-
rak katmaya elverişli ölçüleri çoktan aşmıştır.
Ne yapmalı?
Nüfusu ve ekonomik etkinlikleri yurt yüzeyi-
ne daha dengeli olarak yaymak, ulusal bir kent-
leşme siyasası izlemekle olur. Anadolu'yu kuze-
yi, doğusu, ve güneydoğusu ile yaşamaya ve ve-
rimli çalışmaya elverişli duruma getirmek, çeki-
ci kılmak zorunludur. Bu, ulusal kalkınma plan-
lanyla bağlantılı olarak bölge planlaması çalış-
maknyla gerçekleştirilebilir. Gerice yörelerin kal-
kınması, "planh plansızlık" ilkesine inanmış
iktidarlar döneminde kâğıt üstünde kalmaya
mahkûmdur. Çünkü bu yöreler, piyasa güçterî-
nin öncülüğünde gelişemezler. GAP'a bağlanan
umutlar, yörede insan-toprak ilişkilerinde akılcı
ve köktenci düzeltimler yapmayı zorunlu kılmak-
tadır. Bunun yanı sıra uygun bir sanayileşme iz-
lencesinin (programının) yurürlüğe sokulması yo-
luyla sağlanacak yapısal değişme, nüfusu bölgede
tutmarun önkoşuludur.
Az gelişmiş yörelerdeki belediyeler, "en çok ko-
runmaya muhtaç" yerleşim yerleri olarak devlet
bütçesinden verüen paylardan ayrıcalıklı oran-
larda yararlandınlmalıdırlar. Belediyeleri, hızh
enflasyon yüzünden kaynakların eriyip gitmesin-
den korumak amaayla 5 ya da 10 yılda bir ya-
pılan nüfus sayımlan beklenmeden, DlE'ce he-
saplanacak yıllık nüfus artışlannın, payların da-
ğıtılmasında hemen hesaba katılması sağlanma-
lıdır. Nüfus sayımlarının 10 yılda bir yapılması-
na ilişkin karardan sonra böyle bir düzenleme-
nin önemi daha da artmıştır.
EVET/HAYIR
OKTjtfAKBAL
Yeni Yıl Neler Getirecek?
Yann yılbaşı. Savaş kaprmızın ardında! Hayat pahalıltğı al-
mış başını gıtmış. Ozal 'hanedanı'nın saltanatı nasıl önlene-
cek? Partıler Meclis'ten ayrılır mı? Grevler birbirıni izleye-
cek mi? Uzayda dünyamızın bir eşi var mı? Aya gittiler de
ne oldu? Basın kimlerin elinde? Ne güzel filmdi o "Özel Bir
Kadın". Niye eskisi gibi sinemaya gitmiyorum? Çocukluğu-
mun mahailesine kadar yürüsem bizim ahşap evin ayakta
kalan bölümünü görebilir miyim? Bunca yıl nasıl geçti? Na-
sıl yetmiş yaşa doğru yürüyoruz? "Ben nasıl ölürüm anla-
mıyorum - Dünya yok olabilir belki" diyen Dağlarca mı yal-
nız, yoksa duyan düşünen tüm insanlar mı?
1991'in son günündeyiz. 365 gün daha gerimızde kaldı.
Ben çocukken zaman şimdikinden daha mı uzundu? Babam
kırk altı yaşında öldü. Dünyam yıkıldı birden. Sonra düşün-
düm, epey yaşamış, dedim, Kırk altı yıl bu! Şimdı babamın
ağabeyi oldum! Hiç de ölüme yakın duymuyorum kendimi.
Da.hajyazaçaJ< njce kitap var, yapacak nice iş var, diyorum.
İnsan surekli bir işle uğraşırsa, yapacak daha pek çok işi var-
sa, ölüm sanki ondan uzaklaşıyor. Ama 'yapacak bir şeyim
yok' diyen sanki çağırıyor ölümü!..
Acı şeyler düşünmemeli. Bu gece eğlenecegiz. Nereler-
de? Evlerde, dost toplantılarında, olanağınız varsa içkili, ye-
mekli, danslı yerlerde... Biz, 'Cumhuriyet'çiler Nadir Nadi'-
de olacağız. Yeni yıla birlikte gırmek, bırlikte yeni bir atılı-
mın içinde olmak. Nadir Bey, Berin Hanım, yazar dostlar,
gazetemizin sevdiğim kışıleri... Bir iki bardak şarap, sıcak
bir konuşma. Yeni yılı umutla karşılamak. Taze bir güvenle...
Bıldım bileli karikatürcüler yeni yılı bir bebek olarak çizer-
ler. Giden yılı da sakalları yeri süpüren yaşlı bir adam... Ge-
lenle gıdeni konuştururlar. Gıden 'ben bu kadarını başardım,
gerısi sana kaldı' der. Bebek ıse şaşkındır, ne diyecegini bi-
lemez. Giden yılın yarıda bıraktığı pek çok sorun vardır. Hiç-
birı çözümlenmemıştir. Gelen bebek de aylar geçtikçe bü-
yüyecek, ama o da bir dahaki yılın bebegine hepsini çözüm-
lenmemiş biçimde bırakacaktır. Üstelik de 1991, çok daha
başka, çok daha yoğun, çok daha ağır sorunlarla karşılaşa-
cak, oniarı da daha sonraki gelene bırakacaktır.
Bir yaş daha büyüdük. Bir yıl daha düştü tepemize bir güfle
gibi. Altında ezilmeden geçirebilsek on iki ayı dıye ummak
gerekmez mi? Hem 1991'in daha üçüncü günü bütün ülke-
yi yerinden oynatacak bir olay var. Bir genel grev uygula-
ması, ANAP hükümeti böyle bir genel greve izin vermeye-
ceğini açıkladı. Emekçıler direniyor, haklarını almak istiyor,
ama ıktidar ne hakları veriyor, ne de böyle bir hak aramayı
kabullenıyor. Ne olacak üç gün sonra? Yeni yıla girerken da-
ha ilk adımda çok üzücü bir durumfa karşı karşıyayız. Kanlı
önlemler mı alınır, yoksa sağduyu egemen mi olur? Genel
grev ne demek, emekçilerin bir gün için işe gitmemesi de-
mek. İktidar, her emekçiyi zorla evinden alıp 'işe git' mi di-
yecek? Yoksa bir gün işe gitmeyenleri adalet önüne mi gö-
türecek?
Daha da korkuncu bizi bekliyor, ayın 15'inde... Irak, Ku-
veyt'ten ayrılmazsa ABD ve yardımcıları Bağdat'a yürüye-
cek, uçaklar, tanklar, donanmalarla... Ya bız? Bız ne yapa-
cağız? "Erkeklığımızi göstermek için bizler de Bağdat' a mı
yürüyeceğiz tepeden? Halkımızı kanlı bir serüvene mi sü-
rükleyeceğiz? 'Tek adam' Özal ve onu kuzu kuzu dınleyen,
her dediğıne uyan yumuşak Akbulut da mı savaşçı kesile-
cek? Doğrusu 1991 hiç de umut verici, huzur verici bir nite-
lıkte gelmiyor. Hiçbır yılbaşında bu denli karamsarlık, bu denli
umutsuzlukla karşılaştığımızı anımsamıyorum. Tek umut,
sağduyunun egemenliğinde...
Açtım günlüklenmı on yıl önce 1 Ocak 1981 günü yazdık-
larımı okuyorum:
"Yeni bir yılın ilk günü. Bir ayrım var mı sanki öteki gün-
lerden? Ne mı getirecek bize 1981? Öncekilerin getirdiğini!
Zamana egemen olmak gerek. Oysa biz zamana kendimizi
bırakmışız. Hep bekliyoruz. Neyı bekledığimızı bile bilmeden!
Godot'vu bekleyenler gıbı...' ,
İ k
BEHZAT BAYKAL
(1959-31.12.1984)
Yiğit dost BEHZAT
BAYKAL'ı katlediüşinin
altıncı yıldönumünde
saygıyla anıyoruz.
Dostları adına
VEYSEL-
AYSEL ÇAM
GÜNEY AFFUKA HALKININ ÖZGÜRLUK KAVGASININ
DESTANI. «İRFANERTEL» RESİM SERGISI İLE BIRLİKTE
Nol: Yanllenen ınnma tetlsatı İle hlzmatlnlzda
0 K M Dereboyu Cad. 110 158 69 87
Seanjlar 12 0015.00-18.00 21.00 CtesıPazar 14.00-17.00-20.00
TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLER
KÖLE DEĞİLDİR
Yeni bir yıla girildiği şu günlerde Adalet Bakanlığı
haklı ve inandırıcı hiçbir gerekçe olmadan insani
değerleri hiçe sayarak açık görüş hakkını
gaspetmek istemektedir. Tutuklu ve hükümlüler de
en az bakan ve cumhurbaşkanı kadar insandır.
Onlar gibi yakınlarıyla, çocuklarıyla, hiç olmazsa
belli günlerde kucaklaşmak, hasret gidermek
hakları vardır. Bu haklara saygı insan olmanın
asgari gereğidir. Mahkemelerın verdiği cezalar
dışında idarece de defalarca ceza verilmesi ne
topluma ne yerenlere hiçbir şey
kazandırmayacaktır. İdari emirlerle suç ve ceza
yaratmak hiçbir iktidara yarar getirmez. Adalet
Bakanlığı yanlış politikasından dönmeli, açık
görüşe kısıtlama getirmeden gerilime son
vermelidir.
tNSAN HAKLARI DERNEĞİ
İSTANBUL ŞUBESİ
NAZIM HİKMET DOSTLARINA
"Nâzım Hikmet Küttür ve Sanat
Vakfı"nın kuruluş çalışmaları son
aşamasına gelmıştir Bugune değin
pek çok kişi ve kuruluş, mektupla
yapılan çağrılara olumlu yanıt vermış,
değerlı çaba ve katkılarıyla destek
olmuştur Ancak Nâzım'ın tüm
dostlarına ulaşamadık. Bu nedenle,
yazışma adresi ile banka hesap
numarasını vakıf gırışımi ile
dayanışmak ısteyenlerın bilgisine
sunuyorum.
Ayrıca eksiklıklerimizin anlayışla
karşılanacağı umuduyla, vakıf kuruluş
çalışmalarına maddı ve manevi
katkıda bulunmuş ve bulunacak tüm
dostlara teşekkür ediyorum.
SAMİYE YALTIRIM
Banka hesap numarast: Samıye Yaltırım, Türkiye İş Bankası
İstanbul/Ayaspaşa Şubesı 1005-300-230038
Yazışma adresi; Prof. Dr. Aydın Aybay, Straselvıler Cad. No.
87 Yeni Hayat Apt. Taksım/İstanbul
Başvuru adresi ve telefonu: Kıymet Coşkun, İstiklâl Cad
Baro Han 101 Beyoğlu/istanbul Tel 149 29 39
OKURLARA.
OKAYGÖNENSİN
Beklenti
H er yıl dönümünde, yeni gelene iyimser beklenti/erie
bakmak için çaba gösterilir. Biz de bu çabayı
gösterelim, kendimizi biraz zorlayalım.
1991'de;
— Ankara, usta bir manevrayla Körfez krizJne dönûk
politikasını daha esnekleştirecek, Türkiye'nin her
olasılıkta zararsız çıkması ve banşçı çözüm yönûnde
etkili davranacak...
— Ekonomide anti-enflasyonist politikalara ağırlık
verilecek, orta ve alt gelir gruplanna soluk aldıracak
önlemler uygulamaya konulacak...
— Anayasa ve yasalarda demokrasi yolunda
değişiklikler yapılması için parlamento içinde geniş
bir uzlaşma sağlanacak...
— Rejim sorunları, başkanlık sistemi tartışmalan
daha açık ve dürüst yöntemlerle yürütülecek,
sorunların çözümü için sandığa gidiş yollan açık
tutulacak...
— Uluslararası kuruluşlar, insan haklan alanında
Türkiye'de atılan hızlı adımlan sık sık vurgulayacak
ve dünyadaki birçok ülkeye örnek gösterecek...
— Olağanüstü hal uygulaması ve ilgili
kararnameierin artık gereksiz kaldığını düşünen
hükümet, buniarı yürürlükten kaldıracak...
— Basın yasalanndaki bütün anti-demokratik
hükümler Meclis'te iktidar ve muhalefetin hızlı bir
işbirliğiyle kaldırılacak...
— TVde devlet tekelini kaldıran ve hiçbir özel tekele
geçit vermeyen yeni bir yasa kamuoyunun desteğiyle
hızla çıkacak... ^
— Bir önceki yıl işlenen siyasal cinayetlerin
sorumluları bulunacak ve kısa yargılamalaha son
karanlık örgütler de tarihe gömülecek...
— Türban benzeri tartışmalann hiç yapılmaması yıl
sonunda keyifli yorumlara yol açacak...
— İmam hatip okulları enflasyonu sona ererken
teknik okulların çoğaltılması ve gençlerin bu okullara
yönlendirilmesi için geniş ve etkili bir program
hazırlanacak...
— YÖK Yasası'nda yapılacak değlşikfiklerie birlikte
üniversitelerde bilimsel düzeyin yükseltiimesi için
yoğun çalışmalar başlayacak...
— Devlet, insanların daha çok gazete, kitap okuması
için destek programlan hazıriayacak, gazete ve kitap
satışları artacak, daha çok tiraj için lotarya gereksiz
olacak, fonlar gazetelerin içeriğinin geliştirilmesine
harcanacak...
mı?
Bizim beklentilerimiz bu kadar.
Tüm okurlanmıza beklentilerinin gerçekleştiği bir yeni
yıl dileriz.
YXRG1 ÖNÜNDE
SAVUNMA
Abdullata Baştürk
5.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemcli gönderflnez.
Birlikte nice yeni yılları karşılamak dileğiyle...