Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/ ARALIK 1990*** CUMHURİYET/17
OKULDA DEPREM TATBİKATI — ABD'nin Indiana eya-
letinde son aylarda sık sık depremler olması iizerine okullar-
da deprem tatbikatlan yapdmaya başlandı. Iiberty kentindeki
ilkokul çocuklan deprem talbikatının ilk aşamasında bir dep-
rem durumunda kendilerini derhal sıralannın altına atrnala-
n gerektigini ögrendiler. (Fotograf: AP)
Adana
Küçük Can
bulundu
ADANA (Cumhuriyet Giiney
fileri Bürosu) — Kimliği belir-
siz kişilerce üç gün önce Cemal-
paşa Mahallesi'ndeki evinden
kaçınlan 5 yaşındaki Can özbey
sağ olarak bulundu.
Küçük Can'ı kaçıran kişiler
ailesini telefonla arayarak, ço-
cuklannın serbest bırakılabilme-
si için 400 milyon lira fidyenin
eski baraj bölgesinde belirlenen
yere bırakılmasını istediler. Bu-
nun üzerine devreye giren polis,
naylon poşete para süsii verilmiş
kâğıtlar koyarak belirlenen ye-
re bıraktı. Küçük Can randevu
yerinde bırakılmış olarak bulu-
nurken, "para torbasını" alma-
dan kaçtılar.
MAYMUNLAR YUVAYA DÖNÜYOR — Endonezya'dan
nesli tükenmeye yüz tutan çok sayıda orangotan türü may-
mun son yıllarda başka ülkelere kaçmlıyordu. Asya pazar-
'lannda tanesi 5 bin dolara (15 milyon lira) kadar alıcı
bulabilen bu orangotanlar Endonezya hükıimetinin çabalan
sayesinde kaçınldıklan ülkelerden geri alınmava başlandı.
SHÇEK, Ezgi'ye
sahip çıktı
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Babası ve üvey annesi
tarafından dövülerek hastanelik
edilen ilkokul öğrencisi Ezgi Ye-
tişkol'a Sosyal Hizmetler ve Ço-
cuk Esirgeme Kurumu kuçak
açtı. Ezgi'yi zorunluluk gö-
rüldüğü için valilik onayı alarak
kuruluşlannda bakını altma ala-
caklannı açıklayan SHÇEK Ge-
nel Müdürü Melih Gökçek,
"Tiim çocuklar birer çiçektir.
Kimsenin onlart dövmeye, hor
görmeye, aşağüamaya hakkı
yoktur. Çocuğu dünyaya getir-
mek kadar. ona yaşadığı diinya-
da rehberiik etmek, eğitmek, ge-
lecege hazırlamak da anne ba-
banın görevidir. Çocuklannı
acımasızca döven anne babalar,
çocuklannın 'mallan' olmadıgı-
nı bilmelidirier" dedi.
Yerli kızlar —
Brezilya
Cumburbaşkanı
Fernando
Collor de
Mello,
ülkesinde
bulunan çeşitli
yerii
kabilelerini tek
tek ziyaret
etme ve
bunlann
reisleriyle
görüşme
çalışmalannı
sürdürüyor. Bu
iki kız çocuğu
da
cumhurbaşkan-
ını,
heyecanla
bekliyorlar.
(Fotoğraf:
Reuter)
HABERLERİN DEVAMI
Maden grevî miting gibi Gönensin
(Baftarafi J. Sayfada)
Türk-lş Teşkilatlanma Sekrete-
ri Mehmet Bamyacı, Ankara'da
işçinin sesini duyurmak isteme-
yetılerin bulunduğunu, maden
işçisinin karşısına cıkamayanla-
nn televizyondan işçinin kafası-
nı karıştırmak üzere doğru ol-
mayan rakamlar verdiklerini
söyledi. Maden işçisinin yalnız
olmadığını, yüz binlerce işçinin
daha grevin kapısında bulundu-
ğunu belirtti. Nihai mücadele-
nin 12 Eylül belasının sandıktan
defedilmesi olduğunu savundu.
tkinci söz kardeş sendika
Türkiye Maden-lş'in Başkanı
Hasan Hüseyin Kayabaşı'nındı.
Zonguldak maden işçisinin gre-
vinin sefalet zincirinin kırılma-
sı mücadelesinin başlangıç nok-
tası olduğuna işaret eden Hüse-
yin Kayabaşı, "Bu mesele Tür-
kiye'yi kapsayacaktır. tnsanca
yaşam iicreti alınmadan bu mii-
cadeleden vazgeçilmeyecektir"
dedi.
Genel Maden-lş Başkanı
Şemsi Denizer, grevi başlatan
konuşmasında Özal'ın 3 ay ön-
cesinden 10 yıl öncesinden ma-
den işçisini açlığa mahkûm ede-
ceklerini açıkladığını, madenleri
kapatmaktan söz ettiğini anım-
sattı. "Hükümet istifa", "Çan-
kaya istifa", "Kapatürmayız"
sloganları arasında konuşması-
nı sürdüren Denizer, daha söz-
leşme görüşmeleri başlamadan
talimaUa bankalann madencile-
re krediyi kestiğini vurguladı.
Denizer şöyle konuştu: "Devle-
tin başı olduğunu iddia ediyor.
Çankaya'yı işgal ediyor. Maden
işcilerini, Zonguldak ı feda ede-
cegini söylüyor. Voksulluk sını-
nna geldik. Ülkeyi borç batağı-
na getirdiler. Bir tane fabrika
Basında
(Baftarafi 1. Sayfada)
Erkürem imzasıyla gönderilen
yazıda, TGS yöneticilerinden
bugün saat 14.00'te bir araya ge-
linerek toplu iş sözleşmesi gö-
rüşmelerinin sürdürülmesi isten-
di.
Bunun üzerine TGS, Yöneti-
ciler Kurulu'nu toplantıya çağır-
dı. TGS Genel Sekreteri Ziya So-
nay, Yöneticiler Kurulu'nun bu-
gün saat 10.00'da toplanacağını
ve konuyu görüşeceğini bildirdi.
F.Bahçe
(Baştarafi 16. Sayfada)
ha iyiydi. Çetın Yılmaz'ın tüm
sezon sabırla Can'ı bekleyişi
dün Can tarafından ödüllen-
dirildi. Yılmaz'ın Aliço'yu
maçın sonunda ovuna daha
erken almaması ise önemli bir
hataydı. Fenerbahçeli oyuncu-
lar ikinci yarı çok iyi mücade-
le ettiler, ancak burada dik-
katli olmalan gereken bir ko-
nu var. Her maça kötü ısına-
rak ve kötü oynayarak başlı-
yorlar, daha sonra da gerektiği
kadar oynayıp maçı alıyorlar.
Ancak çekirge kaç kere sıçrar
bunu kestirmek zor. İşi baştan
daha sıkı tutmalan şart.
Son sözümüz de maçın ha-
kemlerine: Ligin en başarılı
hakemlerinden Kadir Özçelik
ve Necip Kapanh'nın dünkü
kötü yönetimlerini hayretler
içinde izledik. Embry'ye ikin-
ci devre bir türlü çalamadıkları
fauller (bizim sayabildiğimiz
tam dört adet) belki Richard'ı
kamçıladı, ancak kendi per-
formanslanna da gölge düşür-
dü.
ADANA
HtPODROMU'NDAN
1. KOŞU: F: Taşbatur (3), P:
Rüzgânnoğlu (2), S: Kılıçhan (4)
2. KOŞU: F: Yasmina (5), P: Be
gonvil (2), S: Fast Girl (3)
3. KOŞU: F: Okeyim (2), P: Ba-
nş II (1), P: Cahidehan (7), S:
• Korsen I (5)
4. KOŞU: F: Kayhanbatur (2),
P: Anm Balım (4), P: Altuğ (6),
S: Cariye (1)
5. KOŞU: F: Ece 2 (4), P: Hak-
batur (5), S: Adlan (I)
6. KOŞU: F: Tanbatur (7), P:
Nilüfer (4), P: Sürbey (2), P: Ki-
barkız (5), S: Karaşimşek (6)
7. KOŞU: F: Sa-Sa (1), P: Dal-
ga (4), P. Robinia (6), S: Semuş
(2)
kurmadan kalkınma olur mu?
Bizden 10 yıl daha istiyor. Ona
da hayır. Emekçi halk artık
uyandı. Çankaya bizim kaderi-
miz değil. AN AP bizim kaderi-
miz degil, Zonguldak'tan sesi-
miz duyulmaya başlamıştır"
Denizer, konuşmasının Ozal-
ın madenlerin kapatılacağı teh-
didine değindiği bölümünde ise
özetle şöyle dedi:
"TTK'ya maden işçUeri adına
talip olduk. Çünkii Ozal kapa-
tacagını haykırdı. Biz de ekmek
teknemizi kimseye kaptırmaya-
cağımızı söyledik. Giicii yetiyor-
sa gelsin kapatsm. Sayın Cum-
hurbaşkam'nın halkımıza, ma-
denciye saygısı yok. Ama bizim
cesetlerimizi çiğnemeden, bu
ocakları kapatamaz."
Greve çıkarken çocuklannı
okullara göndermeyen maden
işçilerinin çocuklannı temsilen
bir çocukla birlikte grev önlüğü-
nün giyilmesi ile 48 bin maden
işçisinin grevi fiilen başlatılmış
oldu.
Daha önce hep birlikte Kara-
don ocak ağzmdaki işçilerin zi-
yaretine gidildi. Burada daha da
büyük bir kalabalık ve coşku ile
yine ağırhkh genel grev, hükü-
met ve Çankaya'nın istifasını is-
teyen sloganlar atıldı.
Saat 10.30 sıralannda diğer
ocak ağzı ziyaretlerine gitmek
üzere Karadon'dan ayrılınırken
sabah saat 8.00'den itibaren Ge-
nel Maden-tş Sendikası'nın
Zonguldak'taki merkezinin
önünde binlerce işçinin toplan-
dığı ve genel başkanlarının ko-
nuşmasını bekleyerek ayrılma-
dıkları öğrenildi. Sendika bina-
sına giden ara yollar ve ana yo-
lun polis barikatlanna rağmen
çok kalabalık işçi gruplan tara-
fından doldurulmuş olduğu, sü-
rekli coşkulu benzer sloganlar
atıldığı izlendl Denizer, binadan
camın önünden mikrofonla iş-
çilere hitap ederek yaptığı ko-
nuşmada da ağirlığı, maden iş-
çisinin greve çıkış nedenlerine,
hükümet ve Cumhurbaşkanı'nın
madenlere ve işçiye yaklaşımına,
tehditlere verdi.
Denizer, daha sonra Genel
Maden-Jş'in konferans salonun-
da sabahtan itibaren bekleyen
madenci eş ve çocuklanna hitap
etti. Madencinin başansının eş-
lerin dayamşması ve desteğinden
güç alacağına işaret ederek bu-
radaki konuşmasında savaşa
ağırhk verdi. Çankaya ve hükü-
metin halk, işçi sınıfı, yaşam,
geçim savaşı içinde iken, ülkeyi,
halkı ilgilendirmeyen bir savaşın
içine sokmaya çalıştığını söyle-
di.
Bu gruplann dağılmasmdan
sonra da olay bitmedi. Uzak
ocaklardan, trenler durdurula-
rak gelişleri engellenmek istenen
işçilerin yürüyerek, binlerle ye-
ni bir grup olarak yeniden sen-
dika binası önünde miting kala-
balığı oluşturdukları gözlendi.
Bir kez daha benzer konular de-
ğişik anlatımlarla yinelendi,
benzer destek ve sloganlarla ya-
nıt alındı. Sendika merkezine
ulaşabilen ocaklann bütün işçi-
lerini kapsar biçimde yürüyüş-
ler ve toplanmaların gerçekleş-
tiği izlenimi edinildi. Dün grev-
lerinin ilk gününde, yeraltı ka-
ranlığında çalışmaya inmeyen iş-
çiler günü sokaklarda, alışkın
olduklan uzun yürüyüşlerini ya-
parak coşkulu bir bayram ha\'ası
içinde geçirdiler. Bir de DSP Ge-
nel Başkanı Bülent Ecevit'in
yaptığı konuşmayı dinlediler.
Demokratik Sol Parti (DSP)
Genel Başkanı Bülent Ecevit
dün saat 15.30'da Zonguldak'a
Ankara'da bekle gör politikası
(Baftarafi 1. Sayfada)
Cumhurbaşkanı Turgut Ozal,
dün Ankara'da sırayla Milli Sa-
vunma Bakanı Hiisnii Doğan,
Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Irfan Tınaz, Hava
Kuv\
r
etleri Komutanı Orgeneral
Siyami Taştan ve Jandanna Ge-
nel Komutanı Orgeneral Eşref
Bitlis'i ziyaret etti. özal'ın ziya-
retlerinin tümünde Cumhurbaş-
kanlığı Genel Sekreteri emekli
orgeneral Kemal Yamak hazı.
bulundu. Özal'ın yeni komu-
tanlarla yaptığı görüşmelerde
Genelkurmay Başkanı Orgene-
ral Necip Torumtay da bulun-
du.
Askeri çevrelerden edinilen
bilgilere göre, bugüne kadar
cumhurbaşkanlannın yeni ata-
nan bakanlara "nezaket
ziyareti" yapmalan yönünde bir
gelenek bulunmuyor. Bu çevre-
ler Özal'ın Milli Savunma Ba-
kanı Doğan'a yaptığı ziyareti,"
genel anlamıyla "bir onore et-
me ziyareti" şeklinde yorumla-
dılar. Aynı çevreler, özal'ın ye-
ni komutanlara yaptığı ziyareı-
lerin ise, genelde Körfez krizi
ağırhkh ve Türk Silahlı Kuvvet-
leri'nin konuya ilişkin görüşle-
rini alma çerçevesinde olduğu-
nu bildirdiler. Özal'ın bu temas-
larında olası bir savaş halinde
alınacak önlemler, birliklerin si-
lah ve teçhizat durumu ve eksik-
ler üzerinde görüş alışverişinde
bulunduğu da öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal
ise Bakan Doğan ile görüşme-
sinden önce gazetecilerin "nya-
retin nedenine" ilişkin bir soru-
ya, "Özel bir durum yok. Yeni
tayin olmuş komutanlan ziyaret
edecektim. Milli Savunma Ba-
kanı da yeni tayin edilmişti.
Onu da ziyaret ediyonım. tade-i
ziyarettir" karşılığını verdi.
Özal, "Ziyaretiniz BM karann-
dan sonra farklı yorumlara yol
açabilir" şeklindeki bir yakla-
şım üzerine ise, "bazı şeyler öyle
rastgeiir" yanıtım verdi.
MGK toplantısı
Milli Güvenlik Kurulu saat
14.00'te Özal'ın başkanhğında
toplandı.
Milli Güvenlik Kurulu Genel
SekreterliğTnden toplantıya iliş-
kin olarak yapılan yazılı açıkla-
mada ise şöyle denildi:
"Milli Güvenlik Kurulu genel
güvenlik ve asayiş durumu ile
Körfez krizindeki ve dış olaylar-
daki geliştneleri gözden geçirmiş
ve değerlendirmiş, kalkınmada
öncelikli yörelerin kalkınması-
na yönelik faaliyet ve planlar
hakkında bilgi almıştır."
'Bekle gör' politikası
Bakanlar Kurulu dün akşam
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'-
ın başkanhğında Çankaya Köş-
kü'nde toplandı ve diyalog çağ-_
rısını değerlendirdi. Cumhur-
başkanı özal'ın Bakanlar Kuru-
lu'nda Birleşmiş Milletler Gü-
venlik Konseyi kararını ve
Bush'un diyalog çağnsmı değer-
lendirirken, bu gelişmelerin
Körfez'de sıcak savaş olasıhğı-
nı azalttığı görüşünde olduğunu
ifade ettiği öğrenildi. Özal'ın
dün Bush ile bir görüşme daha
yaptığını bakanlara anlatarak
Körfez krizinin bir bekleme sü-
recine girdiğini, durumun şu an-
da Türkiye açısmdan herhangi
bir karar almayı gerektirmedi-
ğini anlattığ] kaydedildi. Edini-
len bilgiye göre Ozal, başta Sov-
yetler Birliği ve ABD olmak
üzere tüm dünyanın Irak'a karşı
birleştiğini ifade ederek, Sad-
dam Hüseyin'in bu duruma da-
ha fazla dayanmasının mümkün
ohnadığını kaydetti. Türkiye'-
nin değişen koşullan izlediğinı
ve gerekli önlemleri aldığını ifa-
de eden Özal, bu durumda sa-
vaş olasılığının azaldığı görüşü-
nü bakanlara aktardı. Ozal'm,
"Türkiye yine de teyakkuz du-
rumdadır. Ben bu diyalog giri-
şimlerinden sonra Irak'ın Ku-
veyt'ten çekilebileceğini düşu-
nüyonım. Karşüıklı göriışmeler-
den sonuc çıkar" dediği öğrenil-
di.
Bakanlar Kurulu toplantısın-
dan sonra bir açıklama yapan
hükümet sözcüsü Mehmet Ya-
zar, BM Güvenlik Konseyi'nin
Körfez krizine ilişkin aldıgı ka-
rarları değerlendirdiklerini bil-
dirdi. Yazar, Bakanlar Kurulu'-
nun yeni alınan karann krizin
banşçı yoldan çözülmesine etkin
yeni bir adım olarak değerlen-
dirildiğini söyledi. Yazar,
Türkiye'nin BM'nin aldıgı ka-
rara katılıp katılınmayacağı yo-
lundaki bir sonıya, "Karara ka-
tılıp katılmama gibi bir konu za-
ten yoktu. Güvenlik Konseyi'-
nin karannda üyelerin herbiri-
nin ayn ayrı konunun çözümü-
ne ilişkin etkin tedbirlerinden
_bahsetmektedir. Dolayısıyla bi-_
zim açımızdan bunun otesinde
bir şey yoktur" yanıtını verdi.
Yazar, BM'nin karannın des-
teklenip desteklenmemesine iliş-
kin olarak da "BM'nin karar-
lanna bundan evvel de kalıldı-
ğımızı ilan ettik. Ancak bu ka-
rarla ilgili bundan başka da her-
hangi bir şey yok. Şu anda ka-
rarla ilgili yapacak bir şey yok"
dedi.
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'n-
de bir araya gelen Bakanlar Ku-
rulu, Körfez krizinin dışında
herhangi bir konunun ele alın-
madığını, Milli Güvenlik Kon-
seyi'nin kararlarımn da toplan-
tıda konuşulmadığını bildiren
sözcü Yazar. ABD Başkanı Ge-
orge Bush'un Irak Dışişleri Ba-
kanı'nı ülkesine davet etmesi
konusunda da "Barışcı bütün
yollann en son noktaya kadar
denenmesinin bu da yeni bir ör-
negidir. Bütün cabalar zaten
barışçıdır" değerlendirmesini
yaptı.
Ankara'daki askeri çevreler,
BM karanndan sonra Türkiye'-
Bush'tan Irak'a çağrı
gelerek maden işçisine destek
mitingi yaptı.
Hükümet meydanında topla-
nan binlerce maden işçisinin
coşkun alkışlan arasında konuş-
masına başlayan Bülent Ecevit
şunları söyledi:
#
"Ben toplusözleşmelere ge-
nelükle kanşmak istemem. Top-
lusözleşmelerde işçi ve işveren
temsileileri bir araya gelerek her
türlü etki haricinde kalarak pa-
zarlığını yaparlar. Beni bu has-
sas dönemde Zonguldak'a
gelmeye Cumhurbaşkanı Özal'-
ın yaptığı TY konuşmalan itti.
Bir muhalefet lideri olduğum
halde benim gösterdigim hassa-
siyeti göstermeyen Özal taraf sız
olması gerekirken hem de işçi-
nin karşısında taraf olarak ko-
nuşnyor. Maden işçisinin
istediği zammı verirsek tüm di-
ğer işçiler de böyle zam ister di-
yenler maden işçisinin ne zor
koşullarda çalıştığını bilmiyor-
lar mı? Sömürü olmayan ülke-
lerde maden işçisi en yüksek
maaşı alan işçilerdir. Dünyanın
hiçbir yerinde milletvekili maaş-
ları maden işçisinin 10-20 kat
fazlası değildir.
nin olası bir savaş halinde takın-
ması gereken tavrı Cumhuri-
yet'e değerlendirdiler. Bu çevre-
İerin, olası bir savaşa katılınma-
ması gerektiği görüşünde olduk-
lan öğrenildi. Askeri çevTelerin,
Irak'ın Türk sınırında bulun-
durduğu 11 tümenin Kuveyt ve
Suudi Arabistan'da çıkabilecek
bir savaşa kanşamayacağı görü-
şünde olduklan bildirildi. Bu-
nun da olası bir savaş durumun-
da Türkiye'nin bu gücü bloke
ettiği anlamına geleceğini belir-
ten aynı çevreler, böylece Tür-
kiye'nin Körfez krizinde üzeri-
ne düşeni "fazlasıyla yerine ge-
tirmiş olacagını" söylediler. As-
keri çevreler, Türkiye'nin olası
bir savaş halinde özellikle Arap
milliyetçilerinin ve Kürtlerin
tepkisini almak istemediğini ifa
ettiler.
Askeri çevreler, Türkiye'nin
" Körfez krizinden ekonomik ola-
rak büyük maddi zarara uğra-
dığmı, bunun ise telafı edilme-
diğini de dikkat çekerken, olası
bir savaşa Türkiye'nin bulaşma-
sı hafinde maddi zararın daha
da artacağını kaydettiler. Aynı
çevreler, olası bir savaşa Türki-
ye'nin katılması halinde, "En
azından bir kolorduyu Irak sı-
nınndan içeriye sokması gerek-
tigine, bu kolordunun vereceği
can kaybının ve girdikten son-
ra bölgede bulunmasının vere-
ceği maddi zarara" işaret etti-
ler. Çevreler. "Böyle bir durum
gerek Arap milliyetçilerinin ge-
rekse Kürtlerin direkt tepkisine
neden olacaktır" dediler.
Öte yandan Bakanlar Kuru-
lu'nun TBMM'nin hükümete
verdiği yetki konusunda tam bir
görüş birliği içinde bulunmadı-
ğı öğrenildi. Hükümete yakın
bir kaynak, bazı bakanların ola-
sı savaşta askeri birliklere kimin
komuta edeceğinin beüi ohnadı-
ğını savunduklarını ve BM ka-
rannın bağlayıcı olmadığı görü-
şünü taşıdıklarını bildirdi.
(Baftarafi 1. Sayfada)
nî ikna etmek olduğunu belirt-
ti.
Bush, Irak'a Kuveyt'ten çe-
kilmek icjn 15 ocağa kadar sü-
re tamyan Güvenlik Konseyi
karannın Irak yönetimine acık
bir şekilde "artuV zamanın azal-
makta olduğunu" gösterdiğini
söyledi.
ABD Başkanı, ulusa yönelik
geleneksel konuşmasında, son
olarak şu vaatlerde bulundu:
"Bu krize bansçı bir çözüm
bulabileceğimizi ummaya de-
vam ediyorum. Bununla birlik-
te, savaş gerekli hale gelirse. bu-
nun mümkün olduğu kadar kı-
sa sürmesi için tüm olanaklar
seferber edilecektir. Artık baş-
ka Vietnamlar olmayacak.
Uzun ve sonu gelmeyen savaş-
lar olmayacak."
Bu çarpıcı gelişmeler, 15
ocaktan sonra hemen savasa gi-
dileceği anlamına gelmiyor, za-
ten ABD başkentinde de böyle
bir hava yok. Hafta başında Se-
nato Silahlı Kuvvetler Komite-
si'nde yapılan bir panelde
ABD'nin iki eski genelkurmay
başkanı, Amerikan yönetimini
"serinkanlı ve sabırlı" davran-
maya çağırdı. ABD Başkanı
Bush, sırtını BM kararına da-
yayarak aceleyle savaşa koşma-
dan önce ağırlığı olan bu çağ-
rılan dikkate almak durumun-
da. Ayrıca, BM'nin bu kararı-
nın önümüzdeki haftalarda
diplomatik çözüm arayışlannı
hızlandırması da olası. Çünkü
bugüne kadar Irak Devlet Baş-
kanı Saddam Hüseyin'i Ameri-
ka'nın blöf yaptığım düşunme-
ye sevk eden "belirsizlik", artık
bu karar ile ortadan kalkmış
bulunuyor. En azından Batı
âlemi böyle düşünüyor. Sovyet
Dışişleri Bakanı Edvard Şevard-
nadze'nin de oylamadan sonra
yaptığı konuşmada vurguladı-
ğı gibi "Geriye sayma artık baş-
lanuş bulunuyor."
Ancak işin ilginç yönü, Bush
yonetimi bir yandan BM'den
"askeri yapnnm" karannı çıkar-
tacak ölçüde uluslararası arena-
da başarılı olurken diğer yandan
da içerideki desteğini giderek yi-
tiriyor. ABD başkenti hafta ba-
şından bu yana, Senato Silahlı
Kuvvetler Komitesi'nde yapılan
özel bir oturumda, Amerika'nm
en önde gelen uzmanlan tarafın-
dan Bush'un aceleyle savaşa gi-
dişine yöneltilen ağır eleştirile-
re tanık oluyor. Bush'un Körfez
politikalan adeta yargılanıyor.
Hem de eleştiriler Bush'un do-
ğal müttefiklerinden geliyor. Ör-
neğin Reagan'ın Donanma Ba-
kanı James VVebb, önceki gün
yaptığı konuşmada, Körfez'e
böylesine büyük çapta bir askeri
güç yollanmasının hata olduğu-
nu, şimdi bunları kullanarak
ikinci buyük hataya düşüleceği-
ni söyledi. Webb ayrıca, Bush'u
"Amerikan halkından yetki al-
mamışken BM'den savaş yetki-
si almakla" suçladı.
Bağdat inceHyor
ABD Başkanı George Bush1
un diyalog kurma önerisine,
Irak yönetiminin bugün cevap
vermesi bekleniyor.
AFP'nin Bağdat'taki güveni-
lir kaynakların ifadesine daya-
narak verdiği habere göre Iraklı
yetkililer, Bsuh'un son önerisi-
ni de daha öncekiler gibi dik-
katle izledi ve kapsamını ince-
lemeye başladılar, ancak bu ko-
nuda yanndan önce açıklama
yapmayı düşünmüyorlar.
Öte yandan, Bağdat'taki si-
yasi çevreler, Bush'un son öne-
risini, "ABD'nin Körfez krizi
konusundaki tavrında değişik-
lik" olarak nitelendiriyorlar.
Aynı kaynaklar, bu önerinin
Irak'ın Körfez krizine barışçı
çözüm bulunması için doğru-
dan diyaloğun gerekli olduğu
yolunda defalarca dile getirdi-
ği görüşe de uygun düştüğünü
vurguluyorlar. Bu arada Bush'-
un son önerisi dünyada geniş
yankılar uyandırırken, Irak
Radyo ve Televizyonu haberi
vermedi.
Irak Resmi Haber Ajansı da
aynı şekilde haberle ilgili ne bir
açıklama ne de bir yorum ya-
yımladı.
Bush haber verdi
George Bush'un, Irak'a gö-
rüşme önerme kararından, ara-
larında Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın da bulunduğu, bölgede-
ki 4 lideri telefonla haberdar et-
tiği bildirildi.
Beyaz Saray Sözcüsü Marlin
Fitzwater, Bush'un kararı ko-
nusunda bilgi verdiği diğer lider-
paracezası
tstanbul Haber Servisi — Ga-
zetemiz yazan Cüneyt Arcayü-
rek ile Yazı Işleri Müdürümüz
Okay Gönensin, "Gizti belgeleri
Güzel'e verdim" başlıklı yazıyı
yayınlayarak Basın Yasası'na
aykın davrandıklan gerekçesiy-
le 1 'eT ay hapis cezasma çarptı-
rıldı. Arcayürek ile Gönensin'-
in cezalan daha sonra 190'ar
bin lira paraya çevrildi.
Gazetemizin 18.4.1990 tarihli
sayısında, kamuoyunda "krip-
to davası" olarak bilinen olay-
la ilgili olarak, Cüneyt Arcayü-
rek'in, Hande Mumcu'nun sav-
cıya verdiği ifadeden alıntılar
yaparak hazırladığı "Gizli bel-
geyi Güzel'e verdim" başlıklı
yazı yayımlanmıştı.
tstanbul 2. Asliye Ceza Mah-
kemesi'ndeki dünkü duruşmada
son savunmasını yapan Avukat
Öznur Gündoğdu, yayınlanan
yazının ifadenin tümü olmayıp
alıntılardan oluştuğunu, ifade-
nin aynısı olduğunun söylene-
meyeceğini bildirdi.-
Cumhuriyet savcısı ise görü-
şünü şöyle açıkladı: "Gizli bel-
geyi Güzel'e verdim" başlıklı
yazıda, Ankara DGM'de bazı
sanıklar hakkında 'Devletin em-
niyeti açısından gizli kalması ge-
reken bilgileri sunmak itibany-
la açılmış bulunan davanın ale-
ni duruşması yapılmadan söz-
konusu yazının yayımlandıgı
anlaşıldığından, sanıklardan
Okay Gönensin'in 5680 sayılı
yasanın 16/1. maddesi delakliy-
le TCK'nın 30/1-3. maddeleri,
Cüneyt Arcayürek'in de
TCK'nın 30/1-3. maddeleri ge-
reğince cezalandınlmalan arzo-
lunur."
Mahkeme karannda Okay
Gönensin ile Cüneyt Arcayü-
rek'i önce 1 'er ay hapis ve 40'ar
bin lira para cezasına daha son-
ra l'er ay hapis 150'şer bin lira
para cezasına çarptırdı. Bu ce-
zalar paraya dönüştürülerek
Gönensin ile Arcayürek'e
190'ar bin lira paracezası veril-
KDV'ye
(Baftarafi 1. Sayfada)
Aralık 1990 tarihine kadar ayar-
lanmasının zorunlu olduğunu
hatırlatarak "Bu süre içinde mü-
kellefler cihazlannı ayarlatınca-
ya kadar satışlannı yeniden be-
lirlenen oranlara uygun olarak
Vergi Usul Kanunu'na göre elle
düzenleyecekleri perakende sa-
tış fişi veya faturalarla
belgelendireceklerdir" dedi.
Bu arada aynı açıklamada,
geçen yılki satışları veya gayri-
safi iş hasılatı toplam 10 milyon
lirayı aşan ve perakende ticaretle
uğraşan birinci ve ikinci sınıf
tüccarın, bugünden itibaren zo-
nınlu olarak yazarkasa kullana-
cağı belirtildi. Söz konusu mü-
kellefler, bugünden itibaren hiz-
met ve mal satışlannı yazarka-
sa fışiyle belgelendirecekler.
Belirtilen limitlere girdiği hal-
de yazarkasa alıp kullanmayan
tüccar hakkında Vergi Usul Ka-
nunu'na göre ticaret, sanat ve
meslekten men ya da hapse ka-
dar varan cezalann uygulanabi-
leceği de hatırlatıldı.
lerin, S. Arabistan Kralı Fahd,
sürgündeki Kuveyt Emiri Şeyh
Cabir El Ahmet El Sabah ve
Mısır Devlet Başkanı Hüsnii
Mübarek olduğunu belirtti.
Fitzvvater, Bush'un bilgi ver-
diği tüm liderlerin kararı olum-
lu karşıladıklarını sözlerine ek-
ledi.
tngiltere memnun
Ingiltere Dışişleri Bakanlığı
da Bush'un, Irak'ın Kuveyt'ten
tümuyle çekilmesinin dışında
hiçbir kısmi çözümün kabul edi-
lemeyeceği yolundaki açıklama-
sma dikkat çekerek, "BM ka-
rarlannın uygulanmasını sağla-
yacak her girişimi olumlu kar-
şıladıklanm" bildirdi.
Açıklamada, temel noktanın,
Irak yönetiminin, uluslararası
kararlılığın bilincine varması ol-
duğu vurgulandı.
Italya Dışişleri Bakanı Gian-
ni de Michelis de Bush'un öne-
risini "iyi bir şey" olarak nite-
ledi ve "ABD gibi Batı'nın en
önemli ulkesinden böyle bir gi-
rişim gelmesi, İtalya tarafından
ancak olumlu karşılanabilir"
dedi.
ftOZI FM
UĞURMUMCU
(Baftarafi I. Sayfada)
Bu karar, başta Amerika olmak üzere Körfez'e asker gön-
deren ülkelere, "15 ocaktan sonra Irak'a saldırabilirsiniz" an-
lamına geliyor.
İşin Türkçesi şu:
—Irak'a Amerika saldırabilir. Körfez'de Birleşmiş Milletler
askeri gücü oluşturmayız. Amerika saldınr, isteyen ülke de
Amerika'yı destekler.
Karann Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne demek istediği şu-
dur:
—Irak'a Birieşmiş Milletler askeri gücü göndermiyonız. As-
keri harekâtı Amerika düzenleyecektir. ister bu harekâta ka-
nş, ister karışma...
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler
Anayasası'nın 42. maddesinde yer alan "Hava, Deniz ya da
Kara Kuvvetleri aracılığı ile gerekli gördügü her türlü
girişimde" bulunma kararı almış değildir.
Karar, Irak, işgal ettiği topraklardan çekilmezse Kuveyt
hükümeti ile işbirliği yapan bütün hükümetlere bu tarihten
sonra "gerekli bütün yolları kullanma" izni veriyor.
Gerekli görülen bu yolları ABD kullanacaktır. ABD bu yol-
ları kullanırsa üye devletler de ABD'ye destek sağlayacak-
lardır.
Türkiye ne gibi destekler verecektir?
Sorun budur.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birteşmiş Milletler
Anayasası'nda yazıldığı biçimde bir karar almış olsa Türk
hükümeti ile hemen bir "özel anlaşma" yapıp bu anlaşma
ile askeri harekâta katılacak askeri birliklerin sayısı, niteli-
ği, hazırlık derecesi ve bu birliklerin genel konumlarını sap-
tayacaklardı.
Bu birlikler, Birteşmiş Milletler emrine verilecek ve bu bir-
liklere de oluşacak "Askeri Kurmay Komitesi" kumanda ede-
cektir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir savaş kararı
alması halinde bn askeri harekâtı yönetecek Askeri Kurmay
Komitesi, Konsey'in sürekli beş üyesinin genelkurmay baş-
kanları ya da onların atayacakiarı temsilcilerden oluşacak-
tır.
Askeri Kurmay Komitesi de Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'ne bağlı olarak çalışacaktır.
Bu konseyden eğer Birleşmiş Milletler Anayasasfna uy-
gun biçimde "kuvvet kullanma kararı" çıkmış olsaydı, 45.
madde gereğince Akbulut hükümetinin "zorlama eylemini
yürütmek için derhai kulianılabilecek ulusal hava kuvveti"
ayırması ve bu Askeri Kurmay Komitesi'nin emrine verme-
si gerekmekteydi.
Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Anayasası'nın 42.
maddesinde yer alan askeri önlem ya da savaş kararı at-
madığı için bu karar Türkiye'ye askeri birlik ayırmak ya da
İnciriik Üssü'nü kullandırmak gibi bir yükümlülük doğurmu-
yor.
Böyte bir karar alınmadığı için de hükümetin bir "özel
anlaşma" yapması da gerekmiyor.
Karar, bütün devletierden 15 ocak gününden sonraki olası
bir ABD saldırısı için "destek" istiyor.
Bu "destek" İnciriik ve Pirinçlik üslerinin Amerikan Hava
Kuvvetleri^ne açılması rmdır?
İnciriik Üssü'nün birer saldırı üssü olarak kullanılması ül-
kemizi bir anda savaşın içine sokar.
Bir savaşın Türkiye'ye neler getireceğini ve Türkiye'den
neler götüreceğini bugünden kimse de kestiremez.
Güvenlik Konseyi kararı, Türkiye'ye bir "diplomatik ma-
nevra alanı" sağlıyor. Bu alan, desteğin sınırlı tutulması ola-
nağı da veriyor.
Hükümet bu olanağı kullanacak mıdtr?
Hiç sanmıyoruz...
İşaretler, İnciriik Üssü'nün 15 Ocak 1991'den sonra Ame-
rikalılara açılacağını gösteriyor. Türkiye, hiç ilgisi olmadığı
bir savaşa göz göre göre sürükleniyor.
Fransada futbol skandah
(Baftarafi 1. Sayfada)
dan satm alarak sansasyon ya-
ratan işadamı, milletvekili, Mar-
silya Kulübü Başkanı Bernard
Tapie'ye de mi geliyor yoksa?
Herkesin birbirine sorduğu baş-
hca soru bu. Oysa 4-5 yıldır fut-
bol sektörüne el atan ünlü işa-
damı Tapie, Fransız futbolunu,
içine düştüğü bu karanlıktan
kurtarmak için bu alana adımı-
nı atmıştı. Tapie, Fransa'mn en
popüler isimlerinden biri. Aşın
sağcı ve ırkçı pohtikacı Jean
Marie Le Pen'in "mezar kazıcı-
sı..." Marsilya'yı dünyanın sayı-
lı futbol takımlanndan biri ya-
pan milyarder. O da mı futbol
âlemini sarsan zelzeleden payı-
nı alacak? Son haftalarda açılan
bir soruşturma ve iki gazetenin
ifşaatı, bunu hiç de küçümsen-
meyecek bir olasılık haline geti-
riyor. Bernard Tapie, belki ver-
gi cezasına uğrayabileceğini,
ama cezai soruşturmaya uğra-
masının söz konusu olmadığını
söylemekle yetiniyor.
Öyle anlaşılıyor ki ünlü fut-
bolcular da paymı alacak fırtı-
nadan: Alain Giresse, Vercruys-
se, Chris VVaddle ve son yıllar-
da Fransız futbolunun büyük
golcüsü olan Jean Pierre Papin
1
in adlan geçiyor. Bu saydıklan-
mız çok para kazanan diğer tüm
futbolcular gibi el altından pa-
ra alma şüphesi altında. Gerçek-
ten de bütün bu skandal kokan
haberlerde, en büyük mesele,
şöhretli futbolculara normal
maaşlan ve transfer ücretleri dı-
şında para verilmesinden çıkı-
yor. Vergisi ödenmeyen, sigorta
ve diğer kesintileri yatırılmayan
para... Hem de çok çok yüksek
rakamlar.
Tüm yolsuzlukların yekûnu-
nu çıkarmak şimdilik mümkün.
Çünkü rezaletlerin nerede bite-
ceğini bilen yok. Hatta ciddi
Nouvel Observateur dergisi,
"Dosya bir yerde kapatılmazsa
yer sarsıntısı yakındır" diyerek
âdeta hükümeti "af" çıkarmaya
davet ediyor. Oysa Fransa, po-
litika dünyasıyla da benzer bir
skandah yaşadı. Seçim kampan-
yaları için el altından toplanan
paralar yüzünden, sahte fatura-
lar, yapay şirketler, işadamlann-
dan alınan ve "taaraç" olarak ni-
telenen paralar siyasal yaşamı
içinden çıkılmaz hale getirince,
hükümet, "kişisel zenginleşme"
yoluna gidenler dışında kalan
politikacılara bir "mali a r ' çı-
karmıştı.
Politikacılara mali af, halk
arasında büyük tepki uyandırdı
ve hükümeti yıprattı. Gerçi fut-
bol dünyası, kamuoyunun ilgisi
açısından politikacüar kadar an-
tipatik bir ünaja sahip değil.
Ama bu iki alanda cirit atanla-
rın çoğu kez aynı kişiler oluşu
olayı kannaşıklaştınyor. Futbol-
culara avans olarak ödenen ve
geri alınmayan yüklü ve dolaylı
transfer ücretleri, gerçekte mev-
cut olmayan "araalar"a verildiği
iddia edilen paralar, deplasman
yolculuklarının hizmet işlerini
yerine getirdiği gerekçesiyle ba-
zı "uydurma" şirketlere ödenen
meblağlar, skandalın ana unsur-
ları. Gerçekte bu "kara" para-
lann büyük bölümü futbolcula-
ra ödeniyor. Bir iki kent dışın-
da seyirci yoksunu Fransız fut-
bolunun en önemli girdisini, be-
lediyelerin ve işadamlannın ba-
ğışlan ile TV ödemeleri ve rek-
lam gelirleri oluşturuyor.
Nüfus cüzdanıroı kaybettim.
Hükümsüzdür.
OSMAN A YDAŞ