30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ ARALIK 1990*** CUMHURİYET/17 OKULDA DEPREM TATBİKATI — ABD'nin Indiana eya- letinde son aylarda sık sık depremler olması iizerine okullar- da deprem tatbikatlan yapdmaya başlandı. Iiberty kentindeki ilkokul çocuklan deprem talbikatının ilk aşamasında bir dep- rem durumunda kendilerini derhal sıralannın altına atrnala- n gerektigini ögrendiler. (Fotograf: AP) Adana Küçük Can bulundu ADANA (Cumhuriyet Giiney fileri Bürosu) — Kimliği belir- siz kişilerce üç gün önce Cemal- paşa Mahallesi'ndeki evinden kaçınlan 5 yaşındaki Can özbey sağ olarak bulundu. Küçük Can'ı kaçıran kişiler ailesini telefonla arayarak, ço- cuklannın serbest bırakılabilme- si için 400 milyon lira fidyenin eski baraj bölgesinde belirlenen yere bırakılmasını istediler. Bu- nun üzerine devreye giren polis, naylon poşete para süsii verilmiş kâğıtlar koyarak belirlenen ye- re bıraktı. Küçük Can randevu yerinde bırakılmış olarak bulu- nurken, "para torbasını" alma- dan kaçtılar. MAYMUNLAR YUVAYA DÖNÜYOR — Endonezya'dan nesli tükenmeye yüz tutan çok sayıda orangotan türü may- mun son yıllarda başka ülkelere kaçmlıyordu. Asya pazar- 'lannda tanesi 5 bin dolara (15 milyon lira) kadar alıcı bulabilen bu orangotanlar Endonezya hükıimetinin çabalan sayesinde kaçınldıklan ülkelerden geri alınmava başlandı. SHÇEK, Ezgi'ye sahip çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Babası ve üvey annesi tarafından dövülerek hastanelik edilen ilkokul öğrencisi Ezgi Ye- tişkol'a Sosyal Hizmetler ve Ço- cuk Esirgeme Kurumu kuçak açtı. Ezgi'yi zorunluluk gö- rüldüğü için valilik onayı alarak kuruluşlannda bakını altma ala- caklannı açıklayan SHÇEK Ge- nel Müdürü Melih Gökçek, "Tiim çocuklar birer çiçektir. Kimsenin onlart dövmeye, hor görmeye, aşağüamaya hakkı yoktur. Çocuğu dünyaya getir- mek kadar. ona yaşadığı diinya- da rehberiik etmek, eğitmek, ge- lecege hazırlamak da anne ba- banın görevidir. Çocuklannı acımasızca döven anne babalar, çocuklannın 'mallan' olmadıgı- nı bilmelidirier" dedi. Yerli kızlar — Brezilya Cumburbaşkanı Fernando Collor de Mello, ülkesinde bulunan çeşitli yerii kabilelerini tek tek ziyaret etme ve bunlann reisleriyle görüşme çalışmalannı sürdürüyor. Bu iki kız çocuğu da cumhurbaşkan- ını, heyecanla bekliyorlar. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI Maden grevî miting gibi Gönensin (Baftarafi J. Sayfada) Türk-lş Teşkilatlanma Sekrete- ri Mehmet Bamyacı, Ankara'da işçinin sesini duyurmak isteme- yetılerin bulunduğunu, maden işçisinin karşısına cıkamayanla- nn televizyondan işçinin kafası- nı karıştırmak üzere doğru ol- mayan rakamlar verdiklerini söyledi. Maden işçisinin yalnız olmadığını, yüz binlerce işçinin daha grevin kapısında bulundu- ğunu belirtti. Nihai mücadele- nin 12 Eylül belasının sandıktan defedilmesi olduğunu savundu. tkinci söz kardeş sendika Türkiye Maden-lş'in Başkanı Hasan Hüseyin Kayabaşı'nındı. Zonguldak maden işçisinin gre- vinin sefalet zincirinin kırılma- sı mücadelesinin başlangıç nok- tası olduğuna işaret eden Hüse- yin Kayabaşı, "Bu mesele Tür- kiye'yi kapsayacaktır. tnsanca yaşam iicreti alınmadan bu mii- cadeleden vazgeçilmeyecektir" dedi. Genel Maden-lş Başkanı Şemsi Denizer, grevi başlatan konuşmasında Özal'ın 3 ay ön- cesinden 10 yıl öncesinden ma- den işçisini açlığa mahkûm ede- ceklerini açıkladığını, madenleri kapatmaktan söz ettiğini anım- sattı. "Hükümet istifa", "Çan- kaya istifa", "Kapatürmayız" sloganları arasında konuşması- nı sürdüren Denizer, daha söz- leşme görüşmeleri başlamadan talimaUa bankalann madencile- re krediyi kestiğini vurguladı. Denizer şöyle konuştu: "Devle- tin başı olduğunu iddia ediyor. Çankaya'yı işgal ediyor. Maden işcilerini, Zonguldak ı feda ede- cegini söylüyor. Voksulluk sını- nna geldik. Ülkeyi borç batağı- na getirdiler. Bir tane fabrika Basında (Baftarafi 1. Sayfada) Erkürem imzasıyla gönderilen yazıda, TGS yöneticilerinden bugün saat 14.00'te bir araya ge- linerek toplu iş sözleşmesi gö- rüşmelerinin sürdürülmesi isten- di. Bunun üzerine TGS, Yöneti- ciler Kurulu'nu toplantıya çağır- dı. TGS Genel Sekreteri Ziya So- nay, Yöneticiler Kurulu'nun bu- gün saat 10.00'da toplanacağını ve konuyu görüşeceğini bildirdi. F.Bahçe (Baştarafi 16. Sayfada) ha iyiydi. Çetın Yılmaz'ın tüm sezon sabırla Can'ı bekleyişi dün Can tarafından ödüllen- dirildi. Yılmaz'ın Aliço'yu maçın sonunda ovuna daha erken almaması ise önemli bir hataydı. Fenerbahçeli oyuncu- lar ikinci yarı çok iyi mücade- le ettiler, ancak burada dik- katli olmalan gereken bir ko- nu var. Her maça kötü ısına- rak ve kötü oynayarak başlı- yorlar, daha sonra da gerektiği kadar oynayıp maçı alıyorlar. Ancak çekirge kaç kere sıçrar bunu kestirmek zor. İşi baştan daha sıkı tutmalan şart. Son sözümüz de maçın ha- kemlerine: Ligin en başarılı hakemlerinden Kadir Özçelik ve Necip Kapanh'nın dünkü kötü yönetimlerini hayretler içinde izledik. Embry'ye ikin- ci devre bir türlü çalamadıkları fauller (bizim sayabildiğimiz tam dört adet) belki Richard'ı kamçıladı, ancak kendi per- formanslanna da gölge düşür- dü. ADANA HtPODROMU'NDAN 1. KOŞU: F: Taşbatur (3), P: Rüzgânnoğlu (2), S: Kılıçhan (4) 2. KOŞU: F: Yasmina (5), P: Be gonvil (2), S: Fast Girl (3) 3. KOŞU: F: Okeyim (2), P: Ba- nş II (1), P: Cahidehan (7), S: • Korsen I (5) 4. KOŞU: F: Kayhanbatur (2), P: Anm Balım (4), P: Altuğ (6), S: Cariye (1) 5. KOŞU: F: Ece 2 (4), P: Hak- batur (5), S: Adlan (I) 6. KOŞU: F: Tanbatur (7), P: Nilüfer (4), P: Sürbey (2), P: Ki- barkız (5), S: Karaşimşek (6) 7. KOŞU: F: Sa-Sa (1), P: Dal- ga (4), P. Robinia (6), S: Semuş (2) kurmadan kalkınma olur mu? Bizden 10 yıl daha istiyor. Ona da hayır. Emekçi halk artık uyandı. Çankaya bizim kaderi- miz değil. AN AP bizim kaderi- miz degil, Zonguldak'tan sesi- miz duyulmaya başlamıştır" Denizer, konuşmasının Ozal- ın madenlerin kapatılacağı teh- didine değindiği bölümünde ise özetle şöyle dedi: "TTK'ya maden işçUeri adına talip olduk. Çünkii Ozal kapa- tacagını haykırdı. Biz de ekmek teknemizi kimseye kaptırmaya- cağımızı söyledik. Giicii yetiyor- sa gelsin kapatsm. Sayın Cum- hurbaşkam'nın halkımıza, ma- denciye saygısı yok. Ama bizim cesetlerimizi çiğnemeden, bu ocakları kapatamaz." Greve çıkarken çocuklannı okullara göndermeyen maden işçilerinin çocuklannı temsilen bir çocukla birlikte grev önlüğü- nün giyilmesi ile 48 bin maden işçisinin grevi fiilen başlatılmış oldu. Daha önce hep birlikte Kara- don ocak ağzmdaki işçilerin zi- yaretine gidildi. Burada daha da büyük bir kalabalık ve coşku ile yine ağırhkh genel grev, hükü- met ve Çankaya'nın istifasını is- teyen sloganlar atıldı. Saat 10.30 sıralannda diğer ocak ağzı ziyaretlerine gitmek üzere Karadon'dan ayrılınırken sabah saat 8.00'den itibaren Ge- nel Maden-tş Sendikası'nın Zonguldak'taki merkezinin önünde binlerce işçinin toplan- dığı ve genel başkanlarının ko- nuşmasını bekleyerek ayrılma- dıkları öğrenildi. Sendika bina- sına giden ara yollar ve ana yo- lun polis barikatlanna rağmen çok kalabalık işçi gruplan tara- fından doldurulmuş olduğu, sü- rekli coşkulu benzer sloganlar atıldığı izlendl Denizer, binadan camın önünden mikrofonla iş- çilere hitap ederek yaptığı ko- nuşmada da ağirlığı, maden iş- çisinin greve çıkış nedenlerine, hükümet ve Cumhurbaşkanı'nın madenlere ve işçiye yaklaşımına, tehditlere verdi. Denizer, daha sonra Genel Maden-Jş'in konferans salonun- da sabahtan itibaren bekleyen madenci eş ve çocuklanna hitap etti. Madencinin başansının eş- lerin dayamşması ve desteğinden güç alacağına işaret ederek bu- radaki konuşmasında savaşa ağırhk verdi. Çankaya ve hükü- metin halk, işçi sınıfı, yaşam, geçim savaşı içinde iken, ülkeyi, halkı ilgilendirmeyen bir savaşın içine sokmaya çalıştığını söyle- di. Bu gruplann dağılmasmdan sonra da olay bitmedi. Uzak ocaklardan, trenler durdurula- rak gelişleri engellenmek istenen işçilerin yürüyerek, binlerle ye- ni bir grup olarak yeniden sen- dika binası önünde miting kala- balığı oluşturdukları gözlendi. Bir kez daha benzer konular de- ğişik anlatımlarla yinelendi, benzer destek ve sloganlarla ya- nıt alındı. Sendika merkezine ulaşabilen ocaklann bütün işçi- lerini kapsar biçimde yürüyüş- ler ve toplanmaların gerçekleş- tiği izlenimi edinildi. Dün grev- lerinin ilk gününde, yeraltı ka- ranlığında çalışmaya inmeyen iş- çiler günü sokaklarda, alışkın olduklan uzun yürüyüşlerini ya- parak coşkulu bir bayram ha\'ası içinde geçirdiler. Bir de DSP Ge- nel Başkanı Bülent Ecevit'in yaptığı konuşmayı dinlediler. Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Bülent Ecevit dün saat 15.30'da Zonguldak'a Ankara'da bekle gör politikası (Baftarafi 1. Sayfada) Cumhurbaşkanı Turgut Ozal, dün Ankara'da sırayla Milli Sa- vunma Bakanı Hiisnii Doğan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Irfan Tınaz, Hava Kuv\ r etleri Komutanı Orgeneral Siyami Taştan ve Jandanna Ge- nel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'i ziyaret etti. özal'ın ziya- retlerinin tümünde Cumhurbaş- kanlığı Genel Sekreteri emekli orgeneral Kemal Yamak hazı. bulundu. Özal'ın yeni komu- tanlarla yaptığı görüşmelerde Genelkurmay Başkanı Orgene- ral Necip Torumtay da bulun- du. Askeri çevrelerden edinilen bilgilere göre, bugüne kadar cumhurbaşkanlannın yeni ata- nan bakanlara "nezaket ziyareti" yapmalan yönünde bir gelenek bulunmuyor. Bu çevre- ler Özal'ın Milli Savunma Ba- kanı Doğan'a yaptığı ziyareti," genel anlamıyla "bir onore et- me ziyareti" şeklinde yorumla- dılar. Aynı çevreler, özal'ın ye- ni komutanlara yaptığı ziyareı- lerin ise, genelde Körfez krizi ağırhkh ve Türk Silahlı Kuvvet- leri'nin konuya ilişkin görüşle- rini alma çerçevesinde olduğu- nu bildirdiler. Özal'ın bu temas- larında olası bir savaş halinde alınacak önlemler, birliklerin si- lah ve teçhizat durumu ve eksik- ler üzerinde görüş alışverişinde bulunduğu da öğrenildi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise Bakan Doğan ile görüşme- sinden önce gazetecilerin "nya- retin nedenine" ilişkin bir soru- ya, "Özel bir durum yok. Yeni tayin olmuş komutanlan ziyaret edecektim. Milli Savunma Ba- kanı da yeni tayin edilmişti. Onu da ziyaret ediyonım. tade-i ziyarettir" karşılığını verdi. Özal, "Ziyaretiniz BM karann- dan sonra farklı yorumlara yol açabilir" şeklindeki bir yakla- şım üzerine ise, "bazı şeyler öyle rastgeiir" yanıtım verdi. MGK toplantısı Milli Güvenlik Kurulu saat 14.00'te Özal'ın başkanhğında toplandı. Milli Güvenlik Kurulu Genel SekreterliğTnden toplantıya iliş- kin olarak yapılan yazılı açıkla- mada ise şöyle denildi: "Milli Güvenlik Kurulu genel güvenlik ve asayiş durumu ile Körfez krizindeki ve dış olaylar- daki geliştneleri gözden geçirmiş ve değerlendirmiş, kalkınmada öncelikli yörelerin kalkınması- na yönelik faaliyet ve planlar hakkında bilgi almıştır." 'Bekle gör' politikası Bakanlar Kurulu dün akşam Cumhurbaşkanı Turgut Özal'- ın başkanhğında Çankaya Köş- kü'nde toplandı ve diyalog çağ-_ rısını değerlendirdi. Cumhur- başkanı özal'ın Bakanlar Kuru- lu'nda Birleşmiş Milletler Gü- venlik Konseyi kararını ve Bush'un diyalog çağnsmı değer- lendirirken, bu gelişmelerin Körfez'de sıcak savaş olasıhğı- nı azalttığı görüşünde olduğunu ifade ettiği öğrenildi. Özal'ın dün Bush ile bir görüşme daha yaptığını bakanlara anlatarak Körfez krizinin bir bekleme sü- recine girdiğini, durumun şu an- da Türkiye açısmdan herhangi bir karar almayı gerektirmedi- ğini anlattığ] kaydedildi. Edini- len bilgiye göre Ozal, başta Sov- yetler Birliği ve ABD olmak üzere tüm dünyanın Irak'a karşı birleştiğini ifade ederek, Sad- dam Hüseyin'in bu duruma da- ha fazla dayanmasının mümkün ohnadığını kaydetti. Türkiye'- nin değişen koşullan izlediğinı ve gerekli önlemleri aldığını ifa- de eden Özal, bu durumda sa- vaş olasılığının azaldığı görüşü- nü bakanlara aktardı. Ozal'm, "Türkiye yine de teyakkuz du- rumdadır. Ben bu diyalog giri- şimlerinden sonra Irak'ın Ku- veyt'ten çekilebileceğini düşu- nüyonım. Karşüıklı göriışmeler- den sonuc çıkar" dediği öğrenil- di. Bakanlar Kurulu toplantısın- dan sonra bir açıklama yapan hükümet sözcüsü Mehmet Ya- zar, BM Güvenlik Konseyi'nin Körfez krizine ilişkin aldıgı ka- rarları değerlendirdiklerini bil- dirdi. Yazar, Bakanlar Kurulu'- nun yeni alınan karann krizin banşçı yoldan çözülmesine etkin yeni bir adım olarak değerlen- dirildiğini söyledi. Yazar, Türkiye'nin BM'nin aldıgı ka- rara katılıp katılınmayacağı yo- lundaki bir sonıya, "Karara ka- tılıp katılmama gibi bir konu za- ten yoktu. Güvenlik Konseyi'- nin karannda üyelerin herbiri- nin ayn ayrı konunun çözümü- ne ilişkin etkin tedbirlerinden _bahsetmektedir. Dolayısıyla bi-_ zim açımızdan bunun otesinde bir şey yoktur" yanıtını verdi. Yazar, BM'nin karannın des- teklenip desteklenmemesine iliş- kin olarak da "BM'nin karar- lanna bundan evvel de kalıldı- ğımızı ilan ettik. Ancak bu ka- rarla ilgili bundan başka da her- hangi bir şey yok. Şu anda ka- rarla ilgili yapacak bir şey yok" dedi. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'n- de bir araya gelen Bakanlar Ku- rulu, Körfez krizinin dışında herhangi bir konunun ele alın- madığını, Milli Güvenlik Kon- seyi'nin kararlarımn da toplan- tıda konuşulmadığını bildiren sözcü Yazar. ABD Başkanı Ge- orge Bush'un Irak Dışişleri Ba- kanı'nı ülkesine davet etmesi konusunda da "Barışcı bütün yollann en son noktaya kadar denenmesinin bu da yeni bir ör- negidir. Bütün cabalar zaten barışçıdır" değerlendirmesini yaptı. Ankara'daki askeri çevreler, BM karanndan sonra Türkiye'- Bush'tan Irak'a çağrı gelerek maden işçisine destek mitingi yaptı. Hükümet meydanında topla- nan binlerce maden işçisinin coşkun alkışlan arasında konuş- masına başlayan Bülent Ecevit şunları söyledi: # "Ben toplusözleşmelere ge- nelükle kanşmak istemem. Top- lusözleşmelerde işçi ve işveren temsileileri bir araya gelerek her türlü etki haricinde kalarak pa- zarlığını yaparlar. Beni bu has- sas dönemde Zonguldak'a gelmeye Cumhurbaşkanı Özal'- ın yaptığı TY konuşmalan itti. Bir muhalefet lideri olduğum halde benim gösterdigim hassa- siyeti göstermeyen Özal taraf sız olması gerekirken hem de işçi- nin karşısında taraf olarak ko- nuşnyor. Maden işçisinin istediği zammı verirsek tüm di- ğer işçiler de böyle zam ister di- yenler maden işçisinin ne zor koşullarda çalıştığını bilmiyor- lar mı? Sömürü olmayan ülke- lerde maden işçisi en yüksek maaşı alan işçilerdir. Dünyanın hiçbir yerinde milletvekili maaş- ları maden işçisinin 10-20 kat fazlası değildir. nin olası bir savaş halinde takın- ması gereken tavrı Cumhuri- yet'e değerlendirdiler. Bu çevre- İerin, olası bir savaşa katılınma- ması gerektiği görüşünde olduk- lan öğrenildi. Askeri çevTelerin, Irak'ın Türk sınırında bulun- durduğu 11 tümenin Kuveyt ve Suudi Arabistan'da çıkabilecek bir savaşa kanşamayacağı görü- şünde olduklan bildirildi. Bu- nun da olası bir savaş durumun- da Türkiye'nin bu gücü bloke ettiği anlamına geleceğini belir- ten aynı çevreler, böylece Tür- kiye'nin Körfez krizinde üzeri- ne düşeni "fazlasıyla yerine ge- tirmiş olacagını" söylediler. As- keri çevreler, Türkiye'nin olası bir savaş halinde özellikle Arap milliyetçilerinin ve Kürtlerin tepkisini almak istemediğini ifa ettiler. Askeri çevreler, Türkiye'nin " Körfez krizinden ekonomik ola- rak büyük maddi zarara uğra- dığmı, bunun ise telafı edilme- diğini de dikkat çekerken, olası bir savaşa Türkiye'nin bulaşma- sı hafinde maddi zararın daha da artacağını kaydettiler. Aynı çevreler, olası bir savaşa Türki- ye'nin katılması halinde, "En azından bir kolorduyu Irak sı- nınndan içeriye sokması gerek- tigine, bu kolordunun vereceği can kaybının ve girdikten son- ra bölgede bulunmasının vere- ceği maddi zarara" işaret etti- ler. Çevreler. "Böyle bir durum gerek Arap milliyetçilerinin ge- rekse Kürtlerin direkt tepkisine neden olacaktır" dediler. Öte yandan Bakanlar Kuru- lu'nun TBMM'nin hükümete verdiği yetki konusunda tam bir görüş birliği içinde bulunmadı- ğı öğrenildi. Hükümete yakın bir kaynak, bazı bakanların ola- sı savaşta askeri birliklere kimin komuta edeceğinin beüi ohnadı- ğını savunduklarını ve BM ka- rannın bağlayıcı olmadığı görü- şünü taşıdıklarını bildirdi. (Baftarafi 1. Sayfada) nî ikna etmek olduğunu belirt- ti. Bush, Irak'a Kuveyt'ten çe- kilmek icjn 15 ocağa kadar sü- re tamyan Güvenlik Konseyi karannın Irak yönetimine acık bir şekilde "artuV zamanın azal- makta olduğunu" gösterdiğini söyledi. ABD Başkanı, ulusa yönelik geleneksel konuşmasında, son olarak şu vaatlerde bulundu: "Bu krize bansçı bir çözüm bulabileceğimizi ummaya de- vam ediyorum. Bununla birlik- te, savaş gerekli hale gelirse. bu- nun mümkün olduğu kadar kı- sa sürmesi için tüm olanaklar seferber edilecektir. Artık baş- ka Vietnamlar olmayacak. Uzun ve sonu gelmeyen savaş- lar olmayacak." Bu çarpıcı gelişmeler, 15 ocaktan sonra hemen savasa gi- dileceği anlamına gelmiyor, za- ten ABD başkentinde de böyle bir hava yok. Hafta başında Se- nato Silahlı Kuvvetler Komite- si'nde yapılan bir panelde ABD'nin iki eski genelkurmay başkanı, Amerikan yönetimini "serinkanlı ve sabırlı" davran- maya çağırdı. ABD Başkanı Bush, sırtını BM kararına da- yayarak aceleyle savaşa koşma- dan önce ağırlığı olan bu çağ- rılan dikkate almak durumun- da. Ayrıca, BM'nin bu kararı- nın önümüzdeki haftalarda diplomatik çözüm arayışlannı hızlandırması da olası. Çünkü bugüne kadar Irak Devlet Baş- kanı Saddam Hüseyin'i Ameri- ka'nın blöf yaptığım düşunme- ye sevk eden "belirsizlik", artık bu karar ile ortadan kalkmış bulunuyor. En azından Batı âlemi böyle düşünüyor. Sovyet Dışişleri Bakanı Edvard Şevard- nadze'nin de oylamadan sonra yaptığı konuşmada vurguladı- ğı gibi "Geriye sayma artık baş- lanuş bulunuyor." Ancak işin ilginç yönü, Bush yonetimi bir yandan BM'den "askeri yapnnm" karannı çıkar- tacak ölçüde uluslararası arena- da başarılı olurken diğer yandan da içerideki desteğini giderek yi- tiriyor. ABD başkenti hafta ba- şından bu yana, Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi'nde yapılan özel bir oturumda, Amerika'nm en önde gelen uzmanlan tarafın- dan Bush'un aceleyle savaşa gi- dişine yöneltilen ağır eleştirile- re tanık oluyor. Bush'un Körfez politikalan adeta yargılanıyor. Hem de eleştiriler Bush'un do- ğal müttefiklerinden geliyor. Ör- neğin Reagan'ın Donanma Ba- kanı James VVebb, önceki gün yaptığı konuşmada, Körfez'e böylesine büyük çapta bir askeri güç yollanmasının hata olduğu- nu, şimdi bunları kullanarak ikinci buyük hataya düşüleceği- ni söyledi. Webb ayrıca, Bush'u "Amerikan halkından yetki al- mamışken BM'den savaş yetki- si almakla" suçladı. Bağdat inceHyor ABD Başkanı George Bush1 un diyalog kurma önerisine, Irak yönetiminin bugün cevap vermesi bekleniyor. AFP'nin Bağdat'taki güveni- lir kaynakların ifadesine daya- narak verdiği habere göre Iraklı yetkililer, Bsuh'un son önerisi- ni de daha öncekiler gibi dik- katle izledi ve kapsamını ince- lemeye başladılar, ancak bu ko- nuda yanndan önce açıklama yapmayı düşünmüyorlar. Öte yandan, Bağdat'taki si- yasi çevreler, Bush'un son öne- risini, "ABD'nin Körfez krizi konusundaki tavrında değişik- lik" olarak nitelendiriyorlar. Aynı kaynaklar, bu önerinin Irak'ın Körfez krizine barışçı çözüm bulunması için doğru- dan diyaloğun gerekli olduğu yolunda defalarca dile getirdi- ği görüşe de uygun düştüğünü vurguluyorlar. Bu arada Bush'- un son önerisi dünyada geniş yankılar uyandırırken, Irak Radyo ve Televizyonu haberi vermedi. Irak Resmi Haber Ajansı da aynı şekilde haberle ilgili ne bir açıklama ne de bir yorum ya- yımladı. Bush haber verdi George Bush'un, Irak'a gö- rüşme önerme kararından, ara- larında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da bulunduğu, bölgede- ki 4 lideri telefonla haberdar et- tiği bildirildi. Beyaz Saray Sözcüsü Marlin Fitzwater, Bush'un kararı ko- nusunda bilgi verdiği diğer lider- paracezası tstanbul Haber Servisi — Ga- zetemiz yazan Cüneyt Arcayü- rek ile Yazı Işleri Müdürümüz Okay Gönensin, "Gizti belgeleri Güzel'e verdim" başlıklı yazıyı yayınlayarak Basın Yasası'na aykın davrandıklan gerekçesiy- le 1 'eT ay hapis cezasma çarptı- rıldı. Arcayürek ile Gönensin'- in cezalan daha sonra 190'ar bin lira paraya çevrildi. Gazetemizin 18.4.1990 tarihli sayısında, kamuoyunda "krip- to davası" olarak bilinen olay- la ilgili olarak, Cüneyt Arcayü- rek'in, Hande Mumcu'nun sav- cıya verdiği ifadeden alıntılar yaparak hazırladığı "Gizli bel- geyi Güzel'e verdim" başlıklı yazı yayımlanmıştı. tstanbul 2. Asliye Ceza Mah- kemesi'ndeki dünkü duruşmada son savunmasını yapan Avukat Öznur Gündoğdu, yayınlanan yazının ifadenin tümü olmayıp alıntılardan oluştuğunu, ifade- nin aynısı olduğunun söylene- meyeceğini bildirdi.- Cumhuriyet savcısı ise görü- şünü şöyle açıkladı: "Gizli bel- geyi Güzel'e verdim" başlıklı yazıda, Ankara DGM'de bazı sanıklar hakkında 'Devletin em- niyeti açısından gizli kalması ge- reken bilgileri sunmak itibany- la açılmış bulunan davanın ale- ni duruşması yapılmadan söz- konusu yazının yayımlandıgı anlaşıldığından, sanıklardan Okay Gönensin'in 5680 sayılı yasanın 16/1. maddesi delakliy- le TCK'nın 30/1-3. maddeleri, Cüneyt Arcayürek'in de TCK'nın 30/1-3. maddeleri ge- reğince cezalandınlmalan arzo- lunur." Mahkeme karannda Okay Gönensin ile Cüneyt Arcayü- rek'i önce 1 'er ay hapis ve 40'ar bin lira para cezasına daha son- ra l'er ay hapis 150'şer bin lira para cezasına çarptırdı. Bu ce- zalar paraya dönüştürülerek Gönensin ile Arcayürek'e 190'ar bin lira paracezası veril- KDV'ye (Baftarafi 1. Sayfada) Aralık 1990 tarihine kadar ayar- lanmasının zorunlu olduğunu hatırlatarak "Bu süre içinde mü- kellefler cihazlannı ayarlatınca- ya kadar satışlannı yeniden be- lirlenen oranlara uygun olarak Vergi Usul Kanunu'na göre elle düzenleyecekleri perakende sa- tış fişi veya faturalarla belgelendireceklerdir" dedi. Bu arada aynı açıklamada, geçen yılki satışları veya gayri- safi iş hasılatı toplam 10 milyon lirayı aşan ve perakende ticaretle uğraşan birinci ve ikinci sınıf tüccarın, bugünden itibaren zo- nınlu olarak yazarkasa kullana- cağı belirtildi. Söz konusu mü- kellefler, bugünden itibaren hiz- met ve mal satışlannı yazarka- sa fışiyle belgelendirecekler. Belirtilen limitlere girdiği hal- de yazarkasa alıp kullanmayan tüccar hakkında Vergi Usul Ka- nunu'na göre ticaret, sanat ve meslekten men ya da hapse ka- dar varan cezalann uygulanabi- leceği de hatırlatıldı. lerin, S. Arabistan Kralı Fahd, sürgündeki Kuveyt Emiri Şeyh Cabir El Ahmet El Sabah ve Mısır Devlet Başkanı Hüsnii Mübarek olduğunu belirtti. Fitzvvater, Bush'un bilgi ver- diği tüm liderlerin kararı olum- lu karşıladıklarını sözlerine ek- ledi. tngiltere memnun Ingiltere Dışişleri Bakanlığı da Bush'un, Irak'ın Kuveyt'ten tümuyle çekilmesinin dışında hiçbir kısmi çözümün kabul edi- lemeyeceği yolundaki açıklama- sma dikkat çekerek, "BM ka- rarlannın uygulanmasını sağla- yacak her girişimi olumlu kar- şıladıklanm" bildirdi. Açıklamada, temel noktanın, Irak yönetiminin, uluslararası kararlılığın bilincine varması ol- duğu vurgulandı. Italya Dışişleri Bakanı Gian- ni de Michelis de Bush'un öne- risini "iyi bir şey" olarak nite- ledi ve "ABD gibi Batı'nın en önemli ulkesinden böyle bir gi- rişim gelmesi, İtalya tarafından ancak olumlu karşılanabilir" dedi. ftOZI FM UĞURMUMCU (Baftarafi I. Sayfada) Bu karar, başta Amerika olmak üzere Körfez'e asker gön- deren ülkelere, "15 ocaktan sonra Irak'a saldırabilirsiniz" an- lamına geliyor. İşin Türkçesi şu: —Irak'a Amerika saldırabilir. Körfez'de Birleşmiş Milletler askeri gücü oluşturmayız. Amerika saldınr, isteyen ülke de Amerika'yı destekler. Karann Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne demek istediği şu- dur: —Irak'a Birieşmiş Milletler askeri gücü göndermiyonız. As- keri harekâtı Amerika düzenleyecektir. ister bu harekâta ka- nş, ister karışma... Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Anayasası'nın 42. maddesinde yer alan "Hava, Deniz ya da Kara Kuvvetleri aracılığı ile gerekli gördügü her türlü girişimde" bulunma kararı almış değildir. Karar, Irak, işgal ettiği topraklardan çekilmezse Kuveyt hükümeti ile işbirliği yapan bütün hükümetlere bu tarihten sonra "gerekli bütün yolları kullanma" izni veriyor. Gerekli görülen bu yolları ABD kullanacaktır. ABD bu yol- ları kullanırsa üye devletler de ABD'ye destek sağlayacak- lardır. Türkiye ne gibi destekler verecektir? Sorun budur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Birteşmiş Milletler Anayasası'nda yazıldığı biçimde bir karar almış olsa Türk hükümeti ile hemen bir "özel anlaşma" yapıp bu anlaşma ile askeri harekâta katılacak askeri birliklerin sayısı, niteli- ği, hazırlık derecesi ve bu birliklerin genel konumlarını sap- tayacaklardı. Bu birlikler, Birteşmiş Milletler emrine verilecek ve bu bir- liklere de oluşacak "Askeri Kurmay Komitesi" kumanda ede- cektir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir savaş kararı alması halinde bn askeri harekâtı yönetecek Askeri Kurmay Komitesi, Konsey'in sürekli beş üyesinin genelkurmay baş- kanları ya da onların atayacakiarı temsilcilerden oluşacak- tır. Askeri Kurmay Komitesi de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne bağlı olarak çalışacaktır. Bu konseyden eğer Birleşmiş Milletler Anayasasfna uy- gun biçimde "kuvvet kullanma kararı" çıkmış olsaydı, 45. madde gereğince Akbulut hükümetinin "zorlama eylemini yürütmek için derhai kulianılabilecek ulusal hava kuvveti" ayırması ve bu Askeri Kurmay Komitesi'nin emrine verme- si gerekmekteydi. Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler Anayasası'nın 42. maddesinde yer alan askeri önlem ya da savaş kararı at- madığı için bu karar Türkiye'ye askeri birlik ayırmak ya da İnciriik Üssü'nü kullandırmak gibi bir yükümlülük doğurmu- yor. Böyte bir karar alınmadığı için de hükümetin bir "özel anlaşma" yapması da gerekmiyor. Karar, bütün devletierden 15 ocak gününden sonraki olası bir ABD saldırısı için "destek" istiyor. Bu "destek" İnciriik ve Pirinçlik üslerinin Amerikan Hava Kuvvetleri^ne açılması rmdır? İnciriik Üssü'nün birer saldırı üssü olarak kullanılması ül- kemizi bir anda savaşın içine sokar. Bir savaşın Türkiye'ye neler getireceğini ve Türkiye'den neler götüreceğini bugünden kimse de kestiremez. Güvenlik Konseyi kararı, Türkiye'ye bir "diplomatik ma- nevra alanı" sağlıyor. Bu alan, desteğin sınırlı tutulması ola- nağı da veriyor. Hükümet bu olanağı kullanacak mıdtr? Hiç sanmıyoruz... İşaretler, İnciriik Üssü'nün 15 Ocak 1991'den sonra Ame- rikalılara açılacağını gösteriyor. Türkiye, hiç ilgisi olmadığı bir savaşa göz göre göre sürükleniyor. Fransada futbol skandah (Baftarafi 1. Sayfada) dan satm alarak sansasyon ya- ratan işadamı, milletvekili, Mar- silya Kulübü Başkanı Bernard Tapie'ye de mi geliyor yoksa? Herkesin birbirine sorduğu baş- hca soru bu. Oysa 4-5 yıldır fut- bol sektörüne el atan ünlü işa- damı Tapie, Fransız futbolunu, içine düştüğü bu karanlıktan kurtarmak için bu alana adımı- nı atmıştı. Tapie, Fransa'mn en popüler isimlerinden biri. Aşın sağcı ve ırkçı pohtikacı Jean Marie Le Pen'in "mezar kazıcı- sı..." Marsilya'yı dünyanın sayı- lı futbol takımlanndan biri ya- pan milyarder. O da mı futbol âlemini sarsan zelzeleden payı- nı alacak? Son haftalarda açılan bir soruşturma ve iki gazetenin ifşaatı, bunu hiç de küçümsen- meyecek bir olasılık haline geti- riyor. Bernard Tapie, belki ver- gi cezasına uğrayabileceğini, ama cezai soruşturmaya uğra- masının söz konusu olmadığını söylemekle yetiniyor. Öyle anlaşılıyor ki ünlü fut- bolcular da paymı alacak fırtı- nadan: Alain Giresse, Vercruys- se, Chris VVaddle ve son yıllar- da Fransız futbolunun büyük golcüsü olan Jean Pierre Papin 1 in adlan geçiyor. Bu saydıklan- mız çok para kazanan diğer tüm futbolcular gibi el altından pa- ra alma şüphesi altında. Gerçek- ten de bütün bu skandal kokan haberlerde, en büyük mesele, şöhretli futbolculara normal maaşlan ve transfer ücretleri dı- şında para verilmesinden çıkı- yor. Vergisi ödenmeyen, sigorta ve diğer kesintileri yatırılmayan para... Hem de çok çok yüksek rakamlar. Tüm yolsuzlukların yekûnu- nu çıkarmak şimdilik mümkün. Çünkü rezaletlerin nerede bite- ceğini bilen yok. Hatta ciddi Nouvel Observateur dergisi, "Dosya bir yerde kapatılmazsa yer sarsıntısı yakındır" diyerek âdeta hükümeti "af" çıkarmaya davet ediyor. Oysa Fransa, po- litika dünyasıyla da benzer bir skandah yaşadı. Seçim kampan- yaları için el altından toplanan paralar yüzünden, sahte fatura- lar, yapay şirketler, işadamlann- dan alınan ve "taaraç" olarak ni- telenen paralar siyasal yaşamı içinden çıkılmaz hale getirince, hükümet, "kişisel zenginleşme" yoluna gidenler dışında kalan politikacılara bir "mali a r ' çı- karmıştı. Politikacılara mali af, halk arasında büyük tepki uyandırdı ve hükümeti yıprattı. Gerçi fut- bol dünyası, kamuoyunun ilgisi açısından politikacüar kadar an- tipatik bir ünaja sahip değil. Ama bu iki alanda cirit atanla- rın çoğu kez aynı kişiler oluşu olayı kannaşıklaştınyor. Futbol- culara avans olarak ödenen ve geri alınmayan yüklü ve dolaylı transfer ücretleri, gerçekte mev- cut olmayan "araalar"a verildiği iddia edilen paralar, deplasman yolculuklarının hizmet işlerini yerine getirdiği gerekçesiyle ba- zı "uydurma" şirketlere ödenen meblağlar, skandalın ana unsur- ları. Gerçekte bu "kara" para- lann büyük bölümü futbolcula- ra ödeniyor. Bir iki kent dışın- da seyirci yoksunu Fransız fut- bolunun en önemli girdisini, be- lediyelerin ve işadamlannın ba- ğışlan ile TV ödemeleri ve rek- lam gelirleri oluşturuyor. Nüfus cüzdanıroı kaybettim. Hükümsüzdür. OSMAN A YDAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle