25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ ARALIK 1990 HABERLER CUMHURİYET/11 Kültür Koleji'nin 30. yılı • tstanbul Haber Servisi — Kültür Koleji'nin 30. kuruluş yıldönümü balosu dün Hilton Oteli'nde yapıldı. Bakırköy Belediye Başkanı Yıldınm Aktuna ve kalabahk bir davetli topluluğunun katıldığı baloda açış konuşmasını yapan Genel Müdür Fehamettin Akıngüç, eğitimcilik yaşamı boyunca öğrencileriyle aynı duygulan duyumsadığını belirtti. Akıngüç, "30 yıl boyunca binlerce veliyle omuz omuza vererek aynı sevinç ve kaygılan yaşadım. Onların, çocukları için çarpan yürekleri benim de yüreğim oldu" dedi. Baloda multivizyon gösterisinin yanı sıra bazı sanatçılar da çeşitli şarkılar sundu. (Fotoğraf: Suat Kozluklu) Milliyet baskını davası • tstanbul Haber Servisi — Milliyet gazetesini basarak hasar verdikleri savıyla haklarında dava açılan aralarında Ali Yasak'ın (Drej Ali) da bulunduğu 11 kişinin yargılanmasına devam edildi. Savcı mütalaasında, sanıklann iş hürriyetini cebir ve şiddetle tahdit ettiklerine dair hiçbir delil bulunmadığını, sanıklann kendilerinçe pek saygın bir kişi gördükleri ve yanında çahştıkları için inandıkları Ali Yasak hakkındaki gazete yayınından etkilenerek bunu dü2eltmek amacıyla gazeteye geldiklerini, istekleri yerine gelmeyince de kırıp dökmek gibi "basit" hareketlerde bulunduklanru belirtti. Savcı, sanıklann sadece "ızrar" (kabakuvvete başvurma) suçundan cezalandmlmalan gerektiğini de savundu. Özbir'in oğlu kazada öldü • tstanbul Haber Servisi — Maslak'ta dün gece meydana gelen kazada Idris Özbir'in oğlu Murat özbir ile otomobilde bulunan bir kişi öldü, bir kişi de ağır yaralandı. Sanyer yönünden gelen ve Murat Özbir'in kullandığı belirlenen 34 BBC 97 plakalı özel otomobil Maslak Atatürk Sanayi Sitesi girişinde park edilmiş olan bir graydere çarptı. Kazada Kürt Idris lakaplı îdris özbir'in oğlu Murat özbir ile Naki Demir öldüler. Otomobilde bulunan Kerakos Tarakçı, ağır yaralı olarak Şişli Etfal Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Amasya'da açlık grevi bitti • Haber Merkezi — Amasya Cezaevi'nde 33 günden bu yana 57 siyasi tutuklu tarafından sürdürülen açlık grevi, cezaevi yönetiminin tutukluların 34 maddelik isteklerini kabul etmesi üzerine sona erdirildi. Dün Ankara'dan Amasya'ya giden Çağdaş Huk\ıkçular Derneği üyesi bir grup avukat ile TAYAD Ankara şubesi yöneticileri, açlık grevindeki tutuklularla görüştüler. Avukat Kâzım Bayraktar, cezaevinde görüşme olanağı bulduklan tutukluların açlık grevini durdurduklannı bildirdi. Bu arada 33 gün sürdürdükleri açlık grevinde rahatsızlanan Musa Aslan ve Ahmet Kılıç adlı tutuklular Amasya Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındılar. Güney tlleri büromuzun haberine göre de Adana ve Ceyhan cezaevlerinde ise bir grup tutuklu ve hükümlü, cezaevlerindeki uygulamaların düzeltilmesi, bu yöndeki isteklerle açlık grevinde bulunanlara destek vermek amacıyla açlık grevine başladılar. Dekoratif mumlar sergisi • Kültür Servisi — "Mum Sanatı" (Anadolu Uygarlıklanndan E-tkilenmeler) adlı sergi bugün Istanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Eserleri Kütuphanesi'nde açıhyor. Gülsen Bükülmez'in sergisinde Anadolu'daki değişik kültürlerin sembolik etkilerini yansıtan 16 mum ile modern tarzda 7 muma yer veriliyor. Bükülmez'in sergideki mum eserleri arasında MÖ 6000 yılına ait Çatalhöyük'te bulunan ana tannça, MÖ 50 yılına ait Nemrut Dağı'ndaki Kommagene uygarlığına ait Kral Mytrithades'le Herakles'in el sıkıştıklan kabartma, MS 12-14. yüzyıllara ait Artuklu havan ve Osmanh palmet desenleri de parafin gövdeleriyle yer alıyor. Hırsızan cinayeti • İSTANBUL (AA) — Alibeyköy'de bir hırsız, soymak istediği evin oğlunu öldürerek kaçtı. Polis yetkililerinden alınan bilgiye göre, Necatibey Caddesi Aladağ Sokak 2 numaradaki Abid Baş adlı kişinin evine önceki gece kimsenin bulunmadığı bir sırada hırsızlık için giren bir kişi, saat 23.30 sıralarında sahiplerinin eve dönmesi üzerine tuvalete saklandı. Abid Baş'ın oğlu Mithat Baş (7), bu sırada tuvalete girmek istedi. Kimliği henüz belirlenemeyen hırsız, kapıyı açan Mithat Baş'ı bıçakladı ve evdekilerin şaskınhğından da yararlanarak kaçtı. Kocaoğlan yine göründü • tstanbul Haber Servisi — Samatya sahilinde yaklaşık iki aydan bu yana zaman zaman ortaya çıkan ayı, dün akşam yine polis ve veterinerlik görevlilerini uğraştırdı. Akşam saatlerinde ortaya çıkan "kocaoğlan", zaman zaman trafığin aksamasına da neden oldu. Sahil yolunda yaklaşık iki saat kadar dolaşan "kocaoğlan" daha sonra sahile inerek gözden kayboldu. BAŞSAĞLIĞI Meslektaşlarımızdan YUSUF GÜNAL CENGİZ OKTM'ın ölümleri Yüksek Ticaretliler olarak bizleri derin üzüntüye boğmuştur. ı Ailelerine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. Ali Külhan, Ali ÖztUrk, Arife Çelik. Abdullah Narin, Aynur Fidan, Aydın Karadağ. Abdurrahman Ateş. Ali Edepali, Ahmet Özyazı. Behçet Kemal Turcan, Burhan Fidan. Cemal Aykın, Doğan Erçetin, Eyiip Eğrioglu. Felhi Çelik. Fatma Açıkgöz, Ferittin Özer, Gtirsel Zafer, Hiknıeı Kabuk. İsmail Emecan. İbrahinı Akın, Knanç Eray, Kemal Saraç, Metin Kavnk. Mustafa Ozbat. Metin Öztttrk, Müşerref Ayhanoglu. Necati Acar. Osman N'uri Mercan, Rıfat Türker. Safter Gözler, Sabri Mersin. Saffet Açıkgöz, Tahsin Usta, Ifuk Peltek, Yalçın Moravdör, Yılmaz Akbıvık. ANAP'lı Hasan Celal Güzel, Mussolini ve Hitler'in de demokratikyoldan seçildiğini hatırlattı Başkanlık sistemi sakıncalıCANAN GEDİK ANKARA — ANAP genel başkan adaylann- dan Hasan Celal Güzel, başkanlık sisteminin esas itibanyla demokratik olmadığını ve Türkiye'nin yapısına uygun düşmediğini belirterek "Milli ira- denin ortaya konulması bakımından en uygun sistem demokratik pariamentarizmdir" dedi. Gü- zel, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme- sinin, başkanlık sistemi biçiminde değerlendiril- memesi gerektiğini ifade ederek halk tarafından demokratik usullerle seçilmiş birçok liderin son- radan monarşizme yöneldiğini, Hitler ve Musso- lini'nin bunun bir örneği olduğunu savundu. Güzel, başkanlık sistemini Cumhuriyet'e de- ğerlendirirken Türkiye'nin geleceğinin, hür de- mokratik ve parlamenter sistemin tam olarak iş- ler hale getirilmesine bağlı olduğunu söyledi. E>evleti meydana getiren güçlerin, bir denge ku- rulmadan millet iradesinin üzerine çekilmesinin ülkeyi monarşiye götüreceğini belinen Güzel, "Başkanlık sistemi diyerek rejimi darboğaza so- kabilecek arayışlara girilmesi ülkeyi kimsenin is- temeyeceği yanlış sonuçlara sürukleyebilir" diye konuştu. Güzel, Fransa'daki yarı başkanlık sistemi ile ABD'deki başkanlık sistemini ise şöyle değerlen- dirdi: "Parlamentolar, yasama meclisleri doğrudan dogruya halkın kendisidir. Temsili demokratik sistemdeki asıl uygulama yasama meclislerinin ağırlık taşıdığı çogulcu parlamentarizmdir. Baş- kanlık sistemi diye bilinen uygulama ise bir is- tisnadır. Bu sistem monarşik egilimler taşıyan bir sistemdir. Fransa'da yan başkanlık sistemi diye üuumlanan uygulama, De Gaulle'üo olaganüs- tü bir dönemin ihtiyaçlan dolayısıyla aldığı bazı GÜZEUE GÖRE SAKINCALAR Cumhurbaşkamna tarafsızhğı nedeniyle gösterilen saygı ve devlete gösterilen saygıda erozyon olur. Siyasi bunalım dönemlerinde cumhurbaskanının dengeci ve uzlaştıncı fonksiyonu ortadan kalkar. Başbakan, Bakanlar Kurulu, başkanın sekretaryası durumuna düşer. Milli iradenin yönetime yansıması güçleşir. yetkilerden kaynaklanmaktadır. Fransa'da da sis- temin esası parlamentarizme dayanmaktadır. ABD'deki başkanlık sistemi ise kendi sartla- rına göre ortaya çıkmıştır. Başkanın tek başına her konuda egemen olduğu bir sistem de degil- dir. Ülkenin 200 yıllık siyasi ve sosyal gelişimi, en küçük mahalli üniteler ve kurumlara kadar yerleşmiş demokrasi gelenegi. idari yapısı, yet- kilerin d&ğüımı, yasama meclislerinin yetkileri ve yargının gücü, başkanın güciinu dengeleyici ni- teliktedir. Birbirlerinden farklı yönetimleri olan devlet- lerden oluşan bir federasyon, her konuda son sö- zx sahip kongre ve senato, başkanın üstünde yet- kiler alan yüksek mahkeme ve demokratik mü- cadeleye dayanan bir siyasi geçmiş. lşte ABD'- deki sistemi bir demokratik sistem haline geti- ren bu unsurlardır." Hasan Celal Güzel, Türkiye"de uygulanabile- cek bir başkanlık sisteminin de rejim açısından büyük sakıncalar taşıyabileceğine dikkati çeke- rek kaygılarım şöyle sıraladı: "Başkanlık sistemine gecilmesi halinde cum- hurbaşkanı, siyasi yetkileri bulunan ve yürütme organının gerçek anlamı ile başı olan kişi olacaU- tır. Başbakan, Bakanlar Kurulu başkanının sek- retaryası durumuna düşecektir. Dolayısıyla yü- rütme, başkanlık sekretaryasında olacaktır. Bu dunımda milli iradenin yansıması güçleşecektir. Aynca cumhurbaşkamna tarafsızhğı nedeniyle gösterilen geleneksel saygı ve devlet itibannda önemli bir erozyon ve aşınma meydana gelecek- tir. Siyasi bunalım dönemlerinde bu statüdeki bir cumhurbaşkanı uzlaştıncı ve dengeleyici fonksi- yonunu yitirir. Boyle zamanlarda güç, milli ira- de ve demokratik zeminler dışında bazı merci- lerde odaklaşır. Genelkurmay, Anayasa Mahke- mesi, üniversiteler gibi kurtun ve kuruluşlardan, ortaya çıkan boşluğu doldurmalan beklenebilir. Bu gibi yönelişlerden ancak devletin ve milletin bütünlüğünü temsil eden tarafsu bir cumhurbaş- kanı ile sıynlmak mümkündür." Güzel, cumhurbaşkanınm halk tarafından se- çilmesinin mutlaka başkanlık sistemine geçiş ola- rak değerlendirilmemesi gerektiğini de vurgula- yarak şunları söyledi: "Cumhurbaskanının halk tarafından ya da halkın seçtiği meclis tarafından seçilmesinin fay- dalan veya zararian tartışılabilir. Cumhurbaşkanı halk tarafından doğnıdan seçilse de kendisine anayasada verilen görev ve yetkiler çerçevesinde icraatta bulunacaktır. Demokrasilerde, 'Bizi yö- netecek kişiyi seçeriz, o da tek başına bizi yönetir' felsefesi asla olmamıştır. Halk tarafından seçil- miş olması, o yöneticinin monark olmasını ön- lemez. Yakın taribte demokratik yoila seçilmiş, ancak yönetimlerini monarşiye çevirmiş çok sa- yıda lider vardır. Hitler de Mussolini de demok- ratik yollarla secilmişlerdir. Önemli olan sadece seçim usulü degüdir. 1982 Anayasası referandu- munda F.vren halk oyuyla cumhurbaşkanı seçil- miştir. Bundan sonraki dönemlerde de cumhur- başkaaımn halk tarafından seçilmesi duşünüle- bilir. Ancak bunun ABD'deki gibi bir sistem de- ğişikliği şeklinde yapılması yanlış olur." Güzel, anayasanın 104. maddesinin yanlış de- ğerlendirildiğini ifade ederek "Yetkisiz, sonım- suz, tarafsız cumhurbaşkanlığı görevi, yasama- yı, zaman zaman yargıyı, özeüikle yürütme ve hü- kümeti gölgede bırakacak şekilde yonımlanabil- mektedir. Hal böyie iken başkanlık sistemi diye- rek rejimi darboğaza sokabilecek arayışlara gi- rilmesi ülkeyi yanlış sonuçlara sünıkleyebilir" de- di. SHPparti içi eğitîm semineri Altındağ Kültür Merkezi'nde dün başlayan eğitim seminerinin açılış konuşmasını yapan SHP lideri İnönü, "Sosyal demokrasi en parlak çağını yaşamaya aday durumdadır" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — SHP'nin 1. parti içi eği- tim semineri dün Altındağ Kül- tür Merkezi'nde başladı. Genel Başkan Erdal tnönü, dünyada yaşanan hızb değişimlerin sosyal demokrasinin model ve yöntem olarak önemini arttırdığını savu- narak "Sosyal demokrasi, en parlak çağını yaşamaya aday du- rumdadır" dedi. 73 ilden il başkanlan ve birer temsilcinin katıldığı seminerin sunuş konuşmasını yapan Genel Sekreter Hikmet Çetin. "elcşti- riye ve gelişmeye açık bir eğitim programı oluşturmayı amaçla- dıklarım" belirtti. tnönü de seminerin açış ko- nuşmasında, Fransız Devrimi- nin dayandığı "özgüriiik, kar- deşlik ve esitlik" ilkelerinin ta- rih boyunca ülkeleri çeşitli yön-' lerde etkilediğini, ancak sadece sosyal demokrasinin bu ilkelere eşit ağırlık vererek sahip çıktığı- nı savundu. Her ülkenin sosyal demokrasiye farklı yollardan yö- neldiğini anlatan tnönü, CUNEYTARCAYUREKyazıyor Yazık Oldu Düne SHP'nin semineri dün başladı. tnönü, "eleştiriye açığız" dedi. Sosyal demokrasinin, kendi- sine "sagdan ve soldan" yönel- "tilen eleştirilere yanıt verecek bi- rikim ve donanıma sahip oldu- ğu görüşünü savunan tnönü, sosyal demokrasinin, en önem- li üstünlüğünün "akılcılıkla de- ğişen şartlara uyum göstermesi" olduğunu kaydetti. CHP'nin de "kendi evrimi için> de sosyal demokrat bir parti ha- line geldiğini" söyledi. tnönü, "CHP gelenegi ile sosyal de- mokrasi bağdaşmaz sözlerine hiç katılmryorum. Hiçbir tered- düt ve kompleks duymadan par- timizi sosyal demokrat doğrul- tuda geliştirebiliriz" dedi. ANKARA — Yetkili, etkili, bil- gili her "çevreye" sorduk. TÖ'- nün, 30 kasım sabahı, -dün- deniz, hava ve jandarma ko- mutanlannı ziyaret programı ne zaman saptanmıştı? Doğru dû- rüst yanıt alamadık. Kimine göre "iade-i ziyaret" ler çok önceden kararlaştırıl- mıştı. Irak'a güç kullanmayı ön- gören BM kararının çıktığı gün- le çakışması '".amamen rastlantıdan" ibaretti. Kimileri- ne göre dün "TÖ'nün günüy- dü". Sabahtan gece yarılarına değin haberlerde TV ekranını ismiyle cismiyle doldurmayı başarıyor, Türkiye'yi kimin yö- nettiğini dosta düşmana göste- riyordu. Dûn, başka nedenle önem kazanıyordu. Türkiye'nin sava- şa girip girmeyeceğini saptaya- cak görüşmelerin MGK ile Ba- kanlar Kurulu'nda yapılacağı- nın saviandıgı bir gündü 30 Ka- sun 1990. Plan doğrusu kusursuzdu. Gözler, ister istemez TV'ye ka- yacak, tek elden ve de "korku nedir bilmeden ülkeyi yöneten" insan, TV haberlerini; evet ya ismiyle ya da cismiyle doldura- caktı. Doldurdu da. • Her komutanlıkta 35 dakika" kalacaktı. TV verecekti. Öğle- den sonra komutanlar MGK toplantısına katılmak için Köşk'e geleceklerdi. TV, TO- nün başkanlıgındaki toplantıyı verecekti. Daha sonra Bakan- lar Kurulu'nun toplanacağı bil- dirilmişti. Hükümeti Köşk'e ça- ğırabilirdi. TV yine TÖ'yle ha- beri verecekti. Kısacası TV, TÖ ile dolup taşacaktı. Köşk'ün ikinci katında Semra Hanım "ailenin hissiyatına şöyle tercü- man olacaktı": "Ne mutlu TÖ- yüm diyene!" Hükümet çevreleri, Türkiye 1 yi bağlayacak "yeni bir karara" fazla olasılık tanımıyorlardı dün sabah. Fakat, bu görüş bakan- lara aitti. Dün sabah komutan- ları ziyaretinde TÖ'nün asker- lere neler duyumsattığı, kafa- sında biçimlenen bir kararı çıf- latıp çıtlatmadığı bilinmiyordu. Daha doğrusu kimse TÖ : nün neler düşündjğünü bile- miyordu. Asker gönderme ka- ranna "zayıf olasılık" diyen ba- İanlar çoğunluktaydı. Ne var ki daha önceleri hükümette, as- keri çevrelerde kimi sonuçlara zayıf olasılık tanıyanlar sürekli yanılmışlar, birden taskıya ve baskına uğrayarak "bekleme- dikleri öneriyi" kabul et- mişlerdi. Dün yine öyte bir gündü. Her şey TÖ'nün BM kararını yorum- lama biçimine bağlıydı. BM güç kullanma iznini verirken "bütün devletlere uygun deste- ği sağlamayı" öneriyordu ama, TÖ'nün bağlayıcı olmayan ka- rarı bağlayıcı nrtelikte görüp görmediği önem taşıyordu. Üstelik TÖ, Körfez savaşını içeride Türkiye'ye sağlayacağı İZMİR'den HIKMET ÇETJHKAYA TV ve MadenİZMİR — Sabah sabah televizyonu açtık. Sunucu günlük gazetelerin say- falarında yer alan önemli haberlerin- den başlıklarını okuyordu. Tüm gaze- teler BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a Kuveyt'ten çekilmesine ilişkin 15 oca- ğa dek süre tanıdığına ilişkin kararı manşetten vemiişlerdi. Sunucuyu izle- meye başladık. Acaba başka önemli bir haberi de verecek miydi? Hayır, öy- le yapmadı. Sayfalardaki kımi haber- leri atladı. Cumhuriyet'in manşetindeki "BM'den 'savaş' izni" başlıgını okudu, sonra arka sayfadaki "Sovyetler'de aç- lık korkusu"na geçti ve brtirdi. Öteki gazetelerde de bir başka önemli haber vardı. Ama görmemezlikten geldi su- nucu, okumadı. Elbet, sunucu eline ve- rileni okuyordu. Onun bir günahı yok- tu. Ne de olsa devlet memuruydu ve eline ne verilse okumak zorundaydı! Neydi bu önemli haber? Cumhuriyet'in manşetlnin altında beş sütuna giriyordu madenci grevi... — Madenci greve hazır... Önceki gün Mülkiyeliler Birliği'nde sempozyumda bir ara Başbakan Akbu- lut şöyle diyor: — TRTye pek müdahale etmiyoruz. Az sonra düzeltmek zorunda kalıyor: — Pek degil, hiç müdahale yetkimiz yok... Gazeteler "Başbakan'ın dili sürçtü" diye yazmış. Dil sürçmesi filan değil, Anadolu insanına özgü saflık içinde gerçeği yansıtmış. Zonguldak'ta 47 bin taşkömürü işçisi greve gidiyor ama TV sabah haberlerinde, gazete safyaları- nın okuma saatinde tek satır söz etmi- yor. Şimdi TRT'ye hükümetin müdaha- lesi yok denilebilir mi? TRT'nin üzerinde bir baskı var hiç kuşkusuz. Bakanların kurdele kesme, temel atma törenlerini ya da sazan ba- lığı üretme çiftliklerini haber değeri bul- duğu için veren TRT'nin, 47 bin maden işçisinin greve başladığını kamuoyuna duyurmamasının bir nedeni olmalı. Evet, 47 bin maden işçisi dün sabah ocaklara inmedi. TRT de sabah haber- lerinde tek satır vermedi. Göreceksiniz, Magic Box en ince ayrıntısına dek na- sıl işleyecek, nasıl verecek madenci grevini. " Genel Maden-İş Sendikası Başkanı Şemsi Denizer, Türkiye Maden-İş Sen- dikası Genel Başkanı Hüseyin Kayaba- şı birer konuşma yaptılar. Ne diyordu sendikacılar? — Ekmek teknemizi kimseye kaptır- mayız... ' Maden işçileri, sendikacılar geç de olsa uyanmışlardı artık. ANAP iktida- rının işçilere gözdağı vermek için giriş- tiği her eylem sonuçsuz kalmış ve grev başlamıştı. Başkan Denizer konuşurken 3 bin maden işçisi haykırıyordu: — Hükümet istifa... Ayda ortalama 500 bin lira ücret alan maden işçisinin dayanacak gücü kal- mamıştı. Oysa siyasal iktidar bu ger- çeği görmezlikten geliyor, Cumhurbaş- kanı Ozal, anayasal yetkilerini aşarak toplusözleşme görüşmelerinde iplerin kopmasına neden oluyordu. ANAP iktidarı KİT'leri satıp rahata kavuşacak. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, "Kamu İktisadi Teşebbüsleri fonksiyonlarını tamamladı" diyor sık sık... — Ucuza verdin, pahalıya verdin lafı da yok. Neye verirseniz verin bir an ön- ce elden çıkarın... Maden işçileri 500 bin lirayla geçi- nemiyorlar mı? — Kapatın kömür madenlerini, itha- lat yapın... KIT'lerden sorumlu gölge Devlet Ba- kanı SHP Kırklareli Milletvekili İrfan Gürpınar bakın ne diyor: "Bu düşüncelerle Sayın Turgut "Özal'ın, özellikle Zonguldak TTK İşlet- meleri'ndeki toplusözleşme müzakere- lerinin grev aşamasına geldiği şu gün- lerde işçiyi tehdit havası taşıyan bu sözleri kullanması gereken en son ki- şi olduğunu vurgulamak mecburiyetin- deyiz. KİTleri devletin sırtında kambur kabul eden düşünce ve bu düşünce- nin iktidan, milletin sırtında bir kambur- dur ve millet bu kamburdan kurtulmak için genel seçimi büyük bir heyecanla beklemektedir." Ama seçim ne zaman? Şu anayasa bir değişsin, iki dereceli seçim sistemine geçilsin önce. Baş- kanlık sisteminin yolu böylece açılsın... Solda yeni yeni partiler kurulsun, on- lara Hazine yardımı yapılsın, sol böiü- nüp parçalansın; SHP'de parti içinde parti görüntüsü sürsün ki ANAP yüz- de yirmilerden otuzlara tırmansın. 47 bin madenci grev mi yapıyor? — Yapsın efendim yapsın, ne yazar. Uydu TV izliyortüm işçiler, memurlar, emekliler, köylüler, kentliler, esnaf, işa- damı, sanayici... Sonra? Bankalar otobüs, minibüs. traktör, TIR, kamyon kredisi bile veriyor artık. Kalkınıp, büyüyüp ilerliyoruz... AT kapısına ulaşmamıza ne kaldı? "büyük yararlarla" reklam et- miştı. Meclis yetkilerini hükü- metin üstlenmesine karar ve- ren Çankaya'daki Bakanlar Ku- rulu toplantısında "büyük yararları" şöyle özetlemişti: "Bir koyup üç alacaktık!" Me- sele bu kadar basitti. işte o günlere gelmiştik, bir koyup ûç alabilirdik. Ya da? Bu açılardan bakılınca Tür- kiye'nin karar öncesi doğum sancıları çektiği söylenebilirdi. Fakat 15 Ocak'a daha altı haf- ta vardı. Önemli kimi kaynak- lara göre "acele etmemize ne gerek ne de zorunluk vardı". Ayrıca, ABD'den de "henüz ta- lep gelmemişti". VVashington, Kongre'yle boğuşacak, savaş kararını önce kendi içinde çö- zecek, sonra... Böyle yorumlar öne sürenler de vardı dün sa- bah başkentte. "Savaşa daha altı hafta var" sloganını besleyen başka bilgi- ler de alınıyordu. "Bazı sağlam kaynaklar" dün sabah savaşın yazgısıyla ilgili iki önemli öğe- den söz ettiler. Birincisi, Çin'in güç kullanı- mına çekimser kalışı önemsen- meliydi. Öteki, bu davranışın nedenlerini bilmek, kimi önem- li sonuçları daha şimdiden kav- ramaya yol açabilirdi. Aktardıklanna göre son za- manlarda İran'dan yaygınlaşan Bağdat kaynaklı bilgiler, "Sad- dam'ın 15 Ocak'tan önce geri adım atacağını" ısrarla vurgu- luyordu. Şayet Saddam, Kuveyt'ten çekilmemeye kesin kararlıysa "Müttefiklerin silahlı darbesini beklemeyecek, 15 Ocak'tan önce Ürdün üzerinden israit'e saldıracaktı." Tahran'dan Pekin'e, oralar- dan da öteki önemli merkezle- re ulaşan bu bilgiler, kuşkusuz Dışişleri'nin dosyalarında bu- lunuyor. Hemen her çevrenin dün Türkiye'nin savaşa katılımcı bir karar alma aşamasına gelme- diğini soylemesine karşın tek adama bağlı ne yapacağı ön- ceden bilinmeyen bir rejim ak- la gelince, başta yine o çevre- lerde kaygılar, kuşkular can- lanıyor. Planlanmış, düzene konul- muş gelişmelere "büyük dostu" taş koymasaydı. Bizim- kiler olacaklardan habersiz, Köşk'e kapanmış, MGK'da se- naryolar üretirlerken Bush, geç vakit Saddam'ı diyaloğa çağır- masaydı. Yukandaki bilgiler ve yorumlarla güç kapanacaktı. Dün gece birinci haberle ek- randan görkemli bir "TÖ günü" yansıtılacak, Bush kazığı ara- ya girmese kim bilir ne hava- lar basılacaktı. Yazık oldu düne! TJC İSTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ İSKİ İSTANBUL SU VE KANALİZAŞYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İHALE DUYURUSU 1 z a r f l l e l e k l l f a l m a yûf'tem.ndeki ıhale ile ilgılenenler. (hale dosyasmı İSKİ ' 5 L E R I D A I R E BAŞKANLIĞI'rKla görebHırve dosya bedelını İSKİ GENEL MU- yRLUGU merkez veznesıne yatırarak alabılırler. fateklılenn şartrıameye uygun hazırtayacaklan kapalı teklif mektuplannı ıhale tanhınde saat 11 00'e kadar asaâıda SS£, JH2T" G E ^ L EVRAK MUDURLUĞU'ne giriş, tarih ve numaras.n, ,çeren almd, makbû " S S d t teslım etmelen gerekmektedır. Teklif zarfları saat 14.00'te ihale Komisyon Başkanlığı'nca açılacakt.r iski No: isın adı Keşil bedelı Ihale tarihi Geçıcı temınal Dosya bedelı V. 8855 2.500.000 Ad. Okuma föyû 95.000.000—TL 7 12.1990 4.750 000 30.000.— V 8863 9.000 000 Ad. Su faturası 3SO.000.000.—TL 7 12.1990 18.000.000 110.000 — Not: 1—Postadakı gecıkmeler dikkate alınmaz. 2—İSKİ 2886 sayılı Devlst ihale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyı yapıp yapmamakia, dıledıgme kısmen veya tamamen ya^makta uygun bedelin tespıt ve lakdirınde sefbesttır ADRESI İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Aksaray Meydanı 34410 Aksarsy-İSTANBUL TEL: 588 38 00 (35 Hat) TELEX: 23923 ISU-tr FAX 588 38 83 IstanbuVdaki üniversite öğretim üyeleriAnkara'da Erdeırfe laikÜk' mektubutstanbul Haber Servisi — ts- tanbul'daki üniversite öğretim üyeleri bugün, TBMM Başkanı Kaya Erdem'e, "Üniversiteler- de son zamanlarda yogunluğu- nu ve hızını arttıran dinsel ağır- lıklı öğretim ve uygulamalardan duyduklan kaygıyı" dile getiren bir mektup sunacaklar. tstanbul Üniversitesi Bogaziçi Üniversitesi, Marmara Üniver- sitesi, Mimar Sinan Üniversite- si, tstanbul Teknik Üniversite- si ve Yıldız Üniversitesi öğretim üyeleri ve yardımcılannı temsi- len öğretim üyelerinden oluşan bir heyet, bugün Ankara'ya gi- derek, saat 13.00'te Anıtkabir'- de Ata'ya saygı duruşundan sonra, TBMM Başkanı Kaya Erdem'i makamında ziyaret ederek, mektubu kendisine su- nacaklar. Üniversitelerin çağdaş bir ya- pı kazanmasında laikliğin temel taşı oluşturduğu belirtilen mek- tupta şu görüşlere yer veriliyor: "Üniversiteler, bir ülkenin gelecegi olan gençleri yetiştiren toplumun ilerlemesi amacıyla özgurce bilim ürelen, o ülkenin çağı yakalamasma öncüluk eden en önemli kunıluşlardır. Bu ku- nıluşlarda akla dayalı, araştır- ma ve diişünmeyi öğreten, tar- tışmaya açık bilim ve bilgiler ge- çerlidir. Üniversitelerde gelişme- yi önleyecek hiçbir dogmaya ve dogmalardan kaynaklanacak uygularaalara yer yoktur. Tür- kiye Cumhuriyeti'nin temel il- kelerinden olan iaiklik, üniver- sitelerimizin çağdaş bir yapı ka- zanmasının da temel taşıdır. Bu nedenle son yıllarda öğretim ku- rumlanmızda, bilimsel temellere aykın biçimde dinsel ağırlık ka- zanan öğretim ve uygulamalan, son derece zararlı ve tehlikeli bulmaktayız. Biz aşağıda imzası bulunan öğretim üyeleri, görev- lileri ve öğretim yardımcüan, demokrasimizi ve Atatürk'iin bize emanet ettiği laik cumbu- riyeti konımaya; ulusumuzun ve anayasal rejimimizin ortaçag karanlığına sürüklenmesini ön- lemcye; bu uğurda tüm hukuk- sal olanaklarımızı kullanmaya kararlı olduğumuzu ve bunu ta- rihsel bir görev saydıgımızı say- gılanmızla arz ederiz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle