Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/ ARALIK 1990 HABERLER CUMHURİYET/11
Kültür Koleji'nin 30. yılı
• tstanbul Haber Servisi — Kültür Koleji'nin 30.
kuruluş yıldönümü balosu dün Hilton Oteli'nde yapıldı.
Bakırköy Belediye Başkanı Yıldınm Aktuna ve kalabahk
bir davetli topluluğunun katıldığı baloda açış
konuşmasını yapan Genel Müdür Fehamettin Akıngüç,
eğitimcilik yaşamı boyunca öğrencileriyle aynı duygulan
duyumsadığını belirtti. Akıngüç, "30 yıl boyunca binlerce
veliyle omuz omuza vererek aynı sevinç ve kaygılan
yaşadım. Onların, çocukları için çarpan yürekleri benim
de yüreğim oldu" dedi. Baloda multivizyon gösterisinin
yanı sıra bazı sanatçılar da çeşitli şarkılar sundu.
(Fotoğraf: Suat Kozluklu)
Milliyet baskını davası
• tstanbul Haber Servisi — Milliyet gazetesini basarak
hasar verdikleri savıyla haklarında dava açılan aralarında
Ali Yasak'ın (Drej Ali) da bulunduğu 11 kişinin
yargılanmasına devam edildi. Savcı mütalaasında,
sanıklann iş hürriyetini cebir ve şiddetle tahdit ettiklerine
dair hiçbir delil bulunmadığını, sanıklann kendilerinçe
pek saygın bir kişi gördükleri ve yanında çahştıkları için
inandıkları Ali Yasak hakkındaki gazete yayınından
etkilenerek bunu dü2eltmek amacıyla gazeteye
geldiklerini, istekleri yerine gelmeyince de kırıp dökmek
gibi "basit" hareketlerde bulunduklanru belirtti. Savcı,
sanıklann sadece "ızrar" (kabakuvvete başvurma)
suçundan cezalandmlmalan gerektiğini de savundu.
Özbir'in oğlu kazada öldü
• tstanbul Haber Servisi — Maslak'ta dün gece
meydana gelen kazada Idris Özbir'in oğlu Murat özbir
ile otomobilde bulunan bir kişi öldü, bir kişi de ağır
yaralandı. Sanyer yönünden gelen ve Murat Özbir'in
kullandığı belirlenen 34 BBC 97 plakalı özel otomobil
Maslak Atatürk Sanayi Sitesi girişinde park edilmiş olan
bir graydere çarptı. Kazada Kürt Idris lakaplı îdris
özbir'in oğlu Murat özbir ile Naki Demir öldüler.
Otomobilde bulunan Kerakos Tarakçı, ağır yaralı olarak
Şişli Etfal Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
Amasya'da açlık grevi bitti
• Haber Merkezi — Amasya Cezaevi'nde 33 günden bu
yana 57 siyasi tutuklu tarafından sürdürülen açlık grevi,
cezaevi yönetiminin tutukluların 34 maddelik isteklerini
kabul etmesi üzerine sona erdirildi. Dün Ankara'dan
Amasya'ya giden Çağdaş Huk\ıkçular Derneği üyesi bir
grup avukat ile TAYAD Ankara şubesi yöneticileri, açlık
grevindeki tutuklularla görüştüler. Avukat Kâzım
Bayraktar, cezaevinde görüşme olanağı bulduklan
tutukluların açlık grevini durdurduklannı bildirdi. Bu
arada 33 gün sürdürdükleri açlık grevinde rahatsızlanan
Musa Aslan ve Ahmet Kılıç adlı tutuklular Amasya
Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındılar. Güney tlleri
büromuzun haberine göre de Adana ve Ceyhan
cezaevlerinde ise bir grup tutuklu ve hükümlü,
cezaevlerindeki uygulamaların düzeltilmesi, bu yöndeki
isteklerle açlık grevinde bulunanlara destek vermek
amacıyla açlık grevine başladılar.
Dekoratif mumlar sergisi
• Kültür Servisi — "Mum Sanatı" (Anadolu
Uygarlıklanndan E-tkilenmeler) adlı sergi bugün Istanbul
Büyükşehir Belediyesi Kadın Eserleri Kütuphanesi'nde
açıhyor. Gülsen Bükülmez'in sergisinde Anadolu'daki
değişik kültürlerin sembolik etkilerini yansıtan 16 mum
ile modern tarzda 7 muma yer veriliyor. Bükülmez'in
sergideki mum eserleri arasında MÖ 6000 yılına ait
Çatalhöyük'te bulunan ana tannça, MÖ 50 yılına ait
Nemrut Dağı'ndaki Kommagene uygarlığına ait Kral
Mytrithades'le Herakles'in el sıkıştıklan kabartma, MS
12-14. yüzyıllara ait Artuklu havan ve Osmanh palmet
desenleri de parafin gövdeleriyle yer alıyor.
Hırsızan cinayeti
• İSTANBUL (AA) — Alibeyköy'de bir hırsız, soymak
istediği evin oğlunu öldürerek kaçtı. Polis yetkililerinden
alınan bilgiye göre, Necatibey Caddesi Aladağ Sokak 2
numaradaki Abid Baş adlı kişinin evine önceki gece
kimsenin bulunmadığı bir sırada hırsızlık için giren bir
kişi, saat 23.30 sıralarında sahiplerinin eve dönmesi
üzerine tuvalete saklandı. Abid Baş'ın oğlu Mithat Baş
(7), bu sırada tuvalete girmek istedi. Kimliği henüz
belirlenemeyen hırsız, kapıyı açan Mithat Baş'ı bıçakladı
ve evdekilerin şaskınhğından da yararlanarak kaçtı.
Kocaoğlan yine göründü
• tstanbul Haber Servisi — Samatya sahilinde yaklaşık
iki aydan bu yana zaman zaman ortaya çıkan ayı, dün
akşam yine polis ve veterinerlik görevlilerini uğraştırdı.
Akşam saatlerinde ortaya çıkan "kocaoğlan", zaman
zaman trafığin aksamasına da neden oldu. Sahil yolunda
yaklaşık iki saat kadar dolaşan "kocaoğlan" daha sonra
sahile inerek gözden kayboldu.
BAŞSAĞLIĞI
Meslektaşlarımızdan
YUSUF GÜNAL
CENGİZ OKTM'ın
ölümleri Yüksek Ticaretliler olarak bizleri
derin üzüntüye boğmuştur. ı
Ailelerine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz.
Ali Külhan, Ali ÖztUrk, Arife Çelik. Abdullah Narin,
Aynur Fidan, Aydın Karadağ. Abdurrahman Ateş. Ali
Edepali, Ahmet Özyazı. Behçet Kemal Turcan, Burhan
Fidan. Cemal Aykın, Doğan Erçetin, Eyiip Eğrioglu.
Felhi Çelik. Fatma Açıkgöz, Ferittin Özer, Gtirsel Zafer,
Hiknıeı Kabuk. İsmail Emecan. İbrahinı Akın, Knanç
Eray, Kemal Saraç, Metin Kavnk. Mustafa Ozbat.
Metin Öztttrk, Müşerref Ayhanoglu. Necati Acar.
Osman N'uri Mercan, Rıfat Türker. Safter Gözler, Sabri
Mersin. Saffet Açıkgöz, Tahsin Usta, Ifuk Peltek,
Yalçın Moravdör, Yılmaz Akbıvık.
ANAP'lı Hasan Celal Güzel, Mussolini ve Hitler'in de demokratikyoldan seçildiğini hatırlattı
Başkanlık sistemi sakıncalıCANAN GEDİK
ANKARA — ANAP genel başkan adaylann-
dan Hasan Celal Güzel, başkanlık sisteminin esas
itibanyla demokratik olmadığını ve Türkiye'nin
yapısına uygun düşmediğini belirterek "Milli ira-
denin ortaya konulması bakımından en uygun
sistem demokratik pariamentarizmdir" dedi. Gü-
zel, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme-
sinin, başkanlık sistemi biçiminde değerlendiril-
memesi gerektiğini ifade ederek halk tarafından
demokratik usullerle seçilmiş birçok liderin son-
radan monarşizme yöneldiğini, Hitler ve Musso-
lini'nin bunun bir örneği olduğunu savundu.
Güzel, başkanlık sistemini Cumhuriyet'e de-
ğerlendirirken Türkiye'nin geleceğinin, hür de-
mokratik ve parlamenter sistemin tam olarak iş-
ler hale getirilmesine bağlı olduğunu söyledi.
E>evleti meydana getiren güçlerin, bir denge ku-
rulmadan millet iradesinin üzerine çekilmesinin
ülkeyi monarşiye götüreceğini belinen Güzel,
"Başkanlık sistemi diyerek rejimi darboğaza so-
kabilecek arayışlara girilmesi ülkeyi kimsenin is-
temeyeceği yanlış sonuçlara sürukleyebilir" diye
konuştu.
Güzel, Fransa'daki yarı başkanlık sistemi ile
ABD'deki başkanlık sistemini ise şöyle değerlen-
dirdi:
"Parlamentolar, yasama meclisleri doğrudan
dogruya halkın kendisidir. Temsili demokratik
sistemdeki asıl uygulama yasama meclislerinin
ağırlık taşıdığı çogulcu parlamentarizmdir. Baş-
kanlık sistemi diye bilinen uygulama ise bir is-
tisnadır. Bu sistem monarşik egilimler taşıyan bir
sistemdir. Fransa'da yan başkanlık sistemi diye
üuumlanan uygulama, De Gaulle'üo olaganüs-
tü bir dönemin ihtiyaçlan dolayısıyla aldığı bazı
GÜZEUE GÖRE SAKINCALAR
Cumhurbaşkamna tarafsızhğı nedeniyle
gösterilen saygı ve devlete gösterilen
saygıda erozyon olur.
Siyasi bunalım dönemlerinde
cumhurbaskanının dengeci ve
uzlaştıncı fonksiyonu ortadan kalkar.
Başbakan, Bakanlar Kurulu, başkanın
sekretaryası durumuna düşer. Milli
iradenin yönetime yansıması güçleşir.
yetkilerden kaynaklanmaktadır. Fransa'da da sis-
temin esası parlamentarizme dayanmaktadır.
ABD'deki başkanlık sistemi ise kendi sartla-
rına göre ortaya çıkmıştır. Başkanın tek başına
her konuda egemen olduğu bir sistem de degil-
dir. Ülkenin 200 yıllık siyasi ve sosyal gelişimi,
en küçük mahalli üniteler ve kurumlara kadar
yerleşmiş demokrasi gelenegi. idari yapısı, yet-
kilerin d&ğüımı, yasama meclislerinin yetkileri ve
yargının gücü, başkanın güciinu dengeleyici ni-
teliktedir.
Birbirlerinden farklı yönetimleri olan devlet-
lerden oluşan bir federasyon, her konuda son sö-
zx sahip kongre ve senato, başkanın üstünde yet-
kiler alan yüksek mahkeme ve demokratik mü-
cadeleye dayanan bir siyasi geçmiş. lşte ABD'-
deki sistemi bir demokratik sistem haline geti-
ren bu unsurlardır."
Hasan Celal Güzel, Türkiye"de uygulanabile-
cek bir başkanlık sisteminin de rejim açısından
büyük sakıncalar taşıyabileceğine dikkati çeke-
rek kaygılarım şöyle sıraladı:
"Başkanlık sistemine gecilmesi halinde cum-
hurbaşkanı, siyasi yetkileri bulunan ve yürütme
organının gerçek anlamı ile başı olan kişi olacaU-
tır. Başbakan, Bakanlar Kurulu başkanının sek-
retaryası durumuna düşecektir. Dolayısıyla yü-
rütme, başkanlık sekretaryasında olacaktır. Bu
dunımda milli iradenin yansıması güçleşecektir.
Aynca cumhurbaşkamna tarafsızhğı nedeniyle
gösterilen geleneksel saygı ve devlet itibannda
önemli bir erozyon ve aşınma meydana gelecek-
tir.
Siyasi bunalım dönemlerinde bu statüdeki bir
cumhurbaşkanı uzlaştıncı ve dengeleyici fonksi-
yonunu yitirir. Boyle zamanlarda güç, milli ira-
de ve demokratik zeminler dışında bazı merci-
lerde odaklaşır. Genelkurmay, Anayasa Mahke-
mesi, üniversiteler gibi kurtun ve kuruluşlardan,
ortaya çıkan boşluğu doldurmalan beklenebilir.
Bu gibi yönelişlerden ancak devletin ve milletin
bütünlüğünü temsil eden tarafsu bir cumhurbaş-
kanı ile sıynlmak mümkündür."
Güzel, cumhurbaşkanınm halk tarafından se-
çilmesinin mutlaka başkanlık sistemine geçiş ola-
rak değerlendirilmemesi gerektiğini de vurgula-
yarak şunları söyledi:
"Cumhurbaskanının halk tarafından ya da
halkın seçtiği meclis tarafından seçilmesinin fay-
dalan veya zararian tartışılabilir. Cumhurbaşkanı
halk tarafından doğnıdan seçilse de kendisine
anayasada verilen görev ve yetkiler çerçevesinde
icraatta bulunacaktır. Demokrasilerde, 'Bizi yö-
netecek kişiyi seçeriz, o da tek başına bizi yönetir'
felsefesi asla olmamıştır. Halk tarafından seçil-
miş olması, o yöneticinin monark olmasını ön-
lemez. Yakın taribte demokratik yoila seçilmiş,
ancak yönetimlerini monarşiye çevirmiş çok sa-
yıda lider vardır. Hitler de Mussolini de demok-
ratik yollarla secilmişlerdir. Önemli olan sadece
seçim usulü degüdir. 1982 Anayasası referandu-
munda F.vren halk oyuyla cumhurbaşkanı seçil-
miştir. Bundan sonraki dönemlerde de cumhur-
başkaaımn halk tarafından seçilmesi duşünüle-
bilir. Ancak bunun ABD'deki gibi bir sistem de-
ğişikliği şeklinde yapılması yanlış olur."
Güzel, anayasanın 104. maddesinin yanlış de-
ğerlendirildiğini ifade ederek "Yetkisiz, sonım-
suz, tarafsız cumhurbaşkanlığı görevi, yasama-
yı, zaman zaman yargıyı, özeüikle yürütme ve hü-
kümeti gölgede bırakacak şekilde yonımlanabil-
mektedir. Hal böyie iken başkanlık sistemi diye-
rek rejimi darboğaza sokabilecek arayışlara gi-
rilmesi ülkeyi yanlış sonuçlara sünıkleyebilir" de-
di.
SHPparti
içi eğitîm
semineri
Altındağ Kültür
Merkezi'nde dün başlayan
eğitim seminerinin açılış
konuşmasını yapan SHP
lideri İnönü, "Sosyal
demokrasi en parlak çağını
yaşamaya aday
durumdadır" dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — SHP'nin 1. parti içi eği-
tim semineri dün Altındağ Kül-
tür Merkezi'nde başladı. Genel
Başkan Erdal tnönü, dünyada
yaşanan hızb değişimlerin sosyal
demokrasinin model ve yöntem
olarak önemini arttırdığını savu-
narak "Sosyal demokrasi, en
parlak çağını yaşamaya aday du-
rumdadır" dedi.
73 ilden il başkanlan ve birer
temsilcinin katıldığı seminerin
sunuş konuşmasını yapan Genel
Sekreter Hikmet Çetin. "elcşti-
riye ve gelişmeye açık bir eğitim
programı oluşturmayı amaçla-
dıklarım" belirtti.
tnönü de seminerin açış ko-
nuşmasında, Fransız Devrimi-
nin dayandığı "özgüriiik, kar-
deşlik ve esitlik" ilkelerinin ta-
rih boyunca ülkeleri çeşitli yön-'
lerde etkilediğini, ancak sadece
sosyal demokrasinin bu ilkelere
eşit ağırlık vererek sahip çıktığı-
nı savundu. Her ülkenin sosyal
demokrasiye farklı yollardan yö-
neldiğini anlatan tnönü,
CUNEYTARCAYUREKyazıyor
Yazık Oldu Düne
SHP'nin semineri dün başladı. tnönü, "eleştiriye açığız" dedi.
Sosyal demokrasinin, kendi-
sine "sagdan ve soldan" yönel-
"tilen eleştirilere yanıt verecek bi-
rikim ve donanıma sahip oldu-
ğu görüşünü savunan tnönü,
sosyal demokrasinin, en önem-
li üstünlüğünün "akılcılıkla de-
ğişen şartlara uyum göstermesi"
olduğunu kaydetti.
CHP'nin de "kendi evrimi için>
de sosyal demokrat bir parti ha-
line geldiğini" söyledi. tnönü,
"CHP gelenegi ile sosyal de-
mokrasi bağdaşmaz sözlerine
hiç katılmryorum. Hiçbir tered-
düt ve kompleks duymadan par-
timizi sosyal demokrat doğrul-
tuda geliştirebiliriz" dedi.
ANKARA — Yetkili, etkili, bil-
gili her "çevreye" sorduk. TÖ'-
nün, 30 kasım sabahı, -dün-
deniz, hava ve jandarma ko-
mutanlannı ziyaret programı ne
zaman saptanmıştı? Doğru dû-
rüst yanıt alamadık.
Kimine göre "iade-i ziyaret"
ler çok önceden kararlaştırıl-
mıştı. Irak'a güç kullanmayı ön-
gören BM kararının çıktığı gün-
le çakışması '".amamen
rastlantıdan" ibaretti. Kimileri-
ne göre dün "TÖ'nün günüy-
dü". Sabahtan gece yarılarına
değin haberlerde TV ekranını
ismiyle cismiyle doldurmayı
başarıyor, Türkiye'yi kimin yö-
nettiğini dosta düşmana göste-
riyordu.
Dûn, başka nedenle önem
kazanıyordu. Türkiye'nin sava-
şa girip girmeyeceğini saptaya-
cak görüşmelerin MGK ile Ba-
kanlar Kurulu'nda yapılacağı-
nın saviandıgı bir gündü 30 Ka-
sun 1990.
Plan doğrusu kusursuzdu.
Gözler, ister istemez TV'ye ka-
yacak, tek elden ve de "korku
nedir bilmeden ülkeyi yöneten"
insan, TV haberlerini; evet ya
ismiyle ya da cismiyle doldura-
caktı. Doldurdu da.
• Her komutanlıkta 35 dakika"
kalacaktı. TV verecekti. Öğle-
den sonra komutanlar MGK
toplantısına katılmak için
Köşk'e geleceklerdi. TV, TO-
nün başkanlıgındaki toplantıyı
verecekti. Daha sonra Bakan-
lar Kurulu'nun toplanacağı bil-
dirilmişti. Hükümeti Köşk'e ça-
ğırabilirdi. TV yine TÖ'yle ha-
beri verecekti. Kısacası TV, TÖ
ile dolup taşacaktı. Köşk'ün
ikinci katında Semra Hanım
"ailenin hissiyatına şöyle tercü-
man olacaktı": "Ne mutlu TÖ-
yüm diyene!"
Hükümet çevreleri, Türkiye
1
yi bağlayacak "yeni bir karara"
fazla olasılık tanımıyorlardı dün
sabah. Fakat, bu görüş bakan-
lara aitti. Dün sabah komutan-
ları ziyaretinde TÖ'nün asker-
lere neler duyumsattığı, kafa-
sında biçimlenen bir kararı çıf-
latıp çıtlatmadığı bilinmiyordu.
Daha doğrusu kimse TÖ
:
nün neler düşündjğünü bile-
miyordu. Asker gönderme ka-
ranna "zayıf olasılık" diyen ba-
İanlar çoğunluktaydı. Ne var ki
daha önceleri hükümette, as-
keri çevrelerde kimi sonuçlara
zayıf olasılık tanıyanlar sürekli
yanılmışlar, birden taskıya ve
baskına uğrayarak "bekleme-
dikleri öneriyi" kabul et-
mişlerdi.
Dün yine öyte bir gündü. Her
şey TÖ'nün BM kararını yorum-
lama biçimine bağlıydı. BM
güç kullanma iznini verirken
"bütün devletlere uygun deste-
ği sağlamayı" öneriyordu ama,
TÖ'nün bağlayıcı olmayan ka-
rarı bağlayıcı nrtelikte görüp
görmediği önem taşıyordu.
Üstelik TÖ, Körfez savaşını
içeride Türkiye'ye sağlayacağı
İZMİR'den HIKMET ÇETJHKAYA
TV ve MadenİZMİR — Sabah sabah televizyonu
açtık. Sunucu günlük gazetelerin say-
falarında yer alan önemli haberlerin-
den başlıklarını okuyordu. Tüm gaze-
teler BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a
Kuveyt'ten çekilmesine ilişkin 15 oca-
ğa dek süre tanıdığına ilişkin kararı
manşetten vemiişlerdi. Sunucuyu izle-
meye başladık. Acaba başka önemli
bir haberi de verecek miydi? Hayır, öy-
le yapmadı. Sayfalardaki kımi haber-
leri atladı.
Cumhuriyet'in manşetindeki
"BM'den 'savaş' izni" başlıgını okudu,
sonra arka sayfadaki "Sovyetler'de aç-
lık korkusu"na geçti ve brtirdi. Öteki
gazetelerde de bir başka önemli haber
vardı. Ama görmemezlikten geldi su-
nucu, okumadı. Elbet, sunucu eline ve-
rileni okuyordu. Onun bir günahı yok-
tu. Ne de olsa devlet memuruydu ve
eline ne verilse okumak zorundaydı!
Neydi bu önemli haber?
Cumhuriyet'in manşetlnin altında
beş sütuna giriyordu madenci grevi...
— Madenci greve hazır...
Önceki gün Mülkiyeliler Birliği'nde
sempozyumda bir ara Başbakan Akbu-
lut şöyle diyor:
— TRTye pek müdahale etmiyoruz.
Az sonra düzeltmek zorunda kalıyor:
— Pek degil, hiç müdahale yetkimiz
yok...
Gazeteler "Başbakan'ın dili sürçtü"
diye yazmış. Dil sürçmesi filan değil,
Anadolu insanına özgü saflık içinde
gerçeği yansıtmış. Zonguldak'ta 47 bin
taşkömürü işçisi greve gidiyor ama TV
sabah haberlerinde, gazete safyaları-
nın okuma saatinde tek satır söz etmi-
yor. Şimdi TRT'ye hükümetin müdaha-
lesi yok denilebilir mi?
TRT'nin üzerinde bir baskı var hiç
kuşkusuz. Bakanların kurdele kesme,
temel atma törenlerini ya da sazan ba-
lığı üretme çiftliklerini haber değeri bul-
duğu için veren TRT'nin, 47 bin maden
işçisinin greve başladığını kamuoyuna
duyurmamasının bir nedeni olmalı.
Evet, 47 bin maden işçisi dün sabah
ocaklara inmedi. TRT de sabah haber-
lerinde tek satır vermedi. Göreceksiniz,
Magic Box en ince ayrıntısına dek na-
sıl işleyecek, nasıl verecek madenci
grevini. "
Genel Maden-İş Sendikası Başkanı
Şemsi Denizer, Türkiye Maden-İş Sen-
dikası Genel Başkanı Hüseyin Kayaba-
şı birer konuşma yaptılar.
Ne diyordu sendikacılar?
— Ekmek teknemizi kimseye kaptır-
mayız...
' Maden işçileri, sendikacılar geç de
olsa uyanmışlardı artık. ANAP iktida-
rının işçilere gözdağı vermek için giriş-
tiği her eylem sonuçsuz kalmış ve grev
başlamıştı.
Başkan Denizer konuşurken 3 bin
maden işçisi haykırıyordu:
— Hükümet istifa...
Ayda ortalama 500 bin lira ücret alan
maden işçisinin dayanacak gücü kal-
mamıştı. Oysa siyasal iktidar bu ger-
çeği görmezlikten geliyor, Cumhurbaş-
kanı Ozal, anayasal yetkilerini aşarak
toplusözleşme görüşmelerinde iplerin
kopmasına neden oluyordu.
ANAP iktidarı KİT'leri satıp rahata
kavuşacak. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal, "Kamu İktisadi Teşebbüsleri
fonksiyonlarını tamamladı" diyor sık
sık...
— Ucuza verdin, pahalıya verdin lafı
da yok. Neye verirseniz verin bir an ön-
ce elden çıkarın...
Maden işçileri 500 bin lirayla geçi-
nemiyorlar mı?
— Kapatın kömür madenlerini, itha-
lat yapın...
KIT'lerden sorumlu gölge Devlet Ba-
kanı SHP Kırklareli Milletvekili İrfan
Gürpınar bakın ne diyor:
"Bu düşüncelerle Sayın Turgut
"Özal'ın, özellikle Zonguldak TTK İşlet-
meleri'ndeki toplusözleşme müzakere-
lerinin grev aşamasına geldiği şu gün-
lerde işçiyi tehdit havası taşıyan bu
sözleri kullanması gereken en son ki-
şi olduğunu vurgulamak mecburiyetin-
deyiz. KİTleri devletin sırtında kambur
kabul eden düşünce ve bu düşünce-
nin iktidan, milletin sırtında bir kambur-
dur ve millet bu kamburdan kurtulmak
için genel seçimi büyük bir heyecanla
beklemektedir."
Ama seçim ne zaman?
Şu anayasa bir değişsin, iki dereceli
seçim sistemine geçilsin önce. Baş-
kanlık sisteminin yolu böylece açılsın...
Solda yeni yeni partiler kurulsun, on-
lara Hazine yardımı yapılsın, sol böiü-
nüp parçalansın; SHP'de parti içinde
parti görüntüsü sürsün ki ANAP yüz-
de yirmilerden otuzlara tırmansın.
47 bin madenci grev mi yapıyor?
— Yapsın efendim yapsın, ne yazar.
Uydu TV izliyortüm işçiler, memurlar,
emekliler, köylüler, kentliler, esnaf, işa-
damı, sanayici...
Sonra?
Bankalar otobüs, minibüs. traktör,
TIR, kamyon kredisi bile veriyor artık.
Kalkınıp, büyüyüp ilerliyoruz...
AT kapısına ulaşmamıza ne kaldı?
"büyük yararlarla" reklam et-
miştı. Meclis yetkilerini hükü-
metin üstlenmesine karar ve-
ren Çankaya'daki Bakanlar Ku-
rulu toplantısında "büyük
yararları" şöyle özetlemişti:
"Bir koyup üç alacaktık!" Me-
sele bu kadar basitti. işte o
günlere gelmiştik, bir koyup ûç
alabilirdik. Ya da?
Bu açılardan bakılınca Tür-
kiye'nin karar öncesi doğum
sancıları çektiği söylenebilirdi.
Fakat 15 Ocak'a daha altı haf-
ta vardı. Önemli kimi kaynak-
lara göre "acele etmemize ne
gerek ne de zorunluk vardı".
Ayrıca, ABD'den de "henüz ta-
lep gelmemişti". VVashington,
Kongre'yle boğuşacak, savaş
kararını önce kendi içinde çö-
zecek, sonra... Böyle yorumlar
öne sürenler de vardı dün sa-
bah başkentte.
"Savaşa daha altı hafta var"
sloganını besleyen başka bilgi-
ler de alınıyordu. "Bazı sağlam
kaynaklar" dün sabah savaşın
yazgısıyla ilgili iki önemli öğe-
den söz ettiler.
Birincisi, Çin'in güç kullanı-
mına çekimser kalışı önemsen-
meliydi. Öteki, bu davranışın
nedenlerini bilmek, kimi önem-
li sonuçları daha şimdiden kav-
ramaya yol açabilirdi.
Aktardıklanna göre son za-
manlarda İran'dan yaygınlaşan
Bağdat kaynaklı bilgiler, "Sad-
dam'ın 15 Ocak'tan önce geri
adım atacağını" ısrarla vurgu-
luyordu.
Şayet Saddam, Kuveyt'ten
çekilmemeye kesin kararlıysa
"Müttefiklerin silahlı darbesini
beklemeyecek, 15 Ocak'tan
önce Ürdün üzerinden israit'e
saldıracaktı."
Tahran'dan Pekin'e, oralar-
dan da öteki önemli merkezle-
re ulaşan bu bilgiler, kuşkusuz
Dışişleri'nin dosyalarında bu-
lunuyor.
Hemen her çevrenin dün
Türkiye'nin savaşa katılımcı bir
karar alma aşamasına gelme-
diğini soylemesine karşın tek
adama bağlı ne yapacağı ön-
ceden bilinmeyen bir rejim ak-
la gelince, başta yine o çevre-
lerde kaygılar, kuşkular can-
lanıyor.
Planlanmış, düzene konul-
muş gelişmelere "büyük
dostu" taş koymasaydı. Bizim-
kiler olacaklardan habersiz,
Köşk'e kapanmış, MGK'da se-
naryolar üretirlerken Bush, geç
vakit Saddam'ı diyaloğa çağır-
masaydı. Yukandaki bilgiler ve
yorumlarla güç kapanacaktı.
Dün gece birinci haberle ek-
randan görkemli bir "TÖ günü"
yansıtılacak, Bush kazığı ara-
ya girmese kim bilir ne hava-
lar basılacaktı.
Yazık oldu düne!
TJC
İSTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ
İSKİ
İSTANBUL SU VE KANALİZAŞYON İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
İHALE DUYURUSU
1 z a r f l l e l e k l l f a l m a
yûf'tem.ndeki ıhale ile ilgılenenler. (hale dosyasmı İSKİ
' 5
L E R I D A I R
E BAŞKANLIĞI'rKla görebHırve dosya bedelını İSKİ GENEL MU-
yRLUGU merkez veznesıne yatırarak alabılırler.
fateklılenn şartrıameye uygun hazırtayacaklan kapalı teklif mektuplannı ıhale tanhınde saat 11 00'e kadar asaâıda
SS£, JH2T" G E
^ L EVRAK MUDURLUĞU'ne giriş, tarih ve numaras.n, ,çeren almd, makbû " S S d t
teslım etmelen gerekmektedır. Teklif zarfları saat 14.00'te ihale Komisyon Başkanlığı'nca açılacakt.r
iski No: isın adı Keşil bedelı Ihale tarihi Geçıcı temınal Dosya bedelı
V. 8855 2.500.000 Ad. Okuma föyû 95.000.000—TL 7 12.1990 4.750 000 30.000.—
V 8863 9.000 000 Ad. Su faturası 3SO.000.000.—TL 7 12.1990 18.000.000 110.000 —
Not: 1—Postadakı gecıkmeler dikkate alınmaz.
2—İSKİ 2886 sayılı Devlst ihale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyı yapıp yapmamakia, dıledıgme kısmen veya
tamamen ya^makta uygun bedelin tespıt ve lakdirınde sefbesttır
ADRESI İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Aksaray Meydanı 34410 Aksarsy-İSTANBUL
TEL: 588 38 00 (35 Hat)
TELEX: 23923 ISU-tr
FAX 588 38 83
IstanbuVdaki üniversite öğretim üyeleriAnkara'da
Erdeırfe laikÜk' mektubutstanbul Haber Servisi — ts-
tanbul'daki üniversite öğretim
üyeleri bugün, TBMM Başkanı
Kaya Erdem'e, "Üniversiteler-
de son zamanlarda yogunluğu-
nu ve hızını arttıran dinsel ağır-
lıklı öğretim ve uygulamalardan
duyduklan kaygıyı" dile getiren
bir mektup sunacaklar.
tstanbul Üniversitesi Bogaziçi
Üniversitesi, Marmara Üniver-
sitesi, Mimar Sinan Üniversite-
si, tstanbul Teknik Üniversite-
si ve Yıldız Üniversitesi öğretim
üyeleri ve yardımcılannı temsi-
len öğretim üyelerinden oluşan
bir heyet, bugün Ankara'ya gi-
derek, saat 13.00'te Anıtkabir'-
de Ata'ya saygı duruşundan
sonra, TBMM Başkanı Kaya
Erdem'i makamında ziyaret
ederek, mektubu kendisine su-
nacaklar.
Üniversitelerin çağdaş bir ya-
pı kazanmasında laikliğin temel
taşı oluşturduğu belirtilen mek-
tupta şu görüşlere yer veriliyor:
"Üniversiteler, bir ülkenin
gelecegi olan gençleri yetiştiren
toplumun ilerlemesi amacıyla
özgurce bilim ürelen, o ülkenin
çağı yakalamasma öncüluk eden
en önemli kunıluşlardır. Bu ku-
nıluşlarda akla dayalı, araştır-
ma ve diişünmeyi öğreten, tar-
tışmaya açık bilim ve bilgiler ge-
çerlidir. Üniversitelerde gelişme-
yi önleyecek hiçbir dogmaya ve
dogmalardan kaynaklanacak
uygularaalara yer yoktur. Tür-
kiye Cumhuriyeti'nin temel il-
kelerinden olan iaiklik, üniver-
sitelerimizin çağdaş bir yapı ka-
zanmasının da temel taşıdır. Bu
nedenle son yıllarda öğretim ku-
rumlanmızda, bilimsel temellere
aykın biçimde dinsel ağırlık ka-
zanan öğretim ve uygulamalan,
son derece zararlı ve tehlikeli
bulmaktayız. Biz aşağıda imzası
bulunan öğretim üyeleri, görev-
lileri ve öğretim yardımcüan,
demokrasimizi ve Atatürk'iin
bize emanet ettiği laik cumbu-
riyeti konımaya; ulusumuzun
ve anayasal rejimimizin ortaçag
karanlığına sürüklenmesini ön-
lemcye; bu uğurda tüm hukuk-
sal olanaklarımızı kullanmaya
kararlı olduğumuzu ve bunu ta-
rihsel bir görev saydıgımızı say-
gılanmızla arz ederiz."