25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 DUNYA SATRANÇ ŞAMPIYONASI 14. oyun berabere Kiiltiir Servisi — Fransa'mn Lyon kentinde de\am eden Dünya Satranç Şampiyonası'nda, önceki gün ertelenen 14. oyun beraberlikle sonuçlandı. Taraflar dünkü haberimizde belirttiğimiz gibi oyuna tekrar devam etmeden beraberlikte anlaştılar. Beraberlik teklifi Dünya Şampiyonu Gari Kaspa- rov tarafından telefonla yapıldı. Karpov'un öneriyi kabul et- mesi üzerine beraberlik resmileşti. 14. oyun sonunda durum 7-7 berabere. 15. oyun bugün TSİ 18.00'de başlayacak. Top- lam 24 oyun sonunda (galibiyetler 1, beraberlikler 0,5 puan) Karpov'un unvanı tekrar ele geçirmek için 12,5 puan alması gerekiyor. Beraberlik halinde Kasparov unvanını koruyor. 29. SATRANÇ OLİMPİYATI Endonezya'ya 3-1 yenildik KAHRAMAN OLGAÇ ~ Siyah: KARADAĞ Beyaz: ZISKA SON DURUM (29....Vdl) NOVISAD — Yugos- lavya'da devam eden Sat- ranç Olimpiyatı'nda, Türk takımı 9. turda En- donezya'ya 3-1 yenildi. Can Arduman ve Suat Soylu beraberlik yapar- ken Turhan Yılmaz ve AIi İpek yenildiler. Ba- yanlarda ise Dominik Cumhuriyeti ile 1.5-1.5 berabere kaldık. Üç oyuncumuz da oyunlan- nı berabere tamamladı- lar. 10. turda erkeklerde Danimarka ile, bayanlar- da ise Ekvator'la oynu- yoruz. 9. turun sonunda erkeklerde SSCB 24.5 puanla ilk sırada, arka- sından 24 puanla İngüte- re, 23.5 puanla Federal Almanya geliyor. Bayanlarda da Sovyetler 23 puanla başta gi- diyor. Hemen arkasında 22.5 puanla Macaristan var. Beyaz: ZISKA (Faroe Adalan) - Siyah: KARADAG (Turkiye) l£4 g<J2.d4 Fg7 3.Ac3 c6 4.Af3 d5 5.Fe2 Af6 6.e5 Ae4 7.Axe4 dxe4 8.Ag5 c5 9.Axe4 cxd4 10.f4 Vb6 ll.Fd3 Aa6 12a3 FT5 13.0-0 0-0 14.Ve2 Kac8 15.b4 f6 16.exf6 exf6 17.Vf2 Kfe8 18.Kel Ac7 19.Fd2 Ad5 20.Ac5 Fxd3 21.cxd3 f5 22. Kxe8 Kxe8 23Vf3 Vc6 24.Kcl b6 25.Aa6 Vd7 26.Kc4 Ac3 27.Kc7 Va4 28.Kxa7 Abl 29.Vb7 Vdl 0-1 Beyaz terk eder. RESİM Asker ressamın çalışmalan • Kiiltiir Servisi — Akpınar Sanat Evi, 27 Kasım - 21 Aralık 1990 tarihleri arasında, asker ressamlar kuşağından Kaymakam Remzi'nin (1864-1937) mimar Murat Uslu koleksiyonundaki 51 eserden oluşan, desen, eskiz, suluboya ve yağlıboya resimlerini sergileyerek Batı etkisindeki Türk resminin bugune dek yeterince aydınlanmamış bir sayfasını aralıyor. 1864'te Istanbul'da doğan Kaymakam Remzi, Kuleli İdadisi'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra Harbiye'de okumuş ve buradan piyade mülazımı olarak mezun olmuş. Ortadoğu ve Arap yarımadasındaki askeri birliklerde ve San'a Askeri Rüştiyesi'nde resim öğretmenliği yaptığı dönemde bu yörelerde çizdiği desen ve krokileri ile, yağlıboya tabloları ile Hoca Ali Rıza Okulu'na bağlı gerçekçi bir sanatçı olduğunu belgeleyen bir çalışma yolu izlemiş. Turkuaz Modern Dans Toplulugu • Kiiltiir Servisi — Çoğunluğunu lstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılannın oluşturduğu, genel koordinatörlüğünü İzzet Öz'ün ustlendiği Turkuaz Modern Dans Toplulugu, yurtiçi ve yurtdışı temsillerinin ardından 2, 9, 16 Aralık 1990 tarihlerinde saat 2O.3O'da, geçen sezon izleyemeyen sanatseverler için son üç gösterilerini sergileyecek. îstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi'nde (Venüs) gerçekleşecek bu gösterilerde: Aysan Aslan'ın "Ağıt" ve "Bir Rüya Gördüm", Aydın Teker'in "Tangomania" ve "1/2 = 2/1" adlı eserleri yer alacak. Ilgili üç temsilin biletleri lstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi, Galleria ve Vakkorama Taksim, Suadiye gişelerinden temin edilebilir. TİYATRO 'Balina ile Mandalina' sahnede • Masal Gerçek Tiyatrosu yeni sezona Fazıl Hüsnu Dağlarca'nın "Balina ile Mandalina" adlı oyunu ile başladı. Kadıkoy Yıldız Sineması'nda (Bahariye Caddesi) sahnelenen oyun her cumartesi ve pazar saat 10.00'da izlenebilecek. Çekoslovak "Kara" Tiyatrosu'nun anlatım tekniklerinden yararlanılarak hazırlanan "Balina ile Mandalina"da ışık oyunları ve kara fon perdesi önünde yaratılan figürler önem taşıyor. "Yapayalnız bir Balina ile yapayalnız bir Mandalina'nın aralanndaki sıcak dostluk ilişkisini" anlatan ve sınırları zorlamanın ikilemini işleyen oyun kukla tiyatrosu özelliklerini de taşıyor. GÖNÜMÜZTÜRKİYESİNDE KİM KİMDİR WHO'S WH0 IN TL'RKEY" JJ'ILJ IfeAl 1990-1992 KIM KİMDIR 90/92 150yriftdünya geteneği 13biniaşkrı biyografi Süleyman Nazif Sok. 14/4 Nişantaşı lstanbul 140 7026 MUZIKFİLİZALİ Dünyaca tanınmış bestecimiz Bülent AreVi 72yaşında New York'ta yitirdik Elektronik müzikte öncüElektronik müziğin öncülerinin başında dünya anşiklopedilerine girmişti. Yapıtlarırun çoğu plak yapılmıştı. Kendisine sürekli yapıt ısmarlanıyordu. Ama ülkesinden uzaîcta ve ülkesinde artık pek tanınmayan biriydi. Elektronik muziğin dünyadaki öncü bestecilerinden Bülent Arel, 24 kasım gü- nü saat 13.00'te New York, Stonybrook'- ta hayata veda etti. On yıldır süren has- talığını kahramanca taşıyan Bülent Abi, konuşabildiği son dakikaya kadar o deh- şetli zekâsından, esprisinden ve gerçek- çiliğinden hiçbir şey yitirmemişti. Son bir aydır, oksijen tüpüne bağlı olarak soluk alıp verebildiğinden artık konuşamaz ol- muştu. Bülent Abi, benim yaşamımda babam ve annemden sonra gelen üçüncü önemli kişidir. Bugün ne yapmıssam, ne biliyor- sam, nasü bir insansam bunlan günahı ve sevabıyla önce babama, sonra anne- me ve Bülent Abi'ye borçluyum. Bülent Arel, hocalığım sınıf dışına ta- şıran, kendi ölçülerine göre gelecek va- at eden öğrencilerini, kimi zaman belki de onların istekleri hilafına, üstelik ço- ğu kez kafalanrun almayacağı kadar çok bilgi, duygu ve sezgiyle son sürat besle- yen; yorulmak, dinlenmek bilmeyen enerjisi ve heyecanını ister istemez, seç- tiği kurbana bulaştıran bir insandı. Ona ayak uydurmak çok zordu tabii. Nitekim Bülent Arel'in temposuna yetişemeyen- ler yarışı çok erkenden terk etmişlerdir hep. 1950'li yıllarda Ankara'da esen kultür ve sanat ruzgânnın bir numarah dina- mosu Bülent Arel'di. Konservatuvar, Ga- zi Eğitim Enstitüsü, radyodaki görevle- rinin yanında piyanist olarak konserler verir, orkestra yönetir, müzikle ilgili ne iş varsa yapardı. Bülent Ecevit, Rasin Arsebük ve eşleriyle birlikte kurdukları Helikon Derneği'nin tüm faaliyetleri ile ilgilenmesi yanında kurduğu Helikon Yaylı Çalgılar Orkestrası ile Barok dö- nemden çağımıza uzanan bir repertua- nn belki de Türkiye'de ilk kez duyulma- sına önayak olmuştu Arel. Müziğe pratik olarak epey geç başla- mıştı aslında, ne var ki bu handikap onun usta bir piyanist olmasına engel olamamıştı. Müthiş bir deşifresi vardı her şeyden önce. Önüne ne koyarsanız çalardı. Son yıllarda hastalığı dolayısıy- la parmak uçlarına kadar sancılar için- deyken bile, piyanonun başma gecer ve butün Beethoven piyana sonatlannın bir ucundan girer, öteki ucundan yarasız be- resiz çıkardı. Çocukken, Şişli'deki apartmanlarının nın tavan arasında bozuk radyoları ta- mir ettiğini, hatta sıfırdan kendi radyo- sunu yaptığını annesi ressam Miizdan Arel, biraz da "Ne garip çocuktu Bülent" edasıyla anlatırdı. Elektronik müziğe duyduğu tutku, işte bu radyo ve elektronik merakından kay- naklanıyordu kuşkusuz. O, zaten daima gunün ilerisinde yaşar, zamanın ötesine koşardı... Mimar Le Corbusier'yi mimar- lar bilmezken, mobil heykellerin yaratı- cısı Calder'den kimsenin haberi yokken, 1965'TEN BU YANA AMERİKADAYDI — Bülent Arel, 1965te bir daha geri dönmemek üzere ABD'ye gitmişti. Ama aklı hep eski dostlarında kaldı. çatısına çıktığını ve Buyukdere'de Fran- sızların kullandığı havaalanına inip kal- kan uçakları seyrettiğini, uçak ve uçma sevdasının o yıllarda başladığını anlatırdı hep. Model uçak yapmak ve uçurmakla devam eden bu sevda yine hayatının son on yılında alman pilotluk ehliyeti ve so- nunda Cesna tipi ufak uçaklarla uçmak- la sonuçlanmıştı. Uçmaktan aldığı keyif sözlerle anlatılamazdı. Arel'in bir başka sevdası da radyolar- dı. Yine çocukken, Şişli'deki apartma- ressam Max Ernst'in resimlerini anlayan- Iarın sayısı ikiyi üçü geçmezken, fîlm re- jisöru Ingmar Bergman'a deli gözüyle bakılırken, Arel'in bütün dünyada o sı- rada olup bitenlerden haberi olduğu gi- bi etrafındakileri de haberdar etme gibi bir misyonu vardı sanki. Rockefeller bursu ile gittiği New York'ta, Columbia-Princeton Elekrcnik Müzik Merkezi'nin kuruluş aşamasında- ki en önemli kişi Bülent Arel'di. Nedeni ise Arel'in Edgar Vare'se, Vladimir Us- sachevsky, Milton Babbitt ve Otto Lu- ehning gibi öncülerin hepsinden daha fazla pratik, teknik ve elekronik bilgi ve beceriye sahip olması ve bu birikimi ya- ratıcıhğı ile eşit oranda kullanabilmesiy- di. Adı, elekronik müziğin öncü besteci- lerinin başında tüm dünya anşiklopedi- lerine girmesine, eserlerinin çoğunun plak yapılmasına son yıllara kadar ken- disine sürekli eser ısmarlanan, yani iste- nen, aranan bir besteci olmasına rağmen ülkesinden uzakta ve ülkesinde artık ta- nınmayan biriydi. Hoş Bülent Abi ken- dini hep dünya bestecisi olarak görmüş, "Türk bestecisi" sınıflandırmasına dai- ma karşı çıkmıştır, ama yine de içinde çok derinlerinde gizli kalmış bir küskün- lük olmadığını kimse iddia edemez. 1962'de yurduna döndüğünde ABD- deki birikimini Türkiye'deki müzik or- tamına aktarmaktı maksadı. 1962-65 yıl- lan arasında Ankara II Radyosu Müdür- lüğü, Ankara Devlet Konvervatuvan ve Gazi Eğitim Enstitüsü'nde hocalık ya- parken radyoda bir Madrigal Korosu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bir öğrenci korosu kurmuştu. Ama asıl, Or- tadoğu Teknik Üniversitesi'nde bir elek- tronik müzik stüdyosu kurmayı amaçlı- yordu. Ancak Amerika'dan beraberinde getirdiği o son derece hassas elektronik aletleri, üç yıl boyunca mevzuat dolayı- sıyla gümrüklerden çekemeyince Türki- yeMe kalma konusunda direnmenin an- İamsızlığı ortaya çıkmıştı. 1%5'te tekrar ve bir daha geri dönme- mek üzere Amerika'ya dönmesi mesleki açıdan çok yerinde bir karardı kuşkusuz. Ne var ki kendisi şiddetle aksini iddia et- se de aklı hep eski dostlannda, öğrenci- lerinde, eski aşklarında, Moda'da, pas- tırmada, rakıda kaldı. Kayserili bir Er- meni tarafından imal edilen pasürmayı California'dan yılda birkaç kez New York'a getirttiğinde hemen telefona sa- rılır pastırma yemenin erdemlerini anlat- maya koyulurdu. Yazımı bir çağnyla bitirmek istiyo- rum. Bülent Arel'in öğrencilerinin, dost- larının, yakınlarının, tanıdıklarının onunla ilgili anılannı, varsa mektupla- nnı toplamak ve anısına bir arrriağan ki- tabı hazırlamak istiyoruz. llgilenen oku- yucularımızın bize en yakm zamanda ulaşmaları umuduyla... Orkestra şefleri, müzik eleştirmenleri veAlexander Schwinck üzerine Müzikle 6 showmanTik arasındaKarajan, Bernstein, Zubin Mehta, Yuri Temirkanov gibi şeflerde "show" ile müzik atbaşı giderek eşitlenmiş. Bir de Abbado, Muti, Levine, Previn gibi yıldızların yörüngelerinde dolanan şefler var. Orkestra şefliğinin yüzde alt- mışı müzik ise geriye kalan yüz- de kırkı da "show" malûmu âli- niz. Karajan, Bernstein, Zubin Mehta, Yuri Temirkanov gibi şeflerde ise show ile müzik at başı giderek eşitlenmiş. Zubin Mehta'yı New York Filarmoni Orkestrası'nın şefi olarak "enterpretasyon" açısından epey eksik bulan müzik çevre- leri kendisinin sahne üzerinde- ki manyetiznünin gücünü hiç in- kâr edemezler. Nitekim Mehta, her şeyden önce "sahne"siyle bugünkü ününe kavuşmuştur. Karajan için ise rivayetler muhteliftir. Onun yorum ve teknik meseleleri provalarda çözdfiğü, konserde ve TV çe- kimlerinde ise orkestraya sade- ce ipuçlan verip geriye kalan ^a- man içerisinde hayranlan için "oynadjfı" söylenir. Bernstein'ı sorarsanız, o za- ten "showman" olarak dünya- ya gelmişti. Bernstein daima müziğin coşkusunun girdaplan- na kapılır gider, seyirciyi de pe- şinden sürüklerdi konserlerinde. Bir de yıldız olmayıp yıldız- ların yörüngelerinde dolanan >. şefler var. Oaudio Abbado, Riccardo Muti, Joseph Levioe, Andre Previn, Seiji Ozawa, hat- ta Giuseppe Sinopoli gibi. Bun- lann çoğu Avrupa ve Amerika'- nın tüm önemli orkestralanmn müzik direktörleridir ya da tüm önde gelen dünya orkestraları- nın sürekli konuk şefi olma pa- yesine sahiptirler. Yine çoğunun önemli plak firmalanyla uzun SAHNE ÜZERİNDEKt MANYETİZM — Geçen yıllarda Türkiye'ye de gelmiş olan Zubin Meh- ta'yı New York Filarmoninin şefi olarak "yorum" açısından eksik bulan çevreler, onun sahne üs- tündeki manyetizmini hiç yadsıyamazlar. süreli angajmanlan olduğundan orkestralar da onlara biraz "mecbur"dur. Ancak gün gelir, müzik eleş- tirmenlerinin sabrı taşıverir. Müzik eleştirisi, diğer bütün sa- nat eleştirilerinde olduğu gibi çok ciddiye alınır Batı'da. Oyle ahbap çavuşluk fılan rol oyna- maz pek. Eleştirmen düşündü- ğünü açıkça, dolambaçsız bir diile, korkmadan, çekinmeden yazar. Örneğin, 4 Kasım 1990 Sun- day Times gazetesinde Hugh Canning, dünyaca Unlü ltalyan orkestra şefi Riccardo Muti'yi ele ahp didik didik ettikten son- ra yarı cansız bırakıyor garibi- mi. Yazının ilk paragrafında aç- gözlü konser menajerlerine de sivri diliyle dokunan Canning, Viyana Filarmoni Orkestrası gi- bi ünü dünyayı sarmış bir or- kestramn bile yanlış fîyat poü- tikası yüzünden yarı boş salon- lara konser verebileceğine deği- niliyor. Anlaşılan, Viyana Filar- moni Orkestrası, Berlin Filar- moni Orkestrası'ndan asağı kal- mamak için 60 tngiliz lirasına kadar yükselen fıyatlar biçmiş kendine. Sonuçta müziksever- ler, şef Riccardo Muti'ye ilave- ten, Mozart, Beethoven ve Brahms gibi Viyana'nm kremalı bestecilerine rağmen rağbet et- memiş bu konserlere. Hugh Canning'e göre Riccar- do Muti'nin sinema yıldızı gö- rüntüsü de pek işe yaramamış bu sefer. Anlaşılan Muti'nin saçlannın her bir telinin yerli ye- rinde durması, Viyanalı klasik- lerin yonımunun sıkıcı olması- nın önüne geçememiş. Şeflerden söz açılmışken bi- raz da bizim tstanbul Devlet Senfoni Orkestraa'nın yeni Ge- nel Müzik Direktörü Alexander Schwinck'ten söz edelim. Schwinck'in özgeçmişi hayli göz kamaştıncı. Franco Ferrara, Hans Swarowski, Kubelik ve Kondraşin, Bernstein, Ozawa gibi büyük şefler ve şeflik hoca- lan ile ya çalışmış ya da onla- rın yönettiği kurslara katılmış. Almanya'nın müzik merkezlerinde olmasa da mer- kezlerin civanndaki orkestrala- rın ve operaların bazılannda şeflik yapmış. Bir yıl lstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin Ge- nel Müzik Direktörlüğü görevi- ni bile üstlenmiş. Sayın Schvvinck müzik orta- mımızdan, AKM'nin hal-i pür- melalinden en az bizim kadar şikâyetçi. Hatta Alman olduğu ve doğal olarak standardlanm bizden hayli yüksek tuttuğu için her şeyden rahatsız oluyor ve büyük ölçüde de şikâyetlerinin hepsinde haklı. Orkestramızın Genel Müzik Direktörü olarak sorunlann ne kadar üzerine gidebüiyor, ne öl- çüde yetkisi var bilmiyorum, ay- nca orkestranın genel müzik da- ğan ve program düzenleme ko- nulanndaki rolü hakkında da fazla bilgim yok. Bakalım, Türkiye'de uzun yıllar yaşamış Alman şefler Praetorias ya da Lessing gibi o da Türk senfo- nik müzik hayatına unutulmaz katkılarda bulunacak mı? Praestorius'un Hindemith'e yazdığı hepsi birbirinden düşün- dürücü ve eğlenceli mektuplar- dan anlıyoruz ne tür yokluklarla güzel müzik yapma ve hiç yok- tan bir senfonik orkestra yarat- ma savaşı verdiğini. Praetorius, bir mektubunda Sbakespeare'- in, " 3 . Richard"ından ünlü bir cümleye değiştirerek gönderme yapar: "Bir korno için krallıgı- nu fedaya hazınm..." Aslı "A Kingdom for a horse" olan bu cümleyi maestro "A Kingdom for a Honı..." diye değiştirir. 1934 yılında Riyaseticumhur Filannoni Orkestrası'nda korno çalacak kimse yoktur. Oysa şimdi o günler geride kaldı. Yokluklar ve yozluklar değişik ölçeklerde sürse de bir değil elli kornocu bulur bir orkestra şefi artık Türkiye'de. Bu gerçeği de küçümsememek gerek. Ancak yabancı bir orkestra şefi, bugün bile kendi kariyerin- den önce "Türidye'nin müzik hayatına ne gibi katkılarda bulunabilirim" kaygısını taşı- malı bence. Sanırım, Alexander Schwinck de görevinin sorum- luluğunun bilincini taşıyan bir sanatçı olarak bu gerçekleri gö- rüyordur. Goleri • Alölye PERA • 146 97 38 • 132 64 26 \ üventsanat \/galerısı KEMAL İSKENDER Resim Sefgisı 21 Kasım-16 AralMc 1 LeventSülün Sak. A-14 170 03 62 163 74 84 DİLEK IŞIKSEL Resim Sergısi 21 Kasım - 8 Aralık N Sanal Galernı TEM SANAT GALERİSİ HAKKIANLI Resim Sergisi l7Kaw-l5AraUı1990 «KyufeAottMi Sokah **/? H H i t M Trt (1) 147 0199 NANCY A ATAKAN . ^ 5 Resim Sergisi 0) 27 Kasım - 22 Arolık JB Yedikuyular Ç kmazı 6,7 Elmadağ O* Tö 132 59 59 (Şan Tıyatrosu Artcası) AYTEN (YETİŞ) DOĞU Resim Sergisi 8-30 Kasım'90 ATATÜRK KİTAPLIĞ1 Mete Cao 40 45 Taksim 149 09 45 - 149 56 63 HOBİ sanat çalerisi ARTİN DEMİRCİ Resim Sergisi 21 Kasım - 6 Aratık Valikonjı Cad. Patai «5 NiHntaşı 146 72 «1 AEDPA A^BTekstilbank Sanat Galerisi FAHRİ SÜMER Yağlıboya Resim Sergisi 28 Kasım - 17 Aralık Hlııre» Grnde Cld. 12S Tnvlkiyc Meydını 136 12 79 jVİTRAY TASARIMI VE UYGULAMA KURSLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR. | 9 KADIKOY A 336 90 49 MEHMETGULER RESIM SERGISI 8 KASIM - 5 ARAUK 1990 SOenr.u PtOT-Poranes norç ÎOOC MCXB ffl galeri atölye 146 97 38 132 64 26 Dodie Smith öldü • Kültür Servisi — "Yüzbir Dalmaçyah" adlı kitabı 1961'de Walt Disney tarafından çizgi filme uyarlanan Ingiliz yazar Dodie Smith öldü. Smith, % yaşındaydı. Bugune dek çeşitli oyunlar, romanlar ve film senaryoları yazan Dorothy (Dodie) Smith'in Finchinfield'daki evinde öldüğünü bildiren ailesi, ölüm nedeni konusunda bir açıklama yapmadı. 12 dile çevrilen ve Londra'da derileri için çalınan küçük köpeklere yardım eden Dalmaçya cinsi köpeklerin anlatıldığı çocuk kitabı "Yüzbir Da!maçyalı"nın da bütün dünyada 2 milyon sattığı kaydedildi. "Sonbahar Çiğdemi", "Sevgili Ahtapot", "Servis" gibi oyunlann yazan olan Smith'in 1949'da yazdığı "Kaleyi Zaptettim" adlı mizah romanı 1 milyonun üzerinde satmıştı. 'Şeytanca Bir Oyun ? • Kültür Servisi — Şişli Belediyesi Halk Sahnesi ıkinci yılında "Şeytanca Bir Oyun" adlı müzikli-güldürü ile perdelerini açtı. Cumartesi günleri saat -, 15.00'te Harbiye'deki Yapı Endüstri Merkezi'nde sergilenen oyunu Fatih Yıldız yazdı ve yönetti. Grafikerler : toplandı • Kültür Servisi — Grafikerler Meslek Kuruluşu Genel Kurulu The Marmara Oteli Opera Salonu'nda toplandı. Mengü Ertel'in divan başkanlığı yaptığı toplantıda yapılan seçimler sonucunda yeni yönetim kurulu şu üyelerden oluştu: Yurdaer Altıntaş, Bülent Erkmen, Sadık Karamustafa, Cemalettin Mutver, Serdar Benli, Uğurcan Ataoğlu, lbrahim Dinç, Mesut Kayalar, Marımut Tkrhan, İzzet Türkkal, Joelle Danon, Şebnem Keçik, Tlırgut Erentürk, Savaş Çekic. Genel kurulda ayrıca GMK'nun ICOGRADA'ya Grafık Tasarım Dernekleri Uluslararası Konseyi) üye olabilmesi için Bakanlar Kurulu'na başvurulmasına '•' karar verildi. Ve Sinema'nın 9. sayısı • Kültür Servisi — Ve Sinema'nın 9. sayısı çıktı. İlk 8 sayıdan farkh olarak birinci hamur kâğıda basümış olan seçki, Antonioni ile yapılmış ilginç bir söyleşiyi, dünyanın en iyi TV yayın '. kurumlanna sahip olmasıyla ünlü Ingiltere'de dördüncü kanalın fûlen yayına başlamadan önceki tartışmalan anlatan yazıyı, Metin Erksan'm sinemanın anayasa güvencesi altına alınması gerektiğini vurgulayan yazısım, Alman kısa Fdmci Nekes'in yaşamı ve filmografîsini, Rosselini'nin sinemasal sorunlar ve bunlann ideolojiyle ilişkilerine dair çeşitli biçimsel çözüm önerilerini açıkladığı söyleşiyi içeriyor. Kültür gezisi • Kültür Servisi — Tarih Toplum dergisi tarafından . düzenlenen kültür gezileri, 2 aralık pazar gunü Ortaköy, Boğaz ve Sadberk Hanım Müzesi gezisiyle sürüyor. Doç. Dr. Mehmet Ihsan Tunay'm rehberliğinde Ortaköy > Meydanı, Etz Ahayim Sinagogu, Aylos Fokas Kilisesi, Rumelihisan- Aşiyan Müzesi ve Sadberk Hanım Müzesi görülecek. BÎLSAK1 TA BUGÜN 28 Kasım Çarşamba: 19.00 tstanbul I Tarih ve Yaşam3: "Beşiktaş Pazan ve Behçet Necatigil" Hilmi YAVUZ 19.00 Reklam-tüketici Etkileşimi: Nilüfcr GÖLE, Mahmut SEZEN, Emre SENAN, Bülent TANLA Cafe-Foyer-Bar (Giriş) 12.00-00.30 Rock Cafe-Bar (5.Kat) 12.00-18.00 Hcavy Metal 18.00-24.00 Rock 21.00 ErkinKoray BtLSAK, Sırasclvilcr Cad., Soğancı Sok.7 CIHANGIR 143 28 79-99 Tı I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle