06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 28 KASIM 1990 Sa vını ve Sayısal Verî Sorunu Sağlıklı sayısal verilerin varlığı, siyasal tartışmaları gerçekçi bir düzeye getirebilir; sonınlara somut Çözüm önerileri getirilmesinin yollarını açabilir. Daha önce değinildiği gibi özel kesimde ve kamu kesiminde "doğru" kararlar alınmasının dayanağı da yalnız ve ancak, güvenilir sayısal veriler olabilir. Prof. Dr. YAKUP KEPENEK ODTÜÖğretim Üyesi Ülkemizde, ekonomik ve toplumsal gelişme- lerle ilgilenenJerin, bu konularda araştınna yap- mak isteyenlerin karşılaştıklan en önerali sorun, hiç kuşkusuz sayısal verilerin yetersizliğidir. Ge- nel Nüfus Sayımı bu eksikliğin giderilmesinin çok etkin ve sağlıklı bir çözümü olabilecekken, ne yazık ki bu olanaktan yararlanılmamış, çok değerli bir yöntem çok kötü kullanılarak eko- nomik ve toplumsal yapının "bilinmezliği" bü- yük bir başarı ile korunmuştur. Sorun nedir? Ekonomik ve toplumsal gelişmenin doğru bir biçimde incelenebilmesi ve buna dayarularak ge- leceğe dönük sağlıklı öngörüler ve kestirimler ya- pılabilmesi, her şeyden önce, bu,konuda doğru ve güvenilir sayısal verilerin bulunmasını gerek- tirir. Güvenilir sayısal veri, bu tür inceleme ve çözümlemelerin vazgeçilmez önkoşuludur. Ekonomik ve toplumsal yapının bilinmesi ve geleceğe dönük öngörüler yapılabilmesi, yalnızca bilim adamlarını ilgilendiren, tümüyle "akademik" bir konu değildir. Toplumun, üre- tim sürecine doğrudan ya da dolaylı bir biçim- de katılan tüm birey ve örgütlerini yakından il- gilendirir; daha doğrusu ilgüendirmelidir. Ser- maye sahiplerinin yatırım kararları, sendikala- nn toplu iş sözleşmeleri ya da tüketicilerin har- camalanyla ilgili kararlan vb. ekonomik ve top- lumsal yapıya ilişkin sayısal verilere dayanmak durumundadır. Bu konu özel kesimi olduğu ka- dar kamu karar birimlerini de yakından ilgilen- dirir. özetle, doğru ve güvenilir veri yoksa, doğ- ru ve güvenilir karar da ahnamaz. Toplumsal yapıya ilişkin sayısal veri derleme işi, hemerftüm ülkelerde kamu kuruluşlan eliy- le yürütülür. Bunun nedeni, verilerin nesnel an- lamda güvenilir, daha doğrusu yansız olmasını sağlamaktır. Ülkemizde de, Devlet Istatistik Ens- titüsü (DİE) yasal olarak bu görevi Ustlenen "ana" kuruluştur. Enstitü, 1930'lu yıllarda ku- rulmasına, en son veri derlemek tekniklerini yü- rütebilecek düzeyde olmasma ve şu sırada ba- şında bu işi bilen seçkin bir bilim adamı bulun- masına karşın, bu temel işlevini gereği gibi ya- pıyor denilemez. örneğin toplumumuzun en önemli sorunlann- dan biri olan işsizlik konusunda DİE, yakın yıl- lara dek yalnızca genel nüfus sayımı sonuçlanyla yetiniyordu. Küçük kasabaların bile sıcaklık or- talamasım ya da yağışlı gün sayısını saptayan DİE, yerleşim birimlerinin işsiz sayısını, bunla- nn ne kadarının lise ya da üniversite mezunu ol- duğunu saptama gereği duymuyordu. Uluslara- rası katkılarla, 1988'de başlatılan Hane Halkı Iş- gUcü Anketleri de bu konuda çok yetersiz kalı- yor; saptanan işsiz sayısı İş ve Işçi Bulma Kuru- mu'na başvuranların birikimli toplamına yakın bulunuyor. Bunun gibi ortalama ücretler, kira giderlerinin aile geliri içindeki payı ve gelir da- ğılımı göstergeleri ya hiç bulunmuyor ya da ye- tersiz ve eksik kalıyor. Verilere yayın yasagı Sözü edilen geleneksel veri eksiklikleri, 1980'Ii yıllarda yepyeni bir uygulamayla tamamlaruyor. önceleri yayımlanmakta olan bir kısun veriler artık yayımlanmıyor. Ülkemizde ücretlerle ilgili tek veri kaynağı, Sosyal Sigortalar Kunımu'nun istatistik yülık- lannda yer alan bügilerdi. Kurum, Sosyal Sigor- talar kapsamında çalışanların sigorta keseneği- ne temel olan ücretlerini, sektör düzeyinde ya- yımüyordu. Yalnızca sigortalıları kapsaması ve benzeri eksikliklerine karşm, ücretlerle ilgili tek kaynaktı. Hükümet, 1985 sonrasında bu ücret verilerinin yayımlanmasım yasaklamış bulunu- yor. DİE, yıllardır ülkenin hayvan stoku verile- rini yayımlıyordu. Hayvan stoku sayılan, 1980 sonrasmda hızlı bir azalma gösterdi, yaklaşık 87 milyondan 1984'de yaklaşık 68,5 milyona düş- tü. DİE bu tarihten sonra hayvan stoku ile ilgili verileri yayımlamıyor. Bir ülkenin dışsatım ürünlerinin fiyat endek- sinin/dışalım ürünleri fiyat endeksine oram, o ülkenin dış ticaret fiyat oranlarım (ya da ticaret hadlerini) gösterir. Eğer, 1973-74 yılları için bu fiyat oranı 100 ahnırsa, 1980'li yıllann başında oran yarı yanya azalmış, 50 dolayına düşmüş- tü. Bunun anlamı, Türkiye'nin, bir birim dışa- lım için 1980'lerde 1974'e göre bunun iki katı dışsatımda bulunması gerektiğiydi. Daha doğ- rusu salt fiyatlama yoluyla dışanya kaynak ak- tanldığıydı. DİE, bu verilerin yayımını da dur- durdu. özetle, esasen var olan sayısal verilerin eksik- liğine, 1980'li yıllarda bu ve benzeri yöntemler- le yeni sınırlamalar getirümiş bulunuyor. llginç olan, yayımlanmakta olan verilerin yayımından vazgeçilmesiyle ilgili olarak ne bir gerekçe gös- terildi ne de kamuoyuna bir açıklama yapma ge- reği duyuldu. Anlaşılan, hükümet edenler, bir kısım bügilerin açıklanmasından rahatsız oluyor- du. Ya da yasaklı demokrasi, yasaklı verilerle tamamlanıyordu. Kaçınlan büyük olanak Geçenlerde yapilan genel nüfus sayımı, eko- nomik ve toplumsal yapı ile ilgili sağlıklı veri der- lenmesi olanağı veriyordu. Ne yazık ki bu ola- nak gereği gibi değerlendirilmedi. Üstelik bu sa- yım, insanları evlerine hapsederek yapilan son sayımdı. Tek parti yönetimleri döneminde bile, insan- lar anadili ve bildikleri yabana dil nüfus sayım- larında saptanır ve korkusuzca yayımlanırdı. Son sayımda bu tür sorulara yer verilmedi. Sayım ile derlenmek istenen bilgiler de bilim- sel değerlendirmeye olanak vermeyecek ölçüde yüzeyseldir. örneğin "Geçen hafta bir işte ça- bştınız mı" sorusundan gidilerek Türkiye'deki gerçek işsiz sayısını, bunların niteliklerini sap- tama olanağı yoktur ya da çok smırhdır. Bunun gibi, "Oturduğunuz konut sizin mi" sorusuna verilen yanıtlara dayarularak ne oturulan konut- lann niteliği ne de kira/gelir ilişkisi konusunda sağlıkh bir sonuca vanlabilir. Sonuç olarak, son Genel Nüfus Sayımı veri- lerine dayamlarak, ekonomik ve toplumsal ya- pı ile ilgili sağhklı bilgiler, sonuçlar üretilmesi söz konusu değildir. Sonuç ya da kördövüşüne devam Kamuoyunda, ülkemizin gerçekleriyle ilgili olarak yeterli bilimsel araştırma ve yayın yapıl- madığı, üniversiteler başta olmak üzere ilgili bi- rimlerin istenen düzeyde üretimde bulunmadığı haklı olarak vurgulanır. Oysa bilimsel çalışma, sağhklı ve güvenüir sayısal verilere de dayalı ol- malıdır. Eksik, tutarsız ve niteliği tartışmalı ve- rilerle ulaşılacak sonuçlar da eksik, tutarsız ve yetersiz olur. Sayısal veri derleme işini birey ler- den bekleme olanağı ise yoktur. Bu önemli nokta bir yana, sağhklı sayısal ve- rilerin varlığı, siyasal tartışmaları gerçekçi bir dü- zeye getirebilir; sorunlara somut çözüm öneri- leri getirilmesinin yollannı açabilir. Daha önce değinildiği gibi özel kesimde ve kamu kesimin- de "doğru" kararlar alınmasının dayanağı da yalnız ve ancak, güvenilir sayısal veriler olabi- lir. Ekonomik ve toplumsal durum doğru dürüst izlenmedikçe bu konularda ahnacak kararlann doğru olması da olanaklı değildir. Nüfus sayımının yapıldığı günlerde Diyanet lş- leri Başkanlığı din değiştirenleri saptamak üze- re girişimlerde bulunuyor; TÜSİAD kendi veri- lerini yayımlıyor; ücret verilerini de TİSK sap- tıyor. Sonuç olarak, "kendi istatistiğini kendin üret" türünden bir süreç ya da ücret düzeyinin ne olduğunun işverenlerce saptanması gibi çok ilginç gelişmeler oluyor. Bu yaklaşım sürdürü- lürse, korkanz "adalet" istatistiklerini de sanık- lara hazırlatmak gerekecektir. Ekonomik ve top- lumsal yapının bilinmezliğinde, bu konudaki ka- ranlığın sürdürülmesinde, kuşkusuz birilerinin çıkan vardır. EVET/HAY1R OKTJVYAKBAL SHÇEK'da Neler Oluyor? Bay Cemil Çiçek'in Devlet Bakanlığı'na bağlı Sosyal Hiz- metler ve Çocuk Esirgeme Kurumu konusunda birçok mek- tup alıyorum. Bay Çiçek ve Genel Müdür Gökçek konusun- da ilginç acıklamalar var. Gerçi genel müdür geçenlerde te- lefonla beni aradı; görevden uzaklaştınlan, emeklilik hakkı bile elinden alınan Yusuf Kurtça ile ilgili açıklamalarda bu- lundu. Genel müdüre göre Yusuf Kurtça, birçok yönetim ku- suru işlemiş, bu yüzden görevinden uzaklaştınlmış, emekli- lik hakkının elinden alınmasına da yine kendi kusurları ne- den olmuş! Genel Müdür Gökçek bu arada Bakan Çiçek'i de savunmaya kalktıl Yok öyle dememiş, yok böyle demiş, yanlış anlaşılmış. Şimdi Bay Çiçek'in bakan, Bay Gökçek'in genel müdür- lük görevini yaptığı Devlet Bakanlığı'na bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile ilgili bazı mektuplardan il- ginç parçalar sunacağım. • "Suç teşkil edecek hiçbir şeyime memuriyetim boyunca karşılaşmış değilim. Ancak Cemil Çiçek zihniyetli adamlar en masum, en dogal sözlerimize kendilerince kıhflar dikmiş- (er, kadın özgürlüğünden söz ettiğimizi, dine aykırı davran- dığımızı ileri sürerek aıle bütünlüğüne ve okul idaresine kar- şı sözler soylediğimizi iddia ederek görevimden alıp başka yere tayinimi çıkardılar. Evet, Cemil Çiçek gibilerin çoğaldığı günlerde aydınca düşünmek bile büyük suç. Değerli müdür Yusuf Kurtça'nın başına gelenlere hiç sasmadım. İnsanlığa yakın olduğumuz için her gün budanıyoruz. 'Flörtün fahişe- likten farkı nedir?' diyebilecek denli geri kafalı bir bakanla nereye gidryoruz? Yusuf Kurtça'lar gibi kendi kişiliğinden ödün vermeyen demokratlar için Çiçek'lerin öngördüğü, sür- gündür, işten atılmadır." "Ben eylül 90'a kadar SHÇEK bünyesinde çalışan bir sos- yal hizmet uzmanıyım. Eylül ayında müstafi sayıldım. Melih Gökçek, SHÇEK bünyesine geleli bir buçuk yıl oldu. Bu dö- nem hep kendisinin çok iyi işler yaptığı yolunda basında, TV'de haberler, röportajlar çıkmıştır. Gerçek öyle değil. Ge- çenlerde 'Sabah' gazetesinde birdizi çıktı. Yazılanlarda hiç- bir abartma yoktur. Bildiğiniz gibi bu kurum büyük oranda kimsesiz çocuklarla ilgilenir. Bu çocuklar din eğitimi görme- ye rtilmektedir ve çok kötü dayak yiyorlar. Yetiştirme yurtla- (Arkası 19. Sayfada) Halka Saygısıalık Deniz yolu ile işine, okuluna ve şehre, oturup sohbet ederek, etrafı seyrederek, temiz hava alarak gidip gelmeye alışmış olan Boğaziçi halkının taşıtı olan vapurlar kaldırılmış; zavallılar otobüs ve minibüslerde ayakta ezilerek, sıkışarak, sarsılarak ve tıkanan yollarda egzoz kokuları içinde beklemeye mecbur edilmişlerdir. Prof. Dr. ASIM MUTLU Politikacılarımızın, yöneticüerimizin dil- lerine doladıkları "önce insan", "halk egemenliği", "her şey insan için" sözleri gü- nümüzde bütünü ile anlamsız hale gelmiş- tir. HaJkın hiç düşünülmediğini, hiçe sayıl- dığını gösteren davranış ve uygulamaların her gün bir yenisi karşırruza çıkıyor. Bu yüzden yaşamımız daha güç, daha yorucu hale geliyor; üzülüyoruz, kızıyoruz. Örnekler Eskiden trenle Ankara'ya giderken yol- da demiryoluna koşut (paralel) asfaltta ka- yıp giden kamyon ve otomobillerin yanın- da, her adımını balçıktan güçlükle kopara- rak yürümeye çalışan köylüsü, işçisi, öğren- cisiyle kasaba halkını görür ve acırdım. HaJkın çıkarına da olsa taşıtlann şosesini asfalta dönüştürenlerin insan için en basit bir kaldırım bile düşünmediklerine içerler- dim. Ulaşım için milyarlar harcanarak Istan- bul Boğazı'na, hatta ikinci köprü yapılır- ken şehirde milyonlarca insamn kullandığı yaya kaldınmlan dünyanın hiçbir uygar ül- kesinde görülemeyecek biçimde yanhşlar, kanunsuzluklar, çirkinliklerle bozulmakta- dır. Çukura düşmeden, tümseğe çarpıp tö- kezlemeden, merdiven inip çıkmaya mec- bur olmadan, toz toprağa bulanmadan ya da ıslanıp çamur içinde kalmadan yürüme- ye olanak kalmanuştır. Sokağa çıkmak ar- tık bir azap haline gelmiştir. Ama ilgilile- rin bu feci durumdan rahatsız olduklanmn belirtisi yoktur. Denizyolu ile işine, okuluna ve şehre, otu- rup sohbet ederek, etrafı seyrederek, temiz hava alarak gidip gelmeye alışmış olan Bo- ğaziçi halkının taşıtı olan vapurlar kaldırıl- mış; zavallılar otobüs ve minibüslerde ayakta ezilerek, sıkışarak, sarsılarak ve tı- kanan yollarda egzoz kokuları içinde bek- lemeye mecbur edilmişlerdir. Yıllar geç- mekte, halkı düşünerek kara trafiğini da- ha yoğun hale getiren bu çok yanlış tutum hâlâ düzeltilmemektedir. Iskelelerde, özellikle Kabataş ve Bostan- cı'da bazı sefer aralannda bekleme yerleri kapıları, vapuru kaçıran ya da erken gelen halkın yüzüne kapatılmakta ve insanlar yaş- lı, sakat, çoluk çocuk dışanda güneş ya da yağmur altında ayakta beklemeye mecbur olmakta; ilgililer buna aldırmamaktadır. llan edilmiş, basılmış ve iskelelere asıl- mış, uygulanmaya başlanmış olan tarifeler- deki bazı seferlerin önceden ve yeterince halka duyurulmadan kaldırılması, zamanı- nın ileri ya da geri ahnması, uğranılacak is- kele sıralannın değiştirilerek vanş zamanı- na uyulmaması artık âdet haline gelen bir saygısızhk olarak sürüp gitmektedir. Va- purlann bazı bölümlerinin pisliği, satıa şa- matası, sigara içenlerle ilgiîenilmemesi ay- n sayjasızhk. lskele ve taşıtlarda çok sönük olan aydınlatmayı okumaya yeterli bir dü- zeye çıkarma zorunluluğu hiçbir yönetici- nin hatınna gehnemektedir. Halkın zamanının değerini hiçe sayanlar, televizyon yayınlannda ilan edihniş zaman- dan, hatta saate varan gecikmelerle yapıl- masına aldırmamaktadırlar. Başka örnekler Eskiden su elektrik telefon fatura bedel- leri halkın ayağına gidilerek toplanırdı. Şimdi ise insanlar borçlarını ödemek için ancak belli yerlerdeki belli bankalara ya da idarelere koşarak kuyruklarda beklemeye mecbur oluyorlar. Halka hizmet verecek binalarda kalaba- hğın kullanacağı mekânlann duzayak, mer- divensiz ulaşılabilen yerlerde aydınlık, fe- rah, iyi hava alır olarak yapılması bir mi- marlıİc, can güvenliği ve bir insanlık kura- lıdır. Halkla ilişkisi daha az olan servis ve bürolar üst katlara alınır, bodrumlarda ise ancak içinde az insan olan depo ve arşiv- lerle teknik ve mekanik hizmetler yer alır. Son yıllarda yapıbnış bulunan Aksaray'da- ki İSKİ binasında ise büyük halk kalabalı- ğının işinin görüleceği gişe holleri, yağmur ve karda ıslanarak ya da donarak, düşme tehtikesi yaratan açıktaki merdivenlerden inilerek girilen, yeterince aydınlanmamış ve havalanmamış kasvetli bir bodrumda dü- zenlenmiştir. Ûst katların tümü, halkla iliş- kisi çok az olan servis ve bürolarla yöneti- me aynlmıştır. tcabında burada işi olan halk ancak bodruma inerek buraya ulaşa- bihnektedir. Bizde yönetimin halka verdi- ği önemin somut bir göstergesi olarak bu hina ibret verici hazin bir örnektir. Ister seçimle ister atama ile gelmiş olsun en büyük amirine başından en kuçük me- mur ve hizmetlisine kadar herkesin bulun- duğu makam ve koltuk, masa iskemle ya da tezgâhta oturanlann halka hükmetmek için değil, ona saygı, sevgi ve özveri ile hiz- metle yükümlü olduğunu bir an bile unut- maması gerekir. PENCERE Paşa Çok Saf... Kafamı her zaman kurcalayan bir soruyu Kenan Paşa'yı yakından tanıyanlara rasladıkça sorardım: — Nasıl bir kişidir Evren? Saf mı, kurnaz mı? "Atatürkçüyüm" diyor; ama "takıyye" mi yapıyor? 12 Ey- lül'de gerçekleştirdiği yıkımı bilmiyor mu? İçinden pazarlıklı mı? Yoksa aklı ermedigi için iyi niyetle mi laik cumhuriyetin temellerini kundakladı? Çoğunlukla aldığım yanıt: — lyi niyetlidir, aklı ermez, yaptıklannın hepsini inanarak yaptı. Anılannı yayımladıktan sonra Evren'in kimliği tam anlamın- da ortaya çıktı; Allah selamet versin Paşa'nın rahmetli Su- nay'dan pek farkı olmadığı kesinlikle anlaşıldı. • Kenan Paşa'nın anılannı Milliyet'te yayımladığı kadanyla izledim, kitabını daha almış değilim; ama, Tercüman gaze- tesinde gözüme ilişen bir "haber" herşeye karşın beni şa- şırttı. Beklemiyordum bu kadarını... Gazetede yayımlanan haberde Kenan Evren'in anıların- dan yapilan aktarmaları kim okursa okusun, dehşete düşer, tüyleri ürperir. Paşa yazıyor: "Masum insanlan bile tavuk keser gibi öldüren ve ülkeyi kan gölûne döndüren insanlann, Avrupa Konseyi ülkelerine hoş görûnmek için idam edilmemelerini vicdanım kabul ef- miyor." "Bu konuda üzüldûğüm kadar başka şeylere üzülmüyo- rum." "12 Eylül'den önceki terör olaylarından mahkûm olanlann dosyaları Meclis'te bekletiliyor, bir türlü tasdik edilmiyordu. Bunun teröristleri cesaretlendirdiği kuşkusuzdu. Teröristleri en çok korkutan cezanın idam edilmek olduğunu 12 Eylül'- den sonraki dönemde kendi aralannda geçen konuşmalar- dan öğrendik. Yeniden teşekkül edecek Meclis'in geçmişten ders alarak idam cezalannın tasdik edeceğini düşündük. Ama gördük ki Avrupa Konseyi'ne dahil ülkelerin bu konu- larda yaptıklan baskı etkisini gösterdi ve bunun neticesi ola- rak birçok masum insamn canına acımasızca kıyan gözü dön- müş hainlerin ölüm cezaları tasdik edilmedi. Böyle olacağını bilseydik, idamlann Yargıtay veya Cumhur- başkanının onaylamasıyla yerine getirileceği bir sistem geti- rirdik." (Tercüman, 27 Kasım 1990) • Doğrusu Kenan Paşa'nın anı kitabında yazdıklannı oku- yunca çarpıldım. Neden? Sayın Evren'in "saflığı" beni ürpertti; düşüncesinin doğ- ruluğuna öylesine inanryor ki açığa vurmaktan sakınmıyor; "hain" bellediği kışıleri asamadığı için üzüldüğü kadar "baş- ka şeylere üzülmediğini" kamuoyuna saflıkla duyuruyor. Eski devlet başkanı: — Ah, diyor, yanlış yaptım, yetkiyi kurduğum Meclise bı- raktım. Meclis Avrupa Konseyi'ne kulak verdi. Oysa bu iş bana kalsaydı, sıram sıram darağaçlan kuracak, "hainleri" sallan- dıracaktım. Demek ki 12 Eylül'den sonra kurduğu onlarca sehpa Pa- şa'ya yetmemiş.. Uykuları kaçıyor... Üzülüyor... Kahroluyor... Çünkü adam asma yetkisini nasılsa ya da aymazlıkla elin- den kaptırmış. Yoksa "asmayalım da besleyelim mi" mantığıyla yözler- ce darağacı kuracak, astığı onlarca kişiye yüzlercesini ek- leyecek, Avrupa Konseyi'ni filan dinlemeyecek, cellat rolü- ne sıvanıp sıram sıram sehpalarda bekleyenlerin iplerini te- ker teker elleriyle çektikten sonra sıra gelecek "vicdan huzuruyla" bir rahat uyku çekmeye... * - ..-_..( Kenan Paşa sevimli bir adam... .-~,-~~n İşin püf noktası da burada... Paşa çok saf!.. Adam asamadığı için üzüntüsünü dile getirirken Draku- la'ya dönüştüğünü düşünemiyor. Ortaokul-lise öğrcncilerine ALMANCA ders verilir. 136 08 86 İÇİ SEVDA DOLU YOLCULUK Cahit Külebi 5000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul KAMUOYUNA Amasya Cezaevı'nde. siyası tutsaklarca 29 ekım açık görûşûnden bu yana, ınsanca yaşam mücadelesı venhyor Tüm bu insanlık dışı uygulamalara, haklannın gaspedılmesıne karşı bedenlenyte direnen siyası tutuklular bugün, hayatı tehlıke ile karsı karşıya Ve bugün açlık grevinm 31 günündeler insanım dıyen herkesı, siyası tutuklular Ozenndekı insanlık dışı uygulamalara karşı duyartı olmaya çağırryoruz TAYAD Gen. Bşk. GÜLTEN ŞEŞEN, BİLGESU ERENUS, RAHMI SALTUK, ÖMER ÖZGEÇ, MUSA ANTER, TURHAN TİMUÇİN, GRUP YORUM, GRUP EKİN, ORTAKÖY HALK SAHNESİ, RIFAT ILGAZ, ERBİL TUŞALP, HALİL NEBİLER. ıl I frf.M 26. SAYI ÇIKTI 3AYILERDE Dağıtım:GAMEDA KATALITIK DENINCE AYGAZ MIK, KOKU >K\ş çalmadan kapınızı, alın Aygaz Kaîaliîik'i... Çağı -unutan karınca gibi Lafonten'e yüklemeyin kabahati. Hemen en yakın Aygaz Bayii'ne uğrayın, katalitik sobanızı ve tam güvenceli Aygaz Füpünüzü depozit karşılığı hiç beklemeden alın. • Otomarik çakmaklıdır. Düğmesine basar basmaz hızla ısıtır. 1 dakikada 2300 kcal/saat güce ula;ır. • Yakıtı %98 verimle yakar. Isıtırken havayı kirietmez, koku yapmaz. Ekonomiktir. • Tekerleklidir. Bir odadan diğerine kolayca tafinabilir. • TSE kalife belgelidir. 1 yıl garantili ve servis gövencelidir. İLAN MENGEN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1984/50 Es. 1990/13 Kar. Davacı Or. Idaresi'nin davalı- lar Arif Acar ve müşterekleri aleyhine mahkememize açtığı ta- pularaa tesp. iptali ve tescil da- vasının açık yargılaması sonun- da verilen karar gereğince niza koausu edilen Kayışlar köyü 1218 parse! sayılı tajınnıazın ta- pularaa tespitinin kısmen iptaü- ne, 1700 m"lik bölümle ilgili da- vanın reddine karar verilmiş olup, karar adlanna tebliğ edi- lemeyen davaJılar Ayşe Ademir, Sabri Dinçer, Rasim Acar, Sevim Ateş, ldris Acar, Fazilet Acar, Hasan kızı Nebiye, Hasan kıa Pembe, Hasan kızı Ummühan, Hasan kızı olu Ayşe, mirasçıla- nna karann ilanen tebliğine, üan tarihinden itibaren 15 gün için- de temyiz isteğinde bulunulma- dıjı takdirde karann kesinleşe- ceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 48692
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle