03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 19 KASIM 199i Reiim Bunalımı ve Çıkış Yolu Anayasaya göre taraf sız olması gereken ve bu yolda ant içen Cumhurbaşkanı, içinden geldiği bir partiyi desteklemekte, o partinin başkanıyrnış gibi davranabilmektedir. İç ve dış politikada tek adam görüntüsünü yaratmaya çalışmakta, ülkeyi ateşe ve savaşa atma girişimleri sergilemektedir. Ve bu Cumhurbaşkanına hiçbirgüç "dur" diyememektedir. M.ISKENDER OZTURANLI Hukukçu Cumhuriyet, bir devlet biçimidir. Devletin na- sıl yönetileceğini, parlamentonun kuruluşunu, iş- leyi$ini, devlet organlannın yetkilerini içeren ku- rallar biitünüdür. Demokrasi ise bir rejim biçi- midir. Sosyal, kültürel bir olgudur. Çağın ger- çeğini ve uygarlık düzeyini yansıtan bir yön- temdir. Atatürk, silah ve düşün arkadaşlarıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş, onun giderek demokrasiye ulaşmasını amaçlamıştır. Demok- rasiye yönelmeyen cumhuriyetin uzun ömürlü ol- mayacağını çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de- mokrasiyi, cumhuriyetin yaşam daman say- mıştır. Türk ulusu, Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra "kayıtsız şartsız ulusal egemenlik ve lam bağımsızlık" ilkesi doğrultusunda, laik bir top- lum düzeni kurmayı amaçlamıştır. Dış siyasada- ki "tam bagımsızlık" iç siyasaya laik toplum dü- zeni biçiminde yansımış, "kayıtsız şartsız ulu- sal egemenlik" de cumhuriyeti gerekli kılmıştır. "Yurtta banş, dünyada banş" düşüncesi, iç ve dış politikanın temel taşı olmuştur. Ve bu dü- şünce dizgesinin adına "Kemalizm" denilmiştir. Daha sonra Atatürkçülük adı verilen Kema- lizm, başlangıçta Batı dünyasımn tüm özgürlük- lerini benimseyip uygulayamamıştır. Benim- semesi ve uygulaması da olanaksızdır. Çünkii de- mokrasi, toplumun törel yapısıyla ilintüi bir kav- ramdır. Toplum yapısı değişmeden, toplumsal kabuk oluşmadan kamu özgürlüklerinden yarar- lanma olanağı yoktur. Ama 1923 DevrimcUeri'nin özlem ve amacı, demokratik bir toplum duzeni ve özgürlükçü devlet yapısıdır. Ne var ki bu ülkü, Atatürkçü çizgiden sapmalar yüzünden, türlü sıkıntılar ve iniş çıkışlardan sonra ancak 1961 Anayasası ile gerçekleşmiş, demokratik yapılaşma tamamlan- mıştır. Anayasa ile "laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti"nin çatısı pekiştirilmiş, demok- ratik kurum ve kuruluşlar işler duruma getiril- miştir. Rejimin karakterini değiştirdiler Dünyanın en ileri anayasaJanndan biri olan 1961 Anayasası, ne yazık ki ona içtenlikle inan- mayan devlet adamlannın ve iktidarların eline geçmiştir. Daha halkoylaması sırasında "hayır'- da hayır vardır" sloganı ile anayasaya karşı çı- kanlar, onu uygulama yolunda değil değiştirme yolunda girişimlerde bulunmuşlardır. Bu davra- nış biçimi "eli sopalı sol anarşistin karşısına, eli sopalı sağ anarşisti çıkarmış", "Müslüman Türkiye'yi kurma", çabalan, devletin basbakan- larını tekbir sesleri arasında imam hatip okulla- rının temellerini atma noktasına getirmiştir. La- iklikten verilen türlü ödünler karşısında rejim sarsılmış ve Atatürkçülükten uzaklaşmıştır. La- iklik ilkesinin Türk devriminin sigortası ve cum- huriyetin temel direğı olduğu unutularak rejimin karakteri değiştirümistir. Bu tutum ve davranış Türkiye'yi siyasal bir bunalıma sürüklemiş, cumhuriyeti ve rejimi kur- tarma sözde nedeniyle 1980 rejimi onaya çıkmış- tır. Işin en ilginç yanı 1980'den önce Milliyetçi Cephe iktidarları, nasıl Ataturk diye diye Ata- türkçülüğü yok etme girişimlerinde bulunmuş- lar ve "Atatürk ilkelerini baltalama özgürlüğü- nü demokrasi sanmışlarsa" (Nadir Nadi), 1980 rejiminin generalleri de ayru şeyi yapmışlardır. Her girişimlerinde Atatürk'ün adını kulJanma- larına karşın kurduklan rejim Atatürkçü olma- mıştır. Çünkü Atatürk, iferiye ve demokrasiye gitmek isteyen bir önderdir. 1980'lerin generaJ- leri ise Atatürk rejimini adım adım geriye gö- türmüşler, ülkeyi kasıp kavurduğunu ve bir iç savaşa sürüklediğini ileri sürdükleri terörü dur- durmak için din faktöründen yararlanmaya kal- kışmışlar, zorunlu din dersleri uygulamasıyla Atatürkçü laiklikten uzaklaşmışlardır. "Demok- ratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti kurmak" amacıyla işe başlayanlar, sonunda devleti "ta- rikatçılığı, şeyhliği ve dervişliği" savunan kişi- lere bırakarak politikadan çekilmişlerdir. Bugün Aydınlar Ocağı, İlim Yayma Cemiye- ti ve Türkocaklan uçgeni doğrultusunda oluşan Türk-Islam sentezi, devlet kadrolannın her ke- siminde egemenliğini kurmuş bulunmaktadır. Çarşaf ve türban savaşımı, ideolojik niteliğe bü- ründürülmüştür ve bu savaşım, siyasal iktidann kanatları altındadır. Laik devletin kemirilmesi yetmiyormuş gibi, laik eğitim ve laik hukuk da sarsıntılar içinde- dir. Bir yandan imam hatip okuitarındaki çağ- dışı eğitim politikasıyla bir "iman ordusu" tü- retilmekte, öte yandan da ilahiyat fakültesi, öğ- retmen yetiştiren okullar arasına alınarak Ata- turkçü eğitim sistemi bilinçli olarak örselenmek- tedir. Anayasanın koruması altında bulunan "Öğretün Birliği Yasası" ayaklar altına alınmış, uygulama alanından kaldınlmıştır. Anayasaya aykırı yasalar ve uygulamalarla, rejimin demokratik ve laik olma niteliği zede- lenmiştir. Anayasada açıkça "Atatürkçülük ve laiklik" sözcükleri yer aldığı halde, eylem ala- nında bunları benimseyen ve uygulayan yoktur. Demokratik hukuk devleti de tarihe kanşmak üzeredir. Çeşitli özgılrlük kısıtlamaları yarunda ulusun seçme özgürlüğüne de ambargo konul- muştur. Azınlığa düşmüş siyasal bir iktidann oy- larıyla cumhurbaşkanı seçilebilmiş, siyasal bu- nalım son aşamasına ulaşmıştır. Bunahmın baş nedeni Anayasaya göre rejimin adı Kemalizmdir, Atatürkçülüktür. Ama uygulama ters yöndedir. Atatürkçülük, yalnız söylev Atatürkçülüğü du- rumuna indirgenmiştir. 10 Kasım'larda radyo ve televizyondan Atatürk'ün Soylev'inden bdlüm- ler verilmekte, devlet adamlarımız ekranda boy göstererek Atatürkçü olduklannı belirtmektedir- ler. Atatürkçülüğü benimseyen, savunan ve uy- gulayan yoktur. Teori ile pratik birbirinden ko- parılmıştır. lşin en düşündürücü yanı, Atatürk'ün yapıt- larıru hiçe sayanlar, onun ilkelerini birer birer uygulamadan kaldıranlar, kendilerini Atatürk- çü olarak niteleyebilmektedirler. lşin en acı yö- nü, meşnıiyet kurallannı çiğneyenler meşruiyet- ten söz edebilmekte, Atatürk ilkelerini paspas haline getirenler Atatürkçü olduklannı savuna- bilmektedirler. Bu içtenlik yoksunluğu, siyasal ve kültürel bunalımın yanında ülkemizi bir de rejim bunalımına sürüklemiştir. Meşruiyeti tar- tışmalı bir devlet başkanuun yetkilerini aşması ve yasalaria uygulama arasındaki derin uçurum, bunalım nedeoierinin başındadır. Anayasaya göre sistemin adı parlamenter sis- temdir. Ne var ki Cumhurbaşkanı, bu sisteme aykın davranışlar içindedir. Hükümeti ve par- lamentoyu devre dışı bırakarak "başkancı bir sistem" uygulamaya çalışmakta, bu suretle de anayasayı açıkça çiğnemektedir. Anayasaya göre tarafsız olması gereken ve bu yolda ant içen Cumhurbaşkanı, içinden geldiği bir partiyi des- teklemekte, o partinin başkanıynuş gibi davra- nabilmektedir. İç ve dış politikada tek adam go- rüntüsünü yaratmaya çalışmakta, ülkeyi ateşe ve savaşa atma girişimleri sergilemektedir. Ve bu Cumhurbaşkanına hiçbir güç "dur" diyememek- tedir. Sonuç Bütün bunlardan cesaret alan militan sağ, son aylarda "işleyeni bilinmeyen, işleyeni bulunmayan" silahlı ve bombalı cinayetler dö- nemini yeniden başlatmıştır. Ülkemizin seçkin Atatürkçüleri birer birer öldürülmekte, suçlular ortaya çıkanlamamalaadır. "Laikliğe aykın davranışları ve gericilik olaylarını saptamak" amacıyla verilen bir Meclis araştırma önergesi iktidar panisinin oylarıyla, akıl almaz biçimde reddedilmiştir. Yaşadığımız koşullarda rejim bunalımından kurtuimanın tek yolu, vakit geçirmeden cumhur- başkanı sonınunu çözüme kavuşturmak, Ata- türk'ün laik devlel-laik eğitim politikasına dön- mek ve "yurtta banş, dünyada banş" özdeyişi- ne vönelmektir. Tersi durumda siyasal iktidar, tarihsel sorumluluktan kurtulamayacaktır. Devlet gücünü elinde1 tutanlara şimdilik, Türk ulusuna her zaman yön ve yol gösteren büyük Atatürk'ün "üzerinde meşnıiyet tartışması olan bir lider ya da rejimle hiçbir yere gidilemez" tümcesini anımsatmakla yetinmek istiyoruz. Ve de tüm Atatürkçüleri, Atatürk'ün yolunda bi- linçli, tutarlı ve inançlı bir savaşıma çağırıyoruz. EVET/HAYIR OKT4yAKBAL Çiçek'çe İşler! Kim bu Cemil Çiçek? Daha önce ne yaptığı, ne ettiği, hangi alanda başarılı olup olmadığı bilinmeyen birtakım kişiler ANAP döneminde ba- kan oluverdiler! Birden, 'ben ne imişim' böbürlenmesine ken- dilerini kaptırdılar. Olgun kişi hangı göreve getirilirse getiril- sin kişiliğini korur, dengesini yitirmez. Ama Cemil Bey gibi- leri için durum böyle değil! İnançla bağlı olduğu görüşler doğ- rultusundan şaşmak istemeyen bir polıtikacı! ANAP'ın tutu- cu kanadından, befli çağdışı görüşlerin savunucusu... Bay Çiçek, devlet bakanı olarak aile sorunlarını da üstlen- miştir. ANAP'ın aileye, kadına bakışı nedır, nasıldır biliyo- ruz. Kadın başörtüsüyle, çarşafla örtünsün, çalışmasın, ev- de otursun, yemek pişirsin, çocuk doğursun. Kendini ikinci sınıf yurttaş bilsin. Yani haddinı bilsin! Çiçek Bey kafasın- dakilerîn anlayışı budur, cumhuriyet öncesi dönemdeki çiz- giye getirmek... Baksanıza TV'lerde bile Cumhuriyet önce- sinde kadın konusu işlenmiyor mu? Bir gün, bu Bay Çiçek kalkar Fatih Yetiştirme Yurduna gi- der. Bu yurtta otuz beş yıllık eğitimci Yusuf Kurtça müdür- lük yapmaktadır. Ta 1979'dan bu yana... Evren gelmiş, yur- du gezmiş, kutlamıştır. Yüksek görevliler gelmiş, her işi be- ğenmişlerdir. Bay Çiçek öfkeyle yurda gelir. Cumartesi gü- nüdür. Kurtça tatil günlerinde bile görevinin başındadır. Çiçek Bey, yurttaki Atatürk köşesini görünce tepesi atar, "Hani Fatih köşesi" der. Öğrencilerin dolaplarını açtırır, ba- kar. Bir dolapta Madonoa'nın resmini görünce çocuğu azar- (Arkası 19. Sayfada) Okulumuz 1977-78 mezunlarından, arkadaşımız REŞAT İNCE'yi kaybettik. Kederli eşine, ailesine ve dostlarına başsağlığı dileriz. GALATASARAY LİSESİ SINIF ARKADAŞLARI ILAN T.Otomobil-İş Sendikası'nın 22-23-24-25 Kasım 1990 günleri 09.00-17.00 saatleri arasında, "Köyiçi Cad. No: 21 Büyük Beşiktaş Çarşısı BEŞJKTAŞ-İST." adresindeki ANIL DÜĞÜN SARAYI'nda yapacağı Olağanüstü Genel Kurulu iptal edilmiştir. Delegelere ve ilgililere duyurulur. T.OTOMOBİL-İŞ SENDİKASI GENEL MERKEZ YONETİM KURULU KAMUOYUNA lktidann cezaevlerindeki siyasi tutuklulanı yönelik baskı politikalanna, Eskişehir hücrelerine, idamlara ve savaş politikalanna 'HAYIR' diyoruz. Butünün parçası Buca Cezaevi'ndeki baskılara ve haklanmınn gaspına dnr demek için 19.11.1990 tarihinden itibaren AÇLIK GREVl'nebasladık. Yann geç kalmış olmak istemiyorsak DİRENELİM, SESİMİZİ YÜKSELTELİM. Görev tüm halkın, ilerici, devrimci, demokratlanndır. Buca Cezaevi'ndeki siyasi tutuklular adına AYŞENUR ÇAMLIKAYV, CAHİT KARACA. MÜSTAFA ADAY, KAYHAN ARICAx\, YUSUF DEMİR. BAHATTtV ERKUL İLAN MANAVGAT 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Etosya No: 1989/234 Davacılar Atiye Küres, Selma Küreş ve Satılmış Küreş vekili Av. Ali Ihsan Yalçın tarafından, davalılar Veli Yılmaz ve Günal Inşaat aleyhine mahltememizde ikame olunan tazminat d/pasının yapılan duruşması sırasında verileri ara karan uyannca; Davah Veli Yıhnaz'ın Mamivgaı Sorguh köyu<}üaal ln?aat'ta ika- 1 ' met ettiği bildirildiği, bu adrese çıkanlan tebliğatın yapılamadığı, za- bıta araştırmasında da tebligata sarih adresinin tespıt edilemediginden ilanen tebligat yapılmasma karaı verilmiştir. Antalya ili, Manavgat ilçesi, Sorgun köyu hududu dahilinde bu- lunan Günal Inşaat'ta ikamet ettiği bildirilen Veli Yılmaz'ın Manav- gal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait duruşma salonunda duruşmanın bırakıldığı 11.12.1990 gunü saat 09.00 da hazır bulun- ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi; Aksi halde H.U.M.Kf nun 213 ve 377 sayılı maddeleri gereğince tahkikat ve j-argılarna yok- luğunda da\a edeceği ve karar verileceği, dava dilekçesi ve duruşma gününun davalıya tebliği yolunda ilanen tebliğ olunur. 24.10.1990 Basın: 48590 OKURLARA. OKAYGÖNENSİN Birinci Muğla M uğla'yı kutlarız. Ülkemizde her 1.000 kişiye düşen gazete sayısı 53, az gazete okumada dünya çapında önde olduğumuzu biliyoruz. Bu arada Satış Servisimiz son nüfus sayımı sonuçlannı aldı ve kent merkezlerinde ne kadar gazete okunduğunu belirtedi. İşte bu araştırma sonucunda Muğla farkla birinci oldu: Bu kentimizde her 1.000 kişiye düşen gazete sayısı tam 202. Muğla böylece, örneğin 1.000 kişiye 184 gazete tüketilen Fransa'yı geçmiş oluyor. (Bu rakamın Kanada'da 745, Ingiltere'de 727, Japonya'da 719, Finlandiya'da 666 olduğunu anımsatalım.) Muğla'nın bu büyük ' başarısını Tekirdağ 1.000 kişiye 180 gazete ile izliyor. Üçüncü çok gazete okuyan kentimiz Bolu'da 1.000 kişiye 178 gazete düşüyor. Çok gazete okuyan diğer kentlerimiz de şöyle sıralanıyor: (yine 1.000 kişiye düşen gazete sayısı olarak) Sakarya 177, Çanakkale 163, İstanbul 161, Sinop 160, Burdur 154, Kastamonu 145, Rize 143, Edirne 139, Denizli 134, Antalya 130, Kırklareli 125... Bunlar tablonun olumlu yanı, şimdi diğer yanına, yani en az gazete okuyan kentlerimize bakalım. Şanlıurfa'da 1.000 kişiye yalnızca 31 gazete saiılıyor. Ve alttan sıralayalım: Bitlis 34, Batman 37, Van 40, Kahramanmaraş 42, Adıyaman 43, Gaziantep 49, Kırıkkale 50. Diyarbakır ve Kars 1.000 kişiye satılan 53'er gazete ile tam Türkiye ortalamasını tutturuyorlar, Siirt ve Ağrı da 54'er gazete ile üstüne çıkıyor İlçeler düzeyine indikçe bu oranların daha ne kadar düşeceğini tahmin etmek güç değil. • Geçen hafta İstanbul'da Konrad Adenauer Vakfı'n/n düzenlediği Türkiye ve Almanya'da Basın Sorunları konulu bir toplantı yapıldı. Toplantının özdenetim ve basın konseylerinin işlevine ilişkin bölümünde Alman gazeteci Manfred Protze ülkesinde özdenetim konusuna nasıl bakıldığını anlattı. Almanyada basın özgürlüğü ve özdenetim konusu çok açık ve tartışmasız biçimde ilkelere bağlanmış durumda. Temel ilke, basının sansür ve sansür benzeri etkilerden tam arınmış olmasıdır. Basın, demokratik kamuoyu diyaloğunun bir forumu ve anayasal kurumlann denetiminde kamuoyunun dili olma işlevini ancak devletten bağımsız bir konumda yerine getirebilir. Basının yükümlülük ve sorumluluklannı yerine getirip getirmediğinin denetimini devletin yapması sansüre benzer bir etkinin doğma tehlikesini de birlikte getireceğinden Alman gazeteciler tarafından kabul edilmemektedir. Devlet tarafından yapılacak her türlü düzenlemeye kuşkuyla bakan Alman gazeteciler, kendi kendini denetim mekanizmalarının oluşturulması konusunda görüş birliği içinde davranabilmektedir. Kendi kendini denetimin ilkesini de Alman gazeteciler şöyle özetliyor: Devlet ne kadar az olursa, kendi sorumluluğunu taşıyan özgürlük o kadar çoğalır. Bu ilkelerin bizim basın yaşamımızda da geçerli olacağı günlere olan umudumuzu yitirmeyelim. SATILIK ARABA 85 Reno-TX (tlk sahibinden) 19 milyon TL Tel: 359 97 11 HAKAN ALGÜL EVLENDİ HYUNDAI: TAM OTOMOBIL Türkiye Genel Distribütörü ASSAN Hyundai (Hunday okunuyor) Türkiye için yepyeni bir marka! Ama dünya bu üsîünlüğü çok iyi tanıyor. Örneğin ABD'de, dünyanın en rekabetçi otomobil pazarında tam bir buçuk milyon satarak, en çok tercih edüen markalar arasında yer alıyor. Hyundai diğer yabancılardan üç önemli özellikle ayrılıyor. Sırasıyla açıklayalım: BİR: GERÇEKTEN "TAM OTOMOBİL" Hyundai, tam anlamıyla full-aksesuar: İçten kumandalı aynalar,, otomatik renkli camlar, merkezi kilit sistemi, radyo teyp, fıavalı direksiyon... Büyükdere Cad. No. 36 Levent Apt. Kat 5 Daire 22 Mecıdiyeköy-İaanbul Tel: 175 03 16 '4 hatl Faks: 175 05 82 Diğerlerinde fazladan sekiz milyon tutan bu ayncalıklar için Hyundai'da tek kuruş ödemiyorsunuz. Her şey saüş fiyaüna dahil. Ve bu fiyat da gerçekten makul. İKİrDÜŞÜKFİYATLIBOLYEDEKPARÇA . Hyundai, yedek parçada haksız kazanç peşinde değil. Bu nedenle, parçayı çok uygun fiyatla sunuyor ve bol bulunduruyor. Küçük bir örnek: Kimilerinde 400 bin lira olan komple stop lambası, bizde 120 bin! Ve bu özellik bütün parçalar için geçerli... *Fiyatiartstanbulçkışıdır. Birddar27S0 TL olarakhesap edilmiştir ÜÇ: TÜRKİYE ÇAPINDA SERVİS Hyundai, Türkiye'ye girdiği andan başlayarak yurdun her yerinde yaygın servis ve satış noktalanyla size çok yakın. Hyundai'ın sahip olduğu bu üç önemli üstünlüğün onu diğerlerinden ayırdığma inanıyorsanız, gelin tanışın, ona dokunua Paranızm gerçek karşılığmın bir Hyundai olduğunu göreceksiniz. A r a b a d e ğ i l , o t o m o b i l HYunDnıT a m O t o m o b i l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle