Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 19 KASIM 199i
Reiim Bunalımı ve Çıkış
Yolu
Anayasaya göre taraf sız olması gereken ve bu yolda ant içen
Cumhurbaşkanı, içinden geldiği bir partiyi desteklemekte, o partinin
başkanıyrnış gibi davranabilmektedir. İç ve dış politikada tek adam
görüntüsünü yaratmaya çalışmakta, ülkeyi ateşe ve savaşa atma
girişimleri sergilemektedir. Ve bu Cumhurbaşkanına hiçbirgüç "dur"
diyememektedir.
M.ISKENDER OZTURANLI Hukukçu
Cumhuriyet, bir devlet biçimidir. Devletin na-
sıl yönetileceğini, parlamentonun kuruluşunu, iş-
leyi$ini, devlet organlannın yetkilerini içeren ku-
rallar biitünüdür. Demokrasi ise bir rejim biçi-
midir. Sosyal, kültürel bir olgudur. Çağın ger-
çeğini ve uygarlık düzeyini yansıtan bir yön-
temdir.
Atatürk, silah ve düşün arkadaşlarıyla birlikte
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş, onun giderek
demokrasiye ulaşmasını amaçlamıştır. Demok-
rasiye yönelmeyen cumhuriyetin uzun ömürlü ol-
mayacağını çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de-
mokrasiyi, cumhuriyetin yaşam daman say-
mıştır.
Türk ulusu, Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra
"kayıtsız şartsız ulusal egemenlik ve lam
bağımsızlık" ilkesi doğrultusunda, laik bir top-
lum düzeni kurmayı amaçlamıştır. Dış siyasada-
ki "tam bagımsızlık" iç siyasaya laik toplum dü-
zeni biçiminde yansımış, "kayıtsız şartsız ulu-
sal egemenlik" de cumhuriyeti gerekli kılmıştır.
"Yurtta banş, dünyada banş" düşüncesi, iç ve
dış politikanın temel taşı olmuştur. Ve bu dü-
şünce dizgesinin adına "Kemalizm" denilmiştir.
Daha sonra Atatürkçülük adı verilen Kema-
lizm, başlangıçta Batı dünyasımn tüm özgürlük-
lerini benimseyip uygulayamamıştır. Benim-
semesi ve uygulaması da olanaksızdır. Çünkii de-
mokrasi, toplumun törel yapısıyla ilintüi bir kav-
ramdır. Toplum yapısı değişmeden, toplumsal
kabuk oluşmadan kamu özgürlüklerinden yarar-
lanma olanağı yoktur.
Ama 1923 DevrimcUeri'nin özlem ve amacı,
demokratik bir toplum duzeni ve özgürlükçü
devlet yapısıdır. Ne var ki bu ülkü, Atatürkçü
çizgiden sapmalar yüzünden, türlü sıkıntılar ve
iniş çıkışlardan sonra ancak 1961 Anayasası ile
gerçekleşmiş, demokratik yapılaşma tamamlan-
mıştır. Anayasa ile "laik, demokratik ve sosyal
hukuk devleti"nin çatısı pekiştirilmiş, demok-
ratik kurum ve kuruluşlar işler duruma getiril-
miştir.
Rejimin karakterini değiştirdiler
Dünyanın en ileri anayasaJanndan biri olan
1961 Anayasası, ne yazık ki ona içtenlikle inan-
mayan devlet adamlannın ve iktidarların eline
geçmiştir. Daha halkoylaması sırasında "hayır'-
da hayır vardır" sloganı ile anayasaya karşı çı-
kanlar, onu uygulama yolunda değil değiştirme
yolunda girişimlerde bulunmuşlardır. Bu davra-
nış biçimi "eli sopalı sol anarşistin karşısına, eli
sopalı sağ anarşisti çıkarmış", "Müslüman
Türkiye'yi kurma", çabalan, devletin basbakan-
larını tekbir sesleri arasında imam hatip okulla-
rının temellerini atma noktasına getirmiştir. La-
iklikten verilen türlü ödünler karşısında rejim
sarsılmış ve Atatürkçülükten uzaklaşmıştır. La-
iklik ilkesinin Türk devriminin sigortası ve cum-
huriyetin temel direğı olduğu unutularak rejimin
karakteri değiştirümistir.
Bu tutum ve davranış Türkiye'yi siyasal bir
bunalıma sürüklemiş, cumhuriyeti ve rejimi kur-
tarma sözde nedeniyle 1980 rejimi onaya çıkmış-
tır. Işin en ilginç yanı 1980'den önce Milliyetçi
Cephe iktidarları, nasıl Ataturk diye diye Ata-
türkçülüğü yok etme girişimlerinde bulunmuş-
lar ve "Atatürk ilkelerini baltalama özgürlüğü-
nü demokrasi sanmışlarsa" (Nadir Nadi), 1980
rejiminin generalleri de ayru şeyi yapmışlardır.
Her girişimlerinde Atatürk'ün adını kulJanma-
larına karşın kurduklan rejim Atatürkçü olma-
mıştır. Çünkü Atatürk, iferiye ve demokrasiye
gitmek isteyen bir önderdir. 1980'lerin generaJ-
leri ise Atatürk rejimini adım adım geriye gö-
türmüşler, ülkeyi kasıp kavurduğunu ve bir iç
savaşa sürüklediğini ileri sürdükleri terörü dur-
durmak için din faktöründen yararlanmaya kal-
kışmışlar, zorunlu din dersleri uygulamasıyla
Atatürkçü laiklikten uzaklaşmışlardır. "Demok-
ratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti kurmak"
amacıyla işe başlayanlar, sonunda devleti "ta-
rikatçılığı, şeyhliği ve dervişliği" savunan kişi-
lere bırakarak politikadan çekilmişlerdir.
Bugün Aydınlar Ocağı, İlim Yayma Cemiye-
ti ve Türkocaklan uçgeni doğrultusunda oluşan
Türk-Islam sentezi, devlet kadrolannın her ke-
siminde egemenliğini kurmuş bulunmaktadır.
Çarşaf ve türban savaşımı, ideolojik niteliğe bü-
ründürülmüştür ve bu savaşım, siyasal iktidann
kanatları altındadır.
Laik devletin kemirilmesi yetmiyormuş gibi,
laik eğitim ve laik hukuk da sarsıntılar içinde-
dir. Bir yandan imam hatip okuitarındaki çağ-
dışı eğitim politikasıyla bir "iman ordusu" tü-
retilmekte, öte yandan da ilahiyat fakültesi, öğ-
retmen yetiştiren okullar arasına alınarak Ata-
turkçü eğitim sistemi bilinçli olarak örselenmek-
tedir. Anayasanın koruması altında bulunan
"Öğretün Birliği Yasası" ayaklar altına alınmış,
uygulama alanından kaldınlmıştır.
Anayasaya aykırı yasalar ve uygulamalarla,
rejimin demokratik ve laik olma niteliği zede-
lenmiştir. Anayasada açıkça "Atatürkçülük ve
laiklik" sözcükleri yer aldığı halde, eylem ala-
nında bunları benimseyen ve uygulayan yoktur.
Demokratik hukuk devleti de tarihe kanşmak
üzeredir. Çeşitli özgılrlük kısıtlamaları yarunda
ulusun seçme özgürlüğüne de ambargo konul-
muştur. Azınlığa düşmüş siyasal bir iktidann oy-
larıyla cumhurbaşkanı seçilebilmiş, siyasal bu-
nalım son aşamasına ulaşmıştır.
Bunahmın baş nedeni
Anayasaya göre rejimin adı Kemalizmdir,
Atatürkçülüktür. Ama uygulama ters yöndedir.
Atatürkçülük, yalnız söylev Atatürkçülüğü du-
rumuna indirgenmiştir. 10 Kasım'larda radyo ve
televizyondan Atatürk'ün Soylev'inden bdlüm-
ler verilmekte, devlet adamlarımız ekranda boy
göstererek Atatürkçü olduklannı belirtmektedir-
ler. Atatürkçülüğü benimseyen, savunan ve uy-
gulayan yoktur. Teori ile pratik birbirinden ko-
parılmıştır.
lşin en düşündürücü yanı, Atatürk'ün yapıt-
larıru hiçe sayanlar, onun ilkelerini birer birer
uygulamadan kaldıranlar, kendilerini Atatürk-
çü olarak niteleyebilmektedirler. lşin en acı yö-
nü, meşnıiyet kurallannı çiğneyenler meşruiyet-
ten söz edebilmekte, Atatürk ilkelerini paspas
haline getirenler Atatürkçü olduklannı savuna-
bilmektedirler. Bu içtenlik yoksunluğu, siyasal
ve kültürel bunalımın yanında ülkemizi bir de
rejim bunalımına sürüklemiştir. Meşruiyeti tar-
tışmalı bir devlet başkanuun yetkilerini aşması
ve yasalaria uygulama arasındaki derin uçurum,
bunalım nedeoierinin başındadır.
Anayasaya göre sistemin adı parlamenter sis-
temdir. Ne var ki Cumhurbaşkanı, bu sisteme
aykın davranışlar içindedir. Hükümeti ve par-
lamentoyu devre dışı bırakarak "başkancı bir
sistem" uygulamaya çalışmakta, bu suretle de
anayasayı açıkça çiğnemektedir. Anayasaya göre
tarafsız olması gereken ve bu yolda ant içen
Cumhurbaşkanı, içinden geldiği bir partiyi des-
teklemekte, o partinin başkanıynuş gibi davra-
nabilmektedir. İç ve dış politikada tek adam go-
rüntüsünü yaratmaya çalışmakta, ülkeyi ateşe ve
savaşa atma girişimleri sergilemektedir. Ve bu
Cumhurbaşkanına hiçbir güç "dur" diyememek-
tedir.
Sonuç
Bütün bunlardan cesaret alan militan sağ, son
aylarda "işleyeni bilinmeyen, işleyeni
bulunmayan" silahlı ve bombalı cinayetler dö-
nemini yeniden başlatmıştır. Ülkemizin seçkin
Atatürkçüleri birer birer öldürülmekte, suçlular
ortaya çıkanlamamalaadır. "Laikliğe aykın
davranışları ve gericilik olaylarını saptamak"
amacıyla verilen bir Meclis araştırma önergesi
iktidar panisinin oylarıyla, akıl almaz biçimde
reddedilmiştir.
Yaşadığımız koşullarda rejim bunalımından
kurtuimanın tek yolu, vakit geçirmeden cumhur-
başkanı sonınunu çözüme kavuşturmak, Ata-
türk'ün laik devlel-laik eğitim politikasına dön-
mek ve "yurtta banş, dünyada banş" özdeyişi-
ne vönelmektir. Tersi durumda siyasal iktidar,
tarihsel sorumluluktan kurtulamayacaktır.
Devlet gücünü elinde1
tutanlara şimdilik, Türk
ulusuna her zaman yön ve yol gösteren büyük
Atatürk'ün "üzerinde meşnıiyet tartışması olan
bir lider ya da rejimle hiçbir yere gidilemez"
tümcesini anımsatmakla yetinmek istiyoruz. Ve
de tüm Atatürkçüleri, Atatürk'ün yolunda bi-
linçli, tutarlı ve inançlı bir savaşıma çağırıyoruz.
EVET/HAYIR
OKT4yAKBAL
Çiçek'çe İşler!
Kim bu Cemil Çiçek?
Daha önce ne yaptığı, ne ettiği, hangi alanda başarılı olup
olmadığı bilinmeyen birtakım kişiler ANAP döneminde ba-
kan oluverdiler! Birden, 'ben ne imişim' böbürlenmesine ken-
dilerini kaptırdılar. Olgun kişi hangı göreve getirilirse getiril-
sin kişiliğini korur, dengesini yitirmez. Ama Cemil Bey gibi-
leri için durum böyle değil! İnançla bağlı olduğu görüşler doğ-
rultusundan şaşmak istemeyen bir polıtikacı! ANAP'ın tutu-
cu kanadından, befli çağdışı görüşlerin savunucusu...
Bay Çiçek, devlet bakanı olarak aile sorunlarını da üstlen-
miştir. ANAP'ın aileye, kadına bakışı nedır, nasıldır biliyo-
ruz. Kadın başörtüsüyle, çarşafla örtünsün, çalışmasın, ev-
de otursun, yemek pişirsin, çocuk doğursun. Kendini ikinci
sınıf yurttaş bilsin. Yani haddinı bilsin! Çiçek Bey kafasın-
dakilerîn anlayışı budur, cumhuriyet öncesi dönemdeki çiz-
giye getirmek... Baksanıza TV'lerde bile Cumhuriyet önce-
sinde kadın konusu işlenmiyor mu?
Bir gün, bu Bay Çiçek kalkar Fatih Yetiştirme Yurduna gi-
der. Bu yurtta otuz beş yıllık eğitimci Yusuf Kurtça müdür-
lük yapmaktadır. Ta 1979'dan bu yana... Evren gelmiş, yur-
du gezmiş, kutlamıştır. Yüksek görevliler gelmiş, her işi be-
ğenmişlerdir. Bay Çiçek öfkeyle yurda gelir. Cumartesi gü-
nüdür. Kurtça tatil günlerinde bile görevinin başındadır.
Çiçek Bey, yurttaki Atatürk köşesini görünce tepesi atar,
"Hani Fatih köşesi" der. Öğrencilerin dolaplarını açtırır, ba-
kar. Bir dolapta Madonoa'nın resmini görünce çocuğu azar-
(Arkası 19. Sayfada)
Okulumuz 1977-78
mezunlarından, arkadaşımız
REŞAT
İNCE'yi
kaybettik.
Kederli eşine, ailesine ve
dostlarına başsağlığı dileriz.
GALATASARAY LİSESİ
SINIF ARKADAŞLARI
ILAN
T.Otomobil-İş Sendikası'nın 22-23-24-25 Kasım
1990 günleri 09.00-17.00 saatleri arasında,
"Köyiçi Cad. No: 21 Büyük Beşiktaş Çarşısı
BEŞJKTAŞ-İST." adresindeki ANIL DÜĞÜN
SARAYI'nda yapacağı Olağanüstü Genel Kurulu
iptal edilmiştir.
Delegelere ve ilgililere duyurulur.
T.OTOMOBİL-İŞ SENDİKASI
GENEL MERKEZ YONETİM KURULU
KAMUOYUNA
lktidann cezaevlerindeki siyasi tutuklulanı yönelik baskı
politikalanna, Eskişehir hücrelerine, idamlara ve savaş politikalanna
'HAYIR' diyoruz.
Butünün parçası Buca Cezaevi'ndeki baskılara ve haklanmınn
gaspına dnr demek için 19.11.1990 tarihinden itibaren AÇLIK
GREVl'nebasladık.
Yann geç kalmış olmak istemiyorsak DİRENELİM, SESİMİZİ
YÜKSELTELİM. Görev tüm halkın, ilerici, devrimci,
demokratlanndır.
Buca Cezaevi'ndeki siyasi tutuklular adına
AYŞENUR ÇAMLIKAYV, CAHİT KARACA. MÜSTAFA
ADAY, KAYHAN ARICAx\, YUSUF DEMİR. BAHATTtV
ERKUL
İLAN
MANAVGAT
1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Etosya No: 1989/234
Davacılar Atiye Küres, Selma Küreş ve Satılmış Küreş vekili Av.
Ali Ihsan Yalçın tarafından, davalılar Veli Yılmaz ve Günal Inşaat
aleyhine mahltememizde ikame olunan tazminat d/pasının yapılan
duruşması sırasında verileri ara karan uyannca;
Davah Veli Yıhnaz'ın Mamivgaı Sorguh köyu<}üaal ln?aat'ta ika-
1
'
met ettiği bildirildiği, bu adrese çıkanlan tebliğatın yapılamadığı, za-
bıta araştırmasında da tebligata sarih adresinin tespıt edilemediginden
ilanen tebligat yapılmasma karaı verilmiştir.
Antalya ili, Manavgat ilçesi, Sorgun köyu hududu dahilinde bu-
lunan Günal Inşaat'ta ikamet ettiği bildirilen Veli Yılmaz'ın Manav-
gal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait duruşma salonunda
duruşmanın bırakıldığı 11.12.1990 gunü saat 09.00 da hazır bulun-
ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi; Aksi halde H.U.M.Kf
nun 213 ve 377 sayılı maddeleri gereğince tahkikat ve j-argılarna yok-
luğunda da\a edeceği ve karar verileceği, dava dilekçesi ve duruşma
gününun davalıya tebliği yolunda ilanen tebliğ olunur. 24.10.1990
Basın: 48590
OKURLARA.
OKAYGÖNENSİN
Birinci Muğla
M uğla'yı kutlarız. Ülkemizde her 1.000 kişiye
düşen gazete sayısı 53, az gazete okumada
dünya çapında önde olduğumuzu biliyoruz. Bu
arada Satış Servisimiz son nüfus sayımı sonuçlannı
aldı ve kent merkezlerinde ne kadar gazete
okunduğunu belirtedi. İşte bu araştırma sonucunda
Muğla farkla birinci oldu: Bu kentimizde her 1.000
kişiye düşen gazete sayısı tam 202. Muğla böylece,
örneğin 1.000 kişiye 184 gazete tüketilen Fransa'yı
geçmiş oluyor. (Bu rakamın Kanada'da 745,
Ingiltere'de 727, Japonya'da 719, Finlandiya'da 666
olduğunu anımsatalım.) Muğla'nın bu büyük '
başarısını Tekirdağ 1.000 kişiye 180 gazete ile izliyor.
Üçüncü çok gazete okuyan kentimiz Bolu'da 1.000
kişiye 178 gazete düşüyor. Çok gazete okuyan diğer
kentlerimiz de şöyle sıralanıyor: (yine 1.000 kişiye
düşen gazete sayısı olarak) Sakarya 177, Çanakkale
163, İstanbul 161, Sinop 160, Burdur 154,
Kastamonu 145, Rize 143, Edirne 139, Denizli 134,
Antalya 130, Kırklareli 125... Bunlar tablonun olumlu
yanı, şimdi diğer yanına, yani en az gazete okuyan
kentlerimize bakalım. Şanlıurfa'da 1.000 kişiye
yalnızca 31 gazete saiılıyor. Ve alttan sıralayalım:
Bitlis 34, Batman 37, Van 40, Kahramanmaraş 42,
Adıyaman 43, Gaziantep 49, Kırıkkale 50. Diyarbakır
ve Kars 1.000 kişiye satılan 53'er gazete ile tam
Türkiye ortalamasını tutturuyorlar, Siirt ve Ağrı da
54'er gazete ile üstüne çıkıyor İlçeler düzeyine
indikçe bu oranların daha ne kadar düşeceğini
tahmin etmek güç değil.
•
Geçen hafta İstanbul'da Konrad Adenauer Vakfı'n/n
düzenlediği Türkiye ve Almanya'da Basın Sorunları
konulu bir toplantı yapıldı. Toplantının özdenetim ve
basın konseylerinin işlevine ilişkin bölümünde Alman
gazeteci Manfred Protze ülkesinde özdenetim
konusuna nasıl bakıldığını anlattı. Almanyada basın
özgürlüğü ve özdenetim konusu çok açık ve
tartışmasız biçimde ilkelere bağlanmış durumda.
Temel ilke, basının sansür ve sansür benzeri
etkilerden tam arınmış olmasıdır. Basın, demokratik
kamuoyu diyaloğunun bir forumu ve anayasal
kurumlann denetiminde kamuoyunun dili olma
işlevini ancak devletten bağımsız bir konumda
yerine getirebilir. Basının yükümlülük ve
sorumluluklannı yerine getirip getirmediğinin
denetimini devletin yapması sansüre benzer bir
etkinin doğma tehlikesini de birlikte getireceğinden
Alman gazeteciler tarafından kabul edilmemektedir.
Devlet tarafından yapılacak her türlü düzenlemeye
kuşkuyla bakan Alman gazeteciler, kendi kendini
denetim mekanizmalarının oluşturulması konusunda
görüş birliği içinde davranabilmektedir. Kendi kendini
denetimin ilkesini de Alman gazeteciler şöyle
özetliyor: Devlet ne kadar az olursa, kendi
sorumluluğunu taşıyan özgürlük o kadar çoğalır.
Bu ilkelerin bizim basın yaşamımızda da geçerli
olacağı günlere olan umudumuzu yitirmeyelim.
SATILIK ARABA
85 Reno-TX
(tlk sahibinden) 19 milyon TL
Tel: 359 97 11
HAKAN
ALGÜL
EVLENDİ
HYUNDAI: TAM OTOMOBIL
Türkiye Genel Distribütörü
ASSAN
Hyundai (Hunday okunuyor) Türkiye için yepyeni bir marka!
Ama dünya bu üsîünlüğü çok iyi tanıyor. Örneğin ABD'de,
dünyanın en rekabetçi otomobil pazarında tam bir buçuk
milyon satarak, en çok tercih edüen markalar arasında
yer alıyor. Hyundai diğer yabancılardan
üç önemli özellikle ayrılıyor. Sırasıyla açıklayalım:
BİR: GERÇEKTEN "TAM OTOMOBİL"
Hyundai, tam anlamıyla full-aksesuar: İçten kumandalı aynalar,,
otomatik renkli camlar, merkezi kilit sistemi, radyo teyp,
fıavalı direksiyon...
Büyükdere Cad. No. 36 Levent Apt. Kat 5 Daire 22
Mecıdiyeköy-İaanbul Tel: 175 03 16 '4 hatl Faks: 175 05 82
Diğerlerinde fazladan sekiz milyon tutan bu ayncalıklar için
Hyundai'da tek kuruş ödemiyorsunuz.
Her şey saüş fiyaüna dahil. Ve bu fiyat da gerçekten makul.
İKİrDÜŞÜKFİYATLIBOLYEDEKPARÇA .
Hyundai, yedek parçada haksız kazanç peşinde değil.
Bu nedenle, parçayı çok uygun fiyatla sunuyor ve bol
bulunduruyor. Küçük bir örnek: Kimilerinde 400 bin lira olan
komple stop lambası, bizde 120 bin! Ve bu özellik
bütün parçalar için geçerli...
*Fiyatiartstanbulçkışıdır. Birddar27S0 TL olarakhesap edilmiştir
ÜÇ: TÜRKİYE ÇAPINDA SERVİS
Hyundai, Türkiye'ye girdiği andan başlayarak yurdun
her yerinde yaygın servis ve satış noktalanyla size çok yakın.
Hyundai'ın sahip olduğu bu üç önemli üstünlüğün onu
diğerlerinden ayırdığma inanıyorsanız, gelin tanışın,
ona dokunua Paranızm gerçek karşılığmın bir Hyundai
olduğunu göreceksiniz.
A r a b a d e ğ i l , o t o m o b i l
HYunDnıT a m O t o m o b i l