25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
.16 KASIM 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHÜRİYET/5 Sevim Burak'ın mektuplan • KiiJtür Servisi — 1983'te yitirdiğimiz yazar Sevim Burak'ın 1978-1983 yılları arasında oğlu Karaca Borar'a yazdığı mektuplar kitap olarak yayımlandı. Logos Yayıncıük'ın "Mach l'dan Mektuplar" adıyla yayımladığı kitapta, yayınevinin yöneticisi Asaf Güven Aksel'in, kitabı vayına haarlayan A. Karaca Borar'ın ve yazar Selim Ileri'nin birer yazısı da yer alıyor. Aksel ve Borar, kitabı yayımlamalannın gerekçelerini açıklarlarken Selim 1leri de kitabın başındaki yazısını Burak'ın tnektuplannı okumadan yazdığını vurguluyor. Kitapta Sevim Burak'ın yaşamının çeşitli dönemlerinden fotoğraflara yer veriliyor. Atatürk filmleri belirlendi • ANKARA (AA) — Kültiir Bakanlığı tarafından hazırlatılacak Atatürk'ün yaşamı, savasımı ve devrimlerini konu alan film için seçilen iki senaryo belli oldu. Halit Refiğ'in "Gazi ile Latife" ve Refik Erduran'ın "Metamorfoz" adh çalışmaları, ısmarlanan diğer 10 senaryo arasında filme çekilecek ilk yapımlar olarak belirlendi. Kültiir Bakanlığı Müşteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu'ndan alınan bilgiye göre seçici kurul, eserleri çekim şartları, konunun işlenme biçimi ve toplumsal ilgi uyandırma açısından değerlendirerek, "Gazi ile Latife" ve "Metamorfoz"un filme alınmasına karar verdi. Cevdet Türkeroğlu, çekimine 1990 yılında başlanacak 900 milyon hazırlık bütçeli filmlerin 1991 yılı sonuna kadar tamamlanmasının planlandığını kaydetti. Daha sonraki yıllarda da Tarık Buğra'nın "Zafer Gaye Değildir" ve Nezihe Araz'ın "Bir Kırmızı Gül" adlı yapımlarının filme alınacağını belirten Türkeroğlu, önümüzdeki günlerde filmlerin yapımcı ve yönetmenlerinin saptanarak sözleşme yapılacağını sö>ledi. Dört yeni film gösterimde • Kültiir Servisi — Istanbul sinemalarında dört yeni film bugün gösterime giriyor. Hubert Selby Jr!ın yayımlandığı yıllarda buyük tartışmalara neden olan kitabının uyarlaması "Brooklyn'e Son Çıkış" Beyoğlu Lale ve Kadıköy Kadıköy sinemâlannda başlıyor. Yönetmenliğini Uli Edel'in yaptığı film, fahişeler, alkolikler, eşcinseller arasında büyüyen ve uzun yıllar uyuşturucu ahşkanhğından kurtulamayan yazar Selby Jriın yaşamının bir yansıması. Filmde Jennifer Jason Leigh, Burt Young ve Stephen Lang başrolleri paylaşıyorlar. Richard Gere ile Julia Roberts'ın başrollerini paylaştıkları sevimli bir aşk komedisi niteliğindeki "özel Bir Kadın" (fotoğrafta) Beyoğlu Emek ve Kadıköy Reks sinemalarında gösterime giriyor. Yönetmenliğini Renny Harlin'in yaptığı, Andrevv Dice Clay ile Priscilla Presley'in başrollerini paylaştıkları "Ford Fairlane" Şişli Site, Beyoğlu Beyoğlu, Kadıköy As ve Beyoğlu Renk sinemalarında izlenebilecek. Filmin bir özelliği, liste başı son parçalara geniş yer vermesi. Gerilim sinemasının usta ismi Costa Gavras'ın yönettiği "İhanet"te Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi'nde ve Beyoğlu Dünya sinemasında gösterime giriyor. Filmde Tom Berenger ve Debra Winger başrolleri paylaşıyorlar. Iskender'in sergisi • Kültiir Servisi — Kemal Iskender'in resim sergisi Levent Sanat Galerisi'nde 21 kasım günü açılıyor. 1949 doğumlu sanatçı Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü'nden 1972'de mezun oldu. 1973-74 yılları arasında Central School of Art and Design'da vitray ve gravür üzerine çalıştı. 1974'te girdiği Royal College of Art'ı 1977'de master derecesi ile bitirdi. Kemal Iskender halen Mimar Sınan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesi. SİNEMA/ATÎLLÂ DORSAY Fehmi Yaşar'ın ilkfilmi 'Camdan Kalp', Ankara velstanbul sinemalarında Kültür farklan öldürücüdür POZİTIF VIBRATIONS ÇAĞDAŞ MUZIK i|KINLIKLERI Michal * :3 Urbaniak Urszula Dudziak 24 kasım 1990, 5:30 ve 8:30 CEMAL REŞIT REY KONSER SALONU Salonu:T485392 Galtena. 5599560 Vakkorama Taksım 1511571 Suadıye 360 90 90 Organzasyon Pozıtıl 144 33 94 Kalp Yönetim, Senaryo: Fehmi Yaşar / Görüntü: Erdal Kahraman / Müzik: Okay Temiz / Oyuncular: Genco Erkal, Deniz Gökçer, Şerif Sezer, Füsun Demirel, Macit Sonkan, Cemal Şan, Aytekin Özen, Erşan Ersoy, Nurettin Şen, Jülide Kural, Nuran Oktar, Tuncer Sevi / Bir Moda Filmcilik yapımı. (Moda, Sinepop, Şafak, Ankara Kızılırmak, vs.). "Kirpi"nin serüvenlerinin olağanüstülüğü konusunda başlarda "şüphe uyandıneı" bir şey pek yoktur. Son yıllar- da, aydınlanmızın, özellikle de yönetmenlerimiziri "bunalunla- n"nı, yaratma güçlüklerini per- deye aktaragelen birçok filmi andınr biçimde başlar "Cam- dan Kalp"... Göbekli ve "etek düşkünü" bir yapımcıya senar- yolannı bir türlü kabul ettireme- yen ve "Son tmparator"u ("Son Padişah" ya da "Salta- natın Sonu" gibi bir adla!) yer- lileştirmeye çağrılan Kirpi, ka- nsı, seslendirme sanatçısı ve "Marilyn'in sesi" Naciye ile ne cinsel ne de ruhsal iletişimini ge- reği gibi kuramaz. Kadın, onun giderek kendisinden ve evliliğin sorumluluklarından kaçtığını düşünmektedir. Gündelikçi ka- dın Kiraz'ın gizemli tavırlany- la başlayan "ilişki" ise kadının üzerine "kuma" getirmek iste- yen "maço" kocası Beşir'den yakınmalarına dönüşen, kendi- siyle aradaki "sınıf duvan"nı aşıp içli-dışli olmayı denediğiniz her "köyfü"den beklenebilecek, sıradan, sıkıntı verici konuşma- lardan öte bir şey değildir. Ne var ki bu sıradanlık, git- gide sıradışı ve olağanüstu nite- liklere bürünmeye başlar. Kirpi, yumuşak, kırılgan, ödüncü, yardımsever, naif biçimde in- sancıl kişiliğiyle Kiraz'ın dünya- sına ve sorunlarına daldıkça, kendisini "Harikalar ÜlkesT'n- deki Alis gibi duyumsama yo- lundadır... Bu kırsal yaşam bı- çimi, bu feodal değerler, bu aşi- ret mantığı, zavallı Kirpi'yi aş- maya, aşmak da söz mü, ezme- ye başlar. Zoraki edilen bir "tehdit telefonu" ile başlayan serüven, Kirpi'yi koca ile, kuma ile daha sonra Kiraz'ın bir Kars köyündeki "agalan" ile teserrüf etmeye" iter. Her tanışma, her mekân, her yolculuk, Kirpi için de bizim için de olağanüstüdür: Kentli, kentsoylu, aydın veya yarıaydın ölçütlerimizle kavra- yamayacağımız bir mekanizma- dır bu... Kirpi kocadan dayak yer, kumadan hakaret görür, itilir kakıur. Ama yılmaz: Bir kadının (hizmetçi mizmetçi de olsa, bir kadının) yaşamını ve onurunu savunmaya kararlı bir "çagdaş şövalye"dir o!.. Ve "harikulade" serüven sü- rer. "Kanları bozuk çıkan" Al- manlar bu ırak, uzak Anadolu köşesine gelip "el değmemiş kız" bulma sevdasındadırlar!.. Kıskanç yavuklu, ortahğı kur- şun yağmunına tutarak sevdice- ğini kaçırır... Kiraz'ın babası Hamo, misafirini kurşunlann yağmur gibi yağdığı bir evde ka- bul eder. Ve çılgınlığın tempo- suna tumüyle kapılnuş gözüken bir Kirpi, kasabanın tek otelinin sahibine, girişe nasıl bir "Ame- YEŞİLÇAM'DAN BİR SÜRPRİZ— Camdan Kalp', "Öldü ölüyor' denen Yeşilçam'dan gelen ya- man bir siirpriz. Fehmi Yaşar, daha ilk filminde anlatım sorunlannı çözümlemiş. Filmde "Kirpi'- yi Genco Erkal canlandırıyor. rikan Bar" oturtacağını anlat- maya koyulur!.. Fehmi Yaşar, şaşırtıcı ilk fil- minde, Türkiye'de yaşanan kül- tür ve ahlak karmaşasını, çeliş- kilerin uçuruma varan korkunç farkhlıklarını ustalıkla verir. Kentle kırsal kesim, burjuva ah- lakıyla feodal ahlak, Batı ile Doğu, sanayileşme ile pre- kapitalist tanm ekonomisi, hu- kukla kaba güç, kentli kadınla köylü kadın... Ve daha birçok şey, birbirlerinden ne denli uzak, ne denli farklıdır bu ülke- de!.. Görünürdeki yalın ve do- laysız gariplikler, bu temel ve gerçeküstüne doğru kayan çeliş- kilerin yanında hiç kahrlar. Dü- şen bir asansörden sapasağlam çıkan bir adam, Güney Afrika'- ya gitmeyi düşleyen (ve de gi- den) ve arada "Hepimiz faşist defil miyiz?" türünden inciler yumurtlayan ayakkabı boyacı- sı Yetim, Frita Lang'ı ve "Met- ropolis"i bilen asayiş sorumlu- su astsubay çavuş, çarşıda satı- lan ve üzerine John Wayne, El- vis veya Marilyn dokulu kilim- ler!.. Ve de fınalde, öyküyü noktalamadan çok önce filmin yapısına ustalıkla yedirilmiş ve hayatımızı gitgide, umarsız bi- çimde sarmakta olan şiddet. Ke- silen elektrikle asansörde kalan bir adamın "imdat" çığlıkları- na aldırmaksızın geçip giden in- sanlar, Kirpi'nin kendisini ısla- tan ve sonra ıslak, karanhk yol- larda peşine düşen arabadan kaçması, bahçesine giren yaban- cının üzerine av tüfeğini doğrul- tuveren yaşlı adam!.. Kirpi, bu türlü çeşitli ve sıra- danlıkla şöyle bir örtülüvermiş harikuladelikleri film boyunca yaşar. Değerlerini, yasalarını, işaretlerini bilmediği bir dünya- da, el yordamıyla yol alır. Oy- sa bu dünya, yanıbaşımızdadır, kenti çevreleyen gecekondu semtlerinde, olduğu gibi köyden kente tasınmış kahve ve aşevle- rinde, evimizde çalışan günde- likçi, hizmetçi veya kapıcı ve ai- lelerinin gündelik yaşamların- da... Bu, alabildiğine özgün, farklı, yeni bir dünyadır, bilme- yen için bir kültür cangılıdır. Bu cangılda yol almak, tehlikeü, gi- derek öliimcül bile olabüir. Çünkü yalnızca kış soğuklan veya (bir Fransız fılminin dedi- ği gibi) "nisan aylan" değildir, öldürücü olan... "Kiiltiir farklan" da öldürücü olabilir. "Camdan Kalp", sinemamız içinde önemli bir çıkış oluştu- ran, kimi temel ve yaşamsal so- runlarımıza çok yeni ve farklı biçimde eğilmeyi başaran, deği- şik bir fihn, "öldü ölüyor" de- nen Yeşilçam'dan gelen yaman bir sürpriz. Bu fihni izledikten sonra çevremize, toplumumuza yeni bir gözle bakmaya sanırım zorunlu olacağız. Fehmi Yaşar'ı daha ilk filminde anlatım sorun- lannı böylesine çözümlemiş bir yönetmen olarak sinemamız adına selamlamak gerekir. "Camdan Kalp", camın soğuk- luğunu aşıp kalplerimizi ısıtan bir film oldu. Kendisini Yeşilçam'a ait hissetmeyen Fehmi Yaşar Gerçeğe giden bir yol yokFehmi Ya- şar... Son dö- nemde, filmini gördükten son- ra böylesine konuşma isteği duyduğum hiç- bir yönetmen o 1 m a m ı ş 11. Fehmi Yaşar "Sürii", "Düşman" gibi film- lerde reji asistanlığı yapan ve küçük rollerle sinemaya giren; "Faize Hücum ", " S e s " , "Pehtavan" gibi filmlerin senar- yolarını yazan, Zeki Ökten'e tüm bu filmlerde asistanlık ya- pan, ayrıca Atıf Yılmaz ve Ali Özgentürk'le de birer filmde ça- lışan Fehmi Yaşar, bugün yö- netmen olarak ilk filmini imza- lamış bulunuyor. "Camdan Kalp" adlı bu oldukça sürpriz film ve genelde sinema üzerine söyleştik. — Filmini 'Babana ve L'stala- nna' adayarak aslında Yeşil- çam'daki ustaları mı ima ediyorsun? YAŞAR — Bundan kasıt, ha- yatım bo>-unca beni etkileyen ve bende iz bırakan her şey. "Us- talanm", beni etkileyen herke- si kapsayan genel bir şey. Beni okumaya yönelten, ilk kitabı hediye eden bir kadın, ilk aş- kım, son aşkım, arkadaşlarım veya hiç tanımadığım yazarlar da var. — Filmde 'Sürü'ye (tren, trendeki fahişe tipi Vs.) gönder- meler açık. Vagonda Kirpi'nin okudugu, Ferit Edgü'nün 'O' kitabıyla 'Hakkâri'de Bir Mev- sim'e gönderme de var. Bir ko- nuşmanda ise 'Umul'a da gön- derme olduğunu söylüyorsnB. Nedir bu? YAŞAR — Kirpi'nin kara- koldan çıktıktan sonra ytirüdü- ğü ıssızhkta, bir tepenin üzerin- de gördüğü çadır, ulu ağaç ve kazılmış, ama genişletilmemiş define çukuru, "Umuf'a yöne- lik anıştırmalardı. Ustalarım arasında "Umul" filmi de var. — Filminde yer yer gerçeküs- lücü dokunuşlar var: Asansör olayı, Yetim'in belki tüm kişi- liği, Fritz Lang bilen başçavuş vs. Oysa ben filmin tümünün sı- radışı, harikulade, giderek ger- çeküstü nitelikler içerdiği gorii- şündeyim. Bu görunurdeki ger- çeküstiicü öğelerle filmin asıl yapısının gerçeküstücülüğü ara- sındaki bağ sence nedir? YAŞAR — Bir yandan filmin bütünü biraz masalsı ve tam an- lamıyla gerçek olmayan bir ha- vadadır. Diğer yandan filmde- ki gerçek dışı, uç anlatımlar da çok gerçek bir fılmmiş gibidir- ler. Ben sadece gerçekle gerçe- küstü arasındaki farkın bizim bakış noktamızla ilgili olduğu- na inanıyorum. Gerçeğin bir yansıması olan görüntü, hepi- mizde farklı bir renk, farklı bir biçim ve farklı bir içerikle olu- şur. Ayırdığım, yani gerçeküs- tü yanını özellikle öne çıkardı- ğım yerlerin, o sahnelerde anlat- mak istedığim temalarla ilişkili duyarlığımla bağlantılı olduğu- nu söyleyebiliriz. — Yaııi gerçeğe giden tek yo- lun, gerçekçflik denen yöntem olduğuna inanmıyor musun? YAŞAR — Hayır. Zaten ger- çeğe giden bir yol olduğuna da inanmıyorum. — Kirpi rolünde Genco Er- kal, bir maskeye dönüsmüş yü- ziiyle önce yadırganan bir oyun- cu. Sıradan insan diyebilecegi- miz bir tip değil. Ama film iler- ledikçe bu seçimin ilginçliği or- taya çıkıyor galiba? YAŞAR — Bunda ciddi bir doğru yatıyor. Şu ana dek sine- mayı yapanlann onu algılayışıy- la ilgili bir sorun vardı. Ben si- nema yapan biri olarak sinema- ya gerekli ölçüde yabancılaşa- madığımıza inanıyorum. Sine- mayla fazlasıyla özdeşleşiyoruz. Genco ile ilgili sorun da oydu. Genco sinemadan korkuyordu, çünkü çok önemsiyordu. Bense onu, hele bu kadar uzun süre çok şey yapmış bir oyuncu ola- rak artık "kötü" bir şey de yap- maya hakkı olduğuna inandır- maya çalışıyordum. Ve yapaca- ğımız işi, hayatımızı etkileyecek derecede ciddiye almamasını söylüyordum. Bazen ödeşeme- diğimiz veya yeterince yabancı- laşamadığımız bir şey, bizim ha- yatımızı etkiler. Genco'daki öy- le bir şeydi. İlk çekilen sahneler- de, Genco farklı bir oyunculuk geliştirdi: Kendi eski tarzına ya- kın... ilk kez Deniz'in Marilyn parodisini çekerken ne yapmak istediğimizi tam olarak hissetti. Ve o sahneden aldığı keyiften başlayarak düğümü çozdü, be- nim istediğim tarzda bir oyun vermeye başladı. — Bu film, bence günümüz Türkiyesi'ni, onun karmakan- şık sosyal yapısııu ve bu tophmt- daki kimi keskin çelişkileri ver- mede, sayısız toplumbilim kita- bından daha etkili olabiliyor. Bir amacının da bu olduğu söy- lenebilir mi? YAŞAR — Evet. Önce ülke- mizin çok karmaşık bir gerçek- liğe oturduğunu ve bu gerçekli- ğin tammlanabilir, elle tutulabi- lir bir şey olmadığını anlatma- ya çalıştım. — Hikâyede dolaysız olarak kişisel, özjaşamsal öğeler var denebilir mi? Özellikle Kiraz tipi açısından?.. YAŞAR — Ben Maraş do- ğumluyum ve Mardin'de ilk 5 yılımı geçirdim. 16 yaşına kadar da, okullar kapanır kapanmaz Maraş'a giderdim. Akrabalık ilişkilerim de bana Anadolu in- sanını daha yakından tanıma şansını verdi. Kiraz, belki de bü- tün bunların bende bıraktığı iz- lerin bir toplamı. BBC ENGLISH TÜRKİYE BÜROSU'NDAN DUYURU! İngiltere'de halen 4OO.-Sterlin'e (yaklaşık 2.2 milyon lira) satılmakta olan ve ülkemizde de bir süre önce 28O.-Sterlin'e satılan F o l ! o w M e seti, BBC English Londra tarafından, îngilizce'nin Türkiye'de yaygınlaşması amacıyla 12O.-Sterlin'e düşürülerek 17 Aralık 1990 'a kadar aşağıdaki koşullarla satışa sunulmaktadır. 8 ayn dilimden oluşan F o I I o w M e setinin ister tamamını alın, isterseniz tek tek alın. lENCLISHı ODNVÖZB. EĞMMMZMETİERI AS £DUCA7KDNAL SERVICES VALİKONAĞICADDESİ Y.K.B. VAKIF BİNASI, KAT 10 ,DAİRE:2 NİŞANTAŞI-ISTANBUL TEL: 132 03 00 FAX. 146 06 66 TELEX: 26388 ODVI TF) AŞAĞIDAKİ FOLLOW ME DİLİMLERİNİ BELİRTTİĞİM ŞEKİLDE ALMAK İSTİYORUM. ODKMf. ŞEKII PE-ŞIV 1. DİLİM PEŞtV 1. DİLİM PEŞİN 3 DİLİM PEŞİNAT 45.000.- 90.000.- 135.000.- PEŞ^ 4. DİLİM , 180.000- PEJfV 5 DİLİM PE$IN «. DİLİM PEŞIN 7 DILIM PEŞİN » DİLİM TAKSİTLF. 4.DİLİM TAKSITLE 5.DİLİM TAKSITLE «.DİLİM TAKSITLE 7.DİI IM TAKSİTLF S.DİI.İM 225.000.- 270.000.- 315.000.- 360.000.- 100.000.- 100.000.- 120.000.- 140.000.- 160.000- TAKSİT TLTAR1 70.000.- 100.000.- 120.000.- 140.000.- 160.000.- T*KSIT SAVISI 2 2 2 2 hDV VE PtlSTA LCRETI.ERI DA1IİL TOPI \M FtY^T 45.000.- 90.000.- 135.000.- 180.000.- 225.000.- 270.000.- 315.000.- 360.000.- 240.000.- 300.000.- 360.000.- 420.000.- 2 : 480.000.- Aül, SOYADI TESLİMAT ADRESt TELEFON ALMAK İSTEDİĞİM FOLLO» ME DtLtMLERt KREDt KARTINIZ (Sadece pe;ın alım için.) D ı !Mr»>KAser 1 KTTAP D 2 ]\2Xl>KASET 1 S£S KASET1 • 3 1 ^1D€OKA5£7 2 KITAP KART NUMARASI n •» : SES KASCTI POSTA KOD NO: D 5 HDB)KASET î KfTAP D 6 O DINF.RS • El ROCARD f j VISA Q AMER1CAN EXPRESS ^ASTERCARD D 7 I VİD6OKASF1 n s l VJDCOK.«ET SON KIL.TARİHİ BBC ENGLISH larafından düzenlenen FOLLOW ME kampanyasına kalılıyomm. Yukarıda belirttığım bölümleri almaya karar verdım. Odemcyı takip eden 6 hafta içinde taahhütlu olarak adresıme gönderiniz • PEŞİN:'667330 nolu posta çeki hesabına TL. yatırdım. Foıokopisi ektedır. O Yukanda numarası ve geçerlilık süresı belirtıığim kredi kartım ile TL.lık ödeme yaptım. D TAKSITLE: 667330 no'lu posta çekı hesabına TL. peşınatı yatırdım. Fotokopisi ektedir. Taksıtler için satış sözleşmesi ve ikı adet posta çekini gönderiniz. IMZA: TARİH: Q VHS D BETAMAX Dünyamızdan sessizce geçip gidenler... Yüzyılımızdan bir Kenan Erim bir Kerim Korcan bir Ritsos bir Durrell geçip gittiler. Ne mutlu o sanatçı denen kişiye ki yaptıklanyla, yazdıklarıyla şu kapkara dünyamızı bir parça aydınlatabiliyor. Afrodisias'ı yıllar yıllar önce ilk gördüğümde, o unlü tiyatro- sunun dörtte üçü henüz topra- ğın, daha doğrusu köyün altın- daydı. Yalnız o tiyatroyu değil, antikçağ heykeltıraşlığının en güzel örneklerini yeniden günı- şığına taşıyan, tüm bir kenti ina- nılmaz bir bilgı, sabır ve tutkuy- la ortaya çıkaran Kenan Erim'e hep büyük saygı \e minnet duy- dum. Ama onunla taruşmak fır- satı hiç olmadı. Geçen hafta Cumhuriyet- Dergi'de çıkan Ergnn Çağatay'- ın yazısından öğrenmiştim: Ke- nan Erim aynı zamanda tam bir sinema tutkunuymuş. Ve özel- likle eski, klasik filmlerden olu- şan çok zengin bir video kaset arşivi varmış. Konu>aı geçen ak- şam Vakko'nun 'Katia Gece- si'nde, Kenan Erim'in dostları, Afrodisias Derneği üyeleri mi- mar Abdurrahman Hancı ve modacı Vural Gökça>lı da ba- na açtılar. "Bu koleksiyonu na- sıl koruyabilir ve degerlendire- bilirdik?" Bense, gözlerim dal- mış, arkeoloji ve sinema gibi, benim de gönülden bağlı oldu- ğum iki alanda böylesine tutku- lu bir insanla tanışmak, söyleş- mek fırsatını nasıl olup da ka- çırmış olduğumu düşunüyor- dum. Kenan Erim'le belki "öte yanda" tanışmak için, kimbilir, daha yıllarca sabretmem gere- kecekti!.. Ve böyle insanlar dünyamız- da yaşıyor, çevrelerine biraz (ki- mi zaman çok) mutluluk, neşe saçıyor, Kahrolası dünyamızı biraz yaşanır halegetiriyor... Ve sonra da sessizce çekip gidiyor- lar. Yazık ki onlann değerini ye- terince bilmiyor, kişi ve toplum olarak onlardan gerektiği gibi yararlanamıyoruz. Her karşılaş- mamızda -ne yazık ki çok sey- rekti bunlar- gözlerinin içi ger- çek bir ışıkla parlayan, içinde- ki iyüik dışına vurmuş koca bir çınar olan Kerim Korcan da öy- le değil miydi? Bu görmüş- geçirmiş, çok çekmiş- çektiril- miş, feleğin akla gelebilecek her sillesini yemiş koca insanın ya- pıtlarına, onlann sinemalaştınl- masına gösterdiğim (sınırlı) ilgi dolayısıyla bana gönlünü öyle- sine açması, benim için sanki bir mahcup olma nedeniydi. Evet, yüzyılımızdan bir Ke- nan Erim geçti. Bir Kerim Kor- can geçti. Hiç tanımadığımız, ama şiirleri, yapıtlarıyla bize belki fiziksel bir yakınlıktan da yakın olan bir Ritsos, bir Law- rence Durrell de geçip gittiler. Ne mutlu o sanatçı denen kişi- ye ki, yaptıklanyla, yazdıklarıy- İa, şu kapkara dünyamızı bir parça aydınlatabiliyor. Koca Kerim Korcan'a biz toplumca hiç lâyık olamadık. Bari Kenan Erim'e layık olmaya çalışalım ve onun eserini koruyalım. Van Gogh'tan desen rekoru • NEW YORK (AFP) — Vincent van Gogh'un "Çiçek Bahçesi" adlı deseni 8.36 milyon dolara alıcı buldu. Christie firmasının Nevv York salonlannda düzenlenen açıkarttırmada "Çiçek Bahçesi"ne ödenen fiyatın desen alanında bir rekor olduğu belirtildi. öte yandan Van Gogh'un "Peygamber Çiçeği ve Gelincik Vazosu" adlı resmi beklenen fiyatı bulamadı. 12-16 milyon dolar arasında bir fiyata satılması beklenen tablo, 9.5 milyon dolara kadar yükseldi, ancak daha yüksek fiyata erişemeyince satıştan çekildi. Renoir'ın tablosu satıldı • NEW YORK (AA) — Ünlü Fransız ressama Renoir'ın 'La Tasse de Chocolat' adlı tablosu Nevv York'ta yapılan yapılan bir açıkarttırmada 18.15 milyon dolara satıldı. Nevv York'un Sotheby müzayede salonunda yapılan açıkarttırmanın, en önemli parçası olan ve Renoir'ın sıcak kakaosunu karıştıran bir genç kızı resmettiği tabloyu bir Japon kolleksıyoncu satın aldı. Constable'a rekor fiyat • LONDRA (AA) — lsviçreli özel bir koleksiyoncu, dün Londra'da düzenlenen açık artırmada tngiliz ressam John Constable'ın bir resmine 10.780.000 Sterlin (21.128.800 dolar) ödedi. Yaklaşık 57 milyar 51 milyon TL karşılığına geien meblağ, şimdiye kadar bir tngiliz ressamın eserine ödenen en yüksek fiyat. ABD'nin ünlü Sotheby's firmasının Londra'daki müzayede salonunda düzenlenen açık arttırmada Baron Heinrich Thyssen- Bornemisza'mn satın aldığı resim, 19. yüzyıl ressamlarından Constable'nın kır görünümlerinden: Bir a karsu üzerinde alavere havuzu kapısındaki mavnacı. ArtemePin *» resimleri - ^ ~ • Kültür Servisi — Tekin Artemej'in resim sergisi bugün Ümit Yaşar Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1942 doğumlu sanatçı tstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Atölye çalışmalanna 1970'li yıllarda başladı. Karma ve grup sergilerine katıldı. Artemel şimdiye dek 10 kişisel sergi açtı. Sergi 5 aralığa dek sürecek. 'Barış' sergisi • Kültür Servisi — Karikatürcüler Derneği ile Samsun'da yayımlanan yerel gazete Barış'ın beraberce düzenledikleri "Barış" konulu karikatür yanşmasının sergisi bugün saat 17.00'de Karikatürcüler Derneği'nin Sultanahmet'teki, Yerebaıan Sarayı çıkış kapısında bulunan galerisinde açılıyor. Kasım ayı sonuna dek izlenebilecek serginin ödül töreni, Samsun Akbank Sanat Galerisi'nde yapılmıştı. Büyük ödülü Kamil Yavuz'un kazandığı yarışmada, Erdil Yaşaroğlu'na da Karikatürcüler Derneği Özel ödülü verilmişti. UGUN • Söyleşi Mimar Sinan Üniversitesi oditoryumunda saat 14.00'te Hıbır dergisi çizerleri ile bir söyleşi gercekleştirilecek. BILSAK 1 TA BUGÜN 16 Kasım Cuma: 19.00 21.tstanbul: Aydın UĞUR 19.30 BilsakTiyatro Atötyesi: "Iştc Baş Iştc Gövdc Iştc Kanatlar" Yazan: Sevim BURAK Görsel Sanat Atölveleri Mchmct GÜLERYÜZ ' yönctimindc (Pcr.-Cum.) Cafe-Foyer-Bar (Giriş) 12.00-00.30 RockCafe-Bar(5.Kat) 12.00-18.00 HcavyMctal 18.00-24.00 Rock Murat Nct-Murat Pazar BİLSAK, Sırasclvilcr Cad., Soğancı Sok.7 CİHANGİR 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle