Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 KASIM 1990+ CUMHURİYET/17
BU ELMAS 35
MİLYAR —
Cenevre'deki
Sotheby's
salonlannda
duzenlenen açık
arttırmada,
degeri yaklaşık
olarak 13 milyon
dolar (35 milyar
TL) olan 101.84
kıratlık bir elmas
satışa sunutdu.
Sotheby's
yetkilileri, bu
elmasın şimdiye
dek satışa
sunduklan en
değerli
elmaslardaıvbiri
olduğunu
söylüyortar.
(Reuter)
PKKköy
bastı: 4 ölti
MARDtN (Cumhuriyet) —
Yeşilli ilçesine bağlı Bülbül kö-
yünc baskın düzenleyen bir grup
terörist üç yurttaşla bir köy ko-
mcusunu öldürdü.
Bülbül köyüne önceki gece
19.30 sıralannda baskın düzen-
leyen bir grup teröristin otoma-
tiİc silahlarla hedef gözetmeksi-
zin ateş açtığı bildirildi. Oiay sı-
rasında geçici köy korucusu
Şemsi Ünal Ue Bahri Akgül, Yu-
suf Sttrer ve Celil BUyükbaş adlı
yurttaşlar yaşamlarını yitirdiler.
Olayın ardından bazı köylu-
leri de kaçırdıklan bildirilen te-
röristlerin yakalanabilmesi için
gerekli çalışmalara başlandığı
I | belirtildi.
Mike tayfunu kasıp kavurdu
oldu. 163 kişinin de ölmesine yol açan tayfun, Giiney Çin Denizi'ne dognı ilerliyor. (Reuter)
NEHÎRLER
KURUDU —
Afrika'nın
güneyindeki
Zimbabwe'de,
bütün nehirlcr
kurudu. Su
sıkıntısının
dorukta oldugu
Bulawayo"da
insanlar artık
karne karşılığında
su alabilecekler.
(Fotoğraf: AFP)
HABERLERİN DEVAMI
Üniversite kararlı Ankara'da soru işareti
(Baştarafi 1. Sayfada)
le karşı karşıya kalmasıiH iste-
yenler var" 'diye konuştu.
Bu arada Izmir Dokuz Eylul
Üniversitesi, Hukuk Fakülte-
si'nde diploma törenine türban-
lı gelen iki öğrenciye diploma-
lan verilmedi. Cüppe giydiril-
meyen öğrencilere diplomalan
daha sonra kapı önünde veril-
di.Ankara Üniversitesi Diş He-
kimliği Fakültesi'nden 70 civa-
nnda öğretim elemanı, dün sa-
at 12.30'da Dekan Prof. Dr. Ali
Zaimoglu ile birlikte Anıtkabir'e
geldi. Aslanlı yol üzerinden
Anıtkabir'e yürüyen öğretim ele-
manlan, Atatürk'ün mozolesine
çelenk köyduktan sonra saygı
duruşunda bulundular. Prof.
Dr. Zaimoğkı, öğretim eleman-
lan adına Arutkabir özel defte-
rine şunları yazdı:
"Azfz Atam, Uke ve inkılapla-
nnın doğrultusunda Atatiırk
milliyetçiliğine bağlı, hur ve bi-
limsel düşünce görüşüne sahip
gençleri yetiştirmekle görevli
olan bizler, cumhuriyetin temeli
olan laiklik ilkesini zedeleyici
davntnışları şiddetle kınıyoruz."
Daha sonra gazetecilerin so-
nılannı yanıtlayan Prof. Dr. Za-
imoğlu, Anıtkabir'i ziyaretleri
sırasında dersleri aksatmadıkla-
nnı belirterek "Üzüntıilerimizi
bildirmek için Anıtkabir'i ziya-
ret ettik" diye konuştu.
öte yandan Ankara Cumhu-
riyet Savcılığı'nın üniversiteler-
de boykot konusunda başlattı-
ğı inceleme de sürüyor. Savcı Fa-
dü lnan bu konuda gazetelerde
çıkan haberleri ihbar kabul et-
tiklerini belirterek öğretim üye-
lerinin derslere girmemesinin
suç unsuru oluşturup oluştur-
madığını inceleyeceklerini açık-
lamıştı.
Dersterine rürbanh öğrencileri
almak istemediği için baa erkek
öğrencilerden tehdit alan DTCF
öğretim üyesi ve Atatürkçü Du-
şünce Derneği Başkanı Prof. Dr.
Nejat Kaymaz, YÖK, rektörlük
ve dekanhğa gönderdiği dilekçe-
sinde, "tehdit olayı"nı aktardı.
Dilekçesinde, son olarak 12 Ka-
sım 1990 günü "Türkiye Cum-
huriyeti'nin Oluşum Siireci"
dersine girdiğinde, sınıfta tanı-
madığı öğrenciler gördüğünü
kaydeden Kaymaz, bunun üze-
rine fakültede başvuracak hiçbir
yetkili bulamadığını ifade etti.
Derste bazı başı örtülü öğren-
cilerin de bulunduğunu kayde-
den Kaymaz, uyarılanna karşı
sınıfı terk etmeyen öğrencilerin
adlannın Fırdevs Özbudak, Sey-
ö-\ Bozkaya, Zübeyde Çapar,
Gülper Yılmaz, Ayla Kesici ve
Kadriye Başar olduğunu belirt-
ti. Bu öğrencilerin sınıftan çık-
mamaları üzerine kendisinin
dersi terk ettiğini vurgulayan
Kaymaz, bunun üzerine Naim
Aydogdu adh başka bir bölü-
mün öğrencisinden tehdit aldı-
ğını bildirdi. Kaymaz, dekanh-
ğa başvuruş gerekçesini de şöy-
le dile getirdi:
"Tamamıyla bir tertip olan ve
provokasyon amacı taşıyan ohryı
aktannamın nedeni, Prof. Dr.
Riiçhan Ank'ın oturdugu de-
kanlık makamından bir olumlu
davranış beklemem degildir. Ya-
zıyı, resmi bir işlemin başlamış
olması amacıyla yazıyorum."
Kaymaz dilekçesinde, "De-
kanlıktan ivedi olarak bekledi-
ğim şey, sahte Atatürkçülük gös-
terisinde bulunmak için bir
Anıtkabir ziyareti yapmak yeri-
ne, bu kuşkuyu gidenneyi sağ-
la>~acak somut bir davranış gös-
terilmesidir. Aksi takdirde, çıka-
cak olaylardan dekarun kendisi-
ni sorumlu tutacagım" görüşü-
ne yer verdi.
Ege Büromuzun haberine gö-
re Izmir Dokuz Eylül Üniversi-
tesi Rektöru Prof. Dr. Namık
Çevik, öğretim uyelerinin tûr-
ban konusunda yaptıklan boy-
kotu tasvip etmediğini söyledi.
lzmir'de kendi fakültelerinde bu
türlü girişimlerin olmamasının
sevindirici olduğunu dile getiren
Prof. Dr. Çevik, "Eger bir boy-
kot girişimi olsaydı müdahale
ederdim" diye konuştu. Bu ara-
da hukuk fakültesi diploma tö-
reni sırasında türban taktıklan
gerekçesi ile iki öğrencinin dip-
lomaları verilmedi.
Antalya'da ytirüyüş
Antalya Cumhuriyet Bürosu-
nun haberine göre Türkiye Üni-
versiteli Kadınlar Derneği ve Ka-
dınlar Birliği'nin Antalya'da dü-
zenlediği "Atatürk tlkelerine ve
Laiklige Saygı" yürüyüşü dün
yapıldı. Güllük Caddesi'nde
üniversiteli kadınlar dernek bi-
nası önunde 400 kişilik bir grup-
la başlatılan yürüyüş halkın da
katılımıyla 2 bin kişiyi buldu.
Turk-tş Yönetim Kurulu, iş-
çi hareketinin, laik devlet anla-
yışına karşıt hareketlerin gide-
rek yoğunlaşmasından ciddi
kaygı duyduğunu bildirdi.
Türk-lş Yönetim Kurulu tara-
fından dün yapılan yazılı açık-
lamada, Türkiye'nin ekonomik,
sosyal ve siyasal sorunlannın
giderek ağırlaşmasının yanı sı-
ra Atatürk ilke ve inkılaplarına
karşı sistemli bir hareketin sür-
mekte olduğunun üzüntü ve
kaygıyla saptandığı kaydedildi.
'îlişkinin 50 çeşidî var'
(Baştarafi 1. Sayfada)
kisine göre, anlayışına göre bu-
nundeğerlendirmesini yapacak.
— Cinsel flişki olursa mı di-
yorsuıurc?
ÇİÇEK — Orada zaten ken-
di ifadenizde söylüyorsunuz, ne
demişsiniz? Birkaç kişiyi dene-
mek istiyor, sorunuz öyle değil
mi? Birkaç kişiyi denemek isti-
yor, ya.ıi'bu denemek, tabii ki
cinsi münasebet anlamında sor-
muş olmadınız mi' siz? Yani
öbür anlamda biz demişiz ki ta-
nımalan gejpkir. Onda yadırga-
nacak bir şey yok. Zaten
toplumun gereği de bunu gerek-
tiriyor. fçinde bulunduğumuz
şartlar tanımayı gerektiriyor,
ama sizin sorunuz bunun ötesin-
de biı mana ifade ediyor, o da
PEftCERE(Bûftfirafi 2. Sayfada)
tezgâfandan geçmiş emekli kurmay yarbaydır. Terörü kapsa-
yan küaplannda —şimdi Batı'da "Süper NATO" diye anılan—
örgütün incelemesi de var. 1970'lerde Talat Turhan, Türkiye^
deki Gladio'yu zamanın CHP hükümetine bir yazıyla iletmişti;
Ecevit,touörgütün üstüne gidemedi; gücü yetmedi; ama so-
nuçta Türkiye 12 Eylül'e gitti.
Eğer devletin içinde yarı-resmi bir terör örgütü yaşıyorsa,
ülkede her şey soru işaretidir.
Muammer Aksoy'un, Bahriye Üçok'un, Turan Dursun'un,
Çetin Emeç'in ve Öteki kurbanlarm katillerini devlet yakala-
mak zorundadır. Sorumlu; ANAP hükümetidir. Hükümet bu
işin üsıesinden gelemiyorsa, çekilir, sorumluluk bunu gerek-
tirir. Hem 4erör sürecek hem de hükümet hiçbir şey olma-
mış gibi iktidarını sürdürecekse devlet yok demektir.
*
Terörü kim tezgâhlıyor?
Islamcı terör örgütü mü? Solcu terör örgütü mü? Yoksa
"Süper NATO" örgütü mü?
Kim bilebilir?
NATO'nun Batı'da kıymet-i harbiyesi kalmadı; örgütü Or-
tadoğuVa kaydırmak ve Türkiye'yi savaşa sokmak için ülke-
mizde belki "tek adam rejimi"dB yetmeyebilir, tam kapalı bir
- rejimde bu iş daha iyi mi tezgâhlanır?
Kimbilir?
Belki CIA bilebilir; daha birkaç gün önce CIA temsilcileri
Ankara'da değiller miydi?
(Baştarafi 1, Sayfada)
İraklı generalin çarşamba günü
saat 12.00'de Birleşmiş Millet-
ler'e (BM) ait bir uçakla Anka-
ra Esenboğa Havaalanı'na in-
dikleri haberini veren ilgili kay-
naklar bu doğrultudaki bilgile-
ri ısrarla dile getirdiler. öte yan-
dan Dışişleri Bakanhğı kaynak-
larının Esenboğa Havaalanı'na
saat 12.00'de indıği belirlenen
BM uçağının Polonyah yetkili-
leri getirdiği yönündeki açıkla-
ması da Polonya Büyükelçiliği
kaynaklarınca doğrulanmadı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Murat Sungar dün dört İraklı
generalin Ankara'ya geldiği yo-
lundaki haber konusunda şu
açıklamayı yaptı:
"Böyle bir heyet yurdumuza
gelmemiştir. Söz konusu habe-
rin bir yanlış anlamadan kay-
naklanmış olabileceği akla gel-
mektedir. tki kişilik bir Irak Kı-
zılay heyetinin, kendi talepleri
üzerine, Kızılay yetkililerimizle
insani yardım konulannı görüş-
mek amacıyla 16 Kasım 1990
Cuma günü (bugün) yurdumu-
zu zryaret etmesi öngörülroekte-
dir."
Haber nasıl gelişti?
Cumhuriyet muhabiri Anka-
ra'ya 14 Kasım çarşamba günü
öğlen 12.00'de dört iraklı gene-
ralin geldiği yönündeki bilgileri
"güvenilir kaynaklardan" önce-
ki akşam edindi. Esenboğa Ha-
vaalanı yetkilileri, belirtilen sa-
atte alana böyle bir uçağın indi-
ğini doğrulayarak "Ancak bu
uçaktan üst düzeyli yetkililer
çıktı. Bu konuda bilgi vereme-
yiz. Onu Birleşmiş Milletler'e
sorun" açıklamasında bulundu-
lar. önceki gece Cumhuriyet
muhabirinin görüştüğü bir hü-
kümet üyesi, haberi yalanla^na-
yarak "Bu konuda daha sonra
açıklama yapabilecegini", o an-
da konuşmak istemediğini ve bu
yöndeki soruları "mahfuz
tnttugunu" belirtti.
Aynı saatlerde Dışişleri Ba-
kanhğı'nın üst düzey bir yetki-
lisi de Cumhuriyet muhabirinin
sorusunu "Irak'tan Hilal-i Ah-
rner heyeti bekleniyordu. Gelen-
ler onlar olmalı" diye yanıtladı.
Aynı yetkili, "Irak heyeti Anka-
ra'da kalacak mı?" sorusuna,
"Evet, insani yardım konusunu
görüşecekler" yanıtını verdi.
"tnsancıl yardım konusunu
neden generaDer göniştiyor" so-
rusuna aynı yetkilinin verdiği ya-
nıt ise "Irak'ta askeri yetkililer
çok yaygın görev yapıyor. Birçok
sosyal kururaun yönetirainde
yer alıyorlar" şeklindeydi.
Dört iraklı generalin Anka-
ra'ya geldiği ve insancıl yardım
konusunda temaslarda buluna-
herkesin kendi telakkisiyle ilgi-
li bir meseledir.
İlişkinin 50 çeşidi var, 50 de-
recesi var. Öbür türlü anlama
geliyor bu. Kaldı ki bizim kanu-
numuzda evlilik öncesi nişan-
lanma söz konusu. Evliliİcten
önceki hukuki adı nişanlanma-
dır. Tanımadan maksat da be-
nim anladığım beşeri ilişki
olarak insanların birbirlerini
huyları, suyları, geçmişleri, ge-
lecekleri, aile hayatlarıyla ilgili
fıkri değerlendirmedir. Benim
anladığım budur. Sizin sorunu-
nuz bunun ötesinde bir mana
ifade ediyor, onun ötesinde ise
ne fark varsa herkes kendi telak-
ki etsin. Kişi kendisi karar verir.
Çünkü herkesin anlaşılıyor ki
evlilik konusunda farklı telakki-
leri var.
cakları haberinin dünkü Cum-
huriyet'te yayımlanması üzerine,
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsu Sun-
gar yukarıdaki açıklamayı yap-
tı. Irak'ın Ankara Büyükelçisi
Tank Abdülcabbar Cevat büyu-
kelçiliğin bilgisi çerçevesinde
Ankara'ya gelen Irakh askeri
yetkili bulunmadığını söyledi.
Birleşmiş Milletler yetkilileri de
bu konuda kendilerinin basına
bilgi veremeyeceğini bildirdiler.
Haberin kaynakları ise söz ko-
nusu dört generalin Ankara'ya
geldikleri yönündeki bilgileri yi-
nelediler.
Uçak bilmecesi
14 Kasım günü saat 12.00'de
Esenboğa'ya inen BM uçağı ko-
nusunda da dün yeni bazı soru
işaretleri doğdu. Havaalanı yet-
kililerinin "onu Birleşmiş Millet-
ler'e sorun" dedikleri uçağın
kimleri taşıdığı konusunda Dı-
şişleri Bakanlığı'nın üst düzey
bir yetkilisi Cumhuriyet'e "Sa-
at 12.00'de bir uçak gelmiştir.
Bu uçak Irak'taki Polonyah re-
hineler konusunu görüşecek bir
teknik heyeti getirdi" açıklama-
sını yaptı.
Polonya Büyükelçiliği yetkili-
leri ise bu bilgiyi doğrulamadı-
lar. Kendilerine ait bir uçağın
Türkiye'ye geleceğinin daha ön-
ce bildirildiğini, ancak Varşova
1
da abnan bir karar çercevesinde
uçağın gelmesinden vazgeçildi-
ğini bildirdiler.
Birleşmiş Milleüer Mülteciler
Yüksek Komiserliği Esenboğa
Havaalanı'na indiği saptanan
uçağın kendileriyle bir ilişkisi
bulunmadığını, ancak Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) çerçevesinde gelmiş
olabileceğini ifade ettiler.
UNDP kaynakları ise konuya
ilişkin bilgi vermekten ka-
çındılar.
Bakan: Bilgim yok
Mılli Savunma Bakanı Hüs-
nü Doğan, NATO'nun Avrupa
bağımsız prograrh grubunun
(IEPG) bakanlar düzeyindeki
toplantısına katılmak üzere dün
Ankara'dan Kopenhag'a gider-
ken Irak'tan Türkiye'ye geldiği
öne sürülen 4 generalle ilgili ola-
rak yöneltilen sorulara bilgisi
dahilinde böyle bir olayın olma-
dığını söyledi. Doğan, "Önce-
ki akşam konuyla ilgili olarak
sizi arayan gazeteci arkadaşla-
nmıza generaJlerin gelişini ya-
lanlamamıştınız, neden?" şek-
lindeki soruya ise "Dün öyle bir
anda sordunuz ki tabii o anda
bilgim de yok, ama kontrol et-
me imkânım da yoktu. Onun
için o şekilde davrandım. Bugün
haberi kontrol ettim, öyte bir
şey yok" yanıtını verdi.
iraklı generallerin Türkiye'ye
gelişi konusunda Dışişleri Ba-
kanlığı'nın gerekli açıklamayı
yaptığını defalarca yineleyen
Doğan, "Ancak bakanlık yetki-
lilerinin açıklamaları da çelişi-
yor. Irak'tan BM'ye ait uçakla
Polonyalı askeri yetkililerin gel-
diği belirtildi. Ancak Polonya
sefareti olayı doğrulamadı. Or-
tada muamma olan şeyler var''
şeklindeki yaklaşıma ise "Şim-
di o açıklamaya itibar edelim. O
açıklamayla yetinelim" karşılı-
ğını verdi.
Süperlerde
(Baftarafi I. Sayfada)
maaş bağlanması, diğerinin de
isteyenlere yatırdıkları paranın
geri ödenmesi olduğunu acıkla-
dı. Amiklioğlu.ANAP milletve-
killeri Pehlivanlı ve Kutay tara-
fından hazırlanan yasa önerisi-
nin anayasaya aykırı olduğunu
savundu. Bunun üzerine söz
alan öneri sahibi Alpaslan Peh-
livanlı, tasarıda Anayasa Mah-
kemesi'nce iptal edilen yasanın
bir maddesine atıfta bulunuldu-
ğunu ifade etti.
Konuşmalardan sonra Ko-
misyon Başkanı Mustafa Balcı-
lar, tasarı ve önerinin anayasa-
ya aykırı olup olmadığı konu-
sunda Anayasa Komisyonu'na
gönderilmesini istedi. Balcılar'ın
bu isteği komisyon üyeleri tara-
fından da benimsendi.
Pehlivanh'nın yasa önerisi sü-
per emeklilere ödenecek maaşın
4050 gösterge üzerinden belir-
lenmesini, aynca bu göstergenin
1991'de 5100, 1992'de 6400'e
yükseltilmesiniöngörüyor. Hü-
kümetin tasansına göre ise Ana-
yasa Mahkemesi'nin iptal etti-
ği 70. madde uyarınca borçlan-
ma primi olarak 4 milyon 200
bin veya 5 milyon 40 bin lira
ödeyenlere ayhklan 4050 göster-
ge, cari katsayı ve yüzde 50 ay-
lık bağlama oranı esas alınarak
ödenecek, daha az miktarlarda
borçlanma primi ödemiş olan-
ların göstergeleri ödedikleri
borçlanma primiyle orantılı ola-
rak tespit edilecek, aynca bir ay
içinde başvuranlara daha önce
ödedikleri borçlanma primleri
geri verilecek.
Duiunmaaıgını, ancaK Birıeşmış &"" »v.—. ^ _ ^
Suriye Büyükelçisi'nden ziyarei ._
v
^
îııöııü, Körfez gezisi
için hazırlanıyorANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Körfez krizi nedeniyle
Ortadoğu ülkelerini kapsayan
bir geziye çıkması beklenen
SHP Genel Başkanı Erdal Inö-
nü, dün Ankara'da bazı
"hazırlık" temaslannda bulun-
du.
SHP liderinin "Ortadogu'da
Türkiye'nin de kanşabileceği bir
savaş olasılığını önlemek
amacıyla" hazırlayacağı bildiri-
len rapor ve Ortadoğu ülkeleri-
ni kapsaması planlanan gezi ile
ilgili girişimler dün başladı. Ge-
nel merkezde emekli buyükelçi
ve eskı dışişleri bakanlanndan
Osman Olcay ile emekli buyu-
kelçi Semih Günver'i kabul
eden İnonu, Ortadoğu konu-
sunda görüş aldı. İnönü akşam
saatlerinde de Suriye'nin Anka-
ra Büyükelçisi Abdulaziz al Rı-
fai'yi genel merkezdeki odasın-
da kabul etti. İnönü, "Türkiye-
Suriye ilişkilerinin iyi yolda ol-
duğunu elçiden duymak istedi-
ğini" belirtti. lnonü, Körfez so-
rununun BM kararları doğrul-
tusunda çözümlenmesini iste-
diklerini söyledi. Rıfai ise ziya-
retinin, Inönü'nün genel baş-
kanlığını kutlama amacını taşı-
dığmı söyledi.
İnönü, Rıfai ile yaptığı görüş-
menin Ortadoğu'ya yapacağı
kaydedilen gezi çerçevesinde
olup olmadığını soran bir gaze-
teciye, "Hayır, buyükelçi ken-
disi söyledi. Kutlamak için
gelmiş" dedi.
(Baştarafi 1. Sayfada)
Evren ve Turgut Öral bulvarla-
n çevresinde, "sınırlı karartma
tatbikatT gerçekleştirecek. Sivil
savunma yetkililerinden alınan
bilgiye göre bugün 09.00-11.30
arasında DSl Baraj Eğitim Te-
sisleri'nde Sivil Savunma Plan
Tatbikatı'nın görüşülmesinin ar-
dından 14.00-17.00 arasında
Mahfesığmaz'da servis tatbika-
tına geçilecek. 17.00 ile 17.30
arasında ise Kenan Evren ve
Türgut özal bulvarlannın çevre-
lerindeki ev ve işyerleriyle sınır-
lı biçimde karartma uygulana-
cak. Bu sırada işyerleri 15 daki-
ka, evler ise yanm saat süreyle
ışıklarını söndürecekler. "Kim-
yasal silah atılmış gibi" gerçek-
leştirüecek tatbikata 25 bin Ada-
naluıın katılacağı açıklandı.
Sivil Savunma Genel Müdür-
lüğü Daire Başkanı Yücel Öz-
gün, tatbikatın "Muhtemel bir
hava saldınsına karşı halkı uya-
nık tutabilmek amacıyla
düzenlendigini" söyledi.
TOKYODAN AHMET TAN
(Baştarafi 1. Sayfada)
den söz etmesi ayıp. Ama insan
her zaman ne Güneş Bey'i sol-
layabiliyor ne de tahta yeni çık-
mış tmparator'un davetlisi ola
1
biliyor... Bütün dünyadan sade-
ce 10 gazetecinin kabul edildiği
böylesine bir partiye katılmaıun
heyecanı kolay yenilmiyor. Bu
yüzden heyecanım bağışlana-
caktır umanm. Kaldı ki, buna
da belli ölçüde hakkım var sa-
nıyorum. Hükümetteki otuza
yakın Bakanı, Meclis'teki 280
küsur ANAP'Iıyı ve içindeki
binlerce mühim yurttaşı ile 57,5
milyonluk nüfus adına, Guneş
Bey'i aşmanın böyle bir aynca-
lığı olmalı...
Arnavutluk'tan Ekvator
Cumhuriyeti'ne, Birleşmiş Mil-
letler Genel Sekreteri de Cuel-
lar'dan Tanzanya Kralı Salmin
Juma'ya bütün dünya buraday-
dı. Olmayan yalnız Irak'tı, bir de
enflasyon nedeniyle yola gemiy-
le çıkrnış olduğu söylenen Fildişi
Sahili Cumhuriyeti temsilcisi.
Japon Dışişleri'nin sıra-
laması
tkindi güneşinin erguvana dö-
nüştürdüğü bahçedeki gölün su-
larına kiraz ağaçlannın gölgesi
düşüyordu. Bunlann üzerine de
dergilerden, gazete sayfaların-
dan kayıp gelmiş prenslerin,
prenseslerin, devlet başkanlan-
nın siluetleri... Japon devlet er-
kânı ip gibi dizilip Imparator-
la Imparatoriçe'yi bel kırıp-baş
eğerek selamlıyordu. Ardından,
yavaş yavaş protokole göre dev-
letler bahçeye buyur ediliyordu.
Türkiye, Körfez ve Ortadoğu işi-
ne fazla merak sarmanın ilk
ıııeyvesını yemış gıoı. Japon Dı-
şişleri Bakanlığı'mn protokol sı-
ralamasında Türkiye, Suudiler-
le Yemenliler gibi Ortadoğu ül-
keleri arasına konulmuştu. Va-
siliu'nun Kıbrıs'ı ise Avrupa bö-
lümüne...
Ortalıkta, hiç karşılaşılmadı-
ğı halde o kadar çok tanıdık var
ki... Avusturya'nın ambargolu
Cumhurbaşkanı VValdheim
"merhaba" diyecekmiş gibi ba-
kıyor. Ama " tsraillUer falan gö-
riir de ayıp olur" diye gözlerimi
•kaçırıyorum. İyi de ediyorum.
Prenses Diana'nın bakışlarına
çarpıp kalıyorum. Diana, ürkek
bir guluşle gözlerini omuzları-
mın üzerinden hemen arkamız-
daki Imparatoriçe Michika'ya
kaydırıyor. Prens Charles, sırtı-
nı sağlama almak istercesine iyi-
ce gol kenannda duruyor.
İnsan nereye baksa, nereye
dönse ya birisiyle burun buru-
na ya göz göze... Işte Aleksandr
Dubçek. Sovyetizmin hakkın
rahmetine kavuşması O'nu
gençleştirmiş gibi.
Filipinler Lideri Aquino Ha-
nım'ın ayağına basmamak için,
az kaldı Gulam Ishak Han'ın
terlikleri altında eziliyordum...
Mitsotakis ile Vasiliu birbir-
leriyle koklaşmaya girmişler.
Özal'ın dedikodusunu yapıyor
olmalılar.
Imparator'un bahçesi Nuh'un
gemisi gibi her ülkeden örnek-
lerle yüklü...
Birden Özallar görünüyor.
Cumhurbaşkanı "jaketatay"
giymiş. Davetin resmi giysisi bu.
Ama konuklann yarısından ço-
ğu kendi ulusal giysileriyle gel-
mişler. Semra Hanım'ın üzerin-
de oldukça sade, koyu renk bir
tuvalet, göz almayan küpeleri ve
kolvesi...
Cumhurbaşkaru kalabalığın
içine girer girmez rastladığı ile
selamlaşıyor, tokalaşıyor. Sırtı-
na, omuzuna dokunarak konuş-
tukları da var. Bangladeş Dev-
let Başkanı Erşad, Suudi Pren-
si El Faysal ve Belçika Kralı Ba-
udouin ile el sıkışıyor. Semra
Hanım da, Kral'ın hemen yanın-
daki Kraliçe Fabiola ile ko-
nuşuyor.
Özallar'la Japonya ha-
tırası
Bu arada Japon hükümet
üyeleri, elde şipşak makineleri,
hatıra fotoğrafı çekiyorlar. Bir
ara Japon Uluşlararası Ticaret
Bakanı ve eşi, Özal'lann yanı'na
geliyor. Fotoğraf çekmek istiyor-
lar. Cumhurbaşkanı ile göz göze
geliyoruz. "Merhaba" deyip ma-
kineyi gösteriyor. Bakan'ın ma-
kinesiyle "saray hatırası"nı ben
çekiyorum. Daha sonra Bakan
bizi, yani Cumhurbaşkaru'nı,
Semra Hanım'ı ve bendenizi...
Keşke Güneş Bey karşı kıyıda
falan olsa da bizi görse...
Japonlar beni de etkiliyorlar.
Cebimden kuçük makinemi çı-
karıp ben de cekmeye başlıyo-
rum. Diana uzaklaşmış, ama yi-
ne de karemin içinde... Özal'ın
yanına gelip gidenler, elini sı-
kaniar var. Arada, 'önemli biri-
si çıksa da çeksem' diyorum.
Yaşlı bir adam özal'ın yanına
geliyor. Uluşlararası bir örgütün
delegesi ya da emekli bir büyü-
kelçiye benziyor. özal, yaşlı ada-
ma sağlığını soruyor, O da Kör-
fez'de durumları. Biraz sonra
uzaklaşıyor. özal bana dönüp
"Niye çekmedin?" diyor. "Efen-
dim, film bitecek, idareli
knllanıyonım" diyorum. Cum-
hurbaşkaru başını sallayarak de-
vam ediyor:
"Keşke çekseydin de idareyi
başka yerde >-apsaydın. lsrail
Cumhurbaşkanı Herzog'du O.."
Bahçede Özal'ı tanımayan
yok. Amerikan ve Avrupa gaze-
telerinde resimli haber olmanın,
CNN'e çıkmanın önemi
burada...
Bir ara, yine yaşlıca bir adam
saygıyla yaklaşıyor. Ithalat için
kolaylık falan isteyecekmis fiibi
bir hali var. Özal'ın elini sıkıyor,
Semra Hanım'ın elini öpüyor.
"Ben" diyor, Dr. Vincent Tabo-
ne. Malta Cumhurbaşkanı."
Ozal bir kenarda BM ueneı
Sekreteri ile uzun uzun konuşu-
yor. Bayan De Cuellar da Sem-
ra Hanım'la Latin Amerikalılı-
ğın sıcaklığı içinde senli benli...
Daha sonra, "Kıbns'ı mı ko-
nuştunuz?" diyorum, "Yok" di-
ye yanıt veriyor, "genel"...
Genel dediğıne göre, demek
Körfez'i konuştular. Körfez'in
artık "özelligi" kalmadı.
Semra Hanım, altın tabanca
iddialarından belli ki canı sıkıl-
mış. Zaten birçok silahı olduğu-
nu, atıcılığa meraklı olduğunu
söylüyor. Özal ise, bu iddiaları
öne sürenlerin "Parayı nereden
buldun?" demeye getirdiklerinı
belirtip gülerek ekliyor:
"Tabanca, mahkemeee hük-
medilen yalan haber tazminat-
lanndan bile alınabilir. Ama oy-
le bir şey yok."
Özallar'la vedalaşıp "împara-
tor'un üç Türk konuğu" sıfatıy-
la ayrılıyoruz. Ama benim içim
Güneş Bey'i sollamanın sevin-
ciyle dolu.
Ertesi gün oluyor. Sefarette
Japon Prensi ve Prensesi Mika-
sa onuruna yemek var. Cumhur-
başkanı, yemeğin sonuna doğ-
ru büyükelçilik müsteşarının ud
çalıp şarkı söylemesinden son-
ra rhikrofondan şiir okuyor.
Hem güzel hem de çok duygu-
lu iki şiir. Birisi Nedim'den, di-
ğeri Orhan Veli'den...
Sonra öğreniyorum ki, Güneş
Bey'in doğum günüymüş ve
Cumhurbaşkanı O'na özel
"hoşluk" yapıyormuş. O an
içimdeki saray bahçesi sevinci
birdenbire pörsüyor. Yenilgiyi
kabul ediyoruz. Güneş Bey'i sol-
lamanın imkânı, mümkünu
yok... ı
GÖZLEM UĞUR MUMCU
(Baştarafi I. Sayfada)
Bu okul "Sauthern Command"a bağlıdır. "Sauthern
Command" da hem bir askeri üs hem bir askeri üniversite-
dir.
3 Kasım 1970 günkü Devrim gazetesinde bu okulda oku-
tulan "pasifikasyon" derslerinde öğretilen yöntemler açık-
lanmıştı.
Neydi bu yöntemler?
— Devrimci örgütlere bilinçli ajanlar sokarak devrimcilere
stratejik düzeyde ütopik çalışmalar yaptınp taktik anlamda
eylem ve düşünce birliklerini engellemek...
Bu yöntem, 12 Mart 1970 döneminden önce uygulanma-
ya başlandı, bugün de uygulanıyor.
Bir başka yöntem:
— Devrimciler ve devrimci örgütler hakktnda karşı propa-
gandaya girişerek yön verilmemiş olan devrimci potansiyeli
parçalamak, saptırmak ve zayıflatmak...
O gündür bu gündür bu yöntem uygulanıyor. Karşı prr>
paganda birçok kişi ve çevreyi etkiliyor.
Kullanılan bir yöntem de şu:
— Halk topluluklarının ortaçağ tutkularını körükleyerek tu-
tuçu ve mistik ortam yaratmak...
İslam dinini bir antikomünist ideoloji olarak kullanmayı
planlayan ABD'nin ünlü "yeşil kuşak teorisi" bu yöntemle
Türkiye'de de uygulanmıştır.
"Sauthern Command da öğretilen bir başka yöntem çok
ilgi çekicidir:
— Gerektiğinde yönetici kadroları yıpratmak, kamuoyun-
da saygınlıklannı yitirmelerini sağlamak ve hemen yeni bir
kadroyu yönetime getirmek; bu da olmazsa otoriter rejim yan-
lısı, bilinçsiz ünlülerin iktidar hırslarını körüklemek...
12 Mart döneminden 12 Eylül dönemine, oradan da bu-
güne kadarki gelişmeleri bir bir anırnsayın.
Evet, adları ve kadroları tek tek düşünün... Kimlerdi bun-
lar? Ve bunlar iktidara nasıl gelmiş, daha doğrusu nasıl ge-
tirilmişlerdi?
Anti-gerilla okulunda öğretilen yöntemlerden bir başka-
sı da ilerici ve devrimci kuruluşları etkısız hale getirmek için
kullanılıyor.
Yöntem şu:
— Devrimci kuruluş yöneticilerini duyarlı dönemlerde tu-
tuklatarak bu kuruluşları lidersiz bırakmak ve bu koşullardan
da yararianarak bu kuruluşlara kışkırtıcı ajanlar yerleştırmek...
* 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde bu yöntem de uygu-
lanmıştır.
Bu okulda her türlü terör yöntemi de öğretilir.
Subay yetiştiren bu kuruluş dışında VVashington'da Polis
Akademisi" de aynı yöntemlerle polis yetiştirir.
NATO ülkelerinden gelen subaylar "Sauthern Command"
1
da, polisler de VVashington'daki Polis Akademisi'nde yetiş-
tirilirier.
Bu ilişkilerın artık saklısı gizlisi kalmadı.
İtalya'da ortaya çıkartılan "Gladyo" örgütünün Türkiye
1
deki adı "Kontr-gerilla"d\r
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerindeki işkenceli sorguları
yapan da işte bu örgüttür.
Bu yıllarca yazıldı, çizildi. Kurmay Yarbay Talat Turhan,
sıkıyönetim mahkemelerinde ilk kez bu örgütün varlığını ka-
nıtladı: Emin Değer, kontr-gerilla konusunda belgeleri ser-
gileyen kitap yazdı: Ecevit, demeç üstüne demeç verdi...
Bizler günlerce yazılar yazdık.
Bir kez daha yıneleyelim:
"Kontr-gerilla", özel harp yöntemlerini kullarian NATO kay-
naklı yasadışı bir örgüttür...
hr denıet gül, günes. deniz
Kavcıklıdere... 1
7
kosw.
Bugündetı itiboren Kavaklıden
Primeur, sonbahar şeMrtenne
geçmiş yazdan
bir esinti olarak geliyor.
Renk, tad ve aroma... Kırmızt
ya da beyaz... Bugünden itibaren
Kavaklıdere Primeur
sofralannızda yeni dostluklara
renk katacak artık.
Genç, hafif, içimi doyumsuz
Kavaklıdere Primeur
Yaz rengi, güneş rengi, dostiuk rengi..
Yeni biryazı şimdiden
dostlannızla paylaşmak için...
Ktrmızt ve
beyaz günlerin anısına...