01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
,5 EKİM 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 Kasparov ekibine rüşvet • NEW YORK (Reuter) — Pazartesi gunu Gari Kasparov ile Anatoli Karpov arasında başlayacak dunya satranç şampiyonluğu karşılaşmasının heyecanı tüm satranç dunyasını sardı. Kasparo\'un menaceri, dunya şampiyonunun yardımcılanndan birine, çalışma programı karşılığında ruşvet teklif edildiğini öne surdu. Kasparov'in menaceri Andrevv Page, Zurab Azmayparaşvıli'ye rüşvet teklif edildiğini, yardımcının rüş\etı geri eevirmesı uzerine de kayımaldesinin Gurcibtan'daki evindeki posta kutusuna yangın bombası konulduğunu soyledi. Teklif edilen rüşvetin 100 bin dolar olduğu ıleri süruldu. Ote yandan, geçen salı basın toplantısında bir araya gelen Kasparov'la Karpov, masada hangi bayrakların duracağı konusunda bile anlaşamadılar. Kasparov, masasına Sovyet bayrağıni değil Rusya Federasyonu bayrağını koyacağını açıkladı. 27 yaşındaki dunya şampiyonu, Karpov'un, ulkesindekl eski komunist rejimi temsil ettiğini soyledi. Karpov ise masaya hangi bayrağın dıkileceği konusuyla ilgilenmediğini belirterek "Ben buraya satranç oynamaya geldim. Ama anlaşılan, birileri politika oynayacaklar" dedi. Osnıan Hamdi Bey kongresi • Kultur Servisi — Osman Hamdi Bey kongresinin.son gunünde 9 konuşmacı bildiri sundu. Ord. Prof. Dr. Ekrem AJcurgal, Osman Hamdi sonrası Türk arkeolojisine değindi. Günümüz arkeolojisinin Alatürk dönemindeki gibi "ideoloji" konusu değil "mali" bir konu olduğunu belirtti. Prof. Dr. Abdullah Kuran ve Doç. Dr. Zeki Sönmez'in bildirileri Osman Hamdi dönemi mimarlığı, Prof. Dr. Cevat Çapan ve Prof. Dr. Metin And'ın bildirileri ise Türk tiyatrosu ve Osman amdi'nin tiyatro yaklaşımı üzerindeydi. Istanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Alpay Pasinli, Osman Hamdi öncesi Turk arkeolojisi konusunda bilgi verirken, Prof. Dr. Henri Metzger Osman Hamdi'ye gelen Fransızca metinler ve yardımcı Doç. Dr. Ethem Erdem de Osman Hamdi'nin Bağdat vilayetindeki görevi sırasında babasına yazdığı mektuplar üzerine bir bildiri sundu. Yılmaz Gtiney gecesi • ADANA (Cumhuriyet) — Kültür Şenliği'nde gösterime sunulması istenen Yılmaz Güney'in filmlerine olumsuz tavır bu kez SESAM'dan (Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği) geldi. Seyhan Belediyesi'nin talebine "SESAM", "özel bir durum arz eden isteminiz için idari veya adli makamlardan izin alınması gerektiği kanaatindeyiz" yanıtını verdi. Seyhan Belediyesi'nce bugün başlatılacak ve 14 ekime kadar sürecek olan 2. Kültür Şenliği'nde programlanan "Yılmaz Güney Gecesi" için Güney'in filmlerinin gösterime sunulması gerçekleşemeyecek. Kültür Şenliği Yürütme Komitesi'nce şenliğin ilk gecesinde yapdacak etkinlikler için ağustos aymda iki kez SESAM'a başvurularak Yılmaz Güney'in yönettiği ya da rol aldığı filmlerin gösterimi için destek istenmişti. "Yılmaz Güney Gecesi"ne "Güney'e ilişkin anılarını, anlatmak iizere" katılacak sanatcı ve yöoetmen arkadaşları Tarık Akan, Yaman Okay, Yusuf Kurcenli, Onat Kutlar, Yavuz önen, Rutkay Aziz ve Ali özgentürk'ün "SESAM'ın tavn" nı kamuoyuna açıklamalan bekleniyor. Güney için bugün düzenlenecek şenliğe Yılmaz Güney'in kardeşi Yaşar Bütün ile diğer arkadaş ve yakınları da katılarak anılarını tazeleyecekler. CazbarVla yeni sezon • Kültür Servisi — Korukent'teki Cazbar yeni kış sezonunu 10 ekimde açıyor. 3 yıl önce açılan Cazbar'ın sahibi M.Ali Açılmış ile menajer Sinan Okyay dün uiizenledikleri basın toplantısında kış sezonu programlannda yer alacak sanatçılan açıkladılar. Dünyanın en usta caz yorumcularının yanı sıra Türk cazcılannın da sahneye çıktığı Cazbar'da ilk iki ay boyunca iki ünlü ABD'li müzisyen piyanist Kirk Lightsey ile Michael Carvin program yapacaklar. Lightsey'e basta Pate Donald, piyanoda Kysia Bostic, tenor saksofonda T.Rudolp Johnson, davulda Don Moye ile vokalde /anessa Kay Rubin dörtlüsü eşlik edecekler. Cazbar'ın işletmecileri bu isimleri ABD'ye gidip dinleyerek seçtiklerini, büyük masraflar yaptıklan belirterek ağır bir riskin altma girdiklerini söylediler. Okyay ve Açılmış toplantıda ayrıca Cazbar'ın iç dekorunu yeniden düzenlediklerini, seçkin cazseverlerin programları 1930'lu yılların çatısı üzerine kurulu yeni bir ortamda dinleyeceklerini açıkladılar. Farkh bir dinleti sunmayı amaçladıklarını, bu nedenle eğer bu ikili tutarsa daha sonra Ray Charles, Al Di Miola ve George Benson gibi isimleri de Cazbar'a getireceklerini belirten Sinan Okyay ile M.Ali Açılmış, programlarını cazseverlerin beğenilerine göre belirleyeceklerini vurguladılar. SINEMA/ÂTÎLLA DORSAY "Kaybeden Yok" Amerikan taşrasından karanlık birgörünüm çiziyor Çözüm de yok, kaybeden deKaybeden Y»k (Everybody Wins) / Yönetmen: Karel Reisz / Senaryo: Arthur Miller / Görüntü: Ian Baker / Oyuncular: Debra VVinger, Nick Nolte, Jack Warden, Will Patton, Judith Ivey, Kathleen Wilhoite, Frank Converse / Bir Amerikan filmi (Beyoğlu Dünya) "Kaybeden Yok", 1940'lann o tadına doyulmaz Amerikan po- lisiyeleri gibi başlıyor. Küçük, sakin bir Amerikan kasabasına gelen tanınmış bir avukat, Tom O'Toole, orada kendisinden bir cinayeti çozmesini isteyen güzel ve gizemli bir kadınla tanışıyor: Angela Crispini. Angela, Tom- dan, bir yıl önce amcası olan bir doktoru öldurdüğü savıyla yar- gılanıp huküm gıyen genç bir adamı, oldurülen doktorun ye- ğeni olan Felix'i kurtarmasını is- tiyor. Angela, aynı zamanda, gerçek katili bildiğini de soylü- yor, ama bunu Tom'a açıklamı- yor. FiJm ilerledikçe, Tom, genç kadının gizli ve karmaşık kişili- ğini olduğu kadar, bu küçük ka- sabada insanlan, savcı dahil, birbirlerine bağlayan gizli ve ka- ranlık çıkar ilişkilerini de keşfe- decektir. Evet, 1940'lann polisiyeleri gi- bi başlayan bu film, kaçınılmaz biçimde, Amerikan tiyatrosunun yaşayan en buytık yazan sayılan Arthur Miller'ın "damgasıyla" sürüyor. Miller, en ünlu oyunla- rına, "Satıcının Ölümü". "Köp- riiden Göriinüş" veya "Cadı Ka- zanı"na benzer biçimde, bir ku- çük topluluğu tüm insanlığın MILLER'IN DAMGASIYLA — 1940'lann polisiyeleri gibi başlayıp senaryosunu yazan Arthur Miller'ın damgasıyla suren film, Amerikan toplumu üzerine oldukça acıklı bir gözlem sunuyor. güzel ve gizemli Angela'yı Debra VVinger, kasabaya gelen avukatı ise Nick Nolte canlandınyorlar. mikro-kozması gibi ahyor. Ve kişisel dramları işlerken, temel- de bir "düzen eJeştirisi" getirme- yi, bağnazlığın, çıkar bağlanrun, sömürünün, yok edilen bireysel onurların hesabını sormayı amaçlıyor. Film, yeterince karanlık ve umutsuz bir görunüm çiziyor Amerikan taşrasından... "Buna benzer bir kasabada 30 yılım geçti. Kasaba yaşamını iyi bilirim" derken, çok haklı olma- lı Miller... Gösterdiği tipler, çıl- gınlıkla yozlaşmışhk arasında gelip giden kişilikleri ve davra- nışlanyla, insanda hiçbir umut bırakmıyor ve filme en küçük bir ışık düşürmüyorlar. Ama Miller, o denli karamsar değil, her şeye karşm... Temel, radikal çozümler için bir "düzen değişikligi" için umudu yok ger- çi... Ama yüzeysel çareler de bu- lunabilir, en azından suçsuz bir insanın yok edilmesi onlenebilir diyor. Filmin oldukça alaylı fi- nalinde, evet "herkes kazanı- yor", herkes kazançlı çıkıyor, sanki gerçekten de "kaybeden yok". Ne var ki tüm pislik surup gidecektir, toplumun hem de en üst kesimlerinde yuvalanmış çı- karcıların, ahlaksızların, soy- guncularm etkinlikleri suregide- cektir. KUçük başanlarla, küçük onarımlarla yetinmek, temel, köktenci çözümlerden vazgeç- mek gerekir: "Her şeyi biz mi degiştireceğiz". Ote yandan, öykünün/fılmin ana kişiliği, odak noktası, kuş- kusuz Angela Crispini. Bu "ka- saba fahişesi", bu kapalı, tutu- cu çevrede, küçümsenen, giderek hakaret gören "işine" karşm, he- men tüm erkekleri eline alması- m, tum olayların merkezi olma- smı biliyor. Öykünun sınırlı bir "iyilik" taşıyan ve yapabilece- ğinden fazlasına heves etmeyen deneyimli, görmüş geçirmiş, emekli yargıcı Murdoch'u (ben- zersiz Jack YVarden) da sonun- da "ele geçirmeyi" basarıyor Angela... Bu açıdan film, kadı- nın (ve daha çok "meşum" bir kadının) öykünun merkezinde yer aldığı bir zamanların kara- fılmlerini ammsatıyor. Ama so- nuç olarak, onların karamsarh- ğına, tragedyaya ulaşan karan- lık bakışlanna sahip olmaksı- zın... Arthur Miller, kuşkusuz bir moralist, bir çağdaş ahlakçı. Yi- ne moral değerlerin izini süren (ve "Uygunsuzlar"dan sonraki ikinci özgün film çalışması olan) bu çabayla, Miller, ture bir baş- yapıt armağan etmiyorsa da Ka- rel Reis/'in özenli sinemasıyla da görsellik kazanan bir çağdaş he- saplaşma, Amerikan toplumu üzerine oldukça acıklı bir göz- lem sunuyor. Geçen Berlin şenli- ğinde gösterildiğinde eleştirmen- leri tam anlamıyla ikiye bölen bu film, türünü yenileyici değil, ama duzeyli, olgun bir çaba... Debra VVinger ise "dünyanın merkezi" ve tüm erkeklerin "aynası" olan Angela kışilığin- de, gerçekten de başarılı. "AşkDenizi" adhfılm, bugün îstanbul, Ankara vetzmir sinemalannda gösterimegiriyor Mizah soslu 'erotik polisiye' MÜTHtŞBtR ÇtFT — Filmde, kendisini alabildigine kanşık ve teblikeli bir entrikanın içinde bulan polis memuru rolünde Al Padno, katil olmasından kuşkulanılan soguk ve çekici sanşın rolünde Ellen Barkin ilginç bir ikili oluştunıyor. Aşk Denizi (Sea of Love) / Yönetmen: Harold Becker / Senaryo: Harold Price / Görüntü: Ronnie Taylor / Müzik: Trevor Jones / Oyuncular: Al Pacino, Ellen Barkin, John Goodman, Michael Rooker, VVilliam Hickey / Universal yapımı / 113 dakika (Lale, Gazi, Yumurcak, Ocak, 74, Ankara Metropol, îzmir Sema). 20 yılhk polis Frank Keller, görev yaptığı New York kentin- ı de, işinden de, kendisini bı- rakıp bir meslektasıyla kaçan karısından da nefret etmektedir. Bunalımlı bir döneminde tanı- dığımız Keller, yine de esprisini, mizah yeteneğini yitirmemiştir: Hayata ve olaylara bakışı, işin- den ve içinde yaşadığı pislikten beklenmeyecek kadar' alay ve espri doludur. Bu arada, birbi- rinden vahşi biçimde, bir yata- ğın üzerinde, çınlçıplak ve yüzü- koyun olarak öldürülmüş bulu- nan erkek cesetleri birbirini iz- lemeye başlar. Keller işin peşine düşer. Hepsi birer "seks cinayeti" gorünümu taşıyan bu ola\ların ardında bir kadın ol- duğu kesindir. Tombiş kafadar dostuyla birlikte araştırmaya gi- rişen Keller, gazete ilanları ara- cılığıyla bir dizi kadınla, bu ara- da cinayetlerin suçlusu olması pek olası gözüken nefes kesici bir sarışınla tanışır... "Aşk Denizi", polisiye alanın- da yeni ve oldukça etkileyici bir Amerikan numarası. Bu kez, klasik polisiyeyle "Dokuz Bu- çuk Hafta"nın bir kanşımı dü- şünulmüş. Kendisini kanşık, alabildigine tehlikeli, giderek ölümcül bir entrikanın içinde bulan polis memuru rslü, "Ser- pico", "Devriye-Crusing" gibi fllmlerden beri Al Pacino'nun bir "spesiyalitesi" haline gelmiş sayılır. Genç yönetmen Harold Becker, bu eski yemeğe yeni sos- lar ekleyebilmek için, öncelikle ve bir kez daha, çok iyi, sanki oya gibi işlenmiş, yer yer gerçek- ten hoş esprilerle dolu bir senar- yoya dayanmış. Ama filmin asıl özelliği, kuş- kusuz sözünü ettiğimiz "Dokuz Buçuk Hafta" yanından, yani içerdiği erotizmden kaynaklanı- yor. "Siesta" fılmiyle tanıdığı- mız Ellen Barkin, gerçekten de çekici, tahrik edici bir dişi. Al Pacino'yla müthiş bir çift oluş- turuyor ve iki sanatçı, filmi bir tür "erotik polisiye"ye donüştu- ruyorlar. Filmin ilginç bir konu- su, sonlarda beklenmedik bir sürprizi var. Ama tum olup- bitenleri, yer yer "Taksi Şoförii"nü andıran ürpertici New York gece görüntülerine karşın tümüyle inandıncı bul- muyor, giderek ciddiye alamı- yorsanız, siz de haklısınız. Fil- min amacı, sadece çok iyi bir ti- cari film, alabildigine sürukleyi- ci bir polisiye yapmak ve geri- limle erotizmi bağdaştırmak olunca, bu amacın sınırlan için- de zaten bir "Taksi Şoförii" de- ğil, oyalayıcı bir film beklemek gerekiyor. Ve "Aşk Denizi", bu amacı gayet iyi yerine getiriyor. h- DOĞAI., ş KATKISIZ MUTFAGINIZA Bir »i»« konsa SOĞAN KONSANTRESİ 250 kisUIMr. »if» konsa SARIMSAK KONSANTRESİ 500 MslHkHr. 'Montmallilsa' ve 'Bana Göz-Kulak OVgösterimegiriyor Kanadalı oyuncu Isa ve çılgın bir koşiışturmaca Damla Damla Lezzet... Şimdı, mutfaklannızda yepyenı bir canlıiık yaşanacak. Sevımlı şişelennde bırkaç damlasıyla konsa SOĞAN ve SARIMSAK KONSANTRELERİ, bütun yemeklennıze. ızgara ve kızartmalarınıza. soğan ve sarımsağı getiriyor ÜSTELİK AĞIZ KOKUSU BIRAKMADAN. Sındirimi kolay, pratik, uzun omürlu ve çok ekonomık. NEFFFİİSSSS Hiller'in imzasını taşıyor. 'Montrealli İsa', bir oyuncunun canlandırdığı İsa rolüyle giderek özdeşleşmesini konu ahyor. 'Bana Göz-Kulak OF ise 'kaçış' teması üzerine kurulmuş ve gülünç öğelerle süslenmiş bir film. Diyeceğtniz bir lezzet için... SOĞAN SARIMSAK SOGAIT KONSANTRESİ • Könsantre bır ürunun ozetiıklerı bozulmadan (koKu lezzet vıtamın vb ) kaiHisız tamamen doğai otarak voçunlaştın masıdır KülLANILtŞl. • HEH TURLU SOS ÇORBA KIVM* ET KOFTE BALIK »e SEBZE VEMEKLERINDE SOÖAN YERİNE KULLANILABILm • VEMEKLERE BAHARATIN KATTLOlGl ASAMAOA ILAVE EOILİR • 9IB PORSIVON YEMEK İÇİN 2 3 OAMLA (13ÇAYKASÛI YETEBLIDIH İKİ YIL IÇINOE TUKETILMESI TAVSIYE EDILIP NE* AGIRLIK TAKPIBEN 155 GRAW KULLANILIŞI " K'ZARTMALAB SOSLAR UANT I CACIK VE SALATALAP ISKEM3E CAÇA *£ DİĞER ÇORBALAR KOFTELER ZEYTINYAĞLILAR BüTUN BALIK TAVUK ET VE SEBZE YEMEKLERINOE SARIMSAK VERINE KÜLLANILIR YEMtKLERE BAHARATIN KATILDJG ASAMADA ILAVE EDItlR BİR KIŞILIK VEMEK İÇİN 1-2 OAMLA 1 4 ÇAY KASiG>> VETERLIDIR ıKI YIL IÇ.NDE TUKETILUESI TAVSIYE EDILIR " NE T AGIRLIK TAKRIBEN 1-35 ç'a^ KONSANTRESİ konss konsantre sanayii a.ş. Vatan Cad No31 80340 Çaölayan-ISTANBUL Tel (1) 146 00 13-146 00 14 Fax (1) 130 62 93 Kültür Servisi — Geçen yıl hem En iyi Yabancı Film Osca- n'nı alan hem de Cannes'de Jüri özel Ödülü'ne değer bulunan "Montrealli İsa" (Jesus of Montreal) filmi haftamn yeni filmlerinden. Denys Arcand'ın senaryosunu yazdığı ve yönetti- ği film, Istanbul'da Kadıköy Moda, Beyoğlu Sinepop ve Çemberlitas Şafak-3 sinemala- nnda bugün gösterime giriyor. Film, dünyanın en iyi bilinen öykulerinden "Passion"u sahne- leyen ve tsa rolünü üstlenen Da- niel'in oynnla birlikte giderek tsa'yla özdeşleşmesini konu ah- yor. tzleyicisini rahatsız eden, kışkırtıcı, kızdıncı, en derin inançlan sorgulayan bir oyun- dur genç oyuncunun "Passion"u. Lothaire Bluteau, Catherine Wilkening ve Johanne-Ma/ie Ihunblay'in basrollerini paylaş- tıkları Kanada yapımı "Montre- alli İsa" ıilmı için yönetmeni şunları söylüyor: "Çevremizde- ki yaşamı yansıtacak şekilde, çıl- gınca komedilerden absiird oyunlara varana dek birbirleriy- le mücadelede olan zıtlıklann bir filmini yapmak istedim, et- raftaki degerleri çatırdatarak ezen çelişkiler ve karşıtlıklann bir filmini. 10 metre boyundaki süpcr market vitrinlerindeki. birbiriyle uyum sağlamayan, il- gisiz bir siirii şeyin bir araya ge- tirildigi bir koleksiyon gibi: In- ciller, porno videolan, dünyanın aydan çekilmiş fotograflan, yıl- dız falları. Shakespeare vs." Bana Göz-Kulak Ol Gene Wilder... Richard Pryor... Bu iki isim akla "komedi" sözcüğünü getiriyor; nitekim yeni filmleri "Bana Göz-Kulak Ol- See No Evil He- ar No Evil" da çılgın bir komedi. Kanadalı yönetmen Arthur Hiller'in yönettiği ve başlıca rol- lerini Gene Wilder ile Richard Pryor'un paylaşüklan "Bana Göz Kulak Ol", bugün tstan- bul'da Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Yıldız, Topkapı Sur ve Aksaray Yıldız sinemalannda, Ankara'- da Batı'da ve Izmir'de de Çmar Sineması'nda gösterime giriyor. Film bir cinayetle başlıyor. Doğal olarak kimsenin •dujmaması" ve "gönnenîesl" gereken... Ama "Kör adam işi- tir, sağır adam görür" ve olay- lar başlar. Sonuç: Kaçış. Filmin konusunu bu "kaçış" oluşturu- yor ve Arthur HUler'ın birçok filminde olduğu gibi gülünç öğelerle süslenmiş çılgın bir ko- şuşturmaca başlıyor. 1950'li yıllarda Hollywood'a adım attığında daha önce uğraş- üğı televizyonculuktan gelen bir "tanınmışlığı" olan Hiller, her çağda yorulup bezmeden çalışan bir yönetmen. Yönetmenin en popüler filmi, kendisine bir Os- car getiren, belki de sinema ta- rihinin "en ağlamaklı göderie seyredilen" filmi "Aşk Hikâyesi - Love Story". Hiller'in en be- lirgin özelliği, sinemadaki onca yılına rağmen hâlâ belirgin bir türde karar kılmamış olması. Andrzej Wajda hasta • PRAG (AA) — Polonyalı yönetmen Andrzej VVajda, son filmi için' geldiği Prag'da, kalp rahatsızlığı nedeniyle dün hastaneye kaldınldı. Ünlü yönetmenin eşi Krystina, Wajda'nın (64), rahatsızlığının sebebinin bclirlenebilmesi için en az üç gün hastanede yatacağmı bildirdi. Doktorlar, eşinin, Wajda'yı görmesine izin vermediler ve yönetmenin, bir dizi muayeneden sonra Varşova'daki bir hastaneye nakledileceğini söylediler. Çekoslovakya Devlet Başkanı Vaclav Havel'in, dün öğle yemeğinde bir araya gelmesi planlanan Andrzej Wajda'yı hastanede ziyaret ettiği bildirildi. Yıldız sahnesi • Kültür Servisi — Îstanbul Devlet Tiyatrosu çarşamba perşembe ve cuma günleri Yıldız Sarayı tiyatro sahnesinde oynamaya başlıyor. Dönüşumlü olarak çeşitli oyunlann sahneleneceği Yıldız sahnesindeki oyunlar için biletler Taksim Sahnesi gişesinden temin edilebilecek. Yıldız Sahnesi'nde sahnelenecek ilk oyun Necati Cumalı'nın "Ahmetlerim"i. Caferağa konserleri • tSTANBUL (AA) — Caferağa Medresesi'nde düzenlenen konserlere, 6 ekim cumartesi günü saat 17.30'da başlanacak. Îstanbul Belediyesi Konservatuvan Türk Müziği Mezun ve Mensuplan Derneği ile Türk Kultürüne Hizmet Vakfı'nm ortaklasa düzenledikleri konserlerin ilkine tnci Çayırlı solist olarak katılacak. Çayırlı, Şevki Bey'in bestelerini seslendirecek. Neyzen Niyazi Sayın da Uk toplantınm sohbet konuşmasını yapacak. Hazineye 216 bin dolar • LONDRA (AA) — 1656 yılında Kuba ile Bahama AdaJarı arasında batan bir İspanyol kalyonunun enkazından çıkanlan hazinenin parçalan, toplam 216 bin dolara satıldı. Ünlü müzayede salonu Christie's'de yapılan açık arttırmada, altın ve zümrütten oluşan parçaların çoğunun satıldığı belirtildi. Açık arttırmada en yıiksek fiyatı, 50 bin dolara satılan altın ve zümrütten yapılan bir broş sağladı. Variık •« Ekimde Varlık • Kültür Servisi — "Varlık" dergisi ekim sayısında, Türkiye Dosyası'nın konusunu Türkçe ve edebiyat eğitimine ayırdı. Dergide konuyla ilgili olarak Yusuf Çotuksöken, ömer Demircan, Konur Ertop, Oktay Taftalı, Tuğrul Tanyol ve Mahir ünlü'nUn incelemeleri yer alıyor. Aynca derginin Türkçe ve edebiyat eğitimi konusunda farkh kuşaklardan yazar ve sairler arasında yaptığı soruşturmayı Ataol Behramoğlu, Eray Canberk, Nazlı Eray, Nedim Gürsel, Attila Ilhan, özdemir Ince, Pınar Kür ve Tomris Uyar yanıtlıyor. öte yandan, beş öğrenci de konuyla ilgili görüşlerini açıklıyor. UGÜN • IDSO mevsimi açıyor İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, mevsimi saat 19.00'da Ataturk Kültür Merkezi'nde Alexander Schwinck'in şef, piyanist Boris Block'un solist olarak yer aldığı konserle açıyor. • İki resim sergisi Turan Erol'un sergisi Harbiye Garantı Sanat Galerisi'nde, 10 sanatçının yapıtlanndan oluşan "Figürde Duyarlılık" adh sergi ise Teşvikiye Sanat Galerisi'nde saat 17.00'de açılıyor.. • Gravürlerde İstanbul Kitaplık koleksiyonundan derlenen litograf ve gravurlerden oluşan sergi, 18.00'de Taksim Atatürk Kitaplığı'nda açılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle