Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 EKİM 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/15
CUMHURBAŞKANIÖZAL YURDADÖNDÜ
Körfez gezimfevkalade yararlıCumhurbaşkarü Özal, Körfez ülkelerine yaptığı gezinin
"fevkalade yararlı olduğunu, Türkiye'nin dünya
siyasetinde önemli rol oynayan bir ülke durumuna
geldiğini" belirtti.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Türkiye1
nin, Körfez krizinin çözümünde ve çözüm
sonrası Körfez'in güvenlik ve istikrarmın
sağlanmasında önemli bir rol oynayaca-
ğını söyledi. Cumhurbaşkanı Özal görüş-
meleri sırasında bu konulann detay ve
prensiplerinin konuşulmadığını, ancak
Türkiye'nin "önemli bir rol
oynayacagının" bölgedeki ülkeler tarafın-
dan da kabul edildiğini, kendisinde uya-
nan kanaatin böyle olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal dün 4 gün
süren Körfez ülkeleri gezisinden Ankara'-
ya döndü. Özal'ın son uğradığı ülke olan
Suriye'den Ankara'ya gelişinde 2.5 saat-
lik bir gecikme oldu. Gecikme nedeniyle
Başbakan Yddınm Akbulut ve Özal'ı kar-
şılamaya gelen bakanlar havaalanında
uzun süre beklemek zorunda kaldılar.
Cumhurbaşkanı Özal'ı taşıyan özel
uçak saat 14.15'te Ankara Esenboğa Ha-
vaalaru'na indi. Özal'ı TBMM Başkanı
Kaya Erdem, pistte uçağın kapısında kar-
şıladı. Özal'ı karşılayanlar arasında Baş-
bakan Akbulut, Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Necip Torumtay, Dışişleri Ba-
kanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Ada-
let Bakanı Oltan Sungurlu, Kültür Bakanı
Namık Kemal Zeybek, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt ile Dev-
let Bakanları C«mil Çiçek, Vehbi Dinçer-
ler, Ercıiment Konukman, Mustafa Ta-
şar ve Kemal Akkaya da bulundular.
Cumhurbaşkanı Özal havaalanında bir
süre dinlendikten sonra gazetecilere ge-
zisiyle ilgÜi bilgi verdi. Özal, Körfez ül-
kelerine yaptığı gezinin "fevkalade yararlı
olduğunu, Türkiye'nin dünya siyasetinde
önemli rol oynayan bir ülke durumuna
geldiğini" belirtti. Özal, "Butün dunya-
da olduğu gibi Türkiye Körfez krizinde
oynadığı önemli rol ile Körfez ulkelerin-
de büyük itibar kazanmıştır. Bize goste-
rilen saygı, önem tahminlerin çok
üzerindedir" dedi.
Özal, gezisi sırasında Türkiye'nin hak-
tan yana olacağını ve BM kararlanna ti-
tizlikle uyacağmı anlattığını, bunun Kör-
fez ülkeleri nin kendilerini güvenlikte his-
setmeleri için de önemli olduğunu söyle-
di. Cumhurbaşkanı, petrol ve gazın Kör-
fez ülkeleri ve dünya için önemli olduğu-
nu, önumuzdeki günlerde petrol konu-
sundaki önemin daha da artacağıru san-
dığını kaydetti. Suudi Arabistan'da bütün
üst düzey yetkililerin kendisini karşıladı-
ğını dile getiren Özal, bölgedeki ziyaret-
leri sırasında liderlerle özel dostluklar ge-
liştirdiğini ve karşılıkh ilişkilerin bundan
sonra ziyaretler ve temaslar yoluyla da-
ha da geliştirileceğini umduğunu belirtti.
Körfez krizinde barışçı çözüm için BM
kararlarına tavizsiz uyulmasının gerekli-
liğini bölgedeki ülkelerin liderlerine an-
lattığını ve kararların uygulanabilmesi
için sabırb ojmak gerektiğini söylediğini
dile getiren Özal, "Irak'a bu şekilde baş-
ka bir çıkış yolu olmadığını göstermek ge-
rek. Yoksa bu, herhangi bir şekilde dün-
yanın başka bir yerinde tekrar
yaşanabilir" diye konuştu.
Körfez sorununun çözümü ve sonrasın-
da bölgenin güvenlik ve istikrara kavuş-
masmda Türkiye'nin önemli bir rol oyna-
yacağını söyleyen Özal, bunun Körfez ül-
kelerinin liderleri tarafından da kabul
edildiğini açıkladı.
BAĞDAT
Irak'tan
21 dolara
petrolPetrol Bakanı Issam El-
Çelebi, isteyen her ülkeye 21
dolardan petrol
verilebileceğini ve parasının
krizin çözümünden sonra
alınacağını söyledi. Irak'ın
dün yaptığı öneri sırasında
petrol fiyatları 35 dolardan
işlem görüyordu.
Dış Haberler Servisi — Irak'tan BM
kararları çerçevesinde uygulanan ambar-
goyu delmek için yeni bir taktik daha.
Irak, ABD de aralarında olmak üzere is-
teyen her ülkeye varili 21 dolardan petrol
satabileceğini bildirdi. Bağdat'ın "ucuz
petrol" önerisini açıkladığı sırada, petrol
fiyatlan borsalarda ortalama 35 dolar ci-
vannda işlem görüyordu.
AFP'nin haberine göre Irak Petrol Ba-
kanı Issam El-Çelebi, dün Irak resmi ha-
ber ajansı tarafından yayımlanan açıkla-
masında, tüm ülkelere 21 dolardan pet-
rol vermeye hazır olduklarıru belirtti. Çe-
lebi açıklamasında, "Irak Devlet Başka-
nı Saddam Hüseyin, insani sorumluluk-
lar nedeniyle petrolün varil başına 21 do-
lardan isteyen her ülkeye, hatta ABD'ye
bile satılması yolunda karar aldı" dedi.
Çelebi, varil başma 21 dolarlık fiyatın,
son OPEC toplantısında ahndığını anım-
satarajc bu fiyattan satacağı petrolün pa-
rasının, Körfez krizinin çözüme kavuşma-
sından sonra alınacağını söyledi. Irak'ın
Kuveyt'i işgal tarihi olan 2 ağustostan iki
hafta önce yapılan OPEC toplantısında,
bflyülc tartışmalardan sonra 21 dolarlık
fiyat üzerinde anlaşma sağlanmıştı. Irak
bu toplantıda, petrolün varil başına fıya-
tının 30 dolar olması konusunda ısrarlı
tir tutum izlemişti.
Siyasi gözlemciler, Irak'ın yaptığı son
önerisinin, BM kararlan çerçevesinde uy-
gulanan ekonomik ambargoyu "delmek"
amacı taşıdığını belirtiyorlar. Irak, daha
önce de Üçüncü Dünya ülkelerine, taşı-
ma kendilerine ait olmak koşuluyla be-
dava petrol vereceğini açıklamıştı. Göz-
lemciler, 21 dolarlık yeni önerinin kabul
görmeyeceğini söylediler.
FRANSIZ ASKERLERİ TATBİKATTA — Suudi Arabistan'a guıtuerncıı transız askerleri Irak sının yakınında gaz maskeleri ile tatbikat yapıyorlar. (Fotoğref: AFP)
Newsweek KISSINGER'LA KÖRFEZİ GORUŞTU:
Zamanımız daralıyorABD'nin eski Dışişleri Bakanı: "Washington, bölgeye 200
bin asker gönderdikten sonra 1983'te Lübnan'da olduğu
gibi geri çekilemez."
KöNUK YAZAR
Dış Haberler Ser-
visi — ABD'nin eski
Dışişleri Bakanı Dr.
Henry Kissinger,
Körfez krizinin ilk
günlerinde Irak'a
karşı kısa sürecek bir
'cerratai operasyon'-
önermişti. Kissinger'-
ın bu önerisi kimi
çevrelerde tepki ya-
ratmış, eski Dışişleri
Bakanı savaş kışkırtıcılığı ile suçlanmış-
tı. 'Newsweek' dergisi son sayısmda Kis-
singer'la Ortadoğu'daki son gelişmeleri
görüştü.
Kissinger'ın görüşleri şöyle:
"Doğu Kudüs'teki olay, Filistin'le Ku-
veyt işgalinin bağlantüı olduğu yolundaki
iddiaların güç kazanmasına yol açtı. Be-
nim görüşüme göre Doğu Kudüs olayı
her şeyden önce şunu göstermiştir: Dün-
yanın bu bölgesinde tek hedef çevresin-
de sürekli bir koalisyon kurabilmek ola-
naksızdır. Çünkü çok sayıda başka sorun-
lar ve kendi sorunlanna öncelik tanınma-
sını isteyen çok sayıda insan var. Bu ne-
denle ABD dikkatleri tek sorun üzerin-
de uzun süre odaklaştıramaz. Sadece
Arap-lsrail anlaşmazlığı yok; Arap dün-
yasında birçok sorun var. Suriye-Irak
sürtüşmesi, Lübnan iç savaşı, terorizm...
Bu sorunlar ABD'nin önceliklerinden ba-
ğımsız olarak kendi ivmelerini kazanabi-
lirler.
Bu tablonun ABD açısından anlamı
nedir? Şudur: Irak sorunu bir iki ay için-
Körfez krizinin özü, ucuz petrol
HALUK GERGER
Körfez bunakmı üzerine hemen her şey
yazıldı, söylendi. Günlük yaşamı belirle-
yen, yığmlann merak ettiği, iletişim araç-
lannca işlenen, spot ışıklarının önünde
cereyan eden ve dolayısıyla da asıl ilgi
odağını oluşturan aktüel boyut ise doğal
olarak öne çıktı. Bu, uluslararası politi-
kanın doğasmda vardır; onu yığınların
görüntüde de olsa oturma odasına kadar
getirerek bir anlamda demokratikleştirir,
ama öte yandan da popüler söylemde eri-
terek harcıâlemleştirir; sansasyonel pırıl-
tılarla sunulunca da aynı yığınJan körleş-
tirir.
Oysa bazen film daha bitmemiş, kah-
ramanlar son tiradlarını söylememiş, he-
yecanlar dinmemişken de serinkanlı bir
tarihsel .perspektif yararh ve gerekli ola-
bilir. Tarihsel gelişimin öyküsü, doğası ge-
reği bir kurgu içerir. Kurgunun kaçınıl-
maz tutarhhğı ise öyküye "determinist"
ya da "komplocu" bir hava verir. Ayn-
ca> günlük olayların yanıbaşındaki ışıltı-
sı ve somutluğu karşısında hevecanlanan,
meraklanan ve bilgiyi neredeyse avuçla-
nnın içinde duyumsayanlar ile "tarihsel
perspektif 'ten cıkarlan gereği oldum ola-
sı hoşlanmayanlar "bu saçmalık da ne-
reden çıktı şimdi" diye kızarlar. Aslında
her iki grup da haklıdır öfkelerinde, ama
"tarihsel perspektif" sadece ikinciler açı-
sından zararhdır; birinciler içinse karma-
şık ve acı gerçeğin o hazmı zor, ama ge-
rekli öyküsüdür yalnızca.
Biz bu dizide "nankör" olanı üstlenip
bunahmın ve Türkiye'nin tavrının tarih-
sel arka planı üzerinde duracağız. Bunu
yaparken de birçok önemli unsuru çö-
zümleme dışı bıraktığımızı bilerek sade-
ce gerektiği ölçüde öne çıkanlmayan öğe-
leri vurgulayarak bir çerçeve çizmeye ça-
Uşacağız. Bu yazı da dışanda bırakılmış
öteki önemli öğelerle de tamamlandığın-
da, umulur ki bu çerçeve bunalımı, taraf-
ların tavırlarını ve bunaüm sonrasını da-
ha iyi kavramaya neden olabilir. O zaman
görülecektir ki aktörler, tavırlan, yaptık-
lan, vs. bu ölümlü dünyanın çizmeye ça-
lıştığımız çerçevesinin içini doldurmaya
uyarlanmış, önem ve anlamlan büyük
ama bu işlevleriyle koşullanıp belirlenmiş
gündelikçi rollerin parçalarıdırlar.
Petrol fiyatı
Saddam'ın bir ilkel militarizmle örül-
müş hoyratlıkla Kuveyt'i işgalinin
"başlattıgı" bunahmın yakın tarihsel ar-
ka planına petrolün fiyatı ile başlamak
yararlı olabilir. Bu, zamanında Ortado-
ğu'nun siyasal haritasını çizerken ve ken-
dine bağlı şeyhükler, emirlikler yaratırken
emperyalizmin ne denli uzak görüşlü ol-
duğunu göstermesi açısından da ilginç
olabilir. Emperyalist ilahların iki keskin
kıbcı var: Arz ve talep. Sistemin başat
güçleri bu iki kılıa da ellerinde tutmak
isterler ki cezalandırmak gerektiğinde
kullanmn başını vurabilsinler ve tanrılar
tanrısı Z«us (fiyat) da bu iki kıücın tan-
rılar sofrasında (piyasa) çakışmasıyla is-
tikrara, huzura kavuşabilsin. Biz ölüm-
lülerin yaşadığı dün>'ada ise petrol üreten
ülkelerin her biri Petrol Üreten Ülkeler
örgütü'nce (OPEC) belirlenen kotaları
kadar petrol üretip uluslararası piyasaya
sunarlar (arz ederler) ve bu piyasadaki ta-
leple orantıh olarak da petrolün fiyatı be-
lirlenmiş olur. Bir başka ifadeyle, üretici
ve tüketici serbest piyasada beh'rli bir fi-
yatta buluşur. Ya da kitaplar öyle yazar.
Petrolün, bunalımdan önceki fiyatı va-
ril başına 17-18 dolardı ve OPEC'in he-
defi bunu zaman içinde 18-21 dolar ara-
sında tutmaktı. Ama serbest rekabet ve
piyasanın ilahları ucuz petrol istiyorlar-
dı. Kabaca, dünya nüfusunun % 10-15'ini
oluşturan, buna karşılık dünyada tüketi-
len tüm enerjinin 2/3'sinden fazlasını yu-
tan sanayileşmiş Batılı ülkeler, bu açık
haksızlığı bir de ucuza kapatmak, gaspı
açık yağmaya dönüştürmek amacınday-
dılar. Işte şeyhlikler, emirlikler bu noîc-
tada devreye sokuluyorlardı. Kendi kota-
larının çok üzerinde petrolü piyasaya sü-
ren bu yapay devletçikler, tanrılar adına
arz kılıcını sallıyor ve petrolün varil ba-
şına fiyatını bunalımdan önce 13 dolara
kadar düşürüyorlardı. Örneğin Kuveyt ve
Birleşik Arap Emirlikleri, bunalım öncesi
aylarda kotalannm iki misline tekabül
eden miktarda petrolü (günde yaklaşık 4
•milyon varil) uluslararası pazara sevk edi-
yorlardı. Böylece de, örneğin Nijerya gi-
bi halkını doyurmak ya da tran gibi yı-
kılmış ekonomisini yeniden inşa etmek gi-
bi bir zorunluluğu bulunmayan, aksine
Batılı banka ve yatınm fonlannda milyar-
larca birikmiş dolan bulunan bu şeyhler
ve emirler, petrol gelirinden şu ya da bu
ölçüde yardım gören yüz milyon Arabın
cebinden ayrıca para çalıyor, hatta pet-
rol rezervlerini de tüketerek gelecek ku-
şakların ceplerine de ellerini uzatıyorlar-
dı. Amaçlarıysa tekti: Batılı sanayileşmiş
ülkelerin daha ucuz petrole konmalarını
sağlamak. Kulluk ettikleri tanrılar adına
gözleri dönmüştü şeyhlerin ve daha doğ-
mamış cocuklara kefen biçiyorlardı.
Şimdi petrol fîyatının fırladığına bak-
mayın. Saddam elindekini bedava vermek
için yalvanyor, ABD de 200-300 yıllık Su-
udi rezervlerinin üstüne oturmuş durum-
da. Artık arz kılıcı da kullardan tannla-
rın e:lne geçti...
Tannlar kitap mdirirler. Amerikan baş-
kanları da kendi adlarına doktrin daya-
tırlar insanoğluna. Denir ki Tanrı insani
kendi "gül cemal"inden yaratmıştır. Ame-
rikan başkanları da dünyayı "Amerikan
yaşam biçimi"ne göre yeniden oluştur-
mak isterler. Amerikan dış politika tari-
hine bakıldığında, her doktrin sahibi baş-
kana dünyanın belirli bir bölgesinin düş-
tüğü görülür. Örneğin Batı yarımküresi
için Monroe Doktrini, Kuzey Atlantik
için Truman Doktrini, Ortadoğu için Ei-
senhower Doktrini. Doğrusu Tanrı her—
hangi bir bölgeyi herhangi bir ABD baş-
kanının doktrininden korusun! Neden
mi? Bir düşünün, Monroe Doktrini'nin
ilanından bu yana ABD ordusunca işgal
edilmemiş kaç Güney Amerika ülkesi bi-
liyorsunuz? Akhnıza gelebilecek bir iki-
si de Pentagon'da yetişmiş kendi ordula-
nnca işgal edilmiştir, 1973 Şilisi gibi. Tru-
man Doktrini deyince de usunuza soğuk
savaş, nükleer silahlar, Amerikan Usleri
gelmiyor mu? Eisenhower Doktrini ile
1958'de ABD'nin Lübnan'ı işgalini ve bu
iş için de Incirlik'in kullamldığını hepi-
miz biliriz. Hatta 27 Mayıs'ı yapan asker-
ler de, iç muhalefetin Amerikan dosnı hü-
kümetleri devirmesini "beynelmilel ko-
miinizmin bil vasıta tecavüzü" sayan il-
kesi gereği Amerika'nın Eisenhower Dok-
trinini kullanarak Türkiye'ye müdahale
etmesinden korkmuşlardır ilk başlarda.
198O'de benzer sözcükleri bir başka
bölge için Carter dile getirdi ve kendi dok-
trinini yarattı: "Körfez bölgesi Amerikan
yaşamsal çıkarlarıyla yakından bağlantı-
lıdır, buraya yapılacak bir dış müdahale-
ye karşı silahlı güçle karşı koyarız vs." Ar-
kadan Reagan ve Haig eksik kalan kısmı
tamamladılar: "Valnız dış müdahale de-
gil. bölgedeki rejimler için muhalefetle
değiştirilirse de güç kuilanınz" dediler ve
Eisenhower Doktrini'nin ünlü "dolaylı
saldırı" kavramını Körfez'e uyarladılar.
Yann: Türkiye'nin tavn
de çözüme bağlanmalıdır. Savaş tamtam-
lan çalmıyonım. Sonınu barış ya da sa-
vaş şeklinde ortaya koymak istemiyo-
rum. Yaptınmların etkili olmasını tercih
ederim. Ama elimizdeki zaman içinde et-
kili olabileceğı konusunda kuşkuluyum.
Eğer Körfez'deki girişimimiz başarısızlığa
uğrarsa bölgede çok daha büyük felake-
te yol açacak bir savaş çıkabilir. ABD,
bölgeye 200 bin asker gönderdikten son-
ra 1983'te Lübnan'da olduğu gibi geri çe-
kilemez. Suudi Arabistan'm hareketli
kumlan üzerinde 200 bin askerle oturu-
yoruz.
Çıkış yolu bulmalıyız
Bir çıkış bulmak zomndayız. Bu du-
rumun devam edeceğini varsayan bir po-
litikaya uzun süre bağlanabileceğimizi
sanmak çok tehlikelidir.
Statükoyu devam ettirmenin imkânsız
olmasının bir nedeni daha var. Kuveyt'-
in işgalinden önce bile Israil'e Filistin ko-
nusunda hatın sayüır baskı yapılıyordu.
Körfez krizi sayesinde Israil biraz zaman
kazandı. Ama kriz bitince Israil'e baskı
daha da ağırlaşacak.*Nitekim BM'de ts-
rail'i kınayan son karan ABD'nin des-
teklemesi bu savın somut örneğidir. Ta-
bii Körfez krizi olumlu sonuçlarursa,
ılımlı Arap dostlarımıza, bizimle işbirli-
ğinin Arapların sorunlarının çözümüne
katkısı olacağını göstermeliyiz. Eğer Kör-
fez'de başarıh olamazsak bölgede olum-
lu rol oynama yeteneğimizi yitiririz. Kriz
olumlu sonuçlanırsa Washington büyük
bir girişim başlatmalıdır. Ancak Israil-
Arap anlaşmazlığı konusunda başlatıla-
cak bu girişimin çok fazla iddialı olma-
ması gerekir. Çünkü fazla iddialı girişim-
ler taraflarda aşın umut ve sabırsızlık ya-
ratıyor. Bana kalırsa önce bir ara anlaş-
ma, sonra da kapsamlı bir banşı hedef-
lemeliyiz."
NEW YORK
BM, Irak'tan
tazminat
isteyecek •
NEW YORK / MOSKOVA (Ajanslar)
— BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üye-
sinin (ABD, SSCB, Ingiltere, Fransa,
Çin), Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesinden za-
rar gören ülke ve kişilerin tazminat iste-
meleri konusunda bir karar tasansı üze-
rinde anlaşmaya vardığı bildirildi. AA^
nin New York kaynaklı haberine göre
BM'deki diplomatlar, karar tasarısının
bugün konseyin diğer lOüyesine sunula-
cağını belirttiler.
Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gor-
baçov, Körfez bunahmının çözümü için
özel temsilcisi aracılığıyla diplomatik gi-
rişimlerini sürdürürken Bağdat rejimine
önemli bir mesaj sayılabilecek bir ifadey-
le, "Ortadoğu'daki sorunlara global bir
çözüm aranması gerektiğini" söyledi.
Gorbaçov'un onceki gün ABD Savun-
ma Bakanı Richard Cheney ile yapuğı gö-
rüşmeye ilişkin resmi açıklama, TASS ta-
rafından yayımlandı.
Açıklamaya göre SSCB lideri, ABD Sa-
vunma Bakanı'ndan Başkan Bush'a,
Moskova'nm, BM Güvenlik Konseyi'nin
kararlarında ifadesini bulan Körfez soru-
nuna ilişkin kararlılığını sürdürdüğünü ve
Helsinki doruğunda, görüşbirliğine van-
lan noktalara bağlı kalmaya devam ede-
ceğini iletmesini istedi.
Gorbaçov, ülkesinin sorunun siyasi yol-
lardan çözümü için de elinden gelen ça-
bayı harcayacağını vurgularken Kudüs
1
te 20'den fazla Arap göstericinin öldüğü
olaya atıfta bulunarak, "Bu kanlı olay-
lar, Ortadoğu'daki sorunlara global bir
çözüm bulunması gerektiğini gösteriyor"
şeklinde konuştu.
Şimdiye dek, önerilen bu konferansın
Körfez sorununu da ele alması gerektiği
konusunda açık bir istemde bulunmamış
olmakla birlikte, Sovyetler Birliği'nin, en
üst düzeydeki yetkilisinin ağzından Orta-'
doğu'da global çözıim arayışını destekle-
mesinin "dikkat çekici" olduğu belir-
tiliyor.
Körfez krizine ilişkin diğer bir gelişme-
de ABD Dışişleri Bakanı James Baker,
Irak'ın ekonomik ve siyasal açüardan yal-
nızlaştınldığını belirterek yaptınmların
devamı konusunda sabırlı olunmasıru is-
tedi.
HÜSEYİN USTUN
özgürlük ve Demokrasi
savaşımcdanndan birini daha yitirdik.
Anıları mücadelemize önder olsun.
Cenazesi 19.10.1990 Cuma günü öğle namazından
sonra Kartal Merkez Camisi'nden kaldırılarak, Soğanlı
Mezarhğı'na defnedilecektir.
SHP KARTAL İLÇE ÖRGÜTÜ ADINA
İLÇE BAŞKANI YILMAZ BAKITKAL
HUSEYİN USTUN
O ÖLMEDİ
25 yıl bu ülke insani ile her koşulda; düğünde,
bayramda, hapis ve işkencede beraber oldu.
43 yıllık yaşamında, 43 tane yiğit ve nice 25 yıl kalp
kalbe, demokrasi kahramanları bıraktı.
Ailesi ve dava arkadaşlarının başı sağolsun.
SHP'Lİ ARKADAŞLARI ADEVA
RÜŞTÜ ALTINER
HUSEYÎN USTUN
Onurlu Yaşamın Yaşantıma
Örnek Olacak
UNUTULMAYACAKSIN.
ŞAZİYE RANA
Türkiye'nin en
dlijün taiontan
NİŞANTAŞI
I RESTAURANT
Düğün Salonlan
M 16.
nF<ell-r<9Bkli 19. XX»
Ra*14762 39/147 7*40
Salanlaruuz kliaalı ve
400-10no
İNGİLİZCE'yi 6 ayda
konuşun.
Sizi Amerikalı dostlarınızla
buluşturalım.
Tel.: 349 48 57
DHMl'den verilen Atatürk
Hava Limanı'na giriş
kartımı kaybett'm.
Geçersizdir.
ALEXANDRE
BALAHONSKt
Nufus cuzdanımı, ehhyetımi
ve emekli karnemi kaybettim,
hukumsuzdur.
OKTAY ÖZKAN
* \ll IIKSEBICILIR
• \1 \Lİ ML SA\ İRU-R
80286 CPU; 16 MHZ; 1 MB RAM
14" Mooitör, 102 Tuş Klavy»,
Corpormtlor MS-DOS 4.00 40MB H«Tİ W *
9 Pin 136 Coton 360 cps hız
MİKROLINE 321 YAZICI
ENTEORE PROGR4MLARI |
• MUHASEBE BÜROLARl >
(Iştetme. Bordro. Genel Muhasebe, Bilgi Bankası) r\
* İŞYERLERİ MUHASEBE DEPARTMANLARI 52
(Stok.Can,Fatura.lrsaliye,Çek-Senet. Muhasebe) +
FetvaYokuîuNo:40«Süleymaniye-IST.
Tel: 526 70 09-511 47 96 Fax: 513 11 69
Muhasebcciuin dostu
. p
AflC. AiMrian RaMvcti Coporalion'un Tûrtoy»ı* kk pfei Temata Tameks VŞ * .
OKh* Tttttyrtto t** Mmsiıs MİKH0TB( ^ ş '*.