Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahlbi Cumhurıvet Matbaactlık ve Gazcteclllk Turk Anonım Şırkell adına !ç Polıııka C«W ••jhHn D« Habcrler E v » •*% Ekooomı Ccacb Tarfcaa. U Sendıka Şmknm Htttmci, kulıur C*M tncr. Isıaobui
Vadlr Nuli 0 Gend Yayın MudurU H N n Crnal. Muessese MudurU Haberlcrı Kaut Kaçak. Ejn'ir, Gno> 5^t««. Habc- Arasımu- ba<f fcı*—. Vun Habnlcı N«4a IM... Spof Danıjınaıu
E u ı » Işakbgil. Vazı l>lerı MudurU Ok»v Gonrasin. % Haber Mcrkezi AhMkatır V n k » D-.z: YaııUr b n a Calqk>a. A amrmj ^ka \lp» [KudiBe A M ı U VUK, 0 koordııuıor Ak_>ı b A ı
Muduru Yatçin Ba)«r. Sa>fa Duzenı Vönetmem AJi Acar 0 Temstkıler % \t*lı Islrr En>( trkaı 0 Muhasebc B>l*nı Wttr 0 Buuc Pünlama Sc^i ONMBbctcothı 0 Reklanı An* h a 0 Ek
ANKARA Ahrnct Tl«. IZMİR Hikmel (.«ÜlkSv». ADAN A Çn> Vif«la{lu Vatmlar H«İH Akroi 0 JJte Haanıa (,mı 0 ?,lı:mc Om*r (.rtl 0 Bılp l,lcm Nıü l»l 0 Pcnonrl S>
tara Knrul* Bukjn NaHr NKII
Okttj AkM.tolCMBa>tr. H I M
C<nL Hlkafl ç>ıj>ks)«. oka>
A» •••
£aHM * rawA Cunhuny«i Matbjacıfal « Guetecıiı
34334 lu PK 246 Isunbul fcl 512 05 05 (20 ])*>. 1ckx. 22246. FajC (1) 326 60 72 0
toırvUr Aıbm: Zıyı CSkllp Bl. lnkıiap S. So- 19/4. üi. 133 II 41-47, Teta: 42344. Ffcc (4) 13}
05 65 0 hafe H Z»» Bh 1352 S. 2'3. Tcl 13 12 30. Tckc 52M». Fta: (51) 19 53 60
" InOau C«d (19 S. No I K«l I. Tet 19 37 52 (4 bu). Ttta. 62155 fta: (71) 19 25 7«
TAKVİM 1 EKİM 1990 Imsak: 4.28 Guneş: 5.53 Oğle: 11.59 İkindi: 15.16 Akşam: 17.54 Yatsı: 19.14
Akdeniz fokıı
içiıı son şaııs
Dünyada 500-800 arasında kaldığı belirtilen
Akdeniz foklarının hâlâ yaşama şansı var.
"Ancak bu, Yunanistan ve Türkiye'nin
konuya gösterecekleri ilgiye ve yapacakları
işbirliğine bağlı" deniyor.
HAKAN KARA
İZMIR — Akdeniz kıydann-
da bir zamanlar sürüler halin-
de yaşayan Akdeniz foku, artık
dünyada türu yok olma tehlike-
siyle karşı karşıya olan canlı
türleri arasında ilk sıralarda sa-
yılıyor. Foklar konusunda yap-
tığı araştırmalarla tanınan Mü-
nih Üniversitesi'nden Yunanlı
uzman Dr. Aliki Panou'ya gö-
re dünyada kala kala 500 ile 800
arasında Akdeniz foku kaldı.
Bu sayının yarısı ise Ege Deni-
zi'nde Yunanistan ve Türkiye
kıyılarında yaşıyor. Panou,
"Akdeniz fokunun yaşama şan-
sı var mı" sorusuna, "Evel" ya-
nıtını veriyor, "Ancak bu, Yu-
nanistan ve Türkiye'nin konu-
ya gösterecekleri ilgiye bağlı.
Türkiye ve Yunanistan fokla-
nn konınması konusunda işbir-
liği yaparsa eger, foklann ya-
şam şansının artacağı göruşün-
deyim."
Homeros'un Odysseiası'nda
sözünü ettiği fok sürülerinin IX
yüzyılda insanlar tarafmdan
yoğıın bir şekilde avlandığına
ilişkin verilerin bulunduğunu
belirten Dr. Aliki Panou, ancak
geçmişte Akdeniz'de ne kadar
fokun yaşadığına ilişkin sayısal
verilerin olmadığını belirtiyor.
Yirmi yıl öncesine kadar Yuna-
nistan'da kimi mağaralarda 15
bireylik fok sürülerinin bulun-
duğunu belirten Panou, "An-
cak günümiizde bu kadar bii-
yiik bir sitriıyerastlaıriakmiim-
kün degil" diyor. Foklann sa-
yısının neden bu kadar hızla
azaJdığına da kesin yarutlar ve-
rilemediğini belirten Panou,
birden çok faktörün bunda et-
kili olduğunu vurguluyot. Pa-
nou'ya göre medeniyetin beşi-
ği olan Akdeniz, yüzyıllarca in-
san tarafından taJan edildi. Ak-
deniz foku da bu talanın kur-
banlanndan biri. Akdeniz fo-
kunun sayısının hızla azalma-
sının nedenlerini sıralarken, ilk
olarak foklann yaşam ortamla-
nnın yok olmasını vurguluyor.
Dr. Panou ve şunian söylüyor:
"Akdeniz foku bir zamanlar
kaiabalık k^oniler halinde ya-
şıyordu. Ege ve Akdeniz'in tiim
kıyılarında, Portekiz'de ve Af-
rika'nın Cape Blanc'a kadar
Batı sahillerinde foklara raslla-
mak olasıydı. Ancak kıyılarda-
ki betonlaşmanın hızla artma-
sı ki turizm de bunda oldukça
etkili foklar giderek yaşam
alanlarını yitirmeye başladüar.
Gelişen teknolojiyle biıiikıe
Akdeniz'deki bahk vartıgını tii-
ketircesine yapılan avlanma,
yoğun deniz kiriiligi ve fokla-
nn balıkçılar tarafmdan avlan-
ması da fok sa>ısının hızla azal-
masına neden olan diğer etken-
ler. Artık İspanya. Fransa, Mı-
sır, tsrail ve Lübnan'da hiç fok
kalmadı. ttalya'da iki tane ol-
dugu belirtiliyor. Kuzey Afri-
ka'da da biraz >-ar. Yugoslavya
1
da da. Ancak diinyadaki Akde-
niz foklannın yansı Yunanistan
ve Türk kıyüannda yaşıyor."
Öykü ve romanlanyla adını duyuran Cahit Uçukf
şimdi çocuklariçin yazıyor
Gerçekçi ve roıııaııtikYarım Ay dergisi
kendisiyle yapılan
röportajı yayımlayana
kadar Cahit Uçuİc,
Nâzım Hikmet'in
takma adı sanılıyordu.
ALPAY KABACALI
"Piyasanm büliin hikâye sü-
tunlannı yakaladım. Ne kadar
gazete varsa... Kiminde roman
tef rikası, kiminde hikâye... Bir-
takım demode yazariara yer kal-
madı. Çiinkii masa başında olu-
rup hiç plaj gormeden plaj hi-
kâyesi yazıyorlardı. Sadakor
şemsiyeli, sadakor elbiseli ha-
nımlan plaja gönderiyorlardı.
L stelik bunlar iinlii yazarlardı.
Ben gerçek plaj hikâyeleri yazı-
yordum, aşk hikâyeleri yazıyor-
dum..."
İlk yazısı 1935'te, Yanm Ay
dergisinin birinci sayısında ya-
yımlanıyor. "Bir masal ki her-
kes okumalı.-" diye sunuluyor.
Sonra Tan gazetesi, başka der-
giler, gazeteler... Bir dönem de
Cumhuriyet... Gazetelerin her
gün öykü yayımladığı, iki-üç ro-
man birden tefrika ettiği yıllar...
"O yaşta romantik, hayal do-
lu... Fakat realist bir tarafım da
vardı... Benden hep şuphe etti-
ler. Benim adırala başkasının
yazdığı söylendi. Hatta Galata-
saray'da okuyan Turhan Feyzi-
oğlu sınıf arkadaşlanyla, hoca-
lanyla tartışnuş. O imza falan-
caya ait. demişler. Hayır, o be-
nim halamın kızıdır, hatta ona
Fransızcadan tercümeler filan
yapıyorum, demiş."
Ahmet Muhip Dıranas'ın yaz-
dığına göre "Nâzım Hikmet ki-
mi yazılannı Cahit Uçuk takma
CAHİT LÇUK — Zehir
zemberek yazmadım.
POKTRE CAHİT UÇUK
Andersen Onur Armağanı
19H'de Istanbul'da doğdu. Babasının kaymakamlık görevi
dolayısıyla Anadolu'nun çeşitli ilçelerinde dolaştıklarından,
düzenli öğrenim yapma olanağı bulamadı; kendi kendisini
yetiştirdi. ilk yazısı I935'te Yanm Ay dergisinde çıkü. Çok
geçmeden dönemin birçok dergisinde, Cumhuriyet ve Tan
başta olmak üzere çeşitli gazetelerde öyküleri yayımlandı,
romanları tefrika edildi. Son yıllarda yalnız çocuk kitapları
yazıyor. Türk tkizleri adlı çocuk romanı 1958'de Uluslararası
Çocuk Kitapları Birliği'nin Andersen Yanşması'nda Onur
Armağanı'na değer görüldü. Kırk dolayındaki kitaplarından
başlıcalan şunlar: Roman: Dikenli Çit, De|irmen İaşı, Giineş
Kokusu, Küçük Ev, Siyah Dantelli Şemsiye, Sabır Taşı, Özlem
Şarkısı. Öykü: Artık Geçti, Cennet Bataçe, Allın Pabuçlar,
Kurtlann Saygısı. Çocuk Kitapları: Yaiçın Kayalar, Mavi Ok,
Sumru Kız, Sihirli Ayna, Kurnaz Tilki, Ateş Gözlü Dev, Şah
Nazar. Şiir: Benden Selam Yunus'a.
adıyla yayımlıyor" sanısı yay-
gınmış...
"Cahit Uçuk'u ortadan kaidı-
ralım" diyenler de oluyor. öy-
külerrni Melike Canan, Uç Nok-
ta gibi adlarla yayımlamaya gi-
rişiyor kimi dergiler. Yanm Ay'ı
çıkaran Mecdi Eren, "Bu işi
beğenmiyornm" diyor. "Bir fo-
tograf verin, bir de röporUj ko-
yalım dergiye." Gavsi Ozansoy-
un yaptığı röportaj yayımlan-
dıktan sonra tanınıyor.
Artık yaym dünyasımn en
genç yazan... Adını duyurmuş
iki üç bayan yazardan biri...
"Hanım yazariar benden son-
ra çok geldi, ama misafırtikleri
çok kısa sürdü" diyor. "Babıâ-
li'de sel degil, kum olmak iste-
dim."
O yıllardan bir anı:
"Hangi gazeteydi, haürlamı-
yorum. Bir gün Ercüment Ek-
rem Bey'i ziyarete gittim. Calış-
tıklan odaya girdim. Hemen
gömleginin yakasını kapadı,
kravabm çekip düzeltti. 'Hanım
kızım' dedi, 'Babıâli'ye Cahit
Uçuk geldikten sonra artık
gömJekleri çıkanp atletle otura-
maz olduk! 'öyle mi otururdu-
nuz efendim?' dedim. 'Tabii' de-
di, 'nargileler tokurdar, cigara-
lar, kahveler... Atletle oturur-
duk. Ama kapı acılıp da Cahit
Uçuk gelir diye, artık hepimiz
böyle ciddi oturuyonız! Tfeşek-
kür ederinv dedim; bu çok hoş
bir Utifattı bana..."
Cahit Uçuk, kendi kendini ye-
tiştirenlerden: Babası Ibrahim
Vehbi Bey, son Osmanlı Meclis-i
Mebusanı'nda milletvekiliydi.
lstanbul'un işgalinden sonra ai-
lesiyle birlikte Anadolu'ya geçti;
Hekimhan'da üç buçuk yıl kay-
makamlık yaptı. "Yazarlığımın
ilk tohumlan orada aüldı" diyor
Cahit Uçuk. "Annem babam
okurauş, kültürlü insaolardı.
Babam resim yapardı, annemin
geniş mflzik bilgisi vardı. Bana
Terfik Fikret'in siirierini okur-
lardı. Geceleri kitap okunurdu.
Victor Hugo'nun Sefiller'ini
orada dinledim, babamın afzın-
dan. Kısacası eve kapandık, ben
de okumaya başiadım. tstan-
bnl'dan ben ilkokul ikinci smıfta
okorken aynlmıştık. Oradan ga-
zeteler, dergiler bir ayda geliyor-
du. Posta geceleri, once karda
ilerieyen arabanın sesi duyulur-
du. tki saat sonra postane önün-
de dunırdu araba. On, on beş
dakika sonra da bize gdirdi.
Gazete, dergi. kitaplar..."
Bir şüre de Malatya'da vali ve-
killiği yaptı babası. Ardından
Antalya'nın Alanya, Korkuteli
ilçelerinde kaymakamlıklar...
Cahit Uçuk Anadolu'yu o yıl-
larda tanıyor. Sürekli okuyor...
Antalya'da kızlar için acılan
okula gidiyor.
Ve şair olmaya karar veriyor.
Hece vezniyle yazıyor, defterler
Kaçınlmayan, antik tiyatro kaldı
ÖZGEN ACAR
EDtRNE'DEN ANTALYA^
YA/NEW YORK — Yeni bir ar-
go öğrenmek ister misin? Deniz-
li'de oğrenmiştim: "Definecinin
kimini talih, kimirti savcı sever-
miş..." Bugüne kadar talihin sev-
diklerinden söz etmiştik. Bu son
yazıyı da savcının sevdiklerine
ayıralım.
Bu yazj dizisini sunarken
Edirne'den Antalya'ya kadar bir
çizgi çizildiğinde bunun güne-
yinde kalan bölgedeki olaylara
değinileceğini özellikle vurgula-
mıştım. Bu cerçevede, son iki yıl
içinde gazete sütunlarına geçen
bazı olayları getişigüzel aktarıp
savcının sevdiği bazı kullara da
yer vermek istiyorum.
Selahattin Ercan, Uşak'ın
bir koyunden. Polise tarihi eser
satmaya çahşırken yakalandı.
Eserlerin bir bölümünü kendi
köyündeki tarlasının yanında,
bir bölümünü de bir başka ara-
zide temel çukuru kazarken bul-
du. Ercan şanslı olmalıydı. Biı-
tün eski eserler ayağına dolaşı-
yordu. Bu şans kendisinde oldu-
ğuna göre keşke toto oynasa ya
da bir Milli Piyango bileti alsay-
dı. Arkeologların raporu, eser-
lerin bir bolümünun sahte oldu-
ğunu söylüyordu. Acaba temel
çukuruna bu sahte Afrodit ba-
şını kim koymuştu?
Fethiye'de Salih Un, Enver Kı-
zıl, Mustafa Topçu ve Rakip Al-
tug kaçak kaa iddiasıyla yaka-
landı. Ağzında zeytin dalı tutan
Roma dönemi bir zincirli kan-
dilin yanı sıra çeşitli eski eser ve
sikke ele geçirildi. Bir de dedek-
tör.
Aydın'ın Incirliova ilçesinde
bakkal Ahmet Pecen, işini ka-
nştırmıştı. Tezgâhın aİtından çı-
kardığı bir bronz aslan heykeli
ile bir Roma kandilini 5 milyo-
na polise satmaya kalkışmıştı.
Yedi cm'lik bir bronz heykel-
le 5 gümüş sikkeyi pazarlama-
ya çalışan Durmuş Mutlu yaka-
landı, ancak savcılıkça serbest
bırakıldı. Heykeli dağda bul-
muştu, sikkeleri de Izmir'de sa-
tın almıştı. Fethiyeli sanık Iz-
mir'e alışverişe gittiğinde ala ala
antik gümüş sikke mi almıştı?
Öyle olmah ki savcüık takipsiz-
lik kararı verdi.
Dalaman'dan bir habere gö-
re Sdim Arslan bir metal dedek-
tör, bir alün küpe, 109 gümüş ve
bronz kanşık antik sikke, iki
mermer heykel başı, bir kandil
ve çeşitli eski eserle yakalandı.
Saruk ilk sorgudan sonra serbest
bırakıldı.
Turgut San, Şaban Kurt, Os-
man Şahan, Ahmet Akman ad-
lı kişiler Muğla polisinin zincir-
leme operasyonu ile eski eser ka-
çakçılığından yakalandı. 149
sikke bulunmuştu. 66 sikke ele
geçti. Gerisi herhalde yakında
New York Sikke Fuan'nda pa-
zarlanacaktı. Dört sanık tutuk-
landı. Turgut San bir yıl önce yi-
ne eski eser suçundan yakalan-
mıştı.
Sefer Sakin ile İsmail Yümaz
Muğla'da Roma dönemine ait
213 gümüş sikke ile ve bir baş-
ka olayda Fethiye'de altı sanık
haziran 1989'da 128 tarihi eser
ile yakalandı. Dördü tutuklan-
dı, ikisi serbest bırakıldı.
Manisa Turgutlu'dan Yaşar
Dindar (Ya dindar olmasaymış
kimbilir ne olurrouş acaba?) evi-
nın temelinde bulduğu 470 adet
sikkeyi pazarlamaya çalışırken
karşısında polisleri bulacağını
bilmiyor olmalıydı.
Manisa'da dört sanık, bir hey-
kel başı, bir mermer heykelciği
satma girişiminde bulundukla-
rı için tutuklandı.
Müteahhit Hasan Yurdaba-
kan Foça'da hükümet konağı in-
şaatı sırasında tÖ 4. yüzyıla ait
buluntuları yok etmeden suçla-
nınca "Yahu bu taşlar Foca'mn
her tarafında çıkıyor Arkeolog-
lar beni neden suçluyor? Ait ta-
rafı bir taş... İnşaat durdu. Ba-
küpeler, bilezikler ve bir kafanın
kalıntıları bulunmuştu. Eserler
müzeye alınmıştı. Nasıl olmuş
da bu eserler Münih'in yolunu
tutmamıştı? Hayret doğrusu...
Muğla'da 204 altın ve gümüş
sikke ile yaklaşık dört kiloluk
Osmanlı sikkelerini temel kazı-
sı sırasında bulduktan sonra pa-
zarlayan dört kişi yakalanıyor ve
içlerinden biri heyecanını yene-
meyerek, "Yaşasın adalet...
Türkiye'de de yargıçlar var" di-
ye bağınyordu.
"Turist döviz getirir, yabancı
yatlar daha çok getirir" denir.
Mavi yolculuğa çıkmış bazı Ital-
yan ve Fransız teknelerinin altın-
da denizaltı kapağı gibi açılan
şılık Manavgat'ta Cengiz tzmirii
ve Hasan Yaiçın 57'si sikke ol-
mak üzere çeşitli eski eserleri tu-
ristlere satmaya kalkarken yaka-
lanıp mahkeme kararı ile tutuk-
lanıyordu.
Denizli AA çıkışh bir haber-
de Sarayköy tncipınar köyünde
beş iskeletli bir antik mezarın
yol açılması sırasında bulundu-
ğu bildiriliyordu.
"Hermes", ticaret ve hırsızlık
tannsıydı. Bir bronz Hermes
heykelini yani "tûccar ve hırsız-
larm" ortak tannsının heykeli-
ni Antalya'da 219 sikke ile bir-
likte satmaya çalışan 6 kişiden
biri tutuklanıyor, ötekiler ser-
best bırakıhyordu.
Bu arada yazı dizisinde adla-
nnı görmeyen bazı üstatlar alın-
masınlar. Sizler ve öteki kişiler,
Türkiye Cumhuriyeti bu ilgisiz-
liği var olduğu sürece siz daha
çok iş yaparsınız. Ben de bun-
lardan ancak duyabildiğim, "te-
lefoodaki adsız dostlanmm" an-
lattıkları arasında belgeleyebil-
diğim bölümünü yazarun. Lüt-
fen alınmayın.
New York'a gelen haberlerc
göre bu yazı dizisinde adı geçen
pek çok' "ünlü şöhret" daha ön-
ce benzeri durumlarda yaptıkla-
n gibi '"Vınnnn Turizm" şirke-
tinin ani düzenlenen sonbahar
turlanna katılarak Avrupa'ya
gitmişler.
A N T I K A T A L A N I
Son yıllarda antika kacakçıltğında, 3-4 tonluk mermer lahitler
Eserler ayağıoa dolaşıyordn
Selahattin Ercan, Uşak'ın bir
köyünden. Polise tarihi eser satmaya
çalışırken yakalandı. Eserlerin bir
bölümünü kendi tarlasının yanında,
bölümünü de bir başka arazide temel
çukuru kazarken buldu. Bütün eski
eserler ayağına dolaşıyordu.
çok gözde
\i\e beni snelnyorlar?
Müteahhit Hasan Yurdabakan,
Foça'da hükümet konağı inşaatı
sırasında İÖ 4. yüzyıla ait buluntuları
yok etmekle suçlanmca, "Yahu bu
taşlar Foça'nın her tarafmdan çıkıyor.
Ait tarafı bir taş. Neden beni
suçluyorlar?" diyordu.
kalım ne olacak?" diyordu.
Benzeri durumla bir iki yıl ön-
ce Bodrum'dada karşılaşılmış-
tı. Cağaloğlu'nun göbeğindeki
Bizans sarnıcı da tahrip edilme-
miş miydi?
Baymdır jandarmasına takı-
lan yedi olayda sekiz dedektör
bulunuyor ve bu arada bir TV
tamircisinin "Made in Baymdır"
dedektörleri atölyesinde yaptığı
ve yerli sanayii geliştirip koru-
duğu belirleniyordu. Bu yedi
olayhk grupta yakalanan İsma-
il Kocaman'm "Türkiye'nin ta-
rihsel ve kültürel mirası" ise
1172 parçadan oluşuyordu.
20 Nisan 1990 tarihli Güneş
gazetesi Jzmir'de kent merkezin-
de, temel kazısı sırasında bir an-
tik mezarın ortaya açıktığını
yazdı. Som altından yapıhnış
süsleme yapraklan, renkli taşlar-
la bezenmiş altın kolyeler, aitın
pencerelerden, kimseye görün-
meden, denizin derinliklerine
tüple inen, yabancı mavi yolcu-
lann hep aynı yerde üç beş gün
demirlediklerini nedense görev-
liler farketmezler. Çünkü Türki-
ye'deki savcılar, İtalyan ve Fran-
sız yerine Türkleri sevmeyi yeğ-
lerler. Çünkü AT üyesi olarak
onlar doğuştan şanshdırlar.
Buna karşılık Bodrumlu ba-
lıkçı Hikmet Baltntan kaptan
onlar kadar şanslı değildi. Çün-
kü denizden çıkmış birkaç am-
fora, kulplu testi ve toprak kap-
tan dolayı yakalanacaktı. Ağlar-
la balık yerine tarih yakalamış-
tı. Yine de şanslı sayılırdı, ilk
sorgudan sonra serbest bırakıl-
mıştı.
Bir adet "Meduza" başını An-
talya'da pazarlamaya çalışan İs-
mail Kıncı ilk sorgudan sonra
serbest bırakılmıştı. Buna kar-
Antalya'da Ali Şahin hamal-
hk yapardı. Bir gün talih yüzü-
ne güldü. Hayvanlarını otlatır-
ken bir otel inşaatının temelinin
kazılması sırasında 2778 adet
bronz sikke buldu. Daha sonra
yetkililer söz konusu yerde araş-
tırma yaptı. Onlar da 65 sikke
buldu. Talih keşke gülmez olsay-
dı, olacak iş değildi... Tutuklan-
mıştı.
Kutahya Emet ilçesi Çavdar-
hisar yakınında İS 200 yıüna ait
bir mermer lahit bulundu. Ka-
çakçılar, lahti yer yer tahrip et-
mişlerdi. Lahit müzeye taşındı.
Burdur'da ormancı Mehmet-
in yerini lcimse dolduramazdı,
ama ormancı Turan Acar (Be-
nimle soyadı benzerliğinden
başka ilgisi yok) bu gidişle ye-
rini dolduracak. Kendisi ile ilgili
şimdiye değin bir yıl arayla iki
haber gördüm.
Elimde bir olanak olsaydı, bu
yazı dizisinde adı geçen kişileri
sımr kapılanndaki bilgisayara
aktanp 13 eylülden bu yana aca-
ba kiinler "Vınnnn Turizm'Mn
turlarından yararlanmıştı. Bunu
bir araştırırdım.
Sorun, artık ufak tefek eser
değil tonlarca ağırhkta lahitler-
di. Acaba Içişleri Bakanhğı, em-
niyet ve jandarma kayıtlan ile
Kültür Bakanlığı'nın kayıtlannı
(hâlâ bilgisayar şebekesini ger-
çekleştiremedikleri ve dosyalar
üzerinde çalıştıkları için bu ke-
limeyi kullamyonım) karşılaştı-
np sadece bu sorunun yanıtını
arasa nasıl bir sonuç alır?
"Son beş ydda kaç lahit ve la-
hit parçası kaçınlmaya tesebbüs
edilmiştir? Bu sorunun yanıtını
aldıklannda kendi kendilerine
"lyi ki bu adamlar Efes'teki an-
tik tiyatroyu da kaçırmıyorlar..!'
demeleri benim için sürpriz ol-
mayacaktır."
Bugun kaba bir tahminle Ya-
kındoğu uygarlıklan, antik Yu-
nan, Roma ve Bizans eserlerini
sergileyen Amerikan muzeleri ile
özel koleksiyonlardaki her 10
eserden, aitı tanesinin Türkiye-
den kaçınldığı tahmin ediliyor.
Bu 10 tonluk rakam sıradan
mermer ihracatı değil Anadolu-
da atalanmızın miras bıraktığı
sanat eserlerinin ton karşılığıdır.
Viyana'da çaldırtılan heykelci-
ğin "gram"la ölçüldüğü dikka-
te alınacak olursa 10 tonun ne
anlama geldiğini saptamak da-
ha da kolaylaşır.
"Yüzyılm Definesi" olayı üe
açıklamalanmın son gününde
uzun uzadıya kaçakçılığın ön-
lenmesi konusunda ne gibi Ön-
lemler almması gerektiğini kendi
gözlem ve düşüncelerime göre
aktarmıştım. O günden bugüne
bunlardan hiçbiri dikkate alın-
madı. Bu nedenle bunlan bu kez
tekrarlamayacağun. Merak eden
acar, okur.
Ancak bu yazı dizisi boyun-
ca Türkiye'deki bazı yetkililere
telefon ederek görüşlerini, eksik
ve eğrilerimi sordum. Dizinin
10. gününe gelindiği halde değil
okumak, böyle bir dizinin ya-
yımlandığının bile farkında ol-
mayan, günlük gazete okuma-
yan müzeci ve emniyetçiler var-
dı. Bereket, Kültür Bakanı Na-
rmk Kemal Zeybek yaymlann al-
tım çizerek okuyordu. Ne diye-
lim? Inşallah...
Bugün Türkiye'de, değil haf-
ta içinde, hafta sonunda kaç kişi
ailecek, çocukları ile müzelere
gidiyor? Kaç konkenci bayan,
kaç piştici öğrenci sevgi ve me-
rakla kentlerindeki müzelere gi-
diyor?
Unutmayın ki Anadolu'da
Osmanlı öncesine kadar 36 uy-
garlık gelip gecmiş. Dünyaıun
hiçbir yerinde böylesine bir ta-
rih ve kültür birikimi yok. Bu-
topraklarda Yunanistan'dan faz-
la antik Yunan, Italya'dan fazla
antik Roma kenti var. Dünyaıun
yedi harikasından ikisi olan
Bodrum Mozolesi ve Efes Arte-
mission'u bu topraklarda yapıl-
mış.
Müzeler, halkı kendi yanları-
na çekmek için acaba neden ça-
ba harcamazlar? Niye Türk mü-
zeleri, bir kültür ve eğitim ku-
rumu yerine bir ölü toprağı ser-
pilmiş bir mezar havasındadır?
Neden Türk müzelerinde Türk
vatandaşlarına Yunanistan'da
olduğu gibi indirimli tarife uy-
gulanmaz? Pazar günü ücretsiz
gezilmez? Unutulmasın ki bu
müzeler Türk vatandaşının öde-
dîği vergilerle yaşamaktadır.
Bu kaçakçılık olayları Ame-
rika'da geniş yankı yaratıyor. 13
gün süreli bu yazı dizisinin öze-
ti ekim 1990 tarihli "Connois-
seor" dergisinde de özetle ya-
yımlanıyor. 350 bin satışlı der-
ginin bir milyonu aşkın okuyu-
cusu var. Derginin okurlannın
yüzde 85'i abone, gerisi öteki
dergilerle birlikte büfelerde sa-
tılıyor. Ancak dergi 20 eylülden
itibaren okurlarına ulaşmaya
başladı.
Müzeler, antika tüccarları,
özel koleksiyonculan bir kaygı
(Arkası 19. Sayfada)
doldumyor...
. lstanbul'a geliyorlar... Teyze-
sinin kocası hariciyeci. Abdül-
hak Hâmit'in de dostu. "Seni
Hâmit'e götüreyim" diyor Cahit
Uçuk'a. Hâmit, o dönemin en
ünlü şairi. Çağdaşları onu
"Dahi-i muazzam", "Şair-i
Azam" gibi sıfatlarla anıyorlar...
Cahit Uçuk da kullandığı ağdalı
sözcüklerin anlamlarını babası-
na sora sora, onun bütün kitap-
larını okumuş. Zaman zaman
da manzum oyunlanndaki kişi-
Ierin yerine koymuş kendisini.
Kimi zaman Davalaciro, bazen
Finten olmuş...
"Gittik bir gün. On dört, on
beş yaşlanndaydım. Abdülhak
Hâmit Bey, beni eşi Lüsyen Ha-
mm'ın gençliğine benzetti. 'En
çok sevdiğin şeyler nelerdir?' di-
ye sordn. Bu arada 'Sinema se-
ver misin?' dedi. 'Severim' de-
dim. Niçin sevdiğimi sordu; 'Ge-
zemediğim, bilmediğim ya da
kitaplardan tanıdığım yerleri gö-
ruyonım, tanıyorum' dedim.
Çok hoşuna gitti bu cevabıra.
Uzun kaldık, birkaç saat konuş-
tuk. Şiir defterimi bıraküm. tki
ay kadar heyecanla beUedim.
Sonra eniştem geri getirdi. Ar-
kasına yanm sayfa yazmış. 'Şa-
ire hanım çok istidath (yetenek-
li), ama nesir yazarsa ilerde ken-
disinden çok guzel şeyler bekle-
yebiliriz' diyordu. Ben de şürden
vazgeçtim."
Oyküye, romana bu olaydan
sonra başhyor Cahit Uçuk. İlk
kitabı 1936'da yayımlamyon Ki-
razlı Pınar. Ertesi yıl bir roman
daha: Dikenli Çit O yıl ilk ço-
cuk kitabını da yazıyor: Türk
Ikizleri.
"Babam Korkuteli'de kayma-
kamken bir deste kitap getirdi.
Çocuk Esirgeme Kurumu bas-
mış, Sabiha Zekeriya Hanım
tercüme etmişti bunlan. Klasik
olmuş ikizler serisi... Biz dört
kardeş, kitapları öyle sevdik kL.
Toplaşıp toplaşıp okuyorduk.
'Ah, Türk ıkizlerini de yazsalar..!
diyordum. Yazılanm çıkmaya
başlayuca en küçük kardeşim
Abla, yaz... Türk ikizlerini yaz..!
demeye başladı. Kitabı ona ada-
dım. Çocuk Esirgeme Kurumu
berbat bir şekilde basürdı. Son-
ra kcndimiz bastık, çevirttirdik.
tngilizcesi, Almancası çıktı. Sa-
nınm Japoncaya da çevrildi.
ADdersen Yanşması'Dda Şeref
Armağanı aldı."
Son yirmi yıldır yalnız çocuk-
t lar için yazıyor Cahit Uçuk. Bu
arada, Yunus Emre yolunda
dörtlüklerden oluşan, lüks bas-
kıh bir kitap yayımladı: Benden
Selam Yunus'a: "Benden selam
Yunus'a / Gelip yüregim yusa /
O yunmuş yüregimde / Konuk
olup uyusa."
Edebiyat anlayışım şöyle açık-
lıyor: "Hem realistim. hem ro-
mantik bir tarafım var. İyimse-
rim. Dünyayı, insanı, çiçegi se-
verim. Kantnlıklan sevmiyo-
rum, karanlık yazmadım hiçbir
zaman. Acılı. bafrf tertip biberb'
şeyler yazdıfım oldu, ama zehir
zemberek yazmadım."
Bugünkü çahşmalanna gelin-
ce...
"Herte Verte Pitte adlı masa-
lımı ele aldım. Bu masal kahra-
manlan yaşasalardı, çocuklan
tonınlan olsa nasıl olurdu, de-
dim. Günümüzün çocuklan ta-
bii kompüterci, uzaycı olacak.
Hemen başiadım yazmaya. Yüz-
bir masal olacak. Tonınlan ya-
şıyor. Bir dâhi kız. Doğuyor,
disleri var.» İki gün sonra anne
diyor, beş gün sonra baba diyor,
bir yaşmda okuma ögreniyor.
Harika çocuk. Fizikle ugraşıyor-
lar, gökbilimle uğraşıyorlar, ra-
sathane kuruyorlar evlerine, uy-
du gönderiyorlar göge... Sonra
yedi kat yerin altındaki periler,
konuşan kediler, konuşan cey-
lanlar, kdık degistiren yılanlar».
Bir de gtinün konusunu koy-
dum: Çevre koruma savaşçıla-
n... Bir vakıf kurdular bunlar.
Artık para kazanıyoriar. Yerin
altından pırlantaiar geliyor, an-
tikalar buluyorlar... Bir başka
kitap daha yazdım. Orada bü-
tün kız çocuklannın merak et-
rikleri şeyler var. Aşk, seks, ilaç-
lar... Çocuklar için bir nevi ter-
biye kitabı oldu. Yakında o da
çıkacak."
Çine'de antik
kuyn
• ÇİNE (AA) — Aydm'm
Çine ilçesinde bir evin
bahçesinde, M.Ö. 4. yüzyıla
ait antik kuyu bulundu.
Yetkililer, Saadettin
Servitopu adh kişiye ait
evin bahçesindeki kuyunun,
Alabanda antik kentine ait
olduğunun belirlendiğini ve
kuyunun zamanında
Alabanda'mn su ihtiyacmı
karşıladığını kaydettiler.
Saadettin Servitopu,
kuyuyu, bahçesini
temizlerken bulunduğu
belirterek, "ilçedeki pınar
ve kuyulann birçoğu yazın
kuruduğu halde bahçedeki
kuyudan su hiç eksik
olmadı. Bahçemi, yaz
boyunca, kuyu suyunu
kullanarak suladım" diye
konuştu.
Meryemana
Manastın
• ŞEBİNKARAHtSAR
(AA) — Giresun'un
Şebinkarahisar ilçesinde
bulunan ve ortaçağdan
kalan Meryemana
Manastın, Kültür Bakanlığı
tarafmdan restore edilerek
turizme açılacak. Alınan
bilgiye göre, ilçenin
Kayadibi köyü smırlan
içinde bulunan Meryemana
Manastın bakanlık
tarafmdan programa
alınarak restore projeleri
hazırlatılmaya başlandı. 4
kişilik bir ekip tarafmdan '
yapılmakta olan restore
projeleri tamamlandıktan ,
sonra, yaklaşık 1 milyar lira
harcanarak tarihi eser
onarılacak.
SSCBgemisi
tıırigt getirdi
• İZMtR (AA) —
Sovyetler Birliği'nm
"Shota-Rustaveli" adlı
gemisi, Izmir'e 256 Alman
ve Fransız turist getirdi.
Sovyet gemisi ile gelen
turistler, lzmir ile çevredeki
tarihi ve turisnk yerleri
geziyorlar. "Shota
Rustaveli"nin, Yunanistan'm
Pire kentine gitmek üzere
saat 20.00'de lzmir
Limanı'ndan aynlacağı
bildirildi.
Çocuk afişi
• ANKARA (ANKA) —
Çankaya Belediyesi,
Birleşmiş Milletler
öncülüğünde hazırlanan
"Çocuk Haklan
Sözleşmesini" afış olarak
bastırarak okullara
dağıtacak. Çankaya
Belediyesi'nden yapılan
açıklamaya göre, çocukların
hiçbir dini, etnik aynmına
tabi tutulmaması ve cinsel
sömUrü aracı olarak
kullamlmaması, özürlü
çocuklann da tüm
haklannın korunmasına
ilişkin maddelerin
bulunduğu çocuk haklan
sözleşmesinden 10 bin adet
basılacak.
Kemoterapi
kongresi
• KUŞADASI (AA) —
Türk-Yunan Kemoterapi
Ulusal Kongre üyelerinin
ortak toplantısı dün
Kuşadası Kuştur Tatil
Köyü'nde başladı.
Kongrede, Türkiye heyetine,
Prof. Bülent Berkarda,
Yunanistan heyetine de
Prof. G. Daikos başkanhk
ediyorlar. Üç gün sürecek
kongrede, "Kemoterapi ile
hastalık tedavisi", "bulaşıcı
hastalıklar ve kanser
tedavisi", "lenf bezi
kanseri", "meme kanseri,
yumurtalık kanseri ve
bunlann tedavisinde
kullanılan ilaçların yan
etkileri" konulan
görüşülecek. Kongrede
aynca, kemik iliğinin tahrip
edilerek, aynı gruba başka
bir ilik nakli ile kemik
yenilenmesini içeren yeni
kemik iliği nakli yöntemi ve
bunun sonuçlan da
tartışılacak.