25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 1990 + *+ HABERLEREV DEVAMI CUMHURİYET/17 Dış Türkler brifingi Karşılıkb suçlama (Baştarafı I. Sayfada) Kıbrıs'laki son durum ile Batı Trakya ve Azerbaycan olayları uzerinde durulduğu öğrenildi. Toplantıda Özçeıi ve Yazar'ın 15 gün arayla yaptıkları KKTC ziya- relleri konusundaki izlenimlerinin yanı sıra, Kıbrıs sorunu konusun- da Rum yönetimi, Birleşmiş Mil- letler, VVashington ve Atina'nın tutumları ele alındı. Toplantı ko- nusunda bir açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Sozcüsü Büyiı- kelçi Kaya Toperi, brifingde Ba- tı Trakya'daki son gelişmelerin de değerlendirildiğini bildirdi. Açık- lamada, "Baü Trakya'daki soy- daşlarımızın can ve mal güvenli- ğinin uluslararası anlaşmalar çer- çevesinde sağlanmasının geregi ve bunun bir an evvel gerçekleştiril- mesinin beklendigi" belırtildi. Kıbrıs, Azerbaycan ve Batı Trakya'daki gelişmeler saat 14.00'te başlayan ve Cumhurbaş- kanı Turgut Özal'ın başkanlık et- tiği MGK toplantısında da ele alındı. Yaklaşık 5 saat suren top- lantıya Başbakan Yüdınm Akbu- lul, Genelkurmay Başkanı Orge- neral Necip Torumlay, Milli Sa- vunma Bakaru Safa Giray, tçiş- leri Bakanı Vekili ve Devlet Ba- kanı tbrahim Özdemir, Dışişlerı Bakanı Mesul Yılmaz, Kara Kuv- vetleri Komutanı Orgeneral Do- ğan Gureş, Deniz Kuvvetleri Ko- mulanı Oramiral Orhan Karabu- lul, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Safter Necioğlu, Jan- darma Genel Komutanı Orgene- ral Burhanettin Bigalı ve Milli Guvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirraibeşoğlu ka- Sözleşmeli (Baştarafı 1. Sayfada) namenin ilgili 12. madde düzen- lemesi tek cumleden ibaret: "Söz- leşmeli slatüde istihdam edilecek personel, 5434 sayılı T.C. Emek- li Sandığı Kanunu'na tabidir" di- yor. Geçici 1. madde düzenleme- si ise SSK'va tabi olanların iki ay içinde Emekli Sandığı ile ilgilen- dirilmelerini öngörüyor. Ayrıca madde 59 ile eski kararnamenin pek çok maddesi gibı, tazminata ilişkin madde hukümleri de yurür- lukten kaldınlıyor. Bu tabloda ya- p\labilecek hukuk yorumu, sözleş- melilerin SSK, ozel sandık ve taz- minata ilişkin tüm haklarımn or- tadan kalkacağı, sadece çalışma yılları esas alınarak Emekli San- dığı'na devredilmeleri ile Emekli Sandığı'nın emeklilik ve sosyal güvenliğe ilişkin hükıımlerine bağlı olacakları doğrultusunda oluyor. Sözleşmelilerin bir yan- dan iş güvencesi yokken, diğer yandan emekliliğe ilişkin kazanıl- mış haklardan vazgeçme anlamı- na gelen düzenleme karşısında iti- raz hakları da yok. Ömeğin Emekİi Sandığı'na geçirilmede hak kaybetmesi soz konusu çok buyuk bir sözleşmeli grubunun kazanılmış hakları ile işine devam etme olanağı yok. Hak kaybetme- mek için işten ayrılmayı istemesi halinde dahi, sözleşmelinin bu haklannı kullanabileceği konusu guvence altına alınmamış. Sonuç olarak SSK veya özel sandık kapsamındaki emeklilik hakları ve tazminat haklannı yi- tirmesi soz konusu sözleşmeli ça- lışanların Emekli Sandığı kapsa- mına alınmaya itiraz hakları söz konusu olmadığı gibi, bu nedene dayalı olarak ışten ayrılmayı göze almaları halinde de kazanılraış haklarımn ahnabilmesi, büyük olasılıkla açılacak dava ve yargı kararlarına bağlı kalacak. Kararname, ucret belirlenmesi- ni >enı bir sistem içinde yine ta- mamen yonetrmlerin ve huküme- tın kararlarına bağlı kılıyor. Ye- ni kararname çerçevesinde belir- lenecek sözleşmeli iıcretinin söz- leşmelinin bugunku ucretinin al- tında kalması halinde sözleşmeli lehine tek düzenleme, fark kapa- nıncaya kadar eski yuksek ücre- tini almaya devam edebilmesi ola- cak. Kararnameye ilişkin Maliye Ba- kanlığı'nın resmi açıklamalarının aksine. sozleşmeliler memurlara benzer guıencelere kavuşturulmu- yor. Sadece memurlara benzer tüm nilelık \e sorumlulukları yük- lendikten sonra memurlara yasa ile verilmiş tüm iş ve terfi guven- celerinden yoksun kılınıyorlar. Yenı kararnamenin bu anlamda ilk aşamada göze çarpan birkaç hukmünden örnekler şöyle: Madde 9: Sozleşme süresi içe- risinde gelişen hizmet şarılarına göre sözleşmeli personelin gorevi veya görev yeri değiştirilebilir. Sözleşmeli personelin daha ust bir göreve getirilebilmesi için bu gö- revin iş gereklerini taşıması, boş bir pozisyonun bulunması ve si- cıl ve başarı değerlemesinin A ve- ya B duzeyinde olması gerekir. Madde 10: Sözleşmeli personel, herhangi bir siyasi parti, kişi ve- va zümrenin yararını veya zara- rım hedef tutan bir davranışta bu- 'unamaz. Hiçbir şekilde siyasi ve deolojik amaçlı beyanda buluna- naz ve bu çeşit eylemlere katıla- maz. Madde 14: Sözleşmeli persone- lin herhangi bir sendikaya uye ol- ması, sendikal faaliyette bulun- ması, grev kararı vermesi, bu vol- da propaganda yapması, herhangi bir greve veya grev teşebbusüne katılması, desteklemesi veya teş- vik etmesi yasaktır. Madde 25: Sözleşmelinin ücre- ti, temel ucreti ile başarı ve kıdem ücretleri toplamından oluşur ve bu ucret asgari ücretin altında ola- maz. Tavanı her yıl bütçe kanun- ları ile belirlenir. Madde 26: Temel ücret tutar- arı. sözleşmeli personelin unva- ıı, iş gerekleri, işyeri ve çalışma jartları dikkate alınmak suretiy- e teşebbus \ e bağlı ortaklıklarca >elirlenir. tıldılar. Toplantıdan sonra MGK Genel Sekreterliği'nden yapılan açıklamada, "Toplantıda genel guvenlik ve asayiş durumu, Batı Trakva'da meydana gelen olay- lar, Azerbaycan, Kıbrıs ve Doğu Avnıpa ile ilgili gelişmeler gözden geçirilmiş ve degerlendirilmiştir" denildi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, Uzakdoğu gezi- sinden donerken Türkiye'ye uğra- yacak olan KKTC Cumhurbaşka- nı Rauf Denktaş ile bir göruşme yapması bekleniyor. Denktaş'ın kesin donüş tarihi belli olmamak- la birlikte, bu buluşmanın bugun ya da yarın gerçekleşeceği ifade ediliyor. Söz konusu görüşmede Özal'ın ABD'de Başkan Bush ve yönetimi ile yaptığı temaslardan aldığı izlenimi aktaracağı, bu ara- da BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile olan goruşmesini de ileteceği kaydediliyor. Rauf Denktaş'ın bu görüşmeden sonra Cuellar'ın çağınsı konusunda bir tavır belirleyerek gidiş tarihi ko- nusundaki kararına açıklık getir- mesı bekleniyor. 6 kritik unsur Dış Turkler konusundaki gün- cel politika belirleme çalışmalarını son haftalarda yoğun biçimde sürduren Dışişleri Bakanlığı ise, Gumülcine'deki olayları, Kıbrıs ve Azerbaycan'daki durumla bir- likte 6 başlıkta toplanabilecek bir genel çerçevede değerlendiriyor. Dışişleri çevrelerinden edinilen bilgiye gore, bu başlıklar altında oluşturulan temel görüşler şöyle: 1—Yunanistan'la ilişkiler: Ati- na'daki geçici hukümetle diyalog- suz bir dönem geçirmemeyi karar- laştıran ve bu çerçevedeki ilk gö- ruşmeyi 14 aralıkta Brüksel'deki Yılmaz-Samaras buluşmasında gerçekleştiren Ankara, iki dışişleri bakanının şubat ortasında Otta- vva'da yapacakları ikinci görüşme oncesinde Kıbrıs ve Batı Trakya konularının ilişkileri zedeleyici boyutlar kazanmasından rahatsız- lık duyuyor. Son gelişmeler, özel- likle Yunanistan Dışişleri Bakan- lığı'nın onceki gunkü açıklama- sında, Ankara'yı Kıbrıs konusun- da "kacamak ve gülünç" tavır al- makla suçlaması ve Batı Trakya'- daki gerilimin planlı biçimde tır- mandırıldığı izlenimi yeni bir Türk-Yunan krizinin belirtileri olarak nitelendiriliyor. Dışişleri, olaylann kriz boyutu kazanması- nın istenmediğini belirtirken, Rum lideri Vaaliu'nun bugün Av- rupa Konseyi'nde yapacağı ko- nuşrna da dikkatle bekleniyor. 2—AT ile ilişkiler: Kıbrıs konu- sunun ve Yunanlı yetkililerin tav- rının Turkiye-AT ilişkilerini etki- lemesi Ankara'yı rahatsız etti. Ba- tı Trakya'daki saldırılar, Türkiye tarafından Yunanistan'ın azmlık hakları konusundaki zaafı olarak AT başkentlerine yansıtılırken, Türk-Yunan ilişkilerindeki yeni gerginliklerin Ankara'nın Brüksel nezdindeki çabalanna sekte vura- bileceği kaygısı taşınıyor. 3—ABD ile ilişkiler: Washing- ton'un Kıbrıs konusunda Anka- ra'ya yaptığı telkinler Dışişleri ko- ridorlarında değerlendirilirken, Azerbaycan'daki olaylann ABD'- deki Ermeni lobisinde yarattığı et- kiler, Ermeni tasarısının kaderi konusunda Ankara'nın kaygılan- nı arttırıyor. 4—SSCB ile ilişkiler: Dışişleri Azerbaycan konusunda gösterilen tepkinin, Moskova'yla ilişkileri zedelemeyecek bir dengeye otur- tulmasında buyuk olçüde başarı sağlandığı karusında. Ancak, ola- yın ABDile ilişkiler, Azerbaycan ve Türk kamuoyunu ilgılendiren boyutları karşısında bu dengenin önümüzdeki günlerde nasıl koru- nabileceği soru işareti. 5—Türkiye kamuoyu: Azer- baycan olaylarımn kamuoyunda yarattığı tepkinin bazı çevrelerde aşın milliyetçi istek ve protesto- lara dönüşmesi, Dışişleri'ni zor durumda bırakıyor. Son gelişme- lerin Ermeni ve Rum karşıtı pro- pagandalara yol açmasından çe- kiniliyor. Dışişleri, bir yandan ka- muoyunun olaylar karşısında ses çıkararak dış poiitikanın aktif bir unsurunu oluşturmasım isterken, dışilişkileri zedeleyebilecek çıkış- lara karşı da temkinini koruyor. 6—Dış Türkler: Batı Trakya Turk azınlığı, Kıbrıs Türk halkı ve Azerbaycan Türklerinin bek- lentileri de dış politikayı etkiliyor. Karar ve açıklamalarda bu bek- lentilere yanıt verilmesi ve dış Türklerin Turkiye'nin tutumun- dan düş kırıklığına uğramamala- rı amaçlanıyor ANAP'lı Akkaş'ın evîne (Baştarafı 1. Sayfada) "Saldın bana değil, demokrasive yapılmıştır" diye konuştu. Edinilen bilgilere gore önceki akşam saat 21.20 sıralarında ANAP milletvekili Ali Sami Ak- kaş'ın Bigadiç'teki Servi Mahallesi Abdi Ipekçi Caddesi ile Anut So- kağın koşesinde bulunan evinde tahrip gücü olmayan ses ve yan- gın çıkartıcı bir bomba patladı. Patlama sırasında can kaybı ol- madı. Olayı goren milletvekili Ali Sami Akkaş, "Saldın bana değil demokrasive yapılmıştır" dedi. Akkaş olayı şöyle anlattı: "Dün gece saal 21.00 sıraların- da ailemle birlikle eve döniiyor- duk. Evin çevresinde 3 kişi gör- düm. Şüphelendim. Bunun uzeri- ne ilçe içinde bir tur altım. Tek- rar evin yakınına geldiğimde o üç kişiyi veniden gördiım. Bu kez korktum, arabamı çarşıya doğru surdum. Saal 21.20 sıralannda ye- niden eve döndük. Bu sırada bom- ba patladı. Saldınnın benim şah- sımla ilgili olduğunu sanmıyonım. Saldın TBMM'ye ve demokrasive yapılmıştır." Bombanın patlaması üzerine harekete geçen polis ve jandarma, olayla ilgileri bulunduğu saptanan Mehmel Boduroğlu (20), Biilenl Sami Karabaş (oğrenci 20), İsmail Tunç (camcı 20) ve tenekeci M. Engin Uçarcı (2 7 ) adlı kışileri sa- bah 06.00 sıralarında yakalayarak gözaltına aldılar. ATtNA / GÜMÜLCtNE (Cumhuriyet) — Batı Trakya'nın Gümülcine kentinde önceki gün Turklere karşı düzenlenen saldırı- ların ardından, Yunan polisinin de sıkı önlemler almasıyla durum sa- kinleşti. Bu arada Ankara, Atina- ya bir protesto notası verdi. Yunan hükümeti, butün hasarın dükkân ve işyeri sahiplerine tazmin edile- ceğini açıkladı. Gumülcine'de şiddet olaylannın ardından durumun sakirüeşmesi- ne rağmen korku içinde olan Ba- tı Trakyah Türklerin evlerinden dı- şarı çıkmadıkları ve sokaklann boş olduğu görüldu. Turkler iş- yerlerini de açmadılar. Dun sabah saatlerinde sokağa çıkma cesare- tini gosteren birkaç Turkun fana- tik bazı Yunanlılar tarafından yu- halandıkları, ancak polisin >Tiha- layanları derhal uzaklaştırdığı görüldü. Önceki günkü olaylar sırasında gözaltına alınan 16 Yunanlı ile üç Turk dun sabah Gümülcine Su- çustu Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkeme binası önüne toplanan bir grup Yunanlı da "Türk ajan- lar defolun" sloganları attılar. Vlahkeme gözaltına alınanların serbest bırakılmalarına ve tutuk- suz yargılanmalarına karar verdi. Bu arada Kuzey Yunanistan kentlerinden Gümülcine'ye getiri- len takviye polis birlikleri Türk azınlığa ait bütün ev, dükkân ve vakıf binalarını koruma altına al- dı. Sıkı guvenlik önlemlerinin Türk Dışişleri Bakanı Mesut Yıl- maz ile Yunanistan Dışişleri Ba- kanı Andonis Samaras arasında- ki telefon görüşmesinden sonra alındığı belirtildi. Kamu Düzeni Bakanı Andonis Manikas'ın da bölge için ek önlemler alınması konusunda Gümülcine Valiliği'ne talimat verdiği öğrenildi. Turkiye'nin Atina Büyükelçisi Gündüz Aktan dün akşam Yuna- nistan Dışişleri Bakanı Andonis Samaras ile görüştü. Türk Büyü- kelçisi görüşmeden sonra AA'ya "Hiçbir şey söylememe konusun- da talimat aldım" dedi. Samaras da herhangi bir açıklama yapma- dı. Buna karşılık güvenilir kay- naklar. Büyükelçi Aktan'ın Gu- mülcine'de önceki gün cereyan eden olaylar konusunda,'Ankara1 nın bir protesto notasını Dışişleri Bakanı Samaras'a ilettiğini haber verdi ler. Turkiye'nin bu notasından son- ra Yunanistan Dışişleri bakanlığı da dun gece uzun bir açıklama ya- parak bir dizi suçirmada bulun- du. Gumülcine'deki olaylardan so- rumlu gösterilecek bir hükümet varsa bunu Yunanistan hükümeti olmadığı iddia edilen açıklamada olaylara "Nefrek köriikleycilerinin sorumsuz >c kabul edilmez hare- ketlerin neden olduğu belirtildi" ve bu çevrelerin kimler oldukları açıklığa kavuşturulmadı. Açıkla- mada, Yunan polisinin tüm on- lemleri aldığı ıddia edilerek şu gö- ruşler savunuldu: "Ankara'yı bir kez daha sorum- luluklanna düşünmeye davet edi- yonız. Lozan Antlaşması, bu an- laşmayı imzalayan, uye ülkelerde- ki azınlıklann politik haklan ile ilgilenmemekledir. Ancak Yuna- nistan yine de demokratik rejimi sayesinde Müslüman azınlığın, bu haklannı harfiyen korumaktadır. Lozan Antlaşması, azınlıklara sa- dece dini hıırrivel ve ana dillerini kullanma hakkı vermektedir. Yu- nanistan'ın bu anlaşmadan kay- naklanan yükümlülüklerini ne de- recede yerine getireceği de Batı Trakya'daki Müslüman ve İstan- bul'daki Yunan azınlığın nüfusun- dan da anlaşılmakladır." Dışişlerinin açıklamasında da- ha sona Sadık Ahmel'in yargılan- ması olayına değinildi. Ve bu ko- nuda Türk tarafının iddialarının doğru olmadığı belirtildi. Açıkla- mada özetle Yunanistan, defalar- ca Türkiye'yi bu bölücu havayı güçlendiren demeç ve hareketler- den kaçınmaya davet etmişti. Azınlıklann Türkiye ile Yunanis- tan arasında sürtüşme öğesi değil, dostluk köprüsu oluşturması ge- rektiğini belirtmiştik. Bu görüşü- muzü bugün bir kez daha tekrar- lıvoruz. LIGHTS GOZLEM UGÜR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) azınlığının hakları Ijozan Antlaşması ile belirlenmiş; daha sonra Türkiye ve Yunanistan arasında 1926 ve 1930 yılla- rında iki antlaşma daha imzalanmıştı. Turkiye'nin Batı Trakya'da yaşayan Müslüman Türkler ile ilgilenmesi bu antlaşmalardan doğan haklara dayanıyor. Kaldı ki, günümüzde insan hakları sınır ve ideoloji tanı- mıyor. Uluslararası antlaşmalara imza koyan devletler de "bunlar bizim iç işlerimiz" diyemiyor. "Pan-Türkizm" ya da başka deyişle"fî3n-7uran/zm'; "Pan- islamizm", 'Pan-Helenizm" "Pan-Arabizm", "Pan-Cermanizm" ve "Pan-Slavizm"... Bunların hepsi sonundaaynı kapıya çıkıyor; yeryüzündeki bütün Türkleri, bütün Müslümanları, bütün Yunanlıları, bü- tün Arapları, bütün Almanları ve bütün Slavları birleştirme düşleri; savaş, serüvencilik, şovenlik ve baskı rejimleri ge- tiriyor. Siyasal tarih, bunların hepsinin denendiğini; hepsinin de kan ve gözyaşı getirdiğini kanıtlıyor. Şu 20. yüzyılda uygarlığın insanlığa verdiği en büyük ar- mağan, çoğulcu demokrasi ve insan haklarına dayalı laik ve demokratik hukuk devletidir. Çeşitli soylar, çeşitli dinler ve eşitli mezhepler ancak ve ancak laik ve demokratik bir devlet yapısında bir arada ya- şayabilirler. Bugün Türkıye'de Azerbaycan olayları nedeniyle özel bir bağlamda yeniden gündeme gelen "ırkçılık-Turancılık" ve "islamcılık" Türkiye'de yeni yeni gerginliklere ve sorunlara yol açabilir. Bulgaristan'daki Türk soydaşlarımızın sorunları henüz çö- zülmüş sayılmaz. 'Ermeni soykırım tasarısı"n\r\ ABD Sena- tosu'ndan geçmesinden sonraki olası gelişmeleri kimse bu- günden kestiremez. Güneydoğu yörelerimizdeki etnik terör de son bulmuş değil. Kürt sorunu da giderek büyüyor... Bu koşullarda patlak veren Azerbaycan olayları, ABD Se- natosu'nda görüşme sırası bekleyen "Ermeni soykırım ta- sansı"r\a siyasal ve ideolojik destek sağlamak için kullanı- lıyor. Batı, Azerbaycan olayında "Hıristiyan Ermeniler"ın Dağ- lık Karabağ bölgesinde "Müslüman Azeriler" tarafından sal- dırıya uğradıklarına, Sovyet ordusunun Azerbaycan'a bu ne- denle girdiğine inanıyor. Batılı televizyon kanalları bu düşünceyi sergiliyor. Haber ajansları. olayları dünya basınına böyle duyuruyor. Türkiye bütün bu sorunlarla kuşatılmıştır. Bu sorunların her biri soğukkanlı çözümleri gerektiriyor Çünkü bu sorunların bir tanesinde izlenecek yanhş yol, fürkiye'yi yeni açmazların içine sürükleyebilir. Bu koşullarda, "Turancılık düşleri" kurmak yerine Lozan Antlaşması'na dayalı hakları birer birer ellerinden alınan Batı Trakya'da "Pan-Helenik" ve şoven baskılar altında yaşayan Türk azınlığı ile ilgili hakları savunmak, bu olayları izlemek daha gerçekçi olmaz mı? 1. Dünya Savaşında Araplar, Osmanlı ordusuna karşı İn- gilizlerle birleştiler. Demek islamcılık, çeşitli ulusları birleş- tirmedi. Bugün de Arap - İslam ülkeleri ayrı ayrı devletlerin çatıla- rı altında yaşıyorlar. İslam ülkeleri arasında zaman zaman kanlı çatışmalar da yaşanıyor. 1. Dünya Savaşı yıllarındaki "Vatan ne Türkiye'dir Türkle- re ne de Türkistan / Vatan müebbet büyük bir ülkedir, Turan" dizelerine yansıyan Turancılık coşkusu Osmanlı ordusunu Azerbaycan'da, Bakü'ye ve Gence'ye kadar sürüklemişti. Bu serüven sonunda Türklerin elinden az kalsın Anado- lu da kaçıyordu. Bugün insanlığın gündemi insan hakları ile belirleniyor. Bu koşullarda Batı Trakya'daki soydaşlarımızın antlaşma- lardan doğan haklarını yalnızca Yunanistan'a değil, bütün dünyaya karşı savunmalıyız. Batı'nın Ermeni terörü ve Azerbaycan olaylarında takın- dığı tavır insanlık ve uygarlık açısından yüzkarasıdır. Bütün bunları gücümüz yettiği, olanakların elverdiği öl- çüde dünya kamuoyuna anlatmamız gerekiyor. Ankara ve istanbul sokaklarında "tekbir" getirerek "İslamcılık" ve "Turancılık" gösterileri yapmak bu sorunlara ve konulara çözüm getirmez. Gümülcine sokaklarında "Pan-Helenik" duygulardan kay- naklanan şoven baskılardan yakındığımız günlerde "Pan- Türkist Turan düşleri" görmek bir büyük çelişkidir. Bu çelişkinin faturasını da ödeyenler, Türkiye'deki göste- riciler değil, hep Batı Trakya ve Bulgaristan'da yaşayan soy- daşlarımız oluyor. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) hatası" yapmıştı. Seçim sabahı "anladığı anlamda uyum sağlan- madığını" öğrenmiş, ne var kı ka- rarım altı saat sonra açıklamıştı. Organize oy gücüne karşı sava- şanlar, çelebilecekleri delegele- re ulaşmakta zorluk çekmişlerdi. inönü'nün duyurumu saatler önce olsaydı sonuç değişir miy- di? Hayır. fazla degişmezdi. Ku- rultayın Baykal egemenliğine karşın beş kişiyi PM'ye almasını bugün yere göğe sığdıramayan- lara birkaç isim daha vermekten öteye gitmezdi. 'Yenilikçi" diye adlandırılan ekibin listeyi delme- sine büyük önem vermek, buna dayanarak kurultay iradesinin ne denli bilinçli olduğunu öne sür- mek, particilikteki gerçekler kar- şısında bir avuntudan öteye git- miyordu. Taze birömek, particilik anla- yışını somutlaştırabilir. SHP Ge- nel Merkezi'ne dün gidenler, dör- düncü katı an kovanına benzeti- yorlardı. Altıncı kata, görevli sek- reterlerin dışında hemen kimse uğramıyordu. Dördüncü Baykal 1 ın, altıncı ise inönü'nün çalıştığı katlardı. Kurultaydan sonra ger- çek patronun kim olduğunu kav- rayan particiler, taraftarlar elbet- te bilinçli bir dürtünün etkisiyle Baykal katına yığılıyorlardı. Partinın dışarıya dönük uygu- lamalarında sıkılmış bir yumruk gibi vurduğu yerden ses getire- cek biçimde uyum göstermesi genel istekti. Dün de, bugün de. İç dırıltılar sürdürülmeyecekti, çünkü Baykal ekibi "mutlak egemenlığiyle" iç dırıltılara ola- sılık tanımayacaktı. Genel baş- kanla genel sekreter -bu aşama- da- uyum içinde görüneceklerdi. Bu da doğruydu. Fakat genel po- iitikanın çizilmesinde, özellikle partı içi yönetimde her oylama- ya gıdişte; liderden çok, PM ile MYK'ya egemen olanların eği- limleri kazanacaktı. İki gündür inönü, demokrat doğasına uygun konuşmalar ya- pıyor. Oar boğazlardan geçerken belki de bir genel başkanlık so- runu çıkarmamaya özen gösterı- yor. Ne var ki yanıtı verilemeyen soru, sonucu içıne sindirip sin- dıremedığinden kaynaklanıyor. Inönü'yü yeterince dikkatle izle- yen genel merkez yöneticileri, genel başkanın "psikolojik bir hazırlık" döneminden geçtiğini söylüyorlar. Içlerinden biri "inönü'nün duy- gu ve akıl dünyasıyla liderlıği be- nımsedığini biliyoruz" diyor. Li- derin "güç kaybettiğini" kabul ediyorlar. Genel başkanının ya- vaş yavaş "gerçeğe uyacağın- dan" kaygı duymuyorlar. Söz sa- hibı bir kaynaktan bir cümle ku- lağımıza çarpıyor, öne sürülen kanıları ve mantığı tırmalayan bir cümle... "İlk seçime İnönü ilegit- mek kararında" olduklarını bildi- riyor. Peki, ya sonra?.. Akla birçok senaryo gelebilir. Zamanı getme- yen senaryolar, ama "ilk seçime kadar inönü ile gitmek" bir karar ise çok önemli bir stratejinin ipuçlarını veriyor. Adım adım ilerleyen gelişme- leri dikkate alarak bu karar, "te- pe noktayı ikilikten bire indirme- nin zamanlaması yapılmış" diye yorumlanabilir. Dün sabah Mec- lis grubunda konuşan inönü'yü izlerken "psikolojik hazırlık" dö- nemini artık geçirdiği, önündeki tabloya serinkanlılıkla bakarak olası tutumunu bıçimlendirdiği izlenimini aldık. Uzun konuşmada, bir iki cümleyle partiye, daha çok dış politikaya eğiliyor. Sadece "ye- ni yönetimin SHp'yi bir an evvel iktidara götürecek çaltşmalar yapmasını istiyorum" diyor. Mil- letvekillerini genel merkezle bir- likte çalışmaya çağırıyor. Bu cümleler genel olarak "ye- ni yönetimle birlikte iktidara gide- cek yolda uyumlu çalışma için- de bulunacağını" duyumsatmak- tan çok, yönetimde hem var olan hem de kendini soyutlayan bir tu- tumu sergiliyor. Böyle bir hava veriyor. Kuşkusuz üzerine düşen gorevi yapacak, ama her açıdan sorumluluk egemen kadronun omuzlarında olacak. Sözcükleri tartarak kullanmakla ünlenen İnönü, "yeni yönetimle birlikte partiyi iktidara taşıyacağını" da- ha kesin biçimde söyleyebilirdi. Son günlerde böyle konuşmuyor. inönü, olaya mantıkla baKma- ya çalışıyor, mantığını zorluyor. Anketö'rler Aranıyor 160 11 76 - 161 07 28
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle