24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/16 Özürlüler için yanşma ANKARA (AA) — Sincan Be- lediyesi, mayıs ayında kutlana- cak "Sakatiar Haf tasT nedeniy- le, ses, karikatür ve fotoğraf dal- larında yarışma düzenledi. Belediyeden yapılan açıkla- maya gore, yarışma, "Özürlüle- rin günlıik yaşamda kallanraak zorunda kaldıklan zoriukları, sanatsal bir dille anlatabilmek amacıyla" duzenlendi. Yanşma- da, Türk halk müziği ile Türk sanat müziği dallanndaki ses ya- rışması ile serbest konulu kari- katür yarışmasına özürlüler ka- tılabilecek. "Özurlülerin katlan- dıklan zoriuklar" konulu fotoğ- raf yanşmasına ise, özürlü olma- yanlar da katılabilecek. Yanşmada birincilere l'er mil- yon, ikincilere 500'er bin, üçün- cülere 250'şer bin, mansiyon alan bir kişiye de 150 bin lira ol- mak üzere toplarn 7 rnilyon 600 bin lira ödül dağıtılacak. 23 OCAK 1990 Mahkemelik oldu Oxford'da evinin damına 7.5 metrelik fibergrastan bir köpekbahğı maketi diken William Heine bu hareketinin imar planları yasasma aykın olması yüzünden şehir konseyi tarafından mahkemeye verildi. 1986 yılında yapılan maketin kaderi mahkemenin karanna bağlı (Fotoğraf: Reuter) Türk denizciler hayat kurtardı İSTANBUL (AA) — Turk denizcileri, Büytik Okyanus'- ta batmakta olan Panama bandıralı bir geminin 18 mü- rettebatını kurtardı. D.B. De- niz Nakliyat T.A.Ş.'den yapı- lan yazılı açıklamada, "Gene- ral Zeki Doğan" şilebi, Kap- tan TugTul Ayel yönetiminde Uzakdoğu seferini sürdurür- ken, "S.O.S" sinyali aldığı bildirildi. İmdat sinyali üzeri- ne rotasını sinyalin verildiği yöne çeviren şilep, batmakta olan Panama bandıralı "M.V. Glor>' Land" adlı gemiyi bul- du. Turk denizciler, filikalara binmiş 18 denizciyi "General Zeki Doğan"a aldılar. Kaza- zedelere ilk müdahaleleri ya- pan Türk denizciler, müretta- batı dün Hong-Kong'da yetki- lilere teslim ettiler. Gemide misafir Avustralya'yı ziyaret etmekte olan Isveç mayın gemisine koruma altında olan bir Kaola ziyarete gelince gemide bulunan 5 kadın subaydan Marina Barnheim Kaola'yı kucağına alarak uzun süre oyun oynadı. HABERLERIN DEVAMI BYYO işgali davası 34 öğrenciye tahlîyelstanbul Haber Servisi — lstan- bul Üniversitesi Basın Yayın Yuk- sek Okulu'nun işgali sırasında ka- mu mallarına zarar verdikleri ve öğretimi engelledikleri savıyla haklarında dava açılan 76'sı tu- tuklu 160 öğrencinin yargılanma- sına devam edildi. Sorguları yapı- lamayan 26 tutuklu öğrencinin sevk zincırine vurulmayı reddet- tikleri gerekçesiyle katılmadıkla- n duruşmada, tutuklu 34 öğrenci serbest bırakıldı. 15 tutuklu öğren- ci hakkındaki tahliye isteminin ka- bul edilmediği duruşma, sorgula- rın tamamlanması için ileri bir ta- rihe bırakıldı. Bu arada yaklaşık iki aydır tu- tuklu bulunan öğrencilerin sevk zincirine vurulmak istenmesi ve bu nedenle duruşmaya gelmeleri- nin engellenmesi öğrenciler ve ai- lelerce protesto edildi. lstanbul DGM'deki dünku du- ruşmada yanlızca tutuksuz yargı- lanan 7 öğrencinin sorgusu yapı- labildi. Kendilerine yönelik suçla- 2 dergiye toplatma Sokak Dergisi toplaüldı İstanbul Haber Servisi — Haf- tahk Sokak Dergisi ve Yeni Çö- züm Dergisı'nin son sayıları lstan- bul DGM'ce toplatıldı. Sokak Dergisi yöneticilerine dün öğleden sonra bildirilen kararda, dergide yayımlanan "Askerliğe Savaş Açan Adamdan: Neredesiniz?" , "Lozan AnOaşmasına Göre Knrt- çe Mevlit, Kurtçe Televizyon" ve "Kiiçük K Ue Komünizm" başük- lı yazılar nedeniyle derginin top- latıldığı bildirildi. Toplatma kararıyla ilgili olarak dergi yöneticilerine gönderilen tebliğde, söz konusu yazılar nede- niyle lstanbul DGM Savcılığı'mn "Halkı askeriikten sogutma, milli dnygulan zayıflatma ve komu- nizm rejiminin övülmesi" iddia- larıyla soruşturma açıldığı da kay- dedildi. Dergilerinin 1-7 Ocak 1990 ta- rihli sayılarının da Dr. Tayfon Göniıl'ün zorunlu askerliğe kar- $ı başlattıgı kampanyayla ilgili ha- beri nedeniyle toplatıîdığını vur- gulayan derginin Yazı lşleri Mü- dürü Turgul Eryilmaz, söz konu- su yazılarda suç unsuru görme- diklerini belirterek toplatma ka- rarını eleştirdi. malan kabul etmeyen ögTenciler, Basın Yayın Yuksek Okulu'nun "faşisl çeteJerce" basıldığını ve po- lislerin onlara yardımcı olduğunu belirttiler. Gerçekte yargılanması gerekenlerin bu kişiler olduğunu belirten öğrenciler, emniyette, ka- fada sigara söndürmek, dövül- mek, saatlerce mehter marşı din- lemeye zorlanmak gibi maddi ve manevi işkenceye maruz kaldıkla- nnı belirterek suç duyurusunda bulunduiar. Sorgular sonucunda söz alan avukatlar da sevk zincirine vurul- ma uygulamasının kaldınlmasına karşın tutuklu öğrencileri zincire vurmak isteyerek duruşmaya gel- melerini engelleyen cezaevi yöne- ticileri hakkında suç duyurusun- da bulunulmasını istediler. Mahkeme, duruşma sonucun- da, geçen oturumlarda sorguları yapılan tutuklu sanıklardan 34'ünün serbest bırakıknasına ka- rar verdi. 15 öğrenci için istenen tahliye istemlerini kabul etmeyen mahkeme heyeti, duruşmaya geti- rilmedikleri için sorguları yapıla- mayan 25 öğrencinin de 25.1.1990 gunu yapılacak duruşmada din- lenmesini kararlaştırdı. Aynca ce- zaevi yöneticileri hakkında Eyüp Cumhuriyet Savcılığına suç duyu- rusunda bulunulmasına karar verildi. Mahkemece serbest bırakılan öğrencilerin adlan şöyle: Mustafa Özmetin, Gürsel Bay- yurt, Cevdet Albayrak, Yaşar Dur- sun, Turgut Bilir, İsmail Aras. Er- bil Dogan, Veysel Özdemir, Nihat Cici, Mehmet Hakan, Can Kaya, Mahmut Bülbul, Atilla Yeşil, Ali Özdemir, Cüneyt Şimşek, Ahmet Çakır, Levent Keleş, Hiiseyin Ayık, Türkay Kara, Cafer Tark, Yalcın Ünal, Aydın Yılmaz, Meh- met Aydın, Cafer Akbaş, Cengiz Semercioglu, Mete Üçbudak, Yüksel Can, Tamer Göçmen, Erol Dursun, Orhan Dogru. Salim Şa- hin. Turgay Koyuncu, Ali Çerkez- oglu. Rıfat Kutsi Haşlaman. KİMSEYE ZARAR VERMEDİM—Tayfun Gönül açtığı kampanya ile kimseye zarar vermedrgini söyledi. (Fotoğraf: Ali Te>fik Berber) DGM'de ifadesi alınan Tayfun Gönül: Kampanyam sürecek tstanbul Haber Servisi — Zo- runlu askerliğe karşı başlattıgı kampanya gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan ve kendisiyle il- gili yayımlanan haberler nedeniyle Güneş Gazetesi ile Sokak Dergisi toplatılan Dr. Tayfun Göoiil, dün DGM Savcılığı'na ifade verdi. Dr. Tayfun Gönül, dün DGM'ye ifade vermek üzere git- meden önce Sokak Dergisi'nin Cağaloğlu'ndaki bürosunda bir basın toplantısı düzenledi. Alman Yeşiller Partisi milletvekillerinden Karitas Hensel ile Ankara ve îz- mir'den gelen ve kendilerini Radi- kal Yeşiller olarak tanıtan kişile- rin de katıldığı basın toplaııtısın- da Dr. Tayfun Gönül, kampanya- sının başanya ulaşması için ken- disi gibi duşunenlerin, bulunduk- ları yerlerde anti-militarist grup- Alman sosyolog 2. kez DGM'deDİYARBAKIR tZMIR (CumhuriyeO — "Bölücülük propagandası yaptıju" gerekçe- siyle tutuklanarak geven hafta çtkanldtğı Diyarbakır DGM'de- ki ilk duruşmada tahliye istemi reddedilen Federai Alman Sos- yolog Hella Scblumberger, beş gun aradan sonra bugün ikinci kez yargı önüne çıkıyor. Schium- berger'in duruşmasını Alraan Yeşiller Partisi Milletvekili Ka- ritas Hensel ile Federai Alman- ya'nın Ankara Büyukelçisi Ek- kehard Eickhoff un da izleye- cetteri bildirildi. Ğatı kamuoyunda çeşitli yan- kılara ve Türkiye ile Federai Al- manya arasında diptomatik so- runlara yol açan Hella Schlum- berger'in tutukluluk halimn bu- gün Diyarbakır 2 No'lu DGM'deki duruşmada son bu- lacağı umuluyor. Bu arada Federai Alman Ya- zarlar Sendikası'nın, sosyolog Schlumberger'in serbest bırakıl- ması için konuyu Avrupa tnsan Haklan Komisyonu'na götürdu- ğü, a>nca Türkiye'nin Bonn Bu- yüfcelçiliği'ne protesto telgrafı çektikleri bildirildi. lar oluşturması gerektiğini söyledi. Zorunlu askerliğe karşı başlatılan kampanyayı desteklediğini belir- ten Alman Yeşiller Partisi Millet- vekili Hensel de, askerlik eğitimi- nin adam öldürmeyi desteklediği- ni öne sürdü. Tayfun Gönül daha sonra bera- berinde aralannda Yeşiller, Sosya- list Parti, Radikal Yeşiller ve femi- nistlerin de bulunduğu kalabalık bir grupla ifade vermek üzere ls- tanbul DGM'ye gitti. Burada Sav- cı Yardımcısı Çayhan Ülgen tara- fından ifadesi alınan Gönül, ser- best bırakıldı. Tayfun Gönül, ve- receği ifadeyle ilgili olarak basına daha önce dağıttığı metin kapsa- mında konuştuğunu belirtti ve kampanyamn sureceğini bildirdi. Gönül, ifadesini içeren yaah açık- lamasında ise askerliğe karşı so- ğuk olduğunu vurgulayarak şöy- le dedi: "Sayın Savcı bu nasıl manükbr? İnsanlann duygulannı şargılama- nızı size emreden hukuk sistemi nasıl bir sistemdir? Yoksa bu duy- gulanmı kimselere aktarmamalı mıydım? Aktardığım anda mı suc oluşlu? Peki o zaman ifade özgiır- liığü nerede kaldı? Anavasamızda, yasalanmızda temel bak ve özgiir- luklerden bahsedip ni>e kafamızı karıştınyorsunuz? Her şeyi ekâbir bilir. onu kızdıran her şey suçtur deyin olsun bitsin." İnsanları genel olarak asker- liğe karşı kışkırtmadığını anlatan Gönül, "Kargaşa istemiyorum. Terörist de değilim. Yalnızca in- sanlann tahakküm olmadan da yaşayabileceklerine inanıyorum. Beni fikirlerimden dolayı yargıla- yacaksanız yargıiayın. Ama ben kampanyada sözunii ettiğiniz su- çu işlemedim" dedi. R O S A p ı a n o b a r mu, y^.duydunuz mu, yaşadmız m\ Kosa bar - l — - \ / - ^ Bagar.isi S«>k 2 4M Atmosfer, yemek ve canlı müzik 2/A BcK-k Icl I6S M k,ıp;ıh\ı/ \c \.ıpı Krcdı Bank.iM Sok.ıtı) NEW YORK'TAN Hareket Türkiye'yi etkiler mi? (Baftarafı 1. Sayfada) Ö zaman da, Humeyni benzeri rejim Türkiye1 de kurulur mu? Türkiye, tslam devriminden nasıl etkilenir sorusu soruluyordu. Bu soruya Batı'da muhatap olmamış politikacı, bilim adamı, gaze- tecı yok gibiydi. Şimdi de öyle. Ermenistan'ın Türkiye'ye fazla sıcak bakraadı- ğı, Azerilerin Türk soyundan olmalan ve Türki- ye'nin iki tarafa da kapı kotnşuluğu herkese para- leller çizdiriyor. özal, bu tür paralellerin yanlış ol- duğunu anlatıp duruyor, ama bu arada kendi de- yimiyle yanlış anlaşılıyor. Dun kendisiyle, Plaza Oteli'nde Kissinger'ı, Yako\-as'ı kabul ettiği daire- sinde konuşurken komşu ülkelerle olan mezhep farkını belirtmenin mezhep ayrımcılığı olmayaca- ğını anlattı. özal, Azerbaycan konusundaki sorulann Hu- meyni rejimiyle ilgili o sıralarda sonılduğunu anım- satıyor. Iran'da halkın çoğunluğunun Türkiye'den farklı olarak Şii mezhebinden olduğunu, o zaman da söylemiş. O zaman da amacı, şimdiki gibi iki halkın sosyo- kültürel yapılarının birbirine benzemediğini vur- gulamaktı. Daha önce bu tür gezilerde birkaç gün içinde, ziyafet bolluğundan küosunun arttığı göze çarpan özal, iyiden iyiye ince. Geçen haftaya^öre Türki- ye'dekinden de formda. Resmi konuk kabul etmi- yorsa otelde ceketini kravatım çıkarıyor. Üzerine yapışan bir tişört giyiyor. Verdiği kilolan almamak, kazandığı formu korumak Özal'a göre zayıflama mücadelesinden çok daha zor. Şu anda özal'ın he- defı zoru başarmak ve "kazandığını korumak." Bunü yapacağına olan inancı ve azmi çok bu- yük. özal yaymcılığa geliyor, oradan da televizyonun özelleşmesine... Özal'a gore anayasa değişikliği ha- zırlanması gerek, Ama konu asıl gündeme, PTT'nin iki yıl sonra uzaya göndereceği uydudan sonra ge- lecek. özal bu arada ABD Başkanı Bush ile arkadaş- lığının Reagan doneminde başladığını, göruşme- sinde Kıbrıs konusunu dile getirirken 'Denktaş'a eşit davranılmah' dediğini kaydetti. Aynca bu ko- nuda acil çözümlere ulaşmak istemenin daha son- ra sorunlar doğurabileceğini aktardı. BM Genel Sekreteri ile 12 saat sonra yapacağı konuşmada ve yiyeceği yemekte de bunlan söyleyeceğini ifade etti. Başkan Bush'un kendisine Beyaz Saray'ın oda- lannı gezdirirken "su" sorusunu sorduğunu söy- ledi. Bush'a, "Komşularla olan su meselesi teknik bir konudur. Atatürk Barajı'nın kapağırun kapa- tılmasından bir ay sonra her şey yeniden normale dönecektir" dediğini anlattı. Özal, Ermeni tasansımn sahibi Dole 'un ise "Siz Kansas senatöıiisünuz. Bu Ermeniraeselesiyleni- ye ugraşıyorsunuz?" diye sorduğunu, Dole*un ise kendisine başından geçen bir kazada yaralanan eli- ni Ermeni bir doktor sayesinde kurtcuınış olduğu- nu, bu nedenle Ermenilere sempatisi olduğunu ak- tardığım kaydetti. Özal, 1992 yılından söz ederken de bu tarihte yapılacak seçimlerde oluşacak Mec- lisin yeni cumhurbaşkanını seçeceğini anımsattı. Eğer seçimler 1991'de gerçekleşirse özal'dan son- raki cumhurbaşkanını seçecek Meclis bir sonraki genel seçimlerden çıkacak. Bu konuda herhangi bir yorum ya da tahmin yapmaktan kaçımyor. Amerika'da gördüklerini uzun uzun anlatıyor. Yarattığı izlenimleri, düşüncelerini dile getiriyor. Hafta sonu eşiyle gittiği Broadway müzikalinden çok etkilenmiş. Amerika'ya her geldiğinde bir fır- sat yaratıp eşiyle müzikal seyretmeye gittiklerini, ama bu kez izlediklerinin çok güzel olduğunu an- latıyor. Cumhurbaşkanı olarak ilk kez Broadway'de se- yirci. Dördüncü sırada oturuyor. tzleyiciler salon- da bir cumhurbaşkanı olduğundan habersiz. Şar- kıları da oyunu da göz kırpmadan eşiyle izliyor- lar. Oyundan sonra sahne arkasına gidiyorlar, oyun- cuları tebrik ediyorlar. Sahnenin "muazzamlı- ğından" ve "eksikliginden" çok etkilenmiş. Özal için eskiliğin etkileyiciliği, sahne arkasm- da kullarulan teknolojinin yeniliğinden. Ses, görün- tu aletleri dekor değişikliklerini gerçekleştiren alet edavat öylesine ileri ki cumhurbaşkanına göre dün- yada böylesine mükemmel bir oyun ancak bu ka- dar iyi sahnelenebilir. Amerika yalmz şimdi değil, kırk yü önce de de- rinden etkilemiş özal'ı. tlk kez Elektrik lşleri Etüt tdaresi'nde memurken, 1951'de kısa dönemli bir dil ve görgü bilgi bursu kazanmış. Daha Avrupa'yı gör- meden New York'un orta yerine 10, 15 arkadaşıy- la birlikte, kendi deyimiyle inmiş. Ortaokul ve lise yıllarında Fransızca okuduğu için önceleri "coffeee" derken bile garsonlarla an- laşmakta epey zorluk çekmiş. Bu zorluk daha sonra yemek secerken, seçtiği yemeği masaya getirtirken ve parayı öderken epey sürmüş. "Kahveyi doğru soyleyebilmek" için kırk yıl önce başladığ) ABD'deki mücadelesinde özal gerçekten başanlı çıktı. Ama bu başan kilolarında olduğu gibi. Elde ettiğini tutmasına bağlı. KMIB'den HIKMET ÇCTIMKAYA Bir Toplantının Ardından (Baftarafı 1. Sayfada) Atatürk Spor Salonu'nda yak- laşık üç bin kişi var. Büyük ço- ğunluğu öğrenciler oluşturuyor. İki otobüs dolusu Polis Koleji öğ- rencisi de salonda bulunuyor Polis adaylarının ellerinde Azer- baycan bayrakları göze çarpıyor. Polis Koleji öğrencileri ellerin- deki Azerbaycan bayraklannı sal- layarak göstenye başlıyor: —Türkler zulme boyun eğ- mez... Azerbaycan Ermeniye mezar olacak. - Ardından da bir türkü yükseli- yor: —Çırpınırdı Karadeniz, baktp Türkün bayrağına... Türkü bitiyor, stoganlar atılıyor. —Hak, hukuk, adalet, esir Türke hürriyet... Kahrolsun Er- menistan... Bir ara sessizlik oluyor. Ses düzencisi belki yanlışlıkla Zülfü Livaneli'nin "Ada" adlı kasetini çalıyor. Önce alkışlar. Sonra kı- sa süre sessizlik. Ardından da "yuh" sesleri. Ses düzencisi pa- nik içinde üvaneii'nin kasetini çı- karıyor. Aynı saatlerde İstanbul'da ya- pılan yürüyüş. Türk Ocağı ve ül- kücülerin düzenlediği gösteride "bozkurt" flamaları dikkati çeki- yor. Kafkasya'da yaşanan dram in- sanlık dışı... Ama Türkiye'de kimi kafalar Bakû'den gırip Sivastopol'dan çıkmayı düşünüyorlar 1990 yılın- da. Irkçı bir kafayla, düşlerinde inandıkları maceraları korükle- meye çalışıyorlar. içleri kan ağ- layan, Türkiye'de konuk edılen Azerbaycanlı Türklere sahip çı- kıyorlar: —Kana kan, intikam! Bağıranlar kimler? Polis Koleji öğrencileri. Hangı koşullarda. nasıl yetiştirildikleri- ni gözlerimizle görüyoruz. Irkçı bir düşünceyı gencecik beyinlere aşılayanlar kimler? * Cumhurbaşkanı Özal'ın sözle- rine bir haylı kınlmış Azeri Türk- lerı. Prof. Dr. Vfeliyev, bunu açık açık belirtti ıkıli görüşmelerde. Diğer siyasi partilerin liderlermin değerlendirmesinden de bir hayli hoşnut. SHP lideri İnönü, Kafkasya'da- ki gelışmelerı, yüzlerce ınsanın ölmesinin ardında yatan gerçe- ği anlatırken, Ermenistan konu- suna da değiniyor: —Tarihsel gerçekler saptırıla- rak propaganda aracı olarak kul- lanılmaya çaJişılıyor. Bu da Erme- nistan-Azerbaycan çatışmasında Ermenistan'ı güçlendirme ama- cını taşıyor. Dünya basını ve TV, Kafkasya 1 daki yaşanan insanlık dışı dramı çarpıtarak verirken, kimi kafala- rın ırkçılık ateşiyle yanıp tutuşma- sı neyin nesidir? Ellerinde "boz- kurt" ftamalarıyla yürüyen dünün ülkücüleri "Kurt dumanlı havayı sever" ülküsüyle yanıp tutuş- makta mıdırlar? Bir gün önce Atatürk Spor Sa- lonu'nda tüm gazetecilerin izle- dtği toptantıyı, dün sabah gaze- telerde göremeyince içimi tuhaf bir duygu kaplıyor Ne diyordu Polis Koleji öğren- cileri? —Kana kan, intikam! Yarının polisleriydi bağıranlar. Zülfü Livaneli'nin kasedinin ça- lınmasını yuhalayarak kesenler de onlardı. Akşam Rumca bilen bir arka- daşıma Yunan Televizyonu'nu iz- lettim. Tûm Avrupa gazeteleri ve televizyonlan gibi yanlı veriyordu kanlı olayları EP1 ve EP2. Erme- niler haklı, binlerce ölü veren Azeri Türkleri ise haksızdı. AT, Sovyetier'in Azerbaycan'a müdahalesini destekliyor, ABD susuyor, İngirtere göz kırpıyordu. _ Şu sıralarda Cumhurbaşkanı Özal, Perez de Cuellar'la görüş- me öncesindeydi. Alman sosyo- log Hella Schlumberger ikinci kez DGM'ye çıkarılacaktı. Yeşil- ler Partisi Milletvekili Hensel Di- yarbakır'a gitmişti. Fahişeye ge- rekçeli tecavüzü protesto eden 43 kişi İzmir'de mahkemeye ve- rilmişti. Bir de memurlara din dersi konusu Mılli Eğitim Komis- yonu'nda görüşülecekti. Kafamda bir gün önce Atatürk Spor Salonu'nda yaşananlar dü- ğüm düğûm oluyordu. Gösterici- lerin sloganlannı anımsamaya çalışıyordum: —Satılmış basın, bunları da yazın... Biz de yazdık .. GOZLEM UGURMUMCU (Baftarafı 1. Sayfada} sın bütün dünyayı ayağa kaldınrdı. Malta buluşmasından sonraki olaylara bakın; ABD'nin Pa- nama çıkarması, arkasından Sovyetier'in destekledikleri Ro- manya olayları ve Azerbaycan'daki kanlı çatışmalar. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası da böylesine şa- şırtıcı olaylarla dolu değil midir? Bu şaşırtıcı olaylardan ilki Hitler'in Nazi Almanyası ile Sta- lin'in Leninist Sovyetler'i arasında imzalanan 23 Ağustos 1939 tarihli saldırmazlık paktıdır. Anlaşmanın imzalanmasını izleyen günlerde Alman or- duları Polonya'ya saldırdı; 1 Eylül 1941 günündeki Alman işgalini yaşayan Polonya halkı, 17 eylül günü de Sovyet iş- galini yaşadı. Almanya ve Sovyetler, 28 eylülde Moskova'da Polonya'yı paytaşan anlaşma imzaladılar. Sonra koşullar değişti, Almanya Sovyetler'e saldırdı. Bu yeni savaş koşulları içinde Ingiltere, Amerika ve Sov- yetler Birliği bu kez Hitler'e karşı birleştiler. Proletarya enternasyonalizmi bir yana bırakılıyor, Leni- nizm, savaş cephelerinde kapitalizm ile açıkça işbirliği ya- pıyordu. Bu bir tarihsel uzlaşmaydı. "Proteterya enternasyonalîzmi"r\\n genel karargâhı "3. En- ternasyonal'in 22 Mayıs 1943 tarihinde çalışmalarına son vermesi de rastlantı değildi. Kapitalist ordular, Kızılordu ile aynı cephede faşizme karşı dövüşüyorlardı. Yaşanan "pratik", kitaplardaki "teoriyi" altüst etmişti. Savaş sonrasında toplanan Yalta Konferansı, iki büyük kamp arasında "soğuk savaşı" da başlatmıştı. Soğuk savaşın ko- şulları hemen hemen her ülkede yaşandı. Malta buluşması, Yalta Konferansı ile başlayan soğuk sa- vaşın bittiği tarih olarak selamlandı. "Yeniden yapılanma"- ya övgüler dizıldi, Gorbaçov kalpağı Batı rnodacılarına esin kaynağı oldu. * . Azerbaycan olayları, iki süper deviet arasında Malta'da yenr bir paylaşım planı kabul edildiğini gösteriyor. İki dünya jandarmasına karşı ister "mazlum milletler" de- yin, ister "proleter uluslar" adını takın, sömürülen halklar bir- leşip örgütlenmedikçe, ulusal kurtuluş bilinci bu yoksul ulus- larda kök salmadıkça, dünya siyaset sahnesinde buna ben- zer dramlar daha çok yaşanacaktır. Malta buluşmasından sonra yaşanan olaylar henüz bit- medi. Umarız Türkiye, açılan yeni dönemde kurt kapanları- na ve uluslararası komplolara sürüklenmez! BİÜRKİŞİ- Önceki gün televizyonda Ceza Yasası'nın 141-142 ve 163'üncü maddeleri tartışıldı. Tartışmaya Ankara Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku öğretirn üyesi Prof. Dr. Zeki Hafızoğulları da katıldı. Açı- koturumda asıl tartışılması gereken konu da göz ardı edildi. - Bu madde metinleri yeterince açık değildir. Bu üç maddenin antidemokratlığı da bu noktadan kaynaklanmaktadır. Ceza hukukunun evrenseljlkelerinden biri Ceza Yasası'nda suçun açıkça tanımlanmış olmasıdır Bir örnek verelim: 1986 yılı temmuz ayında Saçak Dergisi Ankara'da "Sosyalist Partide Partiiçi Demokrasi" konulu bir açıkoturum düzenlemiş; açıkoturuma katılanlar, Ankara DGM'since 142. maddeye aykı- rı konuşmalar yaptıkları gerekçesi ile tutuklandılar. DGM Savcılığı Prof. Dr. Hafızoğulları'nı bilirkişi olarak görev- lendirmişti. Tutuklama istemi bu rapora dayanıyordu. Çünkü Ha- fizoğullan, konuşmalarda suç öğeleri bulmuştu! Bilirkişi Hafızoğulları, bu bilirkişi raporunu Ankara Hukuk Fa- kültesi Dergisi'nde de yayımlatmıştı. DGM, dosyayı İstanbul Hukuk Fakültesi'nden seçtiği üç öğ- retim üyesine ınceletti. Yeni bilirkişiler Prof Kayıyan İçel, Prof. Duygun Yarsuvat ve Prof. Köksal Bayraktar da Hafızoğulları- nın suç öğeleri bulduğu konuşmalarda 142'nci maddeye aykı- rılık saptamamışlardı. Görüyorsunuz kimine göre suç, kimine göre değil. DGM, 19.7.1988 gün ve 88/79 sayılı karan ile sanıklann ak- lanmalanna karar verdi. Karar da kesinleşti. Elimizde Hafızoğullan'nın yıllar önce hazırladığı "TCK 142. madde hükmü karşısında bilim ve sanat eserieri" konulu bir in- celemesi var. Hafızoğulları, bu özlü incelemesinde "tüm fikir suçlarınm kaldınlmasını" istıyor, "bir dönemde yasak sayıianm birbaşka dönemde yasak olmaktan" çıkarıldığı, bu çelişkilerle "ceza hukukunun kesınlik ilkesinin hiçe sayMığını" ileri sürerek maddeye "diyalektik" bir yorum getiriyor. Adalet Bakanı Sungurlu, Hafızoğullan'ndan bu maddeler ile ilgili eleştirilerini ıstemiş, sayın profesör de görüşlerini henüz hazırlayıp sunmamış. El yazılı metnin bir fotokopisi bendedir. Sayın Bakan dilerse hemen kendisine iletirim. SHP'den hükümete gensoru ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Yıldınm Akbulut hükümeti için ilk gensoru SHP'den geldi. SHP Diyarbakır Milletvekili Fu- at Atalay ile Hakkâri Milletvekili Cumhur Keskin ve arkadaşları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki "siyasi göç" nede- niyle Akbulut hükümeti hakkın- da gensoru verdiler. SHP Grup BaşkanvekiUerinden Hasan Fehmi Güneş, dün düzen- lediği basın toplantısında, genso- ru önergesini açıklayarak, "siyasi göç"ten sadece Içişleri Bakam'nın değil, Bakanlar Kurulu'nun so- rumlu olduğunu kaydetti. SHP miHeivekillerinin imzala- rını taşıyan gensoru önergesinde olağanüstu hal uygulamasının sürduğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde siyasi ikti- darın uzun bir süredir uygulama- ya koyduğu yanlış politikalar so- nucu, önemli toplumsal sorunla- rın ortaya çıktığı ve yaşam koşul- larının giderek zorlaştiğı belirtil- di. Gensoru önergesinde, olağa- nüstu hal bölgesinde hükümetin yanlış sosyal ve siyasal politikalan inatla sürdürdüğü ifade edilerek, şu görüşjere yer verildi: "Sorunlara sadece askeri w po- lisiye önlemlerle yaklaşan yöne- rjm. toplumda yeni sıkıntılann or- taya çıkmasına neden olmuş, ken- dini kısır bir döngü içerisine hap- sederek soruna sağlıklı çözümler bulma şansını yitirmiştir. Bu po- litikalar sonucu bölgede anarşi ve leror azalmamış. aksine güvenlik için alınan birçok onlem amacını aşarak yurttaşların temel hak ve özgıirluklerini ortadan kaldır- mıştır. Yasadışı örgütün faaliyetlerini etkisizleştirme, izleme ve bilgi al- ma amacına döniik girişimler bir- çok yerleşim biriminde yurttaşla- nn anayasal haklannı kısıtlavarak. yok ederek uygulamaya konul- muş, bölgede demokrasi daraltı- larak baskıcı bir ortam hâkim kı- lınmıştır." Gensoru önergesinde sayıları 17 bini aşan köy korucularının böl- gede güvenliğin sağlanmasına önemli bir katkıları olmadığı da belirtilerek "Devlete gereksiz ye- re milyarlarca lirava varan yuk oluşturmanın yanında, bu kesim bölgede yeni nuzursuzluklann kaynagını oluşturarak toplumsal barışın bozulmasına neden olmuştur" denildi. Önergede daha sonra şu görüş- lere yer verildi: "Terör olaylannın sürmesi iki taraflı baskı ve şiddet uygulama- lan, insan haklan ihlalleri vatan- daşı canından bezdirmiş, demok- rasiye olan güvenlerini sarsmıştır. Yılgınlık, güvensizlik ve baskı or- tamı bugün bu bölgede yüzlerce köyiin boşalması sooucunu do- ğurmaktadır. Siyasal nedenlere dayalı goç olayı hıziı bir artış gös- termektedir. Özellikle Siirt, Mar- din, Van ve Hakkâri illerine baglı yüzlerce köy kısmen ve>a tama- men boşalülmış durumdadır. Za- ten bıiyuk bir ekonomik gerilim ve yoksulluk içerisinde yaşayan bu bölgenin kırsal kesim insanı, ya- şamı boyunca biriktirdiklerini de yok pahasına satarak toprakları- nı terk etmekte, çaresizlik içerisin- de yaşamlannı goç ettikleri yerler- de yeni toplumsal sorunlarla bir- likte sürdurmeve çalışmaktudırlar. Hakkâri ilinin L'ludere ilçesine baglı sınır köylerinde yaşanan göç olaylan ise detnokrasimiz açısın- dan çok daha vahimdir. Anajasal haklannı kendi ülkesinde kullana- bilme koşullarının tamamen kay- boldugu u'mutsuzluğuyla burada yaşayan bir kısım vatandaşlar yüz- lerce yıl yaşadıklan topraklan terk ederek topluluklar halinde sınır ötesi ulkelere goç etme zorunlulu- ğu duymakladırlar. Taşdelen kö- yiine bağlı Kayadibi mezrası bu- na bir örnektir. Taşdelen köyiin- de oturan yaklaşık 1200 vatanda- şımız da içinde bulundukları sı- kıntıdan kurtulmanın \olunu sı- nır ötesi ulkelere goç etmekte ara- maktadırlar Olağanüslii hal böl- gesinde ortaya çıkan bu gelişme- ler hiçbir demokratik ülkede ka- bul edilemeyecek bir olaydır. Bu durum çok açık bir şekilde siyasal yonetimin bölge insanının sorunlan çözmekte acze düştüğü- nü, vatandaşlann güvenini kay- bettiğini gostermektedir. " Nufus cuzdanımı, TSYD kartımı, sigorta kartımı yitirdim. Hukumsüzdür. CELAL ŞAHlN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle