18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN Ineteoroloji Genel MCıdürlüğü'n- den alınan bılgiye göre, yurtiun ku- zey kesımleri parçalı buluüu Mar- mara ile yurdun iç ve doğu kesim- lerinde sabah ve akşam saatlerın- de yo$un olmak ûzere yer yer sıs görûlecek. H/W\,SICAKUĞI: Değış- meyecek RÜZGAR Kuzey « doğu yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek Deniztehmızde rüzgar: Ka- radenızde tubie ve lodostan, öteki deniztenmızûe yıldız ve poyrazdan 3-5, Ege'de 6 kuvvetınde saatte 10-21, Egefde 27 demz m i hızia ese- cek. Deniz mutedii dalgalı olacak Dalga yüksetclKiı 05-1.5. Ege'de yer 14° 2° Dıyartatar 9° 0°Edırne 7°-4° Erancan 4° -V Eıamm -30»-«°EsH!şe(ıif 6°-3° Manısa 6° -6° K Maraş 19° -1O»Mersın S B p B 9° 2°Gıresun B 15° 0°Gümûşhan«B yer 2 m dolayında bulunacak. Van Gölü'nde hava: Parçalı bulutJu, sabah saadennde sısli geçecek. Rtagar kuay ve doğu yûnlerden hafif, ara ara ortataıvvedBesecek. GU kûçûk dalgalı olacak Görüş uzaklığı 10 km. sis anında 1 km. dolayında bulunacak Bıngûl Bıtks Botu Buıu ÇanaMoJe COflHTI Oenu* -6° -12°HaMs4n 13° O°te|»rta 8° -6° Istanbul 6° 3°tzmır 18°-6° Kare B -£° -i6°Kass™mj S 6° r 7° 2°KırWarelı 9° «"Ifonya T° -12°Küta»va 9° -?> Malatya 4 9° -2° Muş 8° -5° Niğde 9° 2°0ıdu •1î°-3°lta 8° -3° Samsun 10° -5° Siirt 8° fSmop 13° 0°Sreas -18° -7° TetarcöJ 8° 3°Trata>n 17°-4°Tunce« 7°-3° Uşak 12° 0°Van g -ty-4" ZonguKlak g 10°-2° B 12° 4° B 11° -3° B -12° -13° B 9° 2° Y 10°-3° B 10° 2° S 3° -S» 8 8° 4° S -*> -16° S 0°-8° B 9° 3° B -2° -12» 8 6°-5° B -5» -13° S 3°-8° B- 7°-1° ı ^ tarlı A-aç* B-lHıMkı G-gûneslı K-tartı S-sısk Y*a0mw1u BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Halat ucu... Mih- rak. 2/ Gelir... Gemi- lerde ağır yükleri ta- şunakta kullanılan el arabası. 3/ Çengilerin dans ederken çaldığı, zilleri gibi kasnağı da raadenden yapılmış küçük, derisiz tef... Tümör. 4/ Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu doğramacılık- ta kullanılan bır ağaç... Göklerın en yüksek katı. 5/ Yük- sek orunlu devlet adamlan. 6/ Yürürken dayanmak için kuilanılan kalın sopa... lyi terbiye edil- memiş vahşi binek hayvanı. 7/ Polon- yum elcmentınin simgesi... Başansız- lık, sonucsuzluk. 8/ Roma mitolojisin- de aşk tannsı... Türk halk müziğinde, bağlama ailesinden çalgılann en küçük boylusu. 9/ BaJmumu ya da parafine batmlmış fıtil... Çevik. YUKARIDAN AŞA&YA: 1/ Halk dilınde babanın kız kardeşi- ne verilen ad... Büyük kent serserisi. 2/ Asya'da bir ülke.. tlk da- mıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı. 3/ Yeraltı kovuğu... Ke- mikJerin yuvarlak ucu. 4/ Eskiden Bağdat'ta dokunan sağlam ipekli kumaş... Fasıla. 5/ Kısa sapiı odun baltasL 6/ Göçebe halk ya da kabik... Birkaç renkJi iplikten yapılmış dokuma. 7/ Bir nota... Iran1 da, Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşbaşiye tarikatınuı karargâhı olan ünlü kale. 8/ Iri bir hıyar türü... Şeriatla ilgili. 9/ Kiraz rakısı... Saldın, hücum. 60 YBL ÖNCE .Cumhuriyel l îı lelTlfl ı fcllf o||A|r 'TfnLA İMAI -m p A [o L ofril AU AH i Fabrikalarda 14 OCAK 1930 Garp müessesatı sinaıye ve fabrikalannda tatbikatına baslanan az kuvvet ve para ile azami istihsal sistemini milli fabrikalanmızda tesis ve tatbik etmek üzere Almanya'dan gelen mütehassıslar fabrikalarımızı gezerek raporlarıru ikmal etmişlerdir. Bu mütehassıslardan M. Barliman bugün Almanya'ya gidecek ve raporu cihanşumul şöhreti haiz olan Profesör Saksenberg'e tevdi edecektir. Orada yapılacak tetkikatten sonra bizzat bir ay sonra gelecek olan profesörun nezareti altında tatbikına başlanacaktır. Vahabiler YKNİ BıRTAMiHANE "••* *^tm • — • « * J J 5 M ^ mm Hicaz hittasının Vahabiler tarafından zaptı işgalinin beşinci senei devriyesi bugün Mekke'de tesit edilmiştir. Mukaddes şehir bayraklar ile donatıldı. Haremi şerife kadar bütün yollarda askerler dizildi. Haremi şerifte Hicaz, Nedt ve diğer memaliki islamiyeden gelen binlerce müslüman toplanmıştı. Kralın namına ikinci oğlu ve Hicaz umumi valisi Emir Faysal memurini kabul etmiştir. Valii umuminin etrafını uietna ihata etmişti. Sütün halk kabeye teveccüh etmişti. Kabe sureti mahsusada bugün halka açılmıştır. Kabenin muhafızı kapıda durup Vahabi hükümdannın tulü emri ömrü ve muvaffakiyeti ve ordulannın zaferi ve alemi Islamın saadeti için dualar okudu. Bu merasim esnasında 101 pare top atıldı. Merasim hükümet konağında Emir Faysal tarafından icra olunan kabul resmiyle hitam buldu. Emir Faysal sınıf farkına bakmaksızın binlerce ahaliyle müsafaha etmiştir. Yarın Cidde'de Emir Faysal ve ecnebi devletlerin mümessillen hazır olduğu halde diğer merasim icra edilecektir. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet înönü'nün demeci 14 OCAK 1960 Menderes ile lnönü arasındaki söz düellosu devam etmektedir. Bugün bir basın toplantısı yapan tnonu, başbakanın dün radyoda okunan konuşmasından bahisle söze başlamış ve radyonun durumuna temasla şunları söylemiştir: " — Yalnız insani duygulara , * "-.. sahip olanların değil, insan haysiyetine biraz saygı besleyenlerin bırakıruz vatandaş çokluğuna bir tek vatandaşa dahi ^ ^ resmi vasıtadan faydalanarak j*v J ^ ^ ^ sövmesi cazi olmamak lazım S Tek taraflı radyo konuşmalarımn bir büyuk hileli tarafı şudbr: Tecavüz eden, cevap verdiğini iddia etti^i beyanatı tahriften lsmet tnönii daha ileri'bizzat uydurur, düzene koyar. Bunlar hakikatmiş zannını vatandaşa vererek sövmeye başlar. Bu usulle çok mücadele ettik. Çok mücadele edeceğiz. Temenni ederim ki iktidarın vatandaş haklarına bu vahim tecavüzü sarsıntısız duzelsin. Radyo tecavüzlerinin beni vazifemden yıldıracağını zannetmek ham hayaldir. Bunu doyuncaya kadar tecrübe edeceklerdir. Seçim kampanyasını açmak hikâyesi: 1957 de tecrübe ettik. o zaman iktidarla temaslanmız da oluyordu. Son ana kadar seçiro kararı vermediklerini bana söylerlerdi. Ansızın ve bütün tertipleriyle seçimi getirdiler. Böyle bir ihtimale karşı vatandaşı uyanık bulundurmak vazifemdir. Şimdi, 1960 da seçim var mı yok mu? Düşündüğünü söylesin. Bunu vatandaş olarak siyasi parti olarak bilmek isteriz." GEÇEN YIL BUGÜIN Cumhuriyet Atina ile gerginlik 14 OCAK 1989 Yuıunistan Başbakanı Andreas Papandreu, dün partisi PASOK'un meclis grubunda yaptığı konuşmada, Türliye'nin "Davos ruhunu baltaladığını" söyledi. Papındreu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki hukuki tek bundımın Ege olduğunu, Yunanistan'ın egemenlik hakarından vazgeçmesinin mümkün olmadığını söyledi. Bu ara<a Atina, Ankara'nın Ege'deki kurtarma ve araştırma opeasyon bölgelerinin tayini ile ilgili görüşme önerisini dun akş*m reddetti. Türâye ile Yunanistan arasında son günlerde ortaya çıkan sonnlar, iki ülke arasında gerilim yarattı. DÛNYA'DA BUGÜN Amstertam Amman Mna O Barcetona Basd Sdgrat Berkn Bonn Brtteel BuOaoeste Cenevfe Cezayır Cîdde Dubay. Frankfurt &nw HeBınki Mnre Kopenhag W*ı Leltoşa B 6° A 19° B 10° A 22° Y 12° S -4° B 4° A 23° A 25° S 3° A ,4° B 5° A 18° B 6° Y 5° A 15° Lenıngrad Lcndra Madnd Mîtano Moıtre* Moskna Myrtf Nm YSfk Oüo Pans Prag ftyad Roma Sotya 3 Tunus Vjrşova Vened* Vıyana Zûnh S 6° S 6° B 10° B 9° Y 8° K -14» s r B 10° B 2° S 8° S 4° A 24° S 13° S 2° A 11° Y 9° B V Y 4° S 14° B W Y 8° S -4° TABTIŞMA Çüingir Bu sütunlarda Bay Sadi Çilingir, yirmi yülık dostum ve çalışma arkadaşım Atillâ Dorsay'a "hulûs çakayım" derken, nedense beni düzeysiz biçimde karalamak gereğini duymuş. Üstelik de baştan sona dedikodu, demagoji ve maddi bilgi hatalarıyla. Yazı sanatının ve tanışmanın tannsı, bizi zekâ ve bilgi düzeyi düşük dostlardan koru- sun, Onlann yörine akıllı ve dürüst düşman- lar bin kez yeğdir. Bu sütunlarda Bay Sadi Çilingir, yirmi yülık dostum ve çalışma arkadaşım Atillâ Dorsay'a "hul&sçakayım" derken, nedense beni düzey- sizbiçimdekaralamak gereğini duymuş. Üste- lik de baştan sonadedikodu, demagoji vemaddi bilgi hatalanyla. Atillâ Dorsaygibibir sinemayazannınövül- mesi beni ancak memnun eder. Onun açısmdan tek kaygım, bu işin düzeyli bir biçimde yapılma- sıdır. Örneğin bir sinema yazannın hayatında hiç " video filmi elestirisi yazmamıs" olmakla övülebileceğini kırk >il düşunemezdim. "Video fılmi elestirisi" ne demektir? Video tekniğiyle çekilmiş filmlerin elestirisi mi, video kasetinde seyredilmiş bir filmin elestirisi mi? Örneğin vi- deo tekniğiyle çekilmiş bir fılm olan''Julia and Julia"nın eleştirisine ne ad vereceğiz ya da bir filmi video kasetten seyretmek olanağı bulmuş- sak onu hiç yazmayacak mıyız? Neyse, bunlar Sevgili Dorsay'ındüşüneceği konular. Ben, Çi- lingir'in benirnle ilgili saldınlanm kısaca yanıt- layayım. TÜSE5 Paneli sonrasında kopan fırtınanın asıl nedeni, Bay Çilingir'in iddia ettiği gibi "Türk sinemas" değü, "Amerikan tekeUeri"- nin ülkemize gelişi idi. Birinci saptırma. Panel'debenim konuşmamın ağırhk noktası, "Atillâ Dorsay'ın Türk sinemasını küçnmsemesi" değil, gene Amerikan tekelleri karşısındaki tavn idi. Atillâ Dorsay'ın Türk si- nemasını küçümsediğini söylemedim, sadece - kendisinin de bir ara tavzihetmek gereksinimini duyduğu- bir "benzetme"yi eleştirdim. ikinci saptırma. "GöııeşGazetesi"ne verdiğimdemeçte, özet olarak, "teknoloji" konusundanostaljik olma- dığınıısöyledim. "Egeryann, HDTV tekniğiyle 300-500 salona birden kaliteli bir goruntü veri- lebilecekse, niçin bu sinema tekniği değil diye dusünmeyelim. Çünkü yine insanlar bir araya gelecektir ve sinema ortamı surecektir. Sadece teknik degişiyor" dedim. Üçüncü saptırma. NeSinematek'inilkzamanlannda, nedeson- raki yülarda, "hiçbir zaman Türk sinemasımn düşmanı olmadım". Bay Çilingir, durust birin- Cenazeyi Kim Ta^ısın? Anladığımız kadar, bugüne değin yönetsel teamüllerle, örf ve âdetlerle uygulama yapılmıştır. Ne var ki ayn bir yasal düzenlemeye gidilemez mi? Televiz>onda görüntüler: Falanca milletve- kili hakkın rahmetine kavuşunca, askerler, onun naaşım taşıyorlar; söylevler, demeçler, birbirini izliyor. Peki bu uygulama, doğru mudur? Bence doğru değildir!.. ölen kişi, asker kökenli midir? Hayır!.. Önerali yurt hizmetlerinde bulunmadı mı?.. Bulundu!.. Saygınlık sahibi değil midir?.. Elbet saygın kişidir!.. Ama askerin işlevi, görevi yurt savunrnası ve savaştır. Benim asker evladım siyasi görü- şünü paylaşmadığım (ve evladımın da paylaş- madığı) eski parlamenterin naaşım taşırsa, bunda bir aykınlık ya da çelişki yok mudur? Denilecek ki Türkiye'nin öylesine büyük bir takım sorunlan varken, bunlann üzerinde du- rulur mu? Durulur ve durulması gerekir!.. Kamu otoritesinin, demokratik dttşünceyle bağdaştınlması gerekir. Kamu otoritesinin ku- rulmadığı ve olmadığı yerde ise demokrasiden söz edilemez. Bu koşullarda, kamu otoritesi- nin kurulduğundan ve korunduğundan söz edilemez, derim. Peki kim taşısın? Peki hiç saygı gösterilme- yecek midir?.. Bununla ilgili bir düzenlemeye gidilemez, örneğin ayn bir örgüt kurulamaz mı?.. Anladığımız kadar, bugüne değin yönetsel teamüllerle, örf ve âdetlerle, uygulama yapıl- Yeni Turizm Anlayışı Ülkemiz turizm açısmdan çok zengin bir potansiyele sahiptir. Ancak sahip olunan doğal ve kültürel değerlerin belirli bir kısmının düzensiz ve yağma edilircesine kullamlmasına karşın önemli bir kısmı ele alınıp değerlendirilmemektedir. 1.12.1989 tarihli Cumhuriyet'te "Yeni Bir Tu- yaygınlaşan dağ bisikletçiliğine de önem ve yer rizm Anlayışına Dofro" başlıklı bir yazı ya- verümelidir. Nitekim Avrnpa'nın Fransn Alp- zan Prof. Dr. Necati İnceloğlo, turistlerin leri'nde yapılan tatillerde geziler geneüikle dağ mevcut "3-S" ağırhklı kitle turizmini pasif olarak gördüklerini, bunun yerine aktif katı- lıma olanak tanıyan ve spor olarak belirli bir disiplin içinde ele alınan bir turizm türünün yaygınlaştığını belirtmiştir. Doğa ile uyumlu bir turizm türü olan yu- muşak turizm ile spor ağırhklı aktif turizm genellikle daha küçük gmplarla gerçekleştiği ve doğallığı amaçladığı için diğer kkle turizm türünden belirgin aynhklar göstermektedir: Öncelikle çok katlı bina inşaatına karşı çıkıl- maktadır, bununla beraber kıyılardan uzak mekânlar düşünülmekte ve çevrenin bozulma- masma özen gösterilmektedir. Diğer taraftan yabancılaşmamış kultürlerle bir özdeşleşme ve otantik değerlerin gözlenip izlenmesi söz ko- nusu olmaktadır. Bu anlayışın yaygınlaştığını dikkate alarak ülkemizde de bazı çalışmaların başlatılması gerekir. Böyle bir noktada açık havada spo- ra yönehk ve etrafın keşfedilmesine imkân ta- nıyan yeni turizm türünde kültUrel ilişkilerin boyut kazanmasına da ağirlık verildiği dik- kate ahnmalı, unutulmamalıdır. tç kısımlara çekilecek bu tür bir turizm an- layışında yürüyüşlerle atlı gezilere ağırhk ve- rilmesi yanında Avrupa'da oldukça bisikletleriyle gerçekleştirilmektedir. Ülkemizde de bu tür bir tatil anlayışını yay- gınlaştırmakla Avrupa'daki potansiyel turist yönelti ve istemlerine karşıhk verecek, reka- bet uygulaması ile pazardan pay alabilmemiz mümkün olacaktır. Bunun için düşündüğü- müz bir örneği sunmak istiyoruz: Antalya'- ya 90 km uzaklıktaki Köpnilü Kanyon Ulusal Parkı'nda yukanda belirtilen türde bir turizm anlayışının egemen olacaği bir uygulama baş- latılabilir. Kamp-köy şeklindeki bir ortamın pilot uygulama olarak devreye sokulup örnek bir çalışma olarak yansıtılması büyük yarar- lar ve deneyimler sağlayabilir. Bu kulübe- köyün en büyük özelliği yürüyüş sevenler, atlı gezi yapmak isteyenler, kanocular ve bisik- letçilere hizmet verecek biçimde ele alınıp ya- pılması olmasıdır. Bu tür kulübe-köylerde sansa, benim bu konuda "bir tek" satınmı gös- tersin. Eleştiri'ye gelince, her özgür düşünceli insan gibi radikal eleştirimi dün de bugün de ödünsüzyönelttim. Yazüanm, birikimi zayıf ve belleksiz olduğu anlaşılan Bay Çilingir'in bel- leğinde değil, ama dergi ve gazete arşivlerinde duruyor. "Türk sineması bana senaryo yaz- dırmaya başlayınca onun avukatlıgına soyundugum" iddiası ise, ancak Bay Çilingir gi- bilerin "ahtak" anlayışına yakışır bir kara- çalmadır. 1 'Salonlan *?* 25Türk filmi göstermeye zor- lamak ve dnblajı yasaklatmak" suçlamalarına geünce, daha iki hafta önce Cumhuriyet'teyaz- dım. Başkagazetelerdeçıkmışdemeçlerimibile izleyen Bay Çilingir, anlaşılan iyi bir Cumhuri- yet okuru değil. O yazıda' 'dublaj yasagına ta- raftar olmadıgımı" açıkça belirttim. Ama orada birbaşka şeyi dahabeuittim: Tüm Avru- paülkeleri, kendiTV'lerindeVo 50 Avrupa fil- mi gösterme kararı alırken, otuz yıldır Amerikan tekelleri ileboğuşurken, biz Vo 75'le yetinmeyip "pazann rürnünü isteyen" tekellere boyun mu eğeceğiz? Türk sinemasına sonsuz saygılannı inanılmaz bir pişkinlikle sunan Bay Çilingir, bu konulardaki düşüncelerini, "kor- kunç güzel" bulduğu "Uçurtmayı Vnrmastnlar''filminin değerh' yönetmen veya- pımcısı Tnnç Başaran'a da bir sorsa ya. Neyse, yazımın başında da belirttiğim gibi Tann bizi, Almanya'nın kentleri söz konusu ol- duğunda " Aachen derken Bochnm" diyen saş- kın sinema dostlarından korusun. Bay Sadi Çilingir'in eski ve paslı anahtan bu kapıyı açmaz, ona başka kapıya gitmesini öneririm. ONATKUTLAR mıştır. Ne var ki ayn bir yasal düzenlemeye gidilemez mi?.. Devlet Mezarlığı'na kimlerin, hangi ko- şullarda gömüleceği, bir yasal esasa bağlandı. Bu konuda da yasal düzenlemeye gidilebi- lir kanısındayım. Ben emekli astsubayım. İçinde yaşadığım ve sonra emekli olarak ayrıldığım Türk Silahlı Kuvvetleri'nin eski bir mensubu olarak övünç ve gurur duyuyorum. Acaba büyüklerimiz, bi- zi yönetenler, yasama ve yürütme görev ve iş- levini yürütenler; değerli zamanlanndan bir bölümünü bu konuya ayırsalar olmaz mı? Duşünce özgürlüğünden, düşünceyi ifade özgürlüğünden söz edildiği bir dönemde, bu konuyu ifade edeyim istedim. Umanm ki dev- let büyüklerimiz de bu konuda bir şeyler dü- şünürler. SELAHATTİN GÖNÜL Emekli Jandarma Astsubayı Kartal/Maltepe uyku tulumlannın serileceği tahta platform, su, tuvalet ve kantin bulunması yeterli olacak- tır. Köprülü Kanyon doğal ve kültürel değer- lerin seçkin örneklerinden oluşan bir ulusal parktır. Burada çevreyi değiştirmeden ve boz- madan birçok yeni oluşumlar denenebilir ve yumuşak turizm için uygulama calışmalan sergilenebilir. Ülkemiz turistik açıdan çok zengin bir po- tansiyele sahiptir. Ancak sahip olunan doğal ve kültürel değerlerin belirli bir kısmının dü- zensiz ve yağma edilircesine kullamlmasına karşın önemli bir kısmı ele alıaıp değerlendi- rilmemektedir. Belirli odaklardaki birikim kir- lilikle tahribi beraberinde getirdiğinden bu birikimin önlenmesiyle yaygınlaştınlmasına önem verilmelidir. Bununla beraber turist gönderen ülkelerdeki turist istem ve yönelti- lerini hızla öğrenmek ve ona göre değişim ya- pacak "sunu"yu oluşturmak gerektiğini de unutmamahyız. Yukanda beUrtilen örnekler Bab dünyasındaki son gelişmeleri yansıtmakta olup buna göre önlem almak ve alan değiş- tinnek de bize düşmektedir. ABDULLAH TEKİN AntaJya Üniversiteliler Tartışma'ya Üniversite öğrencileri, araştırma görevlileri, öğretim gör«vlileri. Üniversitelerle ilgili görüşlerinizi 'Tartışma'ya yazmak istemez misiniz? Çift arahklı 1.5 daktilo sayfasıru geçmeyecek yazılannızı, "Tartışma, Cumhuriyet Gazetesi PK 246 Istanbul" adresine bekliyoruz. OKURLARDAN Teknoloji, turizmi korumaya yetmiyor Turizmin, topluluğumuzun sosyo-ekonomik gelişmesine katkısı, uzun yıllar direnildikten sonra herkesçe kabul edilmiş bulunmaktadır. Ancak bu arada bindiğimiz dalı kesmekte devam etmekteyiz. Son örneği: Bodrum liman inşaatı (Sorumlu Ulaştırma Bakanlığı) balıkçı barınağı ismi altında, Paşa Tarlası mevkiinde şehrin ortasında, otel-motel ve restoranlann bulunduğu koyda, sahil 150 metre doldurulmakta ve büyük gemilerin yanaşması için de 150 metrelik bir mendirek aynca eklenmektedir. Son yıllarda, özel teşebbüsün sahil ve koylarda gerçekleştirdiği tahribatı, 20 yıl evvel kız meslek okulunu yapan (Milli Eğitim Bakanlığı tip Sürat engelleri yaygınlaştınlıııab Gazeıenizde 4.1.1990 günü bir mektup köşesinde Dr. Ali Önder imzası ile yayımlanan raektubu bir Koşuyolu sakini olarak üzuntü ile okudum. Koşuyolu gibi sakin bir mahalle içinden 80-100 km/h hızla seyrederek kuçük çocuklarımızın, ki Sayın Dr. Onder'in belirttiği sürat engelleri sadece Koşuyolu tlkokulu ve çocuk parkı civarındadır ve yaşlılarımızın hayatlarını hiçe sayan sürücü kimliğindeki.trafik katiilerinin eskisi gibi hız yapamadıklarından dolayı yakınmalarına, çocuklannı akşam evde sağlam olarak görmek iste>en velilerin ve Koşuyolu sakinlerinin katılabilmeleri imkânsızdır. proje), 10 yıl evvel, çok güzel bir kilise kalıntısına betonarmeden bir kıhf giydirerek Halk Eğitim Merkezi (aynı Milli Eğitim Bakanlığı) ve benzer diğer resmi kuruluşlar başlatmadı mı? O zihniyetin bugün de devam ettiğini görerek bilgi ve teknolojinin ne doğayı ne sanat eserini ne de turizmi korumaya Sonuç olarak, kanımca başka hiçbir hizmet yapılmamış olsa dahi, bu sürat engelleri tek başlarına büyük bir hizmettir, zira can güvenliğimizi sağlamaktadırlar. Sayın Kadıköy Belediye Başkanı'nı, 'önce hız veya once amortisörler' çığlıklan atan sayıca az, ama etkili motor lobisine karşı, önce insan yetmediğini tıer geçen gun görüp yaşamaktayız. KUItüre dayanmadığı sürece, bu durumu Bodrum'da ve diğer yerlerde yaşamaya devam edeceğiz. Maalesef kültürün de ne okulu ne de diploması daha bulunamadı. MELtH BİRSEL diyerek can güvenliğimizi , sağladığı için tebrik ediyor ve her gün birkaç çocuğumuzu katleden trafik canavarına karşı bu surat engellerinin diğer bölgelerde de yaygınlaştırılmasım temenni ediyorum. ÜMİT ORBEY tstanbul ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Mozart Kasetleri... — Garaj bölümünde nasıl sporlar (!) yaptınyorlardı? — İşte, "çök", "kalk", "yerinde say", "koş" vs. gibi. — Yalnız siz mi, başkaları da var mı? — Başkaları da vardı, on'dan fazla insan vardı sanıyorum. — Eşiniz içinde mi bunlann? — Eşim de vardı, tabii... — Onu da koşturuyorlar? — Tabii,. tabii. Kadın ve erkek! — Gözler bağlı mı? — Tabii, sıkı bir şekilde bağlı! — Neyle bağlıyoriar? — Bez parçalanyla. Yani, kaşkol gibi, yırtılmış, edilmiş bez par- çalarıyla. Sıkıca bağlandığı için tabii dışanyı görme olanağı yok. Bazen, takattan düşüp hareket yapamayacak hale gelince, din- lenme olanağı verlyorlar, bir-iki dakika. Ondan sonra tekrar.. Yal- nız özellikle dıkkat edilen şey, uyutmuyoıiar; sürekli halde gürûltü yapılıyor. Örneğin, elinde bir sopayla yere vurmak gibi: "Uyu- mayacaksın!" biçiminde uyarılar.. Teneke, bidon gibi, kalorifer- lere vurarak, demir kapı zaten. Fiili uyarılarta uyulmamaya çaltşıyorlar. Ve uyutmadılar üç gün süreyle. — Fiili uyarılar dediğinız ne? Dayak mı? — Tabii. Tekme, tokat, sopayla dürtmeler, benzeri şeyler. Za- ten ayakta tutulan insanlardan bir kısmı alınıp götürülüyor ve sor- gu yapılıyor. Sonra da şiddetlı bağırtı sesleri geliyor Biz gittiğimiz zaman kendimiz anlıyoruz da onlann neye maruz kaldığını go- remiyoruz tabii, ama şiddetlı bağırma sesleri geliyor. Bu arada, 24 saatlik süre içinde bir çeyrek ekmek verdiler, yavan. Başka bir şey verilmedi. — Su filan içivorsunuzdur... — Tuvalete gittiğimizde, tuvaletin, lavabonun musluğundan su içiliyor. Onun dışında yok. — Kaç gün kaldınız içeride? —13J5 gün kaldım. Benim gözlediğim şu oldu: Kırka yakın in- sanın orada olduklarını duydum. 24 tanesiyle duruşmaya çık- tım. Hiçbiri, kendisine işkence yapılmadığını söyiemedi. Sadece, bir stajyer avukat (savunman) arkadaşımız kendisine fiili işken- ce yapılmadığını söyledi.Ama manevi işkencenin fiili işkenceden daha az etki bırakmadığını söyledi. Savcılığa ne dediğini bilmi- yorum. — Sorumlu kimdi işkencede sizce? — Bize muhatap olan oradaki görevliler bu konunun kendile- rini aştığını, bu şeyleri yapmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Yoksa üzeıierindeki sorumluluğu atmak için mi söylüyorlar, bil- miyorum. — Size böyle eziyet edenleri görseniz tanır mısınız? — Tabii... — Sokakta görseniz? — Orada pek çok insan görüyoruz, ama gözlerimiz kapalı ol- duğu için hangisi yapıyor bilemem. Seslerini tanırım. Fakat yüz- terini gördüğüm zaman tanımayabilirim. Çünkü, gözlerimiz kapalı orada. Ancak, eziyet esnasında göz bağımız sıyrıldığı zaman, bazen karşıma gelen insanları tanırım tabii. Şunu söylemek is- tiyorum: Bir askı yapmak, elektrik vermek, üzerine basınçlı su sıkmak bunlar, ağır öbür yanda öyle şey var ki ondan daha az ağır işkence değil. Ben bu 13 gün süreyle, beton bir hücrede tutuldum, beton! 1 metreye iki metre hücrede. — Yatacak bir şey? — Tabii, yatacak hiçbir şey yok. Üzerimdeki giysi var. Isı, eksi 10, eksi 13, eksi 8 derece. — Kalorifer? — Kalorifer yok. Olsa bile kalorifer kendini ısrtmaktan aciz. So- ğuk üstadım, uyuyamıyorsunuz. Sabaha kadar hücremin içeri- sinde ben de tepindim tam anlamıyla — Tepiniyorsunuz? — Tabii, hücrenin içerisine bir su kutusu bulup su alıyorum, su*utusundaki suyu içemiyorum soğukluğundan. Donma nok- tasına geliyor su. — Askı nasıl oluyor? — Bir "T" harfini düşünün, İsa gibi; T'nin üst kısmına kollar sağlı sollu sarılıyor, iple bağlanıyor. Kollarla tahtanın üzerine ka- ba bir şey sarılıyor. Benim kazağımı, pardösümü filan sardılar, örneğin. Ondan sonra iple sıkı bir biçimde bağlıyoriar ve tabii, onları bağlarken, ayağınızın altında masa var; masanın üzerin- deyiz biz. Masa çekiliyor, boşluğa düşüyoruz. Bütün yük, kol üze- rine kalıyor. — Giyinik misiniz? — Hayır çıplağız? — Anadan doğma? — Evet, bana askıda işkence yapılırken, gözaltmda bulunan eşimi de getirdiler. İşkencemi o da gördü! — Ne kadar kalıyorsunuz askıda? — Tahmin etmek mümkün değil, bilemiyorum. — Bayılıyor musunuz? — Hayır, bayılmıyorum ama, o verdiği acıyla zamanı ölçmek mümkün değil. Çok şiddetli bir acı. Bu, beş dakika olabilir, on dakika, on beş dakika olabilir. Beş dakikalık bir acıya bile da- yanmak güç... — Sizden alınan kitaplarınızı alabildiniz mi? — Aldıklarını bir çuvala doldurdular. Kitap, dergi, kasst vardı. Mozart'ın kasetleri var, Volum 1, yine Mozart'ın 40 ve 41. senfo- mleri var, Beethoven'inkiler var. Israrla söyledim. — Bunlar müzik kasetleri! diye. — Olsun efendim, biz onları alıp götüreceğiz, inceleyeceğiz! dediler. Mozart'ların bazıları geri gelmedi, kayboldu! Elli dolayında kitap alındı. Benim İngilizce öğrenmek için ka- setlerim vardı. Hiç bilmeyenlerden, yetişkinlere kadar onlar alındı ve çoğu kayboldu. Tekrar verilenler arasında çıkmadı! Bana şu- bede en çok zorladıkları konu! — Niye bu kadar çok kitap alıyorsun? oldu. —Ben, bu devletin, insanların kitap okumasını teşvik etmesi gerektiğini düşünürdüm. Haftada 2-3 dergi alırım. İki üç de ay- lık dergi, her ay üç dört kitap alırım. Tabii, bunlar birike birike yüzlerce kitap, dergi oldu. Bunlar çok rahatsız etti insanları! — Bu kadar çok kitaba, dergiye neden bu kadar çok para ve- riyorsun? En çok sordukları sorulardandı. Niye bu kadar oku- yorsun? Bir faydası mı var? Niye ev almıyorsun, araba almıyorsun da kitaba para veriyorsun? Bir faydası mı var? Alınan kitaplar da ilginç: Abdullah Baştürk'ün Savunması.Bizim yüzümüzden Abdullah Baştürk ne kadar küfür yedi."Felsefenin Temel İlkele- ri", "TCK'nın 141. madde uygulaması" Bülent Tanör'ün incele- mesi, "Yeryüzü Aşkın İzi Oluncaya Dek" şiir kitabı, Hasan Cemal'in "Tank Sesiyle Uyanmak", Emil Zola'nın "Dreyfüs Ola- yı", Barbaros Baykara'nın "Dersim 1939 Olayı", Marx, Engels klasikleri, daha başka akla gelmeyecek şeyler; örneğin, "Fel- sefenin Temel İlkeleri" emniyette bırakıldı, savcılığa verilmek üze- re. Şu anda alınanları anımsayamıyorum, kitap okumanın, özellikle 141-142'nin kaldınlmaya çalışıldığı bir dönemde, bir suç otması ve bunun için insana baskı yapılması, tabii ki, kabul edi- lemez bir durum... A.Ü. TÖMER "TÜRKİYE'NİN GÜZELLİKLERİ" 1. ULUSAL SAYDAM YARIŞMASI Son katılma tarihi: İS Ocak 1990 Ödüller: 1. ÖDÜL: 1.000.000 TL ve plaket 2. ÖDÜL: 600.000 TL ve plaket 3. ÖDÜL: 400.000 TL ve plaket Mansiyon: 250.000 TL Mansiyon: 250.000 TL Mansiyon: 250.000 TL Mansiyon: 250.000 TL ÖZEL ÖDÜLLER: 1LFORD ÖZEL ÖDÜLU: ILFORD ürünlerinden oluşan bir hediye paketi ve ilk üç ödülü alan saydamların Cibachrome baskıları. BURLA AŞ. ÖDÜLÜ: 20 adet Ectacrome FAZLA BİLGİ İÇİN ADRES: Eğitim Bilimleri Fakültgsi Cebeci/ANKARA Basın: 15294 İNSAN SICAGI Erdal Atabek 4. bası 5000 lıra (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Turkocağı Cad. 39-41 CağaloZlu-tstanbul Ödemeli göaderilnez. Y4SAKU Mehmet Başaran 2000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymları Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbut Ödemeli gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle