22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLER 11 OCAK 1990 PARLAMENTODA BUGÜN TBMM Genel Kurulu'nda Meclis araştırması ile sözlü sonı önergelerinin görüşülmesine devam edilecek. SHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 arkadaşının sosyal güvenlik programlarındaki çöküşün önlenmesi ve ulusal-sosyal güvenlik sisteminin kurulması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ile SHP Kocaeli Milletvekili ömer Türkçakal ve arkadaşlanrun SEKA grevi, SHP Bahkesir Milletvekili önder Kırlı ve arkadaşlarının Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki operasyonlarda kullanılmak üzere kiralanan veya saun alınan helikopterler için yapüan ödemelere ilişkin Meclis araştırması önergeleri gündemin ilk sıralannda yer ahyor. TBMM KİT Komisyonu'nda bugün SSK, Bağ-Kur ile tş ve İşçi Bulma Kurumu'nun hesaplan incelenecek. Milli Eğitim Komisyonu'nda ise başta Bilkent olmak üzere özel üniversitelere yardımla ilgili YÖK Yasası değişikligi ile ANAP Konya Milletvekili Mehmet Şimşek ve arkadaşlanrun "kolay profesörlük" olarak adlandınlan yasa önerisi ele alınacak. P A R T İ L E R D E N Ecevit: Dayatmai£?££|k "11 Cumhurbaşkanı Turgut özal'm "toplumsal uzlaşma" önerisinin önde gelen koşullanndan birinin, "işçilerin ekonomi ve siyasete katılmaları" olduğunu söyledi. Türk-îş Yönetim Kurulu, Şevket Yılmaz başkanlıgmda DSP Genel Başkanı Bulent Ecevit'i ziyaret etti. Ziyaret sırasında konuşan Ecevit, toplumsal uzlaşmanın bazı kuralları olduğunu hatırlatarak, 1980 yüından sonra çalışrna hayatına getirilen her türlü sınırlamanın kaldınlması gerektiğini belirtti. Ecevit, sendikaların siyasete ve ekonomiye etkin katılımda bulunabilmesinin toplumsal uzlaşma için önkoşul olduğunu da ifade etti. Türk-tş Genel Başkanı Şevket Yılmaz ise toplumsal uzlaşmanın "söylediklerini uygulayanlar" için yapılabileceğini söyleyerek "Fakat söylenenler tahakkuk etmiyor. hiç de etmedi" diye konuştu. (ANKA) Kurultay gü Rirlik O1111İV Merkez Yürutme Kurulu önceki akşam toplandı. MYK toplantısımn ardından yapüan açıklamada kurultay gündeminin belirlendigı açıklandı. Toplantıda tüzük komisyonunun hazırladığı öneriler ve üye kayıtlarım yenileme süresinin uzatılması konusunun ele alınmadığı bildirildi. SHP Merkez Yürütme Kurulu 15 ocak tarihinde yeniden toplanarak tüzük komisyonunun önerilerini görüşecek. Kurultay gündemi şöyle: "Kurultay divamnın seçimi (bir başkan, iki ikinci başkan ve altı yazman), genel başkanın konuşması, tüzük komisyonu seçimi, genel siyasal durumun değerlendirilmesi, tüzük komisyonu raporunun okunması, tartışılması ve karara bağlanması, SHP tüzüğünün 55. maddesine göre il, ilçe kongreleri ile olağan kurultayın 3 yılı aşmamak üzere ileri bir tarihte yapılması için parti meclisine yetki verümesi konusunun görüşülmesi ve karara bağlanması, genel başkan, parti meclisi ve merkez yürütme kurulunun seçimi:' (ANKARA - Cumhuriyet Bürosu) Sosyalist Parti Genel Başkanı : Ferit Ilsever, solda kurulması düşünülen ı partiler için harcanan çabayı "boşa enerji ve zaman israfı" olarak niteledi. tlseveT, 'Bütün sosyalistleri daha fazla zaman ! yitirmeden bu mevzide yer alarak orauz omuza mücadeleye çağırıyoruz" dedi. Bir basın toplantısı düzenleyen îlsever, yasallaşma hazırlıkları yapan TBKP'nin düzenden yana, reformcu programıyla, devrimcilere hiç güven vermediğini kaydetti. Ilsever, Aydın Guven Gürkan, Abdullah BaştüTk ve Mehmet Ali Aybar'ın girişimleri konusunda da şöyle konuştu: "Şimdi bu girişimle ilgili haJkın zihnindeki soru şudur: Sosyal demokrat mı yoksa sosyalist bir parti mi hedefleniyor? Sosyal demokrasi ve sosyalizm iki m ideolojidir. Bunlann kanşımı bir parti olamayacağına göre hangi nitelikte bir parti düşünülüyor?" DYP Genel tdare Kurulu dün Genel Başkan Suleyman Demirel'in başkanlıgında I toplandı. Toplantı açıhşında konuşan Demirel, TRT'nin son günlerde büyük "tazyik" altında bulunduğunu kaydederek, "TRT tamamen Çankaya'nın emrine giriyor" diye konuştu. Değişikliklerin, mücadelelerini hiçbir zaman baltalayamayacağını belirten Demirel, "Radyo televizyon kimi ayakta tutmaya yetti ki kimseye yetmez" dedi. Daha sonra gazetecilerin sorularım yanıtlayan Suleyman Demirel, "ANAP'ın 141, 142 ve 163. maddelerdeki değişiklikler konusunda yaptığı uzlaşma çağnsı ile ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı: "Hiç bu zamana kadar böyle şeyler yapmıyorlardı. Hangi çeşit değişiklik yapacaklarsa hazırlasın Meclise gelsinler, biz görüşümuzü Mecliste söyleriz." (Ankara - AA) Y e n i b i r P ^ çalışmalannı sürdüren Istanbul eski Belediye Başkanı Bedrettin Dalan bugün lzmir'e geliyor. Dalan'ın 'karşılama töreni* istemediği, bu nedenle kendisini saat 12.00'de havaalanında Izmir'deki yandaşlarından küçük bir grubun karşılayacağı bildirildi. Dalan daha sonra Büyük Efes Oteli'nde tzmir'deki ön çalışma grubunu oluşturan yandaşları ile bir toplantı yapacak. Ardından Söke ve Kuşadası'ndan gelecek bazı kişilerle görüşmeler yapacak ve saat 18.00'de Izmir'den ayrüacak. Dalan'ın lzmir'deki gezisini çok kısa tutması, bazı yandaşlannı tedirgin etti. "Parti kurulmadan ilk örgütü oluşturmuş kente daha fazla zaman aynlabilirdi" dediler. S H P " K ö y l u y y 13 ocak 1990 Cumartesi günü Bursa'da Tayyare Sineması'nda düzenlenecek. Kurultayda Genel Başkan Erdal lnönü ve Genel Sekreter Deniz Baykal birer konuşma yapacaklar. Köylülerin de yaşam koşulları ve hayat pahalılığı konusunda şikâyetleri ve beklentüerini dile getirecefi "Köylü Kunıltayı" aym gün sona erecek. lnönü ve Baykal ile beraberindeki milletvekilleri aym gün Ankara'ya dönecek. SHP daha önce de aynı verde 'Esnaf Kurultayı' düzenlenmişti. (ANKA) "Hoızum11 veHorzum Komisyonu Emlakbank eski yönetimine ilişkin iddiaları araştırmak üzere kurulan TBMM Araştırma Komisyonu Başkanhğı'na ANAP Adana Milletvekili Ledin Barlas seçildi. Komisyon üyeliklerine ise Şakir Şeker, Aydın Arvasi, Temel Gündoğdu, Faik Tarımcıoğlu. Hasan Çakır, Fikri Sağlar, Mehmet Moğoltay ve Mehmet Gazioğlu getirildiler. Kamisyonun yaklaşık 1 saat süren ilk toplantısımn ardından bir acıklama yapan Başkan Barlas, üyelerin bir hafta içinde servet beyanında bulunacaklarını belirti. Barlas, komisyon kurulmasına ilişkin önerge sahibi Sağlar'ın da elindeki belgeleri komisyona vereceğini söyledi. Ledin Barlas, Adalet Bakanlığı'ndan sürmekte olan davalarla ilgili bilgi isteneceğini sözlerine ekledi. (ANKARA -Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel27 Mayıs tutanakları Kurulu, Milli Birlik Komitesi'nin gizli oturum tutanaklarının yayımlanmasını kararlaştırdı. Danışma Kurulu'nun konuya ilişkin önerisi, TBMM Genel Kurulu'nun dünkü birleşiminde benimsendi. Karara göre, 27 Mayıs 1960 tarihinden sonra yasama ve yürütme görevini üstlenen Milli Birlik Komitesi'nin gizli oturum tutanaklan ile tutanak özetleri vavımlanacak. (AA> DÜZELTME • SHP Gazetemizde 9 ocak günü (Partilerden) sütununda yayımlanan "Solda randevu" haberinde, "SHP'den kopan milletvekilleri yann bir değerlendirme toplantısı yapacaklar" cümlesinde "kopan" kelimesi dizgi yanhşlığı sonucu "kaçan" şeklinde çıkmı$tır. Düzeltiriz. Taşdelen köylüleri de Irak'a göçe hazırlanıyor Güneydoğu'da'yasaklıyaşam'CELAL BAŞLANGIÇ ULUDERE — Öldürülen 14 kişinin kaıu, kar yemiş toprakta vişneçürüğü bir leke bırakmıştı. Köylüler acıdan, nasıl ağlayacak- larıru şaşırıyorlardı. Abuzeyit Cengiz, elinde devletin verdiği ko- rucu silahıyla taş kesilip kalmış- tı. Ölenlerden 1 l'i Cengiz'in aüe- sindendi. Bir gecede yapayalnız bir insan oluvermişti. Çaresizlik içinde, gökten gelen gürültüye bakü Cengiz. Demir kanatlı bir kuş, köylerine doğru geliyordu. Çıkmadık canın umu- dunu duydu bir anda. "Demir ka- natlı kuş" geldi, köyün alanına kondu. tçinden çıkan kravath, ta- kım elbiseü "devlet büyüğü"nün yüzünde de köylülerin acısını pay- laşır bir anlatım vardı. Güvenlik kuvvetlerinden PKK baskının na- sıl olduğunu dinledi. Sonra da köylülere dönüp "Devlet en kısa sorede yaralan saracaktır" dedi. PKK tarafından basılan Taşde- len köyünün 1987'deki görüntü- leriydi bunlar. "Demir kanatlı kuş" helikopterdi. tçinden çıkan "devlet büyiigü" de o zamanın lçişleri Bakanı, bugünün Başba- kam Yıldınm Akbulul'tu. 1987 şubatında PKK baskınmı yaşayan Taşdelen köylüleri 1990'ın ocak ayında "yasaklı yaşam" ve olmadık baskılardan, Türkiye sınırlan dışına çıkarak, daha bir buçuk yıl önce binlerce insanı kimyasal silahla öldüren Irak'a sığınmaya hazırlamyordu. Girmek de yasak, çıkmak da Uludere'den 20 kilometre uzak- lıktaki Taşdelen'in taşlı yolunu aşmak, tepelerden yola inmiş taş- ların arasmdan uçuruma yuvar- lanmadan geçmek hayli güçtü. Ancak daha da güç olanı Taşde- len'e gjrmekti. Köyün ginşine ku- rulmuş barikatın önünde bekle- yen asker, kimlikleri soruyordu. "Tüccanz" dediler, görevli asker- ler "Tüccarlann ginnesi yasak" yanıtını verdi. Taşdelen'e tüccar giremiyordu. O zaman "miDetve- kili kimlikleri"ni çıkardılar. As- ker telsızle komutanım aradı. "İki milletvekili gelmişlir. Birinin adı Cumhur Keskin, diğerininki Fu- at Atalay, köye girmek istiyor- BİR GECEDE \ \LMZ KALDI — SHP Milletvekili Cumhur Keskin> başına gelenleri anlatan Abuzeyit Cengiz, oldüriılen 11 kişi- nin ailesinden oldngunu soykrken duydagu acıyı kendini ynmraklayarak anlabyorda. (Fotograf: Celal Başlangıc) lar". Kısa bir sessizlikten sonra komutan "Ne yapacaklar'' diye sordu. "Gezecegiz" dedi millet- vekilleri. Telsizden komutana ak- tanldı yamt. Komutan bir kez da- ha sordu: "Hangi partidenler?" Asker bir kez daha milletvekille- rine döndü. YanıU aktardı. "Bi- ri DYP'denmiş, digeri de ANAP' tan". Komutanın sesi sertti: "Beklesinler, burada kimlikleri hiç önerali defil, telaş yapıp bize zorluk çıkarmasınlar..." Köye girebilmek için milletve- kileri komutanın vereceğı yanıtı bekliyorlardı. Bu arada askerler- le bir söyleşi başladı. Bir görevli köylüleri gösterip "Bilmezsiniz buralan. Bunlann beş yaşındaki çocugnndan, yetmiş >aşındaki ib- tiyanna kadar hepsi PKK'lıdır. Bunlann hiçbiri Miislüman defil, bepsi gavur" diyordu. Milletve- killeri gizlemeye çalıştıkları kız- gınlıklarıyla "Öldnrün o zaman baalann bepsini" deyince, aske- rin yanıtı hazırdı: "Zaten hava karardıktan sonra sokağa çıkma yasagı var. Bir kıpırtı oldu mu, basryonız mermiyi. Bir gecede oa bin mermi yaluyonız." Yarım saatlik beklemeden son- ra komutandan yamt geliyor. Kö- ye girilebilir, köylülerle konuşu- labilir, hatta kamera varsa fotoğ- raf bile çekilirmiş. Ancak asker- lerin ve yasaklanan bölgenin fo- toğraflannı çekmek yasak. Köye girerken askerlerin yaruna yakla- şan üç-beş köylüyıi geride bırakır- ken "Kimliklerimizi alsak da gitsek" ricaları geliyor kulakları- mıza. Bir anlam veremiyoruz. İn- san nereden bilsin. Taşdelen'e gir- menin yasak olduğu gibi çıkma- mn da yasak olduğunu. Mayınlı köy Köye girince, Taşdelenlilerin donuk bakışlarında bir pınltımn kıvılamı çakryor. Milletvekillerini "Bngiın gelmeseydiniz, bu köyü yann bep beraber terk edecekdk" diye karşıhyorlaı. Herkes topla- nıyor bir köy evinin genişçe oda- sına. Değil iğne atsan yere düş- mez, iğne bile atamazsın. Bütün köy sanki bir odaya girmiş. Ulu- dere'de yaşayan bir Taşdelenli ya- kınlarım ziyarete gelmiş. Girişte- ki asker kımliğini aldıktan sonra lokantacıyı "Vanm saat içinde köyö terk etraezsen agzını burnu- nu dümdüz ederim" diye kibar- ca uyarmış. Köyüne geünektense cezaevınde açık görüş yapmayı tercih edecek Taşdelenli lokanta- cı neredeyse. Taşdelen'de "yasaklı yaşam" 35 korucunun silahlarını bıraka- rak evlerıni toplayıp Mersin'e göçmeleriyle başlamış. Geriye ka- lanlar korucu olmayı kabul etme- yince köyün dışına çıkmaları ya- saklanmış. Tüm kimlikleri top- lanmış. Hatta köylülerin tarlala- nna gıtmeleri, hayvanlanm otlat- maları da konulan yasaklar ara- sında. Köy alanının ancak dörtte birini kullanabiliyor Taşdelenüler. Dörte üçünü mayınladıklannı söylemiş askerler. Bu yüzden ev- lerinin önunden öteye geçmeleri yasak. Hayvanlanm yok pahası- na satmışlar, ytlzlerce dönum tar- laJannı suremiyorlar yasaklar yu- zunden. Hatta bir köyden gelin alrnaya gideceklermiş, ona bile izın vermemişler. Köylüler anlattıkça dertleniyor- lar. tş sadece yasaklarla da kal- mıyor elbet. "Devief'e karşı da bazı görevlerı var. Örneğin, her ev, jandarma karakoluna bir ay- da üç katır yükü odun götürmek zorunda. Götürmeyene dayak var. Aplullah Apaydın bizı inan- dırmak için karakolda yediği "odun dayağı"nda kırılan par- mağmı, moraran yüzünü gösteri- yor. Hava karardıktan sonra ev- den dışan çıkmak da yasak köy- lülere. Hiçbir köy evinde tuvalet yok. Tümününki dışanda. Türki- ye'nin güneydoğusunda hava bu mevsim 16.30 gibi karanyor. O andan gün ışıymcaya kadar kim-, se tuvalete gidemiyor köyde. Gi- dene köyün çevresindeki mevzi- lerden ates ediliyor. İşte bir gece- de yakılan on bin mermi de bu- radan kaynaklamyor. Köylülerin çoğu, evlerinin pencerelerini sö- küp yerine duvar örmüşler, "Ne olur ne olmaz, gece biri çişini tu- tamaz tuvalete gider de yagan mermilerden biri evimizin çagn- sız konuğa ol«r" korkusuyla. Köy muhtarı Simo Çelik bir çi- zelge çıkartıyor. Çizelge "şeker, yag, makama, reçd, heiva, Mskö- vi, koknlu sabun, Tnrsil, zeytin, Sana yagı, tuz, çay, un" gibi bö- lümlere aynlmış. Bölümlerde yazılı mallardan alan köylunün adı yazıbyor hemen çizelgeye ve karşılığında ne almışsa işaretleni- yor. Köy bakkalında satılan tüm mallann üzerine askerler yağlıbo- yayla bakkalın adım ve soyadım yazmışlar. Köylü bir çuval un ge- tirse, köye giriş tarihi karakolda bir deftere yazılıyor, un torbası- nın üzerine isim yazüıp damga vu- ruluyor. Köyün telefonu 1.5 aydır kesik. Kimse de yapmaya pek niyetli de- ğil. Köylüler "Yann göçüyordak Irak'a" diyorlar. "Binlerce Kür- de Irak kimyasal bomba attı, na- sıl güvenip gidersiniz" uyansına da "Bir kişi de kalsak, binimiz yollarda > a da orada telef olsa da gMecegiz" karşüığım veriyorlar. Köylülerden bunlan dinlerken gözümüz, odamn duvarına asılı bir takvime ilişiyor. Anavatan Partisi'nin 1988 yılı takvimi. Üze- rinde iki "özln deyiş" var. Biri "tleri, modern ve yepyeni bir Türkiye Anavatan'la mnnıkiin- dar". Diğeri de "Geri kalmıslık Anavatan Partisi'yle degişti". Iki- sinde de aym imza var: Turgut özal... "Baki kalan bu knbbede boş bir seda"ymış. "Demir kanatlı knş"tan inen takım elbiseü, kra- vath "devlet büyüğü"nün söyle- diği söz de "hos bir seda" olarak duruyor Taşdelen köyünün kub- besinde: "Devlet en kısa sirede yaralan saracakür." SHP milletvekilleri Güneydoğu'yu değerlendirdl' Hükümetin politikası iflasDİYARBAKIR (Cumhuriyet) — Mardin, Siin, Hakkâri ve Di- yarbakır'a bağlı birçok yerleşim biriminde insan haklan ihlalleriyle ilgili incelemelerde bulunan SHP Hakkâri Milletvekili Cumhur Kes- kin ile Diyarbakır Milletvekili Fu- at Atalay, "Siyasal iktidana böl- grve yondik ekonomik, sosyal, si- yasal ve kültürel politikalan tam anlamıyla iflas etmiştir" dedi. SHP milletvekilleri, "özellikle kırsal kesimde yaşayanlardan önemli bir bölamünün yogun in- san haklan ihlalleri ve kotü yöne- tim uygulamalan nedeniyle yöne- üme hiçbir inançlanmn kalmadı- gını ve bu iııançsızlığın giderek devktle biriikte siyasal partiler de dahil olmak üzere tüm kurumla- ra karşı güvensizliği endişe verici boyutlara ulaşbrdıgım" ileri sür- düler.Güneydoğu konusundaSHP programımn yeterli olmadığım söyleyen milletvekilleri, dün Gü- Ful Alalay neydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenledikleri basın toplantısın- da, bölgedeki gözlem ve izlenim- lerini içeren geniş kapsamlı açık- lamalarda bulundular. SHP MYK üyesi ve Hakkâri milletvekilleri Cumhur Keskin ile Diyarbakır Milletvekili Fuat Atalay, "bir si- yasal deklarasyon" olarak nitele- dikleri açıklamalannda, "kurults- ya giderken SHP'den beklenenin ueter olroası gerektigine" dikkat çekerek bu beklentileri şöyle sıra- ladılar: "SHP, doğuda yaşayan Kiirt kö- Mardin, Siirt, Hakkâri ve Diyarbakır'a bağlı birçok yerleşim biriminde inceleme yapan SHP Milletvekilleri Keskin ve Atalay, "Siyasal iktidarın Güneydoğu politikası tam anlamıyla iflas etmiştir" dediler. kenli vatandaslann üzerindeki baskılar konusunda duyariı olma- lıdır. Kiirt kokenli vatandaşlann kendi ana dilleriyle konuşmalan- nı savnnmak, dinlerini korumak ve geUşdrmek konusundaki yasal engellerin kaldınlması konusun- da onemli adımlar atmaktadır. Ne var ki, günumuz koşullannda atı- lan bu adımlar sorunun çozumü- ne, bu bölge halkına güven >«rme konusunda yetersiz kalmaktadır. Halkın devletle ve siyasal partiler dahil devletin tüm kunımlan ile yabanalaşmasının önienmesi için partimiz halkın demokratik hak ve taleplerinin soraul önderligini iistlenecek adımlan bu kurullay- da atmalı ve bunu sürat içerisin- de olumlu boyutlara ulaştırmalı- dır. Bunun bir yolu da partinin, kapılannın ve yönetim kademele- rinin bölge halkına ve sosyal de- mokrat siyasi kadrolanna kapalı tntuluyor izlenimini dogurabile- cek uygulamalardan kaçınılraası- dır. tbraçtan da ortaya çıkan yan- lış ve haksız goruntü ve izlenim- ler giderilmeli, olaganüstü kurul- tayda parti meclisine disiplin ku- nılu karannı gözden geçirme ve kaldırma konusunda vetki \erecek tttznk değişikligi >apılmalıdır. Bu- nun yanında partimiz, doğudaki soranlara çozüm onerileri getir- mek amaayla gerekli araşnrma ve bilimsel çaİışmalan kuracagi ihti- sas komisyonlanyla tespit etmeii, bunlan parti politikası haline ge- tirmelidir." CUMEYTARCAYUREKyazıyor Halkı Hiçe Saymak... ANKARA — ANAP iktidannın ve doğal li- deri TÖ'nün iki derdi var. İkisi birbirini ta- mamlıyor. İç içe iki kutu gibi. Birincisi TÖ'- ye ne yapıp edip meşruluk kazandırmak. Ikincisi artıktükenen, kemikleşen sorunları omuzlama gücünden yoksun hale düşen ik- tidann üstlendiği sorumluluğa ortak bulmak. Son bir haftadır iktidar iki yolu açmayı de- niyor. Tepe_ noktalarda konuşup kotarılan politikayı TÖ ile uydu hükümet ağız birtiği yapmış, siyasete sindirmeye çalıştyor. ANAP dışındakı partiler uzlaşma adıyla ortaya sü- rülen "kurtuluş" planiarını geri çevirdi. Bu arada ANAP grubunda Necmettin Karadu- man, sakıncalı gördüğü yöntemleri eleştirir- ken TÖ'ye bağımlı askerlerin sert tepkilerıyle karşılaşıyor. Karadurnan'ın ANAP grubunda alkışlanıp alkışlanmaması fazla önem taşımıyor. Önemli olan ANAP'tan bir rnilletvekilinin grupta TÖ'yû eleştiriye açması, konumuna aykırı davranışlar içinde olduğunu tutanak- lara geçırmesiydi. Karaduman, bu çıkışı ba- şardı. Konuşmaya gösterilen tepkiler iki nok- tayı kanıtladı: Muhalefet, halka karşın Köşk'e çıkılamayacağını söylerken haklıydı. Altı yıl- dtr suskunluğa oynayan ANAP'ın birden öz- lemi çekılen yeni anayasaya yan tutması art niyetlerin eseriydi. Eleştirileri Mustafa Taşar, hern de bir Dev- let Bakanı, "O, bir cumhurbaşkanı, her şe- ye kanşır" diye yanrtlıyor. Yanıtlamıyor, bas bas bağırıyor. Başbakan tamamlıyor, "Kendi oylarıyla seçtiğimiz cumhurbaşkanına şimdi 'kenar- da dur' mu diyeceğiz?" diyor. Devlet baka- nından başbakana uzanan çizgide iktidar ne anayasa tanıyor, ne tarafsızlık ılkesi. Hükü- meti yönetmesıni uygun görüyor. Daha ötesi TÖ'nün "ANAP grubunun cumhurbaşkanı" olduğunu kabul ediyor. Halk ıradesiyle, halkın demokratik tepki- sinden ne anladıkları yine başbakanla orta- ya çıkıyor. Muhalefetin, "çareyi sokakta aradığını" söyiüyor. Sokak dediğı, halk! Kıt- lelere gitmek, onları seslendirmeye çalış- mak. Ortaya çıkan şu: TÖ, yüzde 15'lik ANAP'ın cumhurbaşkanı. İktidar ise sorum- lulukları omuzlayamayacak kertede bitkin. Görmezlikten geldiklerı başka gerçek da- ha açık. Bugün Türkiye'de ANAP'a karşı partiier, ikttdara gelmekten öteye başka bir savaşım içinde. Ön planda yaptıkları iktidar kavgası değil. Halkla başlayan, halkla bıten bir rejimin yerleşmesinı sağtayacak bir sa- vaş veriliyor. İşte TÖ ile uydulannın anlaya- madığı gerçek. Daha bir ay öncesıne kadar halkın kendi- lerine yetki verdiğini, dilediklerı gibi cumhur- başkanı seçebileceklerini, hükümet kuracak- iarını söyleyenler, şimdi ortak arayışı içine düştüler. Yeni bir anayasaya gereksiniliyor. Altı yıldır kaçacak delik arayanlar, bugün hu- kuka ve geleneklere dayalı bir anayasanın erdeminden söz ediyor, "hep biriikte yeni bir yasa hazırlanmasını" istiyorlar. Tükenen bir iktidar, yüzde 20 oya karşı- lık Mecliste yüzde 65 sandatyeyi elinde tu- tan bir çoğunlukla yeni anayasa arayışı ar- tık geçersiz. Yeni bir seçim, yeni bir Mec- lis, halkın gerçek çoğunluğunu simgeleyen bir topluluk yeni anayasayı biçimlendirebi- lir. Anayasa sorunu artık gelecek Meclisin işi. Gerçek halk çoğunluğunun sesini duyan ve duyuracak bir millet meclisinin. Ceza ya- sasındaki 141 ve 142. maddelerin yumuşa- tılması veya kaldırılmasıyla ilgili çalışmalar- da da aynı manzara izleniyor. Muhalefetin, "ortak katkısı" ön plana alı- nıyor. Kendine güvenen, çoğunluğun gere- ken düzeyi tutturacağına inanan bir iktidar, yılların sorunu bu maddelerde muhalefeti so- rumluluğa ortak etmeyi niçin istiyor? Bu maddeler kalktığında başka kesimlerde var olan kımı kaygıları daha bugünden karşıla- mak için ortak, güncel deyişle "figüran" arı- yor. Bu davranış ıktıdan içten içe saran kor- kuyu yansrtan işaretler. Tutarsızlığın kanıtı TÖ ile hükümet, belR başlı sorunlarda mu- halefetı yanına çekmeye çalışırken, partiler umursanmıyor ve TÖ'nün ABD Başkanı Bush'la 18 ocakta görüşeceği resmen açık- lanıyor. Hukümetten sızan rıaoerler. TÖ'nün, Beyaz Saray'da tarafsız konumunu aşan Türkiye'yi dış konularda yeni bağlantılara götürecek görüşmeler yapacağını duyuru- yor. ABD büyükeiçisi ise durmadan ya mu- halefetle ya hükümetin önde gidenleriyle bir araya geliyor, nabız tutup raporlar gönderi- yor. Son olarak, AT raporuna Türkiye'nin tep- kisini arıyordu. Hatta Türkiye'nin tepkisini haklı gören atenimler veriyor. Köşk'te AT ko- nusu dün brifinge giriyor. Hukümetten bir yetkili, "TÖ'nün Bush'a Avrupa'ya baskı yapmasını isteyeceğinı" söyledi. Bir yığın ulusal polıtika sorununu biriikte götürüyor. Tarafsızlık ilkesinin altında yatan anayasa gereğine göre TÖ, Türkiye'yi ge- lecekte hangi bağlantıların içine atacağı bi- linmeyen müzakerelere oturamaz. "Kendi oylarıyla seçilen TÖ'ye hükümet bu tür yet- kiler verirse", gelecek, başka sonuçlara şim- diden gebe. Nitekım, dün Demirel'e Bush'- la yapılacak görüşmenin gelecek bir iktida- n bağlayıp bağlamayacağını sorduk. Kesin dille "Bağlamaz" dedi. Bu, TÖ'nün ödün ve- rerek alacağını sandığı kimi sonuçlan yeni bir iktidarın tanımayacağını şimdiden açık- lıyor. TÖ ise Türkiye'de halkın esirgediğı des- teği VVashington'da arıyor. Bush'la görüşe- ceğini, iş yemeğine oturacağını duyuruyor. 18 ocaktan sonraki bir hafta ekran, TÖ ile SÖ'nün görüntüleriyle dolacak. ABD ise Türk insanının destek vermediği TÖ'yû, Türk halkıyla inatlaşarak bağrına basacağını ilan ediyor, Ver AT desteği, al Kıbrıs ödünlerinı ya da başka ulusal bir sorunda ABD'nin kabul et- memizi istediği yöntemleri. Burada TÖ, muhalefeti figüran duruma dönüştürmeye çalışıyor, "demokrat" ABD ise halkımızı figüran yerine koyuyor. işitiyo- ruz bOyükelçi "hızlı" Abrampvvitz, ABD düş- manlığından yakınryormuş. Üstelik bir de ne- den arıyormuş. Geçelim önemli sorunları, ABD'nin TÖ'- yü bagnna basarak Türk halkını hiçe sayma- sı yeterli bir neden değil mi Bay Abramo- witz? IZMIR'den HİKMET ÇETİHKAYA Oluşum... İZMİR — ANAP ve SHP'de parti içi savaşım giderek hız ka- zanıyor. ANAP tepelerinde ha- va girtikçe sertleşirken, SHP'de "yenilikçı hareket" tabanda se- sinı duyurmaya başlıyor. Başbakan Akbulut'un Nec- mettin Karaduman'ın eleştirile- rine verdiği yanıt hayli sert: — Partimizi muhalefet ağzıy- la eleştirenler aramızda ba- rınamaz... Aynı tepkryi daha önce Hasan Celal Güzel almıştı. Güzel, bu kez konuşma biçemini değiştir- di. Bakan arkadaşlarının uyarı- sıyia da daha temkinli" bir mü- cadeleye başladı. Amaç ıl ve il- çe kongreierınde yol aimak, ola- sı bir büyük kongrede atağa geçmek. ANAP üye yenilemelerinde "naylon" üyeter de su yüzüne çıktı. Üye sayısında bir hayli dü- şüş olduğu gözlendi. Ûyeler bi- le ANAP'ı bırakıp kaçıyor. Bu yüzden ANAP tepeleri oldukça rahatsız. Muhalefetin tanımadığı bir Çankaya var gündemde. ANAP tepeleri ve Başbakan Çankaya 1 dan yönetilryor. Parti içinde bir grup da bu yüzden rahatsız. Çünkü halk desteğinde olma- yan bir siyasal iktidar Çankaya 1 ki eski sol kanat mılletvekillerı- nln toplandığı büroda bir araya gelen eski SHP'liler "durum değerlendirmesi" yaptılar. Toplantıda TİP eski Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın şu sözleri tartışıldı: — Benim çizgim bellidir. Ba- ğımsız ve Türkiye'ye özgü sos- yalizm... Gürkan, Aybar'ın bu sözterin- den daha açıkçası "işçi sınıfı, Marksizm" görüşünden bir hayli rahatsız olmuş. Aybar'la ilgili iz- lenimlerinin "olumlu olmadı- ğım" toplantıda belırtmiş. Top- lantı sırasında Kemal Anadol ise şu görüşü öne sürmüş: — Türk solunu bir semsiye al- tında toplayan bir parti. Ancak parlamenter sisteme inananla- rın katıldığı geniş bir şemsiye. Marksıstlerden, demokrattara dek uzanan bir çizgide... Toplantı bir hayli tartışmalı geçmiş. Anadol, Baştürk ve Gürkan'ın kuracağı, olasılıkla "sosyal demokrat" kimliğindeki yeni partiye katilmayacağını, bekleyecegini, gerekirse politi- kayı bırakacağtnı belirtmiş. Kemal Anadol bundan böyle Baştürk ve Gürkan'ın toplantıla- rına katılmayacak, yeni partide görev almayacak. Muhalefetin îammadığı bir Çankaya vargöndemde. ANAPtepelerive Başbakan Çankaya'dan yönetiliyor- Partiiçinde bir grup da bu yüzden rahatsız. Çünkü halk desteğinde otmayan birsiyasa]iktidar 0ankaya'ya bağlı olarak daha ne kadaryaşayacak? Kemal Anadol u teletonla ara- yıp sorduk: — Yeni parti oluşumu içinde yok musunuz? Anadol, şu yanıtı verdi: — Ben hiç kimsenin dışlan- mayacağı. ambargo konutmaya- cağı, demokratik sisteme inan- mış, ama tüm sol kesimi kapsa- yan bir oiuşuma taraftarım... Artık Kemal Anadol, Baştürk ve Gürkan ın oluşturmaya çalış- tığı hareketin dışında kalıyor. Anadol "macera aramaya niye- tim yok" diyor. SHP'de Ertuğrul Günay ve ar- kadaşlarının başlattığı parti içi savaşım ise gerçekten büyûk il- gi görüyor. Afyon, Uşak, Mani- sa, Muğla ve Izmir yöresindeki ilgı özellikle İstanbul Milletveki- li ismail Cem'i bir hayli etkile- mişti Ercan Karakaş, Ertuğrul Günay ve Yakup Kepenek de "konferans" niteliğini taşıyan toplantılardan hoşnuttular. Sanırız bu tür toplantılara SHP tabanının gereksinimı var. O yüzden de genel merkez eki- binden PM üyesi Mahmut Türk- menoğlu şöyle diyordu: — Doğru şeyler söylüyor. Üs- telik küfür etmeden. Onların bi- ze, bizım onlara ıhtiyacımız var... Yoksa genel merkez olası olu- şumları ıçıne sindirmeye mi ha- zırlanıyor kurultay öncesi? ya bağlı olarak daha ne yaşayacak? Karaduman ve arkadaşları bu gerçeği gördüklerinden sık sık tepki alıyorlar grupta. Sıra ka- pakları vuruluyor, "in oradan aşağı" diye bağırtlıyor. Oysa Karaduman'ın sözlerine ANAP grubu kulak verse, "kur- şun asker" örneği davranmasa, gözlerinln önüne çekilen "kara perdeyı" aralayabilecekier ve onlar da gerçeği görebilecekler. Ama nerede? Bir siyasal parti değil ANAP. Çok ortaklı bir şirket. Patron te- peden dokunuyor. Her dediği buyruk. Pembe görüntüler, hal- kın önüne serilmek isteniyor. Halk karannı 26 Mart 1989'da vermiş. Ama ANAP grubu ayrı- mında değil bu olayın. Ayrımın- da olanlara bağınp çağınyorlar: — in oradan aşağıya! SHP 27-28 ocak tarihlerinde yapıiacak seçimli tüzük kurulta- yına hazırlanırken, "yedilerin ihracı" ve ardından başlayan is- tifalarla yeni bir partinin hazır- lık çalışmaları da hızlandı. Aydın Güven Gürkan, Istan- bul'da Mehmet Ali Aybar'm evin- de yaptığı görüşmeden pek olumlu ayrılmadı. Önceki gün Ankarada Cınnah Caddesı'nde-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle