25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER cına uygun biçimde kullandı diye sözlüğe almak, "bilim"mi oluyor şimdi? Çarpıtılmış kullanım, bilimi siyasaya araç edenlerce onay görüyor. Bir süre sonra dilimizden atıhpgJdecek bir sözü sözlüğe almaları onların bilirni değil, siyasayı izlediğini ortaya koyuyor. Yeni Türk Dil Kurumu'nun, (eski TDK'lilerin deyişiyle "dil dairesi"nin) eski sözlüğü alıp, güçleri yettiğince Osmanlıcaya ağırlık vererek, yıllardır durmuş oturrnuş, alışılmış yazım kurallarım alt üst ederek hazırladığı "yeni baskı" sözJükte "devrim" sözcüğüne getirdiği yeni tanım da çok ilginç. "Sözcükler günümüzde anlam değiştiriyorlar galiba!" demiştim. Gerçekte anlamım değiştiren sözcükler değil. Sözcüklerden korkan kimi çevreler, kimi sözcüklerin anlam değiştirdiğini ileri sürüyorlar. "Dil Dairesi" denen Türk Dil Kurumu'nun "devrim" sözcüğüyle ilgili tanımı şöyle: "devrim is. 1. esk K.T. Çevrilme, katlanma, bükülme. 2. (Dil inkılâbının ilk yıllarında) İnkılâp. 3. (Daha sonraki yıllarda) İhtilâl: Fransız devrimi" Şimdi, şöyle bir düşünelim: Bu sözcüğün "çevrilme, katlanma, bükülme" anlamına geldiğini kaçımız biliyoruz? Sözcüğün bu anlamım atmış dil. O sözcüğü bugün bu anlamda kimse kullanmıyor. Onu, o anlamı günümüz TUrkçesinin sözlüğü olduğu "varsayılan" bir sözlüğe almak, o eskimiş anlamı Kamusı Türkî'den aktarmak bilim mi oluyor yani? "Bakın biz neler biliyoruz, eski Türk Dil Kurumu bilmez bunlan!" demek mi istiyorlar? Öyleyse, "devrim" sözcüğünü bu anlamıyla kullansınlar da yazılarında, konuşmalarında görelim bakalım! Gelelim öteki anlamlarına: Bu sözcük, dil devriminin ilk yıllarında "inkılâp"mış da son yıllarda "ihtilâl" olmuş! Bu tanımı yapanlar ve yandaşları, 12 Eylül'e değin, "devrim" sözcüğünü hep kullanmıştır. Kimilerinin kitaplarının adlarında bile yer almıştır bu sözcük. Ama 12 EylüPle birlikte birdenbire korktukları bir sözcük olup çıktı "devrim". Kitaplarının adlarını bile değiştirdiler; örneğin "Türk Devrim Tarihi" admı "Türk İnkılâp Tarihi" yapanlar oldu. Şimdiki Türk Dil Kurumu'nun yönetiminde bu kişiler. Danışma Meclisi'nde yasa yapıp Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'na el konulmasım sağladılar önce, sonra da gelip yönetimine oturdular. Böyleee de, dilin siyasaya araç edilişinin somut örneği olarak tarihe geçtiler. Ayrıca Danışma Meclisi'nden sonra kendilerine yer hazırlama fırsatçılığıyla da tarihe geçmiş oldular. Tevfik Çavdar. Cumhuriyef, özel ek: "Fransız Devriminin Iki Yüzüncü Yıh", 9.6.1989) Görüldüğü üzere, tümcedeki dil biraz sadeleştirilmiş, ama "inkılâp" sözcüğü olduğu gibi bırakılmış. 1908'den sonra bile "Fransız lnkılâbı Kebiri", "Fransız lhlilâli Kebiri" gibi sözler kulanıldığına göre, bu iki eski sözcük de bugün "devrim"den korkanların korkması gereken sözcüklermiş. "Devrim" sözcüğü Dil Devrimi'yle dilimize kazandınlmış olmasaydı, onun yerine bu iki sözcüğü kullanıyor olacaktık. Biz kullanıyor olacaktık, ama çok merak ediyorum, acaba onlar "inkılâp"ı, "ihtilâl"i "devrim"e kaptıracaklarına göre, bugün hangi sözcüğe sığınacaklardı? Bir sözcük, zaman içinde anlamım değiştirebilir. Zaman içinde bir sözcüğün anlamı genişler, daralır ya da sözcük tümüyle başka bir anlam edinebilir. Bu doğaldır. Doğal olmayan sözcükten korkmaktor. Sözcüklerden korkulmuş, sözcükler yasaklanabilmiştir. "Orta direk"te, "devrim"de olduğu gibi, sözcüklere "zoraki" anlamlar yüklenebilmiştir. Sözcük yasağıyla ilgili ilginç bir durumu da burada söz konusü etmek istiyorum: Bilindiği üzere, bir zamanlar TRT, birçok sözcüğü yasaklamıştı. O sözcüklerin yasaklanmasına öncülük eden iki kişi, "dil dairesi" durumuna getirilen Türk Dil Kurumunun Yönetim Kurulu'ndaydı. Bir üçüncüsü de hem TDK Yönetim Kurulu'nda hem de TRT Yüksek Kurulu'nda bulunuyordu. Bunlar, iki yüzü aşkın öz Türkçe sözcüğün yasaklanmasını sağladılar. TRT o sözcükleri yasakladı ama, onların TRT mikrofonlarından yayılmasını tümüyle önleyemedi. Zamanla da bu gülünç yasağı kaldirmak zorunda kaldı. Bu olaya bağlı olarak, bir saptama yapmak istiyorum şimdi: TRT'de öz Türkçe sözcüklerin yasakİanmasma önayak olan o kişiler, "dil dairesi" Türk Dil Kurumu'nun hazırladığı "Türkçe Sözlük"e o sözcüklerin alınmasını önleyememişler. Üstelik, sözlüğü hazırlayanlar arasında sözcükleri yasaklatanlardan biri de var. 9 EYLÜL 1989 9 EvlüTlerden 12 Eylül'lere... Devrimde dönüş yoktur. Devrim, ileriye dönük, iyileştirici eylemdir. Atatürk, devrimciydi. 12 Eylül yandaşlarının korktuğu anlamda da devrimciydi, korkmadığı anlamda da. Atatürk, "devrim" sözcüğünü de kullanarak Türk devrimini şöyle anlatıyordu: "Uçurumun kenannda, yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Ondan sonra, içeride ve dışanda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler... Işte Türk genel devriminin bir kısa diyemi...". 9 Eylül'ü bu anlayış içinde kutla/nalı ve kavramalıyız. PENCERE Yüzüne Gözüne Bulaştırdı ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU 9 Eylül 1922'de düşmam lzmir'de denize dökerek yurdumuzu bağımsızlığa kavuşturan Gazi Mustafa Keraal ve arkadaşlan, devrimi her alanda gerçekleştirerek çağdaş bir Türkiye yaralmayı başarmışlardı. 12 Eylülcülerse ülkemizi çağdışı tutmaya özenenlerin yanında yer alarak gerilememize önemli katkıda bulundular. örneğin, eğitim birliği yasasını yok ederek, imam hatip liselerini ve Kuran kursîannı arttırarak hukuka sırl çevirerek, devrimleri baltalayarak... Bu yazımda, 9 Eylül'On Başkomutanı Atatürk devriminin bir parçası olan dil dfvrimi ve Türk Dil Kurumu'nu, 12 Eylülcülerin ne duruma getirdiğini belirtmeye çahşacağım. "Bel vennek", bilindiği üzere, "eğilmek", "kamburlaşmak". Bizim Çukurova'da eskiden "huğ" denilen çit evlerde, en güçlü direkti orta direk. Kalındı, uzundu, sağlamdı. Çadırlarda da orta direk olurdu. Çadırın hemen hemen bütün yükünü çekerdi. "Orta" ile "direk" sözcüklerini ayrı ayn tanimlaraaya gerek görmeden, şunu söyleyebiliriz: "Orta direk", bir yapıyı ayakta tutabilecek nitelikte en güçlü direk olmak gerekir. Nitekim, en küçük toplumsal birim olan ailede, baba "orta direk"tir, aile yapısı onun gücü üstüne kurulmuştur. Peki, bir toplumda orta direk kimlerden oluşur? Toplumbilimsel anlamda "sınıf" sözcüğünü ağzınıza almamak için "direk" derseniz kavram kargaşası yaratırsınız. "Direk" sözcüğü, özellikle "orta" sözcüğü ile birlikte kullanıldığında, iyice yolundan sapar. "Orta direk", eski Türk Dil Kururau'nun 7. baskı "Türkçe Sözlük"ünde yoktur. Eski TDK'nin "Toplumbilim Terimleri Sözlüğü"nde de yoktur. O sözlüklerin hazırtandığı yıllarda böyle bir söz takımı kullanılmamıştır çünkü. "Toplumbilim Terimleri Sözlüğü"nde "orta direk" yoktur ya, "orta sırur vardır. Sözlüğün tanımına göre "orta sınıf", çekirdeğini küçük sanayicilerin ve tüccarlann oluşturduğu, doktor, avukat, mimar, mühendis gibi bağımsız uğraş adamlan ile beyaz yakalı emekçileri, dahası yüksek gelirli işçilerle kendi toprağı olan çiftçilerı içeren toplumsal sınıftır. Dil ve siyasa Sözcükler günümüzde anlam değiştiriyor "galiba". Örneğin "mrhafazakâr" olduğunuzu, öz dilimizle söylersek "tutucu" olduğunuzu söylüyorsunuz. "Muhafazakâr ve milliyetçi" clmakla övünüyorsunuz. Hemen ardından da "yenilikçi" olduğunuzu ileri sürebiliyoısunuz. "Çağ atlamak"tan söz edebiliyorsunuz. '4er alanda en büyük değişimi, her alanda yapısal değişimi, "transformasyon"u gerçekleştirmiş olabilıyorsunuz bir "muhafazakâr" olarak! Böyleee "muhafazakâr" sözcüğü, size göre "ilerici" olabiliyor. Karşınızdakileri de "statiiko"culukla suçlayabiliyorsunuz. Dilcılerin, "mantık"çılann ilgisini çekmesi gereken, ilginç bir sav! "Orta direk", gemilerin orta bölümünde bulunan en uzun direk. Yani güçlü bir direk. Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde de, "Çıknk kasnağmın ortasından geçen ınce ağaç"a, "ortadirek" denirmiş. Çorum'un Saırnbey köyünde de "ortaparmak"a derlermiş "ortadirek" diye. Bizim Çukuruva'da bir ağıtta gever "orta direk" sozü. Ağıt şöyle: "El veriyor, el veriyor/Orta direk bel veriyor" Sonuç Sözcüklerden korkanlar Geklim "orta direk" tanımına: Yeni Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre, "toplumun memur, emekli, küçük esnaf gibi dar ve sabit gelirli kişilerden oluşan kesimi". Böyleee "orta direk" siyasaJ bir tanıma kavuşuyor, dilsel ve bılimsel tanıma değil. Ama bu sözü ortaya aup sık sık kullanan siyasa adamımn ileri sürdüğü gibi, yine de "fakir fukara"yı içıne almıyor. Böyle bir sözü, biri çıkıp kendi ama "Dil Dairesi" Türk Dil Kurumu'nun öz Türkçe sözcükleri sözlüğüne almak zorunda kaJması, öz Türkçenin bir utkusudur. TRT'nin sözcük yasağını kaldırmak zorunda kalması da öyleydi. Atatürk1 ün Dil Devrimi, ulusumuzca benimsenmiştir. Osmanlıca yandaşları ne denli direniıse dirensin, Dil Devrimiyle dilimize girmiş söz değerleri, Türkçemizde yerlerini almışlardır. Devrimde dönüş yoktur. Devrim, ileriye dönük, iyileştirici eylemdir. İnkılâpİhtilâl Atatürk, devrimciydi. 12 Eylül yandaşlarının Gelelim, onların çok beğendikleri şu "inkılâp" korktuğu anlamda da devrimciydi, korkmadığı ansözcüğüne: Bugün "devrim"den kaçıp sığındıkları lamda da. Atatürk, "devrim" sözcüğünü de kulla"inkılâp" sözcüğü de bir zamanlar "ihtilâl" anla narak Türk devrimini şöyle anlatıyordu: 'Uçurumun mına gelirmiş. Buna örnek olarak, 1 Aralık 1897 kenannda, yıkık bir ülke... türlü düşmanlarla kangünlü Osmanlı gazetesinde çıkmış bir yazıdan bir lı boğuşmalar... ondan sonra, içeride ve dışanda saytümce size: "Fransız inkılâbının dünyaya saçmış ol gı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet duğu geiişme ve ilerleme rüzgârının sayesinde bü ve bunlan başarmak için arasız devrimler... Işte yüyen ve sonra da Avrupa'nın her yönüne yayılan Türk genel devriminin bir kısa diyemi..;' 9 Eylül'ü hürriyet isteği dönemi açılmıştır" (Alıntıyı yapan: bu anlayış içinde kutlamalı ve kavramalıyız. EVET/HAYIR OKTMAKBAL "Halklar birbirini tanımıyor, bu yüzden TürkYunanlı ilişkileri iyi değil denıliyor. Keşke öyte oisaydı! Sorun daha çetrefıldir. Halklar birbirini yanlış tanıyor. Yunanlılar Türkleri Yunanistan'da, Yunanlı öğretmenlerden, Yunan basınından, Yunan kitaplarından vb. öğreniyorlar. TürkJer de öyle, Yunanlıları Türk ortamında öğreniyorlar. Sonuç, biliyoruz hiç de iyi olmamıştır." Herkül Millas "Tencere Dibin Kara" adlı çok ilgi çekici kitabında (Amaç Yayınları) yuzyıllardır sürüp giden karşılıklı yanlış tanıtma, tanıma sorununu çozümlemeye çalışmış. "İki ülkeyi ayıran somut konular ele alınmadan önce, halkların peşini hiç bırakmayan önyargılann her iki ülke halklarınca anlaşılmasının gereği büyüktür. Günlük sorunlara gerçekçi ve yapıcı yaklaşım karşı tarafın doğru değerlendirılmesıyle sağlanır. Ama dikkatle bakmak, yoklayıp incelemek yeterli değildir, kendi gözlük camlanmızı da yoklamalryız. Bazen renkler bazen de boyutlar yanıttıcı olabilir." Herkül Millas, öğrenimini İstanbul'daki Türk okullarında, Türk arkadaşlar arasında yapmış. Babası tutucu, bağnaz bir kişiymiş, ama Millas bu yaklaşımın gülünç olduğunu küçük yaşta anlamış. Türk ve Yunan halkları arasındaki düşmanlıklarının kökenine inmiş, her iki toplumun içinde yaşayan, her iki ulusun özelliklerini bilen bir kişi olarak bu sürüp giden karşıtlığı sergilemek istemiş. Önyargılar, diyor. Önyargılardan kurtulmak olası mı? Nasıl? Türk yani da Yunan yani da tarihsei olayları hep kendi açılarından gördükleri, gösterdikleri, yeni kuşaklara da bunu sürekli aşıladıkları sürece hiçbir şey degışmeyecektir. İki ülkenin ilkokul kıtapları Türk ve Yunan ulusları arasındaki düşmanlıkları yaymakta en güçlü etkendir. Bu kitapların yazdığına göre Yunanlılar kendilerini Bizansın mirasçısı sayarlar, Yunan ulusunun 4 bin yıldır tarih sahnesinde olduğunu, Yunan uygarlığının bütün dünyayı etkilediğini, Türklerin Bizans'ı yıkarak uygarhğa son verdiğini... Türk kitaplarında ise Orta Asyalı Türklerin gittikleri yerlere uygarlık götürdükleri, büyük, güçlü devletler kurdukları, en eski uygarlığın Türk uygarlığı olduğu yaztlıdır. Her iki ulusun ilkokul kitaplarında karşılıklı işlenen suçların, vahşetlerin dökümü yapılır. Millas diyor ki: "Bu kitapları yazanlar. biliyorum, 'Ama bunlar doğrudur, doğruları söylemeliyiz' diyeceklerdir. Hayır bu doğrudan doğruya doğruların tahrifidir. Doğruların bütünü söylendiğinde doğruluktan söz edilebilir ancak. Çünkü Yunan ordusu Anadolu'da kıyımlarda bulunurken Yunanistan'da Mustafa Kemal yanlısı aydınlar kurşuna diziliyordu. Hakkını bulamayan yalnız Ortodoks reaya deği'dî, MüsHiman reaya da sömürülüyordu, eziliyordu, hatta bazen Hırıstıyan ağalarca ve bu doğrular devamlı biçimde hasıraitı ediimekte. Türk ve Yunan ulusunu bir bütün olarak gösterme çabası vardır. Ya bütünüyle kötü ya bütünüyle iyi." Herkül Millas'ın "Türk Yunan İlişkilerine Bir Önsöz" adlı kitabının Türk ve Yunan halkınca okunmasını isterdim. Bu kitabı iki ülkede de yayimlamalı dersem inanın ki işi büyütmuyorum. Millas gerçekçi bir aydın, TürkYunan düşmanlığının ortadan kaldınlması için gerçeklerin tek yanlı olarak değil, çok yanlı biçimde ele alınmasından yana... Bir Türk ve bir Yunanlı aydınının karşılıklı konuşmasını düşlemiş. Konuşma büyük bir dostluk belirtisiyle, karşılıklı övgülerle başlıyor, ama sonunda 'sen bunu yaptın. sen de şunu yaptın' kavgasıyla bitiyor. Neredeyse iç savaşa vardırılıyor. llgiyle, hatta biraz da eğlenerek okunan gerçekçi bir bölüm. 1965'te zamanın Başbakanı Ürgüplü'nün 'Kıbrıs'ta bir Türk öldürülürse İstanbul'da ne olacağını bilemem' demesi üzerine 25 yaşındaki Miilas Cumhuriyet'e yolladığı bir açık mektupta şöyle demiş: "...Ben Kıbrıs'ta bir sapık, masum bir Türk'ü öldürecek olursa mesken masuniyeti kalmayacak bir Türküm. Ben bir Türküm ve bin sapık yüz Türk'ü katletse Türkiye'de hayatı tehlikeye girecek bir Türküm. İlkokulda her sabah beş yıl ayağa kalkarak Türküm doğruyum' dedim fakat bugün Türkiye'nin Başbakanı bana, Türk halkından sakın diyor." Herkül Milas Boğaziçi Üniversitesi çıkışlı, inşaat mühendisi... 1962'de 100 ve 200 metrelerde Türkiye birincisi, milli atlet, Türk Yunan Dostluk Komitesi üyesi... Kitaba önsöz yazan Prof. Sina Akşin'in şu sözlerine katılıyorum: 'Türkler bu kitaptan pekçok şey öğreneceklerdir". Bu kitap Yunanistan'da yayımlanırsa, sanırım Yunaniılar da... OKURLARDAJN Turism hareketi nasıl baltalanır? Bendeniz Türkiye'ye, özellikle Antalya bölgesine en çok sayıda turist getiren tur operaıörlerinm birkaçmın buradaki temsilciliğini yapan bir acentenin yeikilisiyim. Özellikle son senelerdeki turizm hareketinin, aşağı yukarı başından beri bu işin içindeyim. Şimdi bana yurtiçi veya dıştndan biri, bu daha başlangıcında, dolayısıyla kritik bir aşamada olan turizm harekelini baltalamak için bir görev verseydi ve ben de para veya başka bir nedenle bu görevi kabul etseydim, aşağıda maddeler halinde sayacaklanmı yapardtm: 1 Bu turistlerin en yüksek sayıda geldiği Antalya Havaalanı'na '89 mevcut kapasitesi ve gelecek yolcu kapasitesi daha çok önceden belli olmasma rağmen geçen kış boyunca hemen hiçbir şey yapmazdım. 2 Tam turistler geleceği zaman bir şeyler yapmaya başlardım (yıkım, inşaat vs) ve bu arada gelen turistlere mevcut hangar binasmda yer hizmetleri vermeye çahşırdım. 3 Bu hangar binasına bu yer hizmetlerini sağlayabilecek hiçbir şey koymazdım. Örneğin çıkış ve girişlerde bavul arabalan için yol vs. 4 Bu turistleri oteüerinden alıp getiren. gecikmeli olduğu zaman bile bazen 45 saat kadar havaalanında bekleyen ve onları otellerine götüren rehberleri ve araç sürücülerini, tuvalet ihtiyaçlarını, gıda ihtiyaçlannı sağlayabilmek için terminal görevi gören hangara almazdım. Dolayısıyla bu kişilerin bu ihtiyaçlarını belki de turistlerin terminal dışmda gelip geçtikleri yerlerde yapmalannı sağlardım. 5 Turistlerin havaalanında Türkiye'yi ilk gördükleri çıkış kapısının önüne bol ve siyah duman çıkaran bir seyyar kompresör makinesi koyar ve ' bunu çalıştıran büyük delici tabancası (karayollarında asfalt ve kaldırım kırmakta kullanılan) ile turistlerin "yeni bomba ve makine tabanca altında olan bir manzara ile karşılaşmasuu sağlardım. Böyleee "Savaş herhalde" deyip bir kısmımn hemen aynı uçakla dönmesini sağlar, daha cesur olanlann da yer sarsıntısından Ztplayarak çıkış kapısından şaşkın bir şekilde çıkmasını seyrederdim (Bu bir abartma değildir, fotoğraflaruu çektim. ispatlayabilirim). 6 Turistlerin dinlenmek için geldiği otellerin yanında inşaat yapılmasına izin verir, böyleee turistlerin dinlenmesini önler, şikâyete, dolayısıyla paralarımn geri ödenmesine sebep olurdum. Böyleee turistlerin hem bedava tatil yapmasını hem de kötü propaganda yapmasını sağlardım. 7 Yeni yapılan tesislerin hiçbir denetlemesini yapmaz, özellikle altyapı örneğin atıksu gibi konularda turistlerin bunlardan en kötü derecede etküenebilmesini sağlamak için atıksuların turistlerin denize girdikleri yere dökülmelerini sağlardım. Sr Her gün suyun kesilmesini sağlardım. 9 Yeni yapılan ve açılan tesislerc turist girmeden önce hiçbir denetleme yapmaz ve böyleee yarı inşaat halinde tesislerde turistleri yatırıp şikâyet ve geri para ödenmesine sebep olurdum. 10 Havalimanı ile oteller arasındaki yollarda hemen hiçbir trafık kontrolü sağlamaz, tarlalardan bu şehirlerarası yollara aniden, ışıksız, içi insan dolu traktörlerin çıkmalarına, bu yollarda seyretmelerine göz yumar ve böyleee hemen her gün bu yollarda hem bizden hem onlardan insan ölmesine göz yumardım. II Güney Türkiye'ye gelen turistlerin önemli bir oranmın geldiği Alanya'nın en işlek yaya caddelerine, liman meydanına çöp bidonlan koymaz, olanları boşaltmaz, sokağa ve denize çöp atanları ise cezalandırmaz, bu şekilde turistlerin, çöplerle süslenen caddelerde dolaşmasını. denizde yüzmesini sağlar ve yurtdışında ne kadar temiz bir Türkiye gördüklerinin propagandasım yaptınrdım. Bunlar aklıma gelen ve en başta sayılacakJar, daha devam etsem yüzlerce yazabilirim. Özetlemek gerekirse, yukarıda sayılan maddelerdeki işleri yapmak için kimse kimseye göreve falan vermediği halde biz Nasrettin Hoca misali kendi kendimize sabote edip bindiğimiz dalı baltaliyoruz. Bu gidişle yere düşmemiz pek uzak değil. Benim söyleyeceğim, TUrizm Bakanlığımızın sırf bu saydığım konularda değil, tüm turizm ile ilgili sorunlarda olaylara çok daha titizlikle ve yaptınmcı eğilmesi. Turizm'i sırtlayıp her şeye rağmen bugüne getiren Acenteci ve otelcilerle dayamşma içinde acil çözümler bulunması gereğidir. M.O Turizm acentesi yetkilisi Türkler ve Yunanlılar... Taksi sürücüsü öfkeliydi, direksiyon sallarken burnundan soluyordu: Abi, diyordu brraksınlar dayanalım Sofya'ya, Allah seni inandırsjn, en başta ben... Yaşı elliyi geçkindi; ama genç ve güçlü görünüyordu; sozlerinde içtenlikli olduğu da izleniyordu; kendisini televizyon yayınlanna kaptırmıştı: Ah, diye hayıflanıyordu, biz bu İşi daha önce bitirecektik. Bilryorsun Salih (Omurtak) Paşa oralıdır. Babasını Bufgartar öldu muşler. Trakya manevralannda sınırdan 30 kilometre içeri girmiş Ankaratya haber saimış "Paşam, bırakın şu işi btöreyim." Rahtnet Atatürk "geri dön" diye emir vermiş.. Ben sustum, ne onayladım, ne yalanladım; ama yurttaşın tepkisini anlamak kolaydı. Bu dediğim konuşma, Ankara, Bulgaristan sınınnı kapatmadan önce geçiyordu. Şimdi taksi şoförünü bulsam, sormak isterdim: Ne oldu? • Özal da o sıralarda bizim taksi şoföründen daha coşkulu görünüyordu; kollarını peşrev yapar gibi açarak, elini durmadan sallayarak, yumruğunu sıkarak televizyon ekranında görunuyor, attıkça atıyordu Tonton: Onlara Bulgar domuzu derler. Ahnz, döve döve aitnz. Hiçbir hatt yiyemezler. Bastmyoruz. Burunlanndan fitil fitil getireceğiz. Jivkov'u masaya oturtacağım; kafasına vuracağım. Bulgar blö fünü gördük. Türkleri gönderin dedim. Onlar bunu beklemiyordu. Ne yapacaklannı şaşırdılar. Ümüklerine basa basa alacağız." 5 temmuz günlü "Pencere"de Basbakan'ın butonuşmasıuzerine yazdığım yazı şöyle bağlanıyor: "Her şeyin bir ölçüsü var. Türkiye Cumhuriyeti başbakanı böyle konuşamaz. Ne demek bunlar? Yatersiz bir başbakanın çaresizliğini vurgulayan sözler değil mü.. Terbiye ölçülerini aşarak konuşmanın ne soydaşlanmıza bir yararı, ne de Bulgaristan'a bir zaran dokunur Sayın Özal bizi ele güne karşı utandıracak üsluptan vazgeçmeli, Türkiye Cumhuriyeti başbakanına yakışacak biçimde konuşmasını öğrenmelidir" * Ne yazık ki daha sonra olan bitenler acıklı bir güldürünün senaryosuna dönüştü. Özal sınırları kapadı. Soydaşlarımız hem Bulgarıstan'da hem Türkiye'de perişan, kırık dökük; aileler bölünmüş, insanlar ne yapacaklannı şaşırmışlar. Türkiye'de kış geldi gelıyor, Bulgaristan'dakilerin yazgılan ne olacak? Bilmiyoruz. Başbakan Özal'ın bu sonuçtan sonra insan içine çıkacak hali kalmadı; ama bizimki umursamıyor. Temmuzun başında ne demişti: Kafasına vuracağım, Jivkov'u masaya oturtacağım." Şimdi ne söytüyor? Bulgaristan resmen gündem maddesi olarak göç konusur\ nu kabul etmiyor. Müslüman Türklerin Bulgaristan'dan göçu konusunun gündem maddesi olarak (masaya) gelmesi lazım. Bunu bir türlu kabul etmiyoriar. Fazla bir ümit görmuyorum." (8 Eylül 1989, Cumhuriyet) Hani kafasına vura vura Jivkov'u masaya oturtacaktı, ümüğOnü sıkacaktı?.. • Televizyon artık Bulgaristan'daki soydaşlanmızın haberlerini kırpıyor, yasak savma kabilinden veriyor. Mahalle kahvelerinde konu küllendi. Taksi şoförünün heyecanı geçti. Özal, Jivkov'un ümüğünü sıkmak isterken tokadını yedi. Arada, olanlar soydaşlanmıza oldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir yönetim bu kadar sorumsuz olmamıştr. Oysa Bulgaristan'daki Türkler sorunu, karmaşık, üstesinden gelinemeyecek, çok yanlı, çok düğümlü bir sorun da degildi. Özal konuyu iç politika malzemesi olarak kullanmak hırsıyia yüzüne gözüne bulaştırdı. TEŞEKKÜR "tMULAP DAL1 YAŞATMA KAVGAMZA" Hastahğuıın cezaevinde teşhis edüdiji tahfaten itibaren; Türkiye'dcki engel ve imkânsızbklara karşın tedavisinin en iyi şekilde sürmesi. jundıjına çıkış izni alınabilmesi ve >*urtdışında tedavi olanajının sa£lannıasındaıı ölümüne kadar bizlerle her anlamda dayamşma içeruinde olan ve onun OlOmOnden sonra bizleri yalnu bırakmayarak acımıra ortak olan tüm kişi. kunım ve kurulujlara leşekkttr ediyoruz. AİLESİ ADDVA BABASI MEHMET DAL KAMUOYUNA DUYURU Kazanılan haklartmız gaspedilemez! Verilen sözler yerine getirilmelidir! Açlık grevi sonuçlandırılırken kabul edilen isteklerimiz yerine getirilmemektedir. Üstelik yetkililer bütün başvurulanmıza karşın bizlerle görüşmemektedir. Bizlerden insan haklarına ve insanlık onuruna uymayan bir yaşama boyun eğmemiz isteniyor. Bunu kabullenmeyeceğiz. Açlık grevimiz boyunca yoğun desteğini gördüğümüz demokrat kişi ve kuruluşlardan, basın ve yayın organlarından, yazar ve sanatçılardan, teşekkürlerimizle birlikte duyarlılıklarının devamını istiyoruz. Yitirdiklerimizin anılarını yaşatacağız. AYDIN E TİPİ ÇEZAEVİNDEKİ DEVRİMCİ YOL DAVALARI HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULARI ADINA ALİ KEMAL BİLGİNER AVUSTRALYA'DA İNGİLİZCE THE AUSTRALIAN CENTRE FOR LANGUAGES Tam gün kurs konaklama, aktiviteler ve tüm organizasyon Eğitiminiz süresince part time çalışma olanağı Izmir 3ı 67 24 TEKAS: (1) 362 39 59 (1) 362 40 96 Bağdat Cad. No: 510 D. 6 Bostancılstanbul LALEBELKIS Kişisel Resim Sergisi 4 Eylül 14 Eylül Antalya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi DAHA SAGLİKLİ Biri YASAM TÜRKİYE AİLE SAĞUĞI VE PLANLAMASIVAKFI EvKHk Oamşmanlığı Kadın Hastatıkları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Aile Planlaması GetoeKk tam ve takibi Laboratuvar Kuşadası'nda daire karşılığı veya satılık villa yapmaya elverişli, çevre yoluna bitişik, deniz manzaralı 9.197 m 2 arazi Tel: 132 91 MALİYE VE GÜMRÜK AKANLIĞI'NDAN STAJYER MUHAŞEBAT KONTROLÖRLÜĞÜ ĞİRtŞ SINAVI Maliye ve Gümrük' Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nce, 4 Kasım 1989 Cumartesi günfl saat: 09.00'da An kara, lstanbul ve Izmir illerinde stajyer muhasebat kontrolörlüğü giriş sınavı açılacaktır. SINAVA KAT1IABİLMEK İÇİN a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde belirtilen özdlikleri taşımak, b) Sınavın vapılacagı yılın ocak ayı başında 30 yaşını doldurmamış olmak, c) Üniversitelerin en az dört yıllık öğrenim veren siyasal bilgiler, hukuk, iktisat, işletme ve iktisadi ve idari bilimier fakültelerini veya bunlara eşitliği Milli Eğitim Bakanlığı'nca kabul edilen yerli ve vabancı öğretim kurumlarından birini bitirmiş olmak, d) Askerlik hizmetini yapmış, erteletmiş olmak veya muaf bulunmak gerekmektedir. SINAV KONLLAR1 Yazılı ve sözlü sınavlar zorunlu ve seçmeli konulardan yapılacaktır. Sınava giriş şartlan ile sınav konuları ve degerlendirme yöntemlerini ayrıntılarıyla gösteren kitapçık ve başvuru formu aşağıda belirtilen adreslerden sağlanabılir. Isteklilerin gerekli belgelerle birlikte en geç 16 Ekim 1989 Pazartesi günü çalışma saaıi bitimine kadar Muhasebat Genel Müdürlüğü Denetim Birimi Baskanlığı'na bizzat veya posta ile başvıırmaları gerekmektedir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmayacaktır. ADRESLER Muhasebat Genel Müdürlüğü Denetim Birimi Başkanlığı S.S.K. lş Hanı A2 Blok kat: 9 Kızılay/ANKARA Tel: 134 04 06 134 37 18 Muhasebet Kontrolörleri lstanbul Grup Başkanlığı Yalıköşkü Caddesi Yalıköşkü Işhanı Kat: 4 No: 414421 Eminönü/İSTANBUL Tel: 528 31 26 526 13 92 Muhasebat Kontrolörleri Izmir Grup Başkanlığı SSK Işhanı A3 Blok Kat; I Konak/tZMİR Tel: 14 04 41 Basın: 28452A.9528 Sürgün kararını kaldırın! Halkımızın, yurdunda özgür ve insanca yaşama tutkusu her şeyi yenecek güçtedir. 385 53 7656912 45 TC BANDIRMA SULH CEZA MAHKEMESt Esas No: 1989/113 Karar No: 1989/217 Sanık: Erdin Ayöz. İsmail oğlu 1959 D.'lu Kevser'den olma Bandırma 17 Eylül Mah. Nüfusu'na kayıtlı, Bandırma Terziler Cad. No: 68'de süt ürünleri satıcısı, Suç: Gıda maddeleri lüzüğüne muhalefet. Yukarıda kimliği ve suçu yazılı sanık hakkında yapılan açık yargılama, sonunda, verilen huküm kesinleşmiş olmakla, GEREGt DÜŞÜNÜLDÜ: 1 Sanığın imal ettiği beyaz peynirde sağlığa zararlı olan ekoli ürediğinden, TCK, 3%, 647 S. Yasa 4/1. maddesi uyannca 32.000 TL ağır para cezası ile cezalandınlmasına. TCK'nın 402/1. maddesi uyannca cürme vasıta kıldığı meslek ve zanaat ve ticaretinin 3 ay süre ile tatiline ve iş yerinin 7 gün süre ile kapatılmasına. 2 Sanığın imal ettiği tereyağında imal tarihi, çiğ yenilmez ibaresi bulunmadığı gibi yağ miktarı düşük bulunduğundan, TCK 398. 647 S.Yasa'nın 4/1. maddesi uyannca 32.000 TL ağır para cezası iie cezalandınlmasına. 3 Aynı tereyağından koliform bakteri ürediğinden TCK. 396. 647 S.Yasa'nın 4/1. maddesi uyannca 32.000 TL ağır para cezası ile cezalandınlmasına. TCK 402/1. maddesi uyannca cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatının ve ticaretinin 3 ay süre ile tatiline ve iş yerinin 7 gün süre ile kapatılmasına. Sanığa verilen para cezalarının TCK 72. maddesi uyannca birleştirilmesi sonucu neticelen 96.000 TL ağır para cezası ile cezalandınlmasına. Ferii cezalarının toplanması sonucu neticelen cürme vasıta kıldığı meslek ve ticaretinin ve zanaatının 6 ay süre ile tatiline ve iş yerinin 14 gün süre ile kapatılmasına, karar verilmiştir. 20.3.1989 Basın: 31376 İSTANBUL'DAN DEVRİMCİ YURTSEVER BİR GRUP ADINA ABDURRAHMAN ÖNEN Oüm&er TfcAKT HAŞARAT İUÇLAIMA SERVİSI FÛüteASYOİ Kimya Mühendisi İBRAHİM COŞKUN Tel: 520 55 76 512 09 02 Stcıl Tıc. No 180823/128329 TAKSİM GÜMÜŞSUYU'NDA ÇOK TEMİZ 60 M2 4. KAT DAİRE 45.000.000'a Tel: 145 38 43 ÖZEL BORA SÜRUCU KURSU BCE SÛRÛCÛ SERTtFtKASI VERİlifl ÜSKÜDAR3436781 KOZYATAĞI3624733 MALTEPE352 2121 TARABYA1620818 OKULUMUZDA26. DÖNEM KAYITLARIBAŞLAMIŞTIR pansiyoner olarak kalmak istiyor. Bayan, bayan yanında Avrupa yakasında L SATILIK KOPKK YAVRULAR1 Tel.; 177 90 Cl Tel: 521 69 08 20.0022.30 arası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle