23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10 EYLÜL 1989 Bitiı 11: u ı Ortaçağ1 bir Avrupa; Rönesans, Reformasyon ve insan haklan devrimleri geçirmiş bir Avrupa. Bakıyorsunuz, böyle bir Avrupa'da Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir öğretmen çıkıyor, ttalya'da faşizm adı altında toplumsal bir hareket geliştirip Roma'ya yürüyerek iktidara geçiyor. Benito Mussotini adindaki bu öğretmen, eski Roma tmparatorluğu'nu diriltmek düşü peşinde koşuyor; Akdeniz'e, eski Roraalılar gibi, Mare nostnun" (Bizim deniz) diyor. Boyuna silahlanıyor, büyük bir donanma haiırlıyor, cafcaflı bir ordu oluşturuyor; zavallı Habeşistan tmparatorluğu'nu gözüne kestirerek oraya saldınp ülkeyi ele geçiriyor; Italyan kralının unvanına bir de "imparator" ekkyip onu "ttalya kırah ve Habeşistan imparatonı" ilan ediyor; kurduğu kabinedeki bakanlara zorunlu beden eğitimi hareketleri yapünyor; dahası, onlara çember atlatıyor. Rönesansın beşiği olan İtalya'da eski Roma yapıtlarını onartıyor, geniş caddeler açtınyor, otoyollar yapünyor, böylece ttalyan halkının gözünü kamastınyor; her yerde alkışlanıyor (1934'te Roma'daki Venedik alanında yüz binlerce insana seslenirken bir kez ben de onu dinlemek fırsatını bulmuştum.) HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bitiremedi|imiz Ortaçag derken Türkiye'yi değil, bütün dünyayı düşünüyorum; çünkü yalruz lslam toplumlannda değil, Batılı Hıristiyan dünyasında da Ortaçağ'ın bittiginden pek emin değilim. Orada, özellikle Güney Arnerika'da, Latin kökenli bütün toplumlarda din bağnazlığının büyük ölçüde sürdüğünü, daha dognısu, sürdürüldüğünü biliyoruz. Bu yolda açık ya da gizli çaba harcayanın, Protestan ABD yöneticileri oiduğunu da biliyoruz. Amerika Birleşik Devletleri daha 19.yy.'ın ilk yansında, 1830'larda, Cumhurbaşkanı Monroe'nün (MOnre) ilan ettiği "Amerika anakarası Amcrikalılanııdır" ilkesiyle Avrupahların Güney Amerika'yı somürmesine karşı oiduğunu belirtmişti. Güney Amerika'nın uçsuz bucaksız doğal kaynaklannın, özellikle o dönerode ekonomik bakımdan büyük önem taşıyan kauçuk, şimdi de önemi olan bakır, kalay gibi hammaddelerini yalnız ABD sömürecektü. Bu somüruyü kolaylaştıracak iki yardımcıdan biri Güney Amerika Katolik halkının uyanışını ve dünyaya bakışını perdelemek doğrultusunda dinsel çabasıru silrdüren Katolik Kilisesi ve papazlan; öteki yardımcıları da o ülkelerden para ile elde ettikleri ticaret ortaklan ki bunlara komprador adı verilmiştiı ve iktidar hırsına kapılıp devlet yönetmek isteyen, bu yUzden arka arkaya darbeler yapan sırmalı generaller idi. O dönemin kalıntılan günttmuze dek sürdü ve birçok yörede hâlâ da sürmektedir. Bu yüzden Ortaçağ'ın koyu gölgesi henüz Güney Amerika'nın uzerinden kalkmamıştır. Bir de Avrupa'ya bakalım: Eski Yunan'ın akılcı kaynaklan ile çağlar atlayarak iletişim kunnuş olan Martin Luther gibi din adamlan yetiştirmiş bir Almanya'da, yine Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, onbaşı eskisi, Avusturya kökenli bir Adolf Hitler çıkıyor; tıpkı Mussolini gibi, ama doğu yönünde (Drang nach Osten), büyük bir imparatorluk düşüne kapılıp, daha koyu bir faşizm niteliğindeki nasyonelsosyalizm hareketini oluşturuyor; gerçekleştirdiği büyük bayındırlık işlerinden başka, Cermen ırkmın üstünlüğü ilkesi ile de başta gençiik olmak üzere, Alman halkını arkasından sürükJüyor. Sonrası belli: Yeryüzünün o güne kadar &örmediği geniş boyutlu bir soykınm girişimine geçiyor; bütün dünyayı da korkunç bir savaşa sürüklüyor. Sonuçta yalnız Avrupa'da değil, Amerika dışındaki birçok Ulkede birçok kent yerle bir oluyor, altmış milyon insan yaşamını vitiriyor. Yine aynı dönemde Salazar faşizmi Portekiz halkını boğa güreşleri ve futbol maçları ile oyalayarak ülkesini yaklaşık 35 yü duşünsel bir karanlık içinde bırakıyor. Ispanya'da Franco adında bir general, uzun süren içsavaşta demokratik güçleri, demokratik dünyanın pısınklığı, Hitler ve Mussolini'nin yardımlan sayesinde yeneTek devlet başkanı oluyor; ölünceye değin tspanyol aydınlannı ve emekçi halkı inim inim inletiyor. Cervantes gibi dünyaca Unlü yazarlar, El Greco, Velasquez, Goya gibi ressamlar yetiştirmiş olan tspanyol halkı bu baskı altında ezilFaşizm yalnız sıradan halkm değil, birçok aydımeye layık değüdi. nın da gözünü perdeledi, bilginler, özellike Croce (Kroçe) gibi kimi ünlü düşünürler faşizmi çok cidOrtaçağ ve Engizisyon, en koyu baskı ve zulüm diye alan kitaplar yazarak faşist dokrinin "felse şebekesini tspanya ve Portekiz'de kurmuştu. Arapfesini!" yapmaya çalıştıiar. lar oralara çıktıktan sonra Endülüslslam uygarlıtşte yazının basında bana "Ortaçağ karanlığının Büyük bilginler, düşünürler, fîlozoflar, çok ün ğmı kurdular. Hıristiyan ortaçajbnın baskısını solü besteci, şair ve yazınalar (edebiyatçılar), hele he na erdirdiler; çünkü o tarihte Müslümanlığın din kesinlikle sona erdiğinden emin değilim" dedirten le, tncil'i ilk kez Latinceden Almancaya çeyirip iba ve duyunç (vicdan) özgürlüğüne pek kanşmayan etken yukandan beri saydığım görünümlerdir. tndetin ulusal dille yapılmasını sağlayan, din kural hoşgörüsü, tberya yanmadasındaki Hıristiyanlann sanlık Batı'da büe kendisini tam olarak toparlayalannda düzeltim (reform) hareketinin baş miman bir süre nefes almasmı sagladı. Araplar egemen mamıştır. liklerinin ilk döneminde isteselerdi bütün yanmadayı kılıç zonıyla Mttslümanlaştırabilirlerdi. Bunu yapmadılar; yaprruş olsaiardı, bu kez de yavaş yavaş katılaşan Müslüman bağnazlıgı oraya Hıristiyan ortaçağ] yerine Islam ortaçağını getirecek, yukanda adını andığım dehalar yetişmeyecekti. Faşizm döneminden sonra kendiierini toparlayan lspanyol ve Portekizliler ülkelerine demokrasi rejitnini ve insan haklan ilkelerini yerleştirme çabasına geçtiler. Sovyetler Biriiği'ndeki Stalin rejiminin karanlığına gelince; artık hiç gerek kalmamışken Stalin, baskı ve zulmünü o denli arttırdı ki ulkede komünist aydınlar büe nefes alamaz duruma geldiler. Bu bakımdan Stalin dönemi "komünizm ortaçsfı" olarak nitelendirilebilir. Brejnev bu baskıyı az çok sürdürdü. Vaktiyle bizim "Deli Petro" diye andığımız Büyük Petro'nun Batı uygarhğına açtığı pencere ile Avrupa'daki aydınlanma hareketinden payını almış ve büyük yazarlar, sanatçüar, besteciler yetiştirmiş bulunan Rusya'da, devrimden bir süre sonra artık "komünist ortaçağı" olarak adlandırdığırmz baskı rejimini sürdürmeye gerek kaJmamıştı. Günümüzdeki durum bunu gösteriyor. * • • Ne yazık ki, bu kez de özgürlüğün beşiği sayılan Ingiltere gibi bir ulkede Hitlerizme özenen küçük topluluklann uç vermesi, Fransa gibi özgürlük, eşitlik ve insan haklan ilkelerini kanlı bir devrimden sonra bütün dünyaya yaymış olan bir ülkedeki faşist Le Pen hareketi; Almanya'daki yeni Nazi akımı, sayılan az da olsa, oralarda bazı kişilerin yeniden bir Ortaçağ baskısını özlediklerini gösteriyor: PENCERE Sanık? Cezaevi deyince aklınıza ne gelir? işkence.. Açltk grevi.. Dayak.. Sonra? Politika, kan davası, zulüm, yolsuzluk, yersizlik, olanaksızlık, çağdışılık, yoksulluk, karanlık, geri kalmışlık, baskı, s»kıyönetim, terör, anarşi, savcı, müdür, gardiyan, tünel, hücre, isyan, analar babalar, eşler, çocuklar, kargasa, adaletsizlik, siyasal iktidar.. Yakın anlamlı sözcuklerimizin dağarcığı, belleğimizs kötu anılarla işlenmiştir. Eskiden de Türkiye'de hapishaneler bir sorundu; ama o yıllarda tutuklu ve hükümlülerin sesi pek duyulmazdı. Nasıl duyulsun ki? Cezaevlerinde tek tük aydın, gazeteci, şair, yazar bulunur; ayrtcalıklı sayılır. gözetilirdi. Koğuşları dolduranlar ya gariban, ya uslanmaz sabıkalı ya datöreleryüzünden dama düşmüş "kader mahkumlan" idi. Toplumda uyanış başladıkça iş değişti; binlerce aydın, siyasal tutumundan ya da eyleminden ötürü hapishanelere kapatıldı. Politik davalar sürüyor; ben diyeyim beş, siz deyin yedi, sekiz, dokuz yıldır sanıklıklar da sürüyor. Toplumdan kopanlmış, genç yaşta içeri atılmış insanlara sormalı: Mesleğiniz? Sanıklık! * Yalnız içerdekilerin durumlan mı böyle? Ya dışardakiler? Dışardakiler kimler? "Tutuklu olmayan sanıklar" ki onlar da ikiye ayrılırlar: İçerdeki dışardakiler; dışardaki dışardakiler. içerdeki dışardakiler Türkiye'de yaşayıp dışarda olanlardır; dışardaki dışardakiler Türkiye dışında yasayanlardır. Bunlann da sanıklıkJan sürer gider; "nereye kadar sürecek?" sorusu boşluktadır. Cezaevi dışında yaşayan; ama sanıklığı süren kaç kişidir? Bilemezsiniz. Sözgelimi her gün yazılarını severek okudugunuz Ali Sirmen sanıktır: Merhaba sanık! Merhaba! Üç yıl içerde, sonraki yıllar dışarda, sanıklık mesleğini sürdürüyor Ali Sirmen, artık samklığa alıştı, yaşamının bir yanını sanıklık oluşturuyor, bu nedenle yakınmıyor. insanlar her seye alısır; biz de alıştık Ali'nin sanıklığına, Abdullah'ın sanıklığına, Fehmi'nin sanıklığına, tanıdık tanımadık bir dizi, yüzlerce, belki de binlerce insanın sanıklığına alıştık; ama yıllar, yıllar, yıllar; bir ömürboyu insanı sanık kimliğiyle yaşatmak adalet mi? Bir önerim var: Sanıklığtn uzaması adaletin adaletsizliğe dönüşmesi demektir. Bu yüzden devlet sanıklara özel kimlik kartları dağıtmalı, paso gibi geçeıii olmalı; otobüste, trende, vapurda, uçakta sanıklara kolaylık gösterilmeli. Böylece sanıklar sanıklıklannı unutmazlar. Görevli savcılar ve yargıçlar da sanıkların sanık oiduğunu ve de bunun pek doğal bir durum olmadığını arada sırada anımsatmalıdırlar. Bir ulkede sanık sanık oiduğunu unutursa, savcılar ve yargıçlar da sanıkların sanık olduklannı anımsamazlarsa sonuç ne olur? • Kardeşim sen kimsin? Bendeniz sanık... Nasıl sanık? Siyasal... Ne zaman oldun? 12 Eylül ile birlikte.. Kutlarım.. Sağol.. Sanıklar, sanıklar, sanıklar; sanıklığını 12 Eytül'un kanlı arabeskinde nazar boncuğu gibi yakasına taktıktan sonra benimsemiş olanlann binlercesi. Çevremdeki sanıklara bakıyorum: Gerçekte bunlar sanık değil; Türkiye'nin 1980'lerdeki karanlık yönetimini tarih önünde yargılayacak ve suçlayacak olan birer savcı ya da tanık kimliğindedirler. EVET/HAYIR OKTgfAKBAL Bir baba kızına şöyle sesleniyor "Artık büyüyorsunuz. Bizlere olan bağtmlıltğınız yavaş yavaş azaiıyor Kendi düşünceleriniz, kendi görüşteriniz oluşacak. Bizler bunlara ancak katkıda bulunabiliriz. önemli olan senin kendinden, aitenden, toplumdan utanacak bir iş yapmamandır. Tüm insanlara, zengin, fakir, dil, din, ırk, mezhep farkı gözetmeden saygılı olmak, hoşgörulü olmak temel görevierdir Başanlı bir öğ; rencisin, iki sınavı birden kazandın. Bilgi ve beceri bir birikim olayıdır. Her gün bir şeyler alır, bir şeyler veririz. Şu anda siz daha çok alma dönemindesiniz. En iyi şekilde yetişmeniz çok çok okumanıza bağlıdır. Yaratıcılığın büyüğü küçüğü olmaz. İnsanın en iyi olmak hakkıdır Bir ev hanımı da olsan, en iyisini yapmalısın. Canım kızım bu yazdıklarımı bir gün gelecek daha iyi anlayacaksın." Bir babanın, öğretmenlikten aynlmış, kendini başka uğraşlara vermiş bir babanın, kızının günce defterıne yazdıklanndan satırlar bunlar... Yuzyıllık bir ağacın altında kurulmuş bir kerevetin üstündeydik. Marmaris yolundan sağa saptınız mı Taşbükü'ne gidersiniz. Yan yolda bol gölgeli bir yer var. Oturulur, kahve, çay içilir, yemek yenir. Burasını yukardaki satırları yazan baba işletir. Ama kendisi bulunmaz. Kızı Öncü ile annesidir hizmet veren... Biraz dinlenelim, serinleyelim demiştik. Dostlarta uzandık kerevetin üstündeki sedirlere. Ayranlar geldi. Ağactn dibine bırakılmış bir bağlama, bir tei Çok sicak bir ağustos günüydü. Baktım öncü'nün elinde kalın bir defter. Oers mi çalışıyordu, bütünlemeye mi kalmıştı? Sorduğumda 'Hayır, öykü yazdiğım defter' dedi. Bir öykucü arkadaşa rastlamıştım. Açtım defteri, yer yer okudum. Baş yapraklarda baba Kadir Başoglan, kızına sestenrrriş. tki smavı birden kazanan, istediği liseye girme hakkını kazanan kızı Öncü'ye... Bir baba kızına ancak bu denli sağiıklı oğüt vetvbHir. ögat de degil, kızına güvenen, seven bir babanın duyguları bunlar... öncü'nün yazdıkiarı da birbihnden ilginçti. Birkaç satır okur okumaz duyarlı bir genç insanın evrenine gihvermiştim. Bunca seçtci kurulda bulundum, bunca öykü, yazı okudum, doğrusu ya öncü'nün Türkçesinin, anlatımının düzeyine yaklaşamnı az gördüm desem yerldir. Kiminle konuştuğunu bilmiyordu önce. Sonra öğrendiğinde çok sevındi. Biraz dadefterini gösterdiğinden sıkıldı Böyiedir, gerçek yazarlıklara böyle sıkılmalarla, böyle çekingenliklerle gidilir. Azıcık bir şeyler karalayıp da ortaya 'ben yazar oldum' diye çıkanlardan değerli bir şeyler kalmaz, kalmıyor. Yazarlık, sanatçılık önce kendi ne karşı, sonra da yazdıklarına, yazdıklarını okuyacak olanlara karşı sorumluluk duymaktadır. Bana biryazısını yollamış. Ben istemiştim. 'Yazmak' üstüne bir deneme... Ortaokulu yeni bitirmiş bir genç insanın her şeyi yazmakta bulduğunu gösteren bir yaklaşım. Konuşurken 'Yazmak gerçekten yaşamaktır Yaşamı ancak yazarken duyarsın' demiştim. O da yazmaktan ne anladtğını anlatmış el yazısıyla.. Eskiden, daha küçükken her yazdığını güzel bulurmuş. Şimdi ise daha titiz, daha özenli olmuş. İşte bu konuda yazdıkiarı: "Kalemi efime aldığımda çok çeşrtii sorunlarfa karşılaşıyorum. Nasıl başlasam? Girişi nasıl yapsam? Nasıl bir anlatım denesem? Şu paragrafı nasıl bağlasam. Sinirleniyorum, bırakıyorum, dermeçatma yazılmış satırları yeniden okuyorum. Beynimde yeni düşünceler, fidanlar beliriyor. \^nkjen alıyorum elime kalemi, yepyeni bir coşkuyla yazıyorum, çabalıyorum, ama yine de olmuyor. Ayrı bir bakış açısı, ayrı bir biçem... Oysa ki kışın, üç dört ay önce ne güzel yazardım. öğretmenim hep beğenir, arkadaşlara örnek olarak okuturdu. Doyamazdım yazmaya. Ama ya şimdi? Ne oldu bana?" Yazar böyle yetişir, böyie böyle kendini, kişiliğini bulur. Kuşkulardan kuşkulara, kendi ne güven duymakian güvensizliğe geçerek, arayarak, bularak, bulduğunu sanıp yanılarak, yeniden arayarak... Oncü Başoglan, daha on dört yaşında. Bu yaşta bulmuş yazarlık gerçeğini. "Ben acaba korkuyor muyum yazmaktan? Kaçıyorum. Ama yazmayınca, şu günlüğe boş şeyler de olsa bir şeyler karalamayınca kendimi daha boş hissediyorum. Korksam da, yazmadan durulmuyor ki! Yaşam zorluyor beni yazmaya. Duyduğum öfke, çelişki yazdınyor kaiemi. Yazmak, gerçekten yaşamak." İşte geleceğin bir yazarından seslenişler. 14 yaşındaki Öncü Başoğlan'a başarılar dilemez misiniz sizler de? OKURLARDAN ve toprak vazolar adeta yerden fışkırmaya başlamıs; ancak o olanaklar içinde bir müze kurulamamıstır. Yıllar sonra, kalıntılann en belirgin olduğu bilinen bazı Balıkesir iline bağlı Burhaniye tepeler, ister özel mülkiyet, kazası Örentepe mevkiinde ister belediyeye ait olsun "yeşil tarihi kahnuiar üzerine ikinci alan" olarak korumaya bir inşaat akımı turatle ve alınmıstır. inanılmaz bir duyarsızkkla Bayındırlık ve tskân Bakanhğı yeniden başlatumaktadır. Arsalar Dairesî'nden önce özel Eâremit Körfezi kıyısında, şahıslar inşaat yapma adından da anlaşıldığı gibi, müsaadesi alırlar. Arkadan, arkaik bir jehrin kalıntıları parasal sıkıntıda bulunan üzerine, yüzyıilar süresince Burhaniye Belediyesi, özel doğarun ördüğü tepecikler mülk için verilen müsaadeyi grubudur Ören. Bu tepeler örnek göstererek "yesil alan"daki arsalarını açık dlfinda arazi düzluktür. Tepeler eski yapılann yükseklik arttırma ile satışa çıkarmaktadır. Özel mülk ve biçimine göre oluşmuştur. sahiplerinden bakkal 1960'h yülarda vatandasunız Sayın Hacıoğlu, kooperatifleşüerek ve bir halk arasında, "Orada bir mimara çizimi yaptınlan plan ile Burhaniye Belediyesi'nce bir saray varmış" denilen tepedeki arsasında, bir aksam, mesai sahil sitesi kurulmuştur. Bu sırada 80 santim derinlikten saati dışında 23 buldozerle hafriyata başlayarak gece itibaren mermer sütunlar, gündüz. 24 saattt kazısını duvar oymalan, yazılı yaysn tamamlamıstır. Binlerce yılltk heykel kaideleri, lahiüer, cam Bir Öncü'sü... Burhaniye'de tarihi eser tahribi tarihi bir yapmın penceresi ve taş üzerine oyma tezyinatlt duvan gün tstğında açıkta durmaktadv. Buldozerlerin kepçelerine takılan birçok eser, kamyonlarla gece gündüz süratle taşınıp ortadan kaldınlmıstır. Pencere ve duvarlan fotağraflamak olanağını bulduk. Bir şikâyet üzerine inşaat birkaç gün durmus, ancak aynı süratle yeniden başlatılmiftır. Tüm millete ve bilim dunyasma ait olan bu müstesna hazineler, resmi şahısların gözleri önünde, onlann himayesinde tahrip edilip, bilinçsiz birkaç açıkgözün oyunlan ile yok edilmektedir. Bu acı gerçeği şöyle özetleyebiliriz: Bu, bir müzeden bir iki eseri çaldırmak değil; bu yapılan, belki bir müzenin birçok salonunu dolduracak eserlerin buldozerlerin kepçeleri ile yok edilmesidir. Burhaniye Belediyesi'nce satüacak arsalar da aynı nitelikte tarihi eserlerle doludur. S.M. ÖLÇEN Tiiketici öğretmenler Ben, üniversite diplomasıyla, pedagoji sertifıkasıyla ve duygusuyla bir öğretmenim; ancak bu hakkım "Öğretmenü'k için yeterlilik ve yanşma sınavı" ile elimden alınmış durumda, Eğitime ihtiyacı ve zorunluluğu olan bir ulkede; üretici durumda olabilecek olan ben ne yazık ki tüketici olmaktan öteyt gidemiyorum. Emekliyeaynlmıs eğitimcilerin tekrar göreve çağnlması, askerlik ödevinin öğretmen olarak yaptınlması, yetkin olmayan insanların kendi branşlan dışındaki derslere girmesi ve her sene kaılanarak giden şu kadar sayıdaki işsiz öğretmenlere aklım ermiyor. ALÎ GÜNBAŞ Öğretmen GÜNEŞ VE GUNAYDIN MİLLETVEKİLİNİ TEHDİT ETTİ • AMERIKANCILARIN CUMHURBAŞKANI ADAYI İLTER TÜRKMENİN SİCİLİ... PEK PARLAK DEĞİL! • SURGUNLERE DAVULLU ZURNALI UGURLAMA • CEZAEVLERİNDE ÇÖZÜM ONERILERI EvrenNadir ilişkisini gündeme getirdi diye Asil Nadir basınının terörü... SHP Kars Milletvekili Mahmut Alınak'ın, EvrenNadir ilişkisinin aydınlatılmasını isteyen demecine ne oldu? Ajans, haberi önce geçti ama... Güneş ve Günaydın yöneticilerinin tehditleri. "Seni mahvederiz, hakkında gerçek dışı haberler yazarız". Evren'e ağır suçlamalar yönelten ve basında yer almayan demecin tam metni 2000'e Doğru'da. Yurtdışı için seri üretimini yapmakta olduğumuz süper lüks • Çiftçinin sesı: "işçiler gibi grev yapaiım" • İnönü'nün ardından Kuzey Kıbns • MİT, Ramboculuk oynayabilır mi? • ÇKP'de sola yönelim • Dış Türkler konusu hortluyor • TRT'nin korsan eylemleri • Rahmi Saltuk: "Kürtçe türkülerin yasaklanması.." • Doğu Perinçek, sosyalist solun, Bulgaristan göçmenleri ve demirçelik işçileri konusundaki tutumlarını eleştirdi • Turan Dursun "Din Bilgisı" dersinde gelen eleshnleri yanıtlıyor • Necati Cumalı: "Evita gürültüsü". VEE4T Beyazıt müderrislerinden merhum Nevşehirli Hasan Fehmi Efendi ve merhume Pembe Makbule Harum'ın oğlu, merhume Muaüa Işıksel'in eşi, DilekDeniz Işıksel ve SemaAltuğ Acuner'in sevgili babaları, Ayşegül ve Arzu Acuner ile Sedef ve Güneş Işıksel'in biricik dedeleri, Lamia Işıksel'in kıymetli eşi, yurdumuzun ilk gazete foto muhabirlerinden Tuzla tersanemizdeki inşaatında genç ve dinamik bir grupia çalışmak üzere, YÜKŞEK MİMAR MAKİNE MÜHENDİSİ ELEKTRİK MÜHENDİSİ GEMİ İNŞA MÜHENDİSİ arıyoruz. • En az 3 yıl iş tecrübesi, • İyi derecede İngilizce, • Erkek adayların askerliklerini yapmış olmaları ve üstün malzeme bilgisi, aradığımız özellıklerdir. istekJilerin randevu alarak. fotoğraflı özgeçmişteri ile aşağıdaki adrese başvurmalarını rica ederiz. Yönetim ve Yazışma Adresi: Molla Fenari Cad. No: 20 Kat 4/50 CağaloğluİST. BUGUNUMUZ, YARINIMIZ FOTO * Tarihte son sözü hep direnenler söyler ...Kürt halkının sürülmesine ve boğazlanmasına seyirci kalmayalım * Anısı yaşayan, anısı savaşan bir halk kahramanı Yılmaz Güney Demokrasi mücadelesi bir savaş şiarıdır aynı zamanda: Nihat Behram Ölüler toprağı diriltti ...Orta yolculüğun ızdıraplarına dair İşçi sınıfı ve sendikalar üzerine BAYİLERDE BAGIMSIZMK OEMOKRASI 6 SOSYALİZM MÜCADELESINDE CEMAL IŞIKSEL 9.9.1989 Cumartesi günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumun cenazesi 10.9.1989 Pazar günü (bugün) Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Tanrı rahmet eylesin. CENEL TASARIM A.Ş. Spor Cad. Spor Ap. 100/6 Beşiktaş 80680 İstanbul Tei: 160 40 39159 71 51,Fax: 161 97 50,Tlx: 27783 gta tr. ANMA Hocam ve değerli eşim, babamız, bilim ve sanatın özden yolcuianndan, erdemli yaşamını ülküleri içinde silrdüren BAYİLERDE 25. Sayısı CıktıBayilerde DUYURU HÜKÜM ÖZETİ Bozkurt Asliye Ceza Mahkemesi'nde hırsızlık suçundan sanıklar Isparta ili Şarkikaraağaç ilçesi ntifusuna kayıllı Hasan Hüseyin Bekçi ile Ankara ili Kalecik ilçesi Elecik koyu nüfusuna kayıtlı Satılmış ve Emine oğlu, 1960 doğumlu, Hacı Mustafa Gözülok haklarında yapılan muhakeme sonunda, 20.12.1988 tarih ve 1986/2 esas 1988/39 karar sayılı ilamı ile TCK.'nın 102/4. maddesi gereğince sanıklar hakkındaki kamu davasınır zamar.aşımı nedeniylc ortadan kaldırılmasına karar verilmii olup, Karar, sanıklardan Hacı Mustafa Gö/ıilok'a teblig edilemediğinden ilanen tcbliğine karar verilmiş olup işbu hüküm özetinin yayımı tarihinden iıibaren 15 gün içinde Hacı Mustafa Gtoülok'a lebliğ edilmiş olacağı duyurulur. Basın: 31384 "Dünyada Kültürel Gelişme 10 Yılı" Kitap ve Müzik Şenliği 830 EYLÜL 11 Eylül Aziz Nesin Saat 16.0019.00 13 Eylül Ataol Behramoğlu Özdemir İnce Sennur Sezer YENİ KUŞAK DERGİSİ BAKIRKÖY BELEDİYESİ EŞİ VE ÇOCUKLARI İLAN ESKİŞEHİR 2'Cİ SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR Mustafa Altan OnurKani ve Fahriye'den olma 1941 d.lu Bursa Karacabey Garipçe Mah. nüfusuna kayıtlı, halen Kemalpaşa Mah. Kubilay Sok. No: 17 oturur. Kunıar oynamak suçundan yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizin 20.3.1989 larih ve 1989/33 Esas 1989/159 karar sayılı ilamı ile TCK/nın 568, 119/5, 647/41 ve 72 nei maddeleri gereğince ON ALT1 BİN BEŞ YÜZ LİRA HAFİF PARA CEZAS1 ile cezalandmlmasına karar verilmistir. Karar sanığa gönderilmiş, bilatebliğ iade edilmiş, zabılaca yapılan tahkikatta sanığın gösterilen adresinde bulunması mUmkün olmamıştır. Bu nedenle 7201 sayılı Tebligaı Kanunu'nun 28'nci maddesi uyarıncü hüküm özetinin ilanen tebliğine karar verilmistir. İlan edildiği tarihten yedi gün sonra sanığa tcbliğ edilmiş sayılacakiır. İlan olunur. 21.8.1989 Basın. 31385 SAN1K: ADffÜRKÇÜ Prof. Dr. EMİN FAÎK ÜSTÜN'Ü aramızdan aynbşımn 16. yıhnda sevdikleri, dostlan ve öğrencileri tümümüz anıyoruz. A foreign company's İstanbul office is looking for a SECRETARY for immediate employment. Interested applicants are requested to apply to: CUMHURİYET CAD. NO: 163/3 ELMADAĞ/tSTANBUL with the following: Short C.V. and a photograph Copy of all diplomas, cenificates and references SECRETARY Eşi: Prof. Dr. EStN EMtV ÜSTÜN ve ÇOCUKLARI UMUTSUZCA YAVUZ TÜTEN'i anyorum. UNICORMO
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle