25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MAYIS 1989 CUMHURtYET/13 IstanbıılVlaıı bir Sait Faik geçti Macerası yazdıklarında REFİK DURBAŞ "Yatagım. yorganım, gözyaşun yanmışör. Havuzlar yanmrştır. Aıular, anılar yanmışür. Beni bugüne gedren kitaplar yanmıştır." Sait Faik öleli 35 yıl oluyor ve hâlâ anılaı, anılar yanıyor. 1956 yüının nisan ayında tstanbul'da Yeni Matbaa'da basılan "Sait Faik Için" kitabını hazırlayan Tahir Alangu da, bu kitabın kapak kompozisyonunu yapan Meün Eloglu da Sait Faik gibi artık aramızda bulunmayanlardaıı. Demek bir zamanlar edebiyatımızda böyle güzel gelenekler varmış. Bir usta yazarırmz, şairimiz, öykücümüz öldü mü aradan iki yıl da geçse böyle kitaplar hazırlanıp basılabiliyormuş. Erdal Öz deseniyle, Fazıl Husnü Daglarca, Bchçet Necatigil şiiriyle, Yaşar Kemal'den OkUy Akbal'a, Fahri Cdal'den Naim Tırali'ye anılanyla, konuşmalanyla böyle bir "anmalık" kitaba katkıda bulunabiliyorlannıs. Burgaz'ın serin mavi suları ayak bileklerine vurmayalı 35 yıl oldu, ama Behçet Necatigil'in deyişiyle, "Hikâyelerinde konu ve otaydan çok, şiire ve etkiye en uygun zaman parçalan üzerinde durmasını seven, bu dramaük anlan incetemekte buyuk başan gösteren bu lstanbul hikâyecisi" sayıları on küsur cildi bulan öyküsü, şiiri, romanı ile hâlâ aramızda yaşıyor. "Şimdi Sevişme Vakti"ne kadar öykiiyse "Semaver", "Sarnıç", "Lözumsuz Adam", " H a vada Bulut". "Son Kuşlar" o kadar da şiir. Kavun acısı yalnızlığın şairi... Sulan döven sert poyrazlarm şairi... "Avare'Miğin şairi... Araraızdan aynlışının üzerinden 35 yıl geçrniş. Onun ölümüııden sonra doğan çocuklar adına konulan nice "armagan"ları kazandılar. Bu da az şey mi edebiyatımız için. Kitapları şiir kitaplanmın arasında duruyor bu yüzden. Bir ucunda Fazıl Hüsnü'nün "Agıt" şiiri: "Öimüş, di ayafı nzak / Camlann iistii buğu. / Ölrııüş, çocuklar izin vermeden / Yüzünde sanşın çocuklugu". Öteki ucunda Sait Faik'in yanraış gözyaşlanyla dokuduğu öytfüler ve anılar, anılar... Yaşar Kemal, Maya Galerisi'nde Sait Faikie konuşuyor. Yıl: 1954. Sergi: Nevzat Ûstun ile Ara Güler'in ortaklaşa açtıklan "Şiirli Fotoğraf. 35. ölüm yıldönümünde Sait Faik Abasıyanık ISTANBUL HİKÂYECİSt MAKT1953 Cumhuriyet Son röportaj Hüzünlü, ılık, insan sevgisi d o lu hikâyelerini Sait yazmaz, yaşar. Sait bir dertli, kotülukleruen, aşağılıklardan, dünyadaki cümle bayağılıklardan, kirden iğrenen bir âdem oğludur. O daima iyiliği soylemiştir. Dünyaca un almış Mark Tvvain derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca, bu iş için Sait'in ne diyeceğını öğrenmek için aradım. O gun öğleden sonra Istiklal caddesindeki kaldınmdan gittim geldim. Sonra Kadıköy iskelesine uğradım, orada da yoktu. Sait anacığı ile birlikte Burgaz adasında oturur, bindim vapura ikinci gün oraya gittim. Anası Sait'in aynı gün Istanbul'a indığini soyledi. tstanbul'da, tarif ettiğim kaldmnıda, ona rastladım. Gene dalgın, sinirliydi. Yüzunden duşen bin parça olur derler ya, öyleydi. YAŞAR KEMAL Akşam üstleri Tünel'den Taksim'e doğru sol kaldınmdan yürürsenız, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli, ama mülhiş kederli, yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yuzde donup kalmıştır pantolonu üstsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde, yalnız, yapayalnız olduğunu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kinıse de bilmez.. Bazı adam vardır insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bansında bayağılık, aşağüık... Bu adamın üstünden, başından da yalnızlık akar. SAÎTFAİK'ÎN YAPITLARI Şiir R Medarı Maişet Motoru (1944) Kayıp Aranıyor (1953) SAÎTFAİKANILIYOR Şimdi Sevişme Vakti (1953) öjkü Semaver (1936) Sarnıç (1939) Şahmerdan (1940) Sabah Galata köprüsü üzerinLüzumsuz Adam (1948) de dolaşıyor. Alnında tuzlu rüzMahalle Kahvesi (1950) gârı Boğaz'm... Havada Bulut (1951) ögle Çiçek Pasajı'nda önilnde Kumpanya (1951) birası, bir kurşun kalemle bir saHavuz Başı (1952) n deftere öyküsünu yazıyor çıçekSon Kuşlaı (1952) lerin, böceklerin, birtakım inAlemdağ'da Var Bir Yılan sanlann.:. (1954) Akşam Burgaz'da baJıkçılarla ava çıkrnış gölgeleri ayın ışığına Az Şekerli (1954) vuran.balıklann serin sessizliği peTüneldeki Çocuk (1955) şi sıra... Mahkeme Kapısı (1956) Yaşam öyküsü kitaplarda, anSait Faik'in bütün yapıtlanmn son toplu basımı Bilgi siklopedilerde kalsın. Yaymevi tarafından yapıldı. BaUkçının Ölümü Yaşasın '.'Macera"sı yazdıklarında büEdebiyat admı taşıyan 9. ciltte yazann kitaplarma tün yaşadığının. 23 Kasım girmemiş yazı ve şiirleri derlendi. Açık Hava Oteli adlı 1906'da Adapazan'nda doğduğu10. ciltte röportajlar ve yazann bazı mektupları, Müthiş nun, 11 Mayıs 1954'te ölBir Then adını taşıyan 11. ciltte ise çeviriler ve düğüniin... ! uyarlamalar yer aldı. Burgazada'da sazlı sözlü Kültur Servisi Sait Faik Abasıyanık. 14 mayıs pazaı günu Burgazada Kalpazankaya'da anılacak. Ada Dostları Derneği'nce düzenlenen anma gunu sabah yapılacak Sait Faik Kır Koşusu'ndan sonra İskele Alanı'ndaki saygı duruşuyla başlayacak. Saat 12.0014.00 arasmdaki sanatsal etkinliklerin sunuculuğunu Sennur Sezer ve Adnan Ozyalçıner ustlenecek. Dernek Başkanı Çelik Güiersoy'un açılış mesajından sonra Perihan Ergun, Türkiye Yazarlar Sendikası adına Genel Sekreter Atilla Birkiye ve Muzaffer Uyguner birer konuşma yapacaklar. Feridun Andaç "Sait Faik Öykücüliiğii ve Övkücülüğumüze Etki kayıp aranıyor OAtT FAİK HİKÂYE ARMAĞANI Behçet Necatigil Asmalımescifteki Elit Pastanesi'nde Sait Faik'le. 1955 • Sabahattin Kudret Aksal / Gazoz Agacı ve Haldun Taner / On tkiye Bir Var; 1956 Tahsin Yücel / Haney Yaşaraalı; 1957 Necati Cumalı / Oegişik Gözle; 1958 Orhan Kemal / Kardeş Payı; 1959 Oktay Akbal / Berber Aynası; 1960 1963 yıllannda verilmedi. 1964 martında Darüşşafaka Cemiyeti, armağanı yeniden yürürlüğe geçirdi. 1964 Mehmet Seyda / Başgöz Etme Zamanı ve Adnan ozyalçıner / Sur; 1965 Kamuran Şipal / Elbiseciter Çarşısı ve Mahmut Özay / Yorgo; 1966 Cengiz Yöriik / Çölde Bir Deve; 1967 Tarık Dursun K. / Yabanın Adamlan; 1968 Muzaffer Buyrukçu / Kavga; 1969 Orhan Kemal / Önce Ekmek ve Faik Baysal / Sancı Meydam; 1970 Zeyyat Selimoğlu / Diregin Tepesinde Bir Adam; 1971 Bekir Yıldız / Kaçakçı Şahan ve Bilge Karasu / Lzun Siirmüş Bir Günün Akşamı; 1972 Füruzan / Parasız Yatılı; 1973 Demirtaş Ceyhun / Çamasan; 1974 Fakir Baykurt / Can Paraa; 1975 Adalet Ağaoğlu / Yttksek Gerilim; 1976 Selim 1leri / Dostluklann Son Giinü; 1977 Necati Cumalı / Makedonya 1970; 1978 Adnan özyalpner / Gözleri Baglı Adam ve Selçuk Baran / Analann Hakkı; 1979 Ferit Edgü / Bir Getnide; 1980 Tomris Uyar / Yürekte Bnkağı; 1981 Verilmedi; 1982 Verilmedi; 1983 Nursel Duruel / Geyikler Annem ve Almanya; 1984 Pınar Kür / Akışı Olmayan Sular; 1985 Tarık Dursun K. / Ona Sevdiğimi Söyle; 1986 Feyza Hepçilingirler / Eski Bir Balerin; 1987 Gülderen Bilgili / Bir Gece Yolculuğn ve Mahir Öztaş / Ay Gözetleme Komitesi; 1988 Demir Ozlü / Stockholm Öyküleri ve yapitlari Kazananlar Bu adam hikâyeci Sait Faik'tir. Bir gün, aklımda kaldığına gö "Bu iş için ne dersin?" dire, bir pınl pırıl, cam gibi parla yecektim, korktum. yan sonbahar sabahıydı, ona Ka "Merhaba" dedım. dıköy iskelesinin kanepelerinde "Merhaba, eyvallah" dedi. raslladım. " N e var, ne yok?" dedim. " N e var, ne yok Sait? de "İyilik" dedi. dim. Hikâye yazıyor musunuz?" "Mark Twain..." dedim. "YQk" dedi, "vasıvorum." "Aldırma" dedi. " B a k " dedim, "Sait, biliyorsun ki ben röportaj yaparım." "Sonra?" dedi. "Söyle" dedim. Sait, beni kırrnadı. Teşekkür ederim. Ben sual sormadan o başladı: "Bana, Mark Twain cemiyeti fahri üyeliği verildi, dunya edebiyatma ettiğim hizmetten ötürü. Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya edebiyatma hizmet filan etmediğimi söylemeye ne haleri" konulu bir konuşma yapacet. Bu, üyelik verilebilmesi için cak, daha sonra Savaş Dinçd Sauydurulmuş nazik bir sebeptir sait Faik'in öykülerinden derledinırım." ği "Meraklısı İçin Öyle Bir Ben aldım, dedim ki: Hikâye" adlı tek kişilik oyundan bir bölüm sunacak. Raşil Aba "Senden once, bu cemiyetin sıyanık, Cahit Tanyol, Salim ilk üyesi Atatürk'müş..." Şengil ve Naim Tirali, Sait Fa "Biliyorum. Beni sevindiren ik'le ilgili anılannı anlatacaklar. de işte bu. Atatürk'ten sonra, beCan Giirzap, Sennnr Sezer, nim üye olmam, benim için ne buGiilsen Toncer, Nazan Diper ve yük bir şereftir. Bir milletin yetişZafer Diper'in Sait Faik'ten şitırdıgı en buyük çocuğu ile, o milirler de okuyacaklan arurta gületin kendi halinde bir küçük hinünde ömer Özgec gitanyla, kâyecisinin Amerika'da bir cemiHüseyin Başaran da sazıyla biyette buluşmaları küçuk hikâyerer djnleti sunacaklar. Aynca, ci için ne bulunmaz şerefli bir fırSait Faik'in ve Sait Faik Hikâye sattır. Demokrasi de zaten böyle Armaganı'nı kazanan yazarlann olur. Eğer bu uyelikten memnunkitapları sergilenecek ve konuk sam, bu yüzdendir." yazarlar kitaplarını imzalaya "Politika..." dedim, caklar. Sözumü ağzımda kodu: "Karışmam." "Peki, seni bu cemiyete ne SAİTFAİKİCÎN sebepten, hangi eserin için âza seçtiler?" ANLAMAK Kompozisyon yazıyordu sıruf, Başlık: Anlamak. Anlamak uzakken yakın Kurumuş topraklara, anlamak, Boşalışı sağnağın. • Anlamak görmekti süregelen Doğdu Adapazarında görmeye 1907. • İnsan ilk girdiği koskoca bir sarayda Nasıl şaşınr birden anlamak şaşırmaktır, derken geniş Bursa lisesini bitirdi, İstanbul Fransaya gidiş dönüş. Anlamak açılışı kapının Dilsiz ve karanlık konakta Anlamak hikâyelçrinde lstanbul Uzun, kısa. • Derken durdu, 1954 Elleri kesilmiş. Anlamak birden durmaktır: Gökyüzü daha geniş... Başın öne düşmesi, Anlamak boyun eğiş. • BEHÇET NECATİGİL (Vatan gazetesi. Sanat sayfası. 16 Mayıs 1954) gizliyi. Adalet Cimcoz 1950lerin ba$ında Beyoğlu'nda açtığı Maya Galerisi'nde Sait Faik'le birlikte. (Fotoğraflar: Ara Güler) "En buyük devlet adamlannın, başkanlann ve başbakanların fahri veya asli üye oldukları bir cemiyete beni de seçmenin aslı nedır diye duşündum, şunu buldum. Demek ki şimdiden sonra dünya çapında bir hikâyeciyi anmak için kurulmuş bir cemiyete, dünyanın dört bucağından kendı halinde hikâyeciler de seçilecek. "Türk hikâyecilerini temsil ettiğim anlamına alınmasın sakın. Her hikâye yazan ve yayan Türk hikâyecisi kendi şahsına bir dilin hikâyeciliğini yaptığına göre şahsıma Mark Tvvain cemiyetinin gösterdiği ilgi ve sevgi daha çok Turk hikâyeciliğinedir gibi geliyor bana. " "Mark Tvvain için ne dersin?" "Sen de amma sual sorarsın ha. Ne derim! Mark Twain alay edermiş, guldürurmuş, kepaze edermiş, cemiyetteki sahte vakarları, petro! krallarını, pamuk prenseslerini, demir beylerini, çelik efendilerini sağlığında. Ölümünden sonra da bir Turk hikâyecisi ile şakalaşmasın mı? Eyvallah Mark Tvvain!" Sonra guldü Sait: "Daha soracağın?" dedi. "Eyvallah" dedim. Ayrıldık. O, bir sinemanın onunde kaldı. dAÎTFAİKHÎKÂYEARMAĞANI'NINBU YILKÎ SAHİBÎ DEMİR ÖZLÜ Kentler, özgürlüğün büyük mekânları GÜNER YÜREKLİK BATI BERLtN Sait Faik Hikâye Armağanı'nı bu yıl 'Stockholm Öyküleri" adlı yapıtıyla alan Demir Özlii, 9 yıldır yurt dışında. Özlü uzun süredir Isveç'te, Stockholm kentinde yaşıyor. Ama son zamanlarda çağrılı olarak Berlin'de. Özlü, Bonn hükümetine bağlı DAAD Yazarlar Merkezi'nin çağrılısı olarak bir yıl Berlin'de kalacak. Dokuz yıldır siirgünde yaşıyorsnnuz. Ödiii almaya gidecek misiniz? ÖZLÜ Odülü almaya gidemiyeceğim. Olanaksızlıktan değil. Karşıma çıkanlacak purüzleri şu sırada göğüslemek istcmiyorum da ondan. Ödulü benim adıma kızım Ayda Özlii ya da kız kardeşim Sezer Duru alacak. 25 >ıl önce de TDK'nın Öykii Ödülü'nii almıştınız. Şimdi bu yeni ödüliin sizin için önemi nedir? ÖZLÜ Doğrusu Sait Faik Öykü Ödülü. benim en cok de&er verdiğim bir öduldur. Çünkü bu ödülun önemi, adına konduğu kişiden gelmektedir. Benim için bu ödül her zaman çekici olmuştur. Bugün bu ödülden başka bir ödülü Türkiye'de almak istemezdım. Bir öykü yazan olarak Sait Faik'i nasıl değeriendiriyorsunuz? ÖZLÜ Sait Faik gençliğımden beri Türk edebiyatında en çok hayranlık duyduğum bir yazardır. Hem Turk dilini inceltmesi ve derin hümanızmi açısından hem de fantezileri, şiirsel nitelikleri bakımından hayran olduğum bir yazardı. Gençken Beyoğlu 'na çıkıp Sait Faik'i gorduğüm zaman, karşı kaldınmda da olsa büyülenirdim. Böyle bir oykü yazarıyla aynı şehirde ve aynı çağda yaşamış olmanın bir tuhaf sarsıntısını duyardım. O kadar pariak görunurdü ki gözüme, sanki eserlerinin fızyolojisine yansıyan bir güzelliği •vardı. Ben 19 yaşındayken oldu. Tabii çok üzülduk. Ama bir duşunun, benim şiındiki yaşımdan daha genç öldü. Öldüğünde 48 yaşındaydı. tstiklal caddesinde, Saray Kitabevi'nin çevresinde gorurdum kendisıni. Kitap alırdı. Bizim yeni tanımaya başladığımız yazarları ilk onun ağzından duydum. Lautreamonl gibi yazarlardan da ilk o bahsetmiştı. Bu bakımdan Sait Faik çok buyuk bir çığır açmıştır Türk edebiyatında. Onun izleyicileri olduğumuzu kabul etmemiz gerekir. Benim ilk hikâyem Sait Faik'in öldüğu ayın ertesinde çıkan Yeni L'fuklar dergisinin ilk sayısında yayımlanmıştı. Yani Sait Faik 11 Mayıs 1954'de ölmüştü. Benim ilk hikâyem de 1 Haziran 1954"de Veni Lfuklar'ın Saıl Faik Özel Sayısı'nda çıkmıştı. İlk hikâyem onun ölumune rastlıyor. Bunu tuhaf bir rastlantı olarak Bu yılki ödülun sahlbi Demir Özlü 9 yıldır yurtdışında. saydım ve hikâyeciliğe devam etÖZLU Oyküculüğe başladı mi edebıyatının elkisindeydim. mem konusunda bir işaret olarak ğım zaman daha çok insanın ken Zaten Sait Faik de Andre Gide'i kabul ettim. di içini açan, itiraflara dayanan çok severdi. Fakat sonradan oy Peki si/ öykuculuklen ne an bir edebiyet yaniısıydım. Çok kü kücüluğum kurgusal bir yapı kalıyorsunuz? Valın gerçekçiliğe çuk de olsa, Marguis de Sade'ın zandı. Bir kurgu yapmaya, oykukarşı çıkmıştınız ilk öykiileriniz fikirlerinden gelen bir eğilimdi bu. yü bulmaya, öykuye sırasında de. Hâlâ bu devam ediyor mu, Kısmen Lautreamont'dan da bir kurguyu tamamlayıcı ya da kuryoksa sürgun yılları öyküculüğii işaret alma vardı. Ama asıl ola guyu başka duzeylere goturucu ve nüze bir değişiklik gelirdi mi? rak Andre Gide'in açık ve sami gerçeküstüsü unsurlar eklemeye başladım. Gerceküstucülüğün bizde kapısını açan ise "Alemdağ'da Var Bir Yılan" adlı son kitabıyla Sait Faik olmuştur. Şimdi hikâyeyi bir minyatur gibi düşünüyorum. Bir yerleştirme sanatı. Yani Andre Gide itirafçılığından gelenekle de bağlantısı olan, ama gerçekustüculükten ve varoluşçuluktan yararlanan bir minyatür istifçiliğine doğru gittim. Bir kurgu sanatı diyebiliriz buna. Sürgun yıllan öykıiculüğünuze bir değişiklik gelirdi mi diye şormuştum. ÖZLÜ Hikâyelerimin yapısı, oğeleri, kuruluşu bakımından bir değisiklik getirdiğini söyleyemem. Tema bakımından getirdi. Uzaklık, yalnızlık, kaybolan şehir imgeleri hikâyelerime girmeye başladı. Orneğin, "Slockholm Öykiileri"nde sadece kendi yalnıztığımı değil, bu yalııızlığı çerçeveleycn Stockholm'deki bazı yaşlı insanların yalnızlığını da motif olarak kullandım. Yani sürgun benim hikâye anlayışımı yapı olarak değiştirmedi. Ona yeni temalar getirdi sadece. Sayın Demir Özlü, siz hikâyelerinizde hep kentleri anlatıyorsunuz. Kenllerin hikâyeciliğinizdeki yeri ve onemi nedir? ÖZLÜ Bu sorunuzu iki ayaklı bir düşünceye oturtarak yanıtlamak isterim. Birincisi, biz yazarlar humanist bir gelenekten geliyoruz. Humanist olduğumuz için insan özgürlüğünün ardındayızdır. Kentler ise insanlık tarihiııdc, insan özgürlüğünün başladığı büyük mekânlardır. İşte bu bakımdan, kentler ilgilendiriyor beni. Nietzche, kendinden sonra insanın sokağa atılmış olduğunu söylüyordu. Büyuk salonlardan, malikânelerden ya da köy evlerinden sokağa çıknıış, sokağa atılmıştır insan. İşçiler de genel olarak sokaktadırlar. İnsan 19. yuzvılın sonlarından itibaren sokağa atılmıştır. Bunun çok etkisinde kaldını ve bu yüzden kentler ve rokaklar hem insan ozgürleşmesinin mekânlan hem de atıldıkları yerler oldukları için beni cok ilgilendirdi ve başlıca motifim oldu. Sail Faik Ödül parasını ideolojik ayınm gözetmeksizin TAYAD'a bağışuyorsunuz. Bunun nedenini açıklar mısınız? ÖZLÜ Ödülun manevi tarafını kabul ettim, maddi yanını Tutuklu ve Hukumlulerle Dayanışma Derneği'ne bağışlıyorum. Çunku benim duşunceme gore, bugün çocukları hapiste olan ana babalar Türkiye'nin en çok acı çeken kesimidır. Öteyandan butun sorumluluğu gençlerin üzerine yıkamayız. Ben her türlü şiddete karşıyım. Ama şiddete süruklennıiş bazı çocukları yıllar yılı hapiste tutmak da bir başka türlü şiddettir. İdeolojik ay;rım yapmıyorum, çunku o yaşlardaki insanların tam bir cezai sorumluluğundan soz etmek bile zordur. Bu gençlerin topluma yeniden kazanılması lazım. Gençlerini kazanamayan bir toplumun geleceği yoktur. Yaptığım bağışla yeni bir af kanunu çıkTilması gerektiğine işaret etmek istiyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle