19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 5 ŞUBA T 1989 Boston'dan RonuCdan Çelik Bilek'in ülkesinde Rürtaj vicdana kaldığı zaman Kürtaj sorunu Italya'nın siyasi gündemindeki canlılığını hâlâ koruyor. Kürtajı serbest bırakan yasa, sağlık personeline uygulamada "vicdani özgürlük" tanıyor. Böylelikle 10 yıl önce kabul edilen yasa, hiç bir zaman gerektiği gibi uygulanamıyor. Özellikle az gelişmiş güneyde kürtajların sayısı düşüyor. gibi bir çoğunlukla kürtaj yasasını bir daha onayladı. Fakat modern, laik İtalya ile tutucular arasında artık adeta bir savaşa dönüşen kürtaj meselesi İtaiya'da verilen tüm parlamenter ve siyasi mücadeleye rağmen hâlâ bölmeye devam ediyor. Bu hafta, tüm siyasi dergilere kapak konusu olan ve Sağlık Bakanı Donak Catün hakkında mecliste "soru önergesi" verilmesine yol açan son kürtaj skandalı, hâlâ siyasi gündemdeki canlı yerini koruyor. Bağımsız sol, komünistler ve radikallerden oluşan 90 Hıristiyan Demokrat parlamenterin bakan hakkında soru önergesi veımesine yol açan olay, yasanın pratikte sistematik olarak boykot edilmesinden kaynaklanıyor. Papa'nın etkisi ve hastanelerde çalışan binlerce rahibenin oluşturduğu bir tutucu ağ sayesinde ve sağlık personeline kürtajı uygulamada vicdani özgürlük tamnması dolayısıyla, 10 yıl önce onaylanan yasa hiçbir zaman gerektiği gibi uygulanmıyor. Fırsatçılık ya da kariyeri nedeniyle, yasadaki "vicdani itiraz" açığına sığınan sağlık personelinin yuzdeöO'ı İtaiya'da yasal kürtajı uygulamayı reddediyor. Özellikle az gelişmiş güneyde yasal kürtajların sayısı düşerken, pahalı özel kliniklerde yapılan gizli kürtajların sayısı artıyor. Tutucular, böylece siyasal alanda kaybettikleri mücadeleyi toplumun içinde yürüttükleri taktik savaşla kazanmayı düşünüyorlar. Sosyalistler bu gelişmeyi önlemek için tüm hastane ve kliniklere "vicdani kürtajla incinmeyen" belli sayıda doktor koymayı önerirken, Hıristiyan demokratların "sokru" kanadından sayılan Sağlık Bakanı Donak Cattin, duruma müdahale etmemekten yana. Bununla da kalmayan bakan "kolay kürtaj" kliniklerine bakanlık müfettişlerini göndermekle suçlanıyor. Nitekim kürtaj konusunu İtaiya'da gene skandal boyutlarına ulaştıranlar, Milano'nun tanınmış Mangiagelli Kliniği'nde bakan namına hafıyelik yapan sağlık müfettişleri oldu. Katoliklerin "rahimde eutanasia" olarak adlandırdıklan kolay kürtajlardan birini, Katolik yayın organı "Awenire"ye ihbar eden mufetüşler, böylece kimlığı kolayca saptanan hastanın en temel sivil haklanndan birini de çiğnemiş oldular. Bağımsızlar, komünistler ve radikaller, sağlık bakanının AIDS konusundaki tutumunu da şiddetle eleştiriyorlar. Prezervatif sayesinde AIDS'e karşı korunmayı hedef alan ve televizyonda başlatılması ile sabote edilmesi bir olan kısa bir reklam kampanyasının ardından, Hıristiyan demokrat bakanın İtaiya'da "aile reiskrine" gönderdiği bir mektup da polemik yaratıyor. Bakanın yılbaşında teker teker tüm İtalyan evlerine gönderdiği mektup, AIDS'e karşı korunmada prezervatifin yeterli bir yöntem olmadığını söylüyor ve bunun için İtalyanlara, en etkin yöntem olan seksten kaçınmayı salık veriyor. AIDS bahanesiyle devletin bir yandan herkesin yatak odasına burnunu sokmasını, bir yandan da "psikolojik terorizm" uygulayarak dehşet saçmasını sert bir şekilde eleştiren basın karşısında bakan, hastalığa karşı başlattığı bu ilkel kampanyadan vazgeçmeye niyetli göriinmüyor. Hıristiyan Demokratların sağlam desteğine güvenen bakan, koltuğunu bırakmak için de hiçbir neden görmüyor. mez gerçek Amerika sert uir rüzgâr gibi çarptı yüzümt. Elia KaNEDIM GURSEL BOSTON Uçaktan bakıldı zan'ın filminden bu yana sanki ğında Amerika'mn öteki buyük hiçbir şe> dsğişmemiş. Cam bölrr.enin ardındaki gökentlerinden pek farkı yok Boston'un. Dikey bir beton yığını, çe revli tüm yoicuları birer birer sorlik putrelli koprüler, gökdelenler. guyaçekiyor. Nereden geliyorsuAlçaldıkça otoyolları, parkları, nuz, nereye gidiyorsunuz, kimde geniş caddeleri görüyorsunuz. Bir kalacaksınız, paranız ya da Amede, çok sık rastlanmayan bir coğ rika'ya goç erne niyetiniz var mı. rafyayı. Koylar, adalar, deltalar kimsıniz, kiınlerdensiniz, komüve bir kuytu liman. Limanda ge nii>i partiye üye ınisiniz, hangi miler, yatlar, çığlık çığlığa mar mikropları taşıyorsunuz? Dakikalar uzuyor... Hiçbir zaraan hiçbir tılar. yerde, kim yaparsa yapsın sevmeOkyanusa karşı kayaların üzedim bu tu: soruşturmaları. Sürekrine dikilmiş çok eski bir deniz feli sorgudayız. Neyse ki, sabrım nerinin üzerinden geçip havaalataşmak üzereyken giriş damgasınınaindik. Mayakovski'nin intinı vurdu görevli. har etraeden önce bıraktığı mektubu anımsadım: "Aşkın gemiArabaylafcentincaddelerinden si yaşamın kayalıgına çarptı." Şa geçerken vitrinlerde çam ağaçlairin Amerika izlenimlerini uçak nnı gordüra. Hediyeler yaldızlı ta okuyup buirmiş, Fransızların paketlerde pınl pırıldı. Noel ba"çıigın yıllar" diye adlandırdık ba karlı kış gecesinde bacadan giları dönemin Amerikası'm düşün rip böyle rengârenk, böyle duzenli müştünı. Oysa Boston'a iner in dizivermişıi tümünü. llk izlenim; Kent rehberinde Amerika'mn bağımsızlığını kazanışını okuduğumda, birden "Çelik Bilek"in ülkesinde olduğumu aynmsadım. Çelik Bilek, yani "Teksas", okumaya doyamadığım çizgi romanlardandı. Küçük Rodi, Profesör, Kırmızı Ceketliler... Boston. öteki Amerikan şehirlerı gibi. Dikey bir beton yığını, çelik putrelli köpruler, gökdelenler... cadde boyunca eski evler, gökdelenlerden yansıyan ışık, tuğla duvarlar arasında sıkışıp kalmış birkaç küçük kilise. Çirkin bir beton yığınından farksız belediye binasını, Dukakis'in çalıştığı görkemli ve eski vilayet binasını da gördiım. Sokaklar tenhaydı. Odalarda mavi ışıklar yanmış, herkes televizyonunun karşısına oturmuştu. Derin bir yabancılık duydunı. Hiçbir şey alıştığını boyutlarda değil. Arabalar, caddeler büyük, evler bir tuhaf. İnsanlar başka bir dünyadan gelmişler gibi alacalı bulacalı giysilerinin içinde uyumsuz. Oysa ilk kez gelmiyorum Amerika'ya. Boston'da da bu ikinci gelişim. Harvard Square'in kitapçı vitrinlerini, parkta kuğuları, bahçe içindeki şirin evleıin dayalı döşeli salonlarını, çağrıldığım davetlerdeki aşın gösterişi, diyeceğim "The American way of life" ın o yapay çekiciliğini çok iyi anımsıyorum. Amerika'mn en eski kentlerüıden birindeyim. İngiliz sömürgeciliğine başkaldıran Boston'da. Kızılderili kılığına girip gemilerdeki çayı denize döken bağımsızlık savaşçılarının serüvenini, "Boston katliamı" adıyla anılan 5 Mart 1770 kmmını, İngiliz ordusunun uğradığı kesin yenilginin ardından Paris'te imzalanan banş antlaşmasıyla .Amerika'mn bağımsızlığını kazanışmı kent rehberinde okuduğumda birden "Çelik Bilek"in ülkesinde olduğumu aynmsadım. Çelik Bilek, yani "Teksas", okumaya doyamadığım çizgi romanlardandı. İri yapılı, geniş omuzlu, güçlü kuvvetli bir avcıydı. Kurk şapkasını, barut kesesini, uzun konçlu çizmeleriyle ormanda yürüyüşünü, kunduzları tuzaktan kurtanşını hâiâ görür gibiyim. Valruzca kunduzları mı? Arkadaşları kızıl saçlı küçük "Rodi'yie şiş gobek "Proîesör"u de "Kırmızı Ceketliler" dediği İngiliz askerlerinin elinden kurtarır, tek başına koskoca bir bölüğun hakkından gelirdi. Cesur, iyi yurekli, gözüpek bir kahramandı Çelik Bilek, Amerika'mn ilk kurtuluş savaşçılarındandı. Balıkesir'de mahalle çocuklarından on kuruşa kiralar, babamdan gizli bir duvar dibinde okurdum. O zamanlar, bir gün Çelik Bilek'in ulkesine geleceğimi onun avlandığı ormanlarda sanşın bir kadınla uzun yürüyüşlere çıkacağımı, şimdi lokanta olan eski depolar boyunca yürüyüp bu yeııi kıtaya ilk göçmenleri getiren geminin demir attığı koya varacağımı, orada okyanusa karşı yanıp sönen deniz fenerinin aydmlığında "aşkın gemisiıü yaşamın kayalıklanna çarpürmamak" için kuytu bir limana doğru dümen kıracağımı bilemezdim elbet. Çıktığım bu yeni yolculuğun nerede ve nasıl biteceğini bilemeyeceğim gibi. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA 22 Mayıs 1978 İtalya'yı ikiye böldü. 70'li yıllann başında boşanma yasasında olduğu gibi kürtajın yasallaşması ile sosyalist, komünist, cumhuriyetçi ve radikallerden oluşan modern laik İtalya ile Papa'nın desteklediği Hıristiyan demokratlar ve faşistler kampı karşı karşıya kaldılar. Sivil haklar butünü içinde İtaiya'da fethedilen son kale olan kürtaj mücadelesi, beş yıl sürmüştü. Gurültülü bir referandumun ardından bir yüzyıl öncesine dek Papalığın hâkimiyetinde kalan bu topraklarda Katolik dininin büyük günah saydığı kürtaj da yasallaştı. Ne ki ülkedeki tutucu güçler, çoğunluğun aldığı bu kararı hiçbir zaman kabul etmek istemediler. Pes etmeyen tutucular, "doğru yol"dan sapan bu kararı değiştirmek umuduyla, türlü taktikler uygulayarak 1981 'de bir referandum daha yaptılar. Refaha kavuşmuş olan özgür ve demokratik İtalya, bu kez de yüzde 67 New York'tan Bonrfdan Zürih'ten Japonların "işgal" durumunda olduklarını hemen fark edebiliyor. Bir zamanlar "ynppie"lerin ve zengin siyahların doldurduğu caz kulüplerini artık Japonlar dolduruyor. Turist sezonunun en yoğun olduğu sırada New York'un ünlü butiği "Tiffany's" de ğer yandan ciddi ŞEBNEM ATtYAS müşterilerin üçte ikisi Japonlardile getiriyorlar. dan oluştuğu için satış elemanlaNEW YORK New York'ta Geçenlerde New York dergisi rına temel Japonca öğretiliyor. artık hemen her gün bir gazete ya Wall Street, son derece yaygın bir ABD hazine tahvillerinin açık da dergi sayfasmda, kısık gözleri yayın olan Kemper Financial Ser arttırma ile satıldığj Merkez Banve tipik sırıtması ile önündeki vices'in ciddi olarak Manhattan'ı kası'nın belli başlı altı müşterisi gökdelen maketini gösteren bir Japonlara satma fıkrini tartıştığı Japon firmalan Goldman And Japon işadamı resmi var. Japonnı kaydettî Kemper Financial Sachs firmasının Japon müşterilar hızla gayri menkul satın alıp Services'in baş ekonomisti David leri için çalışan bir banker, Nevv yeniden yaptırarak New York'u Hale, "New York, Japon kont York dergisine Japonların New tümüyle ele geçirme yolundalar. rolü altına gırerse, Amerikan eko York'a olan düşkünlüğünü şöyle Japonlarca yapılacak gökdelen nomisi açmndan şu andakinden anlatıyor: "Japonlar için New otellerde, gecesi 400 dolardan çok daha faydalı bir hale gelecek" Yorknasıl Tokyo Japonya'nın başlayan odalar, özel saunalar, diye yazdı. İddia Manhattan'ın yüzde SO'sini temsil ediyorsa aysağlık kürleri \e değişik Doğu tatJaponlara satılmasıyla yaklaşık 2 nı şekildeABD'nin yüzde SO'sini ları bulunacağı dilden dile, kulaktrilyon dolar gelir elde edileceği ve temsil ediyor. Aynca New York tan kulağa, dergiden gazeteye yabu miktann ABD'nin mevcut bazı şirketlerin bir numara olma yılıyor. borcunu kapayacağı gibi, Bush New York'taki bu faaliyet, hü yönetiminin bütçesinin yarataca hülyasını tek gerçeklestirebiiecekkümetin bütçe açığını kapatmak ğı yeni açık dahil bütçe açığı so leri yer." Son zamanlarda çok sözü ediiçin Japonlara Manhattan'ı sat rununu da nalledeceğini öne sümaya niyetli olduğu şakasını, ne rüyor. Ve esas olarak hükümet len "Tower 45" adlı büyük bölümü Japonlara ait olan 45. Soredeyse ciddi bir iddiaya dönüş politikalannı eleştiriyor. kak'taki gökdelenin işletmeciletürdü. Bir yandan işi şakaya vurmaya çalışan New Yorklular diManhattan'da yaşayan herkes rinden Larry Feldman ise, "Japonların öyle çok parası var ki, inanılır gibi değil. Borsalan her gün bir rekor kınyor. Millet olarak güçleri her gün daha fazlalaşıyor. New York'un dünyanm ebedi merkezi olduğunu biliyorlar. Hatta küçük ve orta biiyiiklükteki Japon şirketleri dahi şimdi New York'a gelmek istiyorlar" diyor. Japonların son iki yılda New York'ta açık arttırmalarda satm aldıklan sanat eserleri arasında 5.28 Haftada birkaç kez cenaze arabası yanaşır milyon dolarhk bir Renoir, 2.42 milyon dolarhk bir Kadinsky ve yaşlılar yurdu Sint Jakob'un kapısına. Ve toplam 8 milyon dolar tutannda sadece geçmişleri olan yaşlılar iki Pollock tablosu var. uğurlayacaklardır arkadaşlarını son yolculuğa. Banka sektörii, elektronik, otoYaşlılar tükenmedikçe Sint Jakob yurdu boş motiv sanayii, balıkçılık ve turizm sektöründe etkinlik gösteren Jakalmayacak. Son duraktan bir önceki durak ponlar özellikle sanat eserleriyle burası. ilgili büyük açıkarttırmalarda raAma günjmüz insanı, ölümle kip tanımıyorlar. ATİLA KANBİR arasındaki bu mesafeyi yıkmaya Gutenberg baskısı bir İncil için AMSTERDAM Sint Jakob kararlı. Hem de arada sanat ya da 5 milyon dolar odeyen Japon alıYaşlılar Yurdu, bayram günlerin felsefe gibi kurumları kullanma cı bir başka rekorun sahibi. de ve bilhassa Noellerde ışıl ışıl dan. Ölüraü sıradanlaştırarak... VVindsdor Düşesinin acıkarttırma ile satılan mücevherlerinden en iyi dır. Günümüz mimarisinin yeniBir gün önceki haber bülteninlikçi özelliklerini taşıyan binasın de ilginç bir haber olarak bu sı parçalar Japonlarca almdığı gibi, dan yaynlan bu ışık demeti, yalnız radanlaştırma olayı yer aldı. "Öl Kazablanka filmindeki ünlü pilığın ve kimsesizliğin reklam prog me evi" Kilkür Bakaru tarafından yangonun açıkarttırmasında Jaramlan gibidir. Çekici, neşeli bir açıldı diye. Oldukça şık, tek kat ponlar Donald Trump'ı dahi geyer imajı yaratır kafalarda. Sair lı bir bina. Içi ses geçirmez biçim ride bıraktılar. günlerde, yaşhhğın ve kimsesizli de izole edilmiş. Ortada bir yatak. Yiyecek endüstrisi, moda, vağin hüznünü bürünür yine. Cam Yanında bir sehpa, üstünde vazo kıflar ve eğitim kurumlarına el lara yaslanmış ihtiyar yüzler, me ve çiçekler. Küçük bir kitaplık. atan Japonlann en çok sözü ediraklı bakışlarla geleni geçeni sü Kitaplığa yakın çekim; ölümü ko len operasyonu CBS plaklarını alzerler. Ziyaret günlerinde, akra nu alan kiıaplar. Vadesi dolmuş malarıydı. Sony 2 milyar dolara balanna anlatacak fazla şeyleri de insanlar, ufak biı meblağ karşılı CBS plaklarını aldığında Ameriyoktur. Ölenler ilk haberdir. Ge ğı son günlerini burada geçirecek kalılar gururlannın gerçekten inriye birkaç dedikodu ya da yakın ler. Geride salanlar ise ağlama tö cindiğini biraz daha derinden hisma kalıyor. renini (ki istediği tonda haykıra settiler. Her şey kabul edilirdi ama, Bruce Springsteen ve MicHaftada birkaç kez cenaze ara bilirler bu ses geçirmez odada) bu heal Jackson gibi "sapına kadar rada gerçekleştirecekler. bası yanaşır yaşlılar yurdu Sint Amerikalı iki ünlü"ye sahip CBS Jakob'un kapısına. Ve sadece Ölme evmde gönullu olarak ca plaklarının Sony tarafından alıngeçmişleri olan yaşlılar uğurlayaması kolay kabul edilir bir şey decaklardır arkadaşlarını son yolcu lışan genç ve güzel kız, TV mu ğildi. habirine, bu girişimin oldukça luğa. Birkaç gün ölenin suretiyle Bu satış duyulduğunda, İkinci yaşayacaklar ve sonra bu suret de mantıklı olduğunu anlatıyor. Evunutmanın karanlık sularında yi deki ölümîerin, geride kalan aile Dünya Savaşı'ndan kalma "Jatip gidecek. Yaşlılık tükenmedik bireylerinin işlerini aksattığını pon işgali" zenofobisi ırkçılıkla çe Sint Jakob Yurdu boş kalma vurguladı. Ayrıca ölenin arkasın kanşarak kitapları, gazeteleri deryacak. Son duraktan bir önceki da bıraktığı soğukluk da cabası. gileri sarmaya; "Hiroşima, Ama burada. ölme evinde bu tür Nagazaki" suçluluk duygusu ile duraktır yaşlılar yurdu. sorunlar ortadan kalkıyor. Vadesi tarihe gömülen düşmanlık yeniÖlüm bilinmeyen bir hiçliktir. dolmaya yuz tutmuş insanlar, bu den boy atmaya başladı. İnsanı tehdit etmesi, korku ve radan o bilinmezliğe doğru yola "New York, yabancıların ekoürperti vermesi bu bilinmezliğin çıkacaklar. Diğerleriyse göz yaş nomisini kontrol ettiği, yerli nüden geliyor. Ölüm sanatın ve fel larıyla >on görevlerini yapıp işle fusun köleler gibi çalışarak sürünsefenin temel konusu olduysa bu rinin başına donecekler. Ölme evi düğü bir postmodern Şanghay mı sebeptendir. Hem vardır hem son duraktır. olma yolunda" sorusu sık sık tekyoktur. rarlanır oldu. Ölenle olünmez ki... Manhattan'da yaşayan herkes, Japonların "işgal" durumunda olduklarını hemen fark edebiliyor. Bir zamanlar "yuppie"lerin ve zengin siyahların doldurduğu caz kulüplerini artık Japonlar dolduruyor. Manhattan Japon işgali altuıda Zürih'te kar yok. Milletin kayma duygusunu tadabilmesi ancak 2 bin metre sınırının üstünde olası. Oraya da ya bu işi iyi bilenler, ya hastası olanlar ya da cepleri dolular çıkıyor. DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH Bu kış daha kışlığını göstermedi. Her yıl yinelenen "beyaz Noel" düşleri suya "düştü." Nedense Batı dünyası bu hediye değiş tokuşuna neden olan adarnı; uzun beyaz sakallı, koca tokasıyla belden siyah kemerle bağlı kırmızı kürklü paket dolu geyiklerin koşulduğu kızağa binmiş olarak canlandırırlar. Kayaklanyla dolaşanlar azınlıkta, hatta hiç görünmüyorlar. Pazar sabahlannın köründe, kargalar kahvaltılarını etmedeıı başlayan araba hazırlıklan yok. Çünkü kar yok. Milletin kayma duyusunu tadabilmesi ancak 2 bin metre sınırının üstünde olası. Oraya da ya bu işi iyi bilenler ya hastası olanlar ya da cepleri dolular çıkıyor. Diğerleri, yataklarında bir kez daha dönüp horultularına devam ediyorlar. Gene de umudunu yitirmeyenler var. Ploffeien'lı Kari Neuhans bu işi iş edinmiş, Schwarzsee (Karagöl) dolaylannda her yılki sanatını icra etmiş. "Buz Sartyı" adlı yapıtı geceleri ışıklandırılıyor. Beyaz karlann içinden bir görünümle yukselse daha da anlam kazanacağı kesin. Keçinin Abdurrahman Çelebi örneği yukarılarda, yarış yapılacak pistlerde yapay karla sorunu çözmeye uğraşıyorlar, ama Karl Neuhans, zaten amatörün biri. Vars'n beyaz aksesuar eksik olsun. Bahar havası yaşıyoruz. Aşağıdaki yarıküreyle ortak yanımız, kürke, paltoya gereksinmememiz. Ama henüz mayo giyecek ortam da yok tabii. Doğa da bu işe ayak uydurdu, ağaçlar tomurcuk kesti. Ancak kısa şubat boyunu gösterir ve hele mart kazma kürek yaktırırsa, bu yıl elma, armut borsası yükselecek demektir. Ocak ortasında bahar lıavası LosAngeles'tan Arabasız olmaz Burada yaşayanlar mesafeleri araba ile gidiş ölçüsüne göre değerlendirirlermiş. "Birkaç blok ötede"ki ofıs taksiyle tam yirmi dakika çekince ilk dersimi almış oldum. HÜROL BİLAL LOS ANGELES Bu kente ilk defa geldiğim seksenli ydların başında, Amerikalı arkadaşıma, çalıştığı ofise yakın bir otelde yer ayırtmasını söylediğimde, bana, "Problem değil, bize birkaç blok ötede bir otel var, hemen yerini Deprem kuşağındaki Los Anayarlarım" demişti. Bunun üze geles'ın özel yapım birkaç gökderine ben de çok sevinmiş, diğer len dışında bütün binaları tek vebüyük şehirİerde olduğu gibi, ya en çok iki katlı. Sakın aynı caddede oturan iki kişinin birbirlerini görmek için yürüdüğünü falan aklınıza getirmeyin. Eğer birer uçta oturuyorlarsa, arabalanyla 4050 kilometreyi katetmeleri gerekiyor. Tek başınıza seyahat ediyor ve benim gibi Jstanbul dışında araba kullanamaz biri iseniz ve de sizi bekleyen arabalı bir " O günlerde bana gelenler ile yakımnız yoksa sakın ola gelmeşimdi gelenler aynı sınıfın yin bu kente... Şoförlü bir Limuinsanlan" diyor. Almanya'dan, zin tutabüecek paralı kişüerle, çok hatta denizaşın ülkelerden telefon az sayıdaki taksilere bitmez tüedip, masa ayırtan gedikli müşte kenmez yollarda servet harcayarilerim \ar." Mathis'te her şey cak kişiler tabii ki bu sözümüzün değişik, bol, taze ve çekici. Ma dışında. salara gelen tabaklar dolu dolu, tatlı, meyve ve pasta büfeleri Kaliforniya'nın muhteşem zenrenkler içinde, zengin. ginliğinin nedeni yeraltından adeÖtelerde tepeler, dağların sivri ta fışkıran petrol hiç kuşkusuz. dorukları. Gökyuzünün maviliği Şehrin merkezi dahil Los Angeile yamaçların beyazına havada les'ın her tarafını saran dev otosüzülen renkli paraşütler karışı banların her iki yanındaki sayısızyor. Karlarda vals yaparak vadi yerleşim bölgeleri, tüm ihtiyaçlaye inenler, peşlerinde upuzun iz rı karşılanan müstakil şehirler göler bırakıyor. Geniş pencereli lo rüntüsünde. Hollywood'uyla, kantanın masalannda oturanlar, Disneyland'la Universal stüdyoşampanya kadehleri tokuşturu larıyla adeta uçsuz bucaksız dev yorlar. bir kent Los Angeles. otelden çıkınca yiiriiyerek arkadaşıma giderim diye düşünmüştüm. Meğerse burada yaşayanlar mesafeleri araba ile gidiş ölçüsüne göre değerlendirirlermiş. Arkadaşımın birkaç blok ötede dediği ofıs, taksiyle tam yirmi dakika çekince ilk dersimi almış oldum. Amsterdam 'dan \aşlılar yurdu ve ölme evleri R İ f l f P İ f l â l t i l â r i Almanlara artık kendi kamavallan yetmez n i U I C l V i a i l l i a i I 0 | d u R e f a n top|umunıjn u u seneki gözde tatili "Rıo'da karnaval". Bugünleri Almanya'nın ayazı yerine Brezilytf nın yazında geçirmek isteyenler için çeşitli turlar düzenleniyor şimdilerde. Gidemeyenler ise şimdiljk masal dünyalarını hatırlatan reklam resimleriyle yetiniyorlar. (Ulya Üçer) St. Moritz'den Karlı dağlarda şampanya St. Moritz'e gelip de dağa çıkınca "La Marmite" lokantasına uğramamak olmaz. Tıklım tıklım içerisi. Masalarda oturanlar değişik bir sınıfın insanları. Tabaklarda havyar, karides, kazciğeri ezmesi, sombalığı. AHMET ARPAD ST. MORITZ Suratları kireç gibi, başları önlerinde, omuzları çökmüş. biraz korkak, biraz çekingen duruyorlar. Giysileri rengârenk yan yana sekiz insan. Karın bembeya?ında ilginç bir gorüntü. Birisini bekledikleri belli. Aralarında fısıldaşıyorlar, belli bir yöne bakıyorlar ve hiç kıpırdamadan duruyorlar. Satranç taşları gibi. Kayak öğrencileri. Birazdan geliyor bekledikleri. Kırmızı giysileri içinde. Dudaklarında hafif bir gülumseme. "Merhabalar" diye sesleniyor. "Benim adım Heini! Hemen işbaşına!" Ve başlıyor öğretmeye. Ayağında kayaklar bir ileri, bir geri, bir sağa, bir sola, elindeki sopalar bir aşağı, bir yukarı. Ve bol bol konuşarak. Kayak öğretmenleri için çene ve ses tonu çok önemli. Her yaştan kadınlı erkekli sekiz insan da bunun farkında. Çekingen çekingen öğretmenlerinin söylediklerini yapmaya çalışıyorlar. İnsan vücudu ne şekillere de giriyormuş? Bacağın biri solda arkada, öteki sağda önde, kollar aşağıda ve yukarıda. Kafa neredeyse 360 derece donmüş. Veöğrenci gıılümsemeyeçalışıyor. Yaptığının yanlış olduğunun farkında, öfrelmenini kızdırmak istemiyor. Heini bir el işareti yapıyor. Sekiz insan peşinden gidiyor. Kayakları paralele getirip, tepeye tırmanmaya başlıyorlar. Sopalar kara girip çıkıyor, kayaklar inip kalkıyor, kollar açılıp kapanıyor. Nefes nefese, suratlar kıpkırmızı. Biraz sonra tepeye varıyorlar. Çok şükür. Orada hemen hizaya geçip Heini'yi bekliyorlar. Rengârenk giysileı şimdi bembeyaz. Kardan. Heini az ötede sarışının biriyle çene çalıyor. Bir süre sonra öğrencilerinin yanına geliyor. Kayak sopalan yine inip kalkıyor, emirler veriliyor. Acaba kendini böyle anlarda orkestra şefi ya da ordu komutanı mı sanıyor? Ve birden harekete geçiyor, hızla tepeyi inmeye başlıyor. Karlar havada uçuşuyor. Sekiz insan ardından. Tahta tavşanın peşinde, dili dışarda koşan yarışçı tazılar örneği. Nefes nefese tepeden aşağı. Önlerine çıkan yandı, durmaları pek mümkün değil. Kayak ojretmenini yakalamaları da olanak dışı. Vaiiiı saat sonra. Dişli dağ treni Corviglia dolu. Her milletten insdnlar güluşüp konuşuyor, her kafadan bir ses çıkıyor. Dağa giden kayakçılar neşeli. Aşağıda karlar içinde St. Moritz bembe\az, güneşle ışıldıyor pırıl pınl. Gölde buz pateni yapanlar, "Palace Oteli"nin yeşil kulesi, damları kar dolu evler gittikçe küçülüyor. Dağ treni zirveye yaklaştıkça aşağıdaki karlar dünyası gözden kayboluyor. 2488 metre yükseklikte Corviglia istasyonunda tren duruyor. Ayaklarında kocaman ayakkabılar, ellerinde kayaklar insanlar gürültüyle iniyor. Çevre nefes kesici bir güzellikte. Dağlar, yamaçlar beyazın beyazı, gökyüzü mavinin mavisi. Doğa göz kamaştırıyor. St. Moritz'e gelip de, Corviglia dişli treni ile dağa çıkınca Hartly Mathis'in "La Marmite" lokantasına uğramamak olmaz. Tıklım tıklım içerisi. Adım atacak yer yok. "Lütfen dikkat!" Garson kadın kendine yol açmaya çalışıyor. Elindeki tabaklarda havyar, karides, kazciğeri ezmesi, som balığı. Masalarda oturanlar değişik bir sınıfın insanları. Belli. Bunlar öğle yemeğini mercimek çorbası, sosis ve bira ile geçiştirmeyen kayakçılar. Genel müdürler, doktorlar, müteahhitler, bankacılar, politikacılar, sanatçılar, aristokratlar ve yanlannda eşleri, dosıları, sekreterleri... "Hartly," diye seslendikleri yaşlı adam 20 yıldır işletiyor "La Marmite'M. Avrupa'nın en ünlü lokanta ve otellerinde çalışmış Mathis. II. Dünya Savaşı yıllarında komşu ülkelerde bombalar duşerken o, St. Moritz "Palace"ın salonlannda Edilh Piaf eşliğinde balolarda eğlenenlere havyardan yer mantarına kadar en değişik yiyecekleri sunmuş. İSKENDERUN SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ SATIŞ MEMURLUĞUNDAN Sayı: 1989/2 Davah: Haydar Gültepe, Abdullah Hoşgör, Cemil Hamitoğlu. Mirasçıları Edibe Hamıloğlu. Nedim Hamitoğlu, Selfiç Faruk Hamitoğlu, Sadettin Hamitoğlu, Hüsnigül Hamitoğlu, Nuriye Işıl Kunalp, Huriye Meral Kunalp, Bilgin Kunalp. Adresleri meçhul. İskenderum Sulh Hukuk Hâkimliği'nin 2/6/1988 tarih ve 986/844 esas ve 988/703 karar sayılı ilamı ile İskenderun Karaağaç Micane Köyünde kain 295 parsel sayılı gayrimenkulun taksimi kabil olmadığından ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi uzerine ve satış isteyenin talebi nedeniyle memurluğumuzca 30/1/1989 ta; rihinde gayrimenkulun kıymet takdiri yapılarak M si 12.000 lira ve tamamına (265.812.000.) lira değer biçilmiştir. Adresiniz meçhul olup Sulh Hukuk Hâkimliği'nce de tebligatlar ilanen yapılmış olduğundan gayrimcnkul takdiri kıymet tutanağımn ilanen tebliğine karar verilmiştir. Ilan tarihinden itibaren (15) gün zarfında yapılan kıymet takdirine satış memurluğumuzun 989/2 sayılı dosyamıza itiraz edilmediği takdirde takdiri kıymetin kesinleşmiş sayılacağı ve bu bedel uzerinden satışa çıkarılacağı, kıymet takdiri tutanağı tebliği yerine kaim olmak iİ7Prp ilan nlundıı WI/IQ8Q
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle