18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ARALIK 1989 * • (Baştarafı 1. Sayfada) • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 h temmuz ayında maaş katsayısının 300*6 çıkacağını, sosyal yardım zammıtun da 210 bin liraya ytıkseltileceğıni, tahmini bütçesinde belirtti. Eğer temmuz ayında SSK'nın tahmini bütçesi ne gore maaş katsayısı 300, sosyal yardım zammı da 210 bin lira olursa süper emeklilerin tavandaki (6400 gösterge) dondurulmuş maaşlan ile normal emekülerin tavandaki (1400 gösterge) maaşlan tümüyle eşitlenmiş olacak. Böylece temmuz ayından itibaren süper emekliler de normal emeklilere tanınan zamlardan aynen yaıarlanacaklar. 300 katsayı ve 210 bin sosyal yardım zammı gereği, yüzde 70 bağlama oranına göre tavandaki normal emeklinin maaşı 504 bin liraya çıkacak. Böylece 100 katsayı, 53 bin lira sosyal yardım zammında dondurulan süper emeklilerin tavan maaşlan 501 bin lirada kaldığı için, superlerin maaşlan da 504 bin liraya çıkanlacak. Normal emeklilere daha sonraki dönemlerde verilecek diğer haklar, normal emekli dummuna geldikleri için süperlere de yansıtılacak. SSK Genel Mudürlüğü'nün normal işçi emeklilerinin sosyal yardım zammının 140 bin liradan 175 bin liraya çıkanlmasına ilişkin karannın, önümüzdeki gunlerde Bakanlar Kunılu'nda gönışuleceği öğrenildi. Bakanlar Kurulu'nun, SSK'nın istemine uyarak büyük bir olasılıkla sosyal yardım zammını 175 bin lira olarak belirlemesi bekleniyor. Ancak Meclis'teki bütçe görüşmeleri sırasmda 255 olarak bilinen maaş katsayısında bir değişiklik yapıldığı takdirde, işçi emeklilerinin sosyal yardım zammının değiştirilebileceği de ifade ediliyor. 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayıh kısaca "süper emekli" olarak bilinen yasanın, süper emeklilikten yararlananlara ilişkin hükümleri 26.10.1988 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiş, iptal karan 11 Aralık 1988 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. CÜNEYT ARCAYÜREK yaz.yor İsmet Paşa öldü. Ama o yaşamın son tipik örneği "Türkıyenin bugün bir numaralı hanımefendisi" Mevhibe inönü, anılanyla Pemşe Köşk'te yaşıyor. Dünü bilen, bugünleri izleyenlere bır teselli! TÖ, özel katar için TCDD'ye para da ödemiyor. Genel müdürlüğün 503 sayılı emri uyannca dört vagonla ücretsiz geziyor. Beyaz tren, tek şef yönetiminin gereğiydi. Dört vagonlu katar, hangi rejimin? sıyle daha boyutlu işlemlere girişiliyordu. TO dışında Çankaya sakini hiçbir devlet adamıyla eşi, saraylardan "nadide parçalar" getirtmeyi düşünmedi. Bugün "geçmişteki emsal" diye gösterilecek basit kimi uygulamalardan biri, Saraylardaki eşyalaT Fahri Korutürk zamanında yaGeçende Semra Özal, Topka şandı. Korutürk, 1973'te cumhurpı Sarayı'nı gezdi. Haber ve re başkanı oldu, çalışma odasının sim, kimi yorumlara yol açtı. Ki yanındaki küçük salonda bulumisine göre, Semra Hanım, Çan nan bir avize, eşi Emel Hanırrh kaya Köşkü'nün baştan aşağı tn isteğiyle "evinden getirilen bir onarımından sonra, salonları ve başkasıyla" değişurildi. Korutürk odaları yeniden düzenleyip süs çalışma masası olarak sedefle işleyecekti. Bu arada kimi "nadi lenmiş, Şam işi bir masa bulde parçaları" TBMM'ye bağh sa muştu. Bunun yerine Dolmabahraylardan almayı düşünüyor, şim çe Sarayı'nın depolarında buludiden gerekenleri saptıyordu. nan bir masa getirilmtşti. Dolmabahçe, Yıldız, Beyierbe Her iki işlemde de köşk genel yi, Ihlamur Kasrı, Küçüksu gibi sekreterinin, yaverlerin imzaladısaraylar TBMM Başkanlığı'na ğı tutanaklar düzenlendi. Korubağlıydı. Bir teki dışında, Topka türk aynlırken sadece kişisel malı pı Sarayı! Topkapı, müze niteli olan avizeyı aldı götürdü. Sade ğinde olduğundan Kültür Bakan devlet yaşamına o denli du/arlıydı. lığı'nın emrindeydi. Semra Hanım'ın beğendiği Türkiye'nin bir numaralı hanıtabloları, koltukları, ola ki yatak mefendisi Mevhibe İnönü'ye aytakımlarını Dolmabahçe ve ben rı bir yaver verilmedi, ayrı protozerlerinden alabilmek için kol hiçbir zaman düzenlenmedi. TBMM'ye başvurmak gerekiyor Emel Korutürk, "resmi çağrılara" du. Oysa Topkapı... Kültür Ba gittığinde kendisine bir denız yakanlığı'na, "güvenilir" Namık Ke veri eşlik ederdi. Fakat bu yaver mal Zeybek'e bağlıydı. Bir yazı... hiçbir zaman özel gezilerde buBaş ağntmayacak şekilde sapta lunmaz, Korutürk'ün eşinin binnan "nadide parçalar" ktsa yol diği arabanın kaptsım açmazdı. dan getirtilebilir ve köşkü süsleO günlerdeki bu uygulama yebilirdi. Neden olmasın? şimdi daha genişletilerek uyguSemra Hanım'ın elbet bildiği lanıyor. Çünkü "emsal" var ortavardı ve saray gezilerine Topka da. Nitekim, Türkiye'nin uluslapı'dan başlamayı uygun görmüş rarası sorunlarında kısa konuştü. "Nadide eşyalar" seçilebilır mayı yeğleyen Dışişleri Sözcüsü dı. Emsali daha önce görülmüş Murat Sungar, TO'nün "muhteişlemlen bugün ayyuka çıkarma rem refikaları" için uygulanan genışletilmiş protokolü uzun uzanın âlemı neydi? dıya açıklıyor. Gösterilmesi zoBugün ve dün protoköî runlu ihtimamın, yalnız seyahat "Dünku emsal uygulamaları etmesi halinde, Semra Hanım'a olmasa" bugün yadırganan kimi da gösterilmesi gerektiği düşüngirişimlere başvurulmazdı. Bu cesiyle harekete geçıldiğini dutürden otayların başlangıcında yuruyor. Geçmiş ne kadar "geride" ka"daha önceki herhangi bir uygulama ele alınıyor" ve devlette lıyor, günümüz ne denli "ileriye" sürgite önem verildiği gerekçe açılıyor... Süperin temmuz umudu bin lira sosyal yardım zammında dondurulmuş olan geçici gost«rge tablosunun 3. derecenin 3. kademesinderi'(5 bın 300 gösterge) super emekli aylığı almakta olan superler ile normal emeklilerin tnaaşlan eşitlenraiş olacak. B<jy(Baştarafı I. Sayfada) lelikle yüzde 70 bağlama oranına gore 424 bin lira dolaylarında maa? alan süper emekliler, bundan sonra normal emeklilere uygulanacak zamlardan aynen yararlanmaya başlayacaklar. SSK Genel Müdürlüğü, 1990 yı G O Z L E M UĞUR M M U U C (Baştarafı 1. Sayfada) Beyaz tren özel tren İstanbul'a giden yolcu trenine takılan dört vagonun birinden inen TÖ, tren yolculuğunun nasıl geçtiğini soran gazeteciye "Epeydir trenle gelmemiştim, alışamadım" dedi. Kirli havayla karışık sisin ettiğine bakınız. Bir ayagı özel uçakta olan TÖ, trenle seyahat etme zorunda kalmıştı. TÖ'den, TCDD'ye bir buyruk gelmiş, yataklı Ankara Ekspresine özel vagon takılması istenilmiştı. Saltanat özlemi bürokrasiye o denli sinmiş ki, bir vagon istenmiş, dört vagon ayrılmıştı. Birinci vagonda TO ve eşi, ikinci ve üçüncüde yaverler, danışmanlar yıllardır her gece yatacağı saati "usulca bildiren" başdanışman Hüseyin Aksoy ve benzerteri... Demokrasimizin 194650 yıllarında Bayar muhalefetinin dilinden düşürmediği bir "beyaz tren" olayı vardı. 'Milli şef" İnönü'ye yöneltilen eleştirilerin belli başlılarından bınydı. Şeflik sistemine özgü "özel tren" anayasadan çok konuşuluyordu. Atatürk'e ait olan, İsmet Paşa'nın kullandığı beyaz tren, on vagondu. Birincide Cumhurbaşkam İnönü, ikincide yaverlerle Başbakan, üçüncüde mutfak ve yemek salonu. 4 ve & vagonda konuklar, altıncıda konuklara restoran, 7. ve 8.'de koruma, son iki vagonda da yurtiçi gezılerde iletişimi sağlayacak araçlar bulunuyordu. "Beyaz tren", DP'nin çevirdiği projektörle halkın bir numaralı konusuydu. 1950'de inönü, iktidardan düştü. Celal Bayar, bu trenı kullanmaya cesaret edemedi. Normal katarlara takılan tek vagonla geziye çıkıyordu. 1960'dan sonra hiçbır cumhurbaşkanı ne beyaz tren ne de dört vagonlu özel katarla geziye çıktı. Ozel uçaklar, sayısı bilinmeyen özel luks arabalar, akıllanndan bıle geçmedi. TÖ, tren yolculuğuna alışamamıştı, çünkü yolculuk ağır aksak on iki, on üç saatte tamamlanıyor. Oysa TÖ'den önceki iktidarlar Ankara İstanbul tren yolculuğunu dört buçuk saate indirecek projeleri uygulamaya koymuşlardı. 1983'lerde 400 milyarla yol kısaltılacaktı. İktidara gelir gelmez TÖ'nün ilk işi halkın gereksindiği tren ulaşımını kısaltacak bu projeyi raia kaldırmak oldu. Bugün kıssadan hisse çıkaracak "alışamadığı yolculuğu alışılabilir" duruma getirmeye girişse, 1983ün gereksindiği mılyarlar, bugün kimbilir kaç trilyona varacak. BAŞKENT'TEN AHMET TAN (Baştarafı 1. Sayfada) rar alınıyor. Bunun için de Büyükelçi Turgay Özçevik'in "istişarelerde bulunmak üzere Ankara'ya çağnlması" öngörülüyor. Ancak birkaç saat sonra Dışişleri bu kararı daha da ağırlaştırmak gereksinmesi duyuyor. Çunku Çavuşesku yönetimi halkın üzerine ateş açmayı ve insan öldünneyi sürdürmektedir. Bu kez karar, Büyükelçi Özçevik'in "Bükreş'te olduğu halde, Çavuşesku'nun davetine katılmaması"dır. Bunun diplomasideki ifadesi "açık bir protestodur." Türkiye, Çavuşesku'yu açıkça protesto karan almış ve bu kararı uygulamayı beklerken dün söz konusu karar Çavuşesku'nun kaçması ile gereksiz hale gelmiştir. Mesut Yılmaz, Doğu Avrupa'daki gelişmelerin baş döndürücu hızından soz ediyor. "Sabah bütçe göruşmelerine başlarken, Romanya'da Çavuşesku yönetimi işbaşında idi, şu anda söz konusu yönetim yok." Bir ülkenin yazgtsı, birkaç saat içinde değişiyor. Koca bir kıtanın "demirbaş yönetimleri" kurumuş yapraklar gibi savrulup gidiyor. Cumhuriyet tarihinin en heyecanlı Dışişleri bütçesi görüşulüyor. Ama heyecan TBMM'de değil, Dışişleri Bakanlığı mensuplan arasında. SHP'li Hikmet Çetin, "dünyanjn bu kadar hareketli olduğu bir Dışişleri bütçesi bugüne dek görüştilmedi" diyor. Kendi partisinin de dahil olmak üzere milletvekillerinin ilgisiz olduğundan yakınıyor. Dışişleri Bakanı hukumet adına bütçeyi savunurken, daha doğrusu Türkiye'nin dış politikasının satır başlarını ortaya koyarken, hukumet sıralarmda iki kişi dışında kimse yok. Safa Giray ve Kemal Akkaya. Milletvekillerinin sayısı ise başkanlık kursusünün sağında oturan "konuk" Dışişleri Bakanlığı mensuplarından az. "Iktidar partisi, Meclise ve dış politikaya itibar etmiyor" demeye artık muhalefetin hakkı yok. Çünkü muhalefetten de ne Erdal lnonu, ne Deniz Baykal ortalıkta. DYP lideri Demirel de yok. Liderler olmayınca Meclise gelme gereksinmesi duyan milletvekillerinin sayısı ise bir belediye otobüsunü bile doldurmayacak düzeyde kalıyor. (Bunun zaman zaman istisnası oluyor. Önceki gün Tanm Orman ve Köyişleri görüşülüyordu. Milletvekillerinin sayısı dunkünden fazlaydı, ama onlar da genel kurula girmek yerine gidip kütüphanede Meclis personeli ile birlikte TV'deki "Marianna" filmini izlemişlerdi.) Dışişleri mensuplan arasında yolu ilk kez Meclise düşenler var. Dünkü Meclis, onlar için gerçek bir düş kırıklığı oldu. TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden bile çoğu Meclise gelmemişti. Oysa ki kvirsüye çıkan konuşmacılar, "Dış politikanın gerçek sahibi TBMM'dir" dediler. Ama bomboş sıralara. Dış politika yine Dışişleri'nin bir avuç bürokratının omzunda. Çünku TBMM, dış politikasına sahiplenmek istemiyordu. Dünku göruşme bunu ortaya çıkardı. En Büyük Serüven Sovyetler Birliği... Baykal Gölü Yöresi! Dünyanın en derin gölüne sahip olan Baykal Yöresi; dik yamaçlar, dar, yüksek vadiler, geçit vermeyen sık ormanlaHaçevretenmiş zorlu bir arazi > ^ .».*< > ^ . « Romanya olayı örgütlü halk gücünün yenilmeyeceğini, bütün diktatörlere bir kez daha kanıtlamış oldu. Romen işçi sınıfı, işçi sınıfı diktatoryasına, "tek adam" diktatoryasına karşı direndi ve kazandı. Çatışmalar yer yer sürüyor. Ama şu sonuç kesin: "Son imparator" yenildi! Sovyet Bloku'ndaki bütün rejimler İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kuruldular. Bu yüzden hepsinin de kökeninde ister istemez 'Stalinci devlet anlayışı' yatmakiadır. Bu rejimler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuşlardır; kuruluşlarında sıcak savaş, yerleşmelennde de soğuk savaşın izlerini taşıyan bu rejimler, bugün teker teker yıkılıyorlar. Bu ülkelerde işçi sınıfı öncülüğü, iktidarı elinde tutan tek partinin parti öncülüğüne, parti öncülüğü de tek adam diktatörlüğüne dönüşmüştü. "Proletarya diktatörlüğü: Eşittir, tek adam diktatörluğü" formülü artık Marksist dünyada değişiyor. Artık ne sıcak savaş var, ne soğuk savaş... Çağımız özgürlük çağıdır. Bu özgürlük çağında, dipten gelen dalgalar, dün nasıl çarları, padişahlan, kralları yerle bir etmişse, bugün aynı dalgalar yeni çarları, yeni kralları, yeni padişahlan da tarih sahnesinden silecektir. • * * Atatürk'ün en yakın silah ve düşün arkadaşı, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, ölümünün on altıncı yıldönümünde. anılıyor. İnönü'nün "devlet adamlığı" niteliği bugün eskisinden çok daha açık ve net biçimde görülüyor. Abdülhamid'in baskıcı yönetımine karşı başkaldıran İttihat ve Terakki örgütüne girişi ile başladığı siyasal kavgası, emperyalist ordulara karşı kazanılan savaşın "muzaffer ordular komutanı" olarak sürmüş; Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı amaçlayan Kemalist devrirnlerin de Atatürk'ten sonraki uygulayıcısı olmuştur. Bütün dünya "29 krizi" ile büyük sorunlarta boğuşurken Türkiye, Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı ve İnönü'nün de başbakanlığı ile uygulanan 'planlı devletçilik' ile düzlüğe çıkmasını başarmıştı. Tek parti döneminden çok partili döneme geçilirken kargaşalar ve kanlı olaylar yaşanmamışsa bunda İnönü'nün uzak görüşlülüğünün elbette payı vardır. Bugün Romanya örneğinde görüldüğü gibi tek parti yönetimleri yerlerini kolay kolay terk etmiyorlar. İnönü, tek parti döneminin cumhurbaşkanlığından kendi isteği ile çok partili yaşamın muhalefet partisi lideıiiğine geçme erdemini göstermiş sayılı devlet adamlarından biridir. inönü, "ortan/n solu" adını taktığı sosyal demokrat ilkelerin de Türkiye'deki ilk savunucularından biri olmuştur. Laiklik, İnönü'nün ölümüne dek titizlikle koruduğu ilkelerin başında gelir. AN Rıza Cihan ve Abdullah Tekin'in birlikte yazdıkları "Çağdaş Devlet Adam; İsmet inönü" adlı kitapta, bu büyük devlet adamının dünden bugüne kalıcı sözleri yer alıyor. İnönü, 1960'lara doğru Demokrat Parti iktidarını uyardı; 1966'larda da AP'yi "Sizden olmayanlara komünist damgası yapıştırmak, sorumsuz ve gerici kalabahğı okşamak suretiyle karşınızdakileri sindireceğinizi, daha olmazsa onlan silip süpüreceğinizi umar haliniz var" diye uyarmak istedi. Din sömürüsü, 1960 öncesinde DP iktidarının ömrünü uzatmadı, kısalrtı. Demirel'in 1965'lerde sarıldığı din sömürüsü silahı da geri tepti. En son ANAP bu silahı sonuna kadar kullanmaya kalkıştı. Oy oranı düştü. Açık rejimin, devrimlerin ve laikliğin savunucusu İsmet İnönü'yü bu ölüm yılaönümünde saygıyla anıyoruz. EVET/HAyiR OKTAY AKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) Ratılın, gücünüzü kanıtlayın! Seçilecek 2 kişilik Türk Ekibinin bir iiyesi olarak, tam donanımlı bir LandRover ile Baykal Yöresinde 1000 mil yapabileceğinize inanıyorsanız, En Büyük Serüven CAMEL TROPHY BA1KAL 90'a katılın. Gücünüzü kanıtlaytn. zoru başarın. OLAYLARIN ARDENDAKI GERCEK (Baştarafı 1. Sayfada) nın hiç kuşkusuz savunulacak bır yanı yoktu. Bu konunun tartışılması bile gereksizdir. Frartsa Cumhurbaşkanımn Çavuşesku'ya ilişkin sözlerini Panama'ya da uygulayabiliriv Norieganın iktidarda kalması için moral bir gerekçe bulunamazdı. Ancak bu yönetime tepki Panama halkmdan gebneliydi. Ne yazık ki ABD Cumhurbaşkanı Bush, bağışlanamayacak bir hatayaptı. Amerikan ordusunun Panama'yı işgali bugünkü iyimserlik dunyasınm üstiine bir kara leke gibi düş* müştur. Olayın boyutları sanıldığından daha derinlere sarkabilir. Çitnkü Washington, teşbihte hata olmaz bir tür Brejnev Doktrini uygulamıştır; bugunkü dünyamızda moral değerleri ön plana çıkarmak için çabalayanları kuşkulu bir karamsarlığa surükleyecek bir davranışı gerçekleştirmiştir. Evet, Noriega kişisel bir dikta yöneümi kurmuştu, iktidarda kalmak için moral bir gerekçesi elbette yoktu; ama Washington'un Panama'ya silahlı müdahalesinde insanlığın moralini yaralayan bir nitelik vardır. Olay, ABD'nin mütteftklerini de düşündürmelidir. Doğu Avrupa'daki Çekoslovak, Macar, Yugoslav komünist partileri, Çavuşesku yönetiminin Romen halkma karşı şiddet kullanmasını protesto ederlerken; İngiltere, Kanada, Avustralya hükumetlerinin Amerikan silahlı müdahalesinin yamndayer almaları ise günümüzün bir başka çelişkili tablosunu oluşturuyor. Ne olursa olsun, bütün yaşananların yeryüzıinde saaıi saatine ve dakikası dakikasma televizyonlarda seyreditmesi ve dünya kamuoyunun soluk soluğa olan bitenleri izlemesi çağımızın umutlarını yaratacak oluşumu yapısmda saklamaktadır. •k önceki Çankaya konuğu Evren'i yaya bırakacak. Oysa ne demişti bir meydan konuşmasında Sayın Evren. Hem de sırtında orgeneral ve genelkurmay başkanı üniformasıyla: "Her akşam, her akşam TV'ye çıkıyorlardı, halk televizyon araçlarını kıracak hale gelmişti." Bu sözü Sayın Ecevit'le Sayın Demirel için söylemışti. Sandık ki 12 Eylülcüler TV'den titizlikle kaçınacaklar, olabıldiğince az görünecekler beyaz camda... Tam tersi oldu! Sayın Evren de her gün, her gece TV ekranlarında yerini aldı. Önceki liderlerden hiç geri kalmadı. Hatta daha öne geçti. Şimdi Sayın Özal da Evren'i geri bırakma yanşında. Evren, her konuda görüş belirtirdi. Az bildiği çok bildiği her sorunu halkın karşısında çözümlemeye kalkışırdı. Çankaya'da kabul ettiği kişilere öğütler verirdi, yol gösterıci sözler söylerdi. Bay Özal da Paşasını izlıyor! O da her konuda düşünce uretiyor. Son olarak dil konusunu ele aldı. "İmkân" da olur "olanak" da olur buyurdu! Güzel Türkçeyi bir çorbaya çevirmenin yolu budur. Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca sözcükleri bir arada, hatta aynı anlamda kullanırsanız ne denli bilgili, ne denli zeki olduğunuzu gösterirsimz! Özal'ın İngilizce sözleri sık sık kullandığını biliyoruz. MSP'nin 1977 seçimindeki radyo konuşmalarından birini Türgut Özal ki izmir adayı idi yapmıştı. O konuşmada bite kanaat, şahit, hürmet. mesele, nesil, sebeb, gaye, sevıye vb. sözcüklerın yanı sıra kalkınma, denge, konu, başarı, güç, konut, geçim, oy, üretim, verimlilik, tanm, yaklaşım, yerleşim vb. sözcükleri de kullanmıştı! Daha sonraki bütün konuşmalarında da Osmanlıca ile Türkçe, bu arada İngilizce sözcüklerin yan yana yer aldığını bıliyoruz. Turgut Özal'da dil bilinci yok, Türkçe sevgisi yok... Böyleyken Çankaya'dan dil devrimine ters düşen konıışmalar yapmaktan çekinmıyor. İnsan neyı bildiğini, neyi bilmediğini bilmelidir. Bilmediği konuları da öğrenmeye çalışmalıdır. Hiç değilse bu konularda susmalıdır. "Çağdaş Türk Dili"nin son sayısında Dil Derneği Başkanı Prof. Cevat Geray, Turgut Özal anlayışındaki kişilerin 'milli" işler yapıyoruz diyerek halkımızı sağduyu yolundan nasıl çevirmeye uğraştıklarını şöyle anlatmış: "Türk Dil Kurumu'nun kapatıhşı tarihsel bir yanlış ya da yanılgı değil, Türkiye'ye 1982 Anayasası ile askeri yasalarla giydirilmek istenen sımsıkı kılıfın ekin, yazın, bilim, sanat yaşamına getirilen iğneli, ağulu kesimidir. 1982 Anayasası'nın demokrasiye, insan haklarına, tüzenin temel ilkelerine aykırı, çağdışı birçok maddesi gibi, başta TDK olmak üzere Atatürk kurumlarının, siyasal erke karşı bağımsız, özerk birer gönüllü kuruluş olmakian çıkarılıp siyasal iktidarın sultasma bağlı resmi daireye dönüştürülmesini öngören; bu amaçla çıkarılan yasaya dayanak olan 134. maddesi de çağdışıdır. Bugünkü resmi dil dairesi, sözü geçen anayasa maddesi uyannca çıkarılan bir hukuk "rezaleti"ni simgeleyen kuruluş yasasına bile aykın bir tutum içinde bulunmaktadır. Dil devrimini geliştirecek yerde aksine geriye, Osmanlıcaya dönüşü özendiren Türkİslam sentezi doğrultusundaKİ çabaları bu kanımızın gerçekliğini kanıtlamaktadır." Sayın Özal'ın dil konusundaki tutumu, sözleri, Türkİslam' sentezinın Atatürk'ün Çankayası'nda bile etkili, hatta egemen olduğunu gösteriyor. S S C B B a i LiJ En Büyük Serüven'e kaülmak istiyorum. Adı: Soyadı Adres Tei . . Ehltyet No Mesieğı ILAN T.C PAZARYERİ SULH CEZA MAHKEMESİ Sayı: 1988/130 Esas 1989/47 Karar Pazaryeri ilçesi Yeni Mahalle nüfusuna kayıtlı ve aynı yerde oturan Mehmet ve Hau'ce'den olma 1953 D.lu sanık Nefset Çatar'ın, taklit ve tağşiş edilmiş sucuk imal etmek suçundan eylemine uyan TCK'nun 398 mad. gereğince 3 ay hapis ve 5000; TL. Ağır Para cezası ile cezalandırılmasma, Sanığa verılen kısa sureli hurriyeti bağlayıcı cezanın suç tarihi itibari ile 1 gunü 300= TL. üzerinden paraya çevrilerek (647 sk. 4. mad. gereğince) ve verilen aynı neviden para cezalan TCK'nun ?2 mad. gereğince toplanarak sanığın neticeden 32.000; TL. Ağır Para cezası ile cezalandırılmasma, TCK'nun 402/1 mad. gereğince sanığın cürmüne vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinın hapıs cezasına musavi süre ile (3 ay süre) müddetle tatiline. iş yerinin 7 gün süre ile kapatılmasına, TCK'nun 402/2 mad. gereğince Ankara, İstanbul ve Izmir'de yayınlanan ve tırajı yuzbinın uzerinde bulunan bir veya iki gazetede ve varsa suç ycrınde yayınlanan mahalli bir gazetede ilanına karar verildiği ilan olunur. Basın: 40697 L^ t * * YAZMAK YAŞAMAK Oktay Akbal 2000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlufstanbul Ödemeli gönderilmez. Türkiye yi temsil edin. Son Katılma Tarihi: 4 Ocak 1990 Kuponu doldurun ve P.K. 183Mecidıyekoy/İSTANBUL adresıne postalayın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle