19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumha'.vti Vatbaacılıl. Ne Gazetecılık. Turk Anonım Şırkeıı adına Nadir N»dı # Genel "laMn Muduru Has»n Ceınal, Muessese Müduru Frn.ne Lşgklıgıl. Yazı Işlerı Muduru Oka) Gonensın. # Haber Merkezı Muduru Valçın Baytr. Savfa Duzeni YOnetmenı Aü Ac*r. • Temskıler V N K A R A Khmci T«n. İZMIR Hikrart Çconkaya. ]( Ftotaka. Cdal ftçtarçıç. Q s Haberlcr Efgıuı Bakı. Ekonomı. C«nfp2 Turkaa Ij SendıJu. Şukns K f l o a Kultur Cdal L'stcr, Egjtım Gcoan Şaybn. Haber \rasurma. lsm« Beffcın, Yun Haberlen Vcrief Dofeuı. Spor Danısmanı Abdalkadır Yacdmuı. [Xn Vanlar Kznm r.h«t«n \ra5i1nna. Şçkuı \Jp*>. Duzdtmc "ıbdulhüı ^aoa. # koondınator AJKBM Konıtem 9 Malı Işltr Erol Ertut, # Muhasebe BulnM tener • ButvtPlanlama Scvjp OananbcfEoglu • Rridam Ajjt Toran. # Ek ttymlar Huh» Alcvol • Idarc Hratvin GORT. 0 lşlcme Öndtr Çdik. • Bdgılşlem \aU tmJ. # ftnciKİ. Sogi fiuso/ı w yjıwı Cumhu/îm MarbaacüıJı % GazeutrlıJc TAŞ. Turk Ocagı Cad 39^41 Ca£alo#u c M'34 Ia PK 246tsanbul Td 512 05 05 (20 hatl, TÖOL 22246 Fax (1) 526 «0 "7 % Bumur Mılum: Zj.a Gokalp Bh lnkılap S. No 19 4. Td 133 1 4117, TdaL 42344 Fa* (4) 133 1 0< 6< • bmir H Zıya BJN 1352 ü 3. Td 13 12 30 Tdo. 52359 Fa*. (51) 19 53 60 Inonu Cad 119 s So 1 Kal 1 Td 19 V 52 (4 haı) Tctex. 62155, Fu. (71) 19 37 52 TAKVÎM: 17 ARALIK 1989 Imsak: 5.43 Guneş: 7.15 Öğle: 12.04 Ikindi: 14.23 Akşam 16.43 .\e Montana sahneye çıkıyor Hazır giyimin bu ünlü genç modacısı, Lanvin Modaevi'nin yeni stilisti. Lanvin gemisinin dümeni onun elinde artık. Ocak 1990'da sahnede Montana var. Sıra onun. O koyacak moda oyununu bu kez sahneye. Stili ne olacak, başrolleri kimlere verecek acaba? NECLA SEYHUN Beyaz zambaklarla dolu bir imparatorluk salonunda blucınli, gömlekli bir genç adam duş kuruyor. En çılgın, en akJa gelmez duşleri... Odasını her zaman tek renkte bir çiçekle donatmayı, orada çalışmayı, duşlere dalmayı seviyor Montana. Beyaz zambaklar, solgun pembe güller ya da siyah laleler... Başına gelen ya da başına konan, en çılgın diışlerine eş. Payına bir irnparatorluk düştü. Kadere bak! Başına devlet kuşu değil, ama bir imparatorluk konan Claude Montana bu!.. Moda dunyasının en koklü, en eski, en ünlü imparatorluğu ve moda dunyasının en orijinal, en gözupek modacısı. Moda Dunyası bu sentea görecek ocak 1990'da. Hazır giyimin bu ünlu genç modacısı, Lanvin Modaevi'nin yeni stilisti. Lanvin gemisinin dümeni onun elinde artık. O yönetecek zarafet ve şıklık engınlerinde bu eski modaevini... Rotayı ne yana kıracak acaba?.. Çizenden yana buyuk bir olasılıkla.. Zenginlıkten, görkemden yana. Hazır giyimde yaparnadıklarının acısını çıkaracak. Kritiklerce biraz fazla abartılı, biraz fazla teatral bulunan modelleri, "gi>nıelikten çok seyretmelik" diye nitelendırilebilir. Defileleri çıigınca alkışlarla sona ererdi aslında. Tam podyumluktu modelleri. Ama sonra?.. Satmak gerekırdi modelleri. Hem de olabildiğınce ucuza. Hele hazır giyimde, ekmek gerçekten aslanın ağzında. Ama Montana'nın hesapla kitapla ilgisı yok ki. Modellerini ucuzlatmak, ucuz kumaşlar aramak zorunda kalınca, sıkılıverdi. Bu sıkıntı, bu keyifsizlik stilıne ters modellerde kendini gösteriyordu bir iki mevsimdir. Lanvin Modaevi teklifı, gerçekten bir deviet kuşu oldu onun için. Zevkten dört, sekiz, onaltı köşe, geçti oturdu Lanvin imparatorluğunun başına. Haute couture çahşacağı için son derece mutlu. Ucuzluk umurunda değil artık. Bir eli kürkte, bir eli dantelde deyim yerindeyse. En pahalı moherler, brokarlar, vualler, tüller, satenler su gibi akacak. Taşlar, boncuklar, inciler... Kaça çıkarsa çıksın, ne gam!.. Hazır giyimin ucuza çıkarma derdi bitti. Düşler, çılgınlıklar pupa yelken. Alabildiğine özgur. Lanyin Modaevi'nin ille de izlenmesi gerekli belirli bir çizgisi, bir stili yok. Chanel gibi klasiğe, Dior gibi 'new look'a bağlı değil. Lanvin Modaevi bir asır önce 1890'da Jeanne Lanvin tarafından kuruldu. Paris'te Faubourg SaintHonore'deki bu ev, bir şapkacıydı önceleri. Şapkalar hazırlardı Jeanne Lanvin. Ama bu arada küçük kızına oyle guzel elbiseler dikerdi ki müşterileri bir zaman sonra kendi çocuklarını da Jeanne Lanvin giydirsin istediler. Jeanne Lanvin Modaevi'nin amblemi o yılların ünlü sanatçısı Paul Irib« tarafından çizilmişti. Kızına doğru eğilmiş bir anne. Bir ana kız aşkından doğan bu moda imparatorluğu, bu amblemle yaşıyor hâlâ. 1909'dan sonra Jeanne Lanvin tumüyle dikışe kaydı. Haute couture çalışmaya başladı. Öteki modacılar gibi değildi. Kendi işleme atölyeieri vardı. Lanvin Modaevi'ne özgü, özel ışlemeler üretirdi. Kısa zamanda bu alanda da üne kavuştu. Nervürlu, stilize çiçekli, boncuklu, incili, mercanlı kıyafetleri özel atölyelerınde hazırlanırdı ozenle. Zamanın en ünlü, en soylu kadınlannı giydirirdi Lanvin. Artık genç bir kadın olan kızını da hâlâ o giydiriyordu elbet. 1946'da ölünce, kızı modaevinin idaresini Antonio del Castillo'ya bıraktı. 1964'te onun yerini Jules François aldı. Sonra, 1984'te modaevinin stilisti Meryl Lanvin oldu. Erkek kjsmını yoneten ve Jeanne Lanvin'in yeğeni olan Bernard Lanvin'in eşi. Eski bir manken olan Meryl Lanvin'in işine de bir yıl önce son verildi. Ve bugün, bu asırlık modaevi Montana'nın ellerinde artık. Yönü o çizecek, sırtında blucini, zambak >a da gül kokulu odalarda, keyfinden bilmem kaç köşe. Onun idealindeki kadınlar geçmişin ulaşılmaz, gizemli guzelleri. "Pandora"daki Ava Gardner, "Allah'ın Bahçelerinde..." ki Marlene Dietrich ve Garbo.... "Hangi kadını begendigini söyle, sana nasıl bir stilist oldugunu soyleyejim" dedenemez mi?.. Moda dunyası çok çalkantılı birkaç yıldır. Önce Lagerfeld Chanel'le bi sıçrayış yaptı. Ardından Lacroix fırtınası geldi. Matador ye tspanyol modası ile, arenalarla kırdı geçirdı moda dunyasını. nra Ferr6, Dior Modaevi'nde nostaljik bir şıklıkla soluklan kesti. Ocak 1990'da sahnede Montana var. Sıra onun. O koyacak moda oyununu bu kez sahneye. Stili ne olacak, başrolleri kimlere verecek acaba?.. Düşlerinin soluk kesen gizemli kadınlarına mı?.. Ava'lar, Marlene'ler ve Garbo'lar?.. Aman, aman!.. Jeanne Lanvin'in gece raodeli payet işlemeli bir bolero ile giyiliyor. Yıl: 1933. Yatsı 18.10 Atinacla kirlilik • ATtNA (AA) Atina'da hava kirlıliğinin tehlikeli boyutlara ulaşması uzerine, hükiimet bir dizi önlem aldı. Önceki gece saat 20.00'den itibaren geçerli olacak şekilde başlatılan uygulamaya göre, tek plakaJı taksi ve özel araçların şehir merkezine girişleri 24 saat süreyle yasaklandı. Çevre Bakaniığı tarafından yapılan açıklamada, aynı tedbirler çerçevesinde, fabrikalarda yakıt tüketiminin yüzde 30 azaltılacağı, deviet dairelerinde sürekli kalorifer yakılmayacağı belirtildi. "Bülten gazeteciligi" • ANTALYA (Cumhuriyet) Antalya'daki Üçuncü Basın Sempozyumu'nda konuşan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent, hükümetin gazeteciligi "bültencilik" olarak görduğünu ve gazetelerin haber alma özgürlüğünü kısıtlamaya çalıştığını söyledi. Demirkent, "Bugunkü yönetimin'arzu ettiği basın, Pravda örneği bir basındır. Yani, hükümetin görüşlerini yansıtacak bir basın" dedi. Çocuk satışı inceleniyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü Melih Gökçek, kurum yurtlarından 29 çocuğun bir şebeke tarafından yurtdışına satılması olayı ile ilgili soruşturmarun 1 hafta içinde tamamlanacağını bildirdi. Gökçek, olayın hukuki kılıfına uydurularak gerçekleştirildiğini belirterek bu çocukların nasıl geri alınabileceğinin araştırıldığını söyledi. Olayı 20 gün kadar önce bir gönüllü annenin başvurusu uzerine saptadıklarını, çocukların verildiği ailelere ilişkin ellerinde Fransa'da b a a adreslerin bulunduğunu kaydeden Gökçek, bu adreslerin araştırılması yoluna gidilebileceğini belirtti. SHP MİIIetveküi Rıza Yılmaz da dün Mecliste konuşurken, olaya değinerek "Korkarım, iktidar buna da ihracat gozuyle bakacaktır" diye konuştu. yılında Jtanne 1 armn'in diktiği şık bir gece elbisesi. Mevlana kentinîn yüz akları NECATİ GÜNGÖR KONYA Şebi Aruz yaklaşnkça, Konya'run kalabalığı da artıyor. Kent merkezindeki otellerde yer bulmak olanaksız. Konya Kültür Müdürlüğü'nden >apılan açıklamaya göre çevre illerin otelleri bile nasipleniyor gelen konuklardan. Dahası, Konya otellerinden müşteri kapmak için büyuk ölçüde fıyat kınyorlar. Ne var ki Konya'da caddeleri, pasajlan, çarşılan dolduran küçük esnaf, bu kalabalıktan pek memnun görünmuyor! Alışveriş dunyası durgunluk içinde. Kimileri bunu iki nedene bağlıyor: Birincisi, Kültür Bakaniığı eliyle duzenlenen törenlerin eski gunlerdeki kadar ilgi çekmeyişi; ikincisi, hediyelik eşya fiyatlannın pahalı gelmesi... makta zorianıyor elbet; bonosu protesto olnyor, bifiyonım. Bazen öyle olnyor ki sanatımdan utanıyornm." Konya'dan askerler, öğrenciler, hacılar, umreciler, Almancılar hiç eksik olmuyor. Hediyelik eşya piyasasını ayakta tutanlar bunlar. Özellikle Alman'cılar geldiği zaman paraya aamadan diledikleri hediyeyi alıyorlar; işte o gunlerde bu piyasa biraz derin bir soluk alabiliyor. Konya eski bir kültür merkezi bilindiği gibi. Bir uygarhk merkel zi. Kökü Selçuklu'\ a, Osmanlı'ya Sikke, Mevlevi dervişlerinin giydikleri başhk. Bu işin aslı da keçecilik... Son temsilcisiyse, Mehmet Girgiç. Mehmet Usta, keçeciliğe dedesinin yanında başlamış... Ama sikke yapmayı kendi kendine öğrenmiş. Onun keçe yapımındaki becerisini büenler, bunu ancak sen yaparsın, demişler bir gün, bir istek üzerine O da gidip müzeden bir ornek alıp incelemiş; sonra da başlamış tiftikleri yuvarlamaya. İlk deneme kötü olmuş. Ikincisine başlamış... Kundekâri denilen Selçuklu sanatının yalnızca adı kaimıştı dünyada; birkaç tane de örneği, o kadar işte... Bir gün Mevlana Türbesinin çuruyen kapısından bir parça getirdiler çalışüğı atölyeye Şimşir ağacından yapılmış bir kundekâriydi bu. Onun yerine, armut ağacından bir parça yapabilirlerdi ancak... Mevlüt Çiller o çürük parça>ı, delik ve zıvanasından ayırıp inceleme olanağı bulmuş; yedi yüzyıl önceki ustaların gizini çözmeye uğrasmıştı bir yandan da... Yılda elli, altmış tane kadar üre Bu gizi, hemen çözememişti, hatiyor. Bir sıkkenin fiyatı elli bin yır... Yıllar boyu kafasını yorup durmuştu kundekâri uğruna. "Şimdiki kalfalarda o merak nerde! Caraiye gittikçe, gözumıi mimberden alamazdım, oradaki işcilige takılırdıra da namazım fesada uğrardı!" Aradan yıllar geçti böyle böyle. Mevlüt Usta marangozluğu bırakıp bileyiciliğe başlamış; o işten de ekmek çıkmayınca, kuyu açmayı, yazı yabanda su aramayı meslek edinmişti kendisine bu kez. Ekmek aslarun ağzındaydı ve o, aslamn çevresinde dolanıp duruyordu. 1980'e gelindiğinde, yeniden marangozluğa dönmesi için bir fırsat çıktı önüne... Bir köy camisi için kundekâri bir kapı yapmasını istemişlerdi ondan!" Gittim, camiyi gördüm, hayran kaldım yapıya; içi dışı yonut taştandı! Ne istersin dediler; isime kanşmayın yeter dedim, pazartık olarak..." Uzun sozun kısası Mevlut Çiller, bugün Turkiye'nin biricik kundekâri üstadı! Başta Kocatepe Camii olmak uzere, birçok yapıya kapı yapıyordu artık... Universite hocalan onun verdiği bilgiye dayanıp tezlerini hazırlıyorlardı. Çift kanatlı bir kapıyı, adeta bir derviş sabrıyla çalışarak altı ayla bir yıl arasında yapıyor; karşılığında da altı yedi milyon lira alıyordu Mevlut Usta. Bu arada \arliklı nice kişi gelıp, vıllasına kapı ısmarlamak istıyordu; hem de yirmi yirmi beş milyon karşılığında! Mevlut Usta, ne varlıklı insanların villasına kapı yapmayı kabul ediyor ne de önerilen milyonlara gonul indiriyor! Hayır... Onun parayla pulla bir ilgisi yok! O, Mevlana hemşensi, o deniş yaradılışlı can kişı, o Yunus kadar sade insan, kendi muteVazı dunyası içinde, goz nuru, el emeği karşılığında kazandığı ekmekten otesıni istemiyordu: Evet, ajaç almakla zorlanı>or; orman ıhalelerınden eli boş donuyor çoğu kez; ama cevize. gurgene, armuda yureğını işle>ıp ruh \enyor ya... Işte bu mutluluk yetıyordu Me\lut Usta'ya! Müıı ilve uçak seferi • İSTANBUL (AA) Istanbul Havayollan, THY'den sonra ilk kez IstanbulMünih hattında tarifeli uçak seferlerine başladu İstanbul Havayollan Genel Müdürü Safl Ergin, Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, dört yıl önce kurulan tstanbul Havayollarfrun uçuşlarının 21 bin saate ulaştığmı ve kısa sürede tarifeli seferlere başladıklarını söyledi. Sadberk Hanım Müzesi'ne ödül de, Avnıpa Kültürel ve Dogal Mirası Konıma Kuruluşlan l luslararası Federasyonu "Europa N'ostra"nın bu yılki "Tarihi Mirası Koruma Ödulu", Sadberk Hanım Müzesi'ne verildi. Europa Nostra Türkiye temsilcisi yüksek mimar Prof. tlhan Nebioğlu tarafından Sadberk Hanım Muzesi tcra Komitesi Başkanı Se\gi Gonül'e verilen odul, 200'u aşkın proje arasmda değerlendirildi. Ödül rauzeye eski bir koşkun aslına oygun olarak reslore edilip yenilenmesi \e arkeolojik eserler muzesi olarak açılması nedeniyle verildi. Törende kısa bir konuşma \apan tlban Nebioğlu, Nostra odüllerinin özellikJe tarihi ve dogal değerleri korumaya yönelik çalışmalara verildigini belirtti. (Fotpğraf: Uğur Saner) Ahşap yahdan, müzeye Kültur Servisi Sadberk Hanım, Turkiye'nin ilk özel muzesi. Unlü işadamı Vehbi Koç'un ölen eşi Sadberk Hanım'ın anısına onun vasiyeti üzerine oluşturuldu. Sarıyer'deki Azaryan Yalısı'nın restorasyon çalışmalan tam üç yıl sürdu ve sonunda 14 Ekim 1980 tanhinde .^zaryan Yalısı kapılarmı uluslararası standartlara uyguıı, yeni ve özgün bir "müze" olarak ziyaretçilere açtı. 1910 yılında yapılan Azaryan Yalısı 1200 metre kare kapalı alanı bulunan, dört katlı ahşap bir binaydı. UNESCO'ya bağlı ICOM (Dünya Muzeler Birliği) yasalarına uygun olarak teknik bir ekıp tarafından programlanan muze binasının restorasyon çalışmalarında, OsmaniıBatı kanşımı bir stile sahip olan iç ve dış yapıya butunuyle sadık kalındı. Bina ahşap karakterine uygun olarak ilerı yangın sistemleriyle donatıldı. Sergileme bölumlerinin aydıniatılması ise ozel olarak imal edilen ultraviyole lambalarla sağlandı. Sadberk Hanım Muzesi'nın zemin katında kulturel etkinliklerinin düzenlendiği geniş bir salon, ziyaretçilerin dinlenmesi için bir kafeterva, idari büro ve satış mağazaları yer alıyor. Muze çeşıtlı bölumlfden oluşan bir butun. Örneğin "Gümöş Odası"nda unlü Turk ve yabancı ustaların elinden çıkmış çok sayıda tuğralı gumüşler, nadide ibrikler, bardaklar, aynalar, yemek kapları, gumuş işlemeli çeyiz eşyası sergileniyor. "Mücevher Odası"nda maddi ve manevı değeri oldukça yuksek rılmış: Lohusa odası, sunnet odası, kahve töreni gibi. Sadberk Hanım Muzesi'nin geçen yıl hizmete açılan ek binasında ise ünlu koleksiyoncu Hüse>in Kcvcabaş'ın topladığı arkeolojik eserlerden oluşan "Hiiseyin Kocabaş Koleksiyonu"nun bir bölumu sergileniyor. Bir konferans salonu ile minik bir konservasyon atölyesinin de yer aldığı bu ek binadaki sergileme işi tlhan Öz tarafından gerçekleştirilmiş. Dört bin parçadan oluşan ve ancak çok küçük bir bölumu sergilenebilen Kocabas koleksiyonu Anadolu'nun hemen hemen tüm kronolojik evrelerinı içeren bir arkeolojik dizısi "gec neolitik" dönemle başlıyor. Koleksiyonun en eski parçası olan bir ana tanrıça heykeli milattan önce 6 binli yülardan günumuze kadar gelmiş. Eski Tunç Çağ eserlerinden sonra Anadolu'daki tarihi çağlar. Asur ticaret kolonileri ve Hitit çağı eserleri geliyor. Toprak kapların ardından Frig ve Urartu çağına ait eserler var. Ikinci katı Miken, geometrik, arkaik, klasik gibi çeşitli cağlara aynlmış. Bu katın son bolumlerinde Roma ve Bizans çağları var. Ek binanın on tarafında ise kandiller, cam eserler, sıkkeler, süs eşyası ve takılar yer alıyor. Müzede yer alan bazı odalar ilginç Türk geleneklerine ayrılmış. Bu gelenekler özgün mizansenler içinde, mankenler ve kullandığı devre ait özgün eşyayla canlandırılmış. Lohusa odası, sünnet odası, kahve töreni gibi. olan seçkin taşlarla bezenmış saatler, enfiye kutuları, altın ve mineli fincan zarfları, sus eşyası var. Muzede yer alan bazı odalar ıse ilginç Turk geleneklerine ayrılmış. Bu gelenekler ozgun mizansenler ıçınde, mankenler \e kullanıldığı devre aıt ozgun eşya>la canlandı Konya'da hediyelik eşya arasında en çok ilgi goren, en fazla satılan, Mevlana motifli bakır tabaklar. Bu bakır tabaklan, Konya'da bir tek kişi resünliyor: Ârif Muslafa Haznedar adında genç bir usta. Kendi anlatması, yirmi dört yüdan beri yapıyor bu işi Haznedar... Aslında bir ka?ık ustası o. "Bu işin fazla bir geçmişi yok" diye anlatıyor. "tşimizm kökeni kaşıkçılık ve lambacılıktır. Konya'da, Alâeddin Keykubat zamanından beri sıirdıirulegelen kaşıkçıbk artık oldu, bitti... Ekonomik durum, beni bu bakır işine zorladı. Kimseden ögrenmedim; benden once bilen yoktu zaten. Kendi merakımla oğrendim. Önceleri kece kalemle yapıyordum resimleri. Sonra bakın da yakıyordnm. Yanan bakır hem renklenir, hem droksitlenmez. Bakır yanınca çok renk verir; yirmi dört çeşit yeşil ortaya çıkanr sözgeümi... Keçe kalemle yapılan resimler bozulnyordn. Onun yerine akrilik boyayı denedim; siyah oto boyası kuUandım... O zaman istediğim sonncu alabildim iste." Tek başına, gunde on sekiz saat çalışıyor Ârif Mustafa. Çoğu kez iki saat uykuyla yetiniyor. Bütun derdi, çabası, iş yetiştinnek; dönen dunyaya yetişmek! Hayat pahalılığına yenik düşmemek! Ama ne mümkun! Çift resimb' tabaklardan günde on tane kadar yapabiliyor ancak. Kalabalık kompozisyonlar yaptığı zaman, en çok gunde iki tane çıkarabiliyor. "Üç yüz, dört yuz bin liralık mal teslim ettigim zaman, muşterim bana on bin lira çıkanp verebiliyor! Bir manavın öniıne gidiyorum o on bin lirayla; istediklerimi almaya yetmiyor... Gunde on sekiz saat cahşıyorum, ama ortada para yok... Esnaf da mal sat C.A. Kansu kültür merkezi • ANKARA (AA) Türk şiirinin usta isimlerinden Ceyhun Atıf Kansu adına Ankara'da bir kültür merkezi oluşturuluyor. Ankara Buyükşehir Belediyesi'nin Gençlik Parkı'ndaki sosyal hizmetler binası, yeniden düzenlenerek kültür merkezi haline getirilecek ve önümüzdeki aylarda açılacak. tçerisinde resim atölyesi ve fotoğraf laboratuvarı ile sanatçıların çalışacağı çeşitü bölümler bulunacak merkezde, hazırlık çalışmalan devam eden ve teknik malzemelerin yerleştirilmesi aşamasına gelinen bir "ses kayıt stüdyosu" bulunacak. GİRGİÇ Kececiliğin son temsilcisi. (Kayıhan Güven) Konya eski bir kültür merkezi, uygarhk merkezi. Rahleciler, keçeciler, dericiler, sikkeciler, sedefkârlar... Bunlardan kiminin soyu kurumuş, kimi sanatlar da ancak son temsilcileriyle soluk alıp veriyor. dayanan birçok sanat var; birçok da sanat ehli insan... Rahleciler, keçeciler, dericiler, kaşıkçılar, cam altı ressamları, sikkeciler, kuııdekârlar, sedefkârlar, kuyum erbabı vb... Bunlardan kiminin soyu kurumuş, yeryuzunden adı sanı silinmiş... Kimi sanatlar da ancak son temsilcileriyle soluk alıp veriyor! örneğin, kündeciliğin ve sikkeciliğin son ustaları gibi. Bu sanatlann başka bir ustası yok; birilerini yanlarında yetiştirmezlerse, kendileriyle birlikte bu kadim el sanatları da yer ile yekşan olacak bir gun! lira. Sikkerün iyisi deve tüyunden yapılanıdır. Ancak deve tuyu bulmak çok zor. O nedenle Konya1 nın dağ koylennde yetiştirilen tiftik keçisinin yunünden yararlanıyor Girgiç. Mevlana kentinin yuzakı insanlardan biri de hiç kuşkunuz olmaya ki kundekâr Mevlut Usta'dır. Mevliit Çiller. O bir derviş kadar inançlı, sade, gonlu yerde bir insan. Bugun kırk yedi yaşınnda olan Mevlüt Usta, 1957'İerde, ıddiasız bir marangoz kalfasıydı. Şili'den turistler • SANTİAGO (AA) Şili'den Turkiye'ye gelen turist sayısında son yıüarda artış gözlendi. ŞiliTürkiye arası uçakla yaklaşık 23 saat olmasına rağmen yalnız bu sene ortalama 2000 Şililinin Türkiye"yi tıcari ve turistik amaçla ziyaret ettiği oğrenildi. Şililerin Turkiye'ye aniden merak salması, Şili'deki buyukelçiliğimizin son yıllar içinde Türkiye hakkında hem ticari, hem de turistik alanda çalışmalannı yoğunlaştırmasından kaynaklanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle